EKONOMİ - 02 Ekim 2017 Pazartesi 12:34

Fındık üreticilerine uyarı: “Bahçeleri terk etmeyin”

A
A
A
Fındık üreticilerine uyarı: “Bahçeleri terk etmeyin”

Fındıkta verim ve kaliteyi arttırarak daha çok kazanç sağlamak için, hasat işleminin tamamlanmasından sonra bahçelerin terk edilmemesi gerektiği bildirildi.

Fındıkta verim ve kaliteyi arttırarak daha çok kazanç sağlamak için, hasat işleminin tamamlanmasından sonra bahçelerin terk edilmemesi gerektiği bildirildi. Hasat işleminin hemen ardından bahçelerde zararlılar ve hastalıklarla mücadele edilmesi, budama ve gübreleme işlemlerine başlanması gerekiyor.


5 yıl önce Sakarya’dan Trabzon’a kadar olan fındık bahçelerinde verim ve kaliteyi arttırmak için Değerli Tarım Uygulamaları adı altında çalışmalar başlatan Ferrero Fındık, 2017 ürünü hasat işleminin tamamlanmasının ardından yeni dönem için harekete geçti. Ferrero Zirai İşler Müdürü Gökhan Arıkoğlu, fındığın 12 ay ilgi gösterilmesi gereken bir ürün olduğuna dikkat çekerek, hastalık ve zararlılarla olan mücadelede başarılı olunabilmesi için şimdiden harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Arıkoğlu, son günlerde özellikle Batı Karadeniz kesiminde yaşanan Amerikan Beyaz Kelebeği zararlısına karşı özel yöntemler de devreye sokularak mücadeleye hemen başlanmasının kaçınılmaz olduğunu belirtti ve şunları söyledi:


"Fındık hasadı tamamlandıktan sonra, Fındık filiz güvesi zararı görülen yerlerde mücadelesi de yapılır. Mayıs böceği larvaları ile ilaçlı mücadeleye Eylül- Ekim aylarında başlanır. Amerikan beyaz kelebeğinin yoğun olduğu yerlerde, Eylül ayında larvalar epidermis arasından çıkıp ağlarını örmeğe başladıkları veya yumurta kümelerindeki bütün yumurtalar açıldığı zaman ilaçlama yapılmalıdır."


Arıkoğlu, Fındık tarımında bol ve kaliteli ürün alınabilmesi için, toprak ve yaprak analizlerine göre, ihtiyacı olan besin elementlerinin, uygun zaman ve dozda verilmesi gerektiğine işaret etti. Gökhan Arıkoğlu, "Topraktan verilmesi gereken taban gübrelerinin yanı sıra, bitkinin topraktan alamadığı ya da almakta zorluk çektiği bitki besin elementlerini de yapraktan gübreleme uygulamasıyla birlikte mutlaka bitkiye verilmesi zorunludur" dedi.



Fındıkta Külleme Hastalığı


Külleme hastalığının senenin 365 gününde tehlike oluşturmaya evam edebildiğine dikkat çeken Gökhan Arıkoğlu şunları söyledi:


"Fındıkta külleme hastalığının olduğu alanlarda, hasat sonrası bulaşık alanların (hastalıklı bitkilerin) ilaçlanması ile birlikte hastalığın gelecek seneki döneme yayılması ve hastalık şiddetinin azaltılması adına bakanlık tarafından tavsiye edilip ruhsatlandırılan fungusit uygulaması yapılmalıdır. Enfeksiyon kaynaklarının azaltılması için dökülen yapraklar toplanmalı ve hastalığın bulaşık olduğu dip sürgünlerini budayıp bitkisel kompost yapmalıdır"



Amerikan Beyaz Kelebeği Mücadelesi


Ferrero Zirai İşler Müdürü Arıkoğlu, özellikle Sakarya ve Düzce illerinde büyük zarara yol açan Amerikan beyaz kelebeği ile ilgili de şu uyarıları yaptı:


"Bu kelebek özellikle Batı Karadeniz bölgesinde fındık hasat mevsiminde yoğun olarak görülen önemli bir zararlıdır. Mayıs sonu Haziran başında öncelikle dut, elma, kiraz, erik, fındık, ceviz, söğüt, akçaağaç gibi farklı ağaç türlerinde görülmeye başlayan, kısa sürede popülasyon yoğunluğunu arttırabilen, Haziranda 1. , Ağustosta 2. ve Eylülde 3. döl olmak üzere yılda 3 döl verebilen bu zararlı, mücadele edilmediği takdirde fındık bitkisini büyük oranda zayıflatmakta ve hasat sırasında iş gücü kayıplarına yol açmaktadır.


Amerikan beyaz kelebeğinin görülmeye başlandığı ilk dönemde bulaşık yapraklar hızlı bir şekilde imha edilip ve bahçeden uzaklaştırılabilir. Ancak popülasyonun yoğun olduğu durumlarda zararlının görüldüğü yaprakların imha edilmesi zor olacağından kimyasal mücadeleye başvurmak gerekir. Hasada yakın yapılan ilaçlamalarda hasat bekleme süresini mutlaka göz önünde bulundurmak gerekir. Hasattan sonra Eylül ayında görülen üçüncü döller hava şartları müsait olduğunda yoğunluk gösterebilmektedir. İlaçlama yapılacaksa, yaprak gübresi ve iz elementler ile karışabilenler birlikte uygulanabilir."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Motosikletine dağ keçisi boynuzu taktı, trafikte ilgi odağı oldu Adana’da motosiklet tutkunu Özay Altun motosikletine taktığı dağ keçisi boynuzu ile ilgi odağı oldu. Adana’da motosiklet tutkunu Özay Altun, Chopper tipi alçak binişli motosiklet aldı. Daha sonrasında motosikletini çeşitli eklemelerle modifiye etmeye başlayan Altun, bir avcı kulübünde duvarda gördüğü dağ keçisine ait olan boynuzu motosikletine taktırdı. Trafikte ’boynuzlu motosikletli’ olarak anılmaya başlayan Altun, vatandaşların kendisini motosiklet üzerinde gördüğünde video ve fotoğraf çekerek ilgi gösterdiğini, kendisinin de bu ilgiden mutlu olduğunu söyledi. "Bu tarz Alman askerlerinin savaş dönüşü dizayn ettikleri bir tarz" Amerikan motosiklet kulüplerine tutkulu olduğunu belirten Altun, "Amerikan motosiklet kulübü hastasıyım. Kulüpteki motosikletlere yıllar öncesinden hevesim vardı. Sonra ben de bu Chopper’ı aldım. Motorum 350 cc ve çeşitli aksesuar modifiyeleri ile kendime göre bir tarz oluşturdum. Bu tarz aslında yıllar önce Alman askerlerinin motorlarını savaştan döndükten sonra motorlarına dizayn ettikleri bir tarz. Artı olarak ben sadece dağ keçisi boynuzunu ekledim" dedi. "Boynuz dağ keçisine ait" Motosikletine monte ettiği dağ keçisine ait olan boynuzu bir avcı kulübünün duvarında gördüğünü anlatan motosiklet tutkunu Altun, "Bu boynuzu bir avcı kulübünde duvarda gördüm, Boynuzu görür görmez motosikletimin önüne güzel olacağını düşünerek aldım, gerçekten de güzel oldu. Trafikte giderken ışıklarda durduğum zaman vatandaşlar video ve resim çekiyorlar. Ayrı bir havası, kendine has bir ilgisi oldu motosikletimin. Boynuzu takalı 1 yıl oldu, motosiklet de 3-4 yıldır bende. Sinyalimi, farımı, sürüşümü engelleyen herhangi bir sorun yok, sadece motosikletime bir makyaj, bir süs yaptım. Trafiğe ve kurallara uymayan bir engelim yok, eğer olsa boynuzu kendim takmam" şeklinde konuştu. Chopper sahibi motosiklet tutkunlarının, farklı tarzlarına karşın trafikte gayet dikkatli motosiklet kullandıklarının da altını çizen Altun, "Chopper sahibi insanlar trafikte en düzgün motosiklet kullanan, kurallara harfiyen uyan motosiklet sürücüleridir. Motosiklet özgürlüktür, motosikletin üzerinde kendimi uçuyor gibi hissediyorum" sözlerine yer verdi. "Her gördüğümüzde tekrar ne zaman geçecek diye bekliyoruz" Motosikleti sıkça gördüklerini belirten esnaf Şehmus Tular ise, "Bu arkadaş motosiklet hastası. Değişik bir tarz yapmış, hoşumuza da gidiyor. Her gördüğümüzde tekrar ne zaman geçecek diye bekliyoruz. Değişik bir motor, arkadaş da biraz böyle şeyleri seviyor sanırım. Bu da bizim hoşumuza gidiyor. Söylenene göre yabani dağ keçisinden alınan boynuzmuş, orijinal bir şey olduğunu bana söyledi kendisi. Böyle şeyleri seviyor demek ki, Allah kaza bela vermesin" ifadelerini kullandı. (MUB-FKE-
İstanbul “Dönerin anavatanı Türkiye’dir” Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’ın Türkiye ziyaretine döneriyle birlikte gelmesi dünyada geniş yankı bulmuştu. Son günlerde devam eden döner diplomasisine Türk dönerciden yorum ‘Türkiye’ye döner getirilmesine gerek yok biz zaten dünyanın her yerine döner gönderiyoruz.’ Türkiye’ye yanında 60 kilo döner ile birlikte gelen Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ülkesinde de eleştirilerin odağı oldu. Dönerin ana vatanına yanında dönerle gelen Steinmeier, İstanbul’da Alman Büyükelçiliği’ne ait yazlık Tarabya rezidansında döner keserek davetlilere ikram etmişti. Görüntüler üzerine ülkesinde de çeşitli eleştirilere maruz kalan Steinmeier’a dün Cumhurbaşkanı Erdoğan da akşam yemeği için döner ikramında bulundu. “Dünyanın her yerine döner gönderiyoruz” Döner diplomasisi ardından Türk döner ustası Harun Davut ‘Türkiye dönerin ana vatanıdır. Kimsenin Türkiye’ye gelirken yanında döner getirmesine gerek yok. Biz dünyanın her yerine döner gönderiyoruz. Dönerin buttan olması ve yaprak olarak kesilmesi önemlidir. Kuyruğuna, döşüne ve pişmesine dikkat edilmesi gerekir. Bu işin ustaları Türkiye’de yetişir. Döner Türkiye’de başladı Türkiye’de devam edecektir. “Dönerde etin kalitesi ve pişirilmesi çok önemli” Döner ustası Davut, “Bir döner ustası en alt tabakadan çırak olarak başlar. Bir ustanın yetiştirilmesi hiç kolay değil. Usta yetiştirmek yaklaşık 3 ila 5 yıl arasında olur. Döneri her usta yaprak gibi kesemez. Bunu özenle yetiştirdiğimiz ustalar kesebilir. Döner yaklaşık 180 derece sıcaklıkta pişirilir. Dönerin kalitesinden çok pişimi çok önemlidir. Lezzetli bir döner için kaliteli et, etin soslaması ve bunları yapacak kaliteli bir usta gerekir. Bu saydığım şartlar birbirine zincirlidir. Bizim için önemli olan lezzet ve kesim tekniğidir” dedi. “Dönerin en güzeli ve en lezzetlisi Türkiye’de” Dönerin ana vatanının Türkiye olduğunu belirten Döner Ustası Davut, “Yurtdışından gelenler yanlarına yemek almalarına gerek yok burada en güzel en lezzetli Türk dönerini yiyebilirler. Gelen misafirlerimize yurt dışına götürebilmeleri için paketleme yapıp gönderebiliyoruz. En iyi döner Türkiye’de yenir” şeklinde konuştu. Türk döneri tescilleniyor Öte yandan Türkiye tarafından Avrupa Birliği’ne (AB) dönerin geleneksel ürün adı olarak tescili için yapılan başvurunun ilanı, AB Resmi Gazetesi’nde yayımlandı. Dönerin 1800’lerin başından itibaren İstanbul’dan Osmanlı coğrafyasına yayıldığı kaydedilen ilanda, 1962’den 1979’a kadar devam eden Türklerin başta Almanya olmak üzere Avrupa’ya göçüyle yayıldığı anlatıldı. Dönerin 3 aylık itiraz süresinin dolmasının ardından tescil edileceği ve Türkiye’den AB’de tescillenen ilk geleneksel ürün adı olacağı kaydedildi.