GÜNDEM
27 Nisan 2024 Cumartesi - 09:37 TZOB Başkanı Bayraktar: “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, buğday üretiminde hasat döneminin yaklaşmasını değerlendirdiği ve üreticilerin sorunlarını dile getirdiği bir basın açıklaması yaptı. “Ülkemizin hemen hemen her ilinde üretimi yapılan, tarımsal üretimin ve gıda sanayinin vazgeçilmez ham maddesi buğdayda hasada sayılı günler kaldı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da çiftçilerimiz artan maliyet karşısında ürettiği üründen hak ettiği geliri elde etmeyi bekliyor” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Buğdayda kültürel işlemlerin yoğun olduğu Ekim-Mart döneminde mazot fiyatı ortalama 23 lira iken bu yıl aynı dönemde yüzde 76 artışla ortalama 40 liranın üzerine çıktı. Mazot fiyatı son bir yılda ise yüzde 105 oranında artış gösterdi. Taban gübresinin yoğun olarak kullanıldığı Ekim-Kasım-Aralık aylarında ise DAP gübresinin ortalama fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16, 20.20.0 gübresinin fiyat ise yüzde 22 oranında artış gösterdi. Şubat ve Mart ayında kullanılan ÜRE gübresinin fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36 oranında arttı.” Ziraat odalarından aldıkları bilgiyi paylaşan Bayraktar, Türkiye genelinde geçen yıla göre arazi kira ücretlerinde yüzde 64, işçilik ücretlerinde ise yüzde 75’e varan oranlarda artış yaşandığını söyledi. “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Bu yıl iklim değişikliğinin etkisiyle kış uykusundan erken uyanan tarla farelerinin birçok ilde ekili hububat alanlarını istila ettiğini belirten Bayraktar, “Bu durum zirai ilaç maliyetini geçtiğimiz yıla göre yüzde 52 oranında artırdı. Çiftçilerimizin buğday tohumunu attığı günden hasada kadar yapacağı harcamalar dikkate alınarak yapılan maliyet hesabında, kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” diye konuştu. “Geçtiğimiz yıl Toprak Mahsulleri Ofisi üzerine düşen görevi yaparak çoğunluğu buğday olmak üzere 12 milyon tonun üzerinde hububat alımı gerçekleştirdi. Haliyle Toprak Mahsulleri Ofisi’nin depoları doldu. Son günlerde Toprak Mahsulleri Ofisi depolarının doluluğuna ve dünya buğday fiyatlarının düştüğüne yönelik açıklamalar çiftçilerimizi tedirgin ediyor. Bu doğrultuda Toprak Mahsulleri Ofisi’nin sorumluluğu geçmiş yıllara nazaran bu yıl daha da arttı” ifadelerini kullanan Bayraktar, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin çiftçileri rahatlatacak buğday fiyatını bir an önce açıklaması gerektiğini aktardı. Değişen iklim koşullarının tarımsal üretimi her geçen yıl zorlaştırdığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Çiftçilerimiz her üretim döneminde önceden tahmin edemediği risklerle karşılaşıyor. Bu yıl üretim döneminin başladığı Ekim ayından itibaren toplam yağışlar ülke genelinde normalin üzerinde gerçekleşirken, artan sıcaklıklar farklı sorunları beraberinde getirdi. Bazı bölgelerde yağış ve beraberinde gerçekleşen aşırı sıcak hava artan nemle beraber buğdayda pas hastalığını artırırken, yine kış aylarının sıcak geçmesiyle artan fare popülasyonu çiftçilerimizi zora soktu.” Buğday üretiminin olduğu illeri sıralayan Bayraktar, “Buğday üretiminin yüzde 27,1’ini Afyonkarahisar, Çorum, Çankırı, Yozgat, Kırıkkale, Konya, Karaman, Samsun, Kastamonu, Karabük, Isparta, Uşak, Bilecik, Aydın ve Antalya oluşturuyor. 15 ilde yağışların yetersiz olması ve Nisan ayında 30 dereceyi geçen hava sıcaklıkları zarar riskini artırıyor. Bahar yağışlarının oldukça önemli olduğu buğdayda özellikle bu 15 ilde beklenen yağışların gerçekleşmemesi durumunda kuraklık bekleniyor” ifadelerini kullandı. “Tarımsal üretim tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de destekleniyor. Bu çerçevede buğday üreticisine de gübre mazot ve prim desteği başta olmak üzere destekleme ödemeleri yapılıyor. Ancak, ülkemizde destekler zamanında açıklanmıyor ve genel olarak çiftçilerimizin yoğun masraf yaptığı dönemde ödenmiyor” diyen Bayraktar, çiftçilerin buğday hasadından geçen yıl ki pirimi henüz alamadığını belirtti. 2022 yılında 19 milyon 750 bin ton buğday üretiminin 2023 yılında yüzde 11,4 artışla 22 milyon tona yükseldiğini hatırlatan Bayraktar, şu ifadelere yer verdi: “Bu üretim artışına rağmen ithalatımızda artış gösterdi. 2022 yılında 8 milyon 822 bin ton olan buğday ithalatımız üretimimizdeki artışın üzerinde yüzde 35 artışla yaklaşık 11 milyon 700 bin ton seviyesine yükseldi. Ülkemiz 2023 yılında yapmış olduğu buğday ithalatının yüzde 75’ini Rusya, yüzde 22’sini Ukrayna’dan gerçekleştirdi.” Türkiye’de artan nüfusa pareler olarak buğday talebinin de arttığını kaydeden Bayraktar, şöyle konuştu: “Buğdayda yurt içi ihtiyacımız dikkate alındığında buğday tüketimimiz 19,4 milyon ton seviyelerindedir. Dolayısıyla dünya genelinde ve ülkemizde buğday üretiminde azalma olduğunda ekmek fiyatları başta olmak üzere unlu mamuller fiyatlarındaki artış, tüm kesimleri etkiliyor. Buğday üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak, ithalata olan bağımlılığı azaltmak gerekiyor. Bu nedenle üreticilerimizi her koşulda üretime teşvik etmek amacıyla gerekli tedbirler zamanında alınmalıdır.”
27 Nisan 2024 Cumartesi - 09:36 Yıllardır hurdadaydı, 1938 model otobüsün son hali göz kamaştırdı Bursa’da yaşayan Akman ailesi, kendi kurdukları işletmesinde 50 yıldır otobüs tamir ediyor. Müşterilerinin talebi üzerine hurdalıktan çıkan otobüsleri restore eden aile ilk günkü ihtişamına geri döndürüyor. İşletmeye ilk geldiğinde ‘tavuk kümesini andıran 1938 model Berner Alpenwagen marka otobüs, restore edilerek orijinal görünümüne kavuşturuldu. Bursa’da 50 yıldır kendi kurdukları işletmelerinde otobüs tamir eden Akman ailesi, antika otobüsleri restore ederek ilk günkü haline kavuşturuyor. Üretildiği günden bu yana tasarımlarıyla herkesin dikkatini çeken otobüsler, tepeden tırnağa yenilenerek görenlerin gözlerini kamaştırıyor. Uzun yıllar önce üretimi durdurulan otobüslerin eksik veya kullanılamaz hale gelen parçaları yeniden kalıp dökülerek orijinal halini bozmadan tamamlanıyor. Bir müşterilerinin talebi üzerine yurt dışından getirilen 1938 model Berner Alpenwagen marka otobüs yaklaşık 1 yıl süren emekle ilk günkü ihtişamına kavuştu. İlk geldiğinde kullanılamaz halde olan otobüsün bazı parçaları yurt dışından gelirken, birçok parça da orijinalliği bozulmadan aynısı üretildi. Yolcu taşıma kısmı tamamen ahşaptan oluşan otobüsün karoseri sökülerek orijinal tasarımındaki gibi yeniden ahşaptan üretildi. Ayrıca 22 yolcu taşıma kapasiteli otobüsün çalışamaz durumdaki motor ve mekanik aksamları için yurtdışından parça getirilerek ilk günkü haline dönüştürüldü. Yolcu kısmı tamamen ahşaptan oluşuyor Mercedes’ten lisans alınarak yapılan otobüsün yolcu taşıma kısmının tamamen ahşap üretim olduğunu belirten işletme sorumlusu Celal Akman, “Otobüs üzerinde inceleme yaptığımızda 1928 model olduğunu tespit ettik. Otobüsün evraklarında 1938 model Berner marka bir araç. Mercedes’ten lisans alınarak yapılan benzinli bir araç. O dönemlerde yapıldığına bakarsak mükemmel bir otobüs. Orijinal motorunu revize ederek tekrar çalıştırdık ve yürür hale getirdik. Bütün aksamlarını tamamen orijinale en yakın şekilde fabrikadan çıktığı gibi yapmaya çalıştık. Şoför ve yolcu bölümünden oluşuyor. O dönemlerde yolcu taşımak için bir otobüs yapılmamış, yolcu bölümü ve şoför bölümü ayrı. Şoförle cam aralığından görüşülebiliyor. Arkadaki yolcu bölümü tamamıyla ağaçtan yapıldı. Tavanı ve tabanı ağaçtan oluyor. Yan camları safari tipi” dedi . Eksik parçalar yeniden üretildi Otobüsün bazı parçalarının yurt dışından temin edildiğini ve birçok eksik parçanın da yeniden üretildiğini ifade eden Akman, “Bizim hem tecrübemiz hem de kalitemiz var. Bazı ürünleri elde yapabiliyoruz ya da yaptırabiliyoruz. O dönemlerde bütün araçlar tamamıyla metal değildi. Alüminyum daha kolay işlenebildiği için alüminyum parçalar da var. Bazı aksamları ağaç olan yerler var. Zamanında alüminyum çıtalar kullanılmamış ağaç mobilya çıtalar kullanılmış. Bizde ona göre yapıyoruz. Aslına uygun olarak yapmaya çalışıyoruz. Bizim yaptığımız araçlar ekspertize gidiyor. Yüzde 90 oranında aynı orijinalliği yapmaya çalışıyoruz. Eski zamanlar yıldız başlı değil düz başlı vida kullanılmış. Cıvatalarına kadar özel yaptırıyoruz. Bunlar maliyetler doğru orantılı. Biz orijinalliğe dikkat ettiğimiz için her şeyi en ince ayrıntısına dikkat ederek yapıyoruz” ifadelerini kullandı. “Otobüs ilk geldiğinde tavuk kümesi gibiydi” 84 yıllık otobüsün ilk geldiği gün tavuk kümesini andırdığını söyleyen Akman, “Otobüs ilk geldiğinde tabiri caizse tavuk kümesi gibiydi. Arka tarafı neredeyse hiç yoktu. Ön tarafta ağır deformasyonlar vardı. Arka tarafında yolcu döşemeleri hiç yoktu. Bu araçlara meraklı olan insanlar gördüklerinde onlar bile gıptayla bakıyor. Bizde yaptığımız ürünlerin taktir edilmesiyle mutlu oluyoruz. Yapım aşaması bayağı uzun sürdü. Motor ve mekanik aksamları çalışamaz durumdaydı. O parçaları yurtdışından getirtmek zorunda kaldık. Restorasyonu ortalama 1 yılı buldu. Bizim diğer yaptığımız araçlarda bu kadar uzun bir süreç yok. Bu araçta yaşadığımız parça sıkıntısından dolayı bu süreç uzadı” şeklinde konuştu. (AB-
27 Nisan 2024 Cumartesi - 09:32 Otizmli genç, geçen yıl da doğum gününde darbedilmiş Mersin’de özel bir engelli bakım merkezinde darbedilen 20 yaşındaki otizmli gencin annesi Muazzez Ünal, "Efe’nin ilginç tarafı geçen yıl da doğum gününde dövülmesiydi, bu yıl da doğum gününde dövüldü" dedi. Anne Muazzez Ünal gazetecilere yaptığı açıklamada, 24 Ocak’ta gerçekleşen olayı tesadüfen öğrendiklerini söyledi. Merkezde kalan oğlu ile haftada bir kez telefonla görüntülü görüşme hakları olduğunu belirten Ünal, "O sırada gördük; Efe baygın halde ve gözü şişmişti. Bunun üzerine karakola gideceğimizi bildirdik. Kurum sahipleri çok sinirlendi. ’Karakola gittiğiniz anda çocuğunuzu buradan almak zorunda kalırsınız’ gibi söylemlerde bulundular" diye konuştu. "Olay rapora ’basit yaralama’ olarak girmiş" Buna rağmen karakola gittiklerini ve hastaneden rapor aldıklarını ifade eden Ünal, olayla ilgili şöyle konuştu: "Olay rapora ’basit yaralama’ olarak girmiş. Akabinde de çok kısa sürede mahkeme süreci oldu. Mahkeme bir haftada bitti zaten. Verilen ceza onca eziyete rağmen; Efe’nin göğsüne sürekli oturması ki otizmli bir bireye dokunmak onu çok çıldırtır ama Efe’ye dakikalarca dokunuyor, küfürler ediyor, üzerinde git geller yapıyor. Efe daha da çok sinirleniyor. Göğüs kafesinde daralmalar oluyor, nefesi daralıyor. Ama hala Ali ısrarla hareketlerine devam ediyor. Sonra ’gözüm patladı’ diyor. İyi mi oldu falan o sözler var küfürlerin arasında. İşte en sonunda sonra bırakıyor Ali. Pes ettikten sonra da çok normal bir şeymiş gibi git elini yüzünü yıka, ağzını çalkala gel diyor. Arkasından gidiyor lavaboya, ağzını hemen çalkalıyor geliyor. Onlar için yani diğer engelli bireyler de öyle bakıyor. Biri de hatta anahtarı alıp kapıyı açıyor. Onlar için bu normal bir şiddet. Ali’nin çok profesyonelce dövmesi de çok ilginç. Yani bu iş sürekli, istikrarlı bir şekilde yapılmış diye düşünüyoruz. Çünkü çocuklar da hiç tepki vermiyorlar." Geçen yıl da doğum gününde dövülmüş Oğlunun bu yıl 24 Ocak olan doğum gününde darbedildiğini belirten anne Ünal, "Ama Efe’nin ilginç tarafı geçen yıl da doğum gününde dövülmesiydi, bu yıl da doğum gününde dövülmesi. Geçen yıl örtbas etmişlerdi; kolumuz çarptı falan diye. Aynı şey bu yıl da oldu. Hep doğum günlerinde oluyor. Çünkü video kayıtları var elimizde. Doğum günü pastasını götürdüğümüzde gözü yine aynı şişmişti. O zaman şikayetçi olmadık, dirseği çarptı diye. Ama bu defa şikayet etmek zorunda kaldık" diye konuştu. "Onca eziyete rağmen 12 ay çok az" Mahkemede sanık Ali K.’ye ’beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı basit yaralama suçu’ndan 8 ay hapis cezası verilmesi, suçun, yüzde 94 engelli kişiye karşı işlenmesi nedeniyle cezanın 12 aya yükseltilmesini de değerlendiren anne Ünal, "Onca eziyete rağmen 12 ay çok az. Zaten 2 ayını yattı kapalı cezaevinde, 10 ayda açık cezaevinde yatacak. Yani telefonla ailesiyle de görüşecek, dışarıya da çıkacak. Normal bir insan gibi diğer bireylerinin yanında normal yaşantısına devam edecek" ifadelerini kullandı. "Hayatımız hep dramaydı bizim" Olayla ilgili görüntüleri izlediği andaki düşüncelerini sorulması üzerine anne Ünal, "Orada zaten bitiyorsunuz. Hayatımız hep dramaydı bizim. Ben bedensel engelli bir bireyin kızıydım. Sonra da zihinsel engelli bir çocuğun annesi oldum. Hayatımızda hep travmalar vardı. Ama bir travma geçirdik yani. Enteresan taraflarından biri de olay sonrası Efe hiç psikologla görüştürülmemiş. Bizimle de hiç iletişime geçilmedi. Bu her şey normal sürecinde devam etti. Tabii istinafa müracaat edeceğiz. Hatta işlemler başlatıldı" dedi. "Bakımevleri çoğaldıkça bu tip problemler de daha fazla olacak" Yetkililere de çağrıda bulunan Ünal, "Her 36 çocuktan biri maalesef otizmli. Artık bir yapılandırma istiyoruz. Adı üstünde bunlar özel çocuklar. 20 yaşında ama hala beyin olarak 5 yaş, 3 yaş çocuğu. Kanunlarda bir değişiklik istiyoruz. Çünkü bakım evleri çoğaldıkça bu tip problemler de daha fazla olacak" diye konuştu. Oğlu halen aynı engelli bakım merkezinde kalan Ünal, merkezin yetkilileri ile telefonda görüştüklerini ve "Bir an önce çocuğunuzu buradan alın istemiyoruz" dediklerini sözlerine ekledi. Sanığa 12 ay ceza verilmişti Mersin 18. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, başka suçtan tutuklu sanık Ali K.’ye hakim ’beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı basit yaralama suçu’ndan 8 ay hapis cezası verilmiş, suçun yüzde 94 engelli kişiye karşı işlenmesi nedeniyle ceza 12 aya yükseltilmişti. Engelli bakım merkezinde yaşanan şiddet olayı, merkezin güvenlik kameralarına saniye saniye yansımış, görüntülerde; bakımevi görevlisinin, yaklaşık 8 dakika boyunca engelli gence şiddet uyguladığı anlar yer almıştı.
Eşinden tezgahı aldı, 17 yıldır müşterilerinin ’Simitçi Teyzesi’ oldu
27 Nisan 2024 Cumartesi - 09:26 Eşinden tezgahı aldı, 17 yıldır müşterilerinin ’Simitçi Teyzesi’ oldu Konya’da eşi işe girince simit tezgahının başına geçen ve müşterilerinin ’Simitçi Teyzesi’ olan Elife Öztürk, 17 yıldır her gün sabah erken saatlerde tezgahında simit satarak evinin geçimine katkı sağlıyor. Konya’da 17 yıldır açtığı simit tezgahıyla evinin geçimine katkı sağlayan Elife Öztürk, yıllardır müşterilerini güler yüzüyle karşılıyor. Üç çocuk annesi 63 yaşındaki Elife Öztürk, daha önce simit tezgahında satış yapan eşinin işe başlaması nedeniyle Beşyol Kavşağında bulunan simit tezgahını 17 yıl önce devraldı. İşini, soğuk sıcak demeden bir gün bile aksatmayan Öztürk, eşinin şeker, yüksek tansiyon ve kalp hastalığı olduğunu, kendisinin de romatizma rahatsızlığının bulunduğunu söyledi. Elife Öztürk, her gün sabahın erken saatlerinde tezgahında simit satarak evinin geçimine katkı sağlarken, müşterilerinin ’Simitçi Teyzesi’ oldu. Parası olmayan çocuklardan da okula aç gitmesinler diye ücret almayan Elife Öztürk, 17 senedir bu tezgahta simit sattığını söyledi. “17 senedir bu tezgahta simit satıyorum” Yıllardır simitçilik yapan 3 çocuk annesi Elife Öztürk, Konya’ya 1998 yılında Kadınhanı ilçesinden geldiklerini anlatarak, “Eşim burada tezgahta çalışıyordu. Güvenlik sertifikası alınca, orası bizim ekmek teknemiz ben çalıştırayım, hiç olmazsa sen yine işsiz kalırsan tezgahın başına geçersin dedim. 17 senedir bu tezgahta kış ayında da yaz ayında da simit satıyorum” dedi. "Tek isteğim tezgahımın etrafını soğuktan korunacak şekilde yaptırmak” İşini severek yaptığını, kış aylarında biraz zorlandığını anlatan Elife Öztürk, “Çalışıyorum ama kışın az zorlanıyorum. Soğuk gerçekten zor oluyor. Ayaklarım üşüyor, romatizma oldu. Yaş ilerledi, yaş ilerleyince kolay değil soğukta çalışmak ama yapacak bir şey yok. Eşim emekli oldu ama düşük maaştan alıyor. Ben ömrüm yettiğince ekmeğimizi nasıl olsa kazanıyorum. Tek isteğim tezgahımın etrafının soğuktan korunacak şekilde yaptırılması” şeklinde konuştu. Simitçi Elife Öztürk’ün müşterileri ise kendisinden memnun olduklarını ifade etti.
Esenyurt Belediye Başkanı Özer, sokak köpeğini yağmurdan koruyan çocuğu makamında ağırladı
27 Nisan 2024 Cumartesi - 09:21 Esenyurt Belediye Başkanı Özer, sokak köpeğini yağmurdan koruyan çocuğu makamında ağırladı Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, Esenyurt’ta geçtiğimiz günlerde yaşanan sağanak yağış sırasında yanındaki sokak köpeğini yağmurdan ıslanmaması için tahta parçası ile koruyan 10 yaşındaki Ayaz Güney ve ailesini makamında ağırladı. Duyarlı davranışından dolayı küçük Ayaz’a teşekkür eden Başkan Özer, “Hayvan sever, köpeği yağmurdan koruyan güzel, koca yürekli adam” diye konuştu. Esenyurt’ta geçtiğimiz günlerde etkili olan sağanak yağışta,10 yaşındaki Ayaz Güney’in bir köpeği ıslanmaması için tahta parçasıyla koruduğu görüntüler medyada geniş yer bulmuştu. Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer hem küçük Ayaz ile tanışmak hem de duyarlı davranışından dolayı teşekkür etmek ailesiyle birlikte makamında ağırladı. Ayaz ve kardeşleriyle bir araya gelen Başkan Özer, onlara çeşitli hediyeler vererek sokak hayvanlarına gösterdikleri şefkatten dolayı teşekkür etti. “Bu güzel davranış herkese örnek olmalı” Konu ile ilgili konuşan Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, “Hayvan sever, köpeği yağmurdan koruyan güzel, koca yürekli adam. Tebrik ederim seni. Bugün aslında toplumda bir farkındalığı oluşturmak ve büyütmek adına sevgili Ayaz’ı kabul ettim. Bunun da özellikle bilinmesini istedim. İnsanlar ve doğa, İnsanlar ve hayvanlar, bir arada yaşamak zorundadırlar. Bu anlamda hayvanların da insanlar gibi bir takım hakları vardır. Doğanın da aslında sürdürülebilir olması için bir hakka, hukuka tabi olması gerekir. Biz olmasak da doğa ve hayvanlar kendi başlarına yaşamlarını sürdürebilirler. Ama doğa olmazsa biz yaşamımızı kendi başımıza sürdüremeyiz. Hayvanlar aynı zamanda insanların dostlarıdır. Bizim sosyopsikolojik yapımızın daha kuvvetli olması için ihtiyaç duyduğumuz bir çeşit yaşam arkadaşlarımızdır. Bu nedenle onları korumak, kollamak da bizim insani görevimizdir. Hayvanlara karşı işlenen suçlarında bir hukuka bağlanması gerekir. Bu işin bir yanı ama diğer yanı bizim hayvanları sevmemiz, korumamız ve kollamamız gerekir. 10 yaşında bir çocuk olarak yürümüş olduğu sokaktaki bir köpeğin yağmurda ıslandığını görünce onun koca yüreği devreye girer ve bulduğu bir tahta parçasıyla o hayvanı yağmurdan korumaya çalışır. Ben de bunu duyduğumda bu farkındalığı büyütmek adına kendisini tebrik etmek, kucaklamak ve koca yüreğinden öperek ödüllendirmek için buraya davet ettim. Sevgili Ayaz’ın bu güzel davranışının toplumda herkese örnek olmasını diliyorum. Senin yolunun aydınlık ve açık olmasını diliyorum” dedi. “Onu mahallemizde besliyoruz” Kendisini makamında ağırlayan Başkan Özer’e teşekkür eden Ayaz Güney, “Eve giderken yağmur yağıyordu. Köpek çok titriyordu ben de üzüldüm ve tahta parçası koydum köpek üşümesin, ıslanmasın diye. Şimdi onu mahallemize aldık. Besliyoruz” dedi.
Tarihi Gölyazı’da 100 yıllık balık mezadı
27 Nisan 2024 Cumartesi - 09:13 Tarihi Gölyazı’da 100 yıllık balık mezadı Nilüfer ilçesine bağlı Gölyazı köyünde yapılan balık mezadı 100 yıldır aynı yerde düzenleniyor. Uluabat Gölü’nde yakalanan balıklar mezatta en çok parayı verenin oluyor. Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı Gölyazı köyünde her sabah 12.00’de başlayan balık mezadında renkli görüntüler yaşanıyor. Uluabat Gölü’nde balıkçıların tuttuğu taze balıklar 100 yıldır aynı yere dökülerek açık artırmada satılıyor. Yakalanan balıklar sırasıyla yere dökülerek mezatta satışa sunuluyor. Herkesin katılabildiği açık artırmada en yüksek fiyatı veren balıkların sahibi oluyor. Tüccarlar yeni yakalanan balıkları almak için birbirleriyle yarışıyor. Keyifli anların yaşandığı açık artırma her gün aynı saatinde tekrarlanıyor. Her vatandaşın tuttuğu balığı kooperatifin müzayedesinden geçirmesi söyleyen Kooperatif üyesi Hüseyin Aydın, "Su Ürünleri Kooperatifi 1966 yılında kuruldu. 1986 yılına kadar kerevit vardı. Hastalıklar geldi kerevitler öldü. Kerevitler ölünce hepimiz balığa yöneldik. Her vatandaş tutmuş olduğu balığı kooperatifin müzayedesinden geçirmek zorunda. Rüzgar olduğu zaman balıkçılar avlanamıyor. Şu anda sazan balığı yasak diğer balıklar serbest. Günde bazen 1 ton, bazen ise 100 kilo çıkıyor. Balık piyasası da aynı olmaz. Az olduğu zaman daha pahalı, bol olduğu zaman biraz daha uygun olur. Böyle bir düzenimiz var. Müzayede dedelerimizden kalma. Daha önceden kooperatif yoktu balıklar muhtarlık nezdinde satılıyordu. Muhtarlığa rüsum kesiliyordu geri kalanı balıkçıya veriliyor” dedi. Bu sene balık fiyatlarının yüksek olduğunu belirten Hasan Dikmeoğlu, “Doğduğumdan beri balıkçıyım. Şimdi de esnaflık yapıyorum. Balığı köyde ve pazarda satıyorum. Turna, sazan, İsrail balığı ve arada yayın balığı çıkıyor. Uluabat Gölü’nde çok güzel balıklarımız var. Turnalar bu yıl ortalama 200 TL’den satılıyor” şeklinde konuştu.
Mobilya ustası atık malzemelerden yaptığı salı Asi Nehri’yle buluşturdu
27 Nisan 2024 Cumartesi - 09:09 Mobilya ustası atık malzemelerden yaptığı salı Asi Nehri’yle buluşturdu Hatay’da yaşayan mobilya ustası Hidayet Yeniocak, atık malzemelerden 10 günlük sürede yaptığı salı ’macera heveslisiyim’ diyerek Asi Nehri’yle buluşturdu. Defne ilçesinde mobilyacılık yapan 56 yaşındaki Hidayet Yeniocak, 5 yıldır aklında olan hayalini gerçekleştirdi. Mobilya ustası Yeniocak, ailesinin karşı çıkmasına rağmen 10 günlük sürede atık malzemelerden yaptığı salı Asi Nehri’yle buluşturdu. Salda kullandığı fıçılarla batmayı önleyen Yeniocak, "Macera hevesliyim" diyerek başladığı yolculuğu sorunsuz olarak tamamlamayı başardı. “Sal devrilir diye düşündüm ve fıçı kullandım” Asi Nehri’nin dalgalı olduğunu bilerek fıçı kullandığını belirten Yeniocak, “Macera heveslisiyim, değişik şeyler yapmayı seviyorum. El yapımı bir sal yaptım. Şimdi geldim, Asi Nehri’ne bırakıp direkt yolculuğa çıkacağım. Sal devrilir diye düşündüm ve fıçı kullandım. Asi çalkalandığı için devrilir diye düşündüm, fıçılar devrilmez ve su yüzeyinde kalır. Bu şekilde Asi’ye indireceğim ve binip gideceğim” dedi. “Eşime ve çocuklarıma söz ettim ama hoş karşılamadılar” Ailesinin sal ile yapacağı yolculuğu olumlu karşılamadığını belirten Yeniocak, “Bu plan benim hayalimde 4-5 yıldır vardı. Ama bu seneye kısmet oldu. Atık malzemeler kulandım ve sağlam olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle batmayacağını ve eğlenceli olacağını düşünüyorum. 10 günde yaptım. Eşime ve çocuklarıma söz ettim ama hoş karşılamadılar. Çekindiler, ben de heyecanımı yaşayacağım dedim ve çok heyecanlıyım” ifadelerini kullandı.
Mobilya ustası atık malzemelerden yaptığı salı Asi Nehri’yle buluşturdu
27 Nisan 2024 Cumartesi - 09:07 Mobilya ustası atık malzemelerden yaptığı salı Asi Nehri’yle buluşturdu Hatay’da yaşayan mobilya ustası Hidayet Yeniocak, atık malzemelerden 10 günlük sürede yaptığı salı ‘Macera heveslisiyim’ diyerek Asi Nehri’yle buluşturdu. Defne ilçesinde mobilyacılık yapan 56 yaşındaki Hidayet Yeniocak, 5 yıldır aklında olan hayalini gerçekleştirdi. Mobilya ustası Yeniocak, ailesinin karşı çıkmasına rağmen 10 gün sürede atık malzemelerden yaptığı salı Asi Nehri’yle buluşturdu. Salda kullandığı fıçılarla batmayı önleyen Yeniocak, ‘Macera hevesliyim’ diyerek başladığı yolculuğu sorunsuz olarak tamamlamayı başardı. “Sal devrilir diye düşündüm ve fıçı kullandım” Asi Nehri’nin dalgalı olduğunu bilerek fıçı kullandığını belirten Yeniocak, “Macera heveslisiyim, değişik şeyler yapmayı seviyorum. El yapımı bir sal yaptım. Şimdi geldim, Asi Nehri’ne bırakıp direk yolculuğa çıkacağım. Sal devrilir diye düşündüm ve fıçı kullandım. Asi çalkalandığı için devrilir diye düşündüm, fıçılar devrilmez ve su yüzeyinde kalır. Bu şekilde Asi’ye indireceğim ve binip gideceğim” dedi. “Eşime ve çocuklarıma söz ettim ama hoş karşılamadılar” Ailesinin sal ile yapacağı yolculuğu olumlu karşılamadığını belirten Yeniocak, “Bu plan benim hayalimde 4-5 yıldır vardı. Ama bu seneye kısmet oldu. Atık malzemeler kulandım ve sağlam olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle batmayacağını ve eğlenceli olacağını düşünüyorum. 10 günde yaptım. Eşime ve çocuklarıma söz ettim ama hoş karşılamadılar. Çekindiler, bende heyecanımı yaşayacağım dedim ve çok heyecanlıyım” ifadelerini kullandı. (VK-
Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi
27 Nisan 2024 Cumartesi - 01:29 Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.