GÜNDEM - 25 Kasım 2022 Cuma 07:53

Bakan Soylu: 'İlk etapta 27 milyon lira ödenek buraya ulaşmış oldu'

A
A
A
Bakan Soylu: 'İlk etapta 27 milyon lira ödenek buraya ulaşmış oldu'

Düzce’de meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki depremin ardından Düzce Valiliğinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un katılımıyla afet koordinasyon toplantısı gerçekleştirildi.

Merkez üssü Düzce’nin Gölyaka ilçesi olan ve birçok ilden hissedilen 5.9 şiddetindeki depremin ardından Düzce Valiliği konferans salonunda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un da katıldığı afet koordinasyon toplantısı yapıldı.

“Hemen deprem bölgesine geldik

Toplantının ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Depremin olduğu saatten bu saatte kadar 233 artçı deprem meydana geldi. 37’si Düzce vilayetimizde olmak üzere 93 vatandaşımız yaralandı. 13 vatandaşımızın tedavilerine hala hastanelerde devam ediliyor. Düzce’de de biri yoğun bakımda olmak üzere 6 vatandaşımızın tedavilerine devam edilmektedir. Depremin hemen akabinde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla hemen deprem bölgesine geldik. Tüm bakanlıklarımızın yöneticileri, sorumluları, hem bakanlık hem AFAD koordinasyonunda yaptığımız işlerde depremde meydana gelen hasarları ve depremde meydana gelen bir takım zararları tespit etmek, bunları bir plan dahilinde onarmak, atılacak adımları belirleyebilmek, vatandaşlarımızın yaralarını sarabilmek maksadıyla burada olduk. Biz de bakanlarımızla birlikte Cumhurbaşkanımıza periyodik olarak burada nasıl bir durumla karşılaştığımızı, aynı zamanda neler yaptığımızı sürekli olarak aktarmaya çalıştık. Hem Gölyaka merkez hem Düzce hem de depremin etkili olduğu diğer ilçelerimizde hepimiz gerekli temasları, tetkikleri, değerlendirmeleri yaptık. İnsanlarımızı ziyaret ettik, esnaflarımızı ziyaret ettik ve onlardan genel durum hakkında kendi değerlendirmelerini aldık. Biz de atacağımız adımları belirlemeye çalıştık” dedi.

“1999 depreminin etkileriyle karşılaştığımız vatandaşlarımızı görebiliyoruz”

Afete müdahale için kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarından toplam 3 bin 748 personel ve 812 aracın Düzce’de görev aldığını aktaran Bakan Soylu, “Vatandaşlarımızın geçici barınma ihtiyacı oldu. 12 Kasım 1999 depremi büyük bir travma oluşturdu. Hala onun etkileriyle karşılaştığımız vatandaşlarımızı görebiliyoruz. Bu vesileyle doğal olarak evine girmek istemeyenler oldu. Çocuklar korktular. Bu vesileyle gerek kamu misafirhaneleri, gerek yurtlarımızın tamamı gerekse de kurduğumuz çadır alanlarında vatandaşlarımızın barınmasına imkan sağlamak için adımlar attık. 19 bölgede çadır alanları oluşturduk. Bine yakın çadır kuruldu, hala da kurulmaya devam ediyor. Gençlik merkezlerimizin kapalı spor salonları açıldı ve insanlarımız buralarda misafir edildiler. Hem AFAD, hem Kızılay hem belediyemiz 20 bine yakın battaniye dağıttılar. 3 bine yakın yatak, çarşaf, gece kalmalarını temin edecek bütün destekler sağlandı. Şu ana kadar 600’e yakın ısıtıcı dağıtıldı. Bu esnada Kızılay'ımızla birlikte jandarmadan diyanete kadar, polisten AFAD’a kadar ve gelen belediyelerimizin gıda tırlarına kadar Kızılay'ımız bunları koordine etti. Şu ana kadar 23 bin 265 kişi sabah, öğle, akşam sıcak yemek yedi. Hem çadır alanlarımızın önünde hem de merkezlerde bu hizmetimiz devam etmektedir” diye konuştu.

“90 bin lira eşya, 30 bin lira kira yardımı gerçekleştireceğiz”

Depremin 5.9 büyüklüğünde bir deprem olduğunu ancak ivmelenmesinin yüksek bir deprem olduğunu vurgulayan Bakan Soylu, “Bu evlerde büyük sarsıntılara sebep oldu ve burada eşya zararları söz konusu oldu. Ev, iş yeri, araçlardaki zararların tespiti maksadıyla 220 kişiden oluşan 110 ekip bu sabah itibarıyla çalışmalarına başladı. 3 bin 450 zarar tespit talebinin 818’inin tespiti yapıldı. Özellikle Cumhurbaşkanımızın talimatları çerçevesinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız 1 milyon lira, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız 10 milyon lira, AFAD Başkanlığı da şu ana kadar 16 milyon lira ödenek gönderdi. Toplam 27 milyon liralık ilk etapta bir ödenek buraya ulaşmış oldu. Burada vatandaşımızı yalnız bırakmayacağız. Elbette ki özellikle yapı stokunun yüzde 80’inin iyi bir noktada olması, 1999 depreminden sonra yapılmış olması burada bu karşılaştığımız depremde çok daha büyük bir maliyetle karşılaşmamamızı sağlamıştır. Ağır hasarlı konutlarımız var. Ağır hasarlı konutlarda eğer eşyalarını almadan çıkıyorsa, içerisine girilemeyecek durumda ise 90 bin liraya kadar eşya yardımı yapacağız. Aynı zamanda 30 bin liraya kadar kira ve taşınma yardımı gerçekleştireceğiz. Ağır hasarlı binalarda kiracılar varsa bunlara da 15 bin lira kadar taşınma yardımı gerçekleştireceğiz. Özellikle eşya hasarları fazla. Bunun için bir tespit komisyonu oluşturduk. Eşya hasarlarının da tazmini için komisyonun tespiti üzerine zarar ne kadarsa karşılanmış olacak” şeklinde konuştu.

“Devletimizin bütün imkanlarıyla milletimizin emrine amadeyiz”

Vatandaşları bu süreçte hiç yalnız bırakmayacaklarını dile getiren Bakan Soylu, “Bunun yanı sıra az hasarlı yapılar var. Sıvası dökülmüş, tuğlası, kaplaması dökülmüş yapılar var. Komisyonun tespitiyle birlikte 3 bin lira, 5 bin lira, 7 bin lira yardımda bulunacağız. Bu konularda ekiplerimiz çalışacaklar. Mal yerine gelir, yerine gelmeyen candır. Vatandaşlarımızın karşı karşıya kaldığı bu zor durumda bir nebze de olsa biz de onlara destek olabilecek adımları atmaya devam edeceğiz. Esnaflarımızı yalnız bırakmayacağız. Diğer yerlerde yaptıklarımızın benzerlerini burada da yapmış olacağız. Allah bizi böyle kazalardan, afetlerden muhafaza etsin. Elbette afet bölgesiyiz. Ormanlarımız çok ama yangınlarımız bizim afetimiz, akarsularımız, ırmaklarımız, nehirlerimiz çok ama sel bizim afetimiz. Bir deprem coğrafyasındayız. Kış bazı yerlerde zor geçiyor, çığ, heyelan, kaya düşmesi bizim afetlerimiz. Bizim görevimiz tedbirlerimizi almak, afetle karşılaştığımız zaman da birbirimizin yardımına koşmak ve dayanışma gerçekleştirmek. Biz dünyaya da el uzatan bir milletiz. Allah’a hamdolsun, biz hem medeniyetimizi, hem birbirimize olan bağlılığımızı, sadakatimizi, devletimize olan sadakatimizi bırakın azaltmayı veya kaybetmeyi dünyada kaybedenlere inat arttırarak devam ettiriyoruz. Şükürler olsun. Sınamalardan hep birlikte güçlenerek çıkıyoruz. Devletimizin bütün imkanlarıyla milletimizin emrine amadeyiz” ifadelerini kullandı.

Enes Bektaş - Selçuk Akyol - Orkun Kaya
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Antalya’da ters dönen caretta carettanın yardımına vatandaşlar yetişti Antalya’nın Alanya ilçesinde yuvasını yaptıktan sonra ters dönerek denize ulaşamayan caretta carettanın yardımına çevredeki vatandaşlar yetişti. Caretta carettanın yardımına koşan Güldane Şahin, "Carettanın denize kavuşması bizi çok duygulandırdı. Uzaklara gidinceye kadar dönüp dönüp bize sanki teşekkürünü minnetini iletti. Eşimle çok mutluyduk" dedi. Alanya’nın Yeşilöz Mahallesi sahilinde bir caretta caretta, yuvasını yapmasının ardından ters dönerek denize ulaşamadı. O sırada sahilde dolaşan Güldane Şahin, denizde çırpınan ve sırtı kuma batan caretta carettayı fark etti. Şahin, zor durumda olan hayvanı döndürerek denize kavuşturma istedi. Caretta carettanın ağır olması nedeniyle Şahin eşi Menderes Şahin’den yardım istedi. Çift, caretta carettayı ayakları üzerine çevirerek mavi sulara bıraktı. Caretta carettanın denize ulaştığı anlar ise cep telefonu kamerasıyla kaydedildi. "Carettanın denize kavuşması bizi çok duygulandırdı" Yaşadıklarını anlatan Güldane Şahin, "Her sabah erken saatlerde sahili dolaşırım. Özellikle yavruların yuva yapımı ve denize gitme zamanlarında. Uzaktan denizde dalgada birisinin yüzüyor olduğunu düşündüm ama yaklaştıkça bunu bir insan değil caretta caretta olduğunu gördüm. Hemen koşarak onu çevirip denize kavuşturmak istedim ama o kadar ağırdı ki yuvasını yaptıktan sonra geri dönerken dalga ters çevirmiş. Yumuşak kumdan dolayı da sırtı kuma batmış. O yüzden çevirmem mümkün değildi. Eşimi aradım, carettamız var acil gel dedim. Kaç saat öyle olduğunu bilmediğimiz için hemen kurtarmalıyız dedim. Eşim hemen geldi, zor çevirdi. Carettanın denize kavuşması bizi çok duygulandırdı. Uzaklara gidinceye kadar dönüp dönüp bize sanki teşekkürünü minnetini iletti. Eşimle çok mutluyduk. Çok teşekkür ederim dedim. Bu işi yıllardır gönülden yapıyoruz. Herkesi yuvalarımızı, caretta carettalarımızı ve sahillerimizi korumaya davet ediyorum" dedi. "Carettalar ve kum zambakları Yeşilöz’de kardeşler" Uzun yıllardır gönüllü olarak çevreci olduğunu belirten Şahin, Yeşilöz sahillerinin sit alanı olduğunu ifade etti. Şahin, “Çocukluğumdan beri caretta carettaları çok seviyorum, korumaya çalışıyorum. Uzun yıllardır bu işte gönüllü olarak çalışıyorum. Yaklaşık 20 yıldır Alanya, Demritaş, Yeşilöz, Keşefli sahillerinde bu işi devam ettiriyorum. Gazipaşa’da da yapıyorum. Yeşil deniz kaplumbağaları sahilin yakınlarına yuva yaparken normal carettalara göre yaklaşık 150 metre uzağa yuva yapabiliyorlar. Çünkü bin tane yavrudan bir tanesi yaşıyor. Dişi ise 25-30 yıl sonra aynı sahilde yuva yapmaya geliyor. Yeşilöz sahili sadece carettalarla değil kum zambaklarıyla da ünlü. Tıpkı carettalar gibi kum zambakları da Dünya Doğa Koruma Kurulu tarafından koruma altında bitki. Nesli tehlikede olan bitkiler. Carettalar ve kum zambakları Yeşilöz’de kardeşler" diye konuştu.
Gümüşhane Prof. Dr. Nafiz Maden: "Kutup ışıkları bundan sonra Türkiye’de daha sık görülebilir" Gümüşhane Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nafiz Maden, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin birçok yerinden görünen kutup ışıklarının bundan sonra daha yoğun olarak görülebileceğini söyledi. Güneşte meydana gelen son yılların en güçlü patlamasının ardından birkaç gün boyunca hem dünyada hem de Türkiye’de görülen kutup ışıkları veya auroralar 2025 ve 2026 yıllarında daha çok görülecek. Osmanlı döneminde Fecr-i Şimal denilen bu olayla ilgili çalışmalarını sürdüren Gümüşhane Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Nafiz Maden, tarihten örneklerle kutup ışıklarının Türkiye’deki sürecini anlattı. Açıklamasında güneşin 11 yıllık döngüler halinde aktif ve pasif dönemlerinin olduğunu kaydeden Prof. Dr. Maden, 2013 yılındaki 24. döngüde gezi olaylarının yaşandığını, 2016 yılında da hain FETÖ darbe girişiminin yaşandığını hatırlatarak bu tür olayların olduğu dönemlerde iletken hatların zarar görmesinin yanında sosyoekonomik olayların yaşandığını da belirterek 2025 ve 2026 yıllarına dikkat çekti. “Bu çok güzel bir doğa olayı ve bir meteorolojik olay” Kuzey ışıklarının oluşumunu nalatan Maden "Kuzey ışıkları, güneşteki patlamalar sonucu uzaya yayılan elektrik yüklü parçacıkların yerin manyetosfer tabakasını çarpması ve durdurulması, daha sonra da atmosfere nüfuz etmesi sonucu elektrik yüklü parçacıkların atmosferdeki azot ve oksijen atomlarıyla çarpışması ve bu atomların enerjilerini yükseltmeleri, kararsız hale getirdikten sonra o azot ve oksijenin yine minimum enerji seviyelerine inebilmeleri için dışarıya yaydıkları bir ışın, bir renkli ışıktır. Aslında çok güzel bir doğa olayı, bir meteorolojik olay. Bu dünyamızın ne kadar mükemmel şekilde yaratıldığını, oluşturulduğunu, fiziki olarak halen hayatta olduğumuzu gösteriyor. Eğer bu ışıkları görebiliyorsak bu kutup ışıklarını görüyorsak biz hayattayız ve canlılık devam ediyor demektir” dedi. “1755’li yıllarda İstanbul’da görüldüğü zaman kıyamet alameti demişler” Türkiye’de görülen kutup ışıklarıyla ilgili hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminden kayıtlar olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Maden, “Kutup ışıklarıyla ilgili bilim adamları bizim gibi orta enlemlerde nadir görülen bir olay olarak bahseder ama ben nadir tabirini kullanmayacağım. Daha seyrek, çok sık görülmeyen bir olay olarak tabir edeceğim. Böyle sık görülmeyen bir olayla ilgili olarak Osmanlı dönemindeki tarihi kayıtlar, vakalar oldukça fazla. Örneğin Gelibolu Mustafa Ali’nin ünlü eseri Künhü’l Ahbar’da dahi buna görebiliyoruz. Mesela bir diğer kayıt Tevari Ali Osman’da hatta Hakim Mehmet Efendi tarihinde dahi bununla ilgili birkaç tane kaynak kayıt vardır. Başka ilginç bir olay, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, İstanbul’a gittiği 1755’li yıllarda yine İstanbul’da bu aurora, o zamanki tabirle fecr-i şimali olayı görülmüş İstanbul’daki hocalar veya onu görenler bunun bir kıyamet alameti diye kaçışmışlar hatta kendi tabirleriyle cami direklerine tırmanmışlar. Ancak Erzurumlu İbrahim Hakkı ve arkadaşları bu güzel, muhteşem, meteorolojik olayı çok soğukkanlılıkla seyretmişlerdir. Dolayısıyla Osmanlı döneminde seyrek, çok fazla görünmeyen bu olayla ilgili olarak epey bir kayıt var” diye konuştu. “Fatih Sultan Mehmet Han’ın hem doğumunda hem de tahta çıkışında Fecr-i Şimal olmuş” Osmanlı dönemiyle ilgili büyük tarihçilerden Reşat Ekrem Koçu’nun Fatih Sultan Mehmet isimli eserindeki ifadeleri paylaşan Maden, “Bu eserin giriş kısmında şöyle diyor. 1431 yılının yazında evvela güneş tutuldu ve en azametli hali korku ve dehşet içinde İstanbul’da seyredildi. Ortalık öyle zifiri karanlık oldu ki gün ortasında gökyüzünde yıldızlar göründü. Bundan bir ay kadar önce 3 gece arka arkaya yine fecri şimali olayı yani gökyüzünde Aurora, kutup ışığı olayı gözlemlemiştir. Recep Ekrem Koçu bunu muhtemelen Kritovulus tarihinden almıştır. Ama Fatih Sultan Mehmet gibi büyük bir padişahın doğumuyla ilgili olarak yazdığı o dönem için böyle bir olayın görüldüğü rivayet ediliyor. Hem doğumunda hem tahta çıkışında daha sonra 1466 yılında dahi böyle bir fecri şimali olayının vuku bulduğuna yönelik kaydımız var; Reşat Ekrem Koç’un bize aktardığı. Yine Fethin 26. gecesinde Türkler büyük atağa geçtiği zaman fetihle ilgili olarak mum donanması yapıyorlar. Ellerinde ne var ne yok yakıyorlar. Bizanslılar bunu gördüğünde Türklerin çadırlarında sanki yangın olmuş diye sevinirken Türklerin neşe içerisinde eğlendiklerini görüyorlar ve büyük bir psikolojik yıkıma uğruyorlar. Yine Nestor tarihinden görüyoruz ki bu mum donanmasının ışıkları Ayasofya’nın camlarına vuruyor, oradan yansıyor ve bunu da Nestor İskender yani Türkiye’de Osmanlı ordusundaki bir yeniçerinin eserinden anlıyoruz ki bunu da bir fecr-i şimali olayına benzetiyor. Ve hatta o dönemdeki Bizans’ın yıkımını, psikolojik yıkımını ortaya koyuyor. Bu ışığı Tanrı’nın İstanbul’u korumaktan artık vazgeçtiğine dair yorum da yapıyor. Böyle de bir kayıt var elimizde” şeklinde konuştu. “Cumhuriyet dönemindeki en eski gazete kaydında kutup ışıklarının Gümüşhane’de görüldüğü yazar” Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ilk kaydın yerel basına 1938 yılında yansıdığını, Avrupa’da görülmesinin yanında Türkiye’deki tek gazete haberinin de yerel basında Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde görüldüğüne dair olduğunu kaydeden Maden, şunları söyledi: “Erzurum merkezli Doğu gazetesinin Mart tarihli bir sayısında Kelkit’in Alansa köyünde fecr-i şimali olayının görüldüğü, aurora kutup ışığı olayının görüldüğüne yönelik kaydımız var. Bununla ilgili elimizde gazete haberimiz var. 1940 yılında yine görülmüş. Yine Gümüşhane’de görülmüş, Tokat’ta görülmüş, Şebinkarahisar’da görülmüş ülkemizin değişik yerlerinde görülmüş. 1950 yılında görülen Fecr-i Şimali olayıyla ilgili olarak o zaman Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Kandili Rasathanesi’nin raporu var. Elimizde onun raporu var. Kandili Rasathanesi’nin müdür yardımcısı Osman Necip Sipahioğlu ve Muhammed Dizer’in 20 Şubat 1950’deki Büyük Magnetik Fırtına ve Fecr-i Şimali ile ilgili yazdığı Türkçe özeti olan Fransızca bir rapor yayınlamış. Bu kayıt elimizde mevcut. O zamanki Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Kandili Rasathanesi. Bu rapora göre şunu görüyoruz. Ülkemizin değişik yerlerinde bu 1940 yılındaki, 1950 yılındaki Fecr-i Şimali olayı birçok yerde görülmüş. Bunlardan bazılarını sizlere saymak istiyorum. Örneğin İstanbul’da, Erzurum’da, İnegöl, Dursunbey, Devrek ve Kastamonu gibi değişik yerlerde görülmüş. Daha sonraki gazete haberlerinde yine bu olayın Gümüşhane gibi Elazığ, Tokat gibi illerimizde de görüldüğünü biliyoruz. Daha sonra 23 Ocak 1957 tarihinde yine ülkemizde fecri-i şimali olayı görülmüş.” 2023 yılı Kasım ayında da Fecr-i Şimali olayının Türkiye’de Tekirdağ’dan Kars’a kadar birçok yerde görüldüğünü, geçen hafta da Karadeniz şehirlerinde ve kıyılarında görüldüğünü hatırlatan Maden, “Dolayısıyla hem Osmanlı hem de Türkiye Cumhuriyeti döneminde ülkemizde ve Avrupa’nın birçok yerinde, kutup ışığı, kuzey ışığı, aurora kayıtları mevcuttur. Bunlar çok sık görülmese de ülkemizde de görülmektedir” dedi. “Güneşin 11 yıllık aktif döneminin zirve noktası 2025 yılı olacak” Kutup ışığı görülmesinin sebebini anlatan Maden, “Güneş 11 yıllık dönemler halinde suskunluk ve aktif döneme geçiyorlar. Şu anda biz güneşin 11 yıllık aktif dönemi içerisindeyiz. Bunun zirve noktası 2025 yılı. Dolayısıyla 2025 yılı zirve olduğu için 2023 yılından 2027 yılına kadar ülkemizde değişik tarihlerde aurora yani kutup ışığı görme oranımız, ihtimalimiz Avrupa ülkelerinde de olacağı gibi artacaktır. Bunun görülme sebebi şu andaki 25. Güneş’in cycle (döngü) dönemi, aktif en yüksek dönemi 2025 yılı. Dolayısıyla daha fazla aurora göreceğimizi ben önümüzdeki yılda da tahmin ediyorum” ifadelerini kullandı. “2025-2026 yıllarında sosyoekonomik olaylara devletimizin dikkat etmesi gerekiyor” Kutup ışıkların bir zararı olmadığını fakat güneşten gelen elektrik yüklü parçacıkların atmosfere girmesi neticesinde elektrik yüklü olduğu için bir manyetik alan oluşturduklarına değinen Prof. Dr. Maden, “Elektrik iletkenliğini artırıyorlar. Dolayısıyla bu iletken telde kısa devreler oluşturabilir. Dolayısıyla bizim yüksek gerilim hatlarına zarar verebilirler. Uydulara zarar verirler. GSM hatlarına zarar verirler. Yani iletken bir hatta zarar verebilirler. İnsanlara yönelik olarak da geçmiş yıllarda şöyle makalelere rastlıyoruz: İnsanın duygularında aşırı bir artışa, yani şiddet eğilimine, hatta intihara dahi sürükleyebileceği konuşuluyor. Buna yönelik olarak makaleler var. Dahası bu güneşin aktif olduğu dönemlerde bazı sosyal ve ekonomik olayların da arttığını görüyoruz. Mesela 2013 yılında bir önceki 24. Cyclenin (döngünün) maksimum noktasıydı ve Gezi olayları bu dönemde olmuştu. 2016 yılında da bildiğimiz üzere FETÖ darbe girişimi olayı gerçekleşti. Dolayısıyla 2025 yılı bunun zirve noktası olduğu için 2025-2026 yıllarında böyle bir sosyoekonomik olaylara devletimizin dikkat etmesi gerekiyor. Hem insanlara hem de elektronik cihazlara bunların zararları dokunabilir. Ancak bizim gibi ülkelerde görüldüğü için bunların daha şiddetli, yani güneşteki patlamanın daha şiddetli olduğunu anlıyoruz. Dolayısıyla bunlara sosyoekonomik olaylar açısından, sosyal olaylar açısından devletimizin birazcık daha soğukkanlı davranması gerektiğini düşünüyorum” açıklamasında bulundu.
Mersin Yeni Başkan, Mut Belediyesinin borcunu astırdığı afişle duyurdu Mersin Mut Belediye Başkanı Murat Orhan, devraldığı belediyenin borcunu, belediye binasına astırdığı afişle duyurdu. Mut Belediyesinin 153 milyon 142 bin 55 lira 43 kuruş borcu olduğu açıklandı. 31 Mart’ta yapılan Mahalli İdareler Seçimleri sonrası Mut Belediye Başkanlığına seçilen Murat Orhan, belediyenin borcunu açıkladı. Seçim sürecinde Mut Belediye Başkanlığının borcunun olmadığı, halen kasada da 28 milyon lira parası bulunduğu şeklinde sürekli kamuoyunda algı oluşturulduğunu savunan Orhan, "Bunu gittikleri her yerde söylerken, benim 2014 yılında belediyeyi borçla devrettiğimi, kendilerinin hiç borcu olmadığını, hatta kasalarında 20 ile 28 milyon lira para olduğunu ifade ettiler. Seçim öncesi bölge bir kamuoyu oluşturdular" dedi. "Ben 2014 yılında borçla devrettim ama karşılığında hizmet var" O dönemdeki 24 milyon liralık borcun, ’Büyükşehir Yasası’ndan dolayı tamamının Mersin Büyükşehir Belediyesine devrolduğunu dile getiren Orhan, "Neden devroldu? Bir arıtma tesisini 14 milyona yaptık o yüzden. Bir belediye hizmet binası yaptık, yaklaşık 4 milyon liraya. Meydanda bir şehitlik ve daha sonrasında ismi Musa Eroğlu Parkı olarak değiştirilen park yaptık. Bunları 3,5 milyona yaptık. Çınaraltı’nın peyzaj düzenlemesini 1,5 milyon liraya yaptık. Bunun yanı sıra 9 milyonluk ilçeye sıcak asfalt yaptık" diye konuştu. "Vatandaşın gerçeği bilme hakkı var" O dönem yaptıkları borcun bir karşılığının olduğunu vurgulayan Başkan Orhan, "Gelinen noktada borç var ancak hizmet yok. Benim bunu vatandaşımla paylaşma zorunluluğum var. Çünkü vatandaşın gerçeği bilmekte her zaman için hakkı var. Vatandaşı bilgilendirme ve aydınlatma adına biz borç tablosunu çıkartıp belediye binasına astık. Toplam 153 milyon lira kaydedilen borç var. Onun dışında ’işte o dönemde şu malzemeyi verdiydim ama daha faturasını kesmedim’ diye çıkıp gelen birçok esnafımız var. İhale yapılmış, hak edişi bitmemiş, hak edişi yapılmamış, faturalandırılmamış yani bir asfalt, bir parke faturası kesilmediği için dahil olmayan borçlarda var. Dolaysıyla çok ciddi borç yüküyle karşı karşıyayız. Borçla ilgili kamuoyunu bilgilendirme noktasında üzerimize bir yükümlülük vardı, o yükümlülüğü yerine getirmek için bu borç tablosunu ortaya mecburen sermek durumundayız. Çünkü vatandaşımızın borcunu bilmesinde hakkı var" diye konuştu.