GENEL - 12 Mart 2018 Pazartesi 12:12

Çiftçiden çiftçiye uyarı

A
A
A
Çiftçiden çiftçiye uyarı

Kızıltepe Zahireciler Derneği ve Kızıltepe Toplumsal Dayanışma Derneği Başkanı Mehmet Şerif Öter, vahşi sulamanın toprağa zarar verdiğini belirterek, elektrik gücü ile çekilen yeraltı suyunun dikkatli ve bilinçli kullanılması için çiftçilere çağrıda bulundu.

Kızıltepe Zahireciler Derneği ve Kızıltepe Toplumsal Dayanışma Derneği Başkanı Mehmet Şerif Öter, vahşi sulamanın toprağa zarar verdiğini belirterek, elektrik gücü ile çekilen yeraltı suyunun dikkatli ve bilinçli kullanılması için çiftçilere çağrıda bulundu.


Kızıltepe Zahireciler Derneği ve Kızıltepe Toplumsal Dayanışma Derneği Başkanı Mehmet Şerif Öter, Yağışsız geçen dönemin uzaması durumunda kuyuların çalıştırılacağını aktararak, enerji israfı ile birlikte artan su israfının kuraklığa neden olduğunun altını çizdi. Kuyulardan kullanılan yeraltı suyunun tarımda salma su denilen vahşi şekilde kullanıldığına dikkat çeken Öter, bu uygulamanın hem toprağı çoraklaştırdığını hem de yeraltındaki sınırlı suyun yok olmasına neden olduğunu vurguladı. Türkiye’de ve dünya genelinde son yıllarda küresel ısınmadan kaynaklı bir kuraklık yaşandığına dikkat çeken Öter, "Kuraklık her geçen gün bölgemizi olumsuz etkiliyor. Malum bu sene ülkemizde sonbahar ve kış aylarında son 40 yılın en kurak yılı yaşanıyor. Şu anda toprağın 10 santimetreden sonrası kuru. Yağış ayı olan Mart’ta olmamıza karşın ciddi bir kuraklık var. Elektrik ile ilgili de çiftçilerimizin, enerji şirketinin, bakanlığın sıkıntıları var. Vahşi sulama yerine damla sulama sistemi kullanılmalı, bakanlık da bununla ilgili ciddi çalışmalar yapmalı” dedi.



"Çiftçi mutlaka damlama sulamaya geçmeli"


GAP suyu toprakla buluşana kadar hükumetin çiftçiye faizsiz hibe desteğinde bulunması gerektiğini de belirten Öter, yaşanan israftan kurtuluş önerisini şöyle dile getirdi:


“Hükumetimizin damla sulaması için faizsiz veya hibe şeklinde çiftçilere destek vermesini istiyoruz. Bu vahşi sulamanın bir an önce terk edilmesi gerekiyor. Vahşi sulama ile ilgili uzmanlar da açıklamalar yapıyor ve milli servet olan toprağımıza zarar verdiğini söylüyor. Yer yer 400-500 metrelerden su çekiliyor. GAP suyu toprakla buluşana kadar mutlaka çiftçinin damla sulamaya geçmesi gerekiyor.”



"Borcunu ödemeyen, ödeyeni mağdur ediyor"


Borcunu ödemeyenler yüzünden borcunu düzenli ödeyen çiftçilerin de mağdur olduğunu söyleyen Mehmet Şerif Öter, açıklamasını şöyle sürdürdü:


‘’Buğday ve arpada sulama başlayacak. Sulama başladığı zaman Dicle Elektrik Dağıtım şirketi alacaklı olduğu çiftçilerden parasını tahsil etmek için haklı olarak elindeki yetkiyi kullanacaktır. Elektrik kesildiği zaman enerji borcu olmayan çiftçi de mağdur oluyor. Bu konuya da acil bir şekilde çözüm bulunması gerekir. Buradan Başbakanımıza, Enerji Bakanımıza ve özellikle iktidarımızın iki vekiline sesleniyoruz; Çiftçinin yükümlüğünün ne olduğu ve bir an önce bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için konu iyice incelensin. Çiftçimizin ödeyemeyeceği miktarları hükumetimizin ödemesi, çiftçilere yardımcı olması da gerekiyor.”



"Sulama sezonu başlamadan sorunlar çözülmeli"


Özel bir şirket olan Dicle Elektrik’in bölgedeki elektrik dağıtım görevini yerine getirdiğini ve maddi olarak bütün yükü taşıyacak güçte olmadığını da ifade eden Öter, şunları kaydetti:


“Sonuçta elektrik dağıtım şirketi de ticaret yapıyor. Bu işin taşımasını, nakliyesini yapıyor belli bir yüzdelik kazanç elde ediyor. Yani şirket israfı karşılayacak güçte, imkanda değildir, böyle bir hak da talep edilmez. Devletin olduğu yerde şirket, devletten daha zengin değildir. Devletimiz Allah’a şükür güçlüdür. Önümüzdeki günlerde acil bir şekilde sulama başlamadan şirket ve çiftçi karşı karşıya gelmeden bir an önce Enerji Bakanlığımız, hükümetimiz bu sorunu çözsün. Yardım edilmesi gerekiyorsa bunu hükumetimiz yapacak. Bu yardımı da hükumetimizden bekliyoruz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Türkiye’de her 5 kişiden 1’i obezite ile savaşıyor Obezite, dünya genelinde giderek artan bir sağlık sorunu olarak öne çıkarken, TÜİK verilerine göre, ülkemizde her 5 kişiden 1’i obezite sorunu yaşıyor. Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bilal Toka, “Obezite, birçok hastalığa davetiye çıkarabilir. Obezite tedavisinde ilk seçenek her zaman diyet ve egzersizle desteklenen bir yaşam tarzı değişikliği olmalıdır. Diyet ve egzersizle yeterli kilo kaybı sağlayamayan hastalarda ilaçlar, endoskopik ve cerrahi tedaviler uygulanabilir” dedi. Obezite, vücut ağırlığı ve özellikle yağ oranının, sağlık üzerinde olumsuz etkiler oluşturacak derecede fazla olması durumu olarak tanımlanırken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülkemizde her 5 kişiden 1’inin obez olduğu görülüyor. Medicana Konya Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bilal Toka, obezitenin artmasının sebebini sedanter (hareketsiz) yaşam tarzı ve beslenmede hazır gıdaların çok fazla tüketilmesi olarak açıkladı. Obezitenin sadece fiziki olarak değil, sağlık açısından da birçok zararı bulunuyor. "Alınan kalori ile harcanan kalori dengede olmalı" Anne karnında başlayan ve yaşam boyu devam eden bir süreç olan beslenme büyük önem arz ediyor. Çocuklarda büyüme ve gelişmenin sağlıklı olabilmesi için yeterli ve dengeli beslenmenin olması gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Bilal Toka, yetişkinlerde ise; yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik özelliklere ve sağlık durumuna göre değişen günlük kalori miktarının aşılmaması gerektiğini ifade etti. Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan kalori ile harcanan kalorinin dengede tutulması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Bilal Toka, “Aşırı kalori alımının yanı sıra düşük kalori tüketimi de, artan enerjinin vücutta yağ olarak depolanmasına ve obezitenin oluşmasına yol açar. Özellikle santral ya da elma tipi obezite, kronik sağlık sorunlarının oluşması açısından daha yüksek risk barındırmaktadır” şeklinde konuştu. "Kalp hastalıkları, diyabet ve hipertansiyon riskini artırır" Obezitenin etkili bir şekilde yönetilmesi ve tedavi edilmesi birey ve toplum sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Obezitenin başka hastalıklara da davetiye çıkardığını söyleyen Doç. Dr. Bilal Toka, “Obez hastalarda uyku bozuklukları, aşırı terleme, nefes almada zorluklar, horlama, çabuk yorulma, ayaklarda ödem, adet düzensizlikleri, cinsel işlev bozuklukları, sırt ağrıları, reflü, şişkinlik ve kabızlık gibi birçok şikayet görülebilir. Ayrıca kalp ve damar hastalıkları, tip 2 diyabet, bazı kanser türleri, hipertansiyon, depresyon, karaciğer yağlanması ve siroz gibi birçok ciddi hastalığın oluşmasında da obezite ciddi bir faktördür. Kısacası fazla kalori alımı kronik hastalıkları da beraberinde getirir” diye konuştu. Türkiye, obezitede ilk sıralarda Dünya Sağlık Örgütü’nün 2024 verilerine göre, Türkiye, yüzde 66.8’lik oranla Avrupa’nın en obez ülkesi konumunda bulunuyor. Sağlıklı bir toplum olabilmek için bu verilerin değişmesi gerektiğine dikkat çeken Gastroentroloji Uzmanı Doç. Dr. Bilal Toka, “Obezitenin tedavisinde ilk seçenek her zaman diyet ve egzersizle desteklenen bir yaşam tarzı değişikliği olması gerekir. Diyet ve egzersizle yeterli kilo kaybı sağlayamayan hastalarda ilaçlar, endoskopik ve cerrahi tedaviler uygulanabilir” ifadelerini kullandı. "Mide balonu, cerrahi bir işlem değildir" Son yıllarda teknolojideki gelişmeler sayesinde endoskopik olarak obezitenin yönetimi ve tedavisinde büyük kolaylıklar sağlandığına dikkat çeken Doç. Dr. Bilal Toka, “Endoskopik tedaviler, daha az invazif olmaları ve daha az risk taşımaları nedeniyle giderek daha fazla popülerlik kazanmaktadır. Başlıca mide botoksu, mide balonu ve endoskopik sütürlerle uygulanan gastroplasti yöntemlerini içermektedir. En yaygın uygulanan endoskopik tedavi yöntemi ise mide balonu yöntemidir. Bu işlemde, bir endoskop aracılığıyla mideye yerleştirilen şişirilebilir bir balon, mide hacmini artırarak tokluk hissini artırır. Bu sayede, kişiler daha az yemek yemekte ve kilo vermeye başlamaktadır. Mide balonu tedavisi, cerrahi bir işlem olmaması nedeniyle bazı avantajlar sunmaktadır. Hastalar, mide balonu çıkartılana kadar normal günlük aktivitelerine devam edebilir. Ayrıca mide balonu, obeziteye bağlı diyabet gibi bazı sağlık sorunlarını da iyileştirebilir veya kontrol altına alabilir. Endoskopik gastroplastiler ise cerrahi tedavilere önemli bir alternatif olarak öne çıkmakta, ameliyatsız olarak mide hacminin endoskopik sütürlerle küçültülmesi esasına dayanmaktadır. Cerrahi tedavi seçenekleri gastrik by-pass ve sleeve gastrektomi gibi çeşitli mide ve barsak ameliyatlarını içermektedir. Sindirim sisteminde kalıcı değişiklikler oluşturması nedeniyle ancak ileri derecede obez olan hastalarda tercih edilmektedir. Sonuç olarak her hasta için en uygun tedavi seçeneğinin belirlenmesi gerekir ve deneyimli bir hekim kontrolünde detaylı bir incelemeyle kişiye özel tedavi seçimleri büyük önem taşır” dedi.
İstanbul İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde Gastronomi Şenliği düzenlenecek İstanbul Gelişim Üniversitesi, 15 Mayıs 2024 tarihinde ilk kez İGÜ Kule Bahçe’de gerçekleştireceği Gastronomi Şenliği’nde 30’dan fazla firma ve Onur Konuğu olarak Şef Mehmet Yalçınkaya başta olmak üzere alanında uzman şefleri ağırlayacak. Gastronomi Şenliği, akademi ve sektör öncüleriyle gerçekleştirilecek olan GastroTalks söyleşileri, panayır alanında müzik eşliğinde sunulacak yiyecek ve içecek ikramlarıyla kampüse şenlik havasını taşıyacak. Yaklaşık 1300 Gastronomi öğrencisiyle İstanbul’da en fazla ön lisans, lisans ve lisansüstü düzeyde öğrenciye sahip olan İGÜ, düzenlenen şenlikte gastronomi dünyasının öncü firmalarını ağırlayacak. Gerçekleşecek şenlikte gastronomi sektöründeki başarı hikayeleri ile birlikte yapay zeka kullanımı, güncel yatırım trendi kahve ve fırın işletmeleri, yenilikçi teknolojiler, sektörün büyüme eğilimi, ikonik restoranlar ve restoran sıralamaları değerlendirilecek. İki oturumdan oluşacak şenliğin ilk oturumunda Karaköy Güllüoğlu Baklavaları’ndan Nadir Güllüoğlu, Öztiryakiler’den Tahsin Öztiryaki, Koza Gıda’dan Osman Sekban ve Ekol Food’tan Önder Bilen firmalarının başarı hikayelerini anlatacak. Şeflerden başarı hikayeleri Şenliğin ikinci oturumunda gençlere ışık olacak başarılı şefler hikayelerini anlatacak. Sheraton İstanbul Levent’ten Şef Muhittin Fidan, Rönesans Polat İstanbul’dan Şef Arif Madakbaş, Hilton Otel’den Şef Gökhan Özcan, Raffles Otel’den Şef Okan Aydemir, Swiss Otel’den Şef Soner Kesgin, Marriott Marmara Sea Otel’den Şef Mehmet Faruk Yardımcı, Big Chef’ten Şef Şenol Demirtaş, Harmony Green Village’dan Şef Emre Karakafa sektöre dair deneyimlerini paylaşacak. Hem sektörel hem de akademik deneyimi bir araya getirmeyi amaçlayan Gastronomi Şenliği’nde öğrenciler, bir yandan eğlenirken bir yandan da sektörün önde gelen şefleri ve firmalarıyla bir araya gelerek kariyer planlaması yapabilecek. Öğrenciler, şenlik boyunca firmalarla görüşmeler yaparak geleceğini şekillendirecek staj ve iş imkânları bulabilecek. “Gastronomi alanında kendini geliştirmek isteyen her öğrenci davetli” İstanbul Gelişim Üniversitesi Gastronomi Bölümleri Koordinatörü Doç. Dr. Serdar Egeli, sürdürülebilirlik çalışmalarıyla öne çıkan İGÜ’nün gastronomi bölümlerine verdiği önemi vurgulayarak gerçekleştirilecek şenliğin kurum öğrencilerinin yanı sıra gastronomi alanında kendini geliştirmek isteyen gençlere de fayda sağlayacağını belirtti. Doç. Dr. Serdar Egeli, “Kurumumuzda öğrenim gören öğrencilerimiz başta olmak üzere kurum dışından lise, ön lisans ve lisans düzeyinde öğrenim görmekte olan öğrencilere de kapılarını açacak olan şenlik; katılımcılara kendini keşfetme, farkındalık oluşturma ve sektör öncüleriyle tanışma imkânı sunacaktır.” dedi.