Yerel Haberler
Gaziantep
28 Aralık 2025 Pazar - 11:25 Yeni model bakır su mataraları büyük rağbet görüyor Bakır işlemeciliğinin coğrafi patentini elinde bulunduran Gaziantep’in geleneksel yöntemlerle üretilen bakır su mataraları büyük ilgi görüyor. Gaziantep’te geleneksel yöntemlerle üretilen yeni model bakır eşyalar, Türkiye ve dünya pazarında yoğun ilgi görüyor. Bakır ürünlere ilginin her geçen gün arttığı Gaziantep’te bu yıl bakır su mataraları trend ürünler arasına girdi. Her geçen gün gelişen teknolojiyle birlikte bir dönem kaybolmaya yüz tutan bakır işleme mesleğini, yaptıkları yeni model ve tasarımlarla yeniden canlandıran bakır ustaları, bakır ürünlerin kullanımının azalması üzerine sektörden çekilmek yerine hediyelik bakır eşya üretimine yönelerek kendilerine yeni bir gelir kapısı açmayı başardı. Asırlık bakırcılık mesleği bakırdan mutfak ve hediyelik eşyalara artan ilgi ile birlikte son yıllarda tekrar eski canlılığını yaşamaya başlarken, bakırcı esnafı ise günümüze ayak uydurmak için her sezon gelen talepler doğrultusunda yenilikçi bakır ürünleri üretmeye devam ediyor. Emektar bakır ustalarının ürettiği tencere, kazan, kahve takımları, paşa mangalları, sürahiler, tepsiler ve su mataraları ile diğer ürünler çeşitli motiflerle süslenerek Türkiye’nin yanı sıra Irak, İran ve Suriye gibi bölge ülkeleri başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesine de ihraç ediliyor. Ahşap kaplamalı dükkanları, taş döşenmiş sokakları ile yerli ve yabancı turistlerin uğrak mekanı olan ve yüzyıllardır hiç boş kalmayan tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda bu yılın en gözde bakır ürünlerinden biri olan bakır su mataraları büyük rağbet görüyor. Su, meyve suyu ve kokteyl gibi soğuk içecekleri taşımak için şık ve yenilikçi bir seçenek olan bakırdan üretilen mataralar, sızdırmaz özellikte tasarlanıyor. Termos özelliği de bulunan mataralar, üzerindeki el işlemeleri ve gövdesi ile estetik bir tasarıma sahip olduğu için tercih ediliyor. Modern tasarımı ile günümüz içecek taşıma trendine uygun bir ürün olan bakır mataralar, taşıması kolay olduğu için özellikle doğa gezilerinde kullanılıyor. 50 yıldır bakır ustası olarak mesleğini sürdüren Recep Hançerkıran, bakır su mataralarının bu yılın en gözde ürünlerinden olduğunu söyledi. Bakır su mataralarının büyük rağbet gördüğünü belirten Hançerkıran, "Bakır ürünlerimize eskiden beri büyük ilgi var. Mataralarımız, su kaplarımız eskiden de vardı. Ama son yıllarda mataramız meşhur oldu. Sağlıklı olduğundan dolayı eskiden su bakır kaplarda içiliyordu. Matara, su tası ve ayran bardağı gibi ürünlerden su ve ayran içildiğinden dolayı bakıra ilgi vardı. Şimdi en popüler ürünümüz bakır su matarası oldu. Atalarımız genelde bakır eşyalarda suyu içtiklerinden dolayı şimdi de en popüler ürün olarak hemen dikkat çekiyor. Su mataralarının üzerine süslemeler yaparak daha da güzelleştirdik" dedi. Bakırın doğal olarak antimikrobiyal özelliklere sahip olduğunu belirten Hançerkıran, "Ürünlerimiz gerçekten kalitelidir ve herhangi bir zehirleyici maddesi yoktur. Mataralar üretilirken 7-8 aşamadan sonra ortaya çıkıyor. Günümüzün en popüler ürünü olan su mataralarına artan ilgi nedeniyle şu an daha çok matara üretimi yapıyoruz. Plastik ve benzeri ürünler çıktıktan sonra bakıra ilgi azalmıştı. Ama son dönemlerde özellikle içecek veya yemek yapımı için bakır ürünlerimize ilgi bayağı arttı. Bakır sağlık açısından faydalı olduğu için ürünlerimize artan ilgi nedeniyle yoğun mesai harcıyoruz. Bakır su mataralarımızın fiyatı bin 300 TL’den başlıyor ve 3 bin TL’ye kadar çıkıyor" diye konuştu.
28 Aralık 2025 Pazar - 11:23 Yeni model bakır su mataraları büyük rağbet görüyor Bakır işlemeciliğinin coğrafi patentini elinde bulunduran Gaziantep’in geleneksel yöntemlerle üretilen bakır su mataraları büyük ilgi görüyor. Gaziantep’te geleneksel yöntemlerle üretilen yeni model bakır eşyalar, Türkiye ve dünya pazarında yoğun ilgi görüyor. Bakır ürünlere ilginin her geçen gün arttığı Gaziantep’te bu yıl bakır su mataraları trend ürünler arasına girdi. Her geçen gün gelişen teknolojiyle birlikte bir dönem kaybolmaya yüz tutan bakır işleme mesleğini, yaptıkları yeni model ve tasarımlarla yeniden canlandıran bakır ustaları, bakır ürünlerin kullanımının azalması üzerine sektörden çekilmek yerine hediyelik bakır eşya üretimine yönelerek kendilerine yeni bir gelir kapısı açmayı başardı. Asırlık bakırcılık mesleği bakırdan mutfak ve hediyelik eşyalara artan ilgi ile birlikte son yıllarda tekrar eski canlılığını yaşamaya başlarken, bakırcı esnafı ise günümüze ayak uydurmak için her sezon gelen talepler doğrultusunda yenilikçi bakır ürünleri üretmeye devam ediyor. Emektar bakır ustalarının ürettiği tencere, kazan, kahve takımları, paşa mangalları, sürahiler, tepsiler ve su mataraları ile diğer ürünler çeşitli motiflerle süslenerek Türkiye’nin yanı sıra Irak, İran ve Suriye gibi bölge ülkeleri başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesine de ihraç ediliyor. Ahşap kaplamalı dükkanları, taş döşenmiş sokakları ile yerli ve yabancı turistlerin uğrak mekanı olan ve yüzyıllardır hiç boş kalmayan tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda bu yılın en gözde bakır ürünlerinden biri olan bakır su mataraları büyük rağbet görüyor. Su, meyve suyu ve kokteyl gibi soğuk içecekleri taşımak için şık ve yenilikçi bir seçenek olan bakırdan üretilen mataralar, sızdırmaz özellikte tasarlanıyor. Termos özelliği de bulunan mataralar, üzerindeki el işlemeleri ve gövdesi ile estetik bir tasarıma sahip olduğu için tercih ediliyor. Modern ve havalı tasarımı ile günümüz içecek taşıma trendine uygun bir ürün olan bakır mataralar, taşıması kolay olduğu için özellikle doğaseverler tarafından doğa gezilerinde kullanılıyor. 50 yıldır bakır ustası olarak mesleğini sürdüren Recep Hançerkıran, bakır su mataralarının bu yılın en gözde ürünlerinden olduğunu söyledi. Bakır su mataralarının büyük rağbet gördüğünü belirten Hançerkıran, "Bakır ürünlerimize eskiden beri büyük ilgi var. Mataralarımız, su kaplarımız eskiden de vardı. Ama son yıllarda mataramız meşhur oldu. Sağlıklı olduğundan dolayı eskiden su bakır kaplarda içiliyordu. Matara, su tası ve ayran bardağı gibi ürünlerden su ve ayran içildiğinden dolayı bakıra ilgi vardı. Şimdi en popüler ürünümüz bakır su matarası oldu. Atalarımız genelde bakır eşyalarda suyu içtiklerinden dolayı şimdi de en popüler ürün olarak hemen dikkat çekiyor. Su mataralarının üzerine süslemeler yaparak daha da güzelleştirdik" dedi. Bakırın doğal olarak antimikrobiyal özelliklere sahip olduğunu belirten Hançerkıran, "Ürünlerimiz gerçekten kalitelidir ve herhangi bir zehirleyici maddesi yoktur. Mataralar üretilirken 7-8 aşamadan sonra ortaya çıkıyor. Günümüzün en popüler ürünü olan su mataralarına artan ilgi nedeniyle şu an daha çok matara üretimi yapıyoruz. Plastik ve benzeri ürünler çıktıktan sonra bakıra ilgi azalmıştı. Ama son dönemlerde özellikle içecek veya yemek yapımı için bakır ürünlerimize ilgi bayağı arttı. Bakır sağlık açısından faydalı olduğu için ürünlerimize artan ilgi nedeniyle yoğun mesai harcıyoruz. Bakır su mataralarımızın fiyatı 1300 TL’den başlıyor ve 3000 TL’ye kadar çıkıyor" diye konuştu.
Yeni model bakır su mataraları büyük rağbet görüyor
28 Aralık 2025 Pazar - 11:25 Yeni model bakır su mataraları büyük rağbet görüyor Bakır işlemeciliğinin coğrafi patentini elinde bulunduran Gaziantep’in geleneksel yöntemlerle üretilen bakır su mataraları büyük ilgi görüyor. Gaziantep’te geleneksel yöntemlerle üretilen yeni model bakır eşyalar, Türkiye ve dünya pazarında yoğun ilgi görüyor. Bakır ürünlere ilginin her geçen gün arttığı Gaziantep’te bu yıl bakır su mataraları trend ürünler arasına girdi. Her geçen gün gelişen teknolojiyle birlikte bir dönem kaybolmaya yüz tutan bakır işleme mesleğini, yaptıkları yeni model ve tasarımlarla yeniden canlandıran bakır ustaları, bakır ürünlerin kullanımının azalması üzerine sektörden çekilmek yerine hediyelik bakır eşya üretimine yönelerek kendilerine yeni bir gelir kapısı açmayı başardı. Asırlık bakırcılık mesleği bakırdan mutfak ve hediyelik eşyalara artan ilgi ile birlikte son yıllarda tekrar eski canlılığını yaşamaya başlarken, bakırcı esnafı ise günümüze ayak uydurmak için her sezon gelen talepler doğrultusunda yenilikçi bakır ürünleri üretmeye devam ediyor. Emektar bakır ustalarının ürettiği tencere, kazan, kahve takımları, paşa mangalları, sürahiler, tepsiler ve su mataraları ile diğer ürünler çeşitli motiflerle süslenerek Türkiye’nin yanı sıra Irak, İran ve Suriye gibi bölge ülkeleri başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesine de ihraç ediliyor. Ahşap kaplamalı dükkanları, taş döşenmiş sokakları ile yerli ve yabancı turistlerin uğrak mekanı olan ve yüzyıllardır hiç boş kalmayan tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda bu yılın en gözde bakır ürünlerinden biri olan bakır su mataraları büyük rağbet görüyor. Su, meyve suyu ve kokteyl gibi soğuk içecekleri taşımak için şık ve yenilikçi bir seçenek olan bakırdan üretilen mataralar, sızdırmaz özellikte tasarlanıyor. Termos özelliği de bulunan mataralar, üzerindeki el işlemeleri ve gövdesi ile estetik bir tasarıma sahip olduğu için tercih ediliyor. Modern tasarımı ile günümüz içecek taşıma trendine uygun bir ürün olan bakır mataralar, taşıması kolay olduğu için özellikle doğa gezilerinde kullanılıyor. 50 yıldır bakır ustası olarak mesleğini sürdüren Recep Hançerkıran, bakır su mataralarının bu yılın en gözde ürünlerinden olduğunu söyledi. Bakır su mataralarının büyük rağbet gördüğünü belirten Hançerkıran, "Bakır ürünlerimize eskiden beri büyük ilgi var. Mataralarımız, su kaplarımız eskiden de vardı. Ama son yıllarda mataramız meşhur oldu. Sağlıklı olduğundan dolayı eskiden su bakır kaplarda içiliyordu. Matara, su tası ve ayran bardağı gibi ürünlerden su ve ayran içildiğinden dolayı bakıra ilgi vardı. Şimdi en popüler ürünümüz bakır su matarası oldu. Atalarımız genelde bakır eşyalarda suyu içtiklerinden dolayı şimdi de en popüler ürün olarak hemen dikkat çekiyor. Su mataralarının üzerine süslemeler yaparak daha da güzelleştirdik" dedi. Bakırın doğal olarak antimikrobiyal özelliklere sahip olduğunu belirten Hançerkıran, "Ürünlerimiz gerçekten kalitelidir ve herhangi bir zehirleyici maddesi yoktur. Mataralar üretilirken 7-8 aşamadan sonra ortaya çıkıyor. Günümüzün en popüler ürünü olan su mataralarına artan ilgi nedeniyle şu an daha çok matara üretimi yapıyoruz. Plastik ve benzeri ürünler çıktıktan sonra bakıra ilgi azalmıştı. Ama son dönemlerde özellikle içecek veya yemek yapımı için bakır ürünlerimize ilgi bayağı arttı. Bakır sağlık açısından faydalı olduğu için ürünlerimize artan ilgi nedeniyle yoğun mesai harcıyoruz. Bakır su mataralarımızın fiyatı bin 300 TL’den başlıyor ve 3 bin TL’ye kadar çıkıyor" diye konuştu.
Yeni model bakır su mataraları büyük rağbet görüyor
28 Aralık 2025 Pazar - 11:23 Yeni model bakır su mataraları büyük rağbet görüyor Bakır işlemeciliğinin coğrafi patentini elinde bulunduran Gaziantep’in geleneksel yöntemlerle üretilen bakır su mataraları büyük ilgi görüyor. Gaziantep’te geleneksel yöntemlerle üretilen yeni model bakır eşyalar, Türkiye ve dünya pazarında yoğun ilgi görüyor. Bakır ürünlere ilginin her geçen gün arttığı Gaziantep’te bu yıl bakır su mataraları trend ürünler arasına girdi. Her geçen gün gelişen teknolojiyle birlikte bir dönem kaybolmaya yüz tutan bakır işleme mesleğini, yaptıkları yeni model ve tasarımlarla yeniden canlandıran bakır ustaları, bakır ürünlerin kullanımının azalması üzerine sektörden çekilmek yerine hediyelik bakır eşya üretimine yönelerek kendilerine yeni bir gelir kapısı açmayı başardı. Asırlık bakırcılık mesleği bakırdan mutfak ve hediyelik eşyalara artan ilgi ile birlikte son yıllarda tekrar eski canlılığını yaşamaya başlarken, bakırcı esnafı ise günümüze ayak uydurmak için her sezon gelen talepler doğrultusunda yenilikçi bakır ürünleri üretmeye devam ediyor. Emektar bakır ustalarının ürettiği tencere, kazan, kahve takımları, paşa mangalları, sürahiler, tepsiler ve su mataraları ile diğer ürünler çeşitli motiflerle süslenerek Türkiye’nin yanı sıra Irak, İran ve Suriye gibi bölge ülkeleri başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesine de ihraç ediliyor. Ahşap kaplamalı dükkanları, taş döşenmiş sokakları ile yerli ve yabancı turistlerin uğrak mekanı olan ve yüzyıllardır hiç boş kalmayan tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda bu yılın en gözde bakır ürünlerinden biri olan bakır su mataraları büyük rağbet görüyor. Su, meyve suyu ve kokteyl gibi soğuk içecekleri taşımak için şık ve yenilikçi bir seçenek olan bakırdan üretilen mataralar, sızdırmaz özellikte tasarlanıyor. Termos özelliği de bulunan mataralar, üzerindeki el işlemeleri ve gövdesi ile estetik bir tasarıma sahip olduğu için tercih ediliyor. Modern ve havalı tasarımı ile günümüz içecek taşıma trendine uygun bir ürün olan bakır mataralar, taşıması kolay olduğu için özellikle doğaseverler tarafından doğa gezilerinde kullanılıyor. 50 yıldır bakır ustası olarak mesleğini sürdüren Recep Hançerkıran, bakır su mataralarının bu yılın en gözde ürünlerinden olduğunu söyledi. Bakır su mataralarının büyük rağbet gördüğünü belirten Hançerkıran, "Bakır ürünlerimize eskiden beri büyük ilgi var. Mataralarımız, su kaplarımız eskiden de vardı. Ama son yıllarda mataramız meşhur oldu. Sağlıklı olduğundan dolayı eskiden su bakır kaplarda içiliyordu. Matara, su tası ve ayran bardağı gibi ürünlerden su ve ayran içildiğinden dolayı bakıra ilgi vardı. Şimdi en popüler ürünümüz bakır su matarası oldu. Atalarımız genelde bakır eşyalarda suyu içtiklerinden dolayı şimdi de en popüler ürün olarak hemen dikkat çekiyor. Su mataralarının üzerine süslemeler yaparak daha da güzelleştirdik" dedi. Bakırın doğal olarak antimikrobiyal özelliklere sahip olduğunu belirten Hançerkıran, "Ürünlerimiz gerçekten kalitelidir ve herhangi bir zehirleyici maddesi yoktur. Mataralar üretilirken 7-8 aşamadan sonra ortaya çıkıyor. Günümüzün en popüler ürünü olan su mataralarına artan ilgi nedeniyle şu an daha çok matara üretimi yapıyoruz. Plastik ve benzeri ürünler çıktıktan sonra bakıra ilgi azalmıştı. Ama son dönemlerde özellikle içecek veya yemek yapımı için bakır ürünlerimize ilgi bayağı arttı. Bakır sağlık açısından faydalı olduğu için ürünlerimize artan ilgi nedeniyle yoğun mesai harcıyoruz. Bakır su mataralarımızın fiyatı 1300 TL’den başlıyor ve 3000 TL’ye kadar çıkıyor" diye konuştu.
Eski yöntemlerle ürettiği kebap şişlerini 15 ülkeye ihraç ediyor
28 Aralık 2025 Pazar - 11:17 Eski yöntemlerle ürettiği kebap şişlerini 15 ülkeye ihraç ediyor Gaziantep’te demir ustaları tarafından geleneksel yöntemlerle üretilen kebap şişleri, Almanya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa’nın 15 ülkesine ihraç ediliyor. Şahinbey ilçesinde bulunan tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda bir asır önce dedesinin açtığı küçük dükkanda babasından sonra kalan son ustalardan olan 53 yaşındaki Gökmen Gürban, örsün üzerindeki demire çekiçle vurarak şekil verip ürettiği kebap şişlerini Türkiye’nin yanı sıra dünyanın da birçok ülkesine gönderiyor. Çeşitli boy ve ebatlarda üretilen şişler, ülke genelindeki kentlere satılıyor. Türüne göre değişen kebap şişleri, Avrupa’nın birçok ülkesine de ihraç ediliyor. Henüz 6 yaşındayken mesleğe adım atan Gürban, 10 yaşındayken babası vefat etti. Ağabeyi ile birlikte babasının mesleğini sürdürmeye karar veren ve 42 yıldır baba mesleği sayesinde geçimini sağlayan Gürban, babasının dükkanında gördüğü şişlerden etkilenerek üretime yöneldi. Yerli malzemelerle başladığı serüvenle 4 yıl içinde yurt dışına açılan Gürban, 23 yaşında ilk ihracatını gerçekleştirdi. Baba mesleğini gelişen teknolojiye rağmen geleneksel yöntemlerle devam ettiren, 200 derecede erittiği demirleri çekiç ve örs yardımı ile şekil vererek kebap şişi üretimini sürdüren Gürban, kızgın ateşle birlikte 120 dereceye kadar yükselen sıcaklık karşısında el yapımı kebap şişi yaparak ekmeğini kazanıyor. Örsün üzerindeki demire çekiçle vurarak şekil verip ürettiği çeşit çeşit kebap şişlerini Türkiye’nin 81 ilindeki müşterilerinin yanı sıra dünyanın birçok ülkesine de gönderen Gürban, demirden 42 yıldır şiş üretimi yaptığını söyledi. Mesleğe 6 yaşındayken başladığını belirten Gürban, "Henüz 6 yaşındayken bu çarşının içine girdim. 10 yaşında babam vefat etti. Babam öldükten sonra ağabeyimle beraber bu işi yapmaya başladık. 42 seneden beri bu mesleği yapıyorum. Babamın zamanında biz çilingirdik. Kebap şişi fazla yapmazdık. Eski köy anahtarları, fıstık kıracağı ve çeşitli demir malzemeler yapardık. O dönem babamın yanında hemen hemen 5-6 tane kalfa çalışırdı. Biz tabi babamın yanında babamın mesleğini icra edemedik. Çünkü babam erken yaşta vefat etti. Ağabeyimle birlikte bir müddet sıcak çilingir işine devam ettik. Ağabeyimle beraber çalıştık, olmadı ve tekrar baba mesleğine döndük. Baba mesleğine dönünce de kendi işimizi yapmaya çalıştık. Ağabeyimle beraber yola çıktık ve mesleğe ağabeyimle beraber devam ettik. Ağabeyim vefat edene kadar ben işçilik yapıyordum. İşçilikten Allah’a şükür şu anda bu dükkanı çalıştırıyorum" dedi. El emeği ile demir döven ustaların azaldığını belirten Gürban, "Allah elimizden almadığı müddetçe bu mesleği ölümüz bile olsa yaparız. 2014’te dükkanı ben devir aldım. 11 senedir dükkanı çalıştırıyorum. Ağırlıklı olarak kebap şişi yapıyorum. Kebap şişleri, lokanta şişleri ve ev şişleri yapıyoruz. Ben genelde kebap şişi yapıyorum" şeklinde konuştu. Ürettiği kebap şişlerini Türkiye’nin 81 ilindeki müşterilerinin yanı sıra Avrupa’daki müşterilerine de gönderdiğini bildiren Gürban, "Genellikle yurt dışı ağırlıklı çalışıyorum. Fakat İstanbul, İzmir, Aydın, Samsun ve çevre illerdeki illerimize kebap şişi gönderiyorum. Yurt dışında da Almanya, Belçika ve İngiltere gibi birçok ülkeye gönderiyorum. İstek üzerine şiş yapıp gönderiyorum. Kebap şişleri talep üzerine yapıp gönderdiğim şişler. Şişlerimizi yurt dışındaki 15-20 ülkeye gönderiyoruz" diye konuştu.
Şehitkamil Belediyesi’nden Gaziantep tarihine kalıcı eser
27 Aralık 2025 Cumartesi - 16:09 Şehitkamil Belediyesi’nden Gaziantep tarihine kalıcı eser Şehitkamil Belediyesi, Gaziantep tarihine ışık tutacak önemli bir çalışmaya daha imza attı. Yazar Sahir Üzel tarafından hazırlanan ve 1946-1952 yıllarında basılan ve Gaziantep Savunması’nda cephede savaşan kahramanlarımız tarafından tutulan 7 çuval günlüklerden oluşan "Gaziantep Savaşı’nın İç Yüzü" eseri Dr. Samet Bayrak tarafından günümüz Türkçesine çevrilerek Şehitkamil Belediyesi Kültür Yayınları tarafından kente kazandırıldı. Kent tarihine önemli katkılar sunan kitabın tanıtımı, Şehitkamil Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen programla gerçekleştirildi. Yoğun katılımla gerçekleşen tanıtım programına akademisyenler, tarihçiler, öğrenciler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve çok sayıda kitapsever katıldı. Program, Gaziantep’in kurtuluş mücadelesinin anlam ve önemini yansıtan duygu yüklü anlara sahne oldu. "Kent hafızasına güçlü bir katkı" Tanıtım programında konuşan Dr. Samet Bayrak, uzun yıllara dayanan arşiv çalışmaları ve akademik araştırmalar sonucunda hazırlanan eserin, Gaziantep Savunması’nın yalnızca bilinen yönlerini değil, perde arkasında kalan birçok ayrıntıyı da gün yüzüne çıkardığını ifade etti. Bayrak, kitabın yazım sürecinde yerli ve yabancı arşivler, resmi belgeler, hatıratlar ve dönemin tanıklıklarından faydalanıldığını belirterek, eserin Gaziantep tarihine bütüncül bir bakış sunduğunu söyledi.
SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu: "Ticarileşemeyecek projenin destek görmesi mümkün değil"
27 Aralık 2025 Cumartesi - 16:07 SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu: "Ticarileşemeyecek projenin destek görmesi mümkün değil" SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, ticarileşemeyecek projenin destek göremeyeceğini söyledi. Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Mühendislik Fakültesi tarafından Atatürk Kültür Sahnesi’nde düzenlenen "Proje Arastası 2025" etkinliğinde konuşan Konukoğlu, Üniversite yönetimini böylesine önemli bir çalışma gerçekleştirdikleri için kutlayarak sözlerine başladı. Çeşitli paneller ve ufuk açıcı konuşmaların yapıldığı etkinliğin, üniversite - sanayi iş birliği anlamında çok önemli adım olduğunu anlatan Konukoğlu, öğrencilerin danışman hocaları ile geliştirdiği projelerin, ilk adım olması anlamında değer taşıdığını kaydetti. Her projenin, her zaman önemli bir gelişme olmakla beraber, geliştirilip uygulanması için ticarileşmesinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Konukoğlu, SANKO Holding’in yeniliklere yönelik çabalarını aktardı. Türkiye’de 1980’li yıllarda, hava ile kaynak yapan düğümsüz iplik tesisini kendilerinin kurduğuna vurgu yapan Konukoğlu, "Almanya’da fuarda gördüğümüz makineler ilgimizi çekti. Babam Sani Konukoğlu ile o makinede dokuttuğumuz örgüyü alıp otele gittik. İnceledik, esnettik, hiçbir sorun yoktu" dedi. "Islanınca açılabilir" endişesi ile örgü kumaşı küvette suya batırdıklarını ve sabah kumaşı incelediklerini ifade eden Konukoğlu, "Yine sorun yoktu. Bu kez kumaşı saç kurutma makinesi ile kuruttuk, yeniden inceledik. Herhangi sorun olmayınca siparişi verdik. Ülkemize sektörde öncü olduk. Elbette daha fazla kazandık" şeklinde konuştu. "Makber dinlerken bulunan çözüm" İplik üretiminde en önemli sorunların birisinin, apraj (Boyanın kumaş yüzeyine eşit dağılmaması) olduğuna vurgu yapan Konukoğlu, sözlerini söyle sürdürdü: "İş insanı nerede ve ne işle meşgul olursa olsun, zihninin bir yerinde mutlaka işi olmalı. İplik üreticileri için en önemli sorunlardan birisi aprajdır. İstanbul’da, gün içerisinde doğrudan bizden kaynaklanmayan, depocunun hatası nedeniyle aprajlı iplik sorunu yaşamıştım. Gün bitmiş ama o sorunun nasıl giderilebileceği konusunda zihnimde şimşekler çakıyordu. Arkadaşların, sıkıntımdan uzaklaşmam için ısrarı ile o dönemin çok önemli seslerinden Muazzez Abacı’nın konserine gittik. Şarkıları dinliyorum ama ben orada değilim. Makber’i söylemeye başladığında ışıklar kapatıldı ve neon ışıkları açıldı. Bu sırada kıyafetimde ve masa örtüsünde değişik renkler görüldü, incelediğimde apraj olduğunu anladım ve bir anda ‘buldum’ diye ayağa kalkmışım. Garsonu çağırdım ve neon ışıklı lambalarını nereden aldıklarını öğrendim. Ertesi gün sabah saatlerinde o lambalardan aldım ve Gaziantep’e gönderdim. İşletme içerisinde basit bir oda yaptık, dışarıdan hiç ışık almıyordu. Neon ışıklı lambaları oda içerisine koyduk. İplik bobinlerini odaya getirip, kapıyı kapatarak ışığı açtığımızda aprajlı bobinleri gördük, onları çıkardık. O günden sonra apraj sorunu hiç yaşanmadı ve garantili satışımız sayesinde daha çok para kazandık." Bir soru üzerine, genç mühendislerin kendisine proje getirmeleri halinde projenin ticarileşip ticarileşmeyeceğini inceleyeceğine vurgu yapan Konukoğlu, "Her projeye bakarız. Ticarileşeceğine inanırsak katkımızı sunarız. Ülkemizin çıkarına olacak projelere ise ticarileşme boyutuna bakmadan destek sunarız" ifadelerini kullandı. Konukoğlu, üniversite-sanayi iş birliği ile ilgili soruya ise "Gaziantep Üniversitesi’ne iki fakülte binası ve adeta küçük bir fabrika olan tekstil araştırma uygulama merkezi kurduk. Üniversite yönetimi ve öğretim üyeleri ile sanayicilerin bakış açısının dar olmaması gerekir. Sanayici üniversiteye, üniversite sanayiciye gitmekten kaçınmamalı" yanıtını verdi. Aynı programda, Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Mehmet Tuncay Yıldırım ve Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adnan Ünverdi de görüşlerini açıkladı. Etkinlik kapsamında Gaziantep Valisi Kemal Çeber, Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sait Mesut Doğan, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu da konuşma yaptılar. Kapanış konuşmasını Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Bayram’ın yaptığı etkinlik kapsamında, "Proje Arastası 2025" yarışmasında dereceye giren katılımcılara birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödülleri takdim edildi.
Türkiye’nin ilk serebral palsili uzay mühendisi Karakaş, Konukoğlu’nu ziyaret etti
27 Aralık 2025 Cumartesi - 16:01 Türkiye’nin ilk serebral palsili uzay mühendisi Karakaş, Konukoğlu’nu ziyaret etti Türkiye’nin ilk serebral palsili uzay mühendisi Turgay Karakaş, SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu’nu ziyaret etti. Gaziantep Üniversitesi Mühendislik Fakültesince düzenlenen "Proje Arastası 2025" etkinliği kapsamında Gaziantep’e gelen Karakaş, halk arasında "beyin felci" olarak da bilinen SP ile 8 Mart 1977 tarihinde dünyaya geldiğini söyledi. Etkinliğe katılmasında, Ankara Gaziantepliler Derneği’nin büyük katkısı olduğunu anlatan Karakaş, fiziksel engeli nedeniyle yaşadığı zorluklar ve okul sıralarında gördüğü ayrımcılığa inat, eşine az rastlanır başarılara imza atmanın mutluluğunu yaşadığını kaydetti. Öğretmen babası ve ev hanımı annesinin desteğiyle okulda matematiğe ilgi duyduğunu ve başardığını belirten Karakaş, ortaokuldaki Türkçe öğretmenin kendisini rencide etmesi ve buna çok üzülmesi nedeniyle 1994’teki üniversite sınavında Türkçe sorularını çözmediğini, sayısal soruları yanıtlayarak ilk 25’e girdiğine dikkat çekti. Çocukluk hayali uzay alanında eğitim almak isteyen Karakaş, o dönem uzay mühendisliği bölümü olmadığı için tek tercih yaptığı Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’ne yerleştiğini bildirdi. Uzay mühendisliği için gerekli yeterliliği sağlayabilmek amacıyla aynı anda matematik, fizik ve kimya alanında yan dal yapan, mühendislik için gerekli fark derslerini de gören Karakaş, Savunma Sanayii Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü’nde (SAGE) görev aldığını anımsattı. Türkiye’nin ilk uzay mühendislerinden olmanın kendisi için gurur verici olduğunu vurgulayan Karakaş, "Savunma sanayine yönelik projelerde görev alıyorum. Türkiye’nin uzun menzilli ilk seyir füzesi, SOM füzesinin projesinde çalıştım. Şu anda da SAGE bünyesinde yürütülen bütün projelerde aktif rol alıyorum" dedi. Devlet okullarında okuduğunu, lise döneminde dünya çapında düzenlenen fizik ve matematik olimpiyatlarına katılarak, dereceler aldığını da aktaran Karakaş, dershane sınavlarında hep derece aldığı için aynı anda üç dershaneye farklı dersler almak amacıyla ücretsiz gittiğine vurgu yaptı. Karakaş, "Matematik benim hayatım. Kendimi en iyi matematikle anlatabiliyorum. Çocukken mahallede çocuklarla tartışıp onlardan dayak yediğimde annem hep ’Sen onları bilginle, matematikle döveceksin’ derdi. Ben de hayatım boyunca kendimi matematiğe verdim" diye konuştu. "İmkansız diye bir şey yok, sadece biraz zaman alıyor" "Bizler hasta değiliz, SP, sarı saç, mavi göz, büyük burun, küçük kulaklı olmak gibi bir farklılık" diyen Karakaş, sözlerini şöyle tamamladı: "Hiç yürüyemeyen, konuşamayan arkadaşlarımız da var benim gibi kendi kendine yetebilenler de var. Bizim için hiçbir şey kolay olmuyor ama imkansız diye bir şey de yok, sadece biraz zaman alıyor. Ayrıca şunu da vurgulamak istiyorum; zekaya inanmıyorum, başarının temeli çok çalışmaktır. Şunu da eklemeden geçemeyeceğim, bir çocuğa ailesinin yapabileceği kötülüklerden birisi de zeka düzeyini ölçtürmektir." "Çok etkilendim" SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu da Turgay Karakaş’ın konferansta ve kendisini ziyaretinde aktardıklarından çok etkilendiğinin altını çizdi. Karakaş’ın, karşılaştığı zorluklara rağmen ulaştığı başarının yollarını yaşadıkları ile anlattığını hatırlatan Konukoğlu, herkesin Turgay Karakaş’ı dinlemesini önerdi. Turgay Karakaş’ın, Abdulkadir Konukoğlu’nu ziyaretine, başdanışmanı Oktay İyisaraç, teknik danışmanı Ethem Bozkurt ve Ankara Gaziantepliler Derneği Başkanı Mehmet Gürpınar da katıldı.
25 Aralık Panorama Müzesi’ne ziyaretçi akını
27 Aralık 2025 Cumartesi - 15:55 25 Aralık Panorama Müzesi’ne ziyaretçi akını Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı 25 Aralık Kahramanlık Panoraması ve Müzesi, Gaziantep’in kurtuluş gününün kutlandığı hafta boyunca ziyaretçi akınına uğradı. Tarihle sanatı başarıyla harmanlayan, Fransız işgaline karşı verilen destansı Antep Direnişi’ni tüm gerçekliğiyle gözler önüne seren 25 Aralık Kahramanlık Panoraması ve Müzesi, 25 Aralık Kurtuluş Günü dolayısıyla 5 gün boyunca toplam 10 bin ziyaretçiyi ağırladı. Millî Mücadele ruhunu gelecek nesillere aktarmayı amaçlayan 25 Aralık Kahramanlık Panoraması ve Müzesi, Gaziantep’in kurtuluş destanını panoramik anlatım, etkileyici görsel efektler ve tarihî canlandırmalarla sunarak büyük ilgi görüyor. Özellikle öğrenciler, aileler ve tarih meraklılarının yoğun ilgi gösterdiği müze, ziyaretçilerine hem duygusal hem de öğretici bir deneyim yaşatıyor. Bu yönüyle kentin kültürel ve tarihî hafızasına önemli katkılar sağlıyor. Resim çalışmaları, ünlü Rus ressam Alexander Samsanov tarafından 4 yıl süren bir çalışmayla tamamlanan 25 Aralık Kahramanlık Panoraması ve Müzesi’nde, 14 yağlı boya tablo, 3 diorama ve 13 metre yüksekliğinde, 122 metre uzunluğunda, 1.586 metrekarelik alana sahip, tuval ağırlığı 2.379 kilogram olan yağlı boya panoramik resimler yer alıyor. Müzede sergilenen eserlerin önemli bir bölümü ise Antep Harbi şehit ve gazi yakınları tarafından bağışlandı.
Yanlış otobüse binmemek için 65 yaşında okuma-yazma öğrendi
27 Aralık 2025 Cumartesi - 11:00 Yanlış otobüse binmemek için 65 yaşında okuma-yazma öğrendi Okuma-yazma bilmediği için sürekli yanlış otobüse binen 65 yaşındaki Fatma Duran, çocukluğunda gerçekleştiremediği okuma-yazma öğrenme hayaline 58 yıl sonra 3 haftada kavuştu. Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde yaşayan 3 çocuk annesi ve 4 torun sahibi Fatma Duran, babasının okula göndermemesi nedeniyle çocukluk hayali olan okuma yazmayı öğrenemedi. İçerisinde sürekli okuma aşkı olan Duran, evlendikten sonra da okuma-yazma öğrenmek istedi ancak fırsat bulamadı. Eşinin vefatının ardından tek kalan ve okuma-yazma bilmediği için de günlük hayatta sürekli zorluklar yaşayan Duran, mahallelerinde bulunan Hasan Celal Güzel Gençlik Merkezi’nde Şahinbey Belediyesi tarafından kadınlar için açılan okuma-yazma kursuna katılmaya karar verdi. Sürekli yanlış otobüse binmekten usanan ve günlük hayatta karşılaştığı zorlukları aşmak için merkezde bulunan kursa giderek çocukluk hayali olan okuma-yazmayı öğrenmek istediğini söyleyen Duran, merkez yetkilileri tarafından kursa yönlendirildi. Kurs eğitmeni Tülay Balaban’dan ders almaya başlayan Duran, gösterdiği çaba sayesinde 3 hafta gibi kısa süre içerisinde okuma- yazma öğrendi. Yaşı 65 olmasına rağmen okuma-yazma azmini kaybetmeyen Duran, kısa sürede okuma-yazmayı çözmenin mutluluğunu yaşıyor. Kısa sürede gösterdiği gayretle hem ilerleme sağlayan hem de kursa katılan diğer kadınlara da örnek olan Duran, okuma-yazma öğrenerek hayatını kolaylaştırmak ve yanlış otobüse binmemek istiyor. Geçte olsa en büyük hayalini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadığını söyleyen Duran, "Köylerde oturuyorduk, okula gidemiyorduk. Kız çocuklarının gideceği yer kadara okul yakın değildi, uzaktı. Okul için erkek kardeşlerim başka köylere gidiyorlardı. Biz okula gidemiyorduk. Onun için okula gidemedik. Sonra da evlendik. Çoluk çocuk olunca bir şey yapamadım. Şimdi çoluk çocuk kalmadı, imkan varken okuma-yazmaya geldim. Okuma-yazmayı çok şükür öğreniyorum" dedi. Okuma-yazma bilmediği için günlük hayatta çok sıkıntılarını yaşadığını belirten Duran, "Dolmuşa bineceğim ama hangisine bineceğimi bilmiyorum. Nereye gitsem kayıp oluyorum. Gideceğim yere gidemiyorum. Telefonla kimseyi arayamıyorum. Okumaz-yazma bilmemenin her türlü sıkıntıları var. Hastaneye gidiyorum, bana yardımcı olması için yanımda birisini götürüyorum, yalnız yapamıyorum. Birisi benimle beraber geliyor. Otobüse binme sıkıntısı yaşıyorum. Dolmuşa binsem nereye gittiğini de yine birilerine soruyorum, öyle biniyorum. Ya yanımda ya biri olacak, ya birine soracağım. Öyle kendi kendime binip gidemiyorum" şeklinde konuştu. Yıllar sonra okuma-yazma öğrendiği için yaşadığı mutluluğu dile getiren Duran, "Yazmayı bayağı öğrendim. Okumayı da birkaç harf öğrendim. Hiç olmasa bir harf bilsem bana faydası var. Onun için bu kurs çok iyi oluyor. Kendimi aynı ilkokul öğrencisi gibi hissediyorum. Keşke ben de çocuklarımla beraber okula gitseydim. Televizyonda bir şey çıkıyor, bakıyorum, ‘keşke harfleri bende bilsem güzel olmaz mı?’ diyerek üzülüyordum. İnsan okuma-yazma bilmediği zaman illaki özlem duyuyor. O gün kızım buraya geldi, kızıma gelinim, ‘annem kursta’ demiş, kızımda buraya geldi ve bana güldü. ‘Anne bu yaştan sonra okuma-yazma mı öğreneceksin’ diyor. Bende kızıma okuma-yazma öğrenmenin yaşı yok. Ben okuma-yazma öğreneceğim’ dedim. Öğrenmenin yaşı yok. Ne zaman öğrenirsen, ne kadar öğrenirsen faydalıdır" ifadelerini kullandı. Kurs eğitmeni Tülay Balaban ise "Kursumuzda kadınlarımıza veya daha önce okula gitmemiş, daha sonra okuma-yazma öğrenmek isteyen kadınlarımıza okuma-yazma öğretiyoruz. Fatma teyze de 2-3 haftadır buraya geliyor. Biraz harfleri öğrenmeye başladı. Çok şükür azimli bir teyzemiz ve hatta ilk kursa geldiğinde Fatma teyzeyi görünce ben çok sevindim Bu yaşta kadınlarımızın okuma-yazmayı öğrenmeye çalışması bizim için çok güzel ve gurur vericidir. Özellikle yaşları büyük olan teyzelerimize özen gösteriyoruz. Biraz daha öğrenmeleri zor ama çok azimliler. Fatma teyze de çok güzel öğreniyor. Yavaş yavaş da öğrenecek inşallah. Okuma-yazmayı çok güzel öğreniyor. İlk 5-6 harfimizi öğrendi, öğrenmeye devam ediyoruz. Bize bu imkanı sağlayan Belediye Başkanımız Mehmet Tahmazoğlu’na teşekkür ediyoruz" diye konuştu.
Sedef kakma sanatı kadın hüneriyle buluştu
27 Aralık 2025 Cumartesi - 10:56 Sedef kakma sanatı kadın hüneriyle buluştu Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet ve 2. Abdülhamid Han başta olmak üzere birçok padişahın ilgi gösterdiği köklü bir süsleme sanatı olan sedef kakma sanatına kadın eli değdi. Türkiye’de sayılı kişilerin icra ettiği ve padişah mesleği olarak bilinen sedef kakma sanatının gelecek kuşaklara aktarılması için Şahinbey Belediyesi tarafından açılan kursa kadınlar büyük ilgi gösteriyor. Osmanlı döneminde bazı padişahların uğraş vermesi nedeniyle "padişahların sanatı" olarak bilinen sedef kakma sanatı, Gaziantep’te Şahinbey Belediyesi tarafından ev kadınlarına öğretiliyor. Unutulmaya yüz tutmuş sedef kakma sanatını günümüze taşıyan Şahinbey Belediyesi’nin Hasan Celal Güzel Gençlik Merkezi’nde açtığı kursa katılan kadınlar, usta öğretici eşliğinde tarihin derinliklerinden gelen, gösterilen ilgi nedeniyle Selçuklu ve Osmanlı Devleti döneminde zirveye ulaşan sedef kakma sanatını öğreniyor. Sedefkarlık olarak nitelendirilen sedef kakma sanatı kapsamında kadın kursiyerler, kılıç, kama, sandık, ayna ve rahle gibi birçok ürüne sedef işliyor. Genelde erkeklerin yaptığı sedef kakma sanatı kursuna katılan kadınların ürettiği ürünler, göz kamaştırıyor. Kadınların ürettiği eşyalar, çeşitli hediyelik eşya galerilerinde satışa sunuluyor. Usta öğreticiler tarafından verilen eğitimlerde midye ve istiridye gibi deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan sert ve beyaz maddeyi işçilikle ortaya çıkaran kadınlar, daha sonra ceviz ağacından yaptıkları ürünlere işledikleri malzemeyle sedef kakma sanatını ortaya koyuyor. Eğitimlerle birer sedef kakma ustası ev kadınları hem geleneksel sanatın yaşamasına hem de aile bütçesine katkı sağlıyor. Bugüne kadar eğitimleri başarıyla tamamlayan 300 kadına ustalık belgesi verildi. Kursta hünerli elleriyle birbirinden güzel işlemeler yapan ev kadınlarına genç kızlarda destek veriyor. Türkiye’de yok olmaya yüz tutmuş el sanatları arasında yer alan ve kurslarda yetiştirilen kadın ustalar aracılığıyla sedef kakma sanatını ayakta tutmaya çalışan Şahinbey Belediyesi’ne desteklerinden dolayı kadınlar teşekkür ediyor. Zahmetli ve büyük emeklerle tamamlanan birbirinden güzel ürünleri kursiyerler, hem sevdiklerine ve çevrelerine hediye edebiliyor hem de sosyal medya üzerinden de satarak aile ekonomilerine katkı sunabiliyor. Sedef kakma ustası Mustafa Kaya, Şahinbey Belediyesi tarafından açılan sedef kakma kursunda verdikleri eğitimlerle kadınların hem meslek öğrendiğini hem de gelir elde ettiğini belirtti. Kaya, kadınlara yönelik sedef kakma kursuna katılan kursiyerlerin doğrama makinelerinde de ahşaba şekil verdiğini, daha sonra ahşap parçalarına çekiç, tel yardımıyla çeşitli figürler çizdiğini, ahşaplara küçük deniz kabuğu parçaları yerleştirerek çeyiz sandığı, el aynası ve hediye sandığı gibi farklı ürünler ortaya çıkardıklarını söyledi. Genelde erkeklerin yaptığı sedef kakma sanatı kursuna katılan kadınların sanatın inceliklerini kısa süre içinde öğrendiklerini belirten Kaya, "Sedef kakma kursu Gaziantep’te sadece Şahinbey Belediyemiz tarafından kadınlara öğretiliyor. Şahinbey Belediye Başkanımız Mehmet Tahmazoğlu’na bu imkanı sağladığı için teşekkür ediyoruz. Çünkü bize gerekli bütün desteği sağlıyor. Kadın kursiyerlerimize elimizden geldiği kadar mesleğimizi öğretmeye çalışıyoruz. Çünkü bizim mesleğimiz Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan bizlere aktarılmış. Bütün çabamız sedef kakma sanatımız ölmesin istiyoruz. Sedef kakma UNESCO tarafından korumaya alındı. Kültür ve Turizm Bakanlığı da bu konuda büyük bir destek veriyor. Mesleğimiz ölmesin diye gerek belediyemiz ve gerek bakanlığımız her türlü desteğini veriyor. Biz de bu konuda elimizden geleni ve üzerimize düşen görev neyse onu yapmaya çalışıyoruz. İnşallah öğrencilerimizle bu mesleği daha da ilerleye götüreceğiz" dedi. Sedef kakma mesleğini öğrendiği için çok mutlu olduğunu belirten kursiyer kadınlardan Elif Çap ise, "Yaklaşık 4-5 aydır bu kursa geliyorum. Zor bir el sanatı olmasına rağmen Mustafa hocamızın sayesinde bir şeyler yapmaya başladım. Sedef kakma sanatını severek yapıyorum. Böyle bir el sanatını öğrendiğim için de çok mutluyum. İleride kendimi biraz daha geliştirdiğim zaman kendi iş yerimi açıp, bayanlarla birlikte çalışmak istiyorum. Kendi çocuklarıma takı sandıkları, el aynaları ve saat yaptım. Bu ürünleri kendi evimde de kullanıyorum. Arkadaşlarıma hediyelik ürünler yaptım. Arkadaşlarım verdiğim hediyeleri çok beğenerek aldılar ve çok memnun oldular. Böyle bir el sanatıyla uğraştığım için beni tebrik ediyorlar. Çok güzel bir duygu. Üretmek, bir şeyler öğrenmek ve bunu da böyle bir tesiste yapmak çok güzel" şeklinde konuştu. 4 yıldır annesiyle birlikte sedef kakma kursuna katıldığını belirten İrem Çap da, "Sedef kakma kursuna uzun zamandır katıldım. Mustafa hocamız sayesinde bu mesleği öğrendik. Kursta kendimize ürün çıkartıyoruz, yeri geldiğinde satış yapıyoruz. İleride aldığımız belgelerle iş yeri açıp anne-kız güzel bir iş yeri açıp orada da satış yapmayı düşünüyoruz" ifadelerini kullandı. Sedef kakmanın ismini ilk duyduğunda merak ettiğini ve kursa geldikten sonra büyük bir keyif aldığını söyleyen Ceren Tosun ise, "Yaklaşık 2-3 aydır bu kursa geliyorum. Mustafa hocam sayesinde çok yol kat ettim, çok şey öğrendim. Önce bu kursa başlamaya niyetim yoktu ama el sanatları ilgimi çekti. Ben de o yüzden kursa yazılmaya karar verdim ve çok güzel şeyler öğrendim. Hayalim güzel şeyler yapıp bu işi çok güzel bir şekilde kendi iş yerimi açmayı ve çok güzel ürünler yapmayı düşünüyorum. Çünkü bu sanat tarihi bir sanat olduğu için kimse emek vermiyor, kimse kolay kolay yapmıyor. O yüzden ben de bu kursa kayıt oldum" diye konuştu.