GENEL - 09 Temmuz 2018 Pazartesi 12:46

Cinsel istismar olaylarında ceza yeterli, uygulama sıkıntılı

A
A
A
Cinsel istismar olaylarında ceza yeterli, uygulama sıkıntılı

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Doç.

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, Türkiye’de cinsel istismar olaylarına karışan şahıslara verilen cezaların yeterli olduğunu fakat bunun uygulamasında sıkıntılar yaşandığını söyledi.


Dicle Üniversitesinde görevli Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, son zamanlarda artan çocuk kaçırma ve cinsel istismar olaylarına ilişkin İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. Çocukların kaçırılması ve cinsel istismar olayları sonrasında toplumun istediği idam cezasının anlaşılabilir olduğuna değinen Doç. Dr. Nasıroğlu, dünya örneklerinde olduğu gibi, bu cezanın verilmesinin ardından suç oranların düşeceğine ilişkin kesin verilerin olmadığını kaydetti. Doç. Dr. Nasıroğlu, “Küçük bir çocuk, 4-5 yaşında tecavüze uğruyor, ya da bir diğeri uzun süre aç bırakılarak öldürülüyor. Bizim iyi insanlar dediğimiz kişilerin aklının alamadığı olaylar ve bunlarda, zihnin ve aklın alamadığı konularda çok yoğun bir korku ve öfke ile bu olaylara tepki veriyor. Tabiki yoğun ve kötü bir olayla karşılaştığımız zaman da hemen böyle kendimize yoruyoruz, acaba aynı olay benim de başıma gelebilir mi ya da benim yakınlarımdan birinin çocuğunun başına gelebilir mi diye çok yoğun bir endişe oluşuyor ailelerde. Olabilir mi, evet olabilir fakat cinsel istismar olayları bizim çocuğumuzun başına gelmez, bunlar çok istisnai durumlardır, diyebilecek bir durumda değiliz. Dünyanın her yerinde, her toplumunda tarih boyunca cinsel istismar ya da çocukların kötü muameleye maruz kaldıklarını görüyoruz. Ne yapılması gerekiyor, evet çocukları korumak lazım burada ama şuna da çok girmemek lazım, paranoid bir şekilde çocukları dışarıdan, sokaktan, insandan koparmak da çok yanlış. Şunu öneriyorum, daha önce güvenli gördüğünüz insanlar, ya da sokak, mahalle, çevre varsa yine ebeveyn gözetiminde o sokakta o insanlarla iletişim kurmaya devam edebilir, ama güvensiz bulduğunuz yepyeni bir ortam ise elbette ki çocuklarınıza sahip çıkmanız gerekiyor” dedi.



“Kayıp çocukların gizlenmemesi gerekiyor”


Çocuklara kayboldukları esnada nasıl davranmaları gerektiğinin öğretilmesi gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Nasıroğlu, şöyle devam etti:


“Çocuk geliyor ağlıyor baban nerede diyoruz bilmiyorum diyor, adın ne diyoruz çocuk adını o anda ifade edemiyor. Annenin adını bilmiyor, babanın adını bilmiyor, en azından bu çocukların kimliklerini belirtebilecek bir veri konulabilirse çocukların yanına ya da anne ve babaların isimleri ezberlettirilebilirse çok daha uygun olacaktır. Ailenin bazen kayıp çocukları gizlediği görülüyor, çok kayboluyor bir iki gün, aile kendi imkanları ile aramaya çalışıyor. Bunlar saklanmasın, ya da çocuk kaybolduğunda aile içerisinde bir husumet varsa bunların da saklandığını görüyoruz. Çocuk bir hafta 10 gün içerisinde ortaya çıkmazsa daha sonra polise ve adli mercilere iletiliyor. Bir çocuk kaybolduğunda bu acil bir durumdur, bir an önce risk altında olunan durum neyse bu alacak verecek meselesi olabilir, boşanma durumu söz konusu olabilir, bu neyse bir şekilde adli mercilere şeffaf bir şekilde bu durumun anlatılması gerekiyor.”



“Zanlının cezalandırılması, istismara uğrayan kişinin iyileşmesine neden olur”


Kamuoyunun çok yoğun bir dehşet içerisinde olduğu için verilebilecek en ağır cezanın bu kişilere karşı verilmesini talep ettiğini vurgulayan Doç. Dr. Nasıroğlu, şu ifadeleri kullandı:


“Bu tepkiler gayet anlayışla karşılanabilir. Bunun sonuçları tüm dünyada zaten ortada bugün Amerika örneği verebiliriz, burada idam cezası var, peki idam cezası Amerika’da çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarında bir azalmaya yol açmış mı hayır, elimizde böyle bilimsel bir veri yok. Aksine cezaların idam gibi eri dönüşü olmayan ölümcül bir ceza ile sonuçlandırılması bu tür çocukları kaçıranlara cinsel istismarda bulunan kişilerde yoğun bir korkuya yol açabilir. Bu yoğun korku, o kişi konuşmasın diye çocuğun ölümüne de yol açabilir. Sonuçta şu anda cinsel istismarın karşısında uygulanan ceza Türkiye’de az değil. Şu anda uygulanan ceza ağır ceza zaten, bunun yeterince ağır olduğunu düşünüyorum ben, yeter ki bu cezalar verilebilsin. Uygulama kısmında bazı sorunlarla karşılaşılıyor. Gizlenen, saklanan her bir cinsel istismar olgusu tekrarlayabilir, aynı çocuğa karşı da tekrarlayabilir ya da yepyeni bir çocuğa karşı tekrarlayabilir. Aynı zamanda bir cinsel istismar durumunda çocuğun ruh sağlığının düzelebilmesi için istismarcının mutlaka yargılanması gerekir. Kişinin iyileşebilmesi için mutlaka istismarcının yargılanması gerekir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara HÜRJET’in Test Pilotu Orhan Boran, Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu HÜRJET’in Test Pilotu Orhan Boran Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu. Boran, “HÜRJET’in ilk uçuşunu yaptığım zaman bacaklarımın heyecandan titrediğini hatırlıyorum” dedi. Türkiye’nin ilk jet motorlu uçağı olan HÜRJET’in test pilotlarından Orhan Boran, 26 Nisan Dünya Pilotlar günü kapsamında İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine özel açıklamalarda bulundu. HÜRJET’in ilk uçuş anlarında neler yaşadığını aktaran Boran, test pilotluğunun önemine de dikkati çekti. “Şimdi bu sonuçları biz yazıyoruz” Test pilotluğuna geçiş sürecini anlatan Orhan Boran 2021 yılından bu yana TUSAŞ’ta test pilotu olarak görev yaptığını belirterek, “Pilotluk mesleği genel olarak disiplin isteyen bir meslek. Sürekli konsantre olmak zorundasınız, dikkatli olmak zorundasınız. Hata yapma şansınız çok fazla olmayabiliyor. Test pilotluğu özelinde ayrı bir eğitim gerektiriyor. Yıllarca operasyonel pilot olarak görev yaptık. Fakat TUSAŞ’ta ilk test pilotu olarak görev yapmaya başladığımızda ön şartlardan bir tanesi test pilotluğu eğitimi almamızdı. Bunun için şirketimiz 1 yıl süren kategori 1 test pilotluğu kursuna gönderdi. Oradaki eğitimimizi tamamladıktan sonra 2022 yılında tekrar döndükten sonra HÜRJET’e geliştirme safhasında yerdeki işlerinde, simülatörlerinde, motor çalıştırma ve taksi faaliyetlerinde görev aldım. Test pilotu olarak aslında daha önce hiç uçmamış bir uçağın, neler yapacağını bilmediğiniz bir uçağın, farklı dinamikleri olan bir uçağı test ediyorsunuz. Biz yıllarca bize hangi uçak geldiyse, hangi uçakla uçmamız istendiyse o uçaklarla uçtuk. Bunların hepsinin testleri yapılmıştı, sonuçları biliniyordu. Şimdi bu sonuçları biz yazıyoruz. İnşallah Hava Kuvvetleri envanterine de sonuçlarından emin olarak vermeyi planlıyoruz” ifadelerini kullandı. “HÜRJET’in ilk uçuşunu yaptığım zaman bacaklarımın heyecandan titrediğini hatırlıyorum” HÜRJET’in ile gerçekleştirdiği ilk uçuştan bahseden Boran, “HÜRJET’i takip uçağındayken gördüm. Tabi ayrı bir gurur. Şirketteki herkesin gözleri doldu. Çünkü Türkiye’nin ilk milli jet uçağıydı. Onun bu denli stabil uçması görmek, yer testleriyle birebir örtüştüğünü görmek çok güzeldi. Daha sonra kendim ilk uçuşu yaptığımda o bambaşka bir heyecan. 2000 yılında ilk yaptığım uçuşu hatırlarım. Bir de HÜRJET’in ilk uçuşunu yaptığım zaman bacaklarımın heyecandan titrediğini hatırlıyorum. Büyük bir sorumluluğun üzerimizde olduğunu biliyorum. Gerçekten Türkiye’nin ürettiği ilk milli jetle uçmanın apayrı bir gurur olduğunu söyleyebilirim. Bununla alakalı söylenecek en güzel söz ‘İstikbal göklerdedir’ sözü” diye konuştu.
Ankara GÖKBEY’in Test Pilotu Arif Ateş, Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu GÖKBEY’in Test Pilotu Arif Ateş, Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu. Ateş, “Helikopter uçaktan çok farklı, size çok daha fazla keyif verir” dedi. Türkiye’nin pek çok alanda helikopter ihtiyacını karşılamak amacıyla üretilen GÖKBEY’in test pilotu Arif Ateş, 26 Nisan Dünya Pilotlar günü kapsamında İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine özel açıklamalarda bulundu. Helikopter pilotluğunun detaylarını aktaran Bayram, helikopterle uçmanın uçağa göre daha keyif verdiğini söyledi. “Tasarıma uygun şekilde oldukça iyi bir platform olduğunu gördük” TUSAŞ’da Döner Kanat Uçuş Test ve Eğitim Müdürü olarak görev yapan test pilot Arif Ateş, GÖKBEY’in ilk uçuşunu 6 Eylül 2018’de gerçekleştirdiğini belirterek, “Bütün dünyada hava araçlarının ilk uçuşları çok önemlidir, çok kritiktir. Çünkü tasarlanan ve üretilen hava aracının gerçek çevresel koşullarda tasarlandırıldığı ve üretildiği gibi uçuyor mu, uçabiliyor mu, uçamıyor mu? Bunun testini gerçekleştiriyoruz. Oldukça heyecan vericiydi ve çok başarılı, son derece beklendiği gibi tasarıma uygun şekilde oldukça iyi bir platform olduğunu gördük” ifadelerini kullandı. “Yakın zamanda teslimatlara başlayacağız” İlk uçuşun öncesinde simülatör üzerinde testler gerçekleştirildiğini belirten GÖKBEY’in Test Pilotu Arif Ateş, “Çok çeşitli bölgelerde 4 tane helikopterimizle; Adana, Erzurum en Kocaeli’nde ve TUSAŞ’ta burada olmak üzere testler gerçekleştirdik. En kritik testleri tamamladık. Şu ana kadar bin saatin üzerine bir uçuş gerçekleştirdik. Yakın zamanda da kısmetse ilk olarak Jandarma Genel Komutanlığımız olmak üzere teslimatlara başlayacağız” diye konuştu. “Benim hayalim helikopter pilotu olmaktı” Helikopter pilotluğuna nasıl başladığını anlatan GÖKBEY test pilotu Arif Ateş, “Benim hayalim helikopter pilotu olmaktı. Gerçi pilot ve hava aracı denince uçak akla geliyor ama ben 1991 yılında Kara Harp okulundan mezun olduktan sonra Kara Havacılık okulunda ilk sınıf okuluna başladığımda normalde kura ile yapılan uçak ve helikopter ayrımı o dönem isteğe göre yapılmıştı ve ben de helikopteri tercih etmiştim. Bu isteğim ve bu arzum doğrultusunda olacak ki kursu da birinci bitirmiştim. Dolayısıyla helikopteri olan sevgim beni bu noktalara getirdi” açıklamasında bulundu “Helikopter uçaktan çok farklı, size çok daha fazla keyif verir” Ateş konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dolayısıyla helikopter uçaktan çok farklı, size çok daha fazla keyif verir. Alçak uçarsınız, arazinin yükseltilerine uyarak uçarsınız. Kendince farklı teknikleri vardır. Uzun yıllar silahlı kuvvetlerde de görev yapmış olmamdan dolayı hem genel maksat helikopterlerimiz hem de taarruz helikopterimiz halen de silahlı kuvvetlerimizin en önemli unsurlarıdır. Uçaklar nispeten çok daha yüksek irtifalarda uçarlar. Uçakların öncelikli görevi düşman uçaklarına, tehditlerine karşı veya uzak diğer sınır dışı daha uzak hedeflere angajman olurlarken helikopter çok daha yer birliklerinin yakınında onlara destek sağlamak maksadıyla kullanılır. Dolayısıyla bizler çok daha kara unsurlarımızla birlikte operasyon yaptığımız için onlarla birlikte daha iş birliği çerçevesinde görevlerimizi icra ediyoruz.” “Dünya Pilotlar Günü’nü kutluyorum” Tüm pilotların Dünya Pilotlar Günü’nü kutlayan Arif Ateş, “26 Nisan Dünya Pilotlar Günü bu çerçevede öncelikle Silahlı Kuvvetlerde vatan görevlerini icra eden pilotlarımız, hem helikopter hem uçak pilotlarımız aynı zamanda sivil camiada uçan, gerek özel uçan pilotlarımız ya da ticari olarak Airline’da, ulaştırmada, kargoda bir çok alanda havada görev yapan tüm pilotların Dünya Pilotlar Günü’nü kutluyorum" diye konuştu.