GÜNDEM - 09 Kasım 2020 Pazartesi 12:32

Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Utku Yazgan, 'İzmir depremi Türkiye’yi uyardı'

A
A
A
Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Utku Yazgan, 'İzmir depremi Türkiye’yi uyardı'

İzmir’de meydana gelen depreme ilişkin açıklamalarda bulunan Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Utku Yazgan, “Depreme dayanıklı binalar yapılamamasının üç nedeni var. İlgisizlik, cehalet ve yanlış uygulamalar” dedi.

İzmir’de Kandilli Rasathanesinin tespitlerine göre 6.9 büyüklüğünde meydana gelen depremde yaşanan can kayıpları, yıkılan ve hasar gören binalar, COVID-19 küresel salgınıyla mücadele eden Türkiye’nin deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmesine neden oldu. Yapıların sağlamlığı tekrar gündeme gelirken konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Maltepe Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Utku Yazgan, “Depreme dayanıklı binaların nasıl yapılacağı biliniyor ama bilgi ve uygulama arasında derin bir uçurum var” diye konuştu.

“Yapı yönetmeliklerinde koşullar belli”
Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 92’sinin, nüfusunun yüzde 95’inin deprem kuşağında bulunduğuna dikkati çeken Yazgan, sadece 1903’ten bugüne kadar meydana gelen depremlerde yüz binin üzerinde insanımızın hayatını kaybettiğini hatırlatarak, bu sonucu mühendislikten çok ilgisizlik, cehalet ve yozlaşmış uygulamalardan kaynaklandığını belirtti. Yazgan, “Depremle ilgili yeterli bilgimiz var. Buna rağmen ölümlerde ve ekonomik kayıplarda artış olması bilgi ile uygulama arasında hâlâ derin bir uçurum olduğunu gösteriyor. Oysa deprem bölgesinde inşa edilecek yapılar hakkında ilki 1949’da yürürlüğe giren ve defalarca güncellenen yönetmelikle deprem hasarının en aza indirgenmesi hedefiyle asgari koşullar belirlenmiş durumda” dedi.

“Tüm aşamaların denetlenmesi şart”
Dr. Yazgan depreme dayanıklı yapıların inşasında malzeme kalitesinin de çok önemli bir kriter olduğuna dikkat çekerek, son yıllarda özellikle hazır beton kullanımının yaygınlaşmasıyla beton basınç dayanımlarında ciddi bir iyileşme olduğunu ve kullanılan malzemenin kontrolünün sağlandığını anlattı. Yazgan, “Tabii ki binanın projesine uygun inşa edilmesi ve tüm yapı üretim aşamalarının denetlenmesi gerekiyor. Bu nedenle 1999 depreminden sonra 2001 yılında 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu yürürlüğe girmiş; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetkilendirilen yapı denetim firmaları; yapıların, proje ve uygulama aşaması denetimini yaparak, yapının ilgili mevzuata uygun bir biçimde gerçekleşmesini yapı sahibi adına sağlamakla sorumlu durumda” diye konuştu.

İzmir’i etkileyen depremde yıkılan binalarla ilgili kolon kesme iddialarının gündeme geldiğine de dikkat çeken Dr. Yazgan, binaların taşıyıcı sistemine kolon kesme gibi müdahalelerin düşey taşıyıcılarda dayanıklılığı ortadan kaldırdığını ve komşu katlar arası yumuşak kat oluşturduğunu söyledi. Dr. Yazgan, bu durumda en küçük bir sarsıntıda dahi, bina depremden kaynaklanan yatay yüklere direnemediğinden katların üst üste çöktüğünü belirtti.

“Zemin iyileştirilmesi yapılmalı”
Yazgan, en çok tartışılan yapı-zemin etkileşimi konusunda ise, yumuşak zeminlerde az katlı binaların, çok katlı bina yapılacak ise uygun zemin iyileştirmelerinin yapılması gerektiğini vurguladı.

Mevcut yapı stokunun hızlı ve doğru şekilde depreme dayanıklı olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğine dikkat çeken Dr. Yazgan, yapılan inceleme ve testler sonucunda binanın, deprem güvenliğine ilişkin performans düzeyini sağlamadığı tespit edilirse, binanın taşıyıcı sistemine yeni elemanlar eklenerek yapının yatay ve düşey kuvvetlere karşı dayanıklılığını artırmak gerektiğini belirtti. Dr. Yazgan, bunun için kolon mantolama, perde duvar uygulaması gibi çalışmaların da yapılabileceğini; binaların fiziki durum değerlendirmesi yapılmadan, onarım vb. işlemlerin yapılmasının ise son derece yanlış olduğuna dikkat çekti.
Dr. Öğr. Üyesi Yazgan, 2012 yılında çıkarılan 6309 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile eski yapı stokunun yenilenmesi ve yaşanabilir şehirler oluşturmanın hedeflendiğini de hatırlatarak, “Ama ne yazık ki zamanla kentsel dönüşümde ekonomik kazanç sağlanmaya başlandı ve afet riski ikinci plana atıldı. Kentsel dönüşümle amaç; ekonomik bir kazanç sağlamak kadar, afet riskini azaltacak depreme dayanıklı yapı stokunu artırmak olmalı” dedi.
(MRT-AG-E)

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara İYİ Parti Genel Başkan Adayı Dervişoğlu: "Başarısızlığı henüz değerlendirmeden, özeleştirimizi yapamadan bu kongreyle karşı karşıya kaldık" İYİ Parti Genel Başkan Adayı Müsavat Dervişoğlu, "Yerel seçimlerde maalesef başarılı olamadık ve bu başarısızlığı henüz değerlendirmeden, özeleştirimizi yapamadan bu kongreyle karşı karşıya kaldık" dedi. 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nin ardından olağanüstü kurultay kararı alan İYİ Parti’de yeni genel başkan belli oluyor. 5. Olağanüstü Kurultay’da Koray Aydın, Müsavat Dervişoğlu, Tolga Akalın ve Günay Kodaz genel başkanlık için yarışıyor. Kura sonucu ilk konuşma hakkı kazanan İYİ Parti Genel Başkan Adayı Müsavat Dervişoğlu, "Çıktığımız yolculuk kolay değildi. Önümüzde ceberut bir iktidar ve ne olduğu belli olmayan ucube bir sistem vardı. İyi’lerin mücadelesi de zaten bu ceberut iktidarla ve ucube sistemle mücadeleydi. Sistemin dayatmaları vardı. O dayatmalardan bir tanesi de ittifakla siyasi arenada yer edinebilme imkanı aramaktı. Bunun müsebbibi ve sorumlusu İYİ Parti değil. Bunun sorumlusu esas itibarıyla Türkiye’ye dayatılan sistemdi" ifadelerini kullandı. "Yerel seçimlerde maalesef başarılı olamadık" 2018’de başlayarak, son yerel seçime kadar çeşitli ittifakların içinde bulunduklarını ifade eden Dervişoğlu, şöyle konuştu: "2019 yerel seçim ittifakının asıl amacı ve hedefi, hepinizin bildiği gibi, bu iktidarın seçim yoluyla yenilebileceği ve AKP iktidarına son verilebilme arzusuydu. 2019 yerel seçimlerinde biz bunu başardık. Muhalefetin de kazanabileceğini ve hatta bu iktidarın gidebileceğini büyük milletimize gösterdik. Biz, o seçimdeki ittifakı 2023 yılındaki genel seçim için yapmıştık. İktidarın yenilebileceğini gösterip, ondan sonra da 2023 seçimlerinde iş başında bulunan iktidarın artık siyasi ömrünün tamamlanmasını sağlamaya çalışacaktık. Ama süreç öyle akmadı. Hepinizin bildiği gibi, İYİ Parti’nin tüm çabalarına rağmen, maalesef birtakım stratejik hatalar yüzünden 2023 seçimleri kaybedildi ve Türkiye bu seçimin akabinde bir yerel seçime gitti. Bu seçime partimiz, özgün kimliğini muhafaza edebilmek ve 2028 genel seçimlerine layıkıyla hazırlanabilmek adına, tüm yetkili organlarını toplayarak, müstakilen girme kararı aldı. Bu kararın alınmasıyla birlikte yine İYİ Parti, çeşitli saldırıların muhatabı kılınmaya çalışıldı. Onun sonucudur ki, o sürecin akabinde, girmiş olduğumuz yerel seçimlerde maalesef başarılı olamadık ve bu başarısızlığı henüz değerlendirmeden, özeleştirimizi yapamadan bu kongreyle karşı karşıya kaldık."
Ankara Belçika’da yaşanan şiddet olaylarının detayları Belçika’da, aralarında Suriyelilerin de olduğu bir grup Nevruz kutlamalarından dönerken, provokasyon amaçlı geçtikleri Türk mahallesinde terör örgütü PKK’yı simgeleyen bez parçaları ve elebaşı Abdullah Öcalan’ın posterlerini açtı. Konvoya tepki gösteren Türk asıllı bir kişiye terör örgütü PKK/KCK sempatizanları saldırıda bulundu. Belçika’nın Hasselt kentine bağlı Heusden-Zolder ilçesinde 24 Mart 2024 Pazar günü Nevruz kutlamaları sonrasında Türk ve Kürt gruplar arasında dünya basınında da yer bulan bir arbede yaşandı. Saldırıya mahallede yaşayan diğer Türklerin karşılık vermesi ile olay büyüdü ve başka mahallelere yayıldı. Belçika polisi olaylara TOMA’larla müdahale etti. Diğer mahallelere yayılan gruplar polis helikopterleri ile takip edildi. Örgüt sosyal medya üzerinden manipülatif haberler yayarak olayların daha da büyümesine neden oldu. Üstelik olayların Belçika sınırlarını aşmasını da sağladılar. Başta Fransa, Almanya, Hollanda ve Avusturya olmak üzere civar ülkelerden örgüte müzahir kişiler Belçika’ya akın etti. Terör örgütü PKK/KCK üyelerinin Avrupa ülkelerinde bu kadar hızlı bir araya gelmesi, mobilize olma potansiyellerini de ortaya koydu. Belçika’daki olayların başlamasında PKK/KCK izi Belçika’da meydana gelen bu olayları başlatan kişinin Suriye kökenli PKK/KCK müzahiri Mohammed Alkhalil olduğu ortaya çıktı. Suriyeli Alkhalil, Belçika Tessenderlo’da yaşadığı ve Belçika’daki fitili ilk ateşleyen PKK/KCK’lı olduğu öğrenildi. Eylemlerin bir mahalleden çıkıp daha geniş bir alana yayılmasında etkili olan kişinin ise PKK/KCK Belçika sözde sorumlusu Şahan Kod Osman Pınar olduğu tespit edildi. Pınar’ın, eylemlere Almanya’dan gençlik mensuplarının takviye getirilmesinde de emri veren kişi olduğu öğrenildi. Olaylarda yönlendirici konumda olan diğer isimlerin ise; Belçika/Anvers PKK/KCK sözde sorumlusu Azat Kod Veysi Akbaş, Devrimci Gençlik Hareketi (TCŞ) Anvers sözde sorumlusu Şirvan Rojhilat Kod Mahdı Sadeghi, Liege sözde Sorumlusu ve Belçika/Verviers Demokratik Kürt Toplum Merkezi (DKTM) yöneticisi Yado Geveri kod Şefket Öztunç olduğu öğrenildi.
Ankara Ankara milletvekillerinden Başkent’in global markası Beypazarı Doğal Maden Suyu’na ziyaret Başkent’in yerli ve milli markası Beypazarı Doğal Maden Suyu tesislerini Ankara milletvekillerinden Leyla Şahin Usta, Ömer İleri ve Zehranur Aydemir ziyaret etti. Beypazarı Doğal Maden Suyu tesislerini Ankara milletvekilleri Leyla Şahin Usta, Ömer İleri ve Zehranur Aydemir ziyaret etti. Milletvekillerine önceki dönem vekillerden Hacı Turan, AK Parti Ankara İl Başkan Yardımcısı Serkan Korkut Ata ve Beypazarı Belediyesi önceki dönem Başkanı Tuncer Kaplan da eşlik etti. Ankara milletvekilleri geçtiğimiz günlerde spekülasyon içerikli yapılan haberler üzerine markaya destek vermek amaçlı ziyarette bulunduklarını belirtti. Tesisleri gezen vekiller, Beypazarı Maden Suyu Yönetim Kurulu Başkanı Niyazi Ercan’dan maden suyu hakkında bilgiler aldı. "Saatte 300 bin şişe maden suyu şişelemekteyiz" Ercan, yaptığı açıklamada, "70 bin metrekare kapalı alana sahip tesisimizde saatte 300 bin şişe maden suyu şişelemekteyiz. Dünyadaki en ileri teknolojiye sahip maden suyu şişeleme makine parkına sahibiz. Maden suyumuz zengin mineral yapısıyla yer altında doğal olarak oluşmakta ve tam otomasyona sahip makinalarımızda el değmeden şişelenmektedir" dedi. Beypazarı Doğal Maden Suyu’nun Türkiye için önemini işaret eden Ercan, “Ülkemiz, sahip olduğu yer altı doğal maden suyu kaynakları açısından Avrupa’daki emsallerine göre çok daha zengin mineral içeriğiyle farklılaşmaktadır. Türkiye’nin mineral içeriği yüksek maden suları coğrafyamızda ve tüm dünyada gönül rahatlığıyla beğenilerek tüketilmektedir” diye konuştu. Ankara Milletvekili Dr. Leyla Şahin Usta ise yaptığı açıklamada, yerli üretici ve markaların ülke ekonomisi için çok önemli olduğunu vurgulayarak, şu ifadelere yer verdi: “Doğal kaynağından çıkan maden suyunun halkımıza en hijyenik şartlarda sunulmasından memnuniyet duyduk. Her hafta Sağlık Bakanlığı’mız tarafından denetlenen tertemiz, insan eli değmeden tamamen steril şartlarda, kapalı ortamlarda şişelenen ve güvenle içilebilecek maden suyunu ve sağlık açısından her türlü şartları sağlayan bu tesisi görmekten büyük bir mutluluk duyduk.”