SAĞLIK - 24 Ekim 2014 Cuma 11:30

Mikrobiyal Gübre Çalıştayı Düzenlendi

A
A
A
Mikrobiyal Gübre Çalıştayı Düzenlendi

Sentetik ve kimyasal gübrenin zararlarına dikkat çeken Yeditepe Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Başkanı Prof.Dr. Fikrettin Şahin; kimyasal gübrenin zehir olduğunu, bu yüzden insan sağlığını ve çevreyi tehdit ettiğini söyledi. Şahin, ayrıca, kimyasal gübreye karşılık insan sağlığına ve çevreye dost mikrobiyal gübre üretildiğini kaydetti.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Toprak Gübre ve Su Kaynakları Merkez Araştırma Enstitüsü tarafından Mikrobiyal Gübre Çalıştayı düzenlendi. 23-24 Ekim tarihleri arasında Ilgaz Dağı Doğal Kaynaklar ve Biyolojik Çeşitlilik Araştırma ve Eğitim Merkezinde gerçekleştirilen çalıştaya Kastamonu Valisi Şehmus Günaydın, Yüksek İhtisas Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. M. Rüştü Karaman, TAGEM Genel Müdür Yardımcısı Dr. Ahmet Yücer ile bakanlığın ilgili birimlerinden yönetici ve uzmanlar, Yeditepe Üniversitesi Yeditepe Sağlık Hizmetleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Emrah İnce, Yeditepe Sağlık Hizmetleri A.Ş., Biomarket ve ODC yetkilileri, çok sayıda üniversiteden akademisyenler, farklı kurum ve kuruluşla özel sektör temsilcileri, Japonya, İran ve Pakistan’dan da 75’e yakın davetli katıldı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdür Yardımcısı Dr. Ahmet Yücer, Toprak, Gübre ve Su Kaynakları Merkez Araştırma Enstitüsü tarafından son 10 yılda 34 ton mikrobiyal gübre üretildiğini ve bu miktarla 340 bin dekar alanın aşılanabileceğini belirtti. Dr. Yücer, özellikle baklagil ekimi alanlarında kimyasal gübre olarak kullanılan azotlu gübrenin 10 bin ton olduğunu ve bu alanların kimyasal gübre yerine mikrobiyal gübre ile aşılandığında ülke ekonomisine yılda 100 milyon TL’lik net kazancın sağlanabileceğini vurguladı.
Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün Tarım Bakanlığının ana hizmet dallarından biri olduğunu hatırlatan Yücer, “Genel müdürlüğümüze bağlı 49 araştırma enstitümüz var. Bu enstitümüzde çalışan yaklaşık iki bin çalışanımız bulunuyor. Bunların hepsi ayrı görevlerde bulunuyor. Bugün burada Mikrobiyal Gübreler konusunda Genel Müdürlüğümüz tarafından düzenlenen bir çalıştay da araştırmacılarla bir araya geldik. Çalıştay’a özel sektörden, üniversitelerimiz ve bakanlığımızın çeşitli birimlerinden uzmanlar, araştırmacılar ve bilim adamları katılıyor. Yaklaşık 75 kişi, çalıştayda bulunuyor” dedi.
Mikrobiyal gübreler konusunun Türkiye’de giderek gelişme gösteren bir fırsat alanı olduğuna dikkat çeken Yücer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Klasik bitki beslemenin alternatifi olarak ortaya çıktı. Zaman içerisinde de gelişme gösterdi ve ileride daha da fazla fırsatlar sunacağını tahmin ediyoruz. Türkiye, gübre ihtiyacının bir kısmını dışarıdan ithal ediyor. İthal ettiği gübrenin yerine aynı zamanda ikame edilebilecek ürünler bunlar. Ama bu sektör yeni yeni geliştiği için kendi içerisinde bir takım sıkıntıları da bulunuyor. Bu çalıştay vesilesiyle özel sektör, burada karşılaştığı sıkıntılarını dile getirirken hem de bilim adamları, bunlarla ilgili çözüm önerilerini ve fırsat alanlarını sunuyor. Kamu olarak ta biz de, Genel Müdürlüğümüz olarak mevzuat düzenlemelerini gözden geçiriyorlar. Aksayan kısımlarını düzeltme konusunda burada bir takım çözüm önerileri ortaya çıkıyor. Çalıştay iki gün sürecek. Çalıştayın sonuç bildirgesi hazırlanacak ve eylem planı ortaya çıkacak. Kısa, orta veya uzun vadede neler yapılabileceği ve hangi birimler tarafından yapılabileceği ortaya konulacak. Bu anlamda kamu yanında özel sektöründe yapacak çalışmaları var, üniversitelerimizin de yapacak çalışmaları bulunuyor. Bu çalıştay ile mikrobiyal gübreler konusuna el atmış bulunuyoruz. İlerleyen aşamalarda gelişmeler tekrar değerlendirilecek ve bu konular çeşitli platformlarda tekrar ele alınacaktır.”
Çalıştayın Kastamonu’da yapılmasının belli başlı sebeplerinin bulunduğunu açıklayan Yücer, “Türkiye’de gerek doğal güzellikleriyle gerek manevi iklimiyle seçkin bir Anadolu kentidir. Ankara’ya yakınlığı ve bakanlığın tesislerinin burada bulunması ayrıca bilim adamlarının rahatça tartışacakları, başka alanlarla ilgilenmeyecekleri ve sadece bu konuya odaklanacakları bir yer olduğu için Kastamonu’yu tercih ettik. Biz, birçok eğitimde de buraya geliyoruz ve burada çeşitli eğitimler düzenliyoruz. Bundan sonra da Kastamonu’ya gelmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Yeditepe Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’nde hem Ar-Ge hem de ürün geliştirme alanlarından çeşitli çalışmalar yürüttüklerini aktaran Yeditepe Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fikrettin Şahin de, “Çalışma alanlarımızdan bir tanesini tarım oluşturuyor. Tarımın girdileriyle ilgili alternatif girdiler, alternatif teknolojiler özellikle biyoteknolojiye dayalı ürünlerin geliştirilmesi konusunda çalışmalar yapıyoruz. Bugün kü çalıştaya da Yeditepe Üniversitesi tarafından geliştirilmiş ve tescillenmiş ürünlerin tanıtımı yapılmış, aynı zamanda özel sektör ve kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya gelerek sektörün sorunları masaya yatırdık" dedi.
Mikrobiyal gübrelerin ve pestisitlerin gelişmesi, ruhsatlanma ve tescillenme sürecinde yaşanan sıkıntıları konuşup geleceğe yönelik yol haritalarını belirlemeye çalıştıklarını anlatan Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bitkisel üretimdeki tarımın girdileri gübreler, ilaçlar ve hormonlar var. Bunlar genellikle ve çoğunlukla kimyasal yani sentetik teknoloji ile üretilen ürünlerdir. Bu ürünlerin geliştirilmesi, tüketilmesi ve kullanımı ile ilgili hem maliyet faktörü var hem de bu ürünlerin kullanımına bağlı doğada insan ve çevre sağlığına yönelik riskleri bulunuyor. Bu riskleri bertaraf edici, yok edici, bu riskleri ortadan kaldırıcı sentetik teknolojinin alternatifi olan biyoteknolojik ürünlerin geliştirilmesi ve kullanılması bu alanda mümkündür. Mikroorganizmalar kullanılarak geliştirilen biyoteknolojik ürünler tarımda bitkisel üretimde kullanılan kimyasal girdilerin yerine yani gübre, pestisit ve hormon ihtiyacını gidermek mümkündür.”
Sentetik olan gübrelerin insan sağlığını tehdit ettiğini ve çevreye de zarar verdiğini belirten Prof. Dr. Fikrettin Şahin, şunları kaydetti:
“Özellikle azotlu gübreler doğada kullanımdan sonra yağmur sularıyla veya sulama sularıyla buradan taban sularına doğru taşınır. Taban sularında da nitrat kirlilikleri oluştururlar. Doğal olarak taban sularındaki bu tür kirlilikler besin zinciri içerisindeki bütün canlılar üzerinde toksik etkiye sahiptir. Ama aynı zamanda tarımda kullanılan azotlu gübreler karbondioksit emisyonuna neden olur. Aynı zamanda kimyasal gübreler, özellikle tuz formatında kullanılırlar. Tuz olarak toprağa ve bitkiye uygulanan gübreler, zamanla toprakla tabana doğru yoğun tuz çözeltisi olarak taşınırlar ve güneşli olan havalarda da tabandan toprağın yüzeyine doğru taşınırlar. Toprak yüzeyinde tuz çözeltisinin su kısmı buharlaşır ve tuz kısmı tabaka olarak kalır. Yine kimyasal gübrelerin bir kısmıda toprakta metalik iyonlar ile bileşikler bitkilerin faydalanamayacağı kompleks yapıları oluştururlar. Bu durum tarım topraklarının tuzlanmasına ve toprak yorgunluğuna neden olur. Uzun vadede tarım alanlarında hem toprağın kirlenmesine hem de bu topraklar üzerinde yetiştirilen ürünlerde verim ve kalite kaybına neden olur.”
Sentetik pestisitlerin canlılar için zehirli veya toksik kimyasal olduklarını açıklayan Şahin, şunları söyledi: “Toksik kimyasalların doğada kullandığı ortamlardaki canlılar üzerinde genellikle seçiciliği yoktur. Zararlı olan böcekleri öldürebildiği gibi yararlı olan böcekleri de öldürebiliyor. Aynı zamanda hastalıklara neden olan patojenleri, bu kimyasallarla kontrol edebildiğimiz gibi faydalı olan mikroorganizmalar üzerinde de toksik etkisi bulunuyor. Beraberinde bir bütün olarak düşünüldüğü zaman doğada bunlar kirliliğe, besin zincirine de karışarak bütün canlılar üzerinde negatif toksik etkiye sahip olma riski var. Özellikle bunların hepsinin insan üzerinde riski bulunuyor.”
Şahin, biyoteknolojik çalışmalar ile kimyasal pestisitlerin alternatifi olan ve özellikle mikroorganizmalar kullanarak biyolojik pestisit geliştirmenin mümkün olduğunu söyledi. Biyolojik veya mikrobiyal pestisitlerin doğa dostu olması, çevreye zararı olmayan ve biyolojik çeşitliliğe zarar vermeyecek formülasyon ve içerikte olması gerektiğini anlatan Şahin, sözlerine şöyle devam etti: "Böylece hem insan için dost hem de çevre için dost, ama hedeflediğiniz bitkisel üretimde verimi ve kaliteyi negatif etkileyen faktörleri ortadan kaldırmada etkili olarak kullanılan mikroorganizmalardır. Biz, bu anlamda bu teknolojinin çevre dostu teknoloji ve insan sağlığını gözeten bir teknoloji olarak bugün devreye giren ve geleceğimizi garantiye almak üzere kullandığımız bir teknoloji olduğunu düşünüyoruz.”
Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Osman Yaman da, şunları kaydetti: “Kastamonu’da, Mikrobiyal Gübre Çalıştayı düzenleniyor. Çalıştay, iki gün sürecek. Çalıştaya Genel Müdür Yardımcımız, valimiz ve çeşitli üniversite ile özel sektörden ilgililer katıldı. Çalıştay da gübre ile ilgili tüm sorunlar masaya yatırıldı. Çalıştay’ın sonunda bir rapor hazırlanacak. Bu rapor doğrultusunda yapılması gereken işlemler yapılacak. Çalıştay kapsamında ilimize 75 kişi geldi. İlimize gelen bu davetlileri, Ilgaz Eğitim Tesislerimizde ağırlamaktan da son derece mutluyuz. Her zaman bu tür eğitimlerin ilimizde verilmesine gayret ediyoruz.”
Yeditepe Üniversitesi ve Selçuk Üniversitesinin de destek verdiği çalıştay, “Sürdürülebilir Tarımda Mikrobiyal Gübrelerin Rolü” ve “Mikrobiyal Gübre Mevzuatı, Üretimi, Tüketimi, Sorunları ve Çözüm Yolları” konularını içeren iki ana başlıkta iki gün sürecek. Ardından “Sonuç Bildirgesi” ile çalıştay son bulacak. Hazırlanacak Sonuç Bildirgesi ile mikrobiyal gübreler konusunda karşılaşılan problemlerin tartışılıp çözüm odaklı fikirlerin geliştirilmesi, konu ile ilgili tüm paydaşların yer alacağı eylem planlarının hazırlanması ve uygulamaya konulması hedefleniyor.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Aydın ADÜ Hastanesi, Çocuk Nefrolojisinde bölgesel merkez haline geldi Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Hastanesi Çocuk Nefrolojisi Bölümü, 1998 yılından bu yana tam 26 yıldır bölgenin dört bir yanından gelen çocuk hastalara hizmet vermeyi sürdürürken, Çocuk Nefrolojisinde bölgesel merkez haline geldi. Ege Bölgesi’nin tamamına yayılmış geniş hizmet ağıyla dikkat çeken Çocuk Nefrolojisi Bölümü, yalnızca Aydın’dan değil, çevre illerden gelen çocuk hastalara da umut oluyor. Bölümün yıllardır süren başarılı çalışmaları ADÜ Hastanesi’ni çocuk nefrolojisi alanında bölgenin önde gelen merkezlerinden biri haline getirdi. Prof. Dr. Ferah Sönmez tarafından temelleri atılan bölüm, bugün Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dilek Yılmaz’ın koordinasyonunda geniş bir ekip ile çalışmalarına devam ediyor. Böbrek hastalıklarının tanı, tedavi ve takibinde uzmanlaşan bölümde doğumsal böbrek anomalilerinden idrar yolu enfeksiyonlarına, böbrek taşından kronik böbrek yetmezliğine kadar birçok hastalık için kapsamlı sağlık hizmeti veriliyor. Hastanenin periton diyalizi ve hemodiyaliz üniteleri aktif şekilde çalışırken, böbrek nakli sonrası çocuk hastaların düzenli izlemleri de titizlikle yürütülürken ADÜ Hastanesi tarafından yapılan açıklamada, "Çocuk Nefroloji Bölümü, Ege Bölgesi genelinde çocuk hastalara sunduğu geniş hizmet yelpazesi ile dikkat çekmekte ve Aydın ili dışındaki birçok ilden gelen hastalara da hizmet vermeye devam etmektedir. Hastanemizin bu başarılı çalışmaları, bölgenin Çocuk Nefrolojisi alanında önemli bir sağlık merkezi olmasını sağlamaktadır" ifadelerine yer verildi.
Bursa Nilüfer’de gönüllülüğün geleceği masaya yatırıldı Nilüfer Belediyesi ve Nilüfer Kent Konseyi iş birliğiyle 5 Aralık Dünya Gönüllüler Günü kapsamında düzenlenen program sona erdi. "Toplumsal Adalet İçin Gönüllü Direniş" başlığıyla gerçekleşen etkinlikte konuşan Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Doç. Dr. Mustafa Berkay Aydın, Nilüfer’in sivil toplum potansiyeliyle Türkiye’ye örnek olduğunu vurguladı. Nilüfer Belediyesi ve Nilüfer Kent Konseyi tarafından organize edilen 5 Aralık Dünya Gönüllüler Günü etkinlikleri, Karaman Dernekler Yerleşkesi’nde düzenlenen ikinci gün programıyla tamamlandı. İki gün süren ve "Toplumsal Adalet İçin Gönüllü Direniş" başlığıyla işlendiği buluşmanın kapanışına; Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Doç. Dr. Mustafa Berkay Aydın, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir’in eşi Nuray Özdemir ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı. Programın ikinci gününde konuşan Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Doç. Dr. Mustafa Berkay Aydın, ilçedeki sivil toplumun gücüne dikkat çekti. Forumların ve fikir alışverişlerinin katılımcılara yeni ufuklar açtığını belirten Aydın, Nilüfer’in bu alandaki öncü rolüne değindi. Sivil toplumun, Nilüfer’de Türkiye’ye örnek teşkil edecek bir potansiyel oluşturduğunu ifade eden Aydın, şunları söyledi; "Bu potansiyeli oluşturanlar, sivil toplumun öncü kadrolarıdır. Nilüfer’in bu dinamiğinin Türkiye’ye örnek olacağını düşünüyoruz. Bugün sivil toplumda veya genel işleyişte ‘tartışmasız doğru’ diye bir kavram kalmadı; çok yeni bir dönemin içindeyiz." Önümüzdeki hafta yapılacak genel kurulda ‘Dijital Çağ’ konusunun ele alınacağını hatırlatan Aydın, değişen dünyada katılım alışkanlıklarının da farklılaştığını belirtti. Aydın, "Dijital çağ sadece teknoloji kullanımı değil, bambaşka bir dünya. Belki de katılımın formları değişiyor ve biz bunu Nilüfer’den tartışarak keşfedeceğiz" dedi. Açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü Prof. Dr. Rüyam Küçüksüleymanoğlu’nun yaptığı "Gönüllülük ve Katılım İçin Elverişli Ortamlar: 2025 ve Ötesi" başlıklı panele geçildi. Panelde; Mahalle Afet Gönüllüleri’nden Sevilay Karaca, Bir Bulut Olsam Derneği’nden Emre İpekyüz, Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği’nden Burcu Üzümcüler, HEPAD Her Eve Bir Pati Derneği’nden Emre Demir, Özgür Renkler Derneği’nden Semih Özkarakaş ve Nilüfer Kent Konseyi Gönüllüsü Alper Can söz aldı. Konuşmacılar, temsil ettikleri derneklerin faaliyetlerini anlatarak örgütlü mücadelenin ve dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Panelin ardından katılımcılar eş zamanlı düzenlenen atölye çalışmalarında bir araya geldi. "Gönüllülükte Adalet ve Eşitlik", "Ekolojik Gönüllülük ve İklim Direnişi", "Sanatla Toplumsal Adalet", "Kriz Dönemlerinde Gönüllülük", "Yeni Nesil Gönüllülük ve Dijital Direniş" ile "Kadın Meclisleri Ortak Atölyesi" başlıkları altında toplanan gruplar, belirlenen konular üzerine fikir üretti. Etkinlik, atölye çıktılarının değerlendirildiği ve Prof. Dr. Rüyam Küçüksüleymanoğlu yönetiminde gerçekleşen "Sivil Toplumun 2025 ve Ötesi Rolü" paneliyle sona erdi.