TEKNOLOJİ
Romanyalı öğrenciler Akdeniz Belediyesinin öğrenme merkezini inceledi 26 Nisan 2024 Cuma - 16:02:34 Erasmus Programı kapsamında Türkiye’ye gelen bir grup Romanyalı öğrenci ve öğretmenleri, Mersin’in merkez ilçe Akdeniz Belediyesinin hizmete açtığı ve ilçede bir ilk olan ’Yaparak ve Yaşayarak Öğrenme Merkezi’ni ziyaret etti. Akdeniz Belediyesinin hizmete açtığı ve ilçede bir ilk olan ‘Yaparak ve Yaşayarak Öğrenme Merkezi’, kent ve ilçe genelinde olduğu kadar yurtdışında okuyan öğrencilerin de ilgi odağı olmaya devam ediyor. Çocuklara, bilim ve teknolojiyi görerek, deneyerek ve uygulayarak öğrenme imkânı sunan merkezi, son olarak Romanya’dan gelen öğrenci ve öğretmenler ziyaret etti. Romanyalı öğrencilere eşlik eden meclis üyeleri Samet Oğuz, Ahmet Tuncer ve Aydın Keskinkılıç da bazı alet ve cihazları test edip kullandı. Merkezi görmekten keyif ve mutluluk duyduklarını ifade eden Romanyalı öğrenciler, deneyler yaptı, bilimsel araç, gereç ve materyaller ile çeşitli çizimleri merakla izledi. Kitaplarda anlatılan bazı ders ve konuları merkezde deneyip dokunarak görme şansı yakaladıklarını söyleyen gençler, bazı elektronik cihazların ilgilerini çok çektiğini, merkezde hem öğrenip hem de eğlendiklerini dile getirdi. Yaparak ve Yaşayarak Öğrenme Merkezi Hakkında Akdeniz ilçesine bağlı Gündoğdu Mahallesi’ne açılan merkezde, ‘enerjiden elektrik üretimi; arduino eğitimi (açık kaynak kodlu yazılım ve donanıma sahip bir mikro denetleyici platformu), robotik kodlama, okul öncesi çocukların el-beyin koordinasyonu ve problem çözme becerisi kazandırma, planetaryum’ gibi çocuklar ve gençlerin bilim ve teknoloji ile buluşacağı özel bir ortam bulunuyor. Akdeniz’in yanı sıra diğer merkez ilçelerde öğrenim gören öğrencilerin de yaparak ve deneyerek öğrenmelerini sağlamayı amaçlayan merkezin hedefi, çocuklara günlük hayat becerileri kazandırmanın yanı sıra kalıcı öğrenmeyi gerçekleştirip eğitimdeki başarı çıtasını daha yükseklere çıkarmak.
26 Nisan 2024 Cuma - 13:26 Savunma Sanayii Başkanı Görgün: “Ana yüklenicilerimiz, alt yüklenicilerimiz, KOBİ’lerimizle koordineli bir şekilde hizalanmamız gerektiğinin farkındayız” Dünyada sıcak temasın olduğu bölgelere bakıldığında sahada sürpriz etkisi oluşturan teknolojileri oluşturmanın önemini vurgulayan Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, “Savunma sanayii ekosisteminde başkanlığımızın koordinasyonunda tüm ana yüklenicilerimiz, alt yüklenicilerimiz, KOBİ’lerimiz, STK’larımız, kümelenmelerimizle birlikte çok sıkı ve koordineli bir şekilde hizalanmamız gerektiğinin de farkındayız” dedi. Türk savunma sanayii ana yüklenicileri, alt yüklenicileri ve KOBİ’leri, OSTİM Konferans Salonu’nda bir araya geldi. Programa Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, OSTİM Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Orhan Aydın, OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi (OSSA) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Yarsan ve birçok savunma sanayii temsilcisi katıldı. “Ana yüklenicilerimiz, alt yüklenicilerimiz, KOBİ’lerimizle koordineli bir şekilde hizalanmamız gerektiğinin farkındayız” Türk savunma sanayisinin kara, deniz ve hava olmak üzere birçok farklı platformlarda kullanılan ürünlerinin 180’in üzerinde 230’dan fazla ürün ihraç ettiğini dile getiren Savunma Sanayii Başkanı Görgün, “Savunma sanayimizin geliştirilmesi, güvenlik güçlerimizin modernizasyonu ana misyonuyla yola çıkan başkanlığımız kurulduğundan beri bu misyonu yerine getirmek üzere önemli adımlar atıldı. Bugün itibarıyla baktığımızda ürünlerimiz hem güvenlik güçlerimize hem de uluslararası alanda farklı coğrafyalarda dost ve müttefik ülkelere başarıyla hizmet ediyor. Biz de bunların başarıyla kullanılmasından memnuniyet duyuyor ve desteklerimizi dost ve müttefik ülkelerimize veriyoruz. Dünyanın geçmekte olduğu konjonktüre bakıldığında sıcak temasların olduğu birçok bölge var. Bununla birlikte barış zamanının olduğu bölgeler de mevcut. Buradan her iki durumda da bizim üzerimize düşen fırsatları en iyi şekilde yerine getirmenin farkında olarak çalışmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum. Aslında sıcak temasın olduğu bölgelere baktığınızda sahada sürpriz etkisi oluşturan, bununla beraber hasımlara fırsat vermeyecek teknolojileri oluşturmanın önemini görüyoruz. Bunun için de biz savunma sanayii ekosisteminde başkanlığımızın koordinasyonunda tüm ana yüklenicilerimiz, alt yüklenicilerimiz, KOBİ’lerimiz, STK’larımız, kümelenmelerimizle birlikte çok sıkı ve koordineli bir şekilde hizalanmamız gerektiğinin de farkındayız. Savunma Sanayii Başkanlığı olarak biz özellikle çalışma gruplarını çok önemsiyoruz. Kendi içimizde on farklı başlıkta çalışma grupları oluşturarak, bu koordinasyonu sağlamaya gayret gösteriyoruz. İnsan kaynakları kurumsal akademiler, hukuk, sözleşmeler, iş sağlığı ve güvenliği, inşaat ve altyapı, iletişim, denetim, tedarik, sosyal gruplar ve dernekler olarak bunları ana başlıklar altında topladık. Burada hep beraber bir savunma sanayi ekosistemi olarak ihtiyaç duyulan, bizden beklenileni, yüksek teknolojileri en hızlı ve en maliyet etkin şekilde ortaya çıkarabilmek adına hizalamaya, hizalandırmaya ve bunu ortak akılla birlikte yürütmeye gayret gösteriyoruz” ifadelerini kullandı. “KOBİ’lerimizin aslında farkındalığını arttıracak etkinlikleri yapmaya gayret gösteriyoruz” Savunma Sanayii Başkanlığı olarak KOBİ’lere önem verdiklerini vurgulayan Görgün, “KOBİ’lerimizin özellikle oluşturulan piramit yapıdaki önemli yerini vurgulayacak, sağlamlaştıracak, entegratör şirketlerimizin gözünde de KOBİ’lerimizin aslında farkındalığını arttıracak etkinlikleri yapmaya gayret gösteriyoruz. Bunun en somut örneklerinden bir tanesi; işte çok yakında bir ülkeye 135’in üzerinde KOBİ firmasını ülkenin savunma bakanıyla toplantı yapacak bir zemin oluşturduk. Etkinlikte OSTİM’de faaliyet gösteren dokuz firmamız vardı. KOBİ’lerimizin yetkinliklerini, becerilerini aktarmaya hep beraber gayret gösterdik. Sürdürülebilir bir sistem oturtmaya, sürdürülebilir bir yaklaşımla ilişkileri özellikle uluslararası anlamda kurgulamayı önemsiyoruz. Biraz evvel bahsettiğim o çalışma grupları da hep beraber bizleri savunma sanayiinde hizalarken, aynı zamanda da uzun soluklu sonuçların alınması için de önemli olduğunu bir kere daha vurgulamak isterim” dedi.
26 Nisan 2024 Cuma - 12:31 Çorlulu öğrencilerden büyük başarı Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde eğitim-öğretim veren kurumlar arasında yer alan Çorlu Bilim ve Sanat Merkezi öğrencilerinden Su Naz Açıkgöz, İstanbul Avrupa Bölge birincisi olarak Türkiye finaline katılma hakkı elde ederken, Zeynep Nur Nazlı ve Rümeysa Taştan adlı öğrenciler de projeleri ile bölge üçüncüsü oldular. Çorlu Bilim ve Sanat Merkezi öğrencisi Su Naz Açıkgöz danışman öğretmeni Cumhur Özkan ile katıldıkları TÜBİTAK 2204-B Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması’nda Teknoloji Tasarım alanında "Bilgisayarsız Kodlamada Alternatif Yaklaşım: Delikli Tahtada Kodlama" adlı çalışmalarıyla İstanbul-Avrupa Bölge birincisi olarak Türkiye finaline katılmaya hak kazandı. Yine aynı yarışmada Şehit Metin Arslan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Fen ve Sosyal Bilimler Proje Okulu öğrencilerinden Zeynep Nur Nazlı ve Rümeysa Taştan danışman öğretmenleri Ahmet Rüştü Gürbüz ve Zeynep Gürbüz ile Coğrafya alanında "Keçiboynuzu Ağacı İle Yangının Yayılmasını Önleyen Teknoloji: Çiftçinin Dostu, Yangının Düşmanı" adlı çalışmalarıyla İstanbul-Avrupa Bölgesinde Coğrafya alanında bölge üçüncüsü oldu. Öğrenciler çiftliğin içinde çıkan yangının etrafa yayılmasını, dışarıda çıkan yangının ise çiftlik içerisine girmesini önlemek için hazırladıkları projelerinde doğanın kendisinden, keçiboynuzu ağacından faydalanarak doğayı ve teknolojiyi birleştirdi. Çorlulu öğrencilere ödülleri düzenlenen törenle verildi. Yarışmada Teknoloji Tasarım alanında "Bilgisayarsız Kodlamada Alternatif Yaklaşım: Delikli Tahtada Kodlama" adlı çalışmasıyla İstanbul Avrupa Bölge birincisi olan Su Naz Açıkgöz, Türkiye finallerinde Çorlu ve Tekirdağ’ı temsil edecek.
Liselilerden suların güvenilirliğinde önemli buluş
11 Nisan 2024 Perşembe - 13:15 Liselilerden suların güvenilirliğinde önemli buluş Zonguldak Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı Bilim ve Sanat Merkezi öğrencilerinin bulduğu test kiti, içme sularında insan sağlığı için tehdit olan cıva olup olmadığını tespit edebilecek. Öğrencilerin beş yüz lira harcayarak ortaya koyduğu test kitinin seri üretime geçmesi halinde 75 liradan satışa sunulması planlanıyor. Zonguldak Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı Bilim ve Sanat Merkezi öğrencileri Bera Dilek, Deniz Berra Doğanay ve Ekin Eren, insan sağlığı için tehlikeli bir kimyasal olan civanın içilen sularda olup olmadığını tespit etmek amacıyla test kiti üretti. Zargana balığının kılçığından elde ettikleri jel ile sulardaki cıva iyonlarını tespit edebilen öğrenciler, Tübitak 2204-A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması’nda Kimya alanında Ankara bölge birincisi olarak Mayıs ayında yapılacak Türkiye finallerine katılmaya hak kazandı. Suda cıva olup olmadığını tespit etmek için yapılan testlerin pahalı ve uygulaması zor olan testler olduğunu ifade eden öğrenciler, test kitinin yapımında bilim dünyasının gözde çalışma konularından olan yeşil sentez yöntemleri kullanarak kuantum noktalar elde ettiklerini aktardı. Öğrenciler kitin patent başvurusunu da yaptıklarını ifade etti. Sudaki cıva kolaylıkla tespit edilebilecek Günlük hayatta sulardaki civanın test edilebilmesinin test kiti yardımıyla herkes tarafından kolaylıkla tespit edilebileceğini belirten öğrenciler; önümüzdeki süreçte projelerini geliştirerek cıva miktarını ölçen bir sensör haline getirmeyi planladıklarını ifade ettiler. Beş yüz liraya mal oldu, seri üretimle 75 liraya satılabilecek Patentini almayı planladıkları ürünü beş yüz liraya mal eden öğrenciler, seri üretimi için de çalışmalar yaptıklarını ifade etti. Öğrenciler; kitin seri üretime geçmesi durumunda 75 TL’den satışa sunulabileceğini belirtti. Öğrencilerden Deniz Berra Doğanay, "İnsanlar rahatlıkla ve kolaylıkla kendi imkanları çerçevesinde bu ürünü kullanabilirler. Suların içinde cıva olup olmadığını rahatlıkla bulabilirler" dedi. Bera Dilek ise, "Takım arkadaşlarımla beraber aslında kuantum nokta üzerine çalışmalar istiyorduk. Bunu öğretmenimizle paylaştığımız zaman bunu biyokütle kullanılarak balıklardan yapabileceğimizi söyledi. Sonrasında birkaç balık denedik, zargana balığından gayet olumlu sonuç aldık. Bu şekilde projeyi geliştirdik. Birçok biyokütleden kuantum noktalar elde edilebiliyor. Ama zargana balığından kuantum nokta üretilmesi tek onu da biz yaptık. Eylül ayından beri bu proje üzerinde çalışıyoruz. Projemiz bize toplamda 500 liraya mal oldu. Zargana balığı kılçıklarını saf su içerisinde kaynattık. Elde ettiğimiz özütü de süzdük. Bu sıvıyı mikrodalgada yaktık. Elde ettiğimiz maddeyi saf su içerisinde beklettik. O yanmış yerlerde oluşan kuantum noktalar saf su içerisine geçmiş oldu. Sonrasında sıvımızı jelleştirerek kitleri elde ettik. Test kitlerimizi cıva yoğunluğu içerisinde bir süre beklettikten sonra parıldamalarının belli şekilde azaldığını gözlemledik. Cıva yoğunluğunu tespit eden test kiti yaptık" dedi. "İnsanlar balık kılçıklarını kullanmamızı şaşırtıcı buldu" Test kitini yarışmaya sunduktan sonra insanların ilgisine dikkat çeken Ekin Eren, "İnsanlar aslında balık kılçıklarını kullanmamızı şaşırtıcı buldular. Ayrıca cıvanın tespitinin gerçekten de önemli olduğunu söylediler. Bu projede aslında sulardaki ağır metal iyonlarından birisi olan cıvayı test etmeyi amaçladık. Biz dünyada bir ilk olan zargana balığı kılçığını kullandık. Öğretmenimiz Burcu Atabey Özdemir’den yardım aldık. Aslında cıvaların nehirlerde, göllerde tespit edilmesinde insan ve balıkların sağlığında tespit edilmesinde kullanılması için önemli" dedi.
Yapay zeka, yasasını bekliyor
10 Nisan 2024 Çarşamba - 10:53 Yapay zeka, yasasını bekliyor Avrupa Parlamentosu’nun, dünyada yapay zeka kullanımına ilişkin kurallar getiren ilk yasal düzenleme olan Avrupa Yapay Zeka Yasasını Mart ayında onaylamasının ardından gözler Türkiye’ye çevrildi. BAU Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Ahmet Yayla “Ülkemizde yapay zekayla ilgili yasal düzenleme bir an önce yapılmalı” dedi. Son yıllarda yapay zeka teknolojisi finanstan sanata, eğitimden güvenliğe kadar birçok alana damgasını vurdu. Dünyayı değiştiren bu teknolojiyle ilgili hukuki düzenlemelerin ilkini Avrupa Birliği Mart ayında onayladı. Türkiye’de ise henüz bir düzenleme yok. Gelecekte yapay zekanın hukuk alanında çok etkin olacağını, davalarda kullanılacağını ancak son sözü yine insanın söyleyeceğine dikkat çeken Bahçeşehir (BAU) Üniversitesi İdari Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Yayla, ülkemizde yapay zeka düzenlemesinin bir an önce yapılması gerektiğini vurguladı. Yayla, konunun 16-17 Nisan’da yapılacak Future AI Summit 24’te de ele alınacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi başta olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin yapay zekanın hukuki statüsü hakkında çalışmalar yaptığını belirten Prof. Dr. Ahmet Yayla, ülkemizde düzenleme konusunda henüz yeterli ve somut adımın atılmadığını belirtti. Her geçen gün gelişen yapay zeka teknolojisiyle ilgili yasanın, mutlaka bir an önce hazırlanması gerektiğini vurgulayan Yayla, şunları söyledi: “Yapay zeka sistemleri büyük miktarda veriye dayanarak birtakım kurallar koyabiliyor. Bu kurallara dayanarak da hukuki sonuç doğuran kararlar alabiliyor. Bu kararlar temel hak ve hürriyetleri ilgilendirebilir. Örneğin güvenlik açısından sakıncalı olabilecek kişileri tespit etmek için kullanılacak bir yapay zeka sistemi, kişi hürriyeti ve güvenliğini ilgilendirecektir. İşe alımlarda başvuran kişiler arasından en uygun olanı seçmek için kullanılacak bir yapay zeka sistemi, çalışma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilir. Temel hak ve hürriyetleri sınırlandırabilmesi Anayasamıza göre ancak kanunla mümkün olabilir. Şu halde, bir yapay zeka yasasına ihtiyaç vardır.” AB yapay zeka ile manipülasyonu yasakladı Avrupa Birliği’nin (AB) uzun bir çalışma sonrasında yasal düzenleme yaptığını belirten Prof. Dr. Ahmet Yayla, bilinçaltı mesajlar vererek kişileri manipüle edecek yapay zeka sistemlerinin tamamen yasaklandığını söyledi. Diğer yapay zeka sistemleri arasında da konularına göre yüksek riskli sistemler ve bu nitelikte olmayanlar bakımından ayırım yapıldığını vurgulayan Yayla, ülkemizde yapılacak düzenleme için bu çalışmanın kılavuz olabileceğini söyledi. Yapay zeka ile ilgili hazırlanacak kanunda mutlaka yapay zekanın öğrenme aşamasına ilişkin etkin bir denetimi sağlayacak hükümlerin de bulunması gerektiğine dikkat çeken Yayla, “Öğrenme aşamasında kullanılan verilerin sıhhati, sistemin işleyişinde hukuka aykırı hareket etme ihtimalini asgari seviyeye indirebilmek bakımından zorunludur. Örneğin; bir yapay zeka sistemine geçmişe ilişkin verileri olduğu gibi denetimsiz biçimde aktardığımızda cinsiyetçi ya da ırkçı kararlar veren bir sistem elde etmemiz kaçınılmaz. Çünkü, bugüne kadar insanlığın biriktirdiği verilerde ayırımcılık var.” dedi. Yapay zeka sistemleri araç olarak kullanılabilir “Basit uyuşmazlıklar haricinde gerçek kişi olan yargıç ve diğer hukukçuların içinde olmadığı bir yargılama faaliyeti düşünülemez” diyen Yayla, yargılamada araç olarak yapay zeka sistemlerinin kullanılabileceğini belirtti. Yayla, Amerika Birleşik Devletleri’nde, son karar yargıca ait olmak kaydıyla, hükümlülerin tekrar suç işleme ihtimaline ilişkin değerlendirmede yapay zeka sisteminden yararlanıldığını söyledi. Son söz insanın olacak Yapay zekanın kısa, orta ve uzun vadede yargıda daha yaygın kullanılacağını ifade eden Yayla, tüm aşamalarda son sözü söyleyecek olanın insan olacağına vurgu yaptı. Yayla, yapay zekanın kısa vadede özellikle uyuşmazlıkla ilgili emsal yargı kararlarının araştırılması, öğretinin görüşlerinin tespit edilmesi, yargılamaya ilişkin bazı belgelerin oluşturulması gibi işlerde rol oynayacağını belirtti. Orta vadede bazı uyuşmazlıkların çözümünün tek başına yapay zeka sistemlerine bırakılacağını, uyuşmazlık hakkında mahkemelerin ne yönde karar vereceğini öngörmenin mümkün olacağını da söyleyen Yayla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hakimlerinin kararlardaki görüş yazılarından hareketle önceden belirli bir uyuşmazlıkta nasıl bir karar verileceğini tespit eden bir yapay zeka sisteminin geçmişte denendiğini söyledi. Prof. Dr. Ahmet Yayla uzun vadede yaşanacak olanlarla ilgili ise şu öngörüde bulundu: “Uzun vadede yargılamaya ilişkin işlemlerin büyük bölümünün yapay zeka sistemlerine bırakılması söz konusu olabilir. Ancak yargılamanın tümüyle yapay zekaya devredildiği bir gelecek öngörmüyoruz. Yargılamada son söz mutlaka gerçek hukuk süjelerine bırakılmalıdır. Yani insan her zaman devrede olmalıdır. Buna öğretide ‘Human in the loop’ (döngüde bir insanın olması şartı) diyorlar. İnsan onuru, ‘insan dışı yapay bir varlığın’ alacağı kararlara tabi olmamayı, onun tahakkümü altına girmemeyi gerektirir.” Dava süreleri kısalacak Yapay zekanın davaların hızlı sonuçlanmasında olumlu bir katkısı olacağını ifade eden Prof. Dr. Ahmet Yayla, “Bir davanın hazırlanması aşamasında mevzuat ve içtihad taraması, dilekçelerin bazı bölümlerinin ve diğer gerekli metinlerin hazırlanması, bazı delillerin tespiti gibi zaman alan ve uyuşmazlığın esasına ilişkin nitelikli hukuki muhakeme gerektirmeyen işlerin yapılması gerekmektedir. Yapay zeka sistemleri bu işlerin hızlı biçimde yapılmasını sağlayarak davaları hızlandıracaktır” dedi. Yapay zeka zirvesinde de konuşulacak Yapay zeka ve hukuk konusu Bahçeşehir Üniversitesi’nin ev sahipliğini yapacağı Future AI Summit’24’te de konuşulacak. Yapay zeka alanında çalışma yapan yerli ve yabancı uzmanları bir araya getirecek zirvede, hukuk dışında, tarım, eğitim, sağlık, finans, pazarlama, mühendislik, yazılım, tarım, savunma sanayi, yenilikçi endüstriler, üretim ve lojistik alanlarında yapay zekanın kullanılması ve gelecekte öngörülen tablo konuşulacak. Microsoft, İntel, Microsoft, Huawei, Arçelik gibi 50’den fazla firmasının stant açacağı zirvede tarım alanında faaliyet gösteren bazı markalar da yer alacak.
Uzay araştırmacısı 500’den fazla bilim insanı Türkiye’ye geliyor
08 Nisan 2024 Pazartesi - 12:29 Uzay araştırmacısı 500’den fazla bilim insanı Türkiye’ye geliyor 64 ülkeden 500’den fazla bilim insanı Türkiye’ye geliyor. 3 gün sürecek toplantı, gözlemsel astronomlardan deneysel kimyacılara, hesaplamalı fizikçilerden matematikçilere kadar çok geniş bir yelpazede çalışan bilim insanını bir araya getiriyor. Uzaydaki fullerenler konusundaki araştırmaların dünyadaki öncüleri arasında yer alan Türk Profesör Doğan Erbahar da NanoSpace adlı buluşmada yer alıyor. 64 ülkeden 500’den fazla bilim insanını bir araya getiren NanoSpace isimli COST aksiyonunun ikinci yıllık toplantısı Türkiye’de gerçekleştiriliyor. 16 - 18 Nisan 2024 tarihleri arasında düzenlenecek olan toplantılar, gözlemsel astronomlardan deneysel kimyacılara, hesaplamalı fizikçilerden matematikçilere kadar çok geniş bir yelpazede çalışan bilim insanını bir araya getiriyor. “Araştırmaların dünyadaki öncüsü” Prof. Dr. Doğan Erbahar’ın önericileri arasında bulunduğu “Carbon Molecular Nanostructures in Space” (Uzaydaki Karbon Moleküler Nanoyapıları) isimli Avrupa Birliği COST (Cooperation in Science and Technology) aksiyonu kapsamında karbon nanoyapıların uzaydaki miktarı, oluşum mekanizmaları, astrokimya ve astrobiyolojideki rolleri araştırılıyor. Nanoyapılar üzerine uzmanlığa sahip, uzaydaki fullerenler konusundaki araştırmaların dünyadaki öncüleri arasında yer alan Doğuş Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Doğan Erbahar NanoSpace adlı buluşmanın 1. çalışma grubunun liderliğini yürütüyor. COST aksiyonu ve toplantı ile ilgili konuşan Prof. Erbahar şu ifadeleri kullandı: “2022 yılının başında yörüngeye fırlatılan James Webb Uzay Teleskobu (JWST) kızılötesi bölgeden veri aldığı için uzaydaki moleküler türlerin araştırılması sahasına büyük bir ivme kazandırmıştır. Bu artan araştırma ivmesinin getirdiği solukla 27 Ekim 2022 yılında ‘Uzaydaki karbon moleküler nanoyapılar’ isimli ve NanoSpace kısaltmalı bir COST aksiyonu başlamıştır. Önericileri arasında bulunduğumuz bu aksiyon gözlemsel astronomiden deneysel kimyacılara, matematikçilerden hesaplamalı fizikçilere kadar 500’den fazla bilim insanını bir araya getirmiş ve büyük bir bilimsel iş birliği inisiyatifi oluşturmuştur. Aksiyon 4 çalışma grubundan oluşmakta ve ‘uzaydaki karbon nanoyapıların envanteri’ isimli 1. çalışma grubunun liderliği tarafımızdan yürütülmektedir. Bu çalışma grubunun ana amaçlarından bir tanesi JWST’den gelen yeni veriler doğrultusunda uzaydaki karbon temelli moleküllerin kapsamlı bir veri tabanını oluşturmaktır. Oluşturulacak veri tabanı teorik, deneysel, gözlemsel ve hesaplamalı özellikler olarak sınıflandırılarak spektroskopiden yapısal özelliklere kadar geniş bir yelpazede bilimsel camianın kullanımına sunulacaktır. Bunun haricinde uzayda bol miktardaki varlığı 2015 yılında kesinleşen fulleren molekülleri üzerine yapılan araştırmalar aksiyonda önemli bir yer tutmaktadır. Avrupalı meslektaşlarımızla iş birliği içerisinde olduğumuz iki proje bu moleküllerin canlılık için önem arz eden bazı ilkel kimyasal reaksiyonlar üzerinde katalitik etkisi üzerinedir. 4 yıl sürmesi planlanan NanoSpace’in İstanbul’da düzenlediğimiz ikinci yıllık toplantısı ülkemiz genç araştırmacılarının da bu önemli konuya entegre olmasına büyük katkıda bulunacağını düşünüyoruz.”
Güneydoğu’da çiftçilerin elektrik borcu 27 milyara ulaştı
08 Nisan 2024 Pazartesi - 11:47 Güneydoğu’da çiftçilerin elektrik borcu 27 milyara ulaştı Dicle Elektrik; Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Siirt’teki tarımsal sulama abonelerin elektrik borcunun 27 milyar liraya ulaştığını, 18 bin aboneye yeni sezon öncesi elektrik kesintisi uyarısında bulundu. Dicle Elektrik, dağıtım bölgesinde yıllık 23 milyar kWh olan toplam tüketimin yaklaşık 3’te birini kullanan ve ödenmemiş borçları 27 milyar TL’ye yaklaşan tarımsal sulama abonelerini, sulama sezonu başlamadan son kez uyardı. Dicle Elektrik’ten yapılan açıklamada, “İyi niyetle sunulan tüm imkânlara rağmen bu güne kadar borcunu ödememekte direnen tarımsal sulama abonelerimize, borcunu zamanında ödeyen abonelerimizin haklarını korumak adına, bu yıl kesinlikle elektrik verilmeyecektir” ifadelerine yer verildi. Dağıtım şirketi, geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamayı yineleyerek enerji arz güvenliğini sağlamak ve borcunu ödeyen abonelerin haklarını korumak üzere gerekli tedbirlerin alınacağını hatırlattı. Şanlıurfa ve Mardin’deki 25 milyar TL borcu olan toplam 18 bin çiftçiye elektrik verilmeyecek Dicle Elektriğin, bölgedeki tarımsal sulamadan kaynaklı elektrik borçlarına ilişkin açıklamada, “Özelleşmenin gerçekleştiği 2013 yılından bu yana devam eden tarımsal sulama alanındaki tahsilat sorunu her geçen gün artarak büyüyor. Başta Şanlıurfa ve Mardinli çiftçilerimizden kaynaklı olmak üzere ödeme yapmayan tüm çiftçilerimizin elektrik borçları toplamda 27 miyar TL’ye ulaştı. Bu rakamın 25 milyar TL’si bu iki ilimizdeki tarımsal sulama abonelerimizin ödemediği borçlarından kaynaklanıyor. Şanlıurfa’daki 13 bin abonenin 15.5 milyar TL, Mardin’deki 5 bin abonenin ise 9.5 milyar TL tarımsal sulama kaynaklı borcu bulunuyor. Bölge illerinden Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Siirt’teki tarımsal sulama abonelerinin elektrik borcu ise 2 milyar TL’ye yaklaşmış durumda” denildi. Güneydoğu, Türkiye toplamının yarısını kullanıyor Bölgedeki toplam elektrik tüketiminin 3’te birini kullanan tarımsal sulama abonelerinin yaklaşık 20 bin abonenin borçlu olduğunu hatırlatan yetkililer, kullanılan aşırı elektrik tüketiminin enerji arz güvenliğini ve kaliteli enerji dağıtımını tehlikeye düşürdüğünü yineledi. Aşırı elektrik tüketimin Türkiye toplamının yarısını oluşturduğuna yer verilen açıklamada, “Dağıtım bölgemizde kayıtlı 140 bin çiftçinin 65 bin kadarı sulu tarım yapıyor. Bölgedeki 9.8 milyon dönüm sulu tarım alanı bulunurken toplam sulamanın yüzde 79’u aşırı enerji tüketen motopomplarla gerçekleştiriliyor. Söz konusu tüketim ise Türkiye genelinde tarımsal alanda kullanılan elektriğin toplam tüketimin yarısına denk geliyor" ifadelerine yer verildi. Borçların ödenmesinde bugüne kadar sağlanan destekleri hatırlatan yetkililer, “Tarımsal faaliyet gösteren çiftçilerimizden borcu bulunan çok sayıda vatandaşımıza yönelik devletimizin sunduğu imkânlar ve şirketimizin destekleri karşılık bulmadı. Aralarında faizsiz ve 5 yıl geri ödemesiz kredi desteği, hasat bitiminde ödeme kolaylığı, borçtan gecikme bedeli alınmaması, borcun kişiye özgü yapılandırılması, üç zamanlı tarife geçiş kolaylığı gibi çok sayıda imkan oluşturulmasına rağmen, tarımsal faaliyetlerini sürdüren çiftçilerin çok büyük çoğunluğu ne yazık ki borcunu ödemedi” dedi. Dicle Elektrik dağıtım bölgesindeki borçlu tarımsal sulama aboneleri için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından uygulanan ve 6 yıl devam eden destek 2023 yılı sonunda bitti. Yine Dicle Elektrik tarafından abonelere sunulan imkânlardan yararlanarak borçlarını ödemeleri için verdiği süre olan 31 Aralık 2023 geride kaldı. 2024’te borcunu ödemeyen aboneleri zor bir yılın beklediğini hatırlatan yetkililer bu yıl borçlu sulama abonelerine enerji verilmeyecek” şeklinde net açıklamada bulundu. Şirket ilaveten, başta Devlet Su İşlerine bağlı (DSİ) sulama birlikleri olmak üzere güvence bedeli yetersiz olan abonelere elektrik verilmeyeceğini de duyurdu. Borcunu ödeyene çiftçiler için ilk aşamada bin adet jeneratör tedarik edildi Şehir merkezlerinde Türkiye standardının üzerinde kaliteli enerji ortalamasını tutturan şirket, kırsal ve tarımsal sulama abonelerine yönelik önemli yatırımlara da imza atıyor. Bu yıl 10 milyar TL’yi aşkın bir yatırımı hayata geçirecek olan şirket, diğer yandan toplum odaklı çalışmalar gerçekleştiriyor. Borcunu zamanında ödeyen abonelere karşı tedbirlerini alan Dicle Elektrik, 25 ila 825 kVA gücünde ilk aşamada bin adet jeneratör tedarik etti. Üstelik nakliye ve yakıt da Dicle Elektrik şirketi tarafından karşılanacak.
Yapay zekayla herkes tarım yapabilecek
08 Nisan 2024 Pazartesi - 11:15 Yapay zekayla herkes tarım yapabilecek Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Müge Kesici, “Gelecekte yaşanabilecek gıda krizine karşı çözüm, kişilerin çiftçilik tecrübesi olmasa bile yapay zeka uygulamalarıyla daha küçük topraklarda tarım yapabilmesi” dedi. Birleşmiş Milletler (BM) 2050 yılında, dünya nüfusunun 9.7 milyar olmasını beklerken uzmanlar, artacak nüfusun gıda krizine sebep olmaması için adeta teyakkuza geçmiş durumda. İnsanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan tarım, yerleşik hayata geçişi sağlarken gıdaya ulaşımı kolaylaştırarak insan nüfusunun artışını da sağladı. Önümüzdeki yıllarda uzmanlar, yaklaşık 2 milyarlık nüfus artışının, gıda, enerji ve su ihtiyacını yüzde 60 artırabileceğini öngörürken yaşanabilecek gıda krizine karşı umut olarak görülen çözümlerin başında yapay zeka geliyor. Tarım canlılığını yitiriyor Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi ve BAU SÜGAM (Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Merkezi) Direktör Yardımcısı Dr. Müge Kesici, yapay zeka sayesinde deneyimsiz kişilerin de tarım yapabileceğine vurgu yaptı. Yaşanabilecek sorunun çözümünde ve krizin aşılmasında yapay zekanın umut olabileceğini ifade eden Kesici, “Tarım, insanın toprağı işleme sürecinin binlerce yıl içerisinde, saban gibi farklı aletler ve hayvan gücünün kullanımıyla gelişti, nüfusun artmasında da etkili oldu. Makine ve bilimin devreye girmesiyle tarım çok farklı bir noktaya geldi. Ancak günümüzde özellikle iklim krizinin de etkisiyle bazı zorluklar baş gösterdi. Şimdilerde dünya topraklarındaki organik madde miktarı yüzde birlere düşmüş durumda. Yanlış uygulamaların da etkisiyle topraklarımız canlılığını yitiriyor. Topraklarımız verimliliğini kaybederken nüfus da her geçen gün artıyor. 2050 için öngörülen nüfus profiline de bakınca ciddi önlemler alınması gereken bir sürece girildiği görülüyor. Bu durumun sorunun çözümünde yapay zeka etkili olabilir” dedi. “Sektörel tarıma ailevî uygulamalar eklenmeli” Tarım uygulamalarında, tohum seçiminden, toprağın mineral ve organik madde yapısına, bitkileri zarar veren böcek ve hastalıklardan, iklime birçok konuda veri girdisinin bulunduğu söyleyen Kesici, bunca verinin işlenmesinde yapay zekanın önemine vurgu yaptı. “Eğer toprak analizleri yapılarak bu veriler; tohum türleri ve bitkilerin gelişim süreçleri, iklim, hava durumu gibi bilgiler yapay zeka uygulamalarına aktarılırsa, tarımda çok daha önemli verim elde edilebiliyor. Benzer uygulamalar bazı bölgelerde kullanılıyor” diyen Dr. Müge Kesici, yapay zekanın daha çok geniş alan tarım faaliyeti gösteren firmalarca kullanıldığını belirtti. Yapay zeka tecrübe ihtiyacını azaltacak Kesici, özellikle daha parçalı arazilerde ve dar alanlarda yapılabilecek ailevî tarım uygulamaları için yapay zekanın büyük kolaylık sağlayacağını vurgularken, şu ifadelere yer verdi: “Şöyle düşünün, tarımla ilgili çok bilginiz yok. Ancak yapay zeka uygulamalarına sahipsiniz, toprak analiziniz yapılmış, iklim verileriniz girilmiş. Yapay zeka bulunduğunuz konumda hangi ürün daha iyi yetişebileceğini söylüyor. Bununla da sınırlı değil; hangi tohum cinsini kullanmalısınız, ne zaman ekmelisiniz, ne şekilde bakım yapmalısınız, hepsi yapay zeka tarafından söyleniyor yada yapılıyor. Belli sistemlerle toprağın nemi takip edilirken, hava durumu ile sekronize edilmiş yapay zeka size sulama ihtiyaçlarını tam miktarda da bildirebiliyor. Bu durumlar da işleri büyük ölçüde kolaylaştırıyor. Hatta kamera ve sensörlerle yapılan takiplerle, bitkilerdeki sararmalar dahi yapay zeka ile takip edilerek, oluşan hastalıklar ya da zararlılar için zirai mücadele önerileri de yapılıyor. Bu aslında şu an birçok yerde kullanılıyor. Yapay zekanın küçük alanlarla da kullanılabilmesi, tecrübe ihtiyacını azaltarak ailevî tarım uygulamalarının artmasını sağlayacaktır” Yapay zeka tarımın arka bahçesi olacak Ülke olarak gelecekte gıda sorunları yaşamamak için sektörel tarımın yanına ailevî tarımın eklenmesi gerektiğini söyleyen Kesici, bu alanda yapay zeka ile tarım konusunda bir proje yürüttüklerini de belirtti. Yapay zekanın üretimdeki girdilerin de düşmesine sebep olacağını söyleyen Kesici, “Yapay zeka ve entegre sistemler, sulama, enerji, ilaç gibi girdileri azaltacaktır. Bu maliyetlerini, kimyasal madde kaynaklı toprak ve su kirliliklerini de önleyecek. Yani yapay zeka tarımın arka bahçesi olacak” diye konuştu. Yapay zekanın tarıma etkisi uluslararası zirvede konuşulacak Tarım ve teknolojinin birlikteliğine dikkat çeken Kesici, konunun yapay zeka otoritelerini bir araya getirecek, Bahçeşehir Üniversitesi ev sahipliğinde, 16-17 Nisan’da, Kemerburgaz’daki BAU Future Campus’te düzenlenecek Future AI Summit 24’te de konuşulacağını söyledi. Yerli ve yabancı birçok uzmanı bir araya getirecek zirvede, tarım, eğitim, sağlık, finans, pazarlama, mühendislik, yazılım, savunma sanayi, yenilikci endüstriler, üretim ve lojistik alanlarında yapay zekanın kullanılması ve gelecekte öngörülen tablo konuşulacak. 50’den fazla firmasının stant açacağı zirvede tarım alanında faaliyet gösteren birçok markada yer alacak.
Kimi canavar savar yaptı, kimi akıllı perde
07 Nisan 2024 Pazar - 12:08 Kimi canavar savar yaptı, kimi akıllı perde Kocaeli’de ilkokul öğrencileri günlük hayatta karşılaştıkları problemlerden esinlenerek maket projeler yaptı. Kimi annesinin sürekli "Perdeyi aç" demesinden yakındığı için akıllı perde, kimi derste kaldırdığı parmağı öğretmeninin zaman zaman fark edemediğinden şikayet ederek karton el, kimi ise gece korkarak uyanan çocuklar için dokunduklarında ses çıkaran "canavar savar" hayata geçirdi. Öğrencilerin birbirinden ilginç ve güzel projeleri, SEKA Kağıt Müzesi’nde sergilendi. Körfezkent Emlak Konut İlkokulu 4-A sınıfı öğrencileri, Sosyal Bilgiler dersinde işledikleri "İcatlar ve Mucitler" konusunu, yaptıkları projeler ile pekiştirdi. 4-A sınıfının öğretmeni Bünyamin Küçük öğrencilerine bir ay süre tanıyarak, hayallerindeki projeleri yapmalarını istedi. Bu konuda hem öğretmenleri hem de aileleri ile fikir alışverişinde bulunan öğrenciler, bir ayın sonunda birbirinden ilginç projeler geliştirdi. Kimi öğrenci felçli dedesi için ışıklı baston, kimi romatizma hastası annesinin ayakkabısını rahatlıkla bağlayabilmesi için bağcık bağlama aparatı, kimi ise annesinin sürekli "Perdeyi aç" demesinden yakındığı için akıllı perde yaptı. Bir öğrenci ekip otosundan kaçmaya teşebbüs eden suçluların yakalanması için cihaz tasarlarken, bir diğeri geçirdiği trafik kazası sonucu protez bacak kullanan akrabasının ayakkabısını rahatça giyip çıkarabilmesi için "005 ayakkabı" ismini verdiği akıllı sandalye oluşturdu. Derste kaldırdığı parmağı öğretmeninin zaman zaman fark edemediğinden yakınan bir kız öğrenci karton kullanarak bileğine takabileceği el, başka bir öğrenci ise hem sokak hayvanlarını korkmadan sevebilmek hem de sırtını kaşıyabilmek için robot el yaptı. "Çocuklarınızın kabusu artık son buluyor" Bir diğer öğrenci de gece korkarak uyanan çocuklar için dokunduklarında ses çıkaran ve ailelerinin hemen yanına gelmesini sağlayan cihaz hayal ederek, bunun tasarımını yaptı. Öğrenci, "Çocuklarınızın kabusu artık son buluyor" sloganıyla tanıttığı bu cihazına da "canavar savar" adını verdi. Öğrencilerin projeleri müzede sergilendi Yaşları 9-10 arasında değişen öğrencilerin günlük hayatta karşılaştıkları problemlerden esinlenerek geliştirdikleri hayal ürünü maket projeleri, SEKA Kağıt Müzesi’nde de sergilendi. Öğretmen Bünyamin Küçük, öğrencilerin Sosyal Bilgiler dersinde buluş yapmak istediklerini, kendisinin de, ’gerçek hayatta karşılaşılan problemlerle ilgili bazı fikirler oluşturun. Bu fikirler ile ilgili buluşunuzu yapın ve sınıfta arkadaşlarınıza sunalım’ dediğini, 1 ay sonra buluşların geldiğini belirterek, "Bu okuldan bir meslektaşım, Kocaeli Büyükşehir Belediyesine bağlı Seka Kağıt Müzesindeki geçici sergi salonuna kullanmıştı. Benim de aklıma geldi ve Müzeler Daire Başkanlığına yazılarımızı yazdık. Bu isteğimiz kabul edildi ve projelerimizi orada sergiledik" dedi. "Genç beyinlerin ne kadar güzel şeyler ortaya çıkarabileceğini görmüş olduk" Öğrencilerin birbirinden ilginç ve güzel projeler geliştirdiklerini söyleyen Küçük, "Böylelikle genç beyinlerin ne kadar güzel şeyler ortaya çıkarabileceğini görmüş olduk. Örneğin çocuklardan bir tanesi sürekli parmak kaldırınca yorulduğundan şikayet etmiş ve el şeklinde karton kesmiş, bunu da bileğine takmış. Bu şekilde el kaldırırmış gibi bir görüntü oluşturmuş. Bir başka arkadaşım ailesinin sürekli ’Perdeleri aç ve kapat’ demesinden şikayet etmiş. Bununla ilgili tasarım oluşturmuş. Bir sensör fikri geliştirmiş. Bu sensor gündüz olduğunu algıladığında perdeyi yukarı doğru kaldırıyor, gece olduğunda perdeyi indiriyor. Farklı bir arkadaşım da felçli dedesi için ışıklı baston geliştirmiş. Bir arkadaşım ise protez bacağı bulunan akrabasının ayakkabı giymesinin zor olduğunu gözlemlemiş ve bununla ilgili tasarım yapmış. Bu tasarımda sandalye kullanmış. Sandalye önünde de ayakkabı çıkarıp giyme aparatı geliştirmiş. Öğrencilerim bu ürünleri tasarlarken tamamen geri dönüşüm malzemeleri kullandılar" şeklinde konuştu. "Ben çocukların merak etmelerini istiyorum" Çocukların üretken olabilmesi için çabaladığına dikkat çeken Bünyamin Küçük, "Milli Eğitim Bakanlığının bize sunduğu müfredatı uygulayıp, bütün dersleri işliyoruz. Bunun yanında ben çocukların merak etmelerini, bir şeyler ortaya koymalarını, bir şey ortaya koyduklarında haz almalarını istiyorum. Amacıma ulaşmak için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Umarım onlar da mutlu oluyorlardır. İnşallah gelecekte de ülkemize, devletimize çok güzel katkılar bulunurlar" ifadelerini kullandı. "Suçlular kapıyı kırdığında alarm devreye girecek" Ekip otosundan kaçmaya çalışan suçlular için proje geliştiren Ömer Yıldız, "Polisler suçluları aracın içine koyuyor. Suçlular da kaçmaya çalışırken kapıyı kırabilirler. Kapıyı kırdıklarında alarm devreye girecek ve bu alarm da cama yansıyarak, aracı kullanan şoförün dikkatini çekecek. Bu şekilde şoför aracı durdurarak suçluları yakalayabilecek" dedi. "Bu proje Suat abi için" Protez bacağı bulunan akrabasına yardımcı olabilmek için "005 ayakkabı" ismini verdiği akıllı sandalye yapan Yusuf Yetişkin, "Annemin kuzeni birkaç yıl önce trafik kazası geçirdi ve ayağını kaybetti. O bize her geldiğinde ona sandalye getiriyorum ama bu kez de eğilmekte zorlanıyor. Bende ona üzüldüğüm için 005 ayakkabıyı yaptım. Artık Suat abi bize her geldiğinde ayağını oraya koyabilecek" diye konuştu. "Annemim bana sürekli ’Perdeyi aç’ demesinden sıkıldım" Akıllı perde geliştiren Ahmet Yasin Şahin de, annesinin kendisine sürekli ’perdeyi aç’ demesinden sıkıldığını ve akıllı perdeyi geliştirdiğini ifade ederek, "Bu proje sayesinde perde sabahları ışık görünce açılıyor, karanlık olduğunda da kapanıyor" dedi.
Kimi canavar savar yaptı, kimi de akıllı perde
07 Nisan 2024 Pazar - 11:54 Kimi canavar savar yaptı, kimi de akıllı perde Kocaeli’de ilkokul öğrencileri günlük hayatta karşılaştıkları problemlerden esinlenerek maket projeler yaptı. Kimi annesinin sürekli "Perdeyi aç" demesinden yakındığı için akıllı perde, kimi derste kaldırdığı parmağı öğretmeninin zaman zaman fark edemediğinden şikayet ederek karton el, kimi ise gece korkarak uyanan çocuklar için dokunduklarında ses çıkaran "canavar savar" hayata geçirdi. Öğrencilerin birbirinden ilginç ve güzel projeleri, SEKA Kağıt Müzesi’nde sergilendi. Körfezkent Emlak Konut İlkokulu 4-A sınıfı öğrencileri, Sosyal Bilgiler dersinde işledikleri "İcatlar ve Mucitler" konusunu, yaptıkları projeler ile pekiştirdi. 4-A sınıfının öğretmeni Bünyamin Küçük öğrencilerine bir ay süre tanıyarak, hayallerindeki projeleri yapmalarını istedi. Bu konuda hem öğretmenleri hem de aileleri ile fikir alışverişinde bulunan öğrenciler, bir ayın sonunda birbirinden ilginç projeler geliştirdi. Kimi öğrenci felçli dedesi için ışıklı baston, kimi romatizma hastası annesinin ayakkabısını rahatlıkla bağlayabilmesi için bağcık bağlama aparatı, kimi ise annesinin sürekli "Perdeyi aç" demesinden yakındığı için akıllı perde yaptı. Bir öğrenci ekip otosundan kaçmaya teşebbüs eden suçluların yakalanması için cihaz tasarlarken, bir diğeri geçirdiği trafik kazası sonucu protez bacak kullanan akrabasının ayakkabısını rahatça giyip çıkarabilmesi için "005 ayakkabı" ismini verdiği akıllı sandalye oluşturdu. Derste kaldırdığı parmağı öğretmeninin zaman zaman fark edemediğinden yakınan bir kız öğrenci karton kullanarak bileğine takabileceği el, başka bir öğrenci ise hem sokak hayvanlarını korkmadan sevebilmek hem de sırtını kaşıyabilmek için robot el yaptı. "Çocuklarınızın kabusu artık son buluyor" Bir diğer öğrenci de gece korkarak uyanan çocuklar için dokunduklarında ses çıkaran ve ailelerinin hemen yanına gelmesini sağlayan cihaz hayal ederek, bunun tasarımını yaptı. Öğrenci, "Çocuklarınızın kabusu artık son buluyor" sloganıyla tanıttığı bu cihazına da "canavar savar" adını verdi. Öğrencilerin projeleri müzede sergilendi Yaşları 9-10 arasında değişen öğrencilerin günlük hayatta karşılaştıkları problemlerden esinlenerek geliştirdikleri hayal ürünü maket projeleri, SEKA Kağıt Müzesi’nde de sergilendi. Öğretmen Bünyamin Küçük, öğrencilerin Sosyal Bilgiler dersinde icat yapmak istediklerini anlatarak, "Bende, ’Gerçek hayatta karşılaştığınız problemler ile ilgili bazı fikirler oluşturun. Bu fikirler ile ilgili icatlarınızı yapın ve sınıfta arkadaşlarınıza sunalım’ dedim. Öğrencilerim icatlarını yapıp, sınıfa getirdiler. Onlara 1 ay süre vermiştim. İcatlarını getirdiler ve birbirlerine gösterdiler. Daha sonra öğrencilerim, ’Öğretmenim, biz icatlarımızı başka kimlere gösterebiliriz?’ dedi. Bu okuldan bir meslektaşım, Kocaeli Büyükşehir Belediyesine bağlı Seka Kağıt Müzesindeki geçici sergi salonuna kullanmıştı. Benim de aklıma geldi ve Müzeler Daire Başkanlığına yazılarımızı yazdık. Bu isteğimiz kabul edildi ve projelerimizi orada sergiledik" dedi. "Genç beyinlerin ne kadar güzel şeyler ortaya çıkarabileceğini görmüş olduk" Öğrencilerin birbirinden ilginç ve güzel projeler geliştirdiklerini söyleyen Küçük, "Böylelikle genç beyinlerin ne kadar güzel şeyler ortaya çıkarabileceğini görmüş olduk. Örneğin çocuklardan bir tanesi sürekli parmak kaldırınca yorulduğundan şikayet etmiş ve el şeklinde karton kesmiş, bunu da bileğine takmış. Bu şekilde el kaldırırmış gibi bir görüntü oluşturmuş. Bir başka arkadaşım ailesinin sürekli ’Perdeleri aç ve kapat’ demesinden şikayet etmiş. Bununla ilgili tasarım oluşturmuş. Bir sensör fikri geliştirmiş. Bu sensor gündüz olduğunu algıladığında perdeyi yukarı doğru kaldırıyor, gece olduğunda perdeyi indiriyor. Farklı bir arkadaşım da felçli dedesi için ışıklı baston geliştirmiş. Bir arkadaşım ise protez bacağı bulunan akrabasının ayakkabı giymesinin zor olduğunu gözlemlemiş ve bununla ilgili tasarım yapmış. Bu tasarımda sandalye kullanmış. Sandalye önünde de ayakkabı çıkarıp giyme aparatı geliştirmiş. Öğrencilerim bu ürünleri tasarlarken tamamen geri dönüşüm malzemeleri kullandılar" şeklinde konuştu. "Ben çocukların merak etmelerini istiyorum" Çocukların üretken olabilmesi için çabaladığına dikkat çeken Bünyamin Küçük, "Milli Eğitim Bakanlığının bize sunduğu müfredatı uygulayıp, bütün dersleri işliyoruz. Bunun yanında ben çocukların merak etmelerini, bir şeyler ortaya koymalarını, bir şey ortaya koyduklarında haz almalarını istiyorum. Amacıma ulaşmak için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Umarım onlar da mutlu oluyorlardır. İnşallah gelecekte de ülkemize, devletimize çok güzel katkılar bulunurlar" ifadelerini kullandı. "Suçlular kapıyı kırdığında alarm devreye girecek" Ekip otosundan kaçmaya çalışan suçlular için proje geliştiren Ömer Yıldız, "Polisler suçluları aracın içine koyuyor. Suçlular da kaçmaya çalışırken kapıyı kırabilirler. Kapıyı kırdıklarında alarm devreye girecek ve bu alarm da cama yansıyarak, aracı kullanan şoförün dikkatini çekecek. Bu şekilde şoför aracı durdurarak suçluları yakalayabilecek" dedi. "Bu proje Suat abi için" Protez bacağı bulunan akrabasına yardımcı olabilmek için "005 ayakkabı" ismini verdiği akıllı sandalye yapan Yusuf Yetişkin, "Annemin kuzeni birkaç yıl önce trafik kazası geçirdi ve ayağını kaybetti. O bize her geldiğinde ona sandalye getiriyorum ama bu kez de eğilmekte zorlanıyor. Bende ona üzüldüğüm için 005 ayakkabıyı yaptım. Artık Suat abi bize her geldiğinde ayağını oraya koyabilecek" diye konuştu. "Annemim bana sürekli ’Perdeyi aç’ demesinden sıkıldım" Akıllı perde geliştiren Ahmet Yasin Şahin de, "Annemim bana sürekli ’Perdeyi aç’ demesinden sıkıldım ve akıllı perde icat ettim. Bu proje sayesinde perde sabahları ışık görünce açılıyor, karanlık olduğunda da kapanıyor" ifadelerini kullandı.
Üretimde teknoloji öne çıkıyor
06 Nisan 2024 Cumartesi - 11:39 Üretimde teknoloji öne çıkıyor Türkiye, son 20 yılda üretimde, ihracatta ve sanayileşmede çok ciddi yol kat etti. Almanya’dan Uzak Doğu’ya kadar olan bölgede en iyi üretici ülkelerden biri olmayı başaran Türkiye, şimdi de teknoloji, otomasyon, dijitalleşme, verimlilik, katma değer, değerli üretim gibi konuları ön çıkararak kademe atlamayı planlıyor. Qlux Genel Müdürü Burak Önder, üreticinin yeni alternatif pazarlarla ihracat kabiliyetlerini artırmaya çalışırken, diğer taraftan veri ve verimlilik çalışmalarına ağırlık verildiğini belirterek, "Geleceğin merkezinde de ‘veri’ ve ‘verimlilik’ var. Dijital kasları güçlendirerek, üretimden ihracata kaliteli verileri oluşturarak, verimliliği artırarak ihracat arttırılabilir. Veri, nakit kadar değerli. Üretimden ihracata her noktada kaliteli veriyi oluşturmak, her alanda verimlilik çalışmaları yapmak büyük önem taşıyor. Tüm sektörlerde dünya ve trendi takip edemezseniz ve müşterilerinize yeni ürün sunamazsanız kaybediyorsunuz. Yeniliğin odağında verimlilik var. Türkiye’de gündem hızlı değişiyor. Bu yüzden yapısal sorunlara tam olarak odaklanamıyoruz. Belirlenen yapısal sorunları ele alıp, hızlıca çözüm yollarını devreye almalıyız. Buradaki en büyük problemlerin başında da verimlilik geliyor. Çünkü verimlilik tam olarak sağlanmadan ne sürdürülebilirliği ne de katma değeri sağlayabiliriz. Son 20 yılda üretimde, ihracatta ve sanayileşmede çok ciddi yol kat ettik. Almanya’da Uzak Doğu’ya kadar olan bölgede en iyi üretici ülkelerden biri olmayı başardık. Şimdi ise kademe atlayacak adımları atmak zorundayız. Bu adımı da ancak teknoloji, otomasyon, dijitalleşme, verimlilik, katma değer, değerli üretim gibi konulara öncelik vererek atabiliriz. Eğer sadece büyümeye değil gelişmeye de odaklanırsak, sanayimizin de ihracatımızın da önü açık. İçinden geçtiğimiz bu dönemlerde yakın çevredeki ülkeler ve dost ülkeler ihracatta ön plana çıkıyor. Dünyada da bu durum ön plana çıkıyor. Ayrıca son dönemlerde dünyada yaşanan çatışmalar, enerji krizleri, ticaret krizleri, uluslararası anlaşmazlıklar ve dünyadaki işleyişi değiştiren salgın hastalıklar gibi nedenlerle ülkeler, tedarik noktasında sorun yaşamamak adına farklı önlemler almaya başladı. Bu kapsamda dünyanın en büyük üretici ülkelerinden biri olan Çin’e bağımlılığını azaltmak isteyen ülkeler Çin’in yanına farklı bir tedarikçi ülke eklemeye çalışıyor. ‘China+1’ olarak adlandırılan bu sistemde ülkemiz ön plana çıkabilir. Çünkü Türkiye bölgesinde önemli bir üretici ve ihracatçı ülke konumunda. Fırsat olarak görülen bu sistemde en iyi şekilde faydalanabilmek için veriye, verimliliğe ve teknolojiye ciddi yatırımlar yapmalıyız. Geleceğe tam olarak hazırlanmalıyız. Tüm bunların dışında üretimde ‘yeşil dönüşüm’ sürecini tamamlamalıyız” dedi.
Tedarik zinciri sürecinde artan maliyetlere son
05 Nisan 2024 Cuma - 11:45 Tedarik zinciri sürecinde artan maliyetlere son Tedarik zincirindeki artan maliyetler, firmaların kâr marjlarını ve operasyonel verimliliğini tehdit ediyor. Getron Services yapay zekâ otomasyonuyla servis seviyesini yüzde 92’ye kadar yükseltiyor. Artan maliyetler tedarik zincirleri süreçlerinde belirleyici bir faktör. Yapay zekâ bu problemleri çözmek ve tedarik zincirlerini daha esnek, dirençli ve sürdürülebilir hale getirmek için kritik bir rol oynuyor. Yapay zekâ, hata oranını düşürerek süreçleri hızlandırarak, maliyetleri düşürerek, görünürlüğü artırarak ve riskleri minimize ederek firmalara yardımcı oluyor. YTÜ Yıldız Teknopark firmalarından Getron 20 yıldan fazladır perakende, sağlık, üretim, otomotiv ve enerji sektörlerine envanter ve tedarik yönetimi, planlama, optimizasyon ve fiyatlandırma çözümleri sunuyor. Sektördeki sorunlara hızla çözüm üreten firma ürün bulunurluğunu artırarak kaçan satışı yüzde 70’e kadar azaltıyor. “Rakiplerimizin aylarca süren işlerini biz günler içinde hallediyoruz” Yapay zekâ otomasyonuyla müşteri ihtiyaçlarına hızlı ve etkili çözümler sunduklarını belirten Getron Kurucu CEO’su Sarven Sıradağ şunları söyledi: “2009’dan beri, işimizin temelini bulut tabanlı çözümler oluşturuyor ve ilk hedefimiz her zaman otomasyon oldu. Çünkü kullanıcıların hayatları zaten karmaşık. Bazen işe gelmek bile bir zorluk olabiliyor ve bu yüzden, kullandıkları çözümlerin hayatlarını kolaylaştırması gerekiyor. Gerçekten işe yarayan bir yazılım sistemi geliştirmek büyük bir zorluk. Bu sebeple, farklı sektördeki bu firmaların kendi yapay zekâ yol haritasını oluşturması gerekiyor. Getron Services platformu da bu amaca hizmet ediyor ve ilk üyesi 2007’de katıldı. İnsanların süreçlere müdahil olması, süreci daha kırılgan hale getiriyor. Bu nedenle, bu durumu en aza indirmeye çalıştık ve tedarik zincirindeki en karmaşık sorunları çözmeye odaklandık. Doğru danışmanlık aldığımızı düşünüyoruz çünkü bu iş sadece yazılım mühendisliği değil; yapay zekâ, makine öğrenimi, kontrol sistemleri ve kullanıcı deneyimi gibi birçok alanda uzmanlık gerektiriyor. Ayrıca, hızlı hareket edebiliyoruz. Rakiplerimizin aylarca süren işlerini biz günler içinde hallediyoruz. Diğer firmalar hala kod yazmakla ve proje yönetmekle uğraşıyorlar. Artık kimsenin uzun süre beklemeye sabrı yok. Firmalar hızla çözüm alıp işlerine devam etmek istiyorlar. Ancak, bazı yazılım sistemleri hızlı başlatma imkânı sunsa da, sektörümüzde verilerin aktarımı ve süreçlerin otomasyonu gibi karmaşık ihtiyaçları karşılamak zorundayız. Bu zorluklara rağmen, müşterilerimize hızlı, etkili ve kaliteli bir hizmet sunuyoruz. Her sektörden ve her ülkeden müşterimiz olduğu için, tek bir versiyonla çalışmak büyük bir avantaj. Bu yaklaşım, tüm müşterilerimizin deneyimlerinden faydalanmamızı ve en iyi çözümleri sunmamızı sağlıyor.” “Tedarik zinciri süreçlerindeki karmaşıklıkları ortadan kaldırıyoruz” Sektördeki tedarik zinciri süreçlerindeki karmaşıklıklara hızlı ve etkili çözümler sunarak müşterilerinin ihtiyaçlarını karşıladıklarını belirten Getron Kurucu CEO’su Sarven Sıradağ "Getron olarak müşterilerimize doğru ürünü, doğru zamanda, doğru miktarda, doğru yerde ve doğru fiyatta bulundurma imkânı sağlayarak tedarik zinciri süreçlerindeki karmaşıklıkları yapay zeka otomasyonuyla ortadan kaldırıyoruz. Böylece müşterilerimizin operasyonlarını daha verimli hale getiriyoruz" şeklinde konuştu. “Ürettiğimiz tek bir versiyon, beş sektörde ve tüm ülkelerde kullanılabilir durumda” Müşterilere özel kod yazarak proje yapmayı içeren çözümler sunmak yerine özelleştirilebilen tek bir versiyon üzerinde odaklandıklarını ve bu sayede müşteri memnuniyetini artırdıklarını belirten Sıradağ, "En temel konu biz çözümü yazılım kiralama hizmeti olarak sunuyoruz. Rakiplerimiz, her müşteri için özel destek ve yazılım ekibi sağlayarak özelleştirme yapıyorlar. Ancak, bizim çözümümüzde özelleştirme katmanı, yazılım ve tanımlarla yapılıyor. Yazılım geliştirme süreci bizim iş süreçlerimizin bir parçası; hem kendi ürünümüzü geliştirmek hem de müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılamak için yazılım geliştiriyoruz. Ürettiğimiz tek bir versiyon, beş sektörde ve tüm ülkelerde kullanılabilir durumda. Kullanıcı deneyimini sürekli gözlemliyoruz ve bu nedenle, kullanıcı ve sistem etkileşimiyle ilgili düzenli danışmanlık alıyoruz. Kullanıcı odaklı olmalıyız; onların hayatlarını kolaylaştırmalıyız" dedi.
Dünyayı etkileyen Güneş patlamalarının bilinmeyen yönleri ortaya çıkıyor
05 Nisan 2024 Cuma - 10:57 Dünyayı etkileyen Güneş patlamalarının bilinmeyen yönleri ortaya çıkıyor Ege Üniversitesi (EÜ) Gözlemevi Müdürü Doç. Dr. Hasan Ali Dal’ın yürütücülüğünü yaptığı “Farklı Kütlelerden Manyetik Aktif Yıldızların Flare Doyum (Saturasyon) Seviyesinin, Yıldız Evrim Sürecinde Dönme Dönemine Göre Değişimi” isimli proje TÜBİTAK-ARDEB 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında desteklenmeye uygun bulundu. ‘Türkiye Yüzyılı’nda, Türk Uzay Bilim Misyonuna katkı sunacak önemli bir araştırmayı yürüten bilim ekibini makamında ağırlayarak tebrik eden Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, Ege Üniversitesinin; tam akreditasyona sahip, öğrenci odaklı, bir araştırma üniversitesi olduğunu ve TÜBİTAK’ın farklı programlarında liderliğini sürdürdüğünü vurguladı. Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Üniversitemizde bir kültüre dönüştürerek sürdürülebilir hale getirdiğimiz araştırma ve bilim üretme ekosistemimiz meyvelerini vermeye devam ediyor. Hocalarımız, genç araştırmacılarla birlikte önemli araştırmalar yürütüyorlar. Ülkemizi bilim ve teknolojide daha ileri seviyeye taşımak amacıyla sürdürülen bu çalışmalarımız TÜBİTAK başta olmak üzere hem ulusal hem de uluslararası değerlendirme ve fonlama kuruluşları tarafından destek görüyorlar. Dünyayı etkileyen Güneş patlamalarının gizli kalan birçok yönünü aydınlatacak önemli bir çalışmayı yürüten proje ekibimizi tebrik ediyorum” dedi. “Güneş patlamaları dünyanın farklı bölgelerinde sorunlara neden oldu” Projenin içeriği ile ilgili bilgi veren Doç. Dr. Hasan Ali Dal, “Son 2 yıl içerisinde Güneş’te meydana gelen patlamalar dünyanın çeşitli bölgelerinde sorunlara neden olmuştur. Bu patlamalar, Güneş manyetik aktivitesi ile ilgili olup, Güneş yüzey ve atmosferindeki manyetik alanın ortamdaki plazma ile etkileşiminden kaynaklanmaktadır. Bir kaç saat boyunca devam eden orta şiddette bir patlamada bile sadece bir saniyede salınan enerji, tüm dünyanın bir hafta boyunca kullandığı enerjiye eşittir. Güneş’te bu türden patlamaların şiddeti, zaman zaman çok aşırı düzeylere çıkabilmektedir. Gerçekten 2023 yılı Kasım ayı başlarında yaşanan bir patlama, 5 ve 6 Kasım sabahlarında ülkemizin kuzey bölgelerinde, ülkemizden görülmesi neredeyse imkânsız olan ‘Kuzey Işıkları’nın görülmesine neden olmuştur. Ülkemizde oldukça renkli bir doğa olayı olarak izlenen bu süreç, aslında Dünya’nın kendi manyetik alanında tedirginliklere neden olmuş, Brezilya ve çevre ülkelerde 2 hafta boyunca tüm internet ve radyo televizyon yayınları sekteye uğramıştır. Jeoloji ve jeofizik çalışmaları, dünya tarihinde son 20 bin yıl içerisinde ekosistemde 6 büyük yok oluşun gerçekleştiğini ifade ederken bu yok oluşların nedenleri hakkında bir bulgu ortaya koyamamıştı. Oysa günümüzde ağaç halkalarının genişlikleri ve buzullardaki karbon 14 bolluk değişimleri karşılaştırıldığında tüm bu yok oluşta Güneş’in yüzeyinde gerçekleşen patlamaların neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Burada en büyük soru, böyle bir patlama bir kez daha yaşanır mı sorusudur? 2023 yılı Kasım ayı başlarında yaşanan patlama, son 20 bin yıl içerisindeki patlamalarla karşılaştırılamayacak denli küçük kalmaktadır” diye konuştu. “Güneş patlamalarının sayısı her 11 yılda artıp azalmaktadır” Güneş’in aktivitesinin iyi bilinen bir süreç olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Hasan Ali Dal, “Astrofizikçiler olarak bizler, Güneş manyetik aktivitesinin 11 yıllık bir çevrimsel davranışa sahip olduğunu biliyoruz. Güneş’te ortaya çıkan patlamaların sayısı ve şiddeti her 11 yılda artıp azalmaktadır. Ancak, 2018 yılında Fen Bilimleri Doktora öğrencimiz Ezgi Yoldaş ile birlikte Ege Üniversitesi Gözlemevinde yürütmeye başladığımız ‘OPEA Modeli ile Güneş Aktivitesi X-Işın Flare Davranışı’nın Belirlenmesi’ başlıklı doktora tez çalışmasında ortaya çıkan bulgular, son iki yıldır yaşanan Güneş patlamalarına ışık tutarken; karanlıkta kalan bazı soruların cevabının bulunabilmesi adına sistemli bir ikinci çalışmanın yapılması gündeme getirmiştir. Bu konuda öğrencimizin hazırladığı ve doğrudan yürütücülüğünü yaptığı ‘Güneşte Görülen Plateau Parametresinin Zamanla Değişmesinin Aktif Tek Yıldız V1005 Ori ile Test Edilmesi’ başlıklı bir ön çalışma TÜBİTAK ARDEB 1002 B Hızlı Destek Programı kapsamında desteklenmeye karar verilmiştir. Bu çalışmanın da sonuçları asıl araştırma için zemin hazırlamış ve TÜBİTAK- ARDEB 1001 kapsamında ‘Farklı Kütlelerden Manyetik Aktif Yıldızların Flare Doyum (Saturasyon) Seviyesinin, Yıldız Evrim Sürecinde Dönme Dönemine Göre Değişimi’ başlıklı bir proje için destek başvurusunda bulunulmuş ve proje önerisi 1 milyon 650 bin TL’lik bütçesi ile desteklenmesine karar verilmiştir” dedi. “Uzay Havası’nın tahmininde ülkemizin önde gelen kurumuyuz” Doç. Dr. Hasan Ali Dal, “Gerek yürüttüğümüz doktora tezi, gerekse doktora öğrencimizin yürütücülüğünü yaptığı TÜBİTAK ARDEB 1002B projesi ve asıl kapsamlı çalışmanın yapılacağı TÜBİTAK ARDEB 1001 projesi ile Dünya’yı etkileyen Güneş patlamalarının gizli kalan birçok yönü aydınlatılacaktır. Güneş üzerine yürüttüğümüz bu çalışmalar, Milli Uzay Programı Hedefleri kapsamında ‘Uzay Havası’nın takibi ve belirlenmesi açısından son derece önemlidir. Bizler her ne kadar Güneş aktivitesinin davranışını bilsek de zamanla ortaya çıkan ve hiç beklenmedik anlık aşırı şiddetli patlamaların nedenleri hakkında neredeyse hiçbir bilgi sahibi değiliz. Bunu daha iyi anlamak için şöyle basit bir benzetme yapabiliriz. Bilindiği gibi gezegenimizde dört mevsim vardır. Yaz ayları oldukça sıcak, kış ayları soğuk, bahar ayları ise ara geçiş dönemlerdir. Biz takvimsel olarak ne zaman hava sıcak olacak ne zaman soğuyacak kabaca biliriz. Güneş’te de patlamalar ne zaman artacak ve ne zaman azalacağını biliyoruz. Ancak bazen kışlar öylesine soğuk ve yağışlı geçer ki hiç beklenmedik fırtınalar yaşanabilir. Bunun gibi Güneş’te de benzer bir olay yaşanabiliyor. Mevsimler hakkında az çok ön bir varsayımda bulunulabilirken, Güneş’te hiç bir öngörü yapılamıyor. İşte bizim yapmaya çalıştığımız, Ege Üniversitesi ve Ege Üniversitesi Gözlemevi gibi birikim ve sağlam altyapıya sahip bir araştırma ortamında bu bilinmezliği ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Üniversitemiz, Milli Uzay Programı hedeflerinden ‘Uzay Havası’nın anlaşılması ve tahmini konusunda ülkemizde en önde gelen kurumdur” diye konuştu.
‘Kırmızı besinler kanı temizliyor” sözü laboratuvar ortamında test edildi onaylandı
05 Nisan 2024 Cuma - 10:01 ‘Kırmızı besinler kanı temizliyor” sözü laboratuvar ortamında test edildi onaylandı Adnan Menderes Üniversitesi(ADÜ) Teknokent’te çalışmalarını sürdüren Karya Farma HBX AR-GE (BAP)Bilimsel Araştırmalar Projeleri bu kez kırmızı pancar, kırmızı havuç ve kırmızı soğan üçlüsünü ele aldı. Laboratuvar ortamında yapılan çalışmalarla yeni bir buluşa imza atan Karya Farma “Kırmızı besinler kanı temizliyor” sözünü test edip onayladıklarını belirtti. 18 yıllık Ar-Ge süreci içerisinde 17 spesifik ve stratejik patente imza atan HBX AR-GE Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Başlık; "Kırmızı pancar, içerdiği demir miktarı sayesinde anemiyi önlemeye yardımcı olarak kırmızı kan hücrelerinin yenilenmesini sağlamaktadır. Pancara kırmızı rengini veren betalain önemli etkili bir antioksidandır. İçeriğinde A, B6, B12, C, E ve K vitaminleri bulunmaktadır. Aynı zamanda fosfat ve potasyum gibi birçok mineral içeren pancar kansere karşı koruyucu görevi yapmaktadır. Pancar betalain denilen fitonutrientler içerir. Bu madde kalp damar hastalıkları gibi kronik hastalıkları da engelleyebilir. Antioksidan zengini havuç, serbest radikallerle savaşmada etkili kabul edilir. Serbest radikallerin vücutta uzun vadede kanser ve kardiyovasküler hastalıklar gibi sağlık sorunlarına götüren oksidatif strese yol açtığı bilinir. Özelikle kırmızı soğan, vücuttaki sağlıklı hücrelere zarar veren serbest radikalleri ortadan kaldıran antioksidan maddeleri, kuru ve beyaz soğana göre daha fazla bulundurmaktadır. Ayrıca, soğanın içindeki kuarsetin, alerjik reaksiyonlara yol açan histaminin bağışıklık hücrelerinde salınımını engellemesine yardımcı olur" dedi. Kırmızı havucun da benzer özellikleri olduğunu kaydeden Başlık, önümüzdeki süreç içerisinde kırmızı besinler üzerinde çalışmalarını sürdüreceklerini kaydetti.