TEKNOLOJİ - 20 Ekim 2017 Cuma 15:23

Uzmanlardan sosyal medya kullanıcılarına uyarı: İzleniyorsunuz

A
A
A
Uzmanlardan sosyal medya kullanıcılarına uyarı: İzleniyorsunuz

Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Alkan, "Sosyal medya platformları tamamen yabancı çözümlerdir ve bu verilerimizin, bilgilerimizin tamamı yabancıların elindedir. Uygulamaları kullanıma açmak için izin veriyoruz. Bu izinlerle sizin kameranıza erişiyor, görüntüleri kaydedebiliyor, mikrofonla dinleyebiliyor, cep telefonunuza yüklediğiniz bütün dosyaları kaydedebiliyorlar" dedi.

Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Alkan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunda (BTK) düzenlenen “10. Uluslararası Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı” sonrası Türkiye’nin siber güvenlik noktasında geldiği nokta, kamu kurum ve kuruluşlarındaki verilerin güvenliği, siber güvenlik alanındaki eğitim ve personel ihtiyacı, sosyal medya ile akıllı telefonların güvenilirliği konularında değerlendirmede bulundu. Bu yıl düzenlenen konferansın ana temasının 'yapay zeka' olarak belirlendiğini kaydeden Alkan, son yıllarda dünyada siber saldırıların boyutlarının her geçen gün arttığını, 2020 yılında internete bağlı cihazların 50 milyara ulaşacağını ve bunun internet üzerinden yapılacak siber saldırıların milyonlarca kat daha artması anlamına geldiğini ifade etti.

Türkiye olarak siber güvenlik noktasında büyük bir mesafe alındığını belirten Alkan, "Siber tehditler, siber saldırılar, siber savaş ve siber silahlar konusunda bizi ne tür tehditler bekliyor, bunun sonucunda doğacak zararlar nelerdir noktasında farkındalık problemimiz vardı. Bu noktada epey mesafe katettik. Kamu kurum ve kuruluşlarımız bu noktada çok ciddi bir takım çalışmalar gerçekleştirdiler. Hızlı bir şekilde iyiye doğru gidiyoruz ama yapacağımız daha çok şey var" diye konuştu.

Türkiye’nin, geçmiş yıllarda dünyada en çok saldırıya uğrayan ülkeler sıralamasında bir ilk 5 içerisinde yer aldığını ve alınan önlemler, yapılan çalışmaların ardından şu anda ikinci 10 içerisinde yer aldığını vurgulayan Alkan, konuya ilişkin şunları söyledi:

"Birçok alanda Türkiye olarak saldırılar alıyoruz ama siber saldırıların kaynağını, hedefini, menzilini ve saldırılar sonucunda ne tür zararlar oluştuğunu bilemezsiniz. Dünyanın bir ucundan sizi vurabilir, sistemlerinize girebilir ve her türlü kritik bilgilerinizi ele geçirebilirler ama siz bunun farkında olamazsınız. Birkaç yıl sonra bunun farkında olabilirsiniz ama o zaman da iş işten geçmiş olur. Türkiye’ye şu saldırılar yapılıyor, saldırılar sonucunda şu tür zararlı sonuçlar doğuyor demek mümkün değil. Bunu, web sayfalarımız göçerse, saldırılar ile sistemlerimiz servis dışı kalırsa, finans sistemlerimiz, havalimanlarımıza yapılan, enerji sistemlerimize yapılan fiziki saldırılar ortaya çıktığında fark edebilirsiniz. Ama siber saldılar 7/24 saat devam eden saldırılardır ve 7/24 saatte ne tür zararlar verdiği tespit edilemeyen saldırı ve savaş yöntemidir.”
Kamu kurum ve kuruluşlardaki verilerin güvenliği noktasında da bir değerlendirmede bulunan Alkan, "Üzülerek söylemek gerekirse çok güvende olduğunu söyleyemeyiz. Eğer siber güvenlik noktasında yerli ve milli çözümleriniz yok ise güvenlikten bahsedemiyorsunuz demektir. Türkiye’ye baktığımızda; gerek kişisel, gerek kurumsal anlamda kamu kurum ve kuruluşlar noktasında kullandığımız güvenlik çözümlerimizin çoğunluğu yabancı çözümlerdir. Dolayısıyla zaten yabancı çözümlerle bir siber güvenlik önlemi almaya çalıştığınızda güvenlikten bahsetmemiz söz konusu değil. Türkiye’de yüzde 70-80 oranında yabancı çözümleri kullandığımız düşünülürse ciddi bir güvenlik açığımız olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Siber güvenlikte olmazsa olmaz yerli ve milli çözümleri hayata geçirmemiz gerekiyor. Bunu yapamadığımız taktirde ne kamu, kurum ve kuruluşlarımızın güvenliği, ne ulusal güvenlik, ne de kişisel güvenlikten bahsetmemiz söz konusu değildir. Yerli ve milli yazılım, donanım noktasında ciddi çözüm üreten firmalarımız var. Bu alanda ciddi ürünlerimiz var. Bir de yapılması gereken, bu ürünlerin bütün kamu kurum ve kuruluşlarımızda olabildiğince kullanılması, özendirilmesi gerekiyor. Yerli ve milli çözümlerin desteklenmesi, bu konuda yasal anlamda düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerekiyor" dedi.

"Siber güvenliğin müfredatımıza girmesi gerekiyor"
Siber güvenlik anlamında yetişmiş insan kaynağının azlığına dikkat çeken Alkan, "Başbakan Binali Yıldırım’ın da söylediği gibi 30 bin siber güvenlik uzmanına ihtiyacımız var. İlkokuldan, üniversiteye kadar bütün dünya bunu yapıyor. Siber güvenlik noktasında müfredatlarımıza derslerin girmesi gerekiyor. Bu konuda çok ciddi eğitim politikaları geliştirmemiz gerekiyor. Türkiye’nin siber savunma gücünü, siber saldırı gücünü oluşturacak siber güvenlik uzmanlarını ve insan kaynaklarını en kısa sürede hayata geçirmesi gerekiyor" açıklamasında bulundu.

Sosyal medya ve akıllı telefon kullanımı yönünde ailelere bir takım uyarılarda bulunan Alkan, sosyal medya kullanma bilinç ve kültürünün edinilmediğini, bu alanda ne tür tehditlerin ve risklerin olduğu konusunda toplumda bir farkındalık probleminin olduğunu söyledi. Her türlü bilgi, belge ve fotoğrafın kısıtlanmadan sosyal medya hesabı üzerinden paylaşıldığını vurgulayan Alkan, anne ve babalara şu uyarılarda bulundu:
"Sosyal medya platformları tamamen yabancı çözümlerdir ve bu verilerimizin, bilgilerimizin tamamı yabancıların elindedir. Oralarda saklanıyor, kaydediliyor, tutuluyor. Siz onları silseniz bile aslında onlar silinmiyor, onların veri tabanında muhafaza ediliyor. Günü geldiğinde de nerede, ne zaman, hangi amaçla bunların kullanılacağını bilmiyoruz. Bugün ilkokul, lise, üniversite öğrencisi olan bir vatandaşımızın yarın Cumhurbaşkanı, Başbakan yada bir Türkiye’de çok kritik görevler üstlenmeyeceğini bilmiyoruz. Dolayısıyla, hem yetişkinlerimiz, hem de gençlerimizin olabildiğince sosyal medyada önemli olan, kritik olan bilgi ve belgelerini paylaşmaması gerekiyor. Hiçbir şekilde güvenliği yoktur. Özellikle cep telefonları, bilgisayarları kullanırken çok dikkat etmek gerekiyor. Buraya her türlü programları, uygulamaları indirmememiz gerekiyor. Uygulamaları kullanıma açmak için izin veriyoruz. Cep telefonunuzun kamerasına, mikrofonuna, dosyalarına, resimlerine erişsin mi diyor, evet diyoruz. Bütün yetkileri veriyoruz. Bu demektir ki; siz başkalarına bütün yetkileri devrediyorsunuz demektir. Bu izinlerle sizin kameranıza erişiyor, görüntüleri kaydedebiliyor, mikrofonla dinleyebiliyor, cep telefonunuza yüklediğiniz bütün dosyaları kaydedebiliyor. Dolayısıyla çok ciddi bir risk. Bunun için çok ciddi bir bilinçlenmeye ihtiyaç var. Ailelere çok ciddi görevler düşüyor. Sadece çocuklar değil, anne, babalarımızın da bu konuda farkındalığa ihtiyacı var."

"10. Uluslararası Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı"nda Türkiye’nin siber güvenlik alanında geldiği durum ve cep telefonu ile sosyal medya kullanımına karşı uyarılarda bulunan Bilgi Güvenliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve HAVELSAN Genel Müdürü Ahmet Hamdi Atalay, "Siber güvenlik anlamında Türkiye olarak eskiye göre çok iyi durumdayız ama yapmamız gereken çok şey var. Bu konuda her şeyi bitirdim, harikayım diyen hiçbir ülke yok. Siber güvenlik bir bakıma kötülerle iyilerin mücadelesidir. Bu mücadeleyi iyilerin kazanması için iyilerinde en az kötüler kadar çalışması lazım. Teknolojilerimizi geliştirmemiz lazım. Yerli ve milli teknolojiler burada çok önemlidir. Yerli ve milli çözümler olmadan siber güvenlikten söz edemeyiz" ifadelerini kullandı.

Dünyada en çok saldırıya uğrayan ülkeleri de paylaşan Atalay, "İstatistikler şunu söylüyor; en yüksek saldırıya uğrayan, en yüksek saldırı kaynağı olan ülkeler Rusya, Çin ve Amerika’dır. Bunu; İran, Kuzey Kore ve Suriye takip ediyor" dedi.

"Verilerimizi her yerde paylaşıyoruz"
Veri güvenliği noktasında duyarlılığın olmadığını kaydeden Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Verilerimiz her yerde paylaşıyoruz. Gençlere özellikle şu mesajı vermek isterim: sosyal medyada her verinizi paylaşmayınız, çektiğiniz her fotoğrafı, yaptığınız her görüşmeyi, elde ettiğiniz her bilgiyi sosyal medyada paylaşmayınız. Sizin için küçük olan veriler toplandığında aileniz, bölgeniz ve ülkeniz için kritik bilgiler anlamına geliyor. ‘Benim kiminle görüştüğümün, neyi satın aldığımın ne önemi var’ demeyin. Bütün satın alma alışkanlıklarımızdan, zevklerimize, yaptığımız işlere kadar her şey sosyal mühendislik metotlarıyla ülkeler için anlamlı bilgiler içeriyor. İnternetteki parmak iziniz hiçbir şekilde kaybolmuyor. İnternet ortamında yaptığınız her şey mutlaka kalıyor. Bu kalan bilgi çok değişik amaçlarla kullanılabiliyor. Kullanılan sosyal medya hesaplarınızda yaptığınız işler birikiyor ve sonra sizin neye meraklı olduğunuz, şu sıralar hasta olup olmadığınız, kimlerle görüştüğünüz, sevdiğiniz renkler gibi sizin bile farkında olmadığınız sizinle ilgili bilgiler oradan elde edilebiliyor. Cep telefonlarına özellikle gençlerimiz çok sayıda uygulama indiriyorlar. Ne olduğunu bilmedikleri, özellikle de ücretsiz uygulamalar çok tehlikeli. Bunlar hem siber güvenlik zafiyetine neden oluyor, hem de sizin cep telefonunuzdaki bu uygulamalar sizin hakkınızdaki verileri topluyor ve bir yerlere rapor ediyor."

Başbakan Binali Yıldırım’ın himayelerinde, Bilgi Güvenliği Derneği (BGD) tarafından Gazi Üniversitesi (GÜ), İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) iş birliği ile düzenlenen; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı (UDHB) ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından desteklenen, Avrupa Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı (ENISA) tarafından “Avrupa Siber Güvenlik Ayı” platformu etkinliklerine dahil edilen ‘’10. Uluslararası Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı’’ 2 gün boyunca devam edecek. 10. kez düzenlenmekte olan uluslararası “Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı”nın bu yılki ana teması ise ‘’Siber Güvenlik ve Yapay Zeka’’ olarak belirlendi.

İlker Turak - Nurullah Geylani - Ömer Çetin 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Çağımızın hastalığı: Karaciğer yağlanması İEÜ Medical Point Hastanesi Gastroenteroloji bölümünden Prof. Dr. Ahmet Ömer Özütemiz, karaciğer yağlanması rahatsızlığının tedavi edilmezse karaciğer kanserine kadar gidebileceğini söyledi. Özütemiz, “Dünyada obezite, şeker hastalığı artıyor ve artmaya da devam ediyor. Bununla birlikte karaciğerde de yağlanma artıyor. Yağlanmayla başlayan bu süreç karaciğer iltihabını ve karaciğer sirozunu beraberinde getirip hastalık karaciğer kanserine kadar gidebiliyor” dedi. Karaciğer yağlanması rahatsızlığı son yıllarda hem ülkemizde hem de dünya üzerinde artarak devam ediyor. Karaciğerde biriken yağ zamanla bu organın büyümesine neden olurken, tedavi edilmemesi durumunda ise sonu siroza, devamında da karaciğer kanserine kadar gidebiliyor. İEÜ Medical Point Hastanesi Gastroenteroloji bölümünden Prof. Dr. Ahmet Ömer Özütemiz de bu konu hakkında önemli uyarılarda bulundu. Karaciğer yağlanmasında dünya genelinde büyük bir artış olduğuna vurgu yapan Özütemiz, “Karaciğer yağlanması rahatsızlığı, 21’inci yüzyılın başlangıcındaki en sık rastlanan karaciğer hastalığı olarak göze çarpıyor. Çünkü dünyada obezite, şeker hastalığı artıyor ve artmaya da devam ediyor. Bununla birlikte karaciğerde de yağlanma artıyor. Yağlanmayla başlayan bu süreç karaciğer iltihabını ve karaciğer sirozunu beraberinde getirip hastalık karaciğer kanserine kadar gidebiliyor” dedi. "Önemli olan erken teşhis" Siroz hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Ahmet Ömer Özütemiz, “Siroz da karaciğerin kronik bir hastalığıdır. Genellikle çok çeşitli nedenler sonucu gelişen ama aynı sonuca ulaşan klinik bir tablodur. Alkol kullanımına, bağışıklık sistemine, ilaçların yan etkilerine, metabolik doğuştan hastalıklara, bakır ve demir birikimine bağlı gelişebilmektedir. Hastalara çok büyük belirtiler vermez. Daha sonra karında su toplama, sarılık ve kanamalar gibi belirtiler vermeye başlar. Eskiden siroz tedavi edilemezdi. Ancak bugünkü teknolojilerle hastanın tamamen iyileşebildiğini görüyoruz. Önemli olan erken teşhis etmek.” ifadelerini kullandı. Karaciğer rahatsızlıklarında doktor kontrolünün önemine vurgu yapan Özütemiz, “Şeker hastalarının, ailelerinde hastalık öyküsü olanların, kronik hepatit B hastalarının, alkol kullanan kişilerin mutlaka doktor kontrolüne gitmesi gerekiyor. Kontrolün ardından ortaya çıkan tablo neticesinde bu kontrollerin ne kadar sıklıkta olacağına hekiminiz karar verecektir.” diye konuştu.
Ankara İstanbul ilk 3 ayda 3 milyon 766 bin 718 yabancı ziyaretçi ağırladı İstanbul, yılın ilk 3 ayında 3 milyon 766 bin 718 yabancı ziyaretçi ağırladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerine göre mart ayında geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 8,49 artışla 1 milyon 309 bin 200 yabancı ziyaretçi ağırlayan İstanbul, Türkiye turizminin de lokomotifi oldu. İstanbul’a mart ayında giriş yapan en çok ziyaretçiyi 163 bin 548 kişi ile Rusya Federasyonu oluştururken, 121 bin 194 kişi ile İran ikinci, 115 bin 563 kişi ile Almanya üçüncü, 57 bin 97 kişi ile İngiltere (Birleşik Krallık) dördüncü oldu. İngiltere’yi sırasıyla 55 bin 940 kişi ile Amerika Birleşik Devletleri, 40 bin 828 kişi ile Fransa ve 35 bin 446 kişi ile İtalya izledi. Mart ayında Arap ülkelerinden İstanbul’a gelen ziyaretçi sıralamasında ise Cezayir birinci, Irak ikinci, Fas üçüncü, Suudi Arabistan dördüncü sırada yer aldı. Suudi Arabistan’ı Lübnan, Libya, Mısır, Ürdün ve Tunus takip etti. Ayrıca 2024’ün ilk 3 ayında İstanbul, 3 milyon 766 bin 718 yabancı ziyaretçi ağırladı. “En çok yolcu İstanbul Havalimanı aracılığıyla geldi” İstanbul’a mart ayında gelen yabancı ziyaretçiler en çok İstanbul Havalimanı aracılığıyla şehre giriş yaptı. İstanbul Havalimanı, mart ayında 918 bin 36 yabancı ziyaretçi tarafından tercih edildi. Mart ayında İstanbul’a havayoluyla gelen toplam yabancı ziyaretçi sayısı içerisinde İstanbul Havalimanı’nın payı yüzde 70,55 oldu. Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan da yine mart ayında 382 bin 96 yabancı ziyaretçi giriş yaptı. Sabiha Gökçen Havalimanı en çok yabancı ziyaretçinin giriş yaptığı ikinci sınır kapısı olurken, havayoluyla İstanbul’a giriş yapan yabancıların yüzde 29,37’sini oluşturdu. Mart ayında havayoluyla İstanbul’a gelen yabancı ziyaretçi sayısı da 2023 yılının aynı ayına göre yüzde 8,83 artarak 1 milyon 301 bin 194 oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın en son yayımladığı konaklama istatistiklerine göre Bakanlık belgeli tesislere geliş sayısı bu yılın şubat ayında toplam 1 milyon 3 bin 842 oldu. Bu tesislerde toplam 2 milyon 205 bin 835 geceleme yapılırken, ortalama kalış süresi 2,20 gün oldu. İstanbul’daki konaklama tesislerinin şubat ayı doluluk oranı ise yüzde 45,67 olarak gerçekleşti.
Bingöl Bingöl Valisi Usta: "Jeotermal kaynaklar açısından son derece zengin bir coğrafyaya sahibiz" Bingöl Jeotermal Kaynaklarının Değerlendirilmesi Toplantısı’nda konuşan Vali Ahmet Hamdi Usta, "Jeotermal kaynaklar açısından son derece zengin bir coğrafyaya sahibiz. İlimizin jeotermal potansiyelinin güçlü projelerle etkin bir şekilde kullanılması, turizm ve ekonomi açısından daha aktif ve katma değer sağlayan birer parametreye dönüştürülmesi gerekiyor" dedi. ‘Bingöl Jeotermal Kaynaklarının Değerlendirilmesi’ bilgilendirme toplantısı, Vali Ahmet Hamdi Usta başkanlığında gerçekleştirildi. Bingöl jeotermal kaynaklarının etraflıca ele alınıp değerlendirildiği toplantıda, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü uzmanları ile Prof. Dr. Alper Baba birer sunum yaptı. Bingöl’ün jeotermal kaynakları konusunda bilgi paylaşımında bulunan Prof. Baba, Bingöl’ün jeotermal kuyu bakımında zengin bir konumda olduğunu belirterek, Bingöl bölgesinde seracılık, termal turizm, ısıtma ve soğutma yapılabileceğini ifade etti. "Veriler ve öneriler doğrultusunda çalışacağız" Toplantıda açıklamalarda bulunan Vali Ahmet Hamdi Usta, bölgedeki kaynakların ekonomiye kazandırılması için detaylı bilgiler aldıklarını söyledi. Vali Usta, "Jeotermal kaynaklar açısından son derece zengin bir coğrafyaya sahibiz. İlimizin jeotermal potansiyelinin güçlü projelerle etkin bir şekilde kullanılması, turizm ve ekonomi açısından daha aktif ve katma değer sağlayan birer parametreye dönüştürülmesi gerekiyor. Bu amaçla Balçova-İzmir jeotermalde birlikte çalıştığımız bu konuların uzmanı İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Baba ve MTA Genel Müdürlüğü Enerji Hammadde Etüt ve Arama Daire Başkanı Ejder Yapıcı, MTA Jeotermal Enerji ve Hidrojeoloji Koordinatörü Lütfi Taşkıran’ı Bingöl’e davet ettim. Değerlendirme toplantısına katkıları için değerli hocamız Prof. Dr. Alper Baba’ya ve uzman arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Vali yardımcılarımız, Belediye Başkanımız, Rektör Yardımcımız, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız ile paydaş kamu kurum ve kuruluş yetkililerinin de katıldığı toplantıda Bingöl’deki jeotermal kaynakların potansiyeli, değerlendirilmesi gereken alanlar ile bu kaynakların ekonomiye kazandırılması konusunda Hocamız ve MTA yetkililerinden detaylı bilgiler aldık. Kendilerine teşekkür ediyorum. Veriler ve öneriler doğrultusunda çalışacağız. Bugün temiz enerji kaynaklarının dünya literatüründeki yeri herkesçe malum. Herkesin hassasiyet gösterdiği şey temiz enerji kaynaklarıdır. Bizler de Bingöl olarak, bölgede kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanmayı planlıyoruz. Bu konuda kamu, özel sektör ve Sivil Toplum Kuruluşları el birliği ile bu yönde durmaksızın çalışmaya devam edeceğiz" dedi. Valilikte gerçekleşen toplantıya; Bingöl Belediye Başkanı Erdal Arıkan, Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Çiftçi ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Baba, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü uzmanlarının yanı sıra paydaş kurum ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.