Yerel Haberler
Eskişehir
ESOGÜ’de Hemşirelik Haftası etkinliği düzenlendi 10 Mayıs 2024 Cuma - 18:16:43 Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nün düzenlediği “Hemşirelerimiz Geleceğimiz: Bakımın Ekonomik Gücü” temalı 2024 Hemşirelik Haftası etkinliği, ESOGÜ Prof. Dr. Necla Özdemir Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. ESOGÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emine Gümüşsoy ve Eskişehir İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Yaşar Bildirici’nin de katıldığı etkinlik kapsamında, ESOGÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Özgül Örsal “Telesağlık Uygulamalarının Sağlık Yönetiminde Maliyete Etkisi” ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fethiye Sağlık Bilimleri Fakültesi öğretim elemanı Arş. Gör. Dr. Füsun Uzgör “Bir Faydalı Model Geliştirme Süreci: Ankilozan Spondilit Hastalarının Sub Cutan Anti-TNF Tedavi Uyumunun Artırılmasına Yönelik Mobil Uygulama İçeren Cihaz” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdi. Hemşirelik Haftası ile ilgili olarak ESOGÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Özgül Örsal şu açıklamayı yaptı: “Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Sağlık Bakanlığımız, Uluslararası Hemşireler Birliği (ICN) ve Türk Hemşireler Derneği’nin 2024 teması ‘Hemşirelerimiz Geleceğimiz: “Hemşirelik Bakımının Ekonomik Gücü’dür. Bu tema paralelinde tüm dünyada birçok etkinlik yürütülmektedir. DSÖ ve ICN’nin 2024 deklarasyonunda dünya çapında yaklaşık 29 milyon hemşirenin bulunduğu belirtilmektedir. DSÖ 2030 yılına kadar 4,5 milyon hemşire açığının olacağını tahmin etmektedir. Hemşirelerin sağlığın iyileştirilmesinde ve ekonomiye daha geniş katkıda bulunulmasında çok önemli bir rol oynamakta olduğunu belirten DSÖ; verimli, etkili, dayanıklı ve sürdürülebilir sağlık sistemlerine ulaşmak için tüm ülkelerin sağlığa, hemşirelere yatırım yapmalarının zorunlu olduğunu açıklamıştır. Hemşireler sadece temel bakımı sağlamakla kalmayıp aynı zamanda sağlık politikalarının şekillendirilmesinde ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin desteklenmesinde de kritik bir rol oynamaktadır. Hemşireler acil durumlarda bakım sağlamakta ve küresel olarak sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliğini korumaktadır. Küresel olarak sağlık ve sosyal iş gücünün yüzde 67’si kadınlardan oluşmakta, hemşirelik ve ebelik meslekleri ise kadın iş gücünün önemli bir bölümünü temsil etmektedir. Dünyadaki hemşirelerin yüzde 80’inden fazlası dünya nüfusunun yarısının yaşadığı ülkelerde çalışmakta olup, her sekiz hemşireden biri doğduğu veya eğitim aldığı ülkeden farklı bir ülkede çalışmaktadır. Hemşireler temel sağlık hizmetlerinin merkezinde yer alır ve çoğu zaman insanların gördüğü ilk ve bazen tek sağlık profesyonelidir ve onların ilk değerlendirme, bakım ve tedavisinin kalitesi hayati öneme sahiptir. Aynı zamanda kendi yerel topluluklarının bir parçasıdırlar (kültürünü, güçlü yönlerini ve zayıf noktalarını paylaşırlar) ve hastaların, ailelerin ve toplulukların ihtiyaçlarını karşılamak için etkili müdahaleleri şekillendirip sunabilirler. DSÖ’nün Hemşirelik için Küresel Stratejik Yönergeleri (SDNM) 2021-2025 aralığında hemşireliği güçlendirme çağrısında bulunmaktadır. SDNM dört politika odak alanından oluşur: Eğitim, istihdam, liderlik ve hizmet sunumu. Her alanın beş yıllık dönem için bir hedefi ifade eden bir ‘stratejik yönü’ vardır. Ayrıca iki ila dört arasında politika önceliğini içerir. Yasalaştırılıp sürdürüldüğü takdirde, bu politikalar öncelikle dört stratejik yönde ilerlemeyi destekleyebilir: 1) Toplumun sağlık ihtiyaçlarını karşılayacak yeterliliğe sahip yeterli sayıda hemşirenin eğitilmesi, 2) İş oluşturmak, göçü yönetmek ve hemşireleri en çok ihtiyaç duyulan yerlerde işe almak ve işte tutmak, 3) Sağlık ve akademik sistemlerde hemşirelik liderliğinin güçlendirilmesi, 4) Hemşirelerin hizmet sunum ortamlarına güvenli ve en iyi şekilde katkıda bulunmaları için desteklenmesini, saygı duyulmasını, korunmasını, motive edilmesini ve donatılmasını sağlamak. DSÖ daha adil ve dayanıklı bir sağlık için ve ekonomik iyileşmeyi hızlandırmak için ülkelerin sağlık iş gücünün güçlendirilmesine yönelik yatırımları sürdürmeleri ve artırmaları gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca 2030 gündeminde tüm paydaşlar hemşirelerin sağlığı koruma ve insanları güvende tutma konusunda oynadığı kritik rolünün önemini vurgulamakta, uluslararası finans kuruluşlarının ve hayırsever yatırımlarının seferber edilmesinin anahtar rolüne dikkati çekmektedir.”
ESOGÜ’de Hemşirelik Haftası etkinliği düzenlendi
10 Mayıs 2024 Cuma - 18:16 ESOGÜ’de Hemşirelik Haftası etkinliği düzenlendi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nün düzenlediği “Hemşirelerimiz Geleceğimiz: Bakımın Ekonomik Gücü” temalı 2024 Hemşirelik Haftası etkinliği, ESOGÜ Prof. Dr. Necla Özdemir Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. ESOGÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emine Gümüşsoy ve Eskişehir İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Yaşar Bildirici’nin de katıldığı etkinlik kapsamında, ESOGÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Özgül Örsal “Telesağlık Uygulamalarının Sağlık Yönetiminde Maliyete Etkisi” ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fethiye Sağlık Bilimleri Fakültesi öğretim elemanı Arş. Gör. Dr. Füsun Uzgör “Bir Faydalı Model Geliştirme Süreci: Ankilozan Spondilit Hastalarının Sub Cutan Anti-TNF Tedavi Uyumunun Artırılmasına Yönelik Mobil Uygulama İçeren Cihaz” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdi. Hemşirelik Haftası ile ilgili olarak ESOGÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Özgül Örsal şu açıklamayı yaptı: “Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Sağlık Bakanlığımız, Uluslararası Hemşireler Birliği (ICN) ve Türk Hemşireler Derneği’nin 2024 teması ‘Hemşirelerimiz Geleceğimiz: “Hemşirelik Bakımının Ekonomik Gücü’dür. Bu tema paralelinde tüm dünyada birçok etkinlik yürütülmektedir. DSÖ ve ICN’nin 2024 deklarasyonunda dünya çapında yaklaşık 29 milyon hemşirenin bulunduğu belirtilmektedir. DSÖ 2030 yılına kadar 4,5 milyon hemşire açığının olacağını tahmin etmektedir. Hemşirelerin sağlığın iyileştirilmesinde ve ekonomiye daha geniş katkıda bulunulmasında çok önemli bir rol oynamakta olduğunu belirten DSÖ; verimli, etkili, dayanıklı ve sürdürülebilir sağlık sistemlerine ulaşmak için tüm ülkelerin sağlığa, hemşirelere yatırım yapmalarının zorunlu olduğunu açıklamıştır. Hemşireler sadece temel bakımı sağlamakla kalmayıp aynı zamanda sağlık politikalarının şekillendirilmesinde ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin desteklenmesinde de kritik bir rol oynamaktadır. Hemşireler acil durumlarda bakım sağlamakta ve küresel olarak sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliğini korumaktadır. Küresel olarak sağlık ve sosyal iş gücünün yüzde 67’si kadınlardan oluşmakta, hemşirelik ve ebelik meslekleri ise kadın iş gücünün önemli bir bölümünü temsil etmektedir. Dünyadaki hemşirelerin yüzde 80’inden fazlası dünya nüfusunun yarısının yaşadığı ülkelerde çalışmakta olup, her sekiz hemşireden biri doğduğu veya eğitim aldığı ülkeden farklı bir ülkede çalışmaktadır. Hemşireler temel sağlık hizmetlerinin merkezinde yer alır ve çoğu zaman insanların gördüğü ilk ve bazen tek sağlık profesyonelidir ve onların ilk değerlendirme, bakım ve tedavisinin kalitesi hayati öneme sahiptir. Aynı zamanda kendi yerel topluluklarının bir parçasıdırlar (kültürünü, güçlü yönlerini ve zayıf noktalarını paylaşırlar) ve hastaların, ailelerin ve toplulukların ihtiyaçlarını karşılamak için etkili müdahaleleri şekillendirip sunabilirler. DSÖ’nün Hemşirelik için Küresel Stratejik Yönergeleri (SDNM) 2021-2025 aralığında hemşireliği güçlendirme çağrısında bulunmaktadır. SDNM dört politika odak alanından oluşur: Eğitim, istihdam, liderlik ve hizmet sunumu. Her alanın beş yıllık dönem için bir hedefi ifade eden bir ‘stratejik yönü’ vardır. Ayrıca iki ila dört arasında politika önceliğini içerir. Yasalaştırılıp sürdürüldüğü takdirde, bu politikalar öncelikle dört stratejik yönde ilerlemeyi destekleyebilir: 1) Toplumun sağlık ihtiyaçlarını karşılayacak yeterliliğe sahip yeterli sayıda hemşirenin eğitilmesi, 2) İş oluşturmak, göçü yönetmek ve hemşireleri en çok ihtiyaç duyulan yerlerde işe almak ve işte tutmak, 3) Sağlık ve akademik sistemlerde hemşirelik liderliğinin güçlendirilmesi, 4) Hemşirelerin hizmet sunum ortamlarına güvenli ve en iyi şekilde katkıda bulunmaları için desteklenmesini, saygı duyulmasını, korunmasını, motive edilmesini ve donatılmasını sağlamak. DSÖ daha adil ve dayanıklı bir sağlık için ve ekonomik iyileşmeyi hızlandırmak için ülkelerin sağlık iş gücünün güçlendirilmesine yönelik yatırımları sürdürmeleri ve artırmaları gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca 2030 gündeminde tüm paydaşlar hemşirelerin sağlığı koruma ve insanları güvende tutma konusunda oynadığı kritik rolünün önemini vurgulamakta, uluslararası finans kuruluşlarının ve hayırsever yatırımlarının seferber edilmesinin anahtar rolüne dikkati çekmektedir.”
ANAKARİYER’den 9 Mayıs Avrupa gününe özel etkinlik
10 Mayıs 2024 Cuma - 15:38 ANAKARİYER’den 9 Mayıs Avrupa gününe özel etkinlik Anadolu Üniversitesi Kariyer ve Mezun Merkezi (ANAKARİYER) tarafından 9 Mayıs Avrupa Günü kapsamında “AB’nin Bütünleşme Süreci İçerisinde Birliğin Kültür Politikası: ‘Farklılık’ ve ‘Çeşitlilik’” etkinliği düzenlendi. Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Erhan Akdemir’in konuşmacı olarak yer aldığı etkinlik Anadolu Üniversitesi Kongre Merkezi Salon Anadolu’da gerçekleştirildi. Anadolu Üniversitesi Kariyer ve Mezun Merkezi Müdürü Doç. Dr. Seda Tekeli başta olmak üzere, pek çok öğrenci katılım gösterdi. “AB, Türk kamuoyu tarafından yanlış biliniyor” “AB’nin Bütünleşme Süreci İçerisinde Birliğin Kültür Politikası: Farklılık ve Çeşitlilik” etkinliğinde konuşmacı olarak yer alan Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Erhan Akdemir konuşmasında AB’nin bir araya gelme sürecinden bahsetti. Doç. Dr. Akdemir konuşmasına şöyle devam etti: “Avrupa Birliği’nde yirmi yedi farklı ülke, kültür, dil mevcut. Bu da yirmi yedi farklı düşünce demek. AB’de farklılıklara saygı duyan, ortak kültür mirası anlayışı var. Avrupa Birliği kültür farklılıklarını çeşitlilik olarak algılamaktadır. 2022 yılında başlayan ve 2025 yılında tamamlanması öngörülen ‘AB Jean Monnet Module’ kapsamında hazırladığımız projemiz ile AB bütünleşme sürecinde Birliğin kültür politikasını dersler, eğitim programları ve etkinlikler gibi çeşitli araçlarla siz değerli katılımcılarımız gibi öğrencilerimize ve insanlara aktarmaya, onları bilinçlendirme çalışıyoruz.” “AB’nin Bütünleşme Süreci İçerisinde Birliğin Kültür Politikası: Farklılık ve Çeşitlilik” etkinliği soru cevap kısmının ardından ANAKARİYER Müdürü Doç. Dr. Seda Tekeli’nin Doç. Dr. Erhan Akdemir’e teşekkür belgesi takdim etmesiyle sona erdi.
OEDAŞ ‘Can Dostlar’ projesinin kapsamını genişletti
10 Mayıs 2024 Cuma - 13:41 OEDAŞ ‘Can Dostlar’ projesinin kapsamını genişletti Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. (OEDAŞ), sokak hayvanlarının hayati ihtiyaçlarını karşılamak üzere sürdürdüğü Can Dostlar sosyal sorumluluk projesinin kapsamını göçmen kuşları dahil ederek genişletti. Afyonkarahisar, Bilecik, Eskişehir, Kütahya ve Uşak’ta elektrik dağıtım hizmeti sağlayan OEDAŞ, ana faaliyet alanındaki çalışmaların yanı sıra biyoçeşitliliğin korunması ve artırılması amacıyla çeşitli adımlar atıyor. Kuşların göç rotasında yer alan bir bölgede hizmet veren ve bu çerçevede kuşların korunmasına yönelik çeşitli çalışmalar yürüten şirket, bu alandaki çalışmalarını artık sosyal sorumluluk projesi Can Dostlar çatısı altında yürütecek. “Elektrik hat güzergahlarımızı habitata göre belirliyoruz” Göçmen kuşlara yönelik çalışmaları hakkında bilgi veren OEDAŞ Direktörü Muzaffer Yalçın, “Bölgede faaliyet gösterdiğimiz 2017 yılı itibarıyla 5 ildeki biyolojik çeşitliliğin ortaya konulması ve bu doğrultuda elektrik dağıtım hatlarının ekosistem üzerine etkilerinin ve potansiyel risklerin detaylandırılmasına yönelik çalışmalara başladık. İlk etapta uzmanlar tarafından ekolojik ve ornitolojik (kuş bilimi ile ilgili) araştırma ve değerlendirme raporları hazırlandı ve bu kapsamda çeşitli aksiyonları hayata geçirdik. 2020 yılında yayımladığımız ‘Osmangazi Dağıtım Hatları Kuş İzleme Raporu’ ile bölgemizdeki kuş gözlem sahaları ile enerji üretimi ve dağıtımının gerçekleştiği sulak alanlarda yaşayan canlı türlerini gözlemleyerek kayıt altına aldık. Yürütülen çalışmalar çerçevesinde, 4 bin 592 hektarlık korunan alan ve yüzey alanı değişen birçok gölet ve sulak alanı detaylı bir şekilde inceleyerek tehdit altındaki türleri tespit ettik. Ayrıca kritik habitatların listesini oluşturarak elektrik hat güzergahlarımızı buna göre belirlemeye başladık. Kuşların çarpılmasını önlemek için yaptığımız nakil hatlarında izolatör, flexiglass kaplama gibi çalışmalarla da kuşların zarar görmesinin büyük ölçüde önüne geçtik” dedi. “Göçmen kuşların korunması ekosistem açısından kritik bir konu” Yalçın, göçmen kuşlara yönelik çalışmalarının Can Dostlar sosyal sorumluluk projesine dahil olmasıyla ilgili olarak ise, “Can Dostlar sosyal sorumluluk projemizi, pandemi dönemindeki kısıtlamalarda sokak hayvanlarının temel ihtiyaçlarının karşılanmadığını gözlemleyen saha çalışanlarımızın önerisiyle 2021 yılında hayata geçirdik. O tarihten bu yana STK ve yerel yönetimlerin de desteğiyle sokak hayvanlarının beslenme, barınma, kısırlaştırma, bakım ve tedavi ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Uluslararası ödüllü bu projemizi şimdi de yine çalışanlarımızın önerisiyle başta göçmen kuşlar olmak üzere bölgemizdeki tüm kuşları kapsayacak şekilde genişletiyoruz. Böylece hem sokak hayvanlarına hem de göçmen kuşlara yönelik çalışmalarımızı birbirini destekleyecek şekilde, daha bütüncül bir yaklaşımla ele alacağız. Ayrıca Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda ekosistemi korumaya ve iyileştirmeye devam edeceğiz. Projemizin yeni fazına geçiş için 11 Mayıs Dünya Göçmen Kuşlar Günü’nü seçtik, bu da bizim için çok anlamlı oldu. Çünkü göçmen kuşların korunması tüm dünyanın ortak konularından biri, ekosistem açısından son derece kritik. Biz de kendi bölgemizde yaptığımız çalışmalarla bu konuya katkı sağladığımız için mutluyuz” ifadelerini kullandı. “Hurda malzemelerimizden kuş yuvaları yapacağız” Projenin yeni fazında ilk olarak göçmen kuşlar için hurda malzemelerden yuva yapacaklarını açıklayan Muzaffer Yalçın, konuşmasına şöyle devam etti: “Can Dostlar projesi çerçevesinde bu zamana kadar sokak hayvanlarının yaşam şartlarını iyileştirmek için depolarımızdaki hurda malzemelerden barınaklar yapmıştık. Şimdi yine bu malzemelerle göçmen kuşlar için de yuvalar yaparak güzergahlarındaki uygun yerlere yerleştireceğiz. Hurda malzemeleri dönüştürerek hem hayvanlara katkı sağlıyor hem de çevresel etkilerimizi azaltıyoruz. Bu çalışma, 2030 yılına kadar atıklarımızı yüzde 50 azaltma, 2050’ye kadar ise sıfırlama vizyonumuzu da destekliyor.” “20 kilometrelik hatta izolasyon çalışması yaptık” Göçmen kuşların konduğu ve bazen yuva da yaptığı hatlarda izolasyon çalışmalarının sürdüğünü de ifade eden Direktör Yalçın, “Bölgemizdeki tüm arıza kayıtlarımızın yüzde 3’ü kuş kaynaklı. Biz de özellikle kuşların güzergahında olan ve sık kondukları hatlarda izolasyon çalışmaları yapıyoruz. Şu ana kadar 20 kilometrelik hatta izolasyon çalışmamızı tamamladık. Bölgede çalışmalarımız devam ediyor. Bu sayede hem kuşların çarpılmasının hem de kuşlardan kaynaklanan arızaların önüne geçiyoruz. Kuşların daha yoğun olduğu bölgelerde ise hatların enerji geçen bölümlerini flexiglass malzeme ile kaplayarak kuşların enerjisiz bölümlere yuva yapmasını sağlıyoruz” şeklinde konuştu.
Türk Ocağı’nda bu hafta Hüseyin Nihal Atsız ve mücadelesi konuşuldu
10 Mayıs 2024 Cuma - 11:27 Türk Ocağı’nda bu hafta Hüseyin Nihal Atsız ve mücadelesi konuşuldu Türk Ocağı’nın bu haftaki sohbet konusu “Hüseyin Nihal Atsız ve Mücadelesi” oldu. Türk Ocağı’nın bu haftaki sohbetine Araştırmacı Yazar Serkan Akgöz katıldı. Akgöz, Hüseyin Nihal Atsız ve Mücadelesi konusu hakkında konuşma yaptı. Konuşmasında Serkan Akgöz; Atsız’ın 3 Mayıs öncesinde asistanlık yıllarından itibaren başladığı eleştirilerle, Orhun dergisiyle Sabahattin Ali davasını doğurduğunu belirtti. Akgöz, bu davanın 3 Mayıs’taki duruşmasında yaşanan protestonun tarihe Ankara nümayişi olarak geçtiğini söylerken, 3 Mayıs’taki protestonun hükümet çevresinde tedirginliğe yol açtığını ve Irkçılık-Turancılık davasını doğurduğuna değindi. Araştırmacı, konuşmada dava sürecinde radyo ve gazeteler aracılığıyla yapılan kara propagandayla Türkçülerin toplum nezdindeki itibarının zedelendiğini belirtti. Araştırmacı Serkan Akgöz, Mart 1947’ye kadar süren dava sonucunda tüm sanıkların beraat ettiğini, davanın Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçtiğini belirtti. Akgöz, 1944 davasıyla ilgili hatıralardan bahsederek konuşmasını tamamladı. Konuklar tarafından ilgiyle takip edilen konuşmanın sonunda konuşmacıya çok sayıda sorulan soru ve cevaplardan sonra, Eskişehir Türk Ocağı Şube Başkan Vekili Prof. Dr. Mehmet Topal’ın konuşmacıya şükran beratı takdimi ile program sona erdi.