GENEL - 13 Temmuz 2018 Cuma 14:15

BEÜ’de ‘15 Temmuz Destanı’ paneli

A
A
A
BEÜ’de ‘15 Temmuz Destanı’ paneli

Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) ev sahipliğinde ‘15 Temmuz Destanı’ adlı panel düzenlendi.

Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) ev sahipliğinde ‘15 Temmuz Destanı’ adlı panel düzenlendi.


BEÜ Beden Eğitimi Spor Yüksekokulunun (BESYO) konferans salonundan düzenlenen panel, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. İlk olarak panelin açılış konuşmasını yapan BEÜ Rektörü Prof. Dr. Erdal Necip Yardım, tarihe “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” olarak geçen büyük zaferin ikinci yıldönümü dolayısıyla bir araya geldiklerini söyledi. Geçmişe bakıldığında ülkenin darbelerle başının dertte olduğunun görüldüğünü ifade eden Yardım; 22 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007 askeri müdahalelerin ardından son olarak 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi, ülkenin demokrasisine sürülmüş birer kara leke olduğunu belirtti.


Demokrasiye ve dolayısıyla millete yapılan bu tür müdahalelerin birer utanç vesikası olduğunu söyleyen Yardım, “15 Temmuz darbe girişimi diğerlerinden farklıdır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa millet kendi seçtiği lideri önderliğinde bir askeri darbeye karşı yaşlı, genç, kadın ve erkeğiyle topyekun ’dur’ demiştir. Bu hain girişim bu yönüyle gerçekten çok farklıdır” diye konuştu.


Hain darbe girişiminin milletin ve devletin el ele vermesiyle bertaraf edildiğini anlatan Yardım, yine milletin kendisine, tarihine ve medeniyetine yakışanı yaparak, o gece hain darbecilerin en modern silahlarla saldırmalarına aldırış etmeden hain girişimi engellediğini belirtti. Yardım, “FETÖ ve işbirlikçileri ile gerek dışarıdan gerekse içeriden kirli hesaplarla ülkemizi istila ve işgal etmek isteyen bütün odaklara karşı destansı bir direniş gösteren milletimiz, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi bir kez daha bütün dünyaya örnek olmuştur. Bilinmelidir ki bu vatanı işgal ve istila emelleri hiçbir şekilde asla başarıya ulaşamayacak. Ülkemizin birliğine ve kardeşliğine halel getirmeye yönelik hiçbir çaba sonuç vermeyecektir. 48 saatte 248 şehit, 2 bin 196 gazi verdik. O geceyi unutmak mümkün değil. Şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de minnetle anıyorum. Allah 15 Temmuz gibi bir hain saldırıyı bir daha yaşatmasın” şeklinde konuştu.


İstanbul’da, Fetullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine direnmek için gittiği Atatürk Havalimanında tankın arabalarını ezmesi sonucu yaralanan gazi Servet Ergün, 15 Temmuz günü yaşadıklarını anlattı.


O gece tankların arabaları eze eze ilerlediğini söyleyen Ergün, “Bende yanımdaki 4 arkadaşımla havaalanına doğru ilerliyoruz. Tankın biri önümüzde geçmiş 4 ila 5 aracı eze eze geçti. Otobanda birden arabanın sallandığını gördük. Tabi önümüzde esenlerin ilk şehidi olan Türkmen Tekin ablamızı yerde gördük. Tabi şehit olduğunu bilmiyorduk. Otobanda yatıyordu. Arkadaşıma buraya ambulans giremez, ablamızı oradan alalım dedik. Bizde hafiften ilerlerken hainler hemen tanklarla arabanın önünü kestiler, arkadan tankı arabamızı kendilerine doğru çevirip yaklaşık 300 metre bizi sürüklediler. Bizi çelik bariyere yapıştırdılar. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Aradan iki gün geçti. Esenler Medipol Hastanesinde gözümü açtım. O zaman o gecenin en büyük kahramanları bana göre bayanlardı. 35 yaşında Nevşehirli kardeşim beni oradan alıp özel arabasıyla hastaneye götürüyor. İki gün boyunca başımdan hiç ayrılmıyor. Mağazaya gidip üzerimdeki kanlı elbiseleri çıkarıyor. Daha sonra mağazadan kıyafet alıp başımın ucuna bırakıp ondan sonra gidiyor. Allah ondan ve sizlerden bin kere razı olsun. Aslında o gece benim veya bir Mahir Ayabak’ın, Halil İbrahim’in, 17 yaşında şehit olan Engin Tilgiç’in, hiç kimsenin kimseyle bir kan davası yoktu. Onların hedefi sadece Türkiye, Bitlis, İstanbul Ankara değildi, onlar bu ümmeti ve milleti bitirmeye kalkıştılar. Allah’a şükürler olsun o gece ben birebir yaşadım. O gece meydanlarda sadece cesaret vardı. İnsanlarda deli cesareti vardı tankların önünde yatan gençleri, 60 yaşındaki bir bayanın elinde bayrakla kurşunlara karşı kollarını açması. Bu Allah’ın lütfu ve ümmetin duasıdır. Anlatamam halen acımız büyük. Ama Allah’a şükürler olsun o karanlık gecede bu millet o hainlere ve şerefsizlere fırsat vermedi. Şehitlerimize üzüldük, gazilerimizin uzuv eksiliği var. Ama bizi üzen 15 Temmuz’dan sonrası oldu. 15 Temmuz’dan sonra kendini sanatçı sanan bazı alçaklar, bize ‘tiyatro çeviriyorsunuz’, ‘Tayyip’in gazileri’ dediler. Onlara şunu söylemek istiyorum. Gerçekten tiyatroysa sonunda bir Mahir Ayabak kardeşimizin bugün aramızda olması lazımdı veya gazilerimizin uzvu yerinde olması lazım. Ama onların hiçbiri yok. Eğer tiyatro olsaydı o sanatçılar iş maddiyata döndüğünde o sahneyi bize bırakmazdılar. Benim çocuklarım annesiz babasız yaşar ama bu millet vatansız bayraksız ezansız yaşamaz dedim. Söz konusu vatan olursa ve yine aynı durumla karşı karşıya kalsam hiçbirini düşünmeden ve gözümü kırpmadan yine meydanlara çıkarım. Sonuna kadar da mücadele ederim” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ardahan Başkan Demir eldivenlerini giyerek çöp topladı Ardahan Belediye Başkanı Faruk Demir, elleriyle çöp topladı. Ardahan Belediyesi, “Ardahan’ı Birlikte Güzelleştirelim” sloganıyla bahar temizliği çalışması başlattı. Vatandaşlarla birlikte çöp toplayan Belediye Başkanı Faruk Demir, "Temiz bir çevrede yaşamak herkesin hakkı" dedi. Milli Egemenlik Parkı’nda düzenlenen bahar temizliğine katılan Başkan Demir, etkinliğe katılanlarla birlikte farkındalık oluşturmak amacıyla eldivenlerini giydi, eline çöp torbasını aldı ve çöp topladı. Temizlik çalışmaları kapsamında Milli Egemenlik Parkı dip bucak temizlendi. Başkan Faruk Demir, farkındalık etkinliği ile ilgili yaptığı açıklamada, “Bugün itibariyle şehrimizde bahar temizliği başlatıyoruz. Profesyonel işçilerimizin dışında biz yöneticiler olarak uygun olan günlerde ilimizde ki parklarda temizlik çalışması yapacağız. İş yerlerinin önüne sigara izmaritlerinin atılması için küllükler koyduk ama vatandaşlarımız yine yerlere atıyor. Buradan Gürcistan’a gittiğinde aynı sigarayı yere atmayan hemşerilerimizden burada da aynı hareketi bekliyoruz. Çevre kirliliği konusunda cezai işlem gibi yöntemlere başvurabiliriz. Belediyemizin en büyük masrafı temizliğe gidiyor. Harcadığımız her kuruş vatandaşımızdan alınan paralar. Şehrimizi temiz tutarsak bu paraları farklı yerlere kullanabiliriz. Talimat verdik kurum içerisinde ki birimlerimizde fazla eleman varsa temizlik çalışmalarında kullanacağız. Yan gel yat olayı olmayacak gerekirse 3 kişilik işi 1 kişi yapacak. Ardahan pırıl pırıl olana kadar belediye başkanından odacısına kadar herkesle birlikte temizlik işlerine ağırlık veriyoruz. Vatandaşlarımızdan ricamız çevremizi temiz tutalım, çöplerimizi çöp kutularına atalım” diye konuştu.
Ordu Çılgın arıcı: Arılara yarı çıplak ve eldivensiz müdahale ediyor Ordu’nun Fatsa ilçesinde arıcılık yapan Abdulkadir Yirmibeşoğlu, maske ve eldiven olmadan yarı çıplak bir vaziyette arı kovanlarını açarak, adeta arılara meydan okuyor. Arılarının kendisini tanıdığını iddia eden Yirmibeşoğlu, tehlikeli olduğu bu işin kuralını bilmeyenlerin denememesi gerektiğini belirtiyor. Fatsa ilçesinde arıcılık yapan, 47 yaşındaki Yirmibeşoğlu, kendi arılarına olan güvenini farklı bir yöntemle sergiliyor. Arılarının kendisini tanıdığını iddia ederek, maske ve eldiven olmadan yarı çıplak kovanlarına arasına giren Yirmibeşoğlu, insanların bunu denememeleri gerektiğini belirtiyor. Yirmibeşoğlu arılarına güvendiğini, günün belirli saatlerinde çıplak da girse arıların bir şey yapmayacağını söyledi. “Arı işi şakaya gelmez” Arıcılığın, kendilerinde 3 kuşaktır devam ettiğini söyleyen Yirmibeşoğlu, yarı çıplak vaziyette arılara girmenin tehlikeli olduğuna dikkat çekerek, “3 kuşak arıcılık ile uğraşıyoruz. Kimi zaman yarı çıplak videolar çekip sosyal medyama atıyorum. Ben arıların ilmini bildiğim için bana bir şey yapmıyorlar. Arıları kızdırmamak gerekiyor. Kıyafetler temiz olacak, sabun ve parfüm kokusu olmayacak. Güneşin kızdırdığı anda ne yaparsanız yapın arı insana dokunmaz, çünkü yem almaya gidiyor. Tabii, bu oyun değil, bunu bilmeyenler kesinlikle soyunmasın, arı işi şakaya da gelmez, sonuçları ağır olabilir” diye konuştu. “Arılarım beni tanır, ben denemedim kimse denemesin” Arılarının kendisini tanıdığını iddia eden Yirmibeşoğlu, “Arı sokması sonucu komaya girenleri gördüm. Arılar beni tanır, zaten insanları, sahibini tanır. Onlar bizim oyuncağımız gibi oldu, çıplak da girsek bir şey yapmıyor” ifadelerine yer verdi. “Yağmurlu ve bulutlu havalarda kesinlikle arıya girilmez” Arı kovanlarının hava şartları ve günün belirli saatlerine göre açılması gerektiğini anlatan Yirmibeşoğlu, “Gündüz sıcakta saat 12.00-13.00 arasında arıya çıplak girilir ama akşam saatlerinde, yağmurlu ve bulutlu havalarda arıya kesinlikle girilmesin, o zaman çok fena çarpar. Bana ‘arılara üfleyen adam’ da diyorlar” şeklinde konuştu.