GENEL - 04 Ekim 2017 Çarşamba 10:58

Erzurum’un iktisadi kurtuluşu kış turizminde

A
A
A
Erzurum’un iktisadi kurtuluşu kış turizminde

Kültür ve Turizm Bakanlığı kariyer uzmanı Faruk Çubukçı, hazırladığı “Erzurum İli Kış Turizmi Potansiyeli” konulu uzmanlık tezinde, “Erzurum’un iktisadi kurtuluşunun kış turizminde olduğunu belirtti.

Kültür ve Turizm Bakanlığı kariyer uzmanı Faruk Çubukçı, hazırladığı “Erzurum İli Kış Turizmi Potansiyeli” konulu uzmanlık tezinde, “Erzurum’un iktisadi kurtuluşunun kış turizminde olduğunu belirtti.


Çubukçı, tezinde şu tespitlerde bulundu:


“Turizm sektörü ekonomik ve sosyal faydalarından dolayı 1980’den beri ülkemizde teşvik edilmektedir. Bugün ülkemiz, gelen turist sayısında dünyada 6. sıradadır. Ancak ülkemizde turizmin gelişimi büyük oranda kıyı yörelerinde, yani yaz turizminde gerçekleşmiştir. Buda; getirisi yüksek diğer turizm türlerinin geri planda kalmasına, yaz turizmine bağımlılığa, daha düşük turizm gelirlerine ve en önemlisi bölgeler arası gelişim farklılığına etki etmiştir. Tüm bunları dikkate alan ülkemiz, 6. Beş Yıllık Kalkınma Planından (1990-1994) itibaren diğer turizm türlerinin geliştirilmesi için harekete geçmiştir. Yapılan çalışmalar neticesinde Kış Turizminin, alternatif turizm çeşitleri arasında ön plana çıktığı görülmüştür. Kültür ve Turizm Bakanlığının 2007 yılında hazırladığı ‘’Türkiye 2023 Turizm Stratejisi’’ ile ülkemizin Kış Turizmi Ana Bölgesinin, Erzurum’un da içinde bulunduğu bir alan / koridor olduğu resmi olarak belgelenmiş ve ilan edilmiştir. Kış turizmi, temelinde kayak olan bir spor turizmi türüdür. Ancak günümüzde kış turizmi merkezleri öylesine rağbet görmektedir ki, başta Avrupalılar olmak üzere dünyadaki bir takım insanlar kayak yapmasa dahi tatillerini yazın değil kışın geçirmektedir. Buda kış turizminin bir spor turizmi tipi olmasının yanında bir tatil turizmi tipi olmasını sağlamıştır. Ayrıca kış turizmi; yüksek getiriye sahip olması, turizmi tüm yıla yayabilmesi ve spora hitap etme özelliği ile dünya genelinde ülkelerin rekabetine sebep olan bir sektör haline gelmiştir. Bilindiği üzere, sporun taşıdığı popüler özellikler tanıtım konusunda kuvvetli bir araç olmasını sağlamaktadır. Tanıtım ise turizm sektörünün gelişimindeki en önemli ayaklardan biridir. Avrupa’da birçok şehir, kayağı bahane ederek turizm merkezi olmayı başarmıştır. Bu merkezler yazın dahi zengin turistlerle dolup taşmaktadır. Kayak merkezlerinde ki liftler, dağı görmek ve dağdaki aktiviteleri yaşamak isteyen turistler sayesinde yazın dahi yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Söz konusu bu turizm merkezlerinin gelir düzeyleri öylesine artmıştır ki şehir merkezindeki esnaf, yüksek kârlılık oranından dolayı kepenklerini oldukça geç açmakta ve erken kapatmaktadır. Avrupa’ya bakacak olursak Avusturya, İsviçre, Fransa ve İtalya gibi birçok ülke kış turizmine oldukça önem vermekte bunlardan Avusturya kış turizminden 10 milyar doların üzerinde yıllık gelir elde etmektedir. Ayrıca bu ülkelerin birçoğunda Kış Olimpiyatları düzenlenmiş hatta bazıları bu organizasyona birkaç kez ev sahipliği yapmıştır. Buda göstermektedir ki Kış Olimpiyatlarını düzenlemek, Kış Turizmi Merkezlerinin gelişimi için son derece önem arz etmektedir. Ülkemizde kış turizmini geliştirme çabaları son yıllarda hız kazansa da maalesef ki ülkemiz bu konuda henüz emekleme dönemindedir. Öyle ki bir kültür ve deniz turizmi ülkesi olan İtalya’da, kış turizmi yatak sayısının genel yatak sayısına oranı 1/4 iken ülkemiz de bu oran hedef olarak 1/10’dur. Avrupa’da kayak yapanların nüfusa oranı yüzde 10’un üzerinde iken Türkiye’de bu oran ancak yüzde 1’dir. Kış Turizmi ve dolayısıyla Kış Sporlarında ki bu geri kalmışlık ülkemizin uluslararası kış sporları yarışmalarındaki madalya başarısızlığına da yansımıştır. (Ülkemiz şimdiye dek yapılan 22 kış olimpiyatından ancak 14’üne katılmış ve henüz bir madalya alma şansı gösterememiştir. Yaz Olimpiyatlarına kadın sporcumuz ilk defa 1936’da katılırken Kış Olimpiyatlarına kadın sporcumuz ilk defa 2002’de katılabilmiştir. Ülkemiz, Cumhuriyet döneminden bugüne Yaz Olimpiyatlarına ortalama 50 sporcu ile katılırken, Kış Olimpiyatlarına ortalama 6 sporcu ile katılım sağlamıştır. Oysa Erzurum; gerek Palandöken sıradağlarında ki kayak merkezlerinin ayırt edici ve üstün özellikleri ile gerek 2011 Universiade için yapılan kış sporları tesisleri ile ve gerekse farklı turizm tiplerinde (kültür ve tarih turizmi, sağlık ve termal turizmi, gastro turizm, kongre ve fuar turizmi, doğa sporları turizmi ve eko-turizm) sahip olduğu değer ve varlığı ile önemli bir Turizm Merkezi olabilme özelliği taşımaktadır. Kış turizmi ve kış sporları için uluslararası bir istasyon olabilme potansiyeli taşıyan Erzurum, turizmde ki hedeflerine kısa sürede ulaşabilecek ve verdiği göçü tersine çevirebilecek güçtedir. Bir Antalya örneği verecek olursak; 1935 nüfus sayımında Antalya’nın nüfusu: 17.000 (sıralamada sondan 6.) iken, Erzurum’un nüfusu: 30.000 (sıralamada 11.) idi. Yani Antalya o yıllarda tarımla geçinmeye çalışan küçük bir şehirken bugün turistsiz haliyle 2.5 milyon nüfuslu bir şehir oldu. Devletimizin de desteği ile Antalya bu noktaya gelmeyi başardıysa Erzurum’da bir Turizm Merkezi olmayı başarabilecek güçtedir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul “Dönerin anavatanı Türkiye’dir” Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’ın Türkiye ziyaretine döneriyle birlikte gelmesi dünyada geniş yankı bulmuştu. Son günlerde devam eden döner diplomasisine Türk dönerciden yorum ‘Türkiye’ye döner getirilmesine gerek yok biz zaten dünyanın her yerine döner gönderiyoruz.’ Türkiye’ye yanında 60 kilo döner ile birlikte gelen Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ülkesinde de eleştirilerin odağı oldu. Dönerin ana vatanına yanında dönerle gelen Steinmeier, İstanbul’da Alman Büyükelçiliği’ne ait yazlık Tarabya rezidansında döner keserek davetlilere ikram etmişti. Görüntüler üzerine ülkesinde de çeşitli eleştirilere maruz kalan Steinmeier’a dün Cumhurbaşkanı Erdoğan da akşam yemeği için döner ikramında bulundu. “Dünyanın her yerine döner gönderiyoruz” Döner diplomasisi ardından Türk döner ustası Harun Davut ‘Türkiye dönerin ana vatanıdır. Kimsenin Türkiye’ye gelirken yanında döner getirmesine gerek yok. Biz dünyanın her yerine döner gönderiyoruz. Dönerin buttan olması ve yaprak olarak kesilmesi önemlidir. Kuyruğuna, döşüne ve pişmesine dikkat edilmesi gerekir. Bu işin ustaları Türkiye’de yetişir. Döner Türkiye’de başladı Türkiye’de devam edecektir. “Dönerde etin kalitesi ve pişirilmesi çok önemli” Döner ustası Davut, “Bir döner ustası en alt tabakadan çırak olarak başlar. Bir ustanın yetiştirilmesi hiç kolay değil. Usta yetiştirmek yaklaşık 3 ila 5 yıl arasında olur. Döneri her usta yaprak gibi kesemez. Bunu özenle yetiştirdiğimiz ustalar kesebilir. Döner yaklaşık 180 derece sıcaklıkta pişirilir. Dönerin kalitesinden çok pişimi çok önemlidir. Lezzetli bir döner için kaliteli et, etin soslaması ve bunları yapacak kaliteli bir usta gerekir. Bu saydığım şartlar birbirine zincirlidir. Bizim için önemli olan lezzet ve kesim tekniğidir” dedi. “Dönerin en güzeli ve en lezzetlisi Türkiye’de” Dönerin ana vatanının Türkiye olduğunu belirten Döner Ustası Davut, “Yurtdışından gelenler yanlarına yemek almalarına gerek yok burada en güzel en lezzetli Türk dönerini yiyebilirler. Gelen misafirlerimize yurt dışına götürebilmeleri için paketleme yapıp gönderebiliyoruz. En iyi döner Türkiye’de yenir” şeklinde konuştu. Türk döneri tescilleniyor Öte yandan Türkiye tarafından Avrupa Birliği’ne (AB) dönerin geleneksel ürün adı olarak tescili için yapılan başvurunun ilanı, AB Resmi Gazetesi’nde yayımlandı. Dönerin 1800’lerin başından itibaren İstanbul’dan Osmanlı coğrafyasına yayıldığı kaydedilen ilanda, 1962’den 1979’a kadar devam eden Türklerin başta Almanya olmak üzere Avrupa’ya göçüyle yayıldığı anlatıldı. Dönerin 3 aylık itiraz süresinin dolmasının ardından tescil edileceği ve Türkiye’den AB’de tescillenen ilk geleneksel ürün adı olacağı kaydedildi.
İstanbul Beşiktaş, Fenerbahçe’ye aynı sezonda iki kez kaybetmedi Beşiktaş, Süper Lig’de uzun süredir Fenerbahçe’ye karşı aynı sezon içinde iki mağlubiyet yaşamadı. Siyah-beyazlılar, son olarak 2014-2015 sezonunda sarı-lacivertli takımla oynadığı iki maçtan da yenilgiyle ayrılmıştı. Trendyol Süper Lig’in 34. haftasında Beşiktaş, yarın Fenerbahçe’nin konuğu olacak. Sarı-lacivertliler, lider Galatasaray ile arasındaki puan farkını koruyarak şampiyonluk yarışında yara almamak için galibiyeti hedeflerken, siyah-beyazlı ekip de hem sezonu ilk 4’te bitirebilmek hem de taraftarını mutlu etmek adına 3 puan almak istiyor. Beşiktaş rakibine aynı sezonda iki mağlubiyet yaşamıyor Bu zorlu mücadele öncesi ise ilginç bir istatistik göze çarpıyor. Beşiktaş, ligde Fenerbahçe’ye karşı uzun süredir aynı sezon içerisinde oynadığı maçlarda iki yenilgi yaşamadı. Kartal, en son 2014-2015 sezonunda sarı-lacivertlilere 2-0 ve 1-0’lık skorlarla kaybetmişti. Bu süreçte iki takım arasındaki 16 karşılaşmanın 4’ünü Beşiktaş, 3’ünü Fenerbahçe kazanırken, 9 mücadelede beraberlikle sona erdi. 2014-2015 sezonundan sonra oynanan derbilerde alınan sonuçlar şöyle: 2015-2016 Beşiktaş: 3 - Fenerbahçe: 2 Fenerbahçe: 2 - Beşiktaş: 0 2016-2017 Fenerbahçe: 0 - Beşiktaş: 0 Beşiktaş: 1 - Fenerbahçe: 1 2017-2018 Fenerbahçe: 2 - Beşiktaş: 1 Beşiktaş: 3 - Fenerbahçe: 1 2018-2019 Fenerbahçe: 1 - Beşiktaş: 1 Beşiktaş: 3 - Fenerbahçe: 3 2019-2020 Fenerbahçe: 3 - Beşiktaş: 1 Beşiktaş: 1 - Fenerbahçe: 1 2020-2021 Fenerbahçe: 3 - Beşiktaş: 4 Beşiktaş: 1 - Fenerbahçe: 1 2021-2022 Fenerbahçe: 2 - Beşiktaş: 2 Beşiktaş: 1 - Fenerbahçe: 1 2022-2023 Beşiktaş: 0 - Fenerbahçe: 0 Fenerbahçe: 2 - Beşiktaş: 4
Kahramanmaraş Kahramanmaraş’ta depremde enkaz altında kalan ve belden aşağısı tutmayan kadına 11 yaşındaki ikiz çocukları bakıyor Kahramanmaraş’ta 6 Şubat depremlerinde enkaz altında kalan ve yatağa bağımlı hale gelen kadına 11 yaşındaki ikiz çocukları bakıyor. Dulkadiroğlu ilçesi Mehmet Akif Mahallesi’nde 5 katlı binanın 5. katında depreme yakalanan 31 yaşındaki Ayşe Çelik, üzerine beton gelmesi sonucu omurilik zarar gördü ve yatağa bağımlı hale geldi. Şuan Havaalanı Konteyner Kentte yaşayan Ayşe Çelik,"Deprem anında çocuklarımı kurtarmak için yatağın altına attım. Bana yer kalmayınca da ben onların üzerine yattım. Belime duvar geldi. Yatağıma mahkum kaldım. Bu zamana kadar ben onlara bakıyordum, şimdi onlar bana bakıyor ve onların omuzlarında kocaman bir yük var, anneye bakıyorlar" dedi. 11 yaşlarındaki ikiz çocuklarının Eren ve Kerem’in kendisine baktığını söyleyen Çelik,"Ben Kahramanmaraş depreminde Mehmet Akif Mahallesi’nde idim. Ben 5 katlı binanın 5. katında enkazda kaldım çocuklarımla birlikte.Deprem anında çocuklarımı kurtarmak için yatağın altına attım. Bana yer kalmayınca da ben onların üzerine yattım. Belime odanın duvarı geldi. Aldığım darbeler sonucunda omurilik zarar gördü. Ameliyat oldum. 4 aya yakın Mersin’de hastanede yattım. Şuan çocuklarımla birlikte Havaalanı konteynırkent’teyim. Ben böyle olunca eşimle ayrıldık. Şuan bana çocukların bakıyor"ifadesini kullandı. Çelik," 11 yaşındaki ikizlerim ilgileniyor. Yemeğimi hazırlıyorlar, ihtiyaçlarımı gideriyorlar, tekerlekli arabama binerken bana yardımcı oluyorlar. Duş almam konusunda bana yardımcı oluyorlar. Bu zamana kadar ben onlara bakıyordum, şimdi onlar bana bakıyor ve onların omuzlarında kocaman bir yük var, anneye bakıyorlar. 11 yaşındalar ve şuan omuzlarına kocaman bir yük aldılar. Kendilerini suçluyorlar bazen. Bizim yüzümüzden bu şekilde oldu diye. Kendilerini suçladıkları için de hep bana diyorlar anne,’keşke biz olsaydık diyorlar’ Ama bu Allah’tan geldi" dedi. 11 yaşındaki Eren Çelik,"Ben 5. sınıfa gidiyorum. İkiz kardeşimle birlikte bulaşıkları yıkıyoruz, yemek yapıyoruz. Anneme kahvaltı hazırlıyoruz. Evi temizliyoruz" diye konuştu. 11 yaşındaki Kerem ise, "Ben 5 sınıfa gidiyorum. Anneme yardımcı oluyoruz her konuda. Annemin kahvaltısını hazırlıyoruz. Yemek pişiriyoruz. Annem depremden dolayı bu hale geldi. Yatağa bağımlı hale geldi. Deprem oluyordu annem de bizim üzerimize yattı. Anneme yer kalmayınca annemin üzerine duvar düştü. yatağa bağımlı hale geldi. Anneme yardımcı olmaya çalışıyorum fizik tedavi hareketlerini yapmaya çalışıyorum. Benim çok param olursa annem yurt dışına gönderirim. Tedavi için" ifadesini kullandı.
Manisa Manisa’da Sefo coşkusu Bu yıl 484’üncü kez düzenlenen Uluslarlarası Manisa Mesir Macunu Festivali etkinlikleri kapsamında ünlü sanatçı Sefo Manisalılarla buluştu. Sevilen şarkılarını hayranlarıyla birlikte seslendiren Sefo, Cumhuriyet Meydanı’nı dolduran Manisalılara unutamayacakları bir gece yaşattı. UNESCO’nun İnsanlığının Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’nde yer alan ve bu yıl 484’üncü kez gerçekleştirilen Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nde karnaval havası yaşanmaya devam ediyor. Festival etkinlikleri kapsamında ünlü sanatçı Sefo Manisa’da sahne aldı. Binlerce Manisalının katıldığı konseri Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek, eşi Nurcan Zeyrek ve kızı Nehir Zeyrek, Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay da takip etti. Manisalılara muhteşem bir gece yaşatan ünlü sanatçı Sefo, şarkılarını hayranlarıyla birlikte seslendirdi. Konser sırasında Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek ve Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay da sahneye çıkarak sanatçıya çiçek ve mesir macunu takdim etti. Manisalılara seslenen Şehzadeler belediye Başkanı Gülşah Durbay, “Söz verdik, Manisa’yı gençliğin ve festivallerin kenti yapmaya. Kıymetli sanatçımız Sefo’ya teşekkür ediyorum ve festivalimizin hayırlı olmasını diliyorum” dedi. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek ise, sözlerine Manisa’yı ve Manisalıları çok sevdiğini söyleyerek başladı. Başkan Ferdi Zeyrek, “Ben de inanın ki çok eğleniyorum. Sefo bu akşam Manisa’mı kırdı geçirdi. İyi ki geldin. Bundan sonra Sefo gibi birçok ünlü sanatçımız Manisa’mızda olacak. Artık hep birlikte çok eğleneceğiz, çok mutlu olacağız, hep güleceğiz” ifadelerini kullandı.