POLİTİKA - 18 Mart 2023 Cumartesi 14:55

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Çanakkale Ruhu'na tekrar ihtiyacımız var'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Çanakkale Ruhu'na tekrar ihtiyacımız var'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11 ili vuran 49 bin kişinin hayatını kaybettiği deprem afetinin üstesinden Çanakkale Ruhu ile geleceklerini, yeniden Çanakkale Ruhu'na ihtiyaç olduğunu belirterek, "En büyük gücümüz olan seferberlik ruhumuzun zedelenmesine fırsat vermeden gece gündüz çalışarak en kısa sürede şehirlerimizi yeniden ayağa kaldıracağız'' dedi.

Şehitler Abidesi'ndeki 18 Mart Şehitleri Anma ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 108'inci yıl dönümü nedeniyle düzenlenen tören saat 14.00'da başladı. İki dev ekranın kurulduğu alanda Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki törenlere de katılan 16 Türk devletini temsil eden üniformalı askerler de yer aldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan helikopterle tören alanına geldi. Törene devlet protokolünün yanı sıra çok sayıda şehit yakını, gazi ve gazi yakınları katıldı. Tören, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına çelenk sunumuyla başladı. Ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Vali İlhami Aktaş Atatürk Heykeli'ne çelenk bıraktı. Tören, saygı duruşu, saygı atışı ve İstiklal Marşı eşliğinde Türk Bayrağı'nın göndere çekilmesiyle devam etti. Çanakkale Deniz Zaferi'nin 108.yıldönümü sebebiyle Şehitler Abidesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, asrın felaketinin üzerinden birlik beraberlik ile geleceklerini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Çanakkale Ruhu'na tekrar ihtiyacımız var'

Çanakkale Zaferi'nin tarihi şanlı zaferlerle dolu milletin asli kimliğini bulduğu, üzerine serpilen ölü toprağını kaldırdığı tıpki bir Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğduğu bir dönüm noktası olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm yokluk ve imkansızlıklara rağmen dönemin en modern ordularını dize getiren milletimiz Çanakkale’de yazdığı destanla istiklal harbimizi zafere ulaştıracak inancı ve direniş ruhunu da kuşanmıştır. Bu yönüyle Çanakkale; Kurtuluş Savaşı'nın adeta provası, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluş müjdesidir. Çanakkale’yi milletimizin bu topraklarda var olma için verdiği en zorlu en kutlu mücadelelerden biri olarak görüyoruz. Üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin, 108 sene önce burada yazılan o büyük destanı daima gururla hatırlıyoruz. Çanakkale bizim için sadece iftihar vesilesi değil, aynı zamanda zorluklar karşısında bizlere mücadele azmi veren ilham ve güç kaynağıdır. 85 milyonun tamamının Çanakkale’den burada koyun koyuna yatan şehitlerimizden ecdadımızın sergilediği mücadeleden alacağı çok kıymetli dersler olduğuna inanıyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Çanakkale Ruhu'na tekrar ihtiyacımız var'

"Deprem ve sel felaketi ile yüreklerin yandığı bu sancılı dönemde Çanakkale Ruhu’na tekrar ihtiyacımız var" diyen Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Yaklaşık 49 bin kardeşimizin hayatını kaybettiği 11 ilimizde ciddi yıkıma ve acıya yol açan depremin yaralarını ancak bu ruhu dirilterek sarabiliriz. Nasıl 108 sene önce omuz omuza vererek imkansızı başardıysak, asrın felaketinin üstesinden de yine dayanışmayla yine kardeşlikle gelebiliriz. Milletimizin depremin ilk anlarından itibaren ortaya koyduğu birlik ve beraberlik tablosu bu konuda bize güven ve umut aşılıyor. Ziyaret ettiğimiz şehirlerde insanlarımızın metanetini, sabrını, vakarını ve hayata yeniden tutunma iradesini gördükçe biz de cesaret kazanıyoruz.

En büyük gücümüz olan seferberlik ruhumuzun zedelenmesine fırsat vermeden gece gündüz çalışarak en kısa sürede şehirlerimizi yeniden ayağa kaldıracağız. Hiçbir insanımızı, hiçbir vatandaşımızı çaresiz ve sahipsiz bırakmayacağız. Çanakkale birbirine kenetlenmiş bir milletin aşamayacağı hiçbir engel, hiçbir badire olmadığını bize göstermiştir. Türkiye Devleti ve milleti ile zorluklara göğüs gerecek, küllerinden yeniden doğacak kapasiteye sahiptir. Fitne ve fesat peşinde olanlara kulak asmayalım. Yeter ki birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize halel getirmeyelim. Yeter ki sürekli karamsarlık aşılayan şeamet tellallarına fırsat vermeyelim. Rabbim ülkemizi her türlü kazadan beladan afetten muhafaza eylesin. Çanakkale Deniz Zaferi’mizin 108.yıldönümünü tebrik ediyorum. 18 Mart Şehitler Günü’nde; Anafartalar Komutanı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere bütün komutanlarımızı kahraman Mehmetçiklerimizi, şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyorum"

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Çanakkale Ruhu'na tekrar ihtiyacımız var'

Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy da konuştu

Törende konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Bu asra kavuşan yolun ilk taşları ise işte burada, bu kutlu topraklar üzerinde sabır, sebat ve sarsılmaz bir imanla döşenmiştir. Çanakkale Muharebeleri sadece bir cephe mücadelesi değil aslen bir varoluş ve kimlik mücadelesidir. Çanakkale öylesine hassas bir çizgiydi ki, geçilseydi Türk milleti ruh ve beden olarak bütünüyle tükenecekti. Ancak atalarımız, en zor şartlar altında dahi varlığına yönelik tehditleri bertaraf etmeye muktedir olduğunu burada bir kez daha dünyaya göstermiştir. İşin aslı bu aziz millet tükenişi aklına dahi getirmemiştir. Bu, karşısındakilerin bir hayali ve dayatmasıydı. Ama binlerce yıldır olduğu gibi milletimizin iradesi karşısında bu dayatma da tarihe gömüldü. İnsan iradesinin, inanmışlık ve adanmışlığın teknolojik ve lojistik üstünlükle çarpışıp mağlup ettiği bu coğrafyada, Mehmetçik sadece milletimizin istikbalini değil yeni çağın bütün düzenini değiştirmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Çanakkale Ruhu'na tekrar ihtiyacımız var'

Seyit Onbaşı, Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey, Yüzbaşı Hafız Nazmi Bey gibi kahramanların direniş ve cesareti Irresistible, Ocean ve Bouvet gibi dönemin en muazzam savaş gemilerini burada sulara gömmüştür. Geri kalan savaş gemileri ise bir kısmı ağır olmak üzere ciddi oranda hasar görmüş; yenilmez armada diye tanımlanan bu büyük deniz gücü çok ciddi kayıplar vermiştir. İtilaf Devletleri, boğazın sularını kendilerine kapatan bu direniş karşısında kara savaşına yönelmiştir. Ancak dünyanın gördüğü en kanlı, en akıl almaz kara savaşlarından birinin yaşandığı bu topraklarda, Bigalı Mehmet Çavuş'tan Hemşire Safiye Elbi'ye kadar yiğit kadın ve erkekler işgalcilere bir kez daha aynı cevabı vermişlerdir. “Çanakkale Geçilmez” gerçeği buradan dünyaya ilan edilmiştir. 108 yıl geçti bu eşsiz tarihin, benzersiz müdafaa ve mücadelenin üstünden. Ve bu toprakların üzerinde vuku bulan, denizinde cereyan eden olayların insanlık ve vicdan, vatan ve bayrak sevgisi, mukaddesata bağlılık gibi hususlarda bizlere öğrettiği dersler, miras bıraktığı değer ve emanetler 108 yıldır anlatılmaya, öğretilmeye, yaşatılmaya devam ediyor. Dün Çanakkale'de kazanılan mücadelenin fikri ve manevi ruhu, bugün dünyanın birçok coğrafyasında devam eden benzer mücadelelerde özgürlüğüne ve kimliğine sahip çıkan herkese ilham olmayı sürdürüyor. Zira Çanakkale Muharebeleri haklı olanın güçlü olduğunun ispat edildiği; inancın imkânı galebe çaldığı yerdir" diye konuştu.

Türk Silahlı Kuvvetleri adına 2. Kolordu Komutanı Tümgeneral Rasim Yaldız tarafından günün anlam ve önemine binaen gerçekleştirilen konuşmada, "Kutsal vatan topraklarının bölünmez bütünlüğü ve milletimizin bağımsızlığı uğruna canlarını feda eden, isimlerini kalbimize yazdığımız aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Çanakkale Ruhu'na tekrar ihtiyacımız var'

Çanakkale; şanlı tarihimizde bütün görkemiyle yerini alan ve tüm dünyaya karşı azmin, cesaretin ve fedakarlığın sayısız örneklerinin sergilendiği, vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığı söz konusu olduğunda, Türk milletinin vatanı için hangi zorluklara göğüs gerebileceğinin en güzel örneğidir. Ülkemizin bugün ulaştığı seviye başta Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı olmak üzere Kore'de, Kıbrıs'ta, teröristle mücadelede, yurt dışında icra edilen harekatlarda hayatlarını kaybeden aziz şehitlerimizin eseridir. Üzerinde yaşadığımız toprağı vatan yapan bayrağımıza rengini kanlarıyla veren kahraman şehitlerimiz! Ülkemizin birliğine göz diken düşmanlarımızın ve terör örgütlerinin kutsal vatan topraklarına yönelik tüm tehditleri, dün olduğu gibi bugünde Türk milleti ve onun bağrından çıkmış Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kararlılıkla bertaraf edilecektir. Sizlere söz veriyoruz ki; Çanakkkale'ler sonsuza dek geçilmeyecek, gök kubbeden ay yıldızlı al bayrak hiç inmeyecek, dünya var oldukça bu topraklar Türk yurdu olmaya devam edecek, Çanakkale ruhumuzda var olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve onun kahraman silah arkadaşlarına Türk ulusunun birlik ve beraberliği için canlarını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, kahraman gazilerimizi minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhunuz şad olsun" dedi.

Yapılan konuşmaların ardından şehitler için Kur'an-ı Kerim Tilaveti okunup, dualar edildi. Şehitlik Defteri imzalandıktan sonra da temsili şehit mezarlıklarına karanfil bırakıldı. Şehitler Abidesindeki törenin ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindeki protokol üyeleri, Sedüülbahir Kalesi'nin açılışı için Seddülbahir Köyüne geçti.

Mustafa Suiçmez - Samet Doğru - Emrah Elmas - Abdullah Çibir - Ahmet Berke Erdal

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir ARİNKOM TTO’dan Doktora Tez Danışmanlarına Yönelik Teknoloji Transfer Ofisi Süreçleri Bilgilendirme Toplantısı Anadolu Üniversitesi Kongre Merkezi Mavi Salon’da, AR-GE ve İnovasyon Koordinasyon Merkezi Teknoloji ve Transfer Ofisi (ARİNKOM TTO) tarafından Lisansüstü Eğitim Enstitüsü paydaşlığında toplantı düzenlendi. ARİNKOM TTO tarafından Lisansüstü Eğitim Enstitüsü paydaşlığında düzenlenen “Doktora Tez Danışmanlarına Yönelik Teknoloji Transfer Ofisi Süreçleri Bilgilendirme Toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıya, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Saime Önce, ARİNKOM TTO Yönetici Yardımcısı Öğr. Gör. Rabia Taş, ARİNKOM Fikri Haklar ve Ticarileştirme Koordinatörü Öğr. Gör. Dr. Emre Çömlekçi, Girişimcilik ve Öğrenci Programı Koordinatörü Aynur Güneş Kahraman, Fikri Haklar ve Girişimcilik Koordinatörü Mehmet Hakan Dağ, İdari ve Mali İşler Koordinatörü Evrim Derya Değirmenkaya, Üniversite Sanayi-Sektör İş Birliği Koordinatörü Yeliz Erkoç Kök, Projeler Koordinatörü Banu Gültekin başta olmak üzere öğretim üyeleri ve öğrenciler katılım gösterdi. “Doktora öğrencileri için pek çok proje mevcut” Toplantının açılış konuşmasını yapan Projeler Koordinatörü Banu Gültekin konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Anadolu Üniversitesinde en fazla yürütülen projeler TÜBİTAK’ın ARDEB programları dediğimiz bin bir, bin iki, bin beş, 3 bin beş gibi projeler. TÜBİTAK Bilim ve Toplum programları, ARDEB programları da doktora öğrencilerinin en fazla gidebileceği programları oluşturmaktadır.” Gültekin konuşmasının devamında TÜBİTAK’ta devam eden projelerden ve katılım koşullarından bahsederek katılımcıları bilgilendi. “Lisansüstü projelerde öğrenciler tez konularını olduğu gibi projelendirebiliyor” ARİNKOM TTO Yönetici Yardımcısı Öğr. Gör. Rabia Taş ise şunlara şu ifadelere yer verdi: “Beş proje türümüz var, bunlardan bir tanesi lisansüstü projeler. Bu projelerde öğrenciler tez konularını olduğu gibi projelendirebiliyor. Hem yüksek lisans hem de doktorada enstitüden tez önerisinin kabul edilmesinin akabinde süreç başlar. BAP’lardaki diğer proje türlerinde lisansüstü öğrencilerine bursiyer olarak yer verebilirsiniz”. “Çalışmalarla firma ve akademisyen arasındaki görüşmeleri koordine ediyoruz” Üniversite sanayi iş birliği sürecinin nasıl ilerlediğine değinerek konuşmalarına başlayan İdari ve Mali İşler Koordinatörü Evrim Derya Değirmenkaya ve Üniversite Sanayi-Sektör İş Birliği Koordinatörü Yeliz Erkoç Kök, “Sosyal bilimlerle AR-GE çalışmalarını birleştiriyor ve disiplinler arası çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmayla Türkiye’nin her yerinden akademisyenlerimizi görevlendirebiliyoruz. Temelde AR-GE ve tasarım merkezleriyle birtakım görüşmeler halindeyiz” dedi. “Patent, çalışmaların korunma hakkını sağlamış olur” ARİNKOM Fikri Haklar ve Ticarileştirme Koordinatörü Öğr. Gör. Dr. Emre Çömlekçi ise “Bütün hocalarımızın proje çalışmaları, tez danışmanlıkları, laboratuvar-saha çalışmaları ve bu özgün çalışmalarla birlikte yeni ürünler ortaya konuyor ve ortaya konulan bu çalışmaların sonucunda elde edilen ürünlerin de korunması konusu Fikri Mülkiyet Haklarına dayanıyor. Patent, çalışmaların korunma hakkını sağlamış olur. Patent başvurularında buluş basamağının sağlanıp sağlanmadığı, yenilikçi olması ve ticarileşmeye uygunluğu konusunda kriterler bulunmakta” ifadelerini kullandı. Girişimciliğin zor bir süreç olduğunu belirten Girişimcilik ve Öğrenci Programı Koordinatörü Aynur Güneş Kahraman ve Fikri Haklar ve Girişimcilik Koordinatörü Mehmet Hakan Dağ, ARİNKOM TTO olarak girişimcilik hizmetleri kapsamında öğrencilere, akademisyenlere ve de bölge girişimcilerine ne gibi hizmetler sunulduğuna dair katılımcıları bilgilendirdi.
Mersin Temsili askerlik yapan engelliler yemin ederek terhis oldu Mersin Valisi Ali Hamza Pehlivan, ’Engelliler Haftası’ etkinlikleri kapsamında Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığı tarafından organize edilen ‘Temsili Askerlik Yemin ve Terhis Töreni’ne katıldı. Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığı’ndaki törende konuşan Vali Pehlivan; “Biz, büyük ve tarihe damga vurmuş şanlı bir orduya sahibiz. Hepimizin bildiği ve zaman zaman tekrarladığı özellikle de askeri faaliyetler vesilesiyle çok dile getirilen bir söz vardır, ‘Her Türk asker doğar.’ Asker ocağını aynı zamanda Peygamber ocağı olarak kabul ederiz. Tarih boyunca da böyle kabul edilmiştir. Bu ocak, nice kahraman evlatlar yetiştirmiştir ve yetiştirmektedir. Tarih sahnesine çıktığı günden bugüne kadar mensubu olmaktan gurur duyduğumuz necip milletimiz türlü zorlukların üstesinden gelmiş ve bu zorlukların üstesinden gelirken ordumuz çok büyük, özverili bir şekilde fedakarca, üstün gayretle, takdire şayan başarılar elde etmiştir. Bu yolda ilerlerken milletimizin, devletimizin, medeniyet yolculuğunda çok büyük katkılar sağlamıştır” dedi. Bu törende de 1 günlük sembolik askerlik yapmak üzere gelen özel bireyler ve aileleriyle bir arada olduklarını kaydeden Vali Pehlivan, "Ordumuzla, milletimizle, devletimizle gurur duyuyoruz. Bu sevgili kardeşlerimiz ile ayrıca gurur duyuyoruz. Onlar sizlere de bizlere de emanettir. Bu sevgili kardeşlerimiz ailelerimizin, toplumumuzun, ülkemizin bereketidir. Ve bugün görüyoruz ki bu kıyafetler onlara ziyadesiyle yakıştı. Hem jandarma kıyafetleri hem deniz kuvvetlerimize ait kıyafetleri çok da güzel bir şekilde taşıyorlar. Kendileri, aileleri ve biz de unutulmaz bir gün yaşıyoruz. İnanıyorum ki bu hatıralar ömür boyunca sizler tarafından da bizler tarafından da unutulmayacaktır. Bu kardeşlerimizin gönüllerindeki o güzellik kadar güzel yaşamları olmasını temenni ediyorum" diye konuştu. Programda, Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Murat Fırat’ın konuşmasının ardından konuşan Engelli Denizci Er Beytullah Güven, vatani görevi bir gün dahi yapmanın gurur verici olduğunu, bu duyguyu en üst derecede yaşadıklarını belirtti. Vali Pehlivan ve protokol üyeleri yemin töreninde, 56 denizci ve 19 jandarma er olarak temsili askerlik yapan 75 engellinin terhis heyecanına ortak olurken, omuz omuza silah ve bayrak üzerine el basarak yemin eden engellilerin terhis belgelerini verdi. Törene Cumhuriyet Başsavcısı Tolgahan Öztoprak, Tarsus Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın, Vali Yardımcısı Adem Yılmaz, Akdeniz Kaymakamı Zeyit Şener, İl Emniyet Müdürü Kamil Karabörk, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Ercan Atasoy, Sahil Güvenlik Akdeniz Bölge Komutanı Tuğamiral Oğuz Bavbek ve engellilerin aileleri katıldı.
Erzurum Erzurum Düşünce Hareketi ‘Dumlubaba’ya dikkat çekti Erzurum Düşünce Hareketi (EHD) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ertaş, Erzurum Ovası’nın kuzeydoğusunda 2600-3000 m rakımdaki Mescit Dağı’nda, Doğu ve Batı medeniyetlerinin tarihî kaynaklarında ve halk arasında “kutsal su” olduğuna inanılan ve “Dumlu Baba” olarak bilinen mevkinin şehrin en önemli tabiat varlıklarından biri olduğunu söyleyerek Dumlubaba’nın şehrin kültür turizmine kazandırılması gerektiğini söyledi. EDH’nin şehrin yatırım projelerini izlediğini, ilerleyen zamanda şehrin meseleleriyle ilgili hazırladıkları dosyaları kamuoyuyla paylaşacaklarını söyleyen Murat Ertaş, Erzurum’un EİT 2025 Turizm Başkenti olması hasebiyle Dumlubaba gibi kültür turizmiyle ilgili bazı konuları da gündemlerine aldıklarını ifade etti. “Kaynaklarda “kutsal su” olarak ifade ediliyor” EDH Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ertaş sözlerine şöyle devam etti: “İsrailoğullarının, Müslüman Arapların ve Türklerin tarihi kaynaklarında “kutsal su” olarak yer alan Dumlubaba’nın Erzurum’un uluslararası kültür ve tabiat zenginliği olduğu bilinciyle turizme ve şehrin sosyal hayatına kazandırılması için Erzurum Düşünce Hareketi olarak konuyu şehrin gündemine bir kez daha taşımak istiyoruz. Dumlubaba yaz ve yayla turizmi için, inanç turizmi için Allah’ın bu topraklara ihsan ettiği çok önemli bir tabiat varlığıdır, kutsal kitaplarda geçen Fırat’ın çıktığı kaynaktır. Sümercede Buranunu, Asurcada Purattu, Farsçada Frat, Arapçada al-Furat, Batı kaynaklarında Euphrates ve Eufrate, İbranicede Perath olarak geçen Fırat’ın kaynağı olan Dumlubaba suyuna dair Memlûk Tarihçi Makrızi, el-Hitat-ı Makriziyye’de ‘Fırat’ı melekler yardımıyla Hazret-i Danyal kazıp çıkardı.’ der.” Dumlubaba Yahudiler İçin Neden Önemli? EDH Başkanı Murat Ertaş Dumlubaba suyunu Yahudilerin çok önemsediğini ve Arz-ı Mevud olarak bilinen “vaadedilmiş topraklar”ın kuzey hududunun Erzurum’daki bu su olduğuna dikkat çekerek Yahudilerin kaynaklarında Dumlubaba ile ilgili ayetleri kamuoyuyla paylaştı: “Dumlubaba Tekvin 15. Babın 18-21. ayetlerinde ‘O günlerde Rab Abramla ahdedip dedi: Mısır ırmağından (Nil) büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar, bu diyarı Kenileri ve Kenizzileri ve Refaları Kadmonileri ve Hittileri ve Amorileri ve Kenanlıları Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine verdim.” Yeşu 1.Bap. 3-4. ayetlerde ise şöyle denir: “Musa’ya söylediğim gibi ayağınızın tabanının basacağı her yeri size verdim. Sınırınız çölden ve Lübnan’dan büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar. Hittilerin bütün diyarı ve gün batısına doğru büyük denize kadar olacaktır.” 18. yüzyılda Anadolu’yu gezen ve Erzurum’a gelen, bu seyahatini kitaplaştıran Joseph de Tournefort ise Dumlubaba suyuyla ilgili şöyle der: “Fırat ve Aras’ın kaynaklarının bulunduğu Erzurum ovasının dünya cennetinde bulunduğu konusunda hiç şüphe yok. Âdem ile Havva’nın burada yaratıldığına inanmaya meyilliyim. Burası kitabı Mukaddes’te Tekvin’de bahsedilen yerdir.” İslam Kaynaklarında Dumlubaba 9. yüzyılda yaşamış Müslüman tarihçi Hüseyin b. Ali el-Mesudî ise Murûc ez-Zeheb adlı eserinde ‘Fırat suyundan bir kere içen üç veya yedi kere içer, büyük bir berekettir. Eğer Irak ve Anadolu halkı Fırat’ın bereketini ve yararlarını bilselerdi Fırat’ın iki tarafına kubbeler ve engel duvarları yaparlardı. Her afet ve hastalığa yakalanan, şifa niyetine bu Fırat’a üç kere girip yıkansa çeşitli hastalıklardan kurtulur.’ der. Aynı eserde Hz. Ali’ye atfedilen ‘Ey Kufeliler nehrimiz Fırat’a cennetten iki oluk karışır.” sözü de asırlardır bu topraklarda Dumlubaba suyuna kutsiyet veren halkın inanç kodlarını ortaya koymaktadır. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde Kuran-ı Kerim’i kaynak ve bütün tefsircileri de şahit göstererek Mürselât süresinin 27. ayetinin bahsettiği suyun bu Erzurum suyu olduğunu iddia etmektedir. “Hak ettiği günlere dönmesi gerek” EDH Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ertaş, Dumlu kelimesinin ses özelliğine de dikkat çekerek Dede Korkut Destanlarının kültür coğrafyasının göbeği olan Erzurum’da “Dumlu” kelimesinin geçmesi, Dede Korkut hikayelerinden birinin Deli Dumrul olması, İbn-i Batuta’da yer alan Ahi Duman Baba ismi vb. kelimelerin “Dum” sesiyle başlamasını kelimenin anlam ve kaynak akrabalığı olduğu göstermesi açısından önemli olduğunu söyleyerek tarihçiler arasında Ahi Duman Baba’nın Dumlu Baba olduğu görüşünü de hatırlattı. 1470’te Ebubekir Tihranî’nin kaleme aldığı ve o vakitler Erzurum’a da hâkim olan Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’a ithaf ettiği “Kitab-ı Diyarbekiriyye” adlı eserinde Fırat’ın kaynağı da olan Dumlubaba’nın alemin göbeği (Naf-ı Âlem) olarak anıldığını söyleyen Murat Ertaş asırlardır Erzurumluların ziyaret ettiği, eskiden bir de zaviyenin de bulunduğu Dumlubaba suyunun ve çevresinin yeniden eski canlı günlerine kavuşması için herkesin el birliğiyle gayret etmesi gerektiğini söyledi. Erzurum Düşünce Hareketi’nin Önerileri EDH Başkanı Ertaş: “Dumlubaba suyunun üzeri bundan on yıl evvel büyük bir hatayla beton kafes içine alınmıştı. Halkımızı üzen ve kamuoyunun tepkisini çeken bu hatadan dönüldü ama bu beton kafes ortadan kaldırılmadı. Civar köylülerin yıktığı beton kafesin hafriyatı ve kalıntıları halâ orada durmakta, çevre kirliliğine ve kötü bir görüntüye neden olmaktadır. Dumlubaba’nın yaz ve yayla turizmine, Pir Ali Baba gibi inanç turizmine kazandırılması için dağa çıkan yolun iyileştirilmesi, çevresinin doğal hale getirilmesi, yıkılan ve kalıntıları olan noktaya bir zaviye yapılması ve Erzurum ovasından Dumlubaba’ya yürüyüş yolu yapılmasını, su kaynağının doğal halini bozmadan suyun yerel sermayeyle işletilmesini öneriyoruz. Dumlubaba suyu tüm insanlığın ve tüm Erzurumlularındır. Tanıtılması halinde buranın başta Arap turistler olmak üzere yerli ve yabancı çok sayıda turist çekeceğini düşünüyoruz.” dedi.