GENEL - 08 Aralık 2011 Perşembe 17:08

TOPRAKTA BULUNAN KANSOROJEN MADDELER KABAK İLE TEMİZLENECEK

A
A
A
TOPRAKTA BULUNAN KANSOROJEN MADDELER KABAK İLE TEMİZLENECEK

Sakarya Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet İşleyen, TÜBİTAK destekli yürüttüğü çalışma ile kabağın, toprakta ki kimyasal maddeleri temizlediğini tespit etti. İşleyen, son aşamaya gelen çalışması ile toprakta biriken ve kansorojen madde içeren kimyasalları temizleyecek.
Sakarya Üniversitesi’nde yürütülen TÜBİTAK destekli çalışma ile, kabağın toprakta ki kimyasal maddeleri temizleme özelliği olduğu belirlendi. Konu ile ilgili 10 yıldır Amerika ve Kanada’da çeştli üniversiteler ve devlet kuruluşları ile çalışmalar yürüten Sakarya Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet İşleyen, kullanımı 28 yıl önce yasaklanan DDT başta olmak üzere birçok zararlı kimyasal maddenin halen toprakta var olduğunu söyledi.
TÜBİTAK’ın desteklediği çalışma ile toprağı bu kimyasallardan temizlemek için projeler yürüten İşleyen, "Toprağı bu kimyasallardan temizlemek son derece zor bir iş. Suyu ve havayı temizleyebilirsiniz ancak toprakta bu mümkün olmuyor. Yaklaşık 30 yıl önce toprakta bulunan zehirli kimyasallar bugün bile toprakta ki varlığını sürdürüyor. Bu kimyasal maddeler kansorojen özelliği taşıyor ve toprakta yetişen sebze ile meyveler bu kansorojen maddelerden etkileniyor" dedi.
Yürüttükleri çalışma sonucunda kabağın toprağa ekilmesi sonrasında, kabağın bu maddeleri temizlediğini gören İşleyen, "Kabak ekildiği toprakta bu kimyasal maddeleri toplayarak temizliyor. Şu an bu temizleme aşamasında mekanizmanın nasıl işlediğini anlamaya çalışıyoruz. Amacımız kabağın salgılayarak bu kimyasalları temizleyen maddesini bularak genişletmek. Böylece daha az kabak ekimi ile daha geniş alanları temizleme imkanımız olacak" diye konuştu.
Projede son aşamaya geldiklerini ancak kabağın salgıladığı bu maddenin kimyasını tam tespit edemediklerini belirten İşleyen, "Bu maddeyi şu an Türkiye’de altyapı eksiklerinden dolayı tespit edemiyoruz. Amerika’da bunu tespit edebilirler ancak oraya göndermeyi istemiyorum" dedi.
Sakarya’da Karasu bölgesinde gerçek alanlarda ekimler yaparak kabağın toprakta ki kimyasalları nasıl temizlediğini tespit ettiklerini belirten İşleyen, Karasu bölgesinde ki topraklarda kimyasal maddelerin çok fazla olduğunu ve bunların temizlenmesi gerektiğini söyledi.
Amerika ve Kanada’nın bu kesif sonrasında her yıl on binlerce dönüm alanda kabak ekimi yaparak, toprakta ki kimyasalları temizlediğini ifade eden İşleyen, "Bu iki ülke sadece topraklarını temizlemek amacı ile kabak ekiyor. Daha sonra bu kabakları imha ediyorlar. Ancak toprakları kimyasal maddelerden arınmış oluyor" diye konuştu.
Toprakta ki bu kimyasal maddeleri temizlemeden, bu topraktan organik ürün elde edilemeyeceği vurgusunu yapan İşleyen ayrıca şunları kaydetti: "Siz istediğiniz kadar toprakta organik ürün yetiştirmek adına ilaç kullanmayın yada doğal gübreleri tercih edin. Toprakta bu kansorojen madde içeren kimyasallar temizlenmediği müddetçe organik ürün elde etmeniz mümkün değil. Toprakta ki bu kimyasallar, oradan yetişen ürünlere mutlaka bulaşıyor."
SAÜ Çevre Mühendisliği Bölümünde öğrencileri ile birlikte çalışmalarına devam eden İşleyen, çalışmalarının tamamlanmasını ardından toprakta ki kimyasalları temizleyerek daha sağlıklı ürünler elde edilmesinin mümkün olabileceğini söyledi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Malatya "İyilik Elçisi" Projesi gençlere yardımlaşma ve tarih bilinci aşılıyor Yeşilyurt Belediyesi Sosyal Hizmetler Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen ‘İyilik Elçisi’ Projesi kapsamında Beydağı Anadolu Lisesi öğrencilerine yönelik anlamlı ve farkındalık dolu bir program düzenlendi. Programda gençlere yardımlaşma, paylaşma ve toplumsal dayanışmanın önemi anlatılırken, sosyal sorumluluk bilincinin küçük yaşlarda kazanılmasının gerekliliğine vurgu yapıldı. Yeşilyurt Belediyesi, "iyiliğin izinde, bilinçle büyüyen gençler" yetiştirmek amacıyla sosyal, kültürel ve eğitici projelerini kararlılıkla sürdürmeye devam ediyor. ‘İyilik Elçisi’ Projesi kapsamında gerçekleşen gezi ve inceleme ziyaretine katılan Beydağı Anadolu Lisesi öğrencileri, Yeşilyurt Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren Hayır Çarşısını ziyaret etti. Burada yürütülen yardım faaliyetleri hakkında detaylı bilgiler alan öğrenciler, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılan desteklerin nasıl organize edildiğini yerinde görme fırsatı buldu. Emanet Çarşı’nın, dayanışma kültürünü güçlendiren ve iyiliği çoğaltan bir sosyal hizmet modeli olduğuna dikkat çekildi. Programın devamında öğrenciler için Savaş Müzesi, Tekstil Müzesi ve Cezaevi Müzesi gezileri düzenlendi. Gerçekleştirilen müze ziyaretleriyle gençler, Malatya’nın ve ülkemizin yakın tarihine, kültürel ve sosyal mirasına yakından tanıklık etti. Savaş Müzesi’nde milli mücadele ruhu ve fedakârlık duygusu ön plana çıkarken, Tekstil Müzesi’nde kentin üretim kültürü ve emeğin değeri anlatıldı. Cezaevi Müzesi gezisinde ise geçmişten günümüze toplumsal hafıza ve insan hikâyeleri üzerinden önemli mesajlar paylaşıldı. ‘İyilik Elçisi’ Projesi ile öğrencilerin hem sosyal sorumluluk bilinci kazanması hem de tarih ve kültürle bağ kurarak bilinçli bireyler olarak yetişmeleri hedefleniyor. Program sonunda öğrenciler, yardımlaşmanın ve paylaşmanın toplumsal birlikteliğin temel taşlarından biri olduğunu bir kez daha idrak ederken, tarih bilinciyle geleceğe daha güçlü adımlarla yürümenin önemini kavradı.
Diyarbakır DTSO Başkanı Kaya: "2026’da en büyük beklenti kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması" Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, 2025 yılının hem ticaret hem de imalat ve sanayi sektörü açısından istedikleri düzeyde geçmediğini ifade ederek, 2026’ya yönelik en büyük beklentilerinin kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması olduğunu belirtti. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, 2025 yılını değerlendirdi. Kaya, "Doğrusu 2025 yılı, hem ticaret hem de imalat ve sanayi sektörü açısından istediğimiz düzeyde geçti diyemeyiz. Bu süreci olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri, banka faiz oranlarının oldukça yüksek olmasıdır. Yüksek faiz oranları, işletmelerin büyümesini neredeyse imkansız hale getirmiştir. Burada iki durumu birlikte değerlendirmek gerekir. Birincisi, kredi kullanmış olan işletmeler, faiz oranlarının yüksekliği nedeniyle büyüme hedeflerinden vazgeçerek kredilerini kapatma yoluna gitmişlerdir. Bu durum, işletmelerin öz kaynaklarını nakde çevirmelerine ve dolayısıyla faaliyetlerini yavaşlatmalarına, hatta durma noktasına getirmelerine neden olmuştur. İkinci olarak ise büyümeyi hedefleyen işletmelerin, yalnızca öz kaynaklarıyla büyümelerinin mümkün olmaması ve krediye erişimde yaşanan zorluklar öne çıkmaktadır. Krediye ulaşabilen işletmeler ise yüksek faiz oranları ve düşük karlılık nedeniyle bu yoldan vazgeçmiş, bu da büyümeyi engellemiştir. Bu sürecin sonucu olarak özellikle istihdam kaybı yaşanmıştır. Diyarbakır için istihdam açısından büyük önem taşıyan, yoğun bir sektör olan hazır giyim ve tekstil sektöründe yaklaşık yüzde 30’a varan istihdam kaybı meydana gelmiştir. Bununla birlikte yalnızca istihdam değil, işletmelerin yaklaşık yüzde 30’unun faaliyetlerini durdurması gibi ciddi sonuçlar da ortaya çıkmıştır" dedi. 2026’da beklenti kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye kolay erişim 2026 yılına yönelik en büyük beklentilerinin kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması olduğunu ifade eden Kaya, şu ifadeleri kullandı: "Kredi oranlarının düşmesi, bölgede sektörlerin hızlı bir şekilde gelişmesini sağlayacaktır. İlimizin sanayi altyapısı bu açıdan güçlüdür. Her türlü sanayi ürününü üretebilecek kapasitemiz, alanlarımız, altyapımız, beşeri sermayemiz ve genç nüfusumuz bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerin en önemli özelliklerinden biri, komşularıyla yaptıkları ticaretin yüksekliğidir. Barış süreci de tam olarak bunu etkileyecek bir unsurdur. Türkiye’nin güney komşularıyla yakalayacağı bir barış ortamı, en fazla sınır ve komşu illerin ticaretini ve ekonomisini olumlu yönde etkileyecektir. İhracat rakamlarına baktığımızda Irak’ın bu anlamda önemli bir örnek olduğunu görüyoruz. Irak, en çok ticaret yaptığımız ülkeler arasında hızla üst sıralara çıkmıştır. Aynı süreci Suriye için de yakalayabiliriz. Suriye’nin yeniden imarı ve kalkınmasında itici güç Türkiye, özellikle de bölge illeri olacaktır. Bu nedenle barış sürecinin en olumlu etkileyeceği alan ekonomidir. Bu süreç, hem Türkiye hem de güney komşularımız için önemli bir kalkınma modeli oluşturacaktır." 2026 yılı özellikle tüccarların, sanayicilerin ve imalatçıların arzu ettiği performansın yakalandığı bir yıl olmasını dileyen Kaya, "Barış sürecinin gelişmesi ve güney komşularımızla ilişkilerin güçlenmesi, hem ekonomimizin gelişmesine hem de yaşam kalitemizin artmasına katkı sağlayacaktır. Bu vesileyle hem üyelerimizin hem de halkımızın yeni yıla barış, huzur ve mutluluk içinde girmesini temenni ediyorum" diye konuştu.