GENEL - 15 Temmuz 2018 Pazar 12:43

Uzmanlardan ’selfie çılgınlığı’ uyarısı

A
A
A
Uzmanlardan ’selfie çılgınlığı’ uyarısı

Psikolog Melek Demir, dünyanın neredeyse her köşesinde selfie çekerken ölen insanların haberlerini okuduklarını ve her geçen gün ölen insan sayısının arttığını belirterek, özellikle ebeveynlere önemli uyarılarda bulundu.

Psikolog Melek Demir, dünyanın neredeyse her köşesinde selfie çekerken ölen insanların haberlerini okuduklarını ve her geçen gün ölen insan sayısının arttığını belirterek, özellikle ebeveynlere önemli uyarılarda bulundu.


Diyarbakır’da bulunan Persona Psikoterapi Eğitim ve Danışmanlık Merkezinden Psikolog Melek Demir, dünyanın hemen her köşesinde yaşanan ve selfie çekerken gerçekleşen ölümlü ve yaralanmalı kazalar nedeniyle bazı uyarılarda bulundu. Selfie çekme ile ilgili son zamanlarda çok ciddi problemlerin meydana geldiğini belirten Psikolog Demir, “Dünyanın neredeyse her bir köşesinden selfie çekerken ölen insanların haberini alıyoruz. Bu çılgınlık bizi, anne ve babalarımızı tedirgin ediyor. Belki anne-baba neslinde çok fazla selfie olmamış olsa da çocuklarımızda, ergenlerimizde, gençlerimizde ciddi anlamda selfie çılgınlığı devam ediyor. Bu tabii ki bizi korkutuyor. Çünkü ölüm haberleri artmış durumda” dedi.



“Çocuklarla ilgili belli sınırların olması gerekiyor”


Çocuklarla ilgili olarak bu konularda belli sınırların olması gerektiğini ifade eden Demir, “Hayatımızda ne olursa olsun her şeyin aşırısı ciddi anlamda hayati tehlike getirir. Selfie kötü bir şey değil. Tabii ki insan kendini beğenebilir, çekebilir ama bunun etrafındaki herhangi bir tehlikeyi görmeyecek ve hayati tehlikeyi de ortaya çıkaracak kadar yapılması tabii ki engellenmelidir. Bu konu teknoloji bağımlılığı ile ilgili bir durum. Hayatımızın çok büyük bir kısmını tamamen sosyal medya üzerinden, insanlarla iletişimimizin tamamını sosyal medya üzerinden ve yaptığımız her şeyi paylaşarak, ki bu genelde selfie çekerek yapılan bir şey. Buna bağlı olarak belli sınırlar getirmemiz gerekir. İnsani ilişkilerimize daha çok önem göstermemiz gerekiyor. Örnek veriyorum bir yere gidiyoruz hepimizin elinde telefonlar oluyor. Telefonlarla bir yerleri çekmeye çalışıyoruz, kendimizi çekmeye çalışıyoruz. Tüm iletişimimiz neredeyse kesilecek hale geliyor. Çocuklarımıza teknoloji ile alakalı belli sınırlar olmalı. Örneğin günde iki saatten fazla tabletle, internetle, telefonla, televizyonla çok fazla vakit geçirmemeli ve hayatında kullandığı şeylerin nasıl kullanıldığını iyi bilmeli. Bunu ve sınırlarımızı öğretebilirsek, insani ilişkilerimizi iyi tutabilirsek teknoloji bağımlılığının getirmiş olduğu riskleri her zaman minimuma indirmiş oluruz. Bunun için anne-babaların sınır koyma konusunda ciddi anlamda öğretici olmaları gerekir” diye konuştu.



“İletişim artması teknolojiye olan ihtiyacı azaltacaktır”


Çocuklarla olan iletişimin arttırılmasının teknolojiye olan ihtiyacı azaltacağını aktaran Psikolog Demir, “Sokak oyunlarının daha fazla olması, ebeveyn ve çocuklar arasında ki paylaşımların arttırılması, arkadaşlarla olan iletişimlerinin sosyal medya üzerinden değil de gerçek dünya üzerinden yapılması çocukları teknolojiden biraz daha uzak tutacaktır. Teknolojiye olan ihtiyaç azalınca daha bilinçli bir kullanım başlayacaktır. Bu da anne babaların dikkat etmesi gereken unsurlardan bir tanesidir. Çocuk telefon taşımaz diye bir şey yok. Günümüzün mecburi bir koşulu olmuş durumda. Özellikleri düşürülebilir. O sorumluluğu taşıyabileceği seviyeye getirilebilir” ifadelerini kullandı.



“Selfie ‘bencillik’ duygusunu tetikler”


İnsanın benliğinde beğenilme duygusu ve kendisiyle ilgili öne çıkma duygusu olduğunu ve selfienin de bencillik duygusunu tetiklediğini vurgulayan Psikolog Demir, şunları kaydetti:


“Birçok fotoğraf düzeltme programı var. Bu programlarla her türlü oynama yapabiliyorsunuz. Kişi kendini aynı şekilde görüp beğenme duygusunun artması gibi duyguları yaşamaya başlıyor. Bu tür duyguları yaşadıkça selfieye olan talep daha çok artıyor. Fotoğrafı kendi beğeneceği şekilde yapmaya başlıyor. Bu tür duyguları yaşadıkça da selfieye olan talep daha çok artıyor. Her fotoğrafı toplu çekmek yerine selfie çekmek çok daha fazla olmaya başlıyor. Teknolojiyi hayatımızdan çıkaramayız, çünkü çağ teknoloji çağı. Teknoloji çağındayken onlara hadi git kendine başka bir şey bul dersek çocuk bunda zorlanır. Bu bizim için de geçerli. Yetişkinlerin de bağımlı olduğu bir kavramdan bahsediyoruz. Onun yerini dolduran başka bir aktivite bulmamız gerekiyor. Kurs olabilir, kitap okuma olabilir. Bunlardan en önemlisi de kitap okumaktır.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Büyükşehir’den Pınarbaşı’ya mahalle mahalle tarımsal hizmet Kayseri Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığı, Pınarbaşı ilçesinde 2024 yılının ilk 5 ayında mahalle mahalle saç sıvat, beton sıvat, arazi sulama ve hayvan içme suyu taleplerini yerine getirip, hizmetlerine aralıksız devam ediyor. Büyükşehir Belediyesi, merkez mahallelerde olduğu kadar kırsal mahallelerde de yaşam konforunun artması ve merkez ile kırsal arasındaki farkın giderilmesine yönelik çalışmalarına devam ediyor. İlçelerde vatandaşlara hizmet etmeye özen göstererek kırsalı adeta ihya eden Başkan Dr. Memduh Büyükkılıç yönetimindeki Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından çevre temizliğinden fidan dikimine, çocuk oyun grubu kurulumu, toprak dolgu ve tesfiye işlemleri ile spor aletleri ve kameriye taşımasına kadar pek çok konuda Pınarbaşı’da 2024 yılının ilk 5 ayında hizmetler gerçekleştirildi. Bu kapsamda ilçelerde çalışmalara devam eden Büyükşehir Belediyesi, Pınarbaşı mahallelerinde hizmetleri sürdürüyor. Şabanlı, Pazarsu, Beserek, Uzunpınar, Saçlı, Taşoluk mahallelerinde Büyükşehir Belediyesi tarafından saç sıvat talepleri karşılandı ve diğer talepler de karşılanmaya devam ediyor. Pınarbaşı’da Artmak, Elmalı mahallerinde beton sıvat talepleri çalışmalar devam ediyor, talepler de sırayla karşılanıyor. Öte yandan Büyükşehir Belediyesi tarafından Elmalı, Sacayağı, Kızıldere, Bahçecik, Büyükkömarmut, Gölcük, Taşlıoğlu, Taşlıgeçit, Kurttepe mahallelerindeki talepler yerinde tespit edildi ve çalışma listesine eklendi. Diğer muhtar taleplerinin de yerinde tespit çalışmaları devam ediyor.
İzmir Büyükşehir’in 3 tesisi ISO 50001 belgesi aldı İzmir Büyükşehir Belediyesi hizmet verdiği tesislerde enerji yönetim sistemine geçti. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, Buz Sporları Salonu ve Buca Sosyal Yaşam Kampüsü “ISO 50001” belgesi aldı. 3 tesisten yıllık 48 bin kilovat saat enerji tasarrufu sağlandığına dikkat çeken İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, yenilenebilir enerji yatırımlarını en üst seviyeye çıkaracaklarını söyledi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Türkiye’ye örnek çevre uygulamaları devam ediyor. Binalarında enerji yönetim sistemine geçen Büyükşehir, enerji verimliliği çalışmaları nedeniyle TS EN ISO 50001: 2018 Enerji Yönetim Sistemi Belgesi almaya hak kazandı. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, Bornova Buz Sporları Yerleşkesi ve Buca Sosyal Yaşam Kampüsü Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından yürütülen belgelendirme tetkik sürecini başarıyla tamamladı. Sertifika, Egemenlik Evi’nde düzenlenen törenle, TSE Ege Bölge Koordinatörü Hakan Ozan tarafından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’a verildi. TSE İzmir Belgelendirme Müdürü Ahmet Namlı, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Şükran Nurlu ile İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanlığı yetkililerinin de katıldığı törende konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, bu üç yerleşkeden yıllık 48 bin kilovat saat enerji tasarrufu sağladıklarını söyledi. Önceliğimiz enerji verimliliği Başkan Tugay, yenilenebilir enerji yatırımlarına yeni dönemde öncelik vereceklerini vurgulayarak, “Enerji verimliliğinin belediyenin tüm birimlerinde sağlanması son derece önemli. Diğer binalarımız için de enerji yönetim sistemi belgesi alacağız. Yenilenebilir enerji ve atık yönetimi ile ilgili de birçok projemiz var. Bu alanda İzmir’i daha üst seviyelere taşıyacak çalışmalarımız olacak” dedi. İş birliğimiz mutluluk verici TSE Ege Bölge Koordinatörü Hakan Ozan ise İzmir Büyükşehir Belediyesi ile yürüttükleri bu çalışmanın önemine değindi. Bu yatırımların devam edecek olmasından duyduğu mutluluğu dile getiren Ozan, Başkan Tugay’a dünyada bugünkü anlamda ilk standardı hazırlayıp yürürlüğe koyan (Kanunname-i İhtisab-ı Bursa) Sultan 2. Bayezid Han’ın rölyefini ve TSE bayrağını takdim etti. Hedef sürdürülebilir çevre ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi ile enerji tüketimlerinin düzenli izlenmesi ile takip edilmesi, kayıt altına alınması, tüketimi azaltmak için tasarruf yöntemlerinin araştırılması sağlanıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, enerji yönetimi konusunda 16 organize sanayi bölgesine sahip kentte birçok firmaya ve enerji tüketimi yüksek binalara bu çalışma ile örnek teşkil etmeyi hedefliyor.
İstanbul TBB Başkanı Çakar: “Finans sektörü iklim risklerine yüksek oranda maruz kalıyor” TBB Başkanı Alpaslan Çakar, “Finans sektörü, hem iklim değişikliğine neden olan, hem de bu değişimden etkilenen kırılgan sektörlere finansman sağlaması nedeniyle iklim risklerine yüksek oranda maruz kalmaktadır” dedi. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Başkanı Alpaslan Çakar, Uluslararası Finans Enstitüsü (IFF) ve TBB iş birliğiyle düzenlenen Sürdürülebilir Finans Forumu’nun açılışında konuştu. Finans sektörünün, hem iklim değişikliğine neden olan, hem de bu değişimden etkilenen kırılgan sektörlere finansman sağlaması nedeniyle iklim risklerine yüksek oranda maruz kaldığını vurguladı. Türk bankacılık sektörünün, sürdürülebilirlik ilkelerini en erken uygulamaya alan sektörler arasında yer aldığını söyleyen Çakar, ‘Sürdürülebilirlik Odaklı Yaklaşımın’ önemi arttıkça, bankaların bu alandaki rolünün de giderek daha kritik bir hal aldığını vurguladı. Çakar, Türk bankacılık sektörünün bu konuda üzerine düşen görevi ziyadesiyle yerine getireceğini belirtti. Son yıllarda dünyada yeni ve farklı sorunların yaşandığı bir dönemin yaşandığına işaret eden Çakar, jeopolitik gelişmeler, pandemi ve bölgesel gerginliklerin küresel finans sisteminin dinamiklerini değiştirdiğini belirten Çakar, “Özellikle salgın sonrası dönemde tedarik zincirlerinin aksaması, arz-talep dengesizlikleri, enerjideki fiyat artışları, iklim değişikliği gibi faktörler dolayısıyla küresel enflasyon yaşandı” dedi. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinden bağımsız olarak özellikle Avrupa ve ABD’de bankacılık sektöründe zorluklar yaşandığını belirten Çakar, “Krizler yeni düzenlemeleri ortaya çıkarırken finansal sisteme ilişkin risk kavramının da değiştiğini de görüyoruz. Salgının yaralarının sarılması ve özellikle hizmetler sektörü başta olmak üzere ekonomik aktivitedeki toparlanmanın sağlanması amacıyla, kamu otoritelerince atılan adımlar ve destekleyici tedbirler gelişmiş ülkelerde borçluluk oranlarının da yükselmesine yol açtı. Yaşadığımız bu gelişmeler sonucunda politika yapıcıları tarafından ciddi önlemler alınmış ve bu yönde atılan adımlar çözüm yolunda önemli fırsatlar getirmiştir” ifadelerini kullandı. “Sera gazı emisyonunun artmasının ciddi ekonomik maliyetlere yol açacağı öngörülüyor” Dünya genelinde yaşanan olumsuz gelişmelerin yaşattığı stresle birlikte çevre kirliliğine dair kaygıların ve çevreyi koruma yönündeki çabaların arttığını belirten Çakar, iklim değişikliği ve düşük karbonlu ekonomiye geçiş konusunda yapılan çalışmaların ortaya koyduğu iki ana noktaya dikkat çekti. Çakar, şunları kaydetti: “Birincisi; şu anda yapılan ekonomik analizler, sera gazı emisyonunun mevcut artış eğiliminin devam etmesi durumunda yüksek fiziksel zararlar ve ciddi ekonomik maliyetlerin ortaya çıkacağını öngörmektedir. İkincisi, iklim değişikliğiyle mücadele ve daha sürdürülebilir bir ekonomiye geçişin, bölgeler, sektörler, firmalar ve özellikle daha kırılgan konumda bulunan bireyler açısından oldukça farklı etkilere sahip olacağı düşünülmektedir. Finans sektörü, hem iklim değişikliğine neden olan, hem de bu değişimden etkilenen kırılgan sektörlere finansman sağlaması nedeniyle iklim risklerine yüksek oranda maruz kalmaktadır. Belirtilen zararları asgari düzeye indirmenin yolu, birlikte proaktif önlemler alacak şekilde hedef odaklı hareket etmektir. “Hatırlanması gereken finans sektörünün sürdürülebilir bir dünyanın gelişmesi için kritik bir öneme sahip olduğudur.” “Günümüz dünyasında ekonomik sürekliliği ve büyüme potansiyelini korumak adına kademeli ve düzenli bir yeşil dönüşüm zorunludur” diyen Çakar, “Bahsi geçen dönüşümün başarısı, bu alandaki yatırımların hayata geçirilmesine bağlıdır. Şu anda, yeşil projelere yönelik finansman büyük oranda sınırlı bir alana odaklanmış ve esas olarak gelişmiş ekonomilerde yoğunlaşmıştır. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerde yeşil finansman olanaklarının artırılması hayati önem taşımaktadır. Bu ortamda, hükümetlerin liderliğinde, ilgili tüm paydaşların yeşil dönüşüme aktif olarak katkıda bulunmasına ihtiyaç vardır. Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecinde oynadığı rol ve attığı adımlar, Ulusal Katkı Beyanımız vb. çeşitli politikalar ve uluslararası iş birlikleri ile şekillenmektedir. Ülkemiz sürdürülebilir kalkınma ve çevre dostu teknolojilere geçiş yapmayı hedeflemekte, bu doğrultuda önemli girişimlerde bulunmaktadır. Adil ve kapsayıcı yeşil dönüşümün gerçekleşme sürecinde finans sektörünün dönüşümde liderlik üstlenmesi kritik öneme sahiptir” şeklinde konuştu. Finans sektörünün, bilinçlendirici rol ile tüm paydaşları farkındalık sahibi olmaya yönelterek; dönüşümün daha sağlıklı, hızlı ve az maliyetli olmasına katkıda bulunacağını ifade eden Çakar, “Özetle, yeşil dönüşüme aracılık eden finans kurumları sundukları ürün ve hizmetlerle tüm kesimleri sürdürülebilirlik konusunda adım atmaya teşvik etmektedir. Türkiye Bankacılık sektörü, finansal kaynakların toplanması ve kullandırılmasındaki aracılık işlevinde olduğu gibi, iklim risk ve fırsatlarının doğru yönetilmesinde de dünyada ve Türkiye’de özel bir role sahip olduğundan, bankaların sorumluluk alanlarındaki konularda sürekli yeni adımlar atılmaktadır” dedi. Bu çerçevede, 2009 yılında Türkiye Bankalar Birliğinde Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nu (SÇG) 2009 yılında oluşturduklarını hatırlatan Çakar, “Bankalarımızın temsilcilerinden oluşan bu ekip, iklim değişikliğiyle ilgili finansal riskleri proaktif bir şekilde ele almakta ve sürdürülebilir finans ve iklim riski alanlarında düzenleyici girişimlere rehberlik etmektedir. Finans sektörü olarak iklim değişikliği sorunları konusunda yurtiçi ve yurtdışında bulunan kurumlar, düzenleyici kuruluşlar, üyeler ve reel sektör temsilcileri ile tam bir uyum içerisinde çalışıyoruz. Ülkemizde Yeşil Dönüşümün gerçekleşebilmesi için kamu kurumlarıyla düzenleyici çerçevenin oluşturulması, uluslararası uygulamalarla uyumlu ulusal taksonomi ve yeşil varlık oranı çalışmaları ile iklim risklerinin sayısallaştırılması konularında öneriler hazırlıyoruz. Yeşil finansmanın geliştirilmesine yönelik kredi ve borç mekanizmaları ile iklim risklerinin ölçülmesi ve yönetilmesine ilişkin rehberler hazırlıyoruz” diye konuştu.