GENEL - 09 Ocak 2012 Pazartesi 09:56

AŞIRI KAYGILI EBEVEYNLER ÇOCUĞUN SAĞLIKLI GELİŞİMİNİ ENGELLİYOR

A
A
A
AŞIRI KAYGILI EBEVEYNLER ÇOCUĞUN SAĞLIKLI GELİŞİMİNİ ENGELLİYOR

Çoğu kadının yaşadığı, özellikle hamilelik döneminde başlayan ve doğum sonrasında devam eden, çocuğa karşı sergilenen "aşırı kaygılı ruh hali" çeşitli şekillerde kendini gösteriyor. Bu durum genellikle annenin hormonal değişikliklerinin bir sonucu olarak düşünülüp kabulleniliyor. Oysa bu düşünce hem anne hem de çocuk sağlığı açısından önemli sakıncalar doğurarak uzun vadede hayatları kabusa çevirebiliyor.
"KAYGI" KENDİNİ NASIL GÖSTERİYOR?
Psikolog Ayşe Yanık Knudsen, anne adayının içgüdüsel olarak çocukla daha fazla ilgilenme ve daha çok koruma eğiliminde olduğunu belirtiyor. Knudsen, ilk doğan çocuk, tek çocuk, tek erkek veya kız çocuk ya da geç kavuşulan çocukların genellikle abartılmış bir ilginin ve kaygının odak noktasında olduklarını ifade ederek, "Bu tür çocukların üzerlerine titrenir. Ağlamasın, üşümesin, yorulmasın, hasta olmasın, incinmesin, mikrop kapmasın diye aile üyeleri ellerinden gelen tüm gayreti gösterir. Ebeveynler,
çocuklarının sokakta koşmasına, başka çocuklarla oynamalarına izin vermezler. Çocuğun sağlığı konusunda sürekli evhamlı davranırlar, çocuklarına zarar geleceğini düşündükleri her türlü durumda gözlerinden sakınırlar" diyor.
Aşırı kaygı durumu daha çok annede görülse de baba adayı da aşırı koruyucu tavırlar sergileyebilir. Aşırı koruyucu ve abartılı sevgisi olan anne babalar çocuklarına derin duygusal bağla bağlıdırlar. Anne babalar çocukları için sebepsiz yere aşırı endişe duyarlar. Bu kaygı da onları çocuklarını aşırı korumaya yönlendirir.
AŞIRI KAYGI, ANNE - BABA İLİŞKİSİNİ DE ETKİLİYOR
Psikolog Ayşe Yanık Knudsen, annenin içinde bulunduğu duygusal ruh hali ile bazen babayı sorumsuzlukla suçlayabileceğini belirterek, "Özellikle evlilik yaşamında eşinden destek göremeyen anne, kendi yalnızlığıyla bu durumun üstesinden gelmeye çalıştıkça kendini daha çok baskı altında hissedecektir. Baba adaylarının eşlerine destek olmaları ve çocuklarının bakımında yardımcı olmalarıyla anne kendini daha rahat ve güvende hissedecektir. Ana babanın aşırı koruyuculuğu çocuğun okul başarısını ve okula
uyumunu da etkiler. Büyümesine izin verilmeyen bu aşırı koruyucu ortamda, çocuğun toplumsal gelişimi de engellenmiş olur. Bu da onun arkadaş ilişkilerini olumsuz etkileyebilir ve arkadaşları tarafından dışlanmasına neden olabilir" diyor.
SAĞLIKLI GELİŞİMİ İÇİN ÇOCUĞA NASIL DAVRANMAK GEREKİR?
Psikolog Ayşe Yanık Knudsen, çocuğun psiko-sosyal gelişiminin tamamlanması için ailelerin sevgi ve koruyuculukta ölçülü davranmaları gerektiğini belirtiyor. Çocuğun kendi başına yemek yemesine, uyumasına, giyinip soyunmasına, kendi seçimlerinin olmasına, arkadaşlarının davetlerine katılmasına ve onları davet etmesine izin vererek onlara özerklik tanınması gerektiğini vurguluyor.
Ebeveynlerde görülen aşırı kaygı hali aslında tedaviyle kontrol edilebilen bir hastalıktır, böyle durumlarda yardım ve destek aranması, hem anne babanın sağlığı hem de çocuğun sağlığı açısından büyük önem taşır. Ayşe Yanık Knudsen, "Anne babanın, çocuklarını yetiştirirken takınacakları ortak tavır evliliği de olumlu yönde etkileyecektir. Yuvadaki sevgi ve anlayış ortamındaki olumlu tavırlardan en çok etkilenenler yine çocuklar olacaktır" şeklinde durumu ifade ediyor.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Kalıcı ateşkesin temini büyük önem arz ediyor” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kalıcı ateşkesin temini büyük önem arz ediyor. Ateşkes ve insani yardımcıların Gazze’ye kesintisiz ulaştırılması hususunda İsrail yönetimine daha fazla baskı yapılması gerekiyor” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hollanda Başbakanı Mark Rutte’yi Vahdettin Köşkü’nde kabul etti. Basına kapalı gerçekleşen kabulün ardından iki lider ortak basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Hollanda ile 400 yıllık bir geçmişimiz var. Görüşmelerimizde ülkelerimiz arasındaki çok boyutlu iş birliğini gözden geçirdik. Ticari ve ekonomik ilişkilerimiz derinleşerek güçlenmeye devam ediyor. Hollanda Türkiye’deki en büyük yatırımcı ülke konumunda. İkili ticaretimiz geçtiğimiz sene 13 milyar doları buldu, bu rakamı 20 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Başbakan’la başta Gazze ve Ukrayna özelinde ortak güvenliğimizi ilgilendiren gelişmeler hakkında fikir alışverişinde bulunduk. Kalıcı ateşkesin temini büyük önem arz ediyor. Ateşkes ve insani yardımcıların Gazze’ye kesintisiz ulaştırılması hususunda İsrail yönetimine daha fazla baskı yapılması gerekiyor. Terörle mücadele konusu da istişaremizin en öncelikli başlıklarından birisiydi. Türkiye’nin bölücü terörü ile mücadele noktasında ödediği ağır bedeller ortadadır. Aralarında çocukların, kadınların, sivillerin ve güvenlik güçlerinin olduğu binlerce vatandaşımızı PKK’nın saldırılarında kurban verdik. PKK ve uzantıları başta olmak üzere hiçbir terör örgütüne müsamaha gösterilmemesi gerektiğini ifade ettim” şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Temmuz ayında Washington’da gerçekleştirilecek NATO Genel Sekreteri seçimine ilişkin ise, “Kararımızı stratejik akıl ve hakkaniyet çerçevesinde vereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın” dedi. “NATO’nun Türkiye’ye ihtiyacı var” Hollanda Başbakanı Mark Rutte ise, “Türkiye şu anda belirleyici bir rol oynamakta ve bunu yaparken de Gazze’deki durumu çözme çabaları sarf etmekte, aynı zamanda Ukrayna’daki savaşla ilgili de çabaları var. Türkiye jeopolitik bir aktör. Gazze ve Ukrayna dahil tüm konuları detaylı konuştuk. 400 yılı aşan ikili ilişkilerimiz var. NATO Genel Sekreterliği adaylığım söz konusu. Türkiye zorlu bir bölgede. Terörizm var gündeminde maalesef. Bu konuyu da konuştuk. Türkiye NATO için çok önemli bir güç teşkil ediyor. NATO’nun güney kanadının Türkiye’ye ihtiyacı var, Türkiye’nin liderliğine ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.