POLİTİKA - 10 Mart 2023 Cuma 19:40

Bakan Kurum II. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısında alınan kararları açıkladı

A
A
A
Bakan Kurum II. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısında alınan kararları açıkladı

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Gaziantep’te düzenlenen II. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısı sonrası alınan kararları ve yapılacak çalışmaları açıkladı. Şehirlerin yeniden ihya ve inşası için faaliyet alanları belirlenen 13 kurul oluşturduklarını belirten Bakan Kurum, daha önceki afetlerde olduğu gibi bu afette de milletin yanında olmaya devam edeceklerini söyledi.

II. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum başkanlığında bilim adamları, akademisyenler, inşaat mühendisleri, jeolog, sosyolog, mimar, kentsel dönüşüm, atık yönetimi, iklim ve iletişim uzmanlarının katılımıyla Gaziantep Afet Koordinasyon İl Müdürlüğü’nde yapıldı. Türkiye'de şehirlerin afetlere daha hazırlıklı ve dirençli hale getirilmesi için yapılan II. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısının ardından alınan kararlar ile atılacak adımları Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum açıkladı.

“Şehirlerimizin yeniden ihyası, ayağa kaldırılması, korunması ve geleceğe taşınması için toplandık”

Toplantının ardından basın açıklaması yapan Bakan Kurum, “Sözlerimin hemen başında Kahramanmaraş merkezli meydana gelen asrın felaketinde hayatını kaybeden 46 bin 104 kardeşimize Allah’tan rahmet, aziz milletimize başsağlığı diliyorum. ‘Yeni acılar yaşanmasın’ diyerek Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın aziz milletimize ilan ettiği Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli çerçevesinde afetin derin yaralar açtığı şehirlerimizden biri olan Gaziantep’imizdeyiz. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı toplantımızın ilkini geçtiğimiz hafta İstanbul’umuzda gerçekleştirmiştik. Bugün de şehirlerimizin yeniden ihyası, ayağa kaldırılması, korunması ve geleceğe taşınması adına önemli sonuçlara vesile olacağına inandığımız toplantımızın ikincisini Gaziantep’imizde yaptık. İstişarelerde bulunduk, çok önemli kararlar aldık, buradaki hocalarımızın uzmanlık alanlarına göre 13 kurulumuzun üyelerini hep birlikte belirledik” dedi.

“Depremin ilk anından itibaren devletimiz sahada, milletimizin yanında”

Yaşanan felaketin 11 ilde 14 milyon insanı doğrudan etkilediğini ifaden eden Bakan Kurum, “Asrın felaketi 11 ilimizi, 14 milyon insanımızı doğrudan etkiledi. Depremin ilk anından itibaren devletimiz sahada, milletimizin yanında. Arama kurtarma çalışmalarından insani yardım çalışmalarına, sağlık çalışmalarından tahliye süreçlerine kadar vatandaşlarımızın her türlü ihtiyacına karşılık verdik, vermeye de devam ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bölgeye koordinatör Bakanlarımız yönlendirildi. Valilerimiz görevlendirildi. AFAD’ımızın koordinasyonunda bir seferberlik anlayışıyla tüm kurumlarımızla çalışmalarımızı yürüttük, yürütmeye devam ediyoruz. Gece gündüz demeden arama kurtarma, ilk yardım, giyim, barınma, çadır, yiyecek yardımlarını kardeşlerimize ulaştırdık. Arama kurtarmanın yanında insani yardım, sağlık hizmetleri ve eş zamanlı olarak hasar tespit çalışmalarına başladık. Gerek prefabrik, çelik, konteyner gerekse yığma malzemelerden oluşan konteyner kentlerimizin kurulumunu da tüm illerimizde yürütüyoruz. Yine AFAD koordinasyonumuzda tüm illerimizde eş zamanlı olarak enkaz kaldırma çalışmalarımız devam ediyor. Deprem bölgesinde tüm çevresel tedbirleri alarak çıkan malzemelerin tamamını geri dönüştürerek ekonomimize kazandırıyoruz. Bununla beraber bilimin ışığında kadim şehirlerimizin yeniden ihya ve inşa süreçlerini başlattık. Bu noktada çalışmalarımızın her aşamasını bilim insanlarımızın katkılarıyla yürütüyoruz” ifadelerini kullandı.

“821 bin 302 bağımsız bölüm olan 279 bin 632 bina yıkık, acil yıkılacak, ağır ve orta hasarlı”

Afetin ardından hasar tespit, fay hattı tespit, fay kırıkları tespit ve kalıcı konut çalışmalarının devam ettiğini de aktaran Bakan Kurum, “Hasar yoğunluğuna bakıyoruz. Mikro bölgeleme çalışmalarıyla, jeolojik etütlerle sağlam zeminleri tespit ediyoruz. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğümüz ve Enerji Bakanlığımız ile birlikte yürüttüğümüz çalışmalarla fay hatlarını, fay kırıklarını tespit ediyor; sıvılaşma haritasını çıkararak bu verileri dijital ortama aktarıyoruz. Yine binaların yıkım sebeplerini de bu veri bankamıza işliyoruz. Yine hasar tespit çalışmalarını Bakanlığımızın 7 bin 300 uzman personeliyle tamamen bilimsel esaslara göre sürdürüyoruz. Deprem bölgesindeki illerimizde 5 milyon 4 bin 875 bağımsız bölümden oluşan 1 milyon 706 bin 589 binada inceleme yaptık. Bunlardan içerisinde 821 bin 302 bağımsız bölüm olan 279 bin 632 binanın yıkık, acil yıkılacak, ağır ve orta hasarlı olduğunu tespit ettik” dedi.

“Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Osmaniye ve Kilis'te hasar tespiti tamamlandı”

Deprem bölgesindeki bazı illerde hasar tespit çalışmalarının tamamlandığını, kalan illerde ise yüzde 90 seviyelerine ulaşıldığını söyleyen Bakan Kurum, “Şu an itibarıyla Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Osmaniye ve Kilis olmak üzere 5 ilimizde hasar tespit çalışmalarımızı tamamladık. Diğer illerimizde de yüzde 90 seviyelerindeyiz. İnşallah birkaç gün içerisinde bu illerimizdeki hasar tespit çalışmalarımızı da tamamlayacağız” ifadelerine yer verdi.

"Yıkılan binaların yüzde 96.7’si 99 öncesi inşa edilen yapılar"

Yıkılan binaların yüzde 96.7’sinin 1999 öncesi yapılan binalar olduğunun belirlendiğini açıklayan Kurum, “Tabii hasar tespitlere baktığımızda yıkılan binaların yüzde 96.7’sinin 99 öncesi inşa edilen yapılar olduğunu görüyoruz. 2002’de yapılan yönetmelikteki güncellemeler ve yapı denetim sistemindeki düzenlemeler çerçevesinde yıkılan binaların sadece yüzde 3.3’ünün 99 sonrasında inşa edildiğini belirledik. Yapı denetime tabi tutulmayan, fay hatlarına yakın mesafede olan, zemindeki sıvılaşma dikkate alınmadan inşa edilen yapıların ne yazık ki bu depremde yıkıldığına şahit olduk. Bu anlamda bir daha böylesi acılar yaşanmasın diye ülkemizin akademik birikimini, hocalarımızın katkılarıyla seferber etmiş durumdayız” şeklinde konuştu.

“Amacımız şehirlerimizi tarihiyle, kültürüyle, demografisiyle, sanayisiyle, altyapısıyla bir bütün olarak ayağa kaldırmak”

Depremlerin ardından şehirlerin yeniden ihyası ve inşası için hemen çalışmalara başlandığını ifade eden Bakan Kurum, “Kahramanmaraş depremlerinin ilk anından itibaren yürüttüğümüz çalışmalarda üniversitelerimizden siz kıymetli hocalarımızın; bilgisinden, birikiminden, tecrübesinden devletimiz ve milletimiz için istifade ettik. Bundan sonra da şehirlerimizin yeniden ihya ve inşası için yürüteceğimiz tüm çalışmalarda aynı anlayışla hareket ediyoruz. Amacımız; şehirlerimizi tarihiyle, kültürüyle, demografisiyle, sanayisiyle, altyapısıyla bir bütün olarak ayağa kaldırmaktır. Gayemiz 11 ilimizi yeniden inşa ederken başta deprem olmak üzere coğrafyamızın ve iklim krizinin sebep olabileceği sel, yangın gibi bütün afetlere karşı şehirlerimizi daha dirençli hale getirmektir. Şehirlerimizin özgün kimliklerini koruyup onları dirençli hale getirmenin yolu da hiç şüphesiz bilim insanlarımızın destekleriyle, sahadaki çalışmalarıyla mümkündür. Bugüne kadar olduğu gibi 11 ilimiz için, 81 şehrimizin tamamı için bilim insanlarımızla birlikte hareket etmenin gayreti içerisinde oluyoruz” dedi.

“Şehirlerin yeniden ihya ve inşası için faaliyet alanları belirlenen kurullar oluşturduk”

Şehirlerin yeniden ihya ve inşası için faaliyet alanları belirlenen kurullar oluşturduklarını duyuran Bakan Murat Kurum, ”Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli çerçevesinde ilk toplantımızda şehirlerimizi afetlere karşı dirençli hale getirmek için belirlenecek esasları hazırlamak üzere alt komisyonlarımızın kurulmasını kararlaştırmıştık. Bugün de kıymetli hocalarımızla istişare ettik, çok önemli kararlar aldık, faaliyet alanlarını belirlediğimiz kurullarımızı hep birlikte oluşturduk. Ben bu anlamda kurullarımızdan, çalışma alanları ve gerekçelerinden şöyle kısaca bahsetmek istiyorum. Her bir kurulumuzu oluştururken afet yönetim sürecini bir bütün olarak ele almaya gayret ettik. Kurullarımızın görev alanlarını, risk yönetimi ve kriz yönetimi aşamalarını dikkate alarak belirledik. Bu kurullarımızda jeolojiden jeofiziğe, şehir bölge planlamadan inşaat mühendisliğine, mimarlıktan tarihe, hukuktan sosyolojiye, iktisattan afet yönetimine kadar birçok alanda bilim insanlarımız, hocalarımız yer almaktadır. Bu kurullarımız, devletimizin tüm kademelerinde görev yapan bürokratlarımız ve hocalarımızla beraber ülkemizin afetlerle mücadele konusunda izleyeceği yol haritasını oluşturacak. Artık her bir kurulumuz sahada bizzat çalışmalarını yürüterek 11 ilimiz başta olmak üzere 81 şehrimizin tamamında dirençli şehirler çalışmamıza katkı sağlayacak" dedi.

Yeniden ihya ve inşa için 13 kurul oluşturuldu

Toplantıda oluşturulan kurulları ve çalışma alanlarını açıklayan Bakan Kurum, “Şimdi müsaadenizle gerek 11 ilimizi gerekse tüm şehirlerimizi afetlere karşı dirençli hale getirecek her bir kurulumuz hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum. 1. Destek Hizmetleri ve Sosyal Politikalar Kurulu: Afetler meydana geldikten sonra yürütülmesi gereken en önemli hizmetlerin başında hiç şüphesiz arama-kurtarma, ilk yardım, gıda ve geçici barınma hizmetleri gelmektedir. Bu süreç afet yönetimi açısından oldukça kritiktir. Büyük bir iş birliği ve koordinasyon gerektirir. Böylece bu kurulumuz AFAD’ımızla birlikte afetlere müdahale kapasitemizi geliştirme konusunda önemli bir rol üstlenecek. 2. Deprem ve Yer Bilimleri Kurulu: Bu kurulumuz aktif fay hatları üzerinde yer alan ülkemizin yer bilimleri açısından incelenmesini, yerleşime uygun olup olmadığının tespitini, zeminin depremlere karşı sağlam, güvenli ve hazırlıklı olup olmadığını belirleyecek. 3. Hasar Tespit Kurulu: Ülkemizdeki tüm yapı stoğunun afetlere karşı dayanıklı olup olmadığının tespitini, afetin meydana geldiği bölgelerdeki hasar tespit çalışmalarının risk yönetim sürecine uygun bir şekilde yürütülmesi konusundaki stratejileri belirleyecek. 4. Enkaz ve Atık Yönetimi Kurulu: Afet sonrasında başta yıkıntı atıkları olmak üzere çok sayıda atık türü ortaya çıkmaktadır. Bu atıkların insan ve çevre sağlığına zarar vermeyecek şekilde imha edilmesi ve geri dönüşüme tabi tutulması konusunda çalışmalar yürütecek. 5. Şehirleri İnşa ve İhya Kurulu: Afetle birlikte şehirlerimizde meydana gelen tahribatı giderecek, TOKİ’mizle geçici ve kalıcı konutlar yapacak, şehirlerimizin yeniden inşası için gerekli olan bilimsel çalışmaları yürütecek. 6. Kentsel ve Kırsal Dönüşüm Kurulu: Dirençli şehirlerin inşası yolunda kentsel dönüşüm stratejilerini her şehrin kendi kimliğine göre belirleyerek; şehirlerin özgün kimliklerini koruyacak çalışmalar yapacak. 7. Mekânsal Planlama Kurulu: Afetlere duyarlı planlama yaklaşımlarının geliştirilmesine, yeni şehircilik çalışmalarında planlama sürecinin bir bütün olarak değerlendirilmesine, Türkiye Mekânsal Stratejik Planı çalışmalarına katkı sağlayacak. 8. Yeni Yapı Teknolojileri Kurulu: Afet riskli bölgelerdeki konutlar başta olmak üzere tüm yapıların yeni yapı teknolojileri ışığında sağlam ve güvenli bir şekilde inşa edilmesini sağlayacak. 9. Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Akıllı Şehirler Kurulu: Depremden zarar gören illerimizin yeniden inşa ve ihya sürecinde teknolojinin bütün imkanlarını dijital ortamda sahaya yansıtacak, şehirlerimizde akıllı teknolojilerin daha etkin kullanılmasını sağlayacak. 10. İklim Dostu Yeşil Dönüşüm Kurulu: Afet bölgesindeki yeni şehircilik çalışmalarımızı iklim dostu yeşil dönüşüm vizyonu çerçevesinde hayata geçirecek, bütün şehirlerimizi iklim krizine karşı dirençli hale getirecek. 11. Kentsel ve Kırsal Altyapı Kurulu: Deprem bölgesinde ulaşımdan kanalizasyona, içme suyundan enerjiye kadar tüm altyapı çalışmalarını tamamlayacak. Bunun yanı sıra tüm yerleşim yerlerimizin altyapısını afetlere dirençli hale getirecek. 12. Tarihi ve Kültürel Miras Kurulu: Afet sonrasında kadim şehircilik geleneklerimizi temsil eden, istiklal mücadelemizin öncü şehirleri başta olmak üzere sahip olduğumuz tarihi ve kültürel zenginlikleri ecdadımızın aziz hatırasına sadık kalarak ihya edecek, şehirlerimizi kendi değerleriyle ayağa kaldıracak. 13. Kriz Yönetimi ve İletişim Kurulu: Afet sürecinde kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini, etkin iletişim kanallarının kurulmasını, kriz yönetim sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesini sağlayacaktır. Tüm kurullarımızın yapacakları çalışmalar hayırlı, uğurlu olsun” diye konuştu.

"Daha önceki afetlerde olduğu gibi bu afette de devlet olarak milletin yanında olmaya devam edeceğiz"

Bakan Kurum, konuşmasının son kısmında Türkiye’nin bir afet ülkesi olduğunun unutulmaması gerektiğini belirterek, daha önceki afetlerde olduğu gibi bu afette de devlet olarak milletin yanında olmaya devam edeceklerini aktardı. Bakan Kurum, “Türkiye bir afet ülkesidir. Bugün ülkemiz aktif fay hatları üzerinde bulunuyor. Bu yüzden depremi her zaman bir milli güvenlik meselesi olarak gördük. Elâzığ, Malatya, İzmir ve en son Kahramanmaraş merkezli yaşadığımız depremlerde bunu bir kez daha gördük. Yine iklim krizinin olumsuz sonuçlarıyla her geçen gün daha fazla yüzleşmek zorunda kalıyoruz. İşte Marmara Denizindeki müsilaj, Sinop, Kastamonu ve Bartın’daki sel felaketleri, Antalya ve Muğla’da meydana gelen yangınlar. Hiç şüphesiz biz ülkemizin taşıdığı deprem ve afet risklerini biliyoruz. Bu doğrultuda tüm tedbirlerimizi bilimin ışığında hayata geçiriyor, çalışmalarımızı bu çerçevede yürütüyoruz. Cumhurbaşkanımızın 2012 yılında ‘Bedeli ne olursa olsun’ diyerek başlattığı kentsel dönüşüm çalışmalarıyla birlikte bugüne kadar 3.3 milyon konutumuzun dönüşümünü yerinde, gönüllü ve hızlı bir şekilde gerçekleştirdik. TOKİ’miz eliyle 1.2 milyon güvenli konut üreterek ülkemizin sağlıklı yapı stoğunu güçlendirdik. Bu çalışmalarla, etkin yapı denetim sistemiyle, deprem yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle birlikte 6.6 milyon ev ve iş yerinin denetimini tamamladık. Böylece nüfusumuzun yüzde 65’ini güvenli yaşam alanlarına kavuşturduk. Yine Elâzığ, İzmir depremlerinde; Kastamonu, Sinop ve Bartın’daki sellerde, Antalya ve Muğla’daki yangınlarda vatandaşlarımızın yanında olduk. 45 bini aşkın afet konutumuzu ve köy evimizi sağlam ve afetlere dirençli bir şekilde inşa ederek afetzede vatandaşlarımıza teslim ettik. Yine afetten etkilenen 11 ilimizde bugüne kadar inşa ettiğimiz 133 bin 759 TOKİ konutlarımızın hiçbiri yıkılmadı. Biz bütün bu çalışmalarımızı bilimden aldığımız güçle, bilim insanlarımızın katkılarıyla gerçekleştirdik. İşte bugün de aynı hassasiyetle, aynı anlayışla hocalarımızla beraber yol yürüyoruz. İnşallah çalışma kurullarından çıkan sonuçları adım adım sahada uygulayacağız. Şehirlerimizi ihya edecek, afetlere karşı dirençli hale getireceğiz. Evlatlarımıza, çocuklarımıza, yavrularımıza güvenli ve kimlikli şehirleri miras bırakacağız. Ben bu anlamda bu uzun soluklu süreçte bizlerden, şehirlerimizden katkılarını esirgemeyen hocalarımıza şükranlarımı sunuyor, kurullarımızın hayırlı olmasını diliyor, bilim insanlarımıza çalışmalarında başarılar diliyorum” diye konuştu.

Said Vakkas Yağcı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Esenler’de sanal bahis şebekesine operasyon: 5 gözaltı İstanbul’un Esenler ilçesinde yasa dışı sanal bahis soruşturmasıyla ilgili düzenlenen operasyonda 5 şüphelinin yakalandığı bildirildi. Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, yasadışı sanal bahis suçunun önlenmesine yönelik ilçede yeni bir çalışma yürüttü. Savcılık talimatıyla harekete geçen polis, Çınar Mahallesi’ndeki bir ikamet adresinde yasadışı bahis oynatıldığını belirledi. Yürütülen soruşturma çerçevesinde söz konusu adresi yakın takibe alan emniyet ekipleri, teknik ve fiziki takibin ardından önceki gün operasyon için düğmeye bastı. Hafta başında saat 16.30’da belirlenen adrese baskın yapıldı, evde ilk etapta U.K., E.A., A.O.D. ve K.K. isimli şüpheliler yakalandı. Evde kapsamlı arama yapan polis, yasadışı bahis suçunda kullanılan 2 dizüstü bilgisayar, 6 cep telefonu, farklı GSM operatörlere ait çok sayıda sim kartı, bol sayıda banka hesabı ve bir balistik yelek ele geçirildi. Soruşturmaya ilişkin çalışmalarını sürdüren polis, operasyonun devamında; çelik yeleğin U.K. isimli bir kişiye ait olduğu, şüphelinin aynı sokakta bulunan başka bir ikamet adresinde yaşadığı anlaşıldı. Söz konusu eve yönelik aynı gün yapılan baskında A.B. adlı bir kişi daha yakalanarak gözaltına alındı. Yapılan aramalarda 1 makinalı tabanca, 2 normal tabanca, 1 çelik yelek ve bu silahlara ait 118 mermi ele geçirildi. Gözaltına alınan şüpheliler sorgulanmak üzere Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Burada ifadeleri alınan şüphelilere yönelik yapılan geriye dönük GBT sorgularında, bundan önce çok sayıda suç kayıtları ortaya çıktı. Yakalanan ve ifade işlemleri sona eren yasadışı sanal bahis şebekesi üyeleri, dün mahkemeye çıkarıldı. Mahkemeye sevk edilen U.K., E.A., A.O.D. ve K.K. isimli kuşkulular hakkında adli kontrol hükümleri uygulanarak salıverildi. A.B. isimli şüphelinin ise tutuklanarak cezaevine gönderildiği belirtildi.
Erzurum Erzurum’da ‘Sahnede parlayan küçük yıldızlar projesi’ Erzurum Valiliği koordinesinde Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ve Erzurum Devlet Tiyatrosu iş birliği ile ‘’Sahnede Parlayan Küçük Yıldızlar Projesi’’ kapsamında devlet korumasındaki çocuklar tarafından "Şair Evlenmesi" isimli tiyatro gösterisi sahnelenecek. "Şair Evlenmesi" isimli tiyatro gösterisi Erzurum Devlet Tiyatrosunda 12 Mayıs’ta gösterime sunulacak. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Hasan Aykut konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Erzurum Valiliğimizin himayesinde, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğümüz ile Erzurum Devlet Tiyatrosu Bölge Müdürlüğünün iş birliği çerçevesinde, korunma ve bakım altındaki çocuklarımızın sanatsal yeteneklerini keşfetmeleri ve kişisel gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla bu önemli projeye imza atmışlardır. İl Müdürümüz Hasan Aykut ve Erzurum Devlet Tiyatrosu Bölge Müdürü Sezai Yılmaz’ın girişimleriyle hayata geçirilen bu proje, çocuklarımızın sanata yönelimlerini sağlama, öz güvenlerini artırma ve topluma katılımlarını güçlendirme amacı gütmektedir. Projemiz kapsamında, tiyatro eğitimi alan korunma ve bakım altındaki 18 çocuğumuz, Özlem Sak ve Özlem Aksu’nun yönetmenliğinde, Sezai Yılmaz ve Ergenekon Cem’in proje koordinatörlüğünde sahne alacaklardır. Çocuklarımızın sergileyeceği "Şair Evlenmesi" adlı tiyatro oyunu, 12 Mayıs 2024 Pazar günü saat 15:00’te Erzurum Devlet Tiyatrosu’nda tiyatro severlerle buluşacaktır.” Çocukların sosyalleşmesi için sanatsal faaliyetlerin önemine değinen Aykut, ‘"Sahnede Parlayan Küçük Yıldızlar Projesi’nde, çocuklarımızın sanatsal yönlerini geliştirerek, onların sosyal becerilerini ve kendilerine olan inançlarını pekiştirme, duygusal ve bilişsel becerilerini destekleme ve topluma olan katılımlarını da teşvik etme şansı vermektedir. Bu kapsamda, Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü olarak çocuklarımızın bu sanatsal yolculuğunda onlara rehberlik ederek, çocuklarımızın her alanda gelişimini desteklemeye ve onlara sanatın gücüyle dokunmaya devam edeceğiz. Hedefimiz, toplumumuzun küçük bireylerinin büyük başarılarını kutlamak üzere Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız koordinesinde büyük şehirlerimizde de turneler düzenleyerek çocuklarımızın yaptıkları çalışmaların rol model olmalarına, sanatsal etkinliklere katılımına ve sanata yönelimlerinin arttırılmasına fırsat sağlayacaktır’’ dedi.
İstanbul Osmanlı, Topkapı Sarayı’nda 4 asır sergiledi: Cumhuriyetin ilk döneminde 24 yıl boyunca ahırda tutuldu Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinin ardından İstanbul’a getirilen, ‘mukaddes emanetlerin’, 1926 senesinde devlet adamları tarafından Topkapı Sarayı’nın ahır bölümüne konulduğu iddia edildi. Aynı devlet adamlarının Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) hırkasını giyerek alay ettiğini öne süren Kültür Tarihçisi İbrahim Ethem Gönen, “Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) Hırka-i Saadeti’ni yerinden çıkartıp maalesef üzerlerine giyiniyorlar. Ve akabinde de alaycı bir şekilde ‘Ne kadar da cüsseli adammış’ deme gafletinde bulunuyorlar. Daha sonra oradaki kutlu emanetleri Hırka-i Saadet Dairesi’nden, Topkapı Sarayı’nın ahırlarının bulunmuş olduğu yere naklediyorlar. 1950 yılında Demokrat Parti iktidar olduğunda Adnan Menderes, ahır kısmında bulunan kutlu emanetleri sırtına yükleyip tekrar yerine getiriyor” dedi. Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) mukaddes emanetleri, Yavuz Sultan Selim tarafından 1517 yılında İstanbul’a getirildi. 9. Osmanlı Padişahı ve 88. İslam halifesi Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethettikten sonra kutsal emanetlerin yerini öğrendi. 40 hafız ve 40 kır atla mukaddes emanetleri alan Yavuz Sultan Selim Han, Kuran-ı Kerim tilavetleriyle emanetleri getirerek Topkapı Sarayı’nda önceden hazırlanan Hırka-i Saat Dairesi’ne yerleştirdi. Osmanlı Cihan Devleti padişahları ve sakinleri mukaddes emanetlere hürmet ederek özellikle Ramazan-ı Şerif’in 15. günlerinde ziyaret etti. Topkapı Sarayı’nda 405 yıl 7 ay 9 gün okunan Kuran-ı Kerim, 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılmasına kadar devam etti. 1926 yılında ise Topkapı Sarayı’nı ziyaret eden devlet adamlarının, Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) mukaddes emanetlerini sarayın ahır bölümüne taşıdıkları iddia edildi. Recep Şükrü Apuhan’ın yazmış olduğu ‘Öteki Menderes’ kitabında, Merhum Başbakan Adnan Menderes’in arkadaşı Gıyasettin Emre’nin hatıraları yer alıyor. Kitabın 31. sayfasında, “1926’da devlet büyükleri mübarek emanetleri görmek istiyorlar. Daireye giriyorlar, Peygamberimizin hırkasını giyiyorlar, amma da cüsseli adammış diyorlar, alay ediyorlar. Mübarek emanetleri Topkapı Sarayı’nın ahır kısmına naklediyorlar. 24 sene boyunca bu mübarek emanetleri ahırda duruyor” yazıyor. Ardından 1950 yılında Demokrat Parti iktidar olunca Adnan Menderes’in Topkapı Sarayı’nı ziyaret ettiği, mukaddes emanetlerin ahır bölümünde saklandığını öğrenince çok üzüldüğünü ve emanetleri sırtına yükleyip tekrar yerine getirdiği anlatılıyor. “Mısır’ı fethettiğinde yaptığı ilk hizmetler kutlu emanetlerin nerede muhafaza edildiğini öğrenmek oluyor” Peygamber Efendimize (Sallallahü aleyhi ve sellem) ait mukaddes emanetlerin İstanbul’a getirilişini anlatan Kültür Tarihçisi ve İttifak Gazetesi Yazarı İbrahim Ethem Gönen, “Kutlu emanetlerin İstanbul’a getiriliş hikayesi, miladi takvimin 1517’yi gösterdiği yıllara dayanır. 9. Osmanlı Padişahı, Mısır’ı fethettikten sonra da 88. İslam halifesi unvanını kazanan Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethettiğinde yaptığı ilk hizmetlerden birisi de kutlu emanetlerin nerede muhafaza edildiğini öğrenmek oluyor. O dönem ve hala Mısır’da, Hz. Ali Efendimizin kerimelerinin metfun olduğu bir cami var. Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) ve Peygamber Efendimizin yol arkadaşlar olan sahabelerin kutlu emanetleri o caminin müştemilatında muhafaza ediliyor. Daha sonra Yavuz Sultan Selim Han bu emanetlerin İstanbul’a getirilmesini murat ediyor. Beraberinde bulunan 40 hafız, beyaz elbiseler giyiyorlar. Ve kutlu emanetler bu 40 hafızın Kuran-ı Kerim tilavetleriyle birlikte ilerleyen 40 kır attan meydana gelen bir kervanda 4 atın üzerine yerleştiriyorlar. Ve İstanbul’a kadar Kuran-ı Kerim tilavetleriyle birlikte geliyor” dedi. “Tamı tamına 405 yıl 7 ay 9 gün boyunca Kuran-ı Kerim okunuyor” Yavuz Sultan Selim Han’ın mukaddes emanetler için hazırlık yaptırdığını söyleyen Gönen, "Osmanlı Cihan Devleti’nin yönetim mahalli Topkapı Sarayı’nda özel bir daire hazırlanıyor. Bu dairenin ismi de Hırka-i Saadet Dairesi olarak isimlendiriliyor. Kutlu emanetlerden biri Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’nde bulunan Kaside-i Bürde Müellifi Kab Bin Züher Hazretlerinin emanetinde bulunan Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) hırkasıdır. Topkapı Sarayı’nda hala Hırka-i Saadet Dairesi’nde muhafaza edilmektedir. Diğeri de Veysel Karani hazretlerine Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) hediye olarak göndermiş olduğu Fatih’teki Hırka-i Şerif Camii’nde muhafaza edilen Hırka-i Şerif’tir. Bu kutlu emanetler İstanbul’a getirildikten sonra Osmanlı Cihan devleti sakinleri başta padişah ve saray erkanı, kemali edep ve hürmetle özellikle Ramazan-ı Şerif’in 15. günlerinde Hırka-i Saadet Dairesi’ni ziyaret ederek Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) hırkasına yüzlerini bir adım öte gönüllerini sürüyorlar. Bu keyif 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılmasıyla birlikte Osmanlı padişahlarının yurt dışına sürülmesini gerektiren kanuna kadar orada tamı tamına 405 yıl 7 ay 9 gün boyunca Kuran-ı Kerim okunuyor. Bu tarihten sonra Topkapı Sarayı’nda, Osmanlı payitahtında Kuran-ı Kerim tilaveti maalesef kesiliyor” ifadelerini kullandı. “Hırka-i Saadet Dairesi’ndeki emanetleri Topkapı Sarayı’nın ahırlarının bulunduğu yere naklettiler” Muş Milletvekili Gıyasettin Emre’nin hatıralarında yer alan olayı anlatan Gönen, “1926 yılına geldiğimizde, Adnan Menderes’in yol arkadaşlarından Muş Milletvekili Gıyasettin Emre çok yakınında bulunuyordu. Onun halk nezdinde pek bilinmeyen manevi yönlerine de şahit oluyor. Bu manevi yönlerinden ve Gıyasettin Emre’nin hatıralarından ve günlüklerinden yola çıkarak Recep Şükrü Apuhan’ın yazmış olduğu ‘Öteki Menderes’ isimli bir kitap var. Bu kitabın 31 sayfasında, 1926 yılında dönemin devlet büyüklerinin, bunların kimler olduğundan bahsetmiyor. Devlet büyüklerinin şeklinde çoğul bir ifade kullandığından biz burada bir heyetten söz edebiliriz. Bu heyet Topkapı Sarayı’na gidiyor ve ‘Kutsal emanetler nerede?’ diye soruyorlar. Yerini bulduklarında da Kab Bin Züher hazretlerinin emanetinde bulunan Topkapı Sarayı’nda gümüş muhafaza sandığı içerisinde bulunan Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) Hırka-i Saadeti’ni yerinden çıkartıp maalesef üzerlerine giyiniyorlar. Ve akabinde de alaycı bir şekilde ‘Ne kadar da cüsseli adammış’ deme gafletinde bulunuyorlar. Daha sonra oradaki kutlu emanetleri Hırka-i Saadet Dairesi’nden, Topkapı Sarayı’nın ahırlarının bulunmuş olduğu yere naklediyorlar. Orada uzunca bir müddet kutlu emanetler kaldıktan sonra 1950 yılında Demokrat Parti iktidar olduğunda Adnan Menderes, Eylül ayında Topkapı Sarayı’na geliyor. Kutlu emanetlerin yerini soruyor. Önce Yavuz Sultan Selim’in yaptığı gibi 2 rekat namaz kılıyor. Daha sonra bu kutlu emanetlerin ahır bölümünde saklandığını öğrendikten sonra tabii ki çok üzülüyor. Beraberindeki Başbakanlık heyetiyle birlikte ahır kısmında bulunan kutlu emanetleri sırtına yükleyip tekrar yerine getiriyor. Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) Hırka-i Saadeti’ni gümüş sanduka üzerinden öpüyor ve kokluyor. Adnan Menderes’in böyle bir hizmeti bulunuyor. 1991 yılına gelindiğinde dönemin Başbakanı Turgut Özal Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’nde tekrar Kuran-ı Kerim okuma geleneğini başlatıyor. Kendilerine rahmet olsun” şeklinde konuştu.
Kocaeli Türkiye nüfusunun yüzde 2,1’i taşıyıcı, en çok bu bölgede görülüyor Ülkemizde en çok Antalya, Antakya, Mersin gibi bölgelerde görülen Talasemi’yi Türkiye nüfusunun yüzde 2,1’i taşıyor. Kocaeli Şehir Hastanesi Hematoloji Hekimi Uzm. Dr. Beytullah Altınkaynak, Talasemi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Akdeniz Anemisi olarak biliniyor Talasemi’nin dünyada ve ülkemizde en sık görülen, önlenebilir kalıtsal kan hastalığı olduğunu hatırlatan Altınkaynak, "Akdeniz çevresindeki ülkelerde sık görülmesi sebebiyle Akdeniz Anemisi olarak da adlandırılmış olmasına rağmen dünyanın her yerinde görülebilmektedir. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 2,1’i taşıyıcıdır. Bu oran Antalya, Antakya, Mersin gibi bölgelerde yüzde 12’lere kadar çıkabilmektedir’’ dedi. Tanısı nasıl yapılıyor Talasemi tanısının, tam kan sayımı, periferik yayma (kan hücrelerinin mikroskopta bakılması), hemoglobin elektroforezi gibi çok basit ve kolay kan testler ile konulabildiğini ifade eden Altınkaynak, "Anne ve babadaki genlerin hastalıklı olup olmamasına bağlı olarak bireyler sadece taşıyıcı olabildikleri gibi, hafif veya ağır hastalığa sahip olabilirler. Her yeni talasemi hastası, taşıyıcı anne ve babadan doğmaktadır. Bu nedenle hastalığın oluşmasını engellemek için hastalığın sık görüldüğü bölgelerde, evlenecek olan çiftlerin talasemi taşıyıcılığı açısından taranmaları önemlidir" diye konuştu. Eşlerin ikisinin de taşıyıcı olması durumunda eşlere danışmanlık verilmesinin önemine dikkat çeken Beytullah Altınkaynak, "Genetik tanı merkezlerine yönlendirilmeli ve gebelik öncesinde gerekli tetkikler tamamlanmalıdır. İki taşıyıcının evliliği söz konusu ise çiftler mutlaka her gebeliğin ilk 2 ayında doktora başvurmalı ve gerekli tetkikleri yaptırmalıdırlar. Anne karnında tanı: koryonik villus biyopsisi, amniosentez ve kordosentez ile yapılabilir. Talasemi majörlü (ağır hastalık) hastalarda sık kan transfüzyonuna bağlı demir birikimi olur. Demir kalp, karaciğer ve hormon salgılayan organlarda (endokrin organlar) birikebilir. Bu sorunlar demir bağlayıcı ilaçların (şelatörlerin) düzenli kullanılması ile önlenebilir. Ayrıca günümüzde çok çok nadir de olsa aldıkları kan transfüzyonlarına bağlı olarak bu hastalarda hepatit B, hepatit C gibi bulaşıcı enfeksiyonlar gelişebilir" ifadelerini kullandı. Akdeniz anemisinin tamamen önlenemediğini ancak genetik danışmanlık, prenatal testler, yeni doğan taraması ile akraba evliliklerinden kaçınmak gibi önleyici önlemler alınabildiğini söyleyen Altınkaynak, "Hastalığın görülme sıklığı azaltılabilir ve hastalığın ciddiyeti, semptomları ve yaşa uygun bir tedavi seçeneği ile gelişebilecek komplikasyonlar geciktirilebilir veya engellenebilir" dedi.