GENEL - 05 Ekim 2017 Perşembe 09:02

Arakan yeni bir Filistin oluyor

A
A
A
Arakan yeni bir Filistin oluyor

Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim ÜyesiSavaş Eğilmez, Arakan’da yaşanan olaylara dikkat çekerek, “Şimdi Güneydoğu Asya’da ikinci bir Filistin doğuyor.

Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi


Savaş Eğilmez, Arakan’da yaşanan olaylara dikkat çekerek, “Şimdi Güneydoğu Asya’da ikinci bir Filistin doğuyor. Bir grup insan sırf Müslüman oldukları için sözde barışçıl, her türlü şiddete karşı Budistler eliyle yok edilmeye çalışılıyor.” dedi.


Rohingya’da Müslüman azınlığa karşı başlatılan soykırımın, Budist Rahiplerin 3 Müslüman gencin üzerine attıkları iftiranın alevlenmesi ile başladığını kaydeden Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, “3 kişilik bir Budist Rahip grubu, 26 yaşındaki Burmalı bir kadına tecavüz edip ardından onu öldürdüler. Katil Budist Rahipler, öldürdükleri kadının cesedini, bölgede bulunan bir Müslüman köyünün yakınlarına bırakıp kaçtılar. Cesedin bulunmasının ardından Budist Rahipleri ve Burma Hükümet yetkilileri kadının başına gelen hadiselerden ötürü Müslümanları sorumlu tuttular. Neticede 3 tane masum Müslüman genç tutuklandı. Tutuklanan gençlerden bir tanesi dövülerek öldürüldü. Diğer ikisi de mahkeme tarafından ölüm cezasına çarptırıldı. Böylece hükümet, bir iftira vasıtası ile tüm dünyanın gözü önünde Müslümanlara karşı bir soykırımın ilk tohumlarını atmış oldu. Bu hadiseyi takip eden aylarda, birçok radikal rahip, Burma içerisinde ve dışarısında Rohingyalılara karşı bir anti-propaganda başlattılar. Burmalılara karşı kullandı slogan şöyleydi; “Rohingya Burmanın bir vilayeti değildir. Onlar Bangladeş’ten gelen illegal göçmenlerdir.” dedi.


Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi


Savaş Eğilmez, bu planlı provokasyonun başladığı tarih olan 2012 yılında katliamdan kaçan 100 binden fazla Rohingyalı Müslüman çok zor şartlarda evlerini terk edip, Bangladeş sınırına doğru ilerlediklerini ifade ederek şu bilgileri verdi:


“2015 yılında tekrar alevlenen Budist saldırıları sonucu binlerce Müslüman katledilmiş, binlercesi de yurtlarından sürülmüştü.


Sadece son bir ayda Myanmar (Burma)’ın Arakan (Rakhine) eyaletinde yaşayan 500 binden fazla Müslüman yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar. Bugün Bangladeş sınırlarına doğru büyük bir perişanlık içerisinde kaçmaya çalışan Rohingyalı Müslümanlar, tıpkı 1948 yılında İsrail ordusunun 750 binden fazla Filistinliyi kendi yurtlarından büyük işkencelerle sürdüğü manzaraya benziyor.


Bütün dünya zamanla Filistinlileri ve Rohingyalıların aynı kaderi paylaştıklarına şahitlik edecektir. Yakın bir zamana kadar vatandaş bile kabul edilmeyen bu Müslümanlar işkenceler, tecavüzler ve ölümler gölgesinde mülteci konumuna geldiler.


Myanmar ve İsrail devletlerinin ikisi de sınırları içerisindeki Müslümanlara büyük bir baskı uygulayarak, onları yüzyıllardır yaşadıkları toprakları terketmeye zorlayan acımasız politikalarını bütün dünyanın gözü önünde uyguluyorlar.


Hem İsrail hem de Myanmar Müslüman grupların tarihini, istilalarla ve katliamlarla yeniden yazıyorlar. Tarihin gördüğü en büyük zulümlerden birini yaşayan bu insanların tek suçu kendilerinden farklı bir inançta olmalarıdır. İsrail devleti nasıl ki Yahudi fanatikleri kullanarak, Filistinliler üzerinde etnik bir temizlik politikası uyguluyorsa işte aynı şekilde Myanmar hükümeti de Budist Milliyetçileri savunmasız Rohingyalılara karşı soykırım uygulamaları noktasında teşvik ediyor. İsrail’de de Müslümanlar yılanlara benzetilmekte ve o şekilde muamele edilmesi gerektiği savunulmaktadır. Örneğin İsrail Adalet Bakanı Ayelet Shaked bütün Filistinliler bizim düşmanımızdır ve hepsinin kanları bizim elimizde olmalıdır diyerek tıpkı Myanmar’da olduğu gibi Müslümanları insan olarak görmediklerini ortaya koymuştur. Bu ifadelerin benzerleri yankılanıyormuş gibi Myanmar’dan gelmektedir. Budist Rahip Ashin Wirathu Müslümanların Afrika sazanlarına benzediğini, onlar gibi çabuk yavruladıklarını yine onlar gibi çok gürültücü olduklarını ve gerektiğinde kendi çocuklarını bile yediklerini ifade ederek, Burma Devleti’nin uyguladığı politikanın, bütün Müslümanların Arakan’dan temizlenene kadar devam edeceğini belirtmiştir.


Şimdi Güneydoğu Asya’da ikinci bir Filistin doğuyor. Bir grup insan sırf Müslüman oldukları için sözde barışçıl, her türlü şiddete karşı Budistler eliyle yok edilmeye çalışılıyor. Ve uygar dünya! bu durumu sadece endişeyle izlediğini ve ölümlerin durması gerektiğini ifade etmekten başka bir şey yapmıyor. Bugün bu insanların yanında olmamız için birçok sebep var. Bu masum insanlar için birçok şey yapabiliriz. Bunların içinde en önemlisi onların dünyadaki çığlığı olmalıyız. Yıllardır bir türlü duyuramadıkları sesleri olmalıyız.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Hürmetçi Sazlığı, Türkiye’nin gözde turizm mekanı olacak Kayseri’nin güney batısında bulunan ulusal öneme sahip sulak alan, sazlıklar ve ıslak çayırlar gibi zengin ekosistemleri barındıran Hürmetçi Sazlığı’nın turizme kazandırılması için çalıştay düzenlendi. Orta Anadolu (ORAN) Kalkınma Ajansı tarafından 2023 Yılı Kırsal Kalkınma ve Turizm Teknik Destek Programı kapsamında başlatılan ve Hacılar Kaymakamlığı tarafından yürütülen proje, Kapadokya Üniversitesi’nin de eylem planı ile danışmanlık desteği verdiği "Hürmetçi Sazlığını Turizme Kazandırma Eylem Planı" projesi çalıştay toplantısı gerçekleştirildi. Hacılar Kaymakamı Burak Dertlioğlu’nun başkanlığını yaptığı toplantıya, Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan, Orta Anadolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri İbrahim Ethem Şahin, Kapadokya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bilgehan Gülcan ile çeşitli kurum ve kuruluşlardan yetkililer katıldı. Toplantıda konuşan Kapadokya Üniversitesi Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Bilgehan Gülcan, “Türkiye turizmde başarılı bir performans sergiliyor. 2022 yılında turizmde dünya üçüncüsü olduk. 2024 yılında 60 milyar dolar ve 60 milyon turist hedefimiz var. 2028 yılı hedefimiz ise 100 milyar dolarlık turizm geliri elde etmektir. Bu kapsamda ulusal vizyonumuzu Hürmetçi Sazlığı’na da yansıtmayı hedefliyoruz. Hürmetçi Sazlığı’nı turizme açmak adına 81 vilayette 81 destinasyon yapma projesinde Kayseri’de Hürmetçi Sazlığı’nı da önemli bir başlık yapmak için çalışma yürütüyoruz” dedi.
Mersin Mersin’de çamkese böceğine karşı biyolojik mücadeleye başlandı Mersin’de orman varlıklarına zarar veren çamkese böceği ile biyolojik mücadele çalışmalarına başlandığı bildirildi. Mersin Orman Bölge Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, ormanlara zarar veren çamkese böceği ile başlatılan biyolojik mücadele çalışmaları devam ediyor. Mücadelede özellikle çevre dostu, çevreye zarar vermeyen, ekolojik dengeyi bozmayan mücadele yöntemleri tercih ediliyor. Bu kapsama, 2011 yılından itibaren Mersin Orman Bölge Müdürlüğü’nde kimyasal mücadele yapılmıyor. Zararlı bir böcek olan çamkese böcekleri, çam ağaçlarının ibrelerini yiyerek zarar verirken, artım kayıplarına neden oluyor. Çamkese böceğine karşı iki farklı biyolojik mücadele yöntemi uygulanıyor. İlki orman işletme müdürlüklerinde çamkese böceği paraziti ’phryx caudata’yı tekrar ormanlara kavuşturmak için yapılan tel kafes yöntemi, diğeri ise yırtıcı böcek ’calasoma sycophanta’ larvası salımı. Bu çerçevede, araziden toplanan yaklaşık 2 bin 700 çamkese böceği yırtıcısı ’calosoma sycophanta’ ergini, Davultepe üretim laboratuvarına getirilerek mart ayı başı itibariyle üretime başlandı. Orman Zararlılarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü kontrolünde Mersin Orman İşletme Müdürlüğü Davultepe İşletme Şefliğince 27 bin olarak planlanan ’calosoma’ ergin larvaları, çamkese böceği zararı görülen bölgenin ormanlık alanlarına salınımı, nisan ayı itibariyle başladı. Yine bu yıl 9 orman işletme müdürlüğü görev alanında bulunan ormanlarda zarar yapan çamkese böceğine karşı salınım yapılmasına başlandı. Bugüne kadar Anamur, Bozyazı, Erdemli, Gülnar, Mut ve Silifke orman işletme müdürlüklerinde, bin hektarlık alana 24 bin böcek salınırken, ilerleyen süreçte Çamlıyayla, Mersin ve Tarsus Orman işletme müdürlüklerine de salımlar gerçekleştirilerek, sene sonuna kadar bin 600 hektarlık alana salınmış olacak.
Konya KSO’nun 50. yılında, Konya sanayisinin geleceği konuşuldu Konya Sanayi Odası’nın (KSO) Nisan ayı meclis toplantısında, odanın kuruluşunun 50. yılı kutlandı. Meclis toplantısında konuşan KSO Başkanı Mustafa Büyükeğen, Konya olarak gelecek dönemde Marmara Bölgesi’ndeki yüksek katma değer içeren stratejik yatırımlara talip olduklarını vurgularken, meclis toplantısına konuk olan TEPAV Direktörü Prof. Dr. Güven Sak da, “Konya, İstanbul’dan kayacak yatırımlar için ideal bir aday” dedi. 25 Nisan 1974 yılında kurulan Konya Sanayi Odası’nın Nisan Ayı Meclis Toplantısı, odanın kuruluşunun 50. yılına özel olarak gerçekleştirildi. Toplantıda, Konya Sanayi Odası Başkanı Mustafa Büyükeğen, Meclis Başkanı Memiş Kütükcü, meclis ve meslek komitesi üyelerinin katılımı ile 50. yıl pastası kesildi. Meclis toplantısında konuşan Konya Sanayi Odası Bakanı Mustafa Büyükeğen, 50 yıl önce, 8 meslek komitesi ve 165 sanayici ile kurulan KSO’nun, bugün 24 meslek komitesinde 2 bin 345 üye sayısına ulaştığını vurguladı. Konya Sanayi Odası’nın sanayicilere kurumsal hizmet üretme kapasitesinin ve üye yapısının her geçen gün gelişmeye devam ettiğini belirten Büyükeğen, “Sektörlerimiz ile ilgili yaptığımız çalışmalar, bölgemizin AR-GE inovasyon kapasitesini artırmaya odaklanan Innopark Teknoloji Geliştirme Bölgemiz, Enerji Verimliliği Etüt Merkezimiz, Ahitürk Mesleki Yeterlilik Belgelendirme Merkezimiz, kümelenme faaliyetlerimiz ve diğer projelerimiz ile şehrimizin ve ülkemizin kalkınmasına destek veriyoruz. Bu çalışmalarımızın hepsi birbirinden kıymetli. Bu projelere emek veren tüm sanayicilerimize teşekkür ediyorum. İnşallah 50. yılımızı tüm üyelerimizin katılımı ile düzenleyeceğimiz bir Konya Sanayi Gecesi ile de kutlayacağız” şeklinde konuştu. Başkan Büyükeğen, Konya Sanayi Odası’nın kuruluşundan bu yana hizmet eden meslek komitesi ve meclis üyelerine, meclis başkanlarına, yönetim kurulu başkanlarına, üyelerine ve profesyonel çalışanlara teşekkür ederken, ahirete irtihal edenlere de Allah’tan rahmet diledi. Konya, Marmara Bölgesi’ndeki yüksek katma değerli yatırımlara talip Konuşmasında, Konya’nın yeni dönemde Marmara bölgesindeki yüksek katma değer içeren stratejik yatırımlara talip olduğunu vurgulayan Başkan Büyükeğen, şöyle devam etti: “Ülkemizde olası İstanbul merkezli Marmara Depremi, büyük can kayıplarına sebep olacağı gibi, ülkemizin ekonomi güvenliğini de tehdit edecek bir boyuta ulaşma potansiyeline sahip. Biz Konya Sanayi Odası olarak her zaman, bu riskin dağıtılması gerektiğini savunarak, Konya’nın Marmara Bölgesi’ne alternatif bir sanayi şehri olduğunu ifade ettik ve büyük ölçekli, özellikle de yüksek katma değer içeren stratejik yatırımlara talip olduk. TEPAV ile yaptığımız ‘Konya İçin Yeni Bir Kalkınma Stratejisi’ başlıklı çalışmamız, bu iddiamıza ışık tutacak. Bu çalışma sadece avantajlarımızı ve güçlü kaslarımızı değil, aynı zamanda geliştirmemiz gereken alanları da içeriyor.” Konya, İstanbul’dan kayacak yatırımlar için ideal bir aday Meclis toplantısına konuk olan Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Direktörü Prof. Dr. Güven Sak da, “21 Yüzyılda Türkiye ve Konya’nın Fırsatları” başlıklı bir sunum yaparak, önümüzdeki dönemin fırsatlarını değerlendirdi. Orta ve yüksek beceri gerektiren sektörlerin Konya’nın ihracatındaki payının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunun altını çizen Sak, Konya’nın İstanbul’dan kayacak yatırımlar için ideal bir aday olduğunu ifade etti. Sak, “Konya, 219 rekabetçi sektörle Türkiye’nin en fazla rekabetçi sektöre sahip 8. ili. 83 rekabetçi imalat sektörüyle de Türkiye’de 6. sırada. Bölge son 30 yıldır önemli gelişme kaydetti. Ayrıca Konya, katma değeri yüksek bir ihracat sepetine sahip. Makine sektörü ve motorlu kara taşıtı ihracatı Konya’nın toplam ihracatının neredeyse yarısını oluşturuyor. Dolayısıyla Konya ve Konya-Ankara bölgesi İstanbul’dan kayacak yatırımlar için ideal adaylar” dedi. Sunumunda yeni dönemde Konya’nın ve Orta Anadolu Bölgesi’nin yeni sanayi bölgesi olma kabiliyeti olduğunu vurgulayan Sak, şunları ifade etti: “İstanbul’daki şirketler yer arayış sürecine girdi. Konya ile birlikte Ankara’ya bakınca, İstanbul’la benzerlikler dikkat çekiyor. Konya’nın katma değeri yüksek ihracat sepetine sahip olması, Konya’nın avantajını gösteriyor.” Sunumunda yeşil dönüşüm sürecine de değinen Sak, Türkiye’nin sürecin dışında kalma şansı olmadığını sözlerine ekledi.