SAĞLIK - 01 Aralık 2016 Perşembe 14:19

Astım 20 yılda arttı

A
A
A
Astım 20 yılda arttı

Özel Adana Ortadoğu Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Emine Kuset, son 20 yılda astım hastalıklarında artış görüldüğünü söyledi.
Astımın, çocuklardaki en yaygın kronik hastalık olduğunu belirten Dr. Kuset "Kentsel, endüstriyel yaşamda daha fazla görülür. Küçük çocuklarda atakların çoğunu viral enfeksiyonlar tetikler. Küçük çocuklarda görülen hışıltılı hastalıkların ortalama yüzde 14-15’i kronikleşir. Her yaşta görülebilir. Hastalığın yüzde 20-30’unda başlangıç 1 yaş civarıdır. Yüzde 80-90 ilk belirtiler 4-5 yaş civarı ortaya çıkar. Son 20 yılda astım hastalıklarında artış görülüyor" dedi.
Alerjik ebeveyni olan çocukta astım görülme oranının yüzde 20-30 olduğunu, hem anne hem babasında alerji-astım varsa bu oranın yüzde 60-80’e yükseleceğini belirten Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Kuset, “Özellikle annenin alerjik olması çocuğu daha çok etkiler. Genetik faktörlerin yanında şişmanlık, fazla kilolu çocukta astım daha fazla görülmektedir. Diğer bir faktör erken yaşta geçirilen enfeksiyonlardır. Özellikle RSV enfeksiyonlarına bağlı sık bronşiolit geçiren süt çocuklarında solunum yollarında gelişen bozukluklar hasarlar astıma zemin hazırlar. Prenatal yani anne karnındayken kötü çevre, prematürelik önemli risk faktörleridir. Gebe annenin alerjenlerle fazla teması, özellikle sigara içme, sigara içilen ortamlarda bulunma bebek için astıma zemin hazırlar” diye konuştu.
Sezaryen doğumun ile normal doğuma oranla hışıltılı çocuk ve astım için risk faktörü olabileceğini bebeklikte ki beslenme biçimi, alerjenlerle karşılaşma, anne sütü almama, ek besinlere erken başlama, yapay beslenme önemli risk faktörlerinden olduğunu kaydeden Dr. Emine Kuset, fast food ve kimyasal, boyalı, katkılı gıdalarla beslenme, az balık tüketme, bilinçsiz antibiyotik kullanmanın alerjik hastalıklara zemin hazırladığını söyledi.
“Çocuğun pasif olarak sigara dumanıyla teması astım riskini çok artırmaktadır” diyen Dr. Kuset, “Sigara dumanı nikotin dışında birçok zehirli madde içermektedir. Bu maddeler eşyalara yapışarak daha sonra tekrar havaya karışmaktadır” dedi.
Astım krizlerini uyaran antijenler arasında ev tozu akarları, polenler, küf, hamam böceği, lateks, hayvan tüy ve atıkları, sigara dumanı, uçucu kimyasal maddelerin başta geldiğinden bahseden Dr. Emine Kuset, Astmatiğin çocuklarda yorucu bir egzersiz hışıltılı solunuma ve nefes darlığına yol açabileceğini ayrıca iklim değişiklikleri ve ruhsal stresinde astımı tetiklediğini söyledi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Giresun Doğu Karadeniz’de sürüler yaylalara çıkmaya başladı Giresun’da ilkbaharın gelmesi ile birlikte koyun sürüleri, yaylalara çıkarılmaya başladı. Yaklaşık 3-5 gün sürecek yolculuğun ardından sürüler yaz aylarını Giresun’un yaylalarında geçirecek. Yaylalarda Mayıs ayında yaşanan süpriz kar yağışına rağmen besiciler, küçükbaş hayvanlarını otlatmak için kış aylarında şehir merkezlerinde bulunan mandıralarından ayrılıp yüksek rakımlı yaylalara yolculuk etmeye başladı. Piraziz’den yola çıktıklarını belirten Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Adem Yavuz, “300 koyunumuzla birlikte 2 bin rakımlı Eğribel Yaylasına yolculuğumuz başladı. Tahmini 3 günde varacağımızı düşünüyoruz fakat hava koşulları varış zamanımızı değiştirebilir. Her yıl mayıs ayının başında uzun bir yolculuk yaparak obalara çıkıyoruz. Eylül ayının sonlarına doğru ise şehirdeki mandıramıza geri dönüş yapıyoruz. Yolculuğumuz sırasında sürümüze 2 çoban ve 1 bekçi köpeği eşlik ediyor” dedi. Sürünün doğada daha iyi beslendiğini de dile getiren Yavuz, “Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte trafiğin sakinliğinden faydalanarak, şehir içinden yolculuklarına başlıyoruz. Yaylada 4-5 ay boyunca yaylalarda kalacak olan hayvanlarımız bu süre zarfında doğal ortamlarda bol bol otlamasını sağlanarak, sağlıklı bir şekilde büyümesi ve gelişmesi sağlanıyor” diye konuştu.
Trabzon Prof. Dr. Osman Bektaş: "Doğu Karadeniz 3 riskli fay ortasında yer alıyor" Doğu Karadeniz Bölgesi’nde dolgu ve heyelanlı alanlarındaki yapılaşma deprem riskini büyütüyor. Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, bölgenin 3 tane fay arasında bulunduğuna dikkat çekerek yerel yöneticilerinin deprem algısını benimsemeleri gerektiğini söyledi. Doğu Karadeniz Bölgesi’nin dik ve engebeli arazi yapısı tehlikeli yapılaşmayı beraberinde getirdi. Son yıllarda dolgu ve heyelanlı alanlarda yükselen yüksek katlı binalar deprem riskini arttırdı. 3 riskli fay ortasında bulunan Doğu Karadeniz Bölgesi’nde uzmanlar özellikle dolgu ve heyelanlı alanlara yapılan yüksek katlı binalara karşı uyarılarda bulundu. Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, Trabzon’daki yapı stokunun depreme dayanıklı olmadığını belirterek “Yerel yöneticilerin Doğu Karadeniz’in deprem tehlikesini kabullenmesi gerekir. Maalesef yıllardan beri burada deprem olmaz buranın deprem tehlikesi yoktur diye Doğu Karadeniz’in yapı stoku maalesef depreme dayanıklı değildir. Yani hem şu andaki yapı stokumuz depreme dayanıklı değil hem şehirleşme, heyelan sahaları üzerinde, yamaçlarda veya kumsal alanda yapılaşmalar mevcut. Kumsaldaki bir apartman üç depremi hissetti. Şimdi bu durumda burada deprem tehlikesi yok demek mümkün mü? Mümkün değil. Yani her şeyden önce yöneticilerin bu deprem algısını benimsemeleri lazım. Halkın daha duyarlı olması lazım. Toplum ve yöneticiler ile el birliği verirsek bu gelecek kuşağı daha sağlıklı, daha güvenli bir yaşam ortamı bırakmış oluruz” dedi. Trabzon’da Yomra, Beşirli ve Akyazı’da riskli yapıların olduğuna dikkat çeken Bektaş, “Deprem açısından eğer değerlendirecek olursak en riskli yerlerden bir tanesi Yomra’da Şana mevkii. Kumsal alan üzerindeki binalar veya dere yatağındaki büyük binalar. Ayrıca Beşirli ve Akyazı mahallelerinde heyelan sahaları üzerinde dikilmiş çok katlı binalar. Bunlar her an sallanıyor. 10 kilometre açıkta kuzeyimizde Karadeniz fayı var. Deprem kaynağı. Güneyimizde 100 kilometre uzaklıkta Kuzey Anadolu fayı var. Türkiye’nin en büyük fayı. Doğumuzda Kuzeydoğu Anadolu fayı var. Bu üç tane deprem kaynağı arasında ben kumsalın üzerindeyim ve her depremi de hissediyorum. O zaman deprem tehlikesi yok demek ne kadar doğrudur?” ifadelerini kullandı.