KÜLTÜR SANAT
04 Mayıs 2024 Cumartesi - 23:10 Efes Antik Kenti’ndeki ‘gece müzeciliği’ lansmanına yoğun katılım UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Efes Antik Kenti’nde, gece müzeciliği lansmanı gerçekleştirildi. Yerli ve yabancı turistler, antik kenti böylece gece saatlerinde de ziyaret edebiliyor. Helenistik, Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinden taşıdığı izlerle Anadolu’nun eşsiz zenginliğini gün yüzüne çıkaran İzmir’in Selçuk ilçesindeki Efes Antik Kenti, Kültür ve Turizm Bakanlığının ‘gece müzeciliği’ uygulaması kapsamında ışıklandırılmıştı. Türkiye’de ilk kez Efes’te uygulanan ışıklandırma çalışmalarının ardından, ‘gece müzeciliği’ tanıtım toplantısı düzenlendi. Yenilenen ışıklandırma çalışmalarıyla birlikte yerli ve yabancı binlerce ziyaretçi, 2 bin 300 yıllık Efes Antik Kenti’ni gün batımından sonra da ziyaret edebiliyor. Tanıtım toplantısına, İzmir Valisi Süleyman Elban, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Kemal Yeni, Kültür ve Turizm Bakanlığı protokolü, devlet görevlileri, turizm sektöründeki paydaşlar ve birçok vatandaş katılım gösterdi. Uygulama ilk kez ‘Efes Antik Kenti’nde hayata geçirildi Toplantıda konuşan ve ‘Gece müzeciliği’ kavramının açık alanlarda, ören yerlerinde ve tarihi kentlerde bu yıl ilk kez uygulamaya konulduğunu söyleyen İzmir Valisi Süleyman Elban, “Bugün ülkemiz turizmciliğiyle ilgili çok farklı ama çok özel bir programı başlatmak üzere buradayız. İlk başlanan lokasyon da Efes’imiz oldu. Efes gibi bazı tarihi alanlarımızda çok fazla talep var. Hem ülkemizden hem de yurtdışından birçok insan bu alanları görmek istiyor. Fakat bu alanların da maalesef kapasitesi sınırlı. Dolayısıyla buradaki ziyaret saatlerini daha da ileri saatlere almak gerekiyor ancak gün ışığı yetersizdi. Kültür Turizm Bakanlığımız burada ciddi bir aydınlatma projesi hazırladı. Artık 00.00’a kadar da Efes’imizde gece müzeciliği şeklinde tabir ettiğimiz ziyaret saatlerini uzatmış olduk” ifadelerine yer verdi. “Gece deneyimi yaşamak farklı duygu oluşturacak” Tarihi kentlerin bulunduğu alanların, Ege ve Akdeniz’de özellikle yılın 6 ayında çok sıcak dönemlere denk geldiğini belirten Vali Elban, sıcak dönemlerde insanların gündüz bu alanları gezmekte ciddi anlamda zorlandığını aktardı. İnsanların sıcaktan etkilenmemesi ve tarihi alanları daha kolay gezebilmeleri adına, gece serin saatlerde ziyarete açılmasının konfor sağladığını vurgulayan Elban, şunları kaydetti: “Ayrıca bir diğer faydası da gündüz görünüyor ama gece deneyimini de yaşamanın farklı bir duygu oluşturacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla inşallah gece deneyimi de tarihi alanlarda insanlara ayrı bir haz, ayrı bir keyif verir diye düşünüyorum. Ülkemiz turizmine, kültür hayatına, dünya kültür hayatına ve bakanlığımızın bundan sonra yapacağı projelere de katkı sağlamasını diliyorum. Bu projenin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. İnşallah hem ülkemiz hem dünya turizminin hizmetine de yeni yeni projelerin gireceğini düşünüyorum.” “Gece ilk kez geldim, çok etkileyici” Antik kenti görmeye 80 kişilik kafileyle birlikte geldiğini belirten ziyaretçi Elif Toy, atmosferi çok beğendiğini söyledi. Sözlerini sürdüren Toy, şunları aktardı: “Tiyatro gibi etkinliklerle Bergama’da ve daha farklı yerlerde bu şekilde etkinlikler oluyordu. Fakat bu düzenli bir şekilde halka açılan bir şey değildi. Daha önce gündüz de birkaç kere gelmiştik Efes’e. Bu şekilde daha güzel olmuş. Gece ilk kez geldim, bizim için çok etkileyici. Antik kenti görmek isteyenlere gelmeleri tavsiyesinde bulunan Toy, buradaki atmosferi daha fazla kişiye ulaştırabilmek amacıyla daha büyük etkinliklerin yapılması gerektiğini söyledi. “Ülkemizde antik kentlere değer vermemiz gerekiyor” Selçuk’ta yaşayan, antik kenti görmeye eşi ve arkadaşlarıyla birlikte gelen Gürbüz Gök ise “Gündüz gelmiştik ama gece açılması aslında iyi olmuş. Dışarıdan çok fazla kişinin geldiğini gördük. Talep ve yoğunluk var. Güzel bir uygulama olmuş. Işık, ambiyans Efes’e çok fark katmış. Bayağı bir sevindik. Ülkemizde tarihi eserlere değer vermemiz gerekiyor” şeklinde konuştu. “En çok kütüphane ilgimi çekti” İzmir’de hemşirelik bölümünde okuyan öğrenci Merve Nur Tekin de daha önce hiç Efes’e gelmediğini belirterek, “Akşam ışıklandırmasını duyunca arkadaşlarımızla gelmek istedik. Gerçekten geldiğim için çok mutluyum. En çok ilgimi çeken kütüphanesi ve tiyatro alanı oldu. Gayet hoş bir ortam var. Işıklandırması çok güzel olmuş. Kesinlikle herkes gelmeli” dedi.
04 Mayıs 2024 Cumartesi - 18:40 Muş’ta "6. Lale Festivali" düzenlendi Muş’un Korkut ilçesinde gerçekleştirilen 6. Lale Festivali’nde Japon sanatçı Yamada Tamaru, bestelediği Muş Lalesi türküsünü Japonca seslendirdi. Korkut ilçesinde düzenlenen 6. Lale Festivali renkli görüntülere sahne oldu. Festivalin en dikkat çeken anlarından biri, Japon sanatçı Yamada Tamaru’nun Muş Lalesi türküsünü Japonca seslendirmesi oldu. Tamaru’nun performansı izleyicilerden büyük beğeni topladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Muş Valiliği, Korkut Belediyesi ve Korkut Kaymakamlığı işbirliğiyle kentte doğal olarak yetişen ve endemik bir tür olan Muş lalesine dikkat çekmek için Lale Meydanı’nda düzenlenen festivalde konuşan Muş Valisi Avni Çakır, “Buraya atanmadan önce ’Burası Muş’tur, Yolu Yokuştur’ türküsü daha sonra da Muş lalesi aklıma geldi. Korkut ilçesinde lale festivalini duyunca çok mutlu oldum. Değerli hemşehrilerim, sevgili kardeşlerim bu tür etkinlikler semboliktir ama anlamı ve çarpan etkisi çok büyüktür. Hem ilçedeki vatandaşları bir araya getirme, hem gurbetteki hemşehrilerimin memlekete gelmesi için güzel bir faaliyet. Unutmuş olduğumuz bazı değerleri hatırlama, kültürlerimizi, halk oyunlarımızı, folklorumuzu, türkülerimizi ve manileri bu tür etkinliklerde yaşatıyoruz. Bundan dolayı çarpan etkisi çok büyük. Bizde valilik olarak tüm başkanlarımızın her zaman yanındayız. Tüm kurum ve kuruluşlar olarak amacımız halkımıza hizmettir. ‘Halka hizmet Hakk’a hizmet’ düsturu olduğuna inanıyoruz ve bu uğurda da tüm ekiplerimizle beraber uyum içinde çalışıyoruz" dedi. Korkut Belediye Başkanı Haşim Arık ise ilçede düzenledikleri 6. Lale Festivali’nin hayırlara vesile olmasını dileyerek, "Lalenin bölgemizde ve ilimizde çok tarihi bir öneme haiz olduğunu belirtmek istiyorum. Lale, Osmanlı’da gönül birlikteliği, vefa ve ferahlık anlamına geliyor. İlçemizde bundan sonra da Kültür ve Turizm Bakanlığı, Muş Valiliği, İlçe Kaymakamlığı ile festivali her yıl düzenleyeceğiz. Allah’ın izniyle elimden gelen bütün hizmetleri yapacağıma ilçe halkımın huzurunda söz veriyorum" ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından Muş Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğünün folklor ekibi sahne alırken, vatandaşlar da halay çekerek günün tadını çıkardı. Festivalde sahne alan yerel sanatçılar, Türkçe ve Kürtçe şarkılar seslendirdikleri festivalde Muşlu Fotoğraf Sanatçısı Adem Kapan da bir sergi açtı. Türk Kızılay Muş Şubesi, festivale gelen vatandaşa çorba ve su ikramında bulundu.
KidZania İstanbul 10 yaşında
30 Nisan 2024 Salı - 14:15 KidZania İstanbul 10 yaşında KidZania İstanbul 10’uncu yıl kutlamaları kapsamında 28 Nisan’da tüm ziyaretçilerin katılımıyla coşkulu bir doğum günü partisi düzenledi. Çocuklar Ülkesi KidZania İstanbul, kapılarını açtığı günden bu yana çocuklara eğlenirken öğrenme hizmeti sunmaya devam ediyor. Bu yıl, 10’uncu yılını kutlayan Çocuklar Ülkesi, 2 milyondan fazla ziyaretçiyi ağırladı. 10’uncu yıl gururunu ziyaretçileriyle beraber yaşayan Çocuklar Ülkesi’nin rengarenk sokaklarında tüm gün büyük bir coşku vardı. 10’uncu yıl partisi saat kulesi dansı ile başladı Çocuklar Ülkesi, 28 Nisan Pazar günü gerçekleşen etkinlikler kapsamında, çocuklara unutulmaz anlar yaşattı. İçerikleri 10’uncu yıl kutlamalarına özel olarak yenilenen KidZania Gazetesi’nde 10’uncu yıl özel röportajları yer aldı. KidZania Radyosu’nda ise 10’uncu yıl özel yayını gerçekleştirildi. Kutlamanın en heyecan verici anlarından biri çocuklar tarafından yapılan KidZania 10’uncu yıl temalı kolletif çalışmanın, saat kulesine asılması oldu. Coşku, 10’uncu yıl pastasının şehir meydanında yerini alması, konfetiler ile balonların atılması ve Çocuklar Ülkesi doğum günü dansı eşliğinde doruğa çıktı. 10’uncu yıldan 15’inci yıla mektuplar Etkinlikler sadece kutlama ile sınırlı kalmadı. 10’uncu yıl hediye çekilişleriyle şanslı ziyaretçiler, sürpriz ödüller kazandı. Çocuklar ve aileleri geleceğe dair dilek ve hayallerini ifade ettikleri mektuplarını Çocuklar Ülkesi’nin 15’inci yılında açılmak üzere zaman kapsülüne koydu. Büyük ilgi gören zaman kapsülü etkinliği yıl boyunca devam edecek. “Çocuklar bildiklerinden ilham alır” KidZania İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Ebru Timur, başarılarla dolu geçen 10 yılla ilgili şu ifadeleri kullandı: “10 yıl içinde, her sene güçlenerek, 2 milyonun üzerinde ziyaretçimize ev sahipliği yaptık. Ülkemizin en değerli markaları, üniversiteleri, okulları, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumlarıyla yaptığımız iş birlikleri ve uluslararası bilgi, deneyim ile etki alanımızı her geçen yıl genişlettik. Biliyoruz ki ‘çocuklar bildiklerinden ilham alıyor’ Şehrimize gelen çocuklar, önce bildikleri aktivitelere yöneliyor: İtfaiyeci, polis, doktor Şehrimizde geçirdikleri sürenin sonunda ‘Ben de bilim insanı olabilirim, ben de sanatçı olabilirim, ben de kod yazabilirim Ben de yapabilirim’ duygusu ile şehrimizden ayrılıyor. Şehrimize gelen tüm çocukların, toplumun onlara biçtiği önyargılardan sıyrıldığı, herkesin eşit olduğu bir ortamda deneyim yaşamaları için çalışıyoruz. Şehrimizde geçirdikleri ortalama beş saatin sonunda her çocuğun hayal dünyasının KidZania’dan aldığı ilhamlar ile genişlediğini biliyoruz. KidZania İstanbul’dan yolu geçen tüm ziyaretçilerimize, amaç ortaklarımıza teşekkür ederiz.”
150 yıllık tarihi Redif Kışlası kültür merkezi oldu
30 Nisan 2024 Salı - 13:45 150 yıllık tarihi Redif Kışlası kültür merkezi oldu Osmanlı döneminde ordunun modernize edilmesi çalışmaları kapsamında ülke geneline inşa edilen redif kışlalarından biri de Çorum’un İskilip ilçesinde bulunuyor. Yaklaşık 150 yıllık geçmişe sahip kışlada devam eden restorasyon çalışmaları tamamlandı ve Redif Kışlası kültür merkezi olarak hizmet verecek. Redif Kışlası’nın korunarak yaşatılması amacıyla Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (OKA) ve yerel paydaşların iş birliği ile bugüne kadar önemli çalışmalar yürütüldü. Kalkınma Ajansı’nın 2014 yılındaki desteği ile İskilip Kaymakamlığı bugünkü değeri 1 milyon TL’yi bulan Rölöve ve Restitüsyon Projesi uygulandı. OKA’nın 2016 Yılı Turizmin Geliştirilmesine Yönelik Küçük Ölçekli Alt Yapı Yatırımlarına Mali Destek Programı çerçevesinde uygulanan Redif Kışlası Restorasyon Projesinde ise bugünkü değeriyle 10 milyon TL’yi aşan ajans desteği sağlandı. İş artışı nedeni ile tasfiye edilen Restorasyon Projesinde çalışmalar 2023 yılında tekrar başladı. Çorum İl Özel İdaresi tarafından yürütülen restorasyon sürecinin ardından tarihi yapı, Nisan ayı itibarı ile 265 koltuk kapasiteli konferans salonu, sahne, depo ve kulis odalarıyla Misak-ı Milli İlkokulu ek binası şeklinde hizmet vermeye başladı. İlk gününde öğrencilere sinema gösterimi Redif Kışlasının ilk gününde; İskilip Kaymakamlığı proje ekibi koordinasyonunda, İskilip Halk Kütüphanesi Müdürlüğü tarafından, Ebussuud Efendi İlkokulu öğrencilerine yönelik sinema gösterimi yapıldı. Kültür merkezine dönüşen binada, İskilip’in kültürünü en iyi şekilde yansıtacak etkinlikler yapılması planlanıyor. İskilip ilçesinde Meydan Mahallesi’nde yer alan, 720 metrekarelik alan üzerine taştan 3 kat inşa edilen Redif Kışlası, Balkan, Birinci Dünya, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında faal olarak kullanıldı. Kışlanın 1945 yılına kadar kullanılmaya devam ettiği biliniyor.
’24. Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’ 2 Mayıs’ta start alıyor
30 Nisan 2024 Salı - 12:56 ’24. Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’ 2 Mayıs’ta start alıyor Trabzon Devlet Tiyatrosu’nun ev sahipliğinde 2-15 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan ’24. Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’nin lansmanı düzenlenen basın toplantısıyla yapıldı. Trabzon’da bir otelde düzenlenen toplantıda konuşan Trabzon Devlet Tiyatrosu Müdürü Ahmet Uzuner, her yıl Trabzon’un tanıtımına büyük katkı sağlayan festivalin, bölgenin sanatsal ve kültürel yaşamına canlılık getirdiğini söyledi. Uzuner “Bu yıl 24. kez düzenlenecek Trabzon’un ve ülkemizin en seçkin kurumsal festivalleri arasına adını yazdıran ‘Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’nin bir zamanlar hayali bile kurulamazdı. Bu festival, büyüdükçe anlamlanan, anlamını buldukça çoğalan ve ilk etapta Karadeniz’e kıyısı olan ülkeleri kapsarken, şimdi dünyanın her ülkesine, her şehrine dokunan 24 yıllık bir tarihi içinde barındırıyor. Dile kolay 24 sene içinde 54 yabancı ülkeden 206 oyun ve Devlet Tiyatrolarının 12 farklı bölgesinden yüzlerce oyunla 506 temsil ve 235 binden fazla seyirci sayısına ulaştık. Her yıl Karadeniz’in incisi Trabzon’umuzun tanıtımına büyük katkı sağlayan festivalimiz, bölgenin sanatsal ve kültürel yaşamına canlılık getirirken tiyatro sanatını da yaygınlaştırıyor; dünyanın pek çok farklı ülkesinden ve Devlet tiyatrolarımızın birçok bölgesinden gelen seçkin tiyatro topluluklarını sanatın evrensel diliyle sizlere ulaştırıyor. Bugün, daima artan coşkusuyla büyüyen 24. Uluslararası Tiyatro Festivalimizin bu yılki programını sizlerle paylaşmanın heyecanı içindeyiz. Festival programımız, 2 Mayıs Perşembe günü saat 14.00’te Devlet Tiyatroları Genel Müdürümüz Tamer Karadağlı ve Genel Müdür Yardımcımız Başrejisörümüz Sükut Işıtan’ın da katılımıyla, Atatürk Alanı Meydan Parkındaki programla başlayacak. Ardından protokol, halkımız, siz değerli basın mensupları ve yerli yabancı sanatçıların katılımıyla gerçekleşecek ve artık gelenekselleşin Meydan Parkından Haluk Ongan Sahnesine yapılacak kortej yürüyüşü ile devam edecek” dedi.
Drakula’nın hapishanesi Tokat Kalesi’nde 15 yıldır restorasyon sürüyor
30 Nisan 2024 Salı - 11:52 Drakula’nın hapishanesi Tokat Kalesi’nde 15 yıldır restorasyon sürüyor Tokat Kalesi, film ve romanlara konu olan Drakula olarak bilinen Eflak Voyvodası’nın 15’inci yüzyılda 4 yıl boyunca esir tutulduğu iddialarıyla tarihi ve eşsiz bir yapı olarak öne çıkıyor. 2009 yılında başlanan restorasyon çalışmaları nedeniyle kale kapılarına zincir vurulduğunu söyleyen tarih araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, “Drakula’nın esir tutulduğu kale Tokat’tadır. Fatih’in elinde Drakula’nın kellesinin bulunduğu heykel ile restorasyonun tamamlanarak bu kalenin yeniden açılmasını bekliyoruz” dedi. Drakula olarak bilinen ve film ile romanlara konu olan Eflak Voyvodası 3’üncü Vlad Dracul’un 15’inci yüzyılda 4 yıl boyunca esir tutulduğu iddialarıyla tarihi ve eşsiz bir yapı olarak öne çıkan Tokat Kalesi’nde, 2009 yılında başlanan restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyaretçilerine kapılarını kapattı. Aradan geçen 15 yıla rağmen restorasyon çalışmalarında bir ilerleme olmayınca tarihi kale açılacağı günü bekliyor. “Drakula’nın esir tutulduğu yer Tokat Kalesi’dir” Eflak Voyvodası Vlad Tepeş’in Tokat Kalesi’nde esir tutulduğunu ve Drakula efsanesinin kaynağının buradan geldiğini vurgulayan tarih araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, “Eflak vilayetinin beyinin oğlu Vilad Tepeş’in bulunduğu Tokat Kalesi’ndeyiz. Namı değer Kazıklı Voyvodadır. Biliyorsunuz Fatih Sultan Mehmet Han ile aynı sarayda büyümüştür. Ve ihanet sonucunda bu zindanlarda tutulmuştur. Bu zindanların altında geçitler mevcuttur. Fatih Sultan Mehmet Han o dönemde Kazıklı Voyvoda Vilad Tepeş’i buraya getirdiğinde şehre doğrudan götürmüyor. Buradaki mağara ve geçitleri kullanarak şehrin içinde gezdiği de söyleniyor. Vilad Drakula’nın esir tutulduğu kale Tokat’tadır. Bu adam vampir film, hikâye ve romanlarına esin kaynağı olmuştur. Bu esin kaynağının sebebi de o dönemde yaşayan Türk atalarını kazığa germiştir ve kanlarını içmiştir. Bu durum neticesinde de Fatih Sultan Mehmet Han onun kellesini alarak İstanbul’da gezdirmiştir. Tokat Kalesinde 8 yıldır süren restorasyon çalışmasından ötürü kaleye bir türlü gelemiyoruz. Geldiğimiz neticede kapıları da görüyorsunuz zincirli buluyoruz. Restorasyonun bir an önce başlayarak bitmesi için mücadele ediyoruz. Buradan Vakıflar Genel Müdürlüğü, Turizm Bakanlığı ve bu alanda görevli olan mercilere sesleniyorum. Bizim tarihimiz Fatih’tir, Osmanlı’dır. Biz bu tarihimizin yaşatılmasını istiyoruz. Kont Drakula Tokat Kalesi’nde esir tutulmuştur. Biz tarihimize sahip çıkıyoruz ve biz tarihimizle güçlü bir milletiz ve güçlü olmaya da devam edeceğiz” dedi. Gazioğlu, Tokat Kalesi’nin dünya çapında bir özelliği olduğunu belirterek, Drakula’nın burada esir tutulduğunun ve atalarına verdiği zararın bedelinin ödenmesi gerektiğini vurguluyor. Restorasyonun bir an önce tamamlanmasını isteyen vatandaşlar; bu tarihi yapının dünya genelinde daha fazla dikkat çekici hale getirilmesini istiyor.
30 yıl içerisinde 400’den fazla yaptığı resimle evini atölyeye çevirdi
30 Nisan 2024 Salı - 11:30 30 yıl içerisinde 400’den fazla yaptığı resimle evini atölyeye çevirdi Eskişehir’in Sivrihisar İlçesi’nde yaşayan 73 yaşındaki emekli tarih öğretmeni Faruk Mehmet Alper, 30 yıl içerisinde 400’den fazla resim yaptığı evini atölyeye çevirerek görenleri beğenisini topluyor. Uzun yıllar boyunca öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olan Faruk Mehmet Alper, boş zamanlarını başta Sivrihisar, Eskişehir, Atatürk ve Osmanlı padişahlarının olmak üzere belirlediği konularla ilgili resim yaparak geçiriyor. 30 yıldır bu uğraşı bir hobi edinen Alper, yaptığı 400’den fazla eser ile atölyeye çevirdiği evinin dekoruyla dikkat çekiyor. Geçmiş yıllarda akademiye ve resim bölümüne girmeyi denediğini, ancak başarısız olduğunu ifade eden emekli öğretmen, hayatında kendi kendine bu sanatı öğrenmesi için bir fırsat oluşması üzerine tutkusundan vaz geçmeyerek ortaya çıkarttığı ilginç eserler ile beğeni topluyor. Kitap okuyarak, gezerek ve araştırarak ilham kaynağını da bulan 73 yaşındaki sanatçı vatandaş, eli fırça tuttuğu sürece çeşitli malzemelerle resim yapmaya devam ederek ilerleyen zamanlarda tüm eserleriyle büyük bir sergi açmayı planlıyor. “Ufak tefek çalışmaları saymazsak yaklaşık 450 eser yaptım” Alper, resim yapmanın kendisi için yıllar önce başlayan vaz geçilmez bir tutku olduğunu söyledi. Elinden geldiği kadar kendini geliştirmeyi sürdürmeyi hedefleyen ve 30 yıl içerisinde yaptığı 400’den fazla eserle büyük bir sergi açmayı hayal ettiğini dile getiren Faruk Mehmet Alper, “Daha çok Sivrihisar, Eskişehir, Atatürk ve Osmanlı padişahlarının resimlerini yapıyorum. Bu şekilde oyalanıyorum, vakit geçiriyorum. Dört defa akademiye girmek için uğraştım, 1 defa da resim bölümünü denedim, fakat o zaman Anadolu’nun kıyı şehrinden gittiğim için başarılı olamadım. Belki de eğitimim yeterli gelmedi. Sonra imkânlarım oldu, kendi kendime öğrenmek için uğraştım ve herhalde eserlerden anlaşıldığı gibi istediğim gibi oldum. Sonrasında çok miktarda eser ortaya çıktı. 30 senedir profesyonel olarak çalışıyorum. Yaptığım resimler beğeniliyor. Çalışmalarım çeşitli sergi salonlarında, Sivrihisar’da Nasreddin Hoca Şenlikleri’nde vatandaşlarla buluşturuluyor. Fırsat buldukça da geziyorum, araştırıyorum ve okuyorum. Elimden geldiği kadar hâlâ da deneme yapıyorum. Kendimi bulmuş değilim. Emekliliği yok bunun, sonuna kadar devam ederim. Elim fırça tuttuğu sürece yapmayı düşünüyorum. Ufak tefekleri saymazsak yaklaşık 450 eser yaptım. 300 tanesi Sivrihisar’la ilgili. Sivrihisar küçük yer ve sosyal faaliyetler zayıf. Ben de boş zamanlarımı resim yaparak ve kitap okuyarak değerlendiriyorum” dedi.
Drakula’nın hapishanesi Tokat Kalesi’nde 15 yıldır restorasyon sürüyor
30 Nisan 2024 Salı - 11:21 Drakula’nın hapishanesi Tokat Kalesi’nde 15 yıldır restorasyon sürüyor Tokat Kalesi, film ve romanlara konu olan Drakula olarak bilinen Romanya Prensi ve Eflak Voyvodası’nın 15’inci yüzyılda 4 yıl boyunca esir tutulduğu iddialarıyla tarihi ve eşsiz bir yapı olarak öne çıkıyor. 2009 yılında başlanan restorasyon çalışmaları nedeniyle kale kapılarına zincir vurulduğunu söyleyen tarih araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, “Drakula’nın esir tutulduğu kale Tokat’tadır. Fatih’in elinde Drakula’nın kellesinin bulunduğu heykel ile restorasyonun tamamlanarak bu kalenin yeniden açılmasını bekliyoruz” dedi. Drakula olarak bilinen ve film ile romanlara konu olan Romanya Prensi ve Eflak Voyvodası 3’üncü Vlad Dracul’un 15’inci yüzyılda 4 yıl boyunca esir tutulduğu iddialarıyla tarihi ve eşsiz bir yapı olarak öne çıkan Tokat Kalesi’nde, 2009 yılında başlanan restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyaretçilerine kapılarını kapattı. Aradan geçen 15 yıla rağmen restorasyon çalışmalarında bir ilerleme olmayınca tarihi kale açılacağı günü bekliyor. “Drakula’nın esir tutulduğu yer Tokat Kalesi’dir” Eflak Voyvodası Vlad Tepeş’in Tokat Kalesi’nde esir tutulduğunu ve Drakula efsanesinin kaynağının buradan geldiğini vurgulayan tarih araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, “Eflak vilayetinin beyinin oğlu Vilad Tepeş’in bulunduğu Tokat Kalesi’ndeyiz. Namı değer Kazıklı Voyvodadır. Biliyorsunuz Fatih Sultan Mehmet Han ile aynı sarayda büyümüştür. Ve ihanet sonucunda bu zindanlarda tutulmuştur. Bu zindanların altında geçitler mevcuttur. Fatih Sultan Mehmet Han o dönemde Kazıklı Voyvoda Vilad Tepeş’i buraya getirdiğinde şehri doğrudan götürmüyor. Buradaki mağara ve geçitleri kullanarak şehrin içinde gezdiği de söyleniyor. Yurt içi ve yurt dışında insanlar Tepeş ile alakalı Romanya’da doğdu büyüdü ve oraları mekânı olarak göstermeye çalışıyorlar. Vilad Drakula’nın esir tutulduğu kale Tokat’tadır. Bu adam vampir film, hikâye ve romanlarına esin kaynağı olmuştur. Bu esin kaynağının sebebi de o dönemde yaşayan Türk atalarını kazığa germiştir ve kanlarını içmiştir. Bu durum neticesinde de Fatih Sultan Mehmet Han onun kellesini alarak İstanbul’da gezdirmiştir. Bizim dileğimiz de buraya bir heykel yapılmasıdır. Fakat bu heykelin de Fatih’in heykeli olması yönündedir. Fatih’in elinde Tepeş’in kellesinin bulunduğu bir heykel olabilir. Böyle bir heykel ile Tokat kalesi turizme açılabilir. Tokat Kalesinde 8 yıldır süren restorasyon çalışmasından ötürü kaleye bir türlü gelemiyoruz. Geldiğimiz neticede kapıları da görüyorsunuz zincirli buluyoruz. Restorasyonun bir an önce başlayarak başlayıp bitmesi için mücadele ediyoruz. Biz Türk halkı olarak Tokat Kalesinde bir heykel yapılmasını talep ediyoruz. Buradan Vakıflar Genel Müdürlüğü, Turizm Bakanlığı ve bu alanda görevli olan mercilere sesleniyorum. Bizim tarihimiz Fatih’tir, Osmanlı’dır. Biz bu tarihimizin yaşatılmasını istiyoruz. Kont Drakula Tokat Kalesi’nde esir tutulmuştur. Biz de Fatih’in heykelinin yapılmasını istiyoruz. Heykel de istediğimiz özellikler de şunlardır. Heykelde Fatih Sultan Mehmet Han’ın elinde Drakula’nın başının bulunduğu şekliyle bir heykel talep ediyoruz. Biz tarihimize sahip çıkıyoruz ve biz tarihimizle güçlü bir milletiz ve güçlü olmaya da devam edeceğiz” dedi. Gazioğlu, Tokat Kalesi’nin dünya çapında bir özelliği olduğunu belirterek, Drakula’nın burada esir tutulduğunun ve atalarına verdiği zararın bedelinin ödenmesi gerektiğini vurguluyor. Restorasyonun bir an önce tamamlanmasını isteyen vatandaşlar, bu tarihi yapıya dünya genelinde daha fazla dikkat çekilmesi için heykel talebinde bulunuyor.
‘Antik çağlardan günümüze Muğla Mutfağı’ kitabının ön tanıtımı yapıldı
30 Nisan 2024 Salı - 11:10 ‘Antik çağlardan günümüze Muğla Mutfağı’ kitabının ön tanıtımı yapıldı Antik çağlardan günümüze şifa kaynağı olarak bilinen asırlık tariflerin yer aldığı ’Antik Çağdan Günümüze Muğla Mutfağı’ kitabının ön lansmanı ve tadım etkinliği Muğla’nın Marmaris ilçesinde yapıldı. Muğla Valisi İdris Akbıyık, Muğla’nın antik kentlerinden çıkan kaynaklar ışığında ve köy köy araştırılarak geçmişten günümüze kadar gelen tatların tarifinin aldığı kitabı Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürü Neşe Çıldık’a takdim ederek Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’a hediye olarak gönderdi. 41 yemek tarifi ve antik dönem bilgilerini içeren 260 sayfalık "Antik çağlardan günümüze Muğla Mutfağı" kitabı, Muğla Valiliği koordinesinde Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin öğretim görevlilerinin, valilik ekiplerinin, arkeologların, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün ve özel iştiraklerin katılımı ile ortaya çıkartıldı. Muğla’nın ülkemizde en çok arkeolojik kazı yapılan iller arasında olduğunu belirten Muğla Valisi Dr. İdris Akbıyık, Muğla’nın tarihi kültürel zenginliklerinin ortaya çıkarılması için yapılan bilimsel araştırmalarda elde edilen bilgilerle derlenen bu kıymetli eserin meydana getirilmesi ve kadim yemek kültürümüzün yaşatılması için emeği geçenlere teşekkür ederek kitapta yer alan toplamda 23 çeşit yemek, tatlı ve şerbetlerin tadına baktı. Marmaris Yat Limanı’nda bulunan bir restoranda düzenlenen tanıtım ve tadım toplantısına Muğla valisi İdris Akbıyık, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürü Neşe Çıldık, Marmaris Kaymakamı Nurullah Kaya, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Turhan Kaçar, İl Kültür ve Turizm Müdürü Hüseyin Toprak, Muğla Sanayi ve Ticaret Odası (MUTSO) Meclis Başkanı H. Koray Özcan, valilik görevlileri ve kitabın oluşturulmasında görev alanlar katılım sağladı. Kitapta görev alanlar sırası ile yemekler geldikçe hangi dönemden geldiği ve Muğla’nın hangi yörelerinde daha çok yapıldığını anlattı. ‘Gastronomi turizmi adına ses getirecek bir kitap’ Muğla Valisi İdris Akbıyık kitap projesi ile ilgili verdiği demeçte ‘’Proje çok değerli, Antik çağlardan günümüze Muğla Mutfağı, Üniversitemizin, Kültür Turizm Müdürlüğümüzün, odalarımızın destekleriyle, Valiliğimiz koordinesinde akademisyenlerimizin çalışmaları ile yazıldı. Malum Muğla özelikle arkeolojik kazılar açısından Türkiye’de en çok kazı yapılan ilimiz. Orada kazıları yöneten hocalarımızın yine içinde olduğu proje ekiplerimizin, değerli akademisyenlerimizin içinde olduğu kolektif bir uzun çalışmanın ürünü Antik çağdan günümüze Muğla mutfağı. Burada şu anda 41 tane tarif var, arkadaşlarla yaptığımız sohbette bu kitabımızın devamı gelecek. Bu kitabımızın çok ses getireceğini umuyoruz. Hem gastronomi turizmi anlamında hem de bizim bu geniş yemek kültürümüzün yaşatılması anlamında bu tarifler hepsi altın değerinde. Ben tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Biz 81 il valiliğine bakanlarımızla özellikle Kültür Turizm Bakanımıza kitabı ulaştıracağız. Türk Mutfağı Haftası’nda birçok etkinlikler yapılıyor. Türk Mutfağı Haftası’nda hem kitabımızın lansmanını yapacağız hem de bir organizasyonla benzer mini programın daha geniş Türkiye medyasının da yine ilgili şeflerin de olacağı bir yerde sunarak birkaç ilçemizde etkinlik yapacağız" dedi. ‘Marmaris balının da kullanıldığı lezzetleri geleceğe taşımaya hazırız’ Marmaris Kaymakamı Nurullah Kaya ‘’Bu akşam hem Muğla’mızı hem Marmarisimizi bir kez daha ağız tadıyla tanıma imkanımız oldu. Biz bu akşam Muğla Valiliğimizin uhdesinde ve liderliğinde Ticaret Odamız, Üniversitemiz, Kültür Turizm İl Müdürlüğümüz ve sektörün duayen firmalarıyla beraber bu kitabı bir araya getirdik, hayata kavuşturduk ve antik çağdan günümüze Muğla mutfağını tanıtma ve tanıma imkanına kavuşmuş olduk. Aynı zamanda bu kitabın bir özelliği de esin kaynağı kazılarımızın devam ettiği antik yerleşim yerinde bulunan eserlere, ürünlere dayanıyor. Dolayısıyla burada tamamıyla gerçek yatıyor. Burada insanlık tarihinin bir özeti var ve biz de bu aldığımız mirası gelecek yıllara taşımak adına Marmaris’i de lezzetlerini, balı başta olmak üzere katmak kaydıyla geleceğe taşımaya hazırız’’ sözlerini kullandı. ‘Gastronomi turizminde bir ilke imza atıldı’ Kitap projesinin koordinatörü Muğla Valiliği Proje Ofisi’nde görevli Doçent Doktor Buket Ballıel Ünal kitap ile ilgili ‘’Antik Çağdan Günümüze Muğla Mutfağı kitabının oluşturulmasında proje koordinatörü olarak görev yaptım. Kitabımız 260 sayfadan oluşup 41 tariften oluşmakta. Kitabımızın en önemli özelliği güçlü bir ekiple ve iyi paydaşlarla güzel Muğla’mızın tüm paydaşlarıyla birlikte hazırlanmış olması. Ekibimizin güçlü olması ve birçok kurumun yer alması, Muğla’daki tüm kazı başkanlarının içerisinde olması kitabımızın kaynağının ve temelinin, içeriğinin, literatürünün güçlü olduğunu bir göstergesi. Bu bağlamda biz Muğla Gastronomisi ile birlikte ekibimizle gastronomi turizminde bir ilke imza atıyoruz ve bu projemizin kitabımızın genişletilmiş baskılarıyla ve yapacağımız birçok projeyle Muğla adına ve ülkemiz adına çok daha iyi işler yapacağımıza inanıyoruz’’ dedi. ‘Bu kitap projesi bölgede istihdam oluşturmak adına önem taşıyor’ Kitabın oluşturulma sürecinde özel paydaş olarak dahil olan ve yazar ve editör olarak görev alan girişimci Ece Baysal ‘Biz özel sektörde özellikle bölgemizin gastronominin gelişmesi için çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. Burada hem eser oluşturma anlamında hem ürünler geliştirme anlamında çalışmalarımız olduğu için projede de sağ olsunlar valilik ve proje koordinatörümüz özel sektörden bize yer verdiler. Bu anlamda projemizin hem görsel çalışmaları hem yazarlık ve editörlük kısımlarında projeye katkı verdim. Bu projenin önemini vurgulamak gerekirse bölgemizin gastronomi turizminde özellikle zengin arkeoloji kültürü ve mutfak kültürünün bütünleşip ülkemizdeki misafirlere ve yabancı misafirlere tanıtılması açısından çok önemli. Ayrıca bu eser bizim yürüttüğümüz bir projenin başlangıcını da oluşturuyor. Bu anlamda bu eserle ortaya çıkan tariflerin ve ürünlerin ilerleyen dönemde sürdürülebilir şekilde üretilmesi ve bu anlamda istihdam oluşturulup bölgenin ürünlerinin markalaşması sağlamak açısından da bir ilk adımını atmış olduk. Bu şekilde bölgemizdeki gastronomi turizminin de ayaklanmasına katkı sağlayacak’’ şeklinde konuştu. ‘Kazılardan çıkan envarterler kitaba ışık tuttu’ Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Görevlisi Arkeolog Alper Gölbaş ‘’Muğla, Türkiye’de en fazla arkeolojik kazı yapılan il konumunda. Şu anda burada kazı yapan çok değerli hocalarımız var. Hocalarımızın her birine valilik kanalıyla yazı yazarak ellerinde bulunan Antik Çağ’dan günümüze Muğla mutfak kültürüyle ilgili bilgi ve belgeleri bize ulaştırmaları istedik. Hocalarımızdan gelen dönüşler ışığında hem arkeolojik kazı alanlarında bulunmuş olan eski ürünleri, hem bunları pişirmede kullandıkları çanak çömlek vesaire gibi ürünleri topladık. Bunun dışında da antik çağ yazarlarının yazdığı tarifler var. Hem Roma döneminden, hem Antik Yunan’dan hem daha yakın dönemlerden bunlara ulaşmayı başardık. Ulaşabildikleri bize ulaştık, öyle ifade edeyim. Ve şu anda da 41 tane tarifi toplamda kitabımızda herkese ulaştırmaya çalışıyoruz’’ şeklinde konuşarak kitapta Karya kültüründen, Likya kültüründen, Roma döneminden, Helenistik dönemden. Bunun dışında Bizans döneminden ve Osmanlı döneminden yemeklerin olduğunu belirtti. ‘Bu kitap daha ilk etap ‘ Kitabın gastronomi araştırmalarını yapan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ortaca Meslek Yüksekokulu Aşçılık Programı’nda öğretim elemanı Selma Atabey ‘Tarihe baktığımız zaman gastronominin günümüze gelene kadar nasıl bir değişim geçirmiş, bugüne kadar neler yaşanmış ve bugüne nasıl ulaşmışlar araştırmaya çalıştık. Bulunduğumuz coğrafya tarihi anlamda da göçleri ile de coğrafi şartlarıyla da oldukça zengin bir bölge, bir coğrafya. Antik dönemden günümüze gelene kadar geçirmiş olduğu bu bölgede yaşamış olan medeniyetlerin bizlere kazandırmış olduğu yiyecek içecekleri de bu kitabımıza dahil etmek istedik. Tabi ki çok zengin bir mutfağımız var bunlarla sınırlı değil ama ilk etap olarak düşünürsek bugün için kırk bir çeşit yemeğimizi özellikle kitabımızda yer verdik. Bundaki temel kriterimiz de şu oldu seçimi yaparken o günden bugüne kadar ne kadar değişmiş? Değişmeyen tariflerimiz var mı? Ve bu tariflerin bugüne gelişinde eğer değişmiş ise ne şekilde bir değişim geçirmiş de vurgulamaya çalıştığımız bir araştırma oldu. ‘’ diyerek kitabın devamının geleceğini belirtti. Yapılan tadımda antik çağlardan ve geleneksel olan Muğla’nın tüm ilçe ve köylerinden araştırılarak yapılan yemeklerden : Başlangıç: Kereviz ve kişniş ile harmanlanmış Milas Zeytinyağı soslu Gaba Hamurlu Ula Sarımsağı ile hazırlanmış Moreteum Defrutun sosu ile hazırlanmış Karacasöğüt Domatesi Dalyan Narı ile hazırlanmış Nardenk soslu salata Midye Pilaki Gökova Buğdayı ile hazırlanmış Teganitai Kaunos Tuzu ile hazırlanmış Botarga Köyceğiz Sığlası ile hazırlanmış yoğurtlama Sala Cattabia Turgut Yer fıstığı ve Datça Bademi ile hazırlanmış Omlet Ana Yemek: Marmaris Çam Balı ile hazırlanmış Ballı Mantar Muğla Çam Balı ile hazırlanmış Ballı Karides Köyceğiz Çıntarı ile hazırlanmış Eğşileme Çıntar Dalyan Tuzu ve Balığı ile hazırlanmış Kişniş Kaplı Balık Yöresel Peynir ve Milas Zeytinyağlı Çipura Ortaca Limonu ile hazırlanmış Eğşileme Balık Tatlı: Gökova Susamı ve Marmaris Çam Balı ile hazırlanmış Gıyam Kavaklıdere Cevizi ile hazırlanmış Nar Lokumu Datça Bademi ile hazırlanmış İncir Uyutma Gökova Susamı ile hazırlanmış Globi İçecekler: Dalyan Narı ile hazırlanmış Nar Şerbeti Fethiye Üzümü ile hazırlanmış Üzüm Şerbeti Muğla Çam Balı ile hazırlanmış Sirkencübin servis edildi.
Birçok badire atlatan Osmanlı’nın 508 yıllık camisi, tarihe tanıklık ediyor
30 Nisan 2024 Salı - 11:07 Birçok badire atlatan Osmanlı’nın 508 yıllık camisi, tarihe tanıklık ediyor Sakarya’da Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in vezir-i azamı Yunus Paşa tarafından 1516 yılında Mimar Sinan’a yaptırılan cami, 508 yılı aşkın süredir varlığını sürdürerek tarihe tanıklık ediyor. Taraklı ilçesinde Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in vezir-i azamı Yunus Paşa tarafından 1516 yılında Mimar Sinan’a yaptırılan cami, 508 yıldır ilk günkü gibi ayakta duruyor. Kubbesinin kurşunla kaplanması ve taş bloklar arasındaki bağlantıya demir yerine kurşun dökülmesi sebebiyle halk arasında "Kurşunlu Cami" olarak bilinen Yunus Paşa Cami, yerli ve yabancı turistler tarafından ilgi görüyor. Birçok deprem görmesine rağmen sağlamlığını koruyan camii, Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek yeniden ibadete açılmayı bekliyor. “Taraklılar bu camiye "Kurşunlu Cami" de derler” 508 yıldan beri tarihe tanıklık eden camii tarihi hakkında bilgi veren Alaattin Yılmaz, içeresinde bulunan hat sanatlarının Taraklı ilçesinde doğan ve eserleriyle iz bırakan Hattat Hafız Saim Özel tarafından yazıldığını belirtti. Caminin halk arasında "Kurşunlu Cami" olarak bilindiğini ifade eden Yılmaz, “Yunus Paşa Camii’nin kubbesi ve taş bloklardaki demir bağlantılarının arasına kurşun döküldüğü için Taraklılar bu camiye "Kurşunlu Cami" de derler. Cami Yunus Paşa tarafından 1516-1517 yılları arasında yaptırılmış. 2022 yılının sonunda restorasyon çalışması için cami teslim edildi, 2023 yılının sonunda bitecekti ama 2024 sarktı” dedi. “Burada namaz kılmak insana daha başka duygular yaşatıyor” Caminin çevresi ve içinden bahseden Yılmaz, “Camimizin içinde ilçenin değerlerinden olan Hattat Hafız Saim Özel’in yazılar var, burada namaz kılmak insana daha başka duygular yaşatıyor. Caminin farklı bir bölgesinde hamam var, burası 24 saat yandığı zaman çıkan buharla bu caminin ısınması sağlanıyormuş. Ayrıca caminin bahçesinde de 300 yıllık mezarlarda mevcut bunlarda Taraklı’nın, yurdumuzun tapusu niteliğindedir” diye konuştu.
hummel Türkiye, marka yüzü Sıla Türkoğlu ile birlikte yeni koleksiyonunu tanıttı
30 Nisan 2024 Salı - 10:42 hummel Türkiye, marka yüzü Sıla Türkoğlu ile birlikte yeni koleksiyonunu tanıttı Sporda 100. yılını kutlayan hummel Türkiye, marka yüzü Sıla Türkoğlu ile iş birliğini lansman partisiyle kutladı. İlkbahar-Yaz 2024 koleksiyonunun da tanıtıldığı partide canlı renkleri ve enerjik tasarımıyla dikkat çeken Bubblegum ayakkabı koleksiyonu ilgi gördü. hummel Türkiye, İlkbahar-Yaz 2024 koleksiyonunun lansmanını, marka yüzü Sıla Türkoğlu ile gerçekleştirdiği özel bir etkinlikle kutladı. Etkinlik, şehrin merkezindeki şık bir mekânda gerçekleştirildi ve katılımcılara renkli bir deneyim sunuldu. Enerjik ve renkli tasarımlar hummel Türkiye, bu özel günü, markanın değerlerini ve estetik anlayışını yansıtan yeni koleksiyonu ile taçlandırdı. İlkbahar - Yaz 2024 koleksiyonu, sürdürülebilirlik ve estetik detayları bir araya getiriyor. Etkinliğin yıldızı ise enerjik ve canlı renkleriyle ön plana çıkan Bubblegum ayakkabı koleksiyonu oldu. Koleksiyonda yer alan çok renkli tasarımlar, güneşli günlerin neşesini yansıtırken, modern ve sürdürülebilir spor giyim anlayışını da spor severlerle buluşturuyor. Marka, modayı ve fonksiyonelliği bir arada sunarak spor giyimde yeni bir sayfa açmayı hedefliyor. Etkinlikte, Sıla Türkoğlu da yeni koleksiyonun yüzü olarak, şıklığı ve zarafetiyle dikkatleri üzerine çekti. Etkinlik, müzik, eğlence ve modanın iç içe geçtiği unutulmaz anlara sahne oldu. “Her alanda Türkiye ile olan bağımızı güçlendirmekten mutluluk duyuyoruz” Sıla Türkoğlu ile iş birlikleri hakkında konuşan hummel Türkiye Ülke Direktörü Eddy Massier, “Genç ve başarılı oyuncu Sıla Türkoğlu ile keyifli ve heyecan verici bir anlaşmaya imza attık. 100. yılımızı kutlarken, markamızı tanımlayan öncü başarıların, ikonik spor anlarının ve ilham verici insan becerilerinin yüzyılını da kutluyor; her alanda Türkiye ile olan bağımızı güçlendirmekten mutluluk duyuyoruz” ifadelerine yer verdi. "hummel Türkiye ile keyifli bir yolculuk" Gecenin yıldızlarından olan Sıla Türkoğlu ise hummel Türkiye ile ilgili şunları belirtti: "hummel Türkiye ile bu yaratıcı yolculuğun bir parçası olmak benim için keyifli bir deneyim. 100. yıl gibi özel bir dönemde markanın yüzü olarak, İlkbahar - Yaz 2024 koleksiyonumuzu tanıtmak ve bu renkli etkinlikte yer almak beni çok heyecanlandırıyor. hummel’ın sürdürülebilir ve yenilikçi yaklaşımı, spora olan tutkumla kusursuz bir uyum içinde."