GÜNDEM - 23 Haziran 2023 Cuma 14:26

Tarihi açık hava arşivi: Cami sütunlarındaki bilezik yazıları

A
A
A
Tarihi açık hava arşivi: Cami sütunlarındaki bilezik yazıları

Osmanlı döneminde tarihe not düşmek, önemli olayları kaydetmek ve duyguları dile getirmek için sütunların bileziklerine kazınan yazılar, İstanbul genelinde 18 camide, 5 türbede ve Topkapı Sarayı'nın çeşitli bölümlerinde yer alıyor.

Osmanlı döneminde camilerin, türbelerin sütunlarında bulunan bilezik yazıları tarih hakkında bilgi veren kaynaklardan biriydi. Önemli olayların kaydedildiği ve duyguların ifade edildiği bilezik yazıları, İstanbul genelinde 18 camide, 5 türbede ve Topkapı Sarayı'nı çeşitli yerlerinde bulunuyor. Osmanlılar, dönemin olaylarını ele aldığı yazıları rastgele değil özellikle padişahların yaptırdığı, kalabalığın daha çok olduğu cami avlularında bulunan sütunların tunç, bronz ve pirinçten yapılan bileziklerine yazıyorlardı. Duyuru niteliği taşıyan yazılar, ahşap ya da mermer yapılar üzerine çelik kalem ve tokmakla yazı kazıyan ‘hakkaklar' tarafından 16. ve 18. yüzyıllar arasında kamusal alanda toplumu bilgilendirmek adına yapılmıştı. O dönemde eğitimli kişilerden oluşan hakkaklar bilezik, mühür, kitabe, mezar taşı gibi zeminleri kazıyarak sanatlarını icra ediyorlardı. Hakkaklar tarafından kazınan üzerlerinde yangınların, tayinlerin, vefatların, duaların, nasihatlerin bulunduğu sütunların, dönemin bir haber kaynağı olduğunu gösteriyor.

Tarihi açık hava arşivi: Cami sütunlarındaki bilezik yazıları

“Tarihi birçok önemli olayı üzerlerine kaydedilmesiyle adeta bir açık hava arşividir”

Camilerin sütun bileziklerinde bulunan tarihi yazılar hakkında konuşan Araştırmacı - Yazar Nazif Arıman, “Sütun bileziği, sütunların kaideleriyle beraber birleşme noktalarına monte edilen tamamen estetik görünüm maksatlı kullanılan mimari yapı elemanlarıdır. Bunlar ekseriyetle pirinç, tunç ve bronzdan imal edilmişlerdir. Temel maksatları, sütunun kaideyle birleşme noktasındaki çirkin görüntüyü ortadan kaldırmak ve oraya estetik bir görüntü vermektir. Osmanlı bunu mimari üslubundan ve genel maksadından hariç olarak farklı bir alanda daha kullanmış. Sütunlarda bulunan bileziklerde tarihi birçok önemli olayı üzerlerine kaydedilmesiyle adeta bir açık hava arşividir. Yazılar, mahiyet açısından belli bir kategori içerisinde yer almıyor ne yazık ki çok farklı alanda ve geniş bir yelpazeye sahip olan yazı çeşitleri var. Bunların içerisinde dualar, temenniler, beklentiler, istekler aynı zamanda beddua var. Tayinler, atamalar, vefatlar, evlilik ilanları, İstanbul'da meydana gelmiş olan yangınlar, donanmanın çıkması, elçilerin şaha gönderilmesi, yine içinde özellikle Farsça ve Arapça özlü sözler, beyitler, nasihatler, ayetler ve hadisler yer almaktadır. İstanbul genelinde 18 cami, 5 türbe ve Topkapı Sarayı muhtelif kısımlarında toplam da 285 yazıyı topladım.

Tarihi açık hava arşivi: Cami sütunlarındaki bilezik yazıları

Bunları müstakil bir eserde bir araya getirdim, eser 2018 yılında yayınlandı. Şu an son yapmış olduğum araştırmalarla yazılar 300 civarına ulaşmış durumda diğer yandan da Türkiye'nin tüm bilezik yazılarını topluyorum. Onlarda şu anki sürecimiz bitmek üzere İnşallah yakın bir zamanda yayımlanacaktır. Yapmış olduğum araştırmada en eski tarih 1506 tarihinde Beyazıt Camii'nde yine en son yazı da 1779 yılında yazılmış olan o da aynı camii de Beyazıt Camii'ndedir. En fazla yazı 17. yüzyılda Sultan 4. Mehmed döneminde yazılmıştır. Üzerinde tarih barındıran 14 yazı da Sultan 4. Mehmed dönemine aittir. Onun haricinde genel yelpazeye baktığımız zaman 16 ve 18. yüzyıllar arasında yaşamış olan ve sonra ortadan kalmış olan bir ekol olarak bakabiliriz” dedi.

“Şehzade Camii'ndeki yazıların büyük ekseriyeti Kasımpaşalı Osman Çelebi'ye ait olan yazılardır”

Tarihi olaylar hakkında bilgi veren sütun yazılarının, büyük ekseriyetinin Kasımpaşalı Osman Çelebi'nin yazdığını aktaran Arıman, “Yazılar, hakkak denilen bir meslek grubu tarafından çelik kalem ve tokmaklarla bileziklerin üzerine kazıma usulüyle yapılıyordu. Hakkak normalde hattatın yazmış olduğu yazıları, yazmakla görevli olan kişidir. Aynı zamanda bir kazıyıcıdır. Sadece bilezik yazısı değil, mühür kazıyıcısı, mezar taşı kazıyıcısı ve kitabe kazıyıcısı da hakkak olarak nitelendirilir. Hattatın yazdığını, hakkak belirtilen objeler üzerine çelik kalemlerle ve tokmaklarla işler eğer hattat da hakkak da aynı kişi olursa bunlara ‘zülcenaheyn' denilen ‘iki kanatlı' manasına gelen bir unvan verilmekteydi. Buradaki sütun bileziklerindeki yazılarda da Evliya Çelebi özellikle Süleymaniye Camii'ni anlatırken oradaki bilezik yazılarından bahseder, vurgu yapar. Üzerindeki tarihlerin enteresan olması dolayısıyla hatta hayretini gizleyemediğini de belirtir. Oradaki yazılar dönem itibariyle baktığımızda Evliya Çelebi'nin anlatmasına göre vakıflar tarafından tutulan tarihçi hakkakların olduğundan bahsediyor. Yani tarihçi hakkakların vakıflar tarafından özel olarak tutulduğunu ve önemli olayların onlar tarafından bileziğin üzerine kazındığını haber veriyor. Süleymaniye Camii'ndeyse bahsetmiş olduğumuz bilezikler Kasımpaşalı Osman Çelebi'ye en fazla yazı zaten kendisine ait ve en güzel yazı da kendisine aittir. Şu an içinde bulunduğumuz Şehzade Camii'ndeki yazılarında büyük ekseriyeti yine Kasımpaşalı Osman Çelebi'ye ait olan yazılardır” ifadelerini kullandı.

Tarihi açık hava arşivi: Cami sütunlarındaki bilezik yazıları

Kutsal topraklara gönderilen Kabe oluğu Şehzade Camii'nin sütununa “Altın oluk işlendi sene 1021” şeklinde yazılmış

Şehzade Camii sütunlarına kaydedilen olayları okuyan Arıman, “Burada Osman Çelebi'nin yazmış olduğu yangın tarihi var. 'İslambol'da ateş vaki oldu. Rebiülahir'in 11'inde' diye kazınmış. Osman Çelebi'nin özellikle İstanbul'u, İslambol olarak yazması burada dikkatlerden kaçmayan bir detay. Diğer bilezikte ise bahsetmiş olduğumuz evlilik ilanlarından bir tanesi var. 'Sultan Murat Şah, Fatma Sultan'ı İbrahim Paşa'ya verdi. Cemaziyelahirün evvelinde. Sene 993' Kaynaklar da Sultan 3. Murat'ın kızı olan Fatma Sultan'ı değil farklı bir hanım sultanın İbrahim Paşa'ya verildiğine dair kayıtlar var. Dolayısıyla hakkakın burada hatalı bir isim kazımış olabilecek olduğu varsayılmaktadır. Burada yine Osmanlı döneminde Surre-i Humayun alayları ile kutsal topraklara gönderilmiş olan hediyelerden bir tanesinden bahsediliyor. 'Altın oluk işlendi sene 1021' Osman Çelebi'nin imzalamış olduğu bir yazı. Altın oluk, kutsal topraklara Kabe'ye monte edilmek üzere İstanbul'da yapılan ve oraya gönderilen hediyeden bize haber veriyor. Aynı yazıdan bir tane Fatih Camii'nde, bir tane de Yavuz Sultan Selim Camii'nde var. Altın oluğun bizzat tasarımını Katip Çelebi, Cihannümasında kendisinin yaptığını İstavroz Sarayı ( Beylerbeyi Sarayı) bahçesinde ise Kabe maketi kurulup oluğunu bizzat kendi eliyle makete yerleştirdiğini akabinde tamamlandıktan sonra da kutsal topraklara gönderildiğinden bahseder” şeklinde konuştu.

Semanur Kaygısız - Alperen Baran Metecan - Ahmet Faruk Sarıkoç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Tarsus’ta açılan ’Çocuk Gelişim Merkezi’ hizmete başladı Mersin Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi koordinesinde Tarsus’ta açılan ‘100. Yıl Atatürk Çocuk Gelişim Merkezi’ faaliyete girdi. Minikler, oryantasyon programıyla etkinliklere başladı. Birbirleriyle tanışıp kaynaşan minikler, öğretmenleri eşliğinde gerçekleşen etkinliklerle eğitime başladı. Günlerine öğretmenleriyle selamlaşma rutini ile başlayan çocuklar, sabah yogası ve zumba danslarıyla etkinliklerine başlıyor. Çocuklar gün boyunca bilişsel ve sanatsal aktiviteler, ana dil etkinlikleri ve bedensel koordinasyonları ile kas becerilerini geliştirecek uygulamalar yapıyor. 36 ay grubu minikler ise günlerinin 1-1,5 saatini dinlenerek geçiriyor. Ailelerin, diğer özel çocuk gelişim merkezlerinden daha güzel olarak değerlendirdiği ’100. Yıl Atatürk Çocuk Gelişim Merkezi’nde minikler, yıl boyunca hem eğlenecek hem de öğrenecek. “Uzman kadromuzla, çocukların yaşına uygun programları uyguluyoruz” Mersin Büyükşehir Belediyesi Çocuk Gelişim Merkezleri Eğitim Koordinatörü Özlem Tanışık, 100. Yıl Atatürk Çocuk Gelişim Merkezi’nde ilk etapta 60 öğrenci ile başladıklarını, ilerleyen süreçte bu sayıyı 100’e tamamlayacaklarını ifade ederek, “Burada çocuklarımıza tam gün hizmet veriyoruz. 08.00-17.00 saatleri arasında, 3 öğün sağlıklı beslenmelerini gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda alanında uzman eğitim kadromuzla birlikte, çocukların yaş aralıklarına uygun programları uyguluyoruz. Bu eğitim içeriklerinde aktif pasif dengesini, aynı zamanda çocuklarımızın gelişimsel özelliklerini de önemsiyoruz” dedi. Çocukların gelişimleriyle ilgili notları, evdeki süreçlerini desteklemek için sürekli olarak aileleriyle paylaştıklarını da aktaran Tanışık, “36-72 ay arası çocuklara hizmet veriyoruz. Burada 36-48, 48-60, 60-72 ay şeklinde 3 sınıfımız yer alıyor. Miniklerimizin ellerini tutarak başladığımız bu yolculukta, onların kalplerine ulaşmayı hedefliyoruz. Onlarla birlikte harika bir dönem geçireceğimize eminiz” ifadelerine yer verdi. “Özel kreşlerle karşılaştırdığımızda, sağlanan imkanlar çok daha iyi” Velilerden Mine İpek Can, 100. Yıl Atatürk Çocuk Gelişim Merkezi’nin imkanlarını çok beğendiğini belirterek, “Mersin Büyükşehir Belediyesinin yaptığı kreşteyiz. Burası 3- 5 yaş aralığındaki çocuklar için açılan bir yer. Özel kreşlerle karşılaştırdığımızda, sağlanan imkanlar çok daha iyi. Çalışan bir anne olarak sabah 08.00 akşam 17.00 arası çocuklarımızı güvenle bırakıyoruz. Bence çok güzel bir proje” diye konuştu. “Kreş çok kaliteli yapılmış ve her şeye önem verilmiş” Yusuf Kenan Bozdağ, oldukça heyecanlı olduklarını ifade ederek, “Çocuklar çok heyecanlı. Fazla bir sıkıntı yaşamadık. Gelir gelmez çocuklar sınıfa giriş yaptı. İçerisi çok güzel. Bu, belediyenin bize vermiş olduğu büyük bir avantaj. Yakında oturuyorum. Dışarıdaki kreşlere göre çok daha güzel, kaliteli yapılmış ve her şeye önem verilmiş. Çok teşekkür ediyoruz” dedi.
İstanbul Başkan Bingöl, Tuzla Belediyesi Spor Akademisi öğrencileri ile spor yaptı Tuzla Belediye Başkanı Av. Eren Ali Bingöl, Tuzla Belediyesi Spor Akademisi’ne bağlı BESYO Akademi Hazırlık Kursları öğrencileri ile spor yaptı. Gençlere başarılar dileyen Başkan Bingöl, “Tuzla, İstanbul’da, Marmara Bölgesi’nde ve hatta tüm Türkiye’de sporun başkenti olma pozisyonuna erişecek” dedi. Tuzla’da Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (BESYO), Askeri Lise, Spor Lisesi Polis Meslek Yüksek Okulları (PMYO) ve Milli Savunma Üniversite’sinde okumak isteyen öğrenciler, istedikleri okulların fiziki yeterlilik sınavlarında başarılı olabilmek için Tuzla Belediyesi Spor Akademisi Kurslarında eğitim görüyor. Akademide eğitim gören gençlerle Şelale Park’ta buluşan Başkan Bingöl, tüm öğrencilere başarılar dileyip, onlarla spor yaptı. “Tuzla’da spor en önemli başlıklarımızdan birisi” Sporun, Tuzla’da en önemli başlıklardan biri olduğunu vurgulayan Başkan Bingöl, “BESYO Akademi öğrencileriyle buluştuk. Tuzla’da spor en önemli başlıklarımızdan birisi. Mevcutta çok güzel işleyen bir sistem var; bizler de bunu geliştiren olacağız. Tuzla, sporun İstanbul’da, Marmara Bölgesi’nde ve hatta tüm Türkiye’de başkenti olma pozisyonuna erişecek. Gençlerimizin geleceğe daha doğru baktığı, hedeflerine ulaşmalarında Tuzla Belediyesi’nin köprü olduğu, eğitimlerine fırsat verdiği ve böylelikle tüm ilgili alanlarında fırsat eşitliği sağlayan bir Tuzla Belediyesi var; bunu geliştiren bir noktada olacağız. Daha fazla gencimizi buralarda görmek istiyoruz. Bugün gençlerimizle ısınma yaptım, onlar antrenmana devam edecek, ben de pazara, esnafa gideceğim. Antrenman beni de hızlandırmış olacak” şeklinde konuştu. “Eren Başkana teşekkür ederiz” Tuzla Belediyesi Spor Akademisi öğrencisi Atalay Sevindik, “Milli Savunma Üniversitesi sınavına hazırlanıyorum. Bugün uzman hocalarımızla spor yapmak için Şelale Park’a geldik. Başkanımız da bizlere küçük bir sürprizde bulundu. Çok mutlu olduk, bize spor yapabileceğimiz bu hizmeti sağladığı için kendisine çok teşekkür ediyoruz” diye konuştu. Hazal Gölgen de “Tuzla Belediyesi’nin spor akademisinde de ücretsiz bir şekilde BESYO için çok güzel hazırlanabiliyoruz. Antrenörlerimiz çok iyi, koşuyoruz ve ısınmalarımızı yapıyoruz” dedi. Görkem Yalçıner, “Hem BESYO antrenmanında buraya geliyorum hem de Tuzlaspor’un futbolcusuyum. U 19’da ve A takımına çıkıyorum. Hedefim bir an önce ana takıma yükselip kendimi Türk halkına göstermek olacaktır. Eren başkanımız da bugün geldi, ona da teşekkür ediyorum. Hepimiz de onu çok seviyoruz. Eminim bize destek olacaktır” ifadelerini kullandı. BEYSO Akademi Hazırlık Kursları hakkkında Tuzla’da BESYO, Askeri Lise, Spor Lisesi, PMYO ve Milli Savunma Üniversitesi gibi okullarda okumak isteyen 105 öğrenci, istedikleri okulların fiziki yeterlilik sınavlarında başarılı olmak için antrenmanlarını sürdürüyor. Tuzla Belediyesi Spor Akademileri Kurslarında uzman eğitimciler eşliğinde süren antrenmanların yanı sıra gençlere akademi tarafından üniversite sınavlarındaki başarıları için düzenli olarak deneme sınavları da yapılıyor. Haziran ayındaki sınavlara hazırlanmak amacıyla mart ayında ücretsiz olarak başlayan eğitimler yoğun bir tempoda devam ediyor.
Giresun Giresun’un Çanakçı ilçesinde asırlık imece geleneği yaşatılıyor Giresun’un Çanakçı ilçesinde Kuşdili ile imeceye çağrılan köylüler, kemençe eşliğinde tarlalarını çapaladılar, ekinlerini ektiler. Çanakçı ilçesinin köylerinde hala yaşatılmaya devam eden imece geleneği ile işler kolaylaşırken, kemençenin de devreye girmesiyle adeta şenlik havasına dönüşüyor. Karadeniz’de her yıl bahar aylarından başlayan ve imece usulü ile yapılan ekin ekme bu yılda köylülerin bir araya gelmesi ile şenlik havasında başladı. Giresun’un Çanakçı ilçesine bağlı Düzköy köyü sakinleri Kuşdili ile konuşup anlaşıyorlar, kemençe ile çalışıp, imece usulü ile ekinlerini ekiyorlar. Yöresel kıyafetlerini giyip tarlaya gelen kadınlar hem çalışıyorlar hem de atalarından gördükleri imece usulünü yaşatıyorlar. Köy sakinlerinden Murat Yılmaz, asırlardır bu şekilde mısır ekme geleneğinin devam ettiğini ifade ederek bir gelenek olarak bu anları yaşatmaya çalıştıklarını söyledi. Yılmaz, “Atalarımızdan gördüğümüz geleneğimiz bizim köyle beraber birkaç köyde yaşatılmaya devam ediyor. Çok önceden daha fazla imece sayısı, daha fazla arazi vardı ama daha sonra nüfusun artması nedeniyle araziler küçüldü. Bizde ne olursa olsun gelenekten kopmama açısından imece usulünü devam ettirmedeyiz. Biz bu şekilde mısır, ekiyoruz ardından mısırın otunu kazıyoruz. Burada sadece amaç yardımlaşarak işleri kolaylaştırmak. Tek başına birkaç günde bitirilecek işleri komşuların yardımıyla bir günde bitiriyoruz. Kemençenin de eşlik etmesiyle adeta horon oynar gibi bir ritim ve neşe içerisinde ekinlerimizi ekiyoruz” dedi. Kuşdili ile imeceye çağrılıyor İmeceye Kuşdili ile çağırdığını anlatan Gülizar Kır ise “Bizim bu köylerde hemen hemen herkes Kuşdilini bilir. Zaten hala köylerimizin her yerinde telefon çekmediği için Kuşdili önemli bir iletişim aracımız olmaya devam ediyor. Biz de Kuşdili ile imecemizi çağırdık. Gelenlerle de iki günde kazacağımız tarlayı bir günde kazmış olduk. Buralarda tarlada tüm haberleşmeyi de neredeyse Kuşdili ile yapan köylüler her gün bir başka tarlada bir araya gelip bahar döneminde ekin ekiyorlar” diye konuştu.