SAĞLIK - 12 Kasım 2015 Perşembe 11:25

Türk hekim, dünya tıp literatürüne girdi

A
A
A
Türk hekim, dünya tıp literatürüne girdi

Doç. Dr. Fuat Büyükbayrak, MDS (Myeloblastik Displastik Sendrom) hastasına yaptığı açık kalp ameliyatıyla dünya tıp literatürüne girdi.

Ayakkabı sanayinden emekli ve bu yaşına kadar hiçbir sağlık problemi yaşamamış 60 yaşındaki Ahmet Aydın, geçtiğimiz sene gittikçe artan yorgunluk ve göğüs ağrısı şikayetiyle hastaneye gitti. Kalp rahatsızlığı ile başlayan, MDS (Myeloblastik Displastik Sendrom) tanısıyla devam eden ve hastanede yapılan açık kalp ameliyatıyla sağlığına kavuşan Ahmet Aydın; MDS hastalığı olup kalp ameliyatı yapılan yedinci hasta olarak dünya tıp literatürüne girdi.

Geçtiğimiz yıl yorgunluk ve göğsünde ağrı şikayetleriyle hastaneye başvurduğunu söyleyen Ahmet Aydın, “Şikayetlerim giderek artıyordu. Kardiyoloji bölümüne gittim. Anjiyo yapılmasına karar verildi ve kan değerlerime bakıldı. Çok düşük olduğu ve bu değerlerle anjiyo yapılamayacağı için dahiliye bölümünde tedavi olmamı istediler. Bir aylık tedaviye rağmen kan değerlerim yükselmedi ve şikayetlerim devam etti. Bilinmeyen bir kan kaybı olabileceği şüphesiyle gastroenteroloji bölümüne yönlendirdiler. Endoskopi ve kolonoskopi yapıldı. Bunların sonucu da temizdi. Bu sefer hematolojiye gönderdiler. Orada kemik iliğimden biyopsi yapıldı.

Patoloji sonucuna göre MDS’ye bağlı Refrakter Anemi tanısı konuldu. Kemik iliğim yeterli kan hücresi üretmiyordu. Bu süreçte kalp problemlerim de artarak devam ediyordu. Gittiğim bütün kardiyoloji uzmanları anjiyo yapılması gerektiğini söylüyorlardı; ancak kanama kontrolü zor ve enfeksiyon riski çok yüksek olduğu için anjiyo yapmaktan kaçınıyorlardı. Hisar Intercontinental Hospital Kardiyoloji Bölümü’ne geldik. Doç. Dr. Yılmaz Güneş anjiyomu yaptı; 3 damarım tıkalıydı. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Fuat Büyükbayrak’la konuştuk ve kendisi hastalığıma rağmen bu operasyonu yapabileceğini söyledi. Sonrasında ameliyat planım yapıldı. Hematoloğumun kontrolünde gerekli kan transferi yapılarak ertesi gün ameliyata alındım. 1 gün yoğun bakımda kaldım. Doktorlarımız cesaret etti ve çok şükür bu ameliyatı sağlıkla atlattık” dedi.

MDS hastasına yaptığı operasyonla dünya tıp literatürüne yedinci vakayı gerçekleştiren Hisar Intercontinental Hospital Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Fuat Büyükbayrak; "Hastamız önce göğüs ağrısı şikayeti nedeniyle hastaneye gitmiş; anjiyosunu yapmaktan kan değerlerinin düşüklüğü nedeniyle kaçınılmış. Bu tür vakalardan kaçınılmasının temel nedeni enfeksiyon riskidir. Kanama problemini çözebilirsiniz; ancak bu hastalarda bağışıklık sistemi çok zayıf olduğu için en ufak bir enfeksiyon riski ciddi sonuçlar doğurabilir. MDS hastalarının yoğun bakım sürecinin tek kişilik yoğun bakım odalarında ve çok özel takip edilmesi gerekir. Hastamız bize başvurduğunda anjiyosu yapıldı. 3 damarında ciddi darlıklar olduğunu gördük ve by-pass yapılması gerektiğini kendisiyle de paylaştık. MDS hastalarında daha önce 4 tane koroner by-pass 2 tane de kapak ameliyatı yapılmış.

Bizimki beşinci koroner by-pass hastası oldu. Türkiye’de yapılmış ve literatüre girmiş böyle bir vaka yok. Bu nedenle Türkiye’deki ilk vakayı bizim yaptığımızı söyleyebiliriz. Ancak hastamızın MDS hastalığı nedeniyle 100 bin civarında olması gereken trombosit sayısı 18 bin; 7 bin civarında olması gereken lökosit sayısı ise 2 bin civarındaydı. Hastamızı ameliyata hazırlamak için hematoloji uzmanıyla iletişime geçerek tedavi şemasını düzenledik. Trombosit yıkımı söz konusu olduğu için hastamıza gerekli trombosit ve lökosit değerlerini içeren kan transferinin yapılmasının hemen ardından ameliyata aldık. Hastamızın 3 damarına by-pass yaptık. Ameliyat sürecinde ihtiyacı olan taze kan, trombosit gibi hayati destekleri hazır bulundurduk. Gayet başarılı geçen bir operasyon ve 1 günlük yoğun bakım sürecinin ardından hastamızı servis katımıza aldık. Herhangi bir enfeksiyon problemi yaşamadık. Hastamızın çıkıştan sonraki tedavi sürecini de hematoloğuyla birlikte belirledik; birkaç gün içerisinde kontrollerini de tamamlayarak taburcu etmeyi düşünüyoruz’ ifadelerini kullandı.

MDS NEDİR?

MDS, kemik iliğinin yeterince sağlıklı kan hücresi üretmemesine neden olan kemik iliği hastalığıdır.65 yaş üzerinde görülen hastalık; gençleri de etkileyebilir. Kemik iliğinin fonksiyonu, kırmızı kan hücresi, beyaz kan hücresi ve plateletler olarak adlandırılan üç tür kan hücresinin kaynağı olan hücreleri üretmektir, bu olgunlaşmamış hücreler normalde kırmızı kan hücresi, beyaz kan hücresi ve platelet olan fonksiyonel matür (olgun) hücrelere dönüşür. MDS’de olgun olmayan kök hücreler kemik iliğinde birikir ve bu hücrelerin ömrü kısalmış olabilir, bu da dolaşımdaki olgun kan hücrelerinin azalmasıyla sonuçlanır. Kan hücreleri sayısındaki azalma sitopeni olarak adlandırılır ve enfeksiyon, anemi, kanama ve kolay çürükler gibi MDS hastalarının yaşadığı belirtilerin sorumlusudur. MDS’de dolaşımdaki kan hücrelerinin sayısının azalmasının yanı sıra dolaşımdaki kan hücreleri hücrelerin görünüm ve morfolojisindeki normal dışı şekillenme nedeniyle uygun fonksiyon gösteremeyebilir. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Çağımızın hastalığı: Karaciğer yağlanması İEÜ Medical Point Hastanesi Gastroenteroloji bölümünden Prof. Dr. Ahmet Ömer Özütemiz, karaciğer yağlanması rahatsızlığının tedavi edilmezse karaciğer kanserine kadar gidebileceğini söyledi. Özütemiz, “Dünyada obezite, şeker hastalığı artıyor ve artmaya da devam ediyor. Bununla birlikte karaciğerde de yağlanma artıyor. Yağlanmayla başlayan bu süreç karaciğer iltihabını ve karaciğer sirozunu beraberinde getirip hastalık karaciğer kanserine kadar gidebiliyor” dedi. Karaciğer yağlanması rahatsızlığı son yıllarda hem ülkemizde hem de dünya üzerinde artarak devam ediyor. Karaciğerde biriken yağ zamanla bu organın büyümesine neden olurken, tedavi edilmemesi durumunda ise sonu siroza, devamında da karaciğer kanserine kadar gidebiliyor. İEÜ Medical Point Hastanesi Gastroenteroloji bölümünden Prof. Dr. Ahmet Ömer Özütemiz de bu konu hakkında önemli uyarılarda bulundu. Karaciğer yağlanmasında dünya genelinde büyük bir artış olduğuna vurgu yapan Özütemiz, “Karaciğer yağlanması rahatsızlığı, 21’inci yüzyılın başlangıcındaki en sık rastlanan karaciğer hastalığı olarak göze çarpıyor. Çünkü dünyada obezite, şeker hastalığı artıyor ve artmaya da devam ediyor. Bununla birlikte karaciğerde de yağlanma artıyor. Yağlanmayla başlayan bu süreç karaciğer iltihabını ve karaciğer sirozunu beraberinde getirip hastalık karaciğer kanserine kadar gidebiliyor” dedi. "Önemli olan erken teşhis" Siroz hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Ahmet Ömer Özütemiz, “Siroz da karaciğerin kronik bir hastalığıdır. Genellikle çok çeşitli nedenler sonucu gelişen ama aynı sonuca ulaşan klinik bir tablodur. Alkol kullanımına, bağışıklık sistemine, ilaçların yan etkilerine, metabolik doğuştan hastalıklara, bakır ve demir birikimine bağlı gelişebilmektedir. Hastalara çok büyük belirtiler vermez. Daha sonra karında su toplama, sarılık ve kanamalar gibi belirtiler vermeye başlar. Eskiden siroz tedavi edilemezdi. Ancak bugünkü teknolojilerle hastanın tamamen iyileşebildiğini görüyoruz. Önemli olan erken teşhis etmek.” ifadelerini kullandı. Karaciğer rahatsızlıklarında doktor kontrolünün önemine vurgu yapan Özütemiz, “Şeker hastalarının, ailelerinde hastalık öyküsü olanların, kronik hepatit B hastalarının, alkol kullanan kişilerin mutlaka doktor kontrolüne gitmesi gerekiyor. Kontrolün ardından ortaya çıkan tablo neticesinde bu kontrollerin ne kadar sıklıkta olacağına hekiminiz karar verecektir.” diye konuştu.
Ankara İstanbul ilk 3 ayda 3 milyon 766 bin 718 yabancı ziyaretçi ağırladı İstanbul, yılın ilk 3 ayında 3 milyon 766 bin 718 yabancı ziyaretçi ağırladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerine göre mart ayında geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 8,49 artışla 1 milyon 309 bin 200 yabancı ziyaretçi ağırlayan İstanbul, Türkiye turizminin de lokomotifi oldu. İstanbul’a mart ayında giriş yapan en çok ziyaretçiyi 163 bin 548 kişi ile Rusya Federasyonu oluştururken, 121 bin 194 kişi ile İran ikinci, 115 bin 563 kişi ile Almanya üçüncü, 57 bin 97 kişi ile İngiltere (Birleşik Krallık) dördüncü oldu. İngiltere’yi sırasıyla 55 bin 940 kişi ile Amerika Birleşik Devletleri, 40 bin 828 kişi ile Fransa ve 35 bin 446 kişi ile İtalya izledi. Mart ayında Arap ülkelerinden İstanbul’a gelen ziyaretçi sıralamasında ise Cezayir birinci, Irak ikinci, Fas üçüncü, Suudi Arabistan dördüncü sırada yer aldı. Suudi Arabistan’ı Lübnan, Libya, Mısır, Ürdün ve Tunus takip etti. Ayrıca 2024’ün ilk 3 ayında İstanbul, 3 milyon 766 bin 718 yabancı ziyaretçi ağırladı. “En çok yolcu İstanbul Havalimanı aracılığıyla geldi” İstanbul’a mart ayında gelen yabancı ziyaretçiler en çok İstanbul Havalimanı aracılığıyla şehre giriş yaptı. İstanbul Havalimanı, mart ayında 918 bin 36 yabancı ziyaretçi tarafından tercih edildi. Mart ayında İstanbul’a havayoluyla gelen toplam yabancı ziyaretçi sayısı içerisinde İstanbul Havalimanı’nın payı yüzde 70,55 oldu. Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan da yine mart ayında 382 bin 96 yabancı ziyaretçi giriş yaptı. Sabiha Gökçen Havalimanı en çok yabancı ziyaretçinin giriş yaptığı ikinci sınır kapısı olurken, havayoluyla İstanbul’a giriş yapan yabancıların yüzde 29,37’sini oluşturdu. Mart ayında havayoluyla İstanbul’a gelen yabancı ziyaretçi sayısı da 2023 yılının aynı ayına göre yüzde 8,83 artarak 1 milyon 301 bin 194 oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın en son yayımladığı konaklama istatistiklerine göre Bakanlık belgeli tesislere geliş sayısı bu yılın şubat ayında toplam 1 milyon 3 bin 842 oldu. Bu tesislerde toplam 2 milyon 205 bin 835 geceleme yapılırken, ortalama kalış süresi 2,20 gün oldu. İstanbul’daki konaklama tesislerinin şubat ayı doluluk oranı ise yüzde 45,67 olarak gerçekleşti.
Bingöl Bingöl Valisi Usta: "Jeotermal kaynaklar açısından son derece zengin bir coğrafyaya sahibiz" Bingöl Jeotermal Kaynaklarının Değerlendirilmesi Toplantısı’nda konuşan Vali Ahmet Hamdi Usta, "Jeotermal kaynaklar açısından son derece zengin bir coğrafyaya sahibiz. İlimizin jeotermal potansiyelinin güçlü projelerle etkin bir şekilde kullanılması, turizm ve ekonomi açısından daha aktif ve katma değer sağlayan birer parametreye dönüştürülmesi gerekiyor" dedi. ‘Bingöl Jeotermal Kaynaklarının Değerlendirilmesi’ bilgilendirme toplantısı, Vali Ahmet Hamdi Usta başkanlığında gerçekleştirildi. Bingöl jeotermal kaynaklarının etraflıca ele alınıp değerlendirildiği toplantıda, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü uzmanları ile Prof. Dr. Alper Baba birer sunum yaptı. Bingöl’ün jeotermal kaynakları konusunda bilgi paylaşımında bulunan Prof. Baba, Bingöl’ün jeotermal kuyu bakımında zengin bir konumda olduğunu belirterek, Bingöl bölgesinde seracılık, termal turizm, ısıtma ve soğutma yapılabileceğini ifade etti. "Veriler ve öneriler doğrultusunda çalışacağız" Toplantıda açıklamalarda bulunan Vali Ahmet Hamdi Usta, bölgedeki kaynakların ekonomiye kazandırılması için detaylı bilgiler aldıklarını söyledi. Vali Usta, "Jeotermal kaynaklar açısından son derece zengin bir coğrafyaya sahibiz. İlimizin jeotermal potansiyelinin güçlü projelerle etkin bir şekilde kullanılması, turizm ve ekonomi açısından daha aktif ve katma değer sağlayan birer parametreye dönüştürülmesi gerekiyor. Bu amaçla Balçova-İzmir jeotermalde birlikte çalıştığımız bu konuların uzmanı İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Baba ve MTA Genel Müdürlüğü Enerji Hammadde Etüt ve Arama Daire Başkanı Ejder Yapıcı, MTA Jeotermal Enerji ve Hidrojeoloji Koordinatörü Lütfi Taşkıran’ı Bingöl’e davet ettim. Değerlendirme toplantısına katkıları için değerli hocamız Prof. Dr. Alper Baba’ya ve uzman arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Vali yardımcılarımız, Belediye Başkanımız, Rektör Yardımcımız, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız ile paydaş kamu kurum ve kuruluş yetkililerinin de katıldığı toplantıda Bingöl’deki jeotermal kaynakların potansiyeli, değerlendirilmesi gereken alanlar ile bu kaynakların ekonomiye kazandırılması konusunda Hocamız ve MTA yetkililerinden detaylı bilgiler aldık. Kendilerine teşekkür ediyorum. Veriler ve öneriler doğrultusunda çalışacağız. Bugün temiz enerji kaynaklarının dünya literatüründeki yeri herkesçe malum. Herkesin hassasiyet gösterdiği şey temiz enerji kaynaklarıdır. Bizler de Bingöl olarak, bölgede kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanmayı planlıyoruz. Bu konuda kamu, özel sektör ve Sivil Toplum Kuruluşları el birliği ile bu yönde durmaksızın çalışmaya devam edeceğiz" dedi. Valilikte gerçekleşen toplantıya; Bingöl Belediye Başkanı Erdal Arıkan, Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Çiftçi ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Baba, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü uzmanlarının yanı sıra paydaş kurum ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.