GÜNDEM - 15 Temmuz 2022 Cuma 08:46

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

A
A
A
15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

15 Temmuz Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün hain kalkışmasına karşı kazanılan demokrasi zaferi altıncı yılına girdi. O gece sokaklara dökülen kahraman şehitlerin yakınları ve gaziler vatan savunması için yaşadıklarını anlattılar.

15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişiminin üzerinden tam 6 yıl geçti. O gece Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısıyla sokaklara dökülen milyonlar destana imza attı. Darbe girişiminin 6.yıldönümünde kahraman şehitlerin yakınları ve gaziler vatan savunması için yaşadıklarını İhlas Haber Ajansı'na anlattılar. 

15 TEMMUZ ŞEHİDİ PÖH HAKAN YORULMAZ'IN BABASI: 'TÜRK İSLAM ALEMİ İÇİN CANLARINI FEDA ETTİLER'

FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Gölbaşı Özel Hareket Merkezi'nde şehit olan Hakan Yorulmaz'ın babası İsmail Yorulmaz, "O gün mesai bittiği halde kendisi Gölbaşı’na taksi tutuyor. ‘Şuanda Türkiye tehlike altında ben duramam’ diyor taksiyle görevine gidiyor. Bomba havacılık dairesine atılıyor orada 8 şehidimiz var. Bombayı duyduğu halde bombanın altına koşa koşa gidiyor." dedi.

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

15 TEMMUZ GAZİSİ ÜNAL ÇAMDAL: 'HASTANE SAVAŞTAN ÇIKMIŞIZ GİBİYDİ'

FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Ankara’da Genelkurmay Başkanlığı Binası önünde helikopterden açılan ateş sonucu elinden ve bacağından yaralanan Ünal Çamdal vücuduna saplanan şarapnel parçaları ile hayatına devam ediyor. Hastaneye ulaştıklarında çok fazla yaralının olduğunu dile getiren Çamdal, “Hastaneye gittiğimde acil servis çok kalabalıktı, savaştan çıkmışız gibiydi. Hastanenin üstünden uçak geçince herkes tedirgin oluyordu. Doktorlar da o tedirginlik halinde görevini tam yapamıyordu. Sabaha doğru darbe girişimi hafifleyince daha fazla yaralı gelmeye başladı. Bana, ‘Seni bir odaya yatıralım’ dediler. Gelen yaralıların halini görünce teklifi yer işgal etmemek için reddettim. Evde bir ay yattım. Gazi olacağımı o zaman bilmiyordum” diye konuştu.

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

15 TEMMUZ GAZİSİ VE ŞEHİT EŞİ TÜRKAN GÜDER: 'BEN EŞİMİN CENAZESİNE BİLE KATILAMADIM'
 
15 Temmuz Gazisi Türkan Güder, Akıncı Hava Üssü’nde darbeci askerlere karşı koyduktan sonra yaralanınca eşi ve oğluyla beraber 3 farklı hastanede ayrı ayrı tedavi gördüklerini belirterek,” Biz 3’ümüz 3 farklı hastaneye düştük. Oğlum yoğun bakımdaydı. Ben hep gelenlere oğlumun yoğun bakımda olduğunu, haberi vermemeleri gerektiğini söylüyordum. 5’inci günü bana haber geldi. Ben eşimin cenazesine bile katılamadım, oğlum ona keza. Oğlum, iki ay kaldığı yoğun bakımdan çıktıktan sonra doktor eşliğinde söyledik. Oğlum bizimle küstü, konuşmadı bile 'Babamın öldüğünü haber vermediniz' diye. 6 ay hastanelerde tedavi gördük. Hala benim oğlum 1 2 ay önce ayağından yine ameliyat oldu. Acımız büyük ama vatan her şeyin üstünde geliyor” ifadelerini kullandı.
 
15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

15 TEMMUZ ŞEHİT BABASI TEVFİK OĞUZ: 'CUMHURBAŞKANIMIZIN DİRAYETLİ OLMASI DARBE GİRİŞİMİNİ ENGELLEDİ' 

FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz hain darbe girişiminde şehit düşen Özel Harekat Polisi Eyyüp Oğuz’un babası Tevfik Oğuz “Cumhurbaşkanımız dirayetli davrandı ve halkımız da arkasından gitti. Eğer öyle olmasaydı bu hainler darbeyi kazanırlardı. Cumhurbaşkanımızın dirayetli olması darbe girişimini engelledi” dedi. 

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

ÖZEL HAREKAT'A YAPILAN BOMBALI SALDIRIDA ŞEHİT OLAN POLİS MEMURU DEMET SEZEN'İN ANNESİ: '3 YAŞINDAKİ OĞLUNU KENDİSİ GİBİ POLİS OLAN EŞİNE EMANET EDİP ÇAĞRILMAYI BEKLEMEDEN GÖREVE GİTTİ'

15 Temmuz gecesinde yaşananları gözyaşları içinde anlatan Köşker, “Yavrum sabah işine gitti. Geldi sarıldı. Bana tosunum, tontonum derdi. Sarıldı öptü. Gece nöbetini tuttu. Sonra da nöbetini bitirdi evine gitti. Aradım, ‘Çocuğa sütünü ısıttım, ben de çayımı içiyorum’ dedi. İyi yavrum, hayırlı akşamlar dedim ‘Abinin de bugün nöbeti var’ dedim. Oğlum da Hakkari Yüksekova’da görevdeydi. Bilemedim. Bir de gece olunca, telefonlar yağdı. Millet oraya buraya koşuyor. Sordum, ‘Ne oldu’ dedim 'Maç mı kazanıldı?' Millet bayraklarla çıkmış. 'Savaş var' dediler. Polislerimiz şehit oldu dediklerinde yer ayağımın altından kaydı. Telefon açtım. Oğlum, ‘Anne ben Ankara’ya geliyorum’ dedi. Meğerse o duymuş, kardeşinin şehit olduğunu. Zaten ikisi de anlaşmışlar, ben şehit olursam beni şu numaradan ara sen şehit olursan şu numaradan arayayım diye. Demiş ki, ‘Annem bizi 3 gün sonra bulacak’. Gerçekten de üç gün sonra buldum. Zor bir hayat yaşadım. Hala yaşıyorum, bitmedi. Yavru acısı çok zormuş. Öyle bir acı çekiyorum ki, of diyorum ciğerim kanıyor. Benim ciğerimi yakanların da ciğeri yansın” ifadelerini kullandı.

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

15 TEMMUZ'DA AĞIR YARALANAN GAZİ BİLAL ERDOĞAN: 'HASTANEYE NASIL YETİŞTİRİLDİĞİMİ HATIRLAMIYORUM' 

Genelkurmay Başkanlığı Binası’nın önünde helikopterin halka ateş açması sonucu ağır yaralanan 15 Temmuz Gazisi Erdoğan, “Helikopterin vatandaşı taraması ve saat 02.00 gibi benim vurulmam sonrasında olay benim için bitti. Sağ bacak, karın ve sağ üst göğsümden vuruldum. Ben tam olarak hastaneye nasıl yetiştirildiğimi hatırlamıyorum sadece orada bir gencin ‘Abi kendini bırakma’ dediğini hatırlıyorum. İşte o çocuk beni alıp hastaneye götürmüş. Uzun bir süre Numune Hastanesinde yattım. İki santim sağ bacağım kısaldı. Platinlerim var. Karın bölgesinde var biraz sıkıntımız. Onun haricinde başka bir kalıcı hasar yok” diye konuştu.

“Kalıcı bir şeyler bırakabilirsek daha etkili olacağını düşünüyoruz”

15 Temmuz gecesinin unutulmaması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, “Gençler ne kadar bu durumun farkında bilemiyoruz. Çünkü nereden baksanız bir altı sene geçmiş. Bunu algılamak biraz daha zor. Ama bizler bunu unutturmama gibi bir çaba içerisine girip kalıcı bir şeyler bırakabilirsek daha etkili olacağını düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

BATMANLI 15 TEMMUZ GAZİSİ AYHAN TAŞDEMİR: 'ALLAH BU MİLLETE BİR DAHA BÖYLE ACILAR YAŞATMASIN' 

Taşdemir, o gece yaşananları anlatırken adeta kendinden geçerek, “Çoğunun bacakları kopmuş, vücutları parçalanmış halde şehitlerimizi gördük, ama buna rağmen hiç bir şekilde geri adım atmayan bir milleti gördük. Vatanına, milletine bağlı güvenlik güçlerimizi gördük. Biz İstanbul’da bekar evinde yaşarken darbe kalkışması olduğunu televizyonlardan öğrendik. Cumhurbaşkanımızın çağrısı ile birlikte biz de bütün halkımız gibi sokaklara çıktık. İlk etapta İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün önüne geldik. Oradaki tehlike bertaraf edildikten sonra elimizde bayraklarla Saraçhane’de bulunan Büyükşehir Belediyesine gittik. Oraya yetiştiğimizde darbeci hainlerin her yeri tuttuğunu gördük. Acımasızca halkın üzerine ateş açıyorlardı. Yaralanan birine yardım etmeye çalıştığım esnada bende yaralandım. Ben hastaneye gittiğimde orada parçalanmış kafalar, onlarca kurşun yemiş bedenler, şehit olmuş insanlarımızı gördüm. O görüntü hiç bir şekilde gözümün önünden gitmiyor. Her seneyi devriyesinde yine biz bunları yaşıyoruz. Allah bu millete bir daha böyle acılar yaşatmasın. Bir daha böyle bir durum olması halinde bu defa şehit olmayı göze alacağız. Bu ruh bu bende olduğu sürece kutsal değerlerimizden vazgeçmeyeceğiz. Bu irade bu millette olduğu sürece hiç kimse bu vatana diz çök türemez” diye konuştu.

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

86 YAŞINDAKİ HESNA KÖPRÜCÜ: 'ÜLKEMİZİ, MİLLETİMİZİ KURTARMAK İÇİN YİNE OLSA YİNE GİDERİM'

15 Temmuz gecesi çocukları, torunları, gelinleri ile birlikte bir traktörün kasasına doluşarak meydana inen ve gece nöbet tuttuğunu söyleyen Köprücü, "Türkiye'yi kurtarmak için darbe gecesi satırı, baltayı, kılıcı elimize aldık bunlarla direnmeye gittik. Çoluk-çocuk, yaşlı, genç dinlemedik motorlarımızla, arabamızla, elimizdekilerle hepimiz çarşıya indik" diye konuştu.

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

15 TEMMUZ GAZİSİ ADVİYE İSMAİLOĞLU: 'KEŞKE VATANIM İÇİN BİRAZ DAHA DİRENEBİLSEYDİM' 

14 yaşında gazi olan Adviye Gül İsmailoğlu, 15 Temmuz gecesi ailesiyle birlikte gittiği Saraçhane'de hain darbeciler tarafından G3 mermisiyle sol kolundan ve sırtından vurularak gazi oldu. Hastaneye kaldırılan Adviye Gül dört gün boyunca yoğun bakımda kaldı. Genç gazilerden biri olan İsmailoğlu, 15 Temmuz hain darbe girişiminin 6. yıl dönümünde o geceyi anlattı. İsmailoğlu, gazi olduğu için mutluluk duyduğunu da dile getirdi.

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

15 TEMMUZ GAZİSİ ENES GÜN: 'İHANET UNUTULURSA KAYBEDERİZ'

Hain 15 Temmuz kalkışmasının sadece belirli günlerde hatırlanmaması gerektiğine vurgu yapan Gün, "Ben hayattayım fakat benim gibi hayatta kalamayanlar oldu. 251 şehit verdik. Sadece 15 Temmuz'da konuşulması gereken bir konu değil. Yılın tamamında devamlı her yerde her programda konuşulması gereken devamlı hatırda kalması gereken bir konu. Çünkü biz ne zaman unutursak tekrar olur. 15 Temmuz gibi bir ihanet ne zaman unutulursa biz o zaman kaybetmişiz ve 15 Temmuz şehitlerine de ihanet etmiş oluruz” diye konuştu.

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!
 

SELA OKUDUĞU SIRADA DARP EDİLEN GAZİ MEHMET KUZGUN: 'VATANIMIZIN BİR KARIŞ TOPRAĞINI DAHİ BU VATAN HAİNLERİNE TESLİM ETMEYİZ'

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

Böylesi bir darbe girişimi yaşanması halinde yeniden sokaklara çıkacağını söyleyen Kuzgun, “15 Temmuz unutulmayacak bir olay. Allah bize bir daha böyle bir darbe göstermesin. İnsan o günleri hatırladıkça memleketin elden gitmesinden korkuyor. Vatanı, milleti, toprağı için kanımızın son damlasına kadar vermeye hazırım. Vatanımızın bir karış toprağını bu vatan hainlerine teslim etmeyiz. Çok büyük bir hain bunlar. Allah göstermesin ama bir daha böyle bir olay yaşansa ben de hemen evimin balkonuna çıkar sela veririm. Sokaklara dökülün, bu vatanımıza sahip çıkın diye seslenirim. Ben bu vatan için şehit olmaya hazırım” dedi.

15 TEMMUZ GAZİSİ HALİL ALGAN: 'BİN KERE DE OLSA AYAKTA OLSAM KOŞA KOŞA GİDERİM'

15 Temmuz'un kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı!

İstanbul Esenler Atışalanı TEM yolunda tankın üzerinde vurulduğunu söyleyen Algan, “Tankın içinden ateş açtılar. Günümü yatakta geçiriyorum tavana bakarak. Gecemiz gündüzümüz böyle geçiyor. Sağa ve sola dönemiyorum. Bin kere şükürler olsun Allah'ıma. Hiçbir sıkıntımız yok. Benim için her şey çok güzel, şükürler olsun Allah'ıma. Ben yüz kere değil, bin kere de olsa ayakta olsam koşa koşa gider tanka da atlarım, canımı da veririm. Gazi de olurum. Sabahlara kadar yatmadığım günler oluyor acıdan. Onlar da önemli değil. Allah'ıma binlerce şükürler olsun” diye konuştu.

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Antalya’da ters dönen caretta carettanın yardımına vatandaşlar yetişti Antalya’nın Alanya ilçesinde yuvasını yaptıktan sonra ters dönerek denize ulaşamayan caretta carettanın yardımına çevredeki vatandaşlar yetişti. Caretta carettanın yardımına koşan Güldane Şahin, "Carettanın denize kavuşması bizi çok duygulandırdı. Uzaklara gidinceye kadar dönüp dönüp bize sanki teşekkürünü minnetini iletti. Eşimle çok mutluyduk" dedi. Alanya’nın Yeşilöz Mahallesi sahilinde bir caretta caretta, yuvasını yapmasının ardından ters dönerek denize ulaşamadı. O sırada sahilde dolaşan Güldane Şahin, denizde çırpınan ve sırtı kuma batan caretta carettayı fark etti. Şahin, zor durumda olan hayvanı döndürerek denize kavuşturma istedi. Caretta carettanın ağır olması nedeniyle Şahin eşi Menderes Şahin’den yardım istedi. Çift, caretta carettayı ayakları üzerine çevirerek mavi sulara bıraktı. Caretta carettanın denize ulaştığı anlar ise cep telefonu kamerasıyla kaydedildi. "Carettanın denize kavuşması bizi çok duygulandırdı" Yaşadıklarını anlatan Güldane Şahin, "Her sabah erken saatlerde sahili dolaşırım. Özellikle yavruların yuva yapımı ve denize gitme zamanlarında. Uzaktan denizde dalgada birisinin yüzüyor olduğunu düşündüm ama yaklaştıkça bunu bir insan değil caretta caretta olduğunu gördüm. Hemen koşarak onu çevirip denize kavuşturmak istedim ama o kadar ağırdı ki yuvasını yaptıktan sonra geri dönerken dalga ters çevirmiş. Yumuşak kumdan dolayı da sırtı kuma batmış. O yüzden çevirmem mümkün değildi. Eşimi aradım, carettamız var acil gel dedim. Kaç saat öyle olduğunu bilmediğimiz için hemen kurtarmalıyız dedim. Eşim hemen geldi, zor çevirdi. Carettanın denize kavuşması bizi çok duygulandırdı. Uzaklara gidinceye kadar dönüp dönüp bize sanki teşekkürünü minnetini iletti. Eşimle çok mutluyduk. Çok teşekkür ederim dedim. Bu işi yıllardır gönülden yapıyoruz. Herkesi yuvalarımızı, caretta carettalarımızı ve sahillerimizi korumaya davet ediyorum" dedi. "Carettalar ve kum zambakları Yeşilöz’de kardeşler" Uzun yıllardır gönüllü olarak çevreci olduğunu belirten Şahin, Yeşilöz sahillerinin sit alanı olduğunu ifade etti. Şahin, “Çocukluğumdan beri caretta carettaları çok seviyorum, korumaya çalışıyorum. Uzun yıllardır bu işte gönüllü olarak çalışıyorum. Yaklaşık 20 yıldır Alanya, Demritaş, Yeşilöz, Keşefli sahillerinde bu işi devam ettiriyorum. Gazipaşa’da da yapıyorum. Yeşil deniz kaplumbağaları sahilin yakınlarına yuva yaparken normal carettalara göre yaklaşık 150 metre uzağa yuva yapabiliyorlar. Çünkü bin tane yavrudan bir tanesi yaşıyor. Dişi ise 25-30 yıl sonra aynı sahilde yuva yapmaya geliyor. Yeşilöz sahili sadece carettalarla değil kum zambaklarıyla da ünlü. Tıpkı carettalar gibi kum zambakları da Dünya Doğa Koruma Kurulu tarafından koruma altında bitki. Nesli tehlikede olan bitkiler. Carettalar ve kum zambakları Yeşilöz’de kardeşler" diye konuştu.
Gümüşhane Prof. Dr. Nafiz Maden: "Kutup ışıkları bundan sonra Türkiye’de daha sık görülebilir" Gümüşhane Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nafiz Maden, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin birçok yerinden görünen kutup ışıklarının bundan sonra daha yoğun olarak görülebileceğini söyledi. Güneşte meydana gelen son yılların en güçlü patlamasının ardından birkaç gün boyunca hem dünyada hem de Türkiye’de görülen kutup ışıkları veya auroralar 2025 ve 2026 yıllarında daha çok görülecek. Osmanlı döneminde Fecr-i Şimal denilen bu olayla ilgili çalışmalarını sürdüren Gümüşhane Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Nafiz Maden, tarihten örneklerle kutup ışıklarının Türkiye’deki sürecini anlattı. Açıklamasında güneşin 11 yıllık döngüler halinde aktif ve pasif dönemlerinin olduğunu kaydeden Prof. Dr. Maden, 2013 yılındaki 24. döngüde gezi olaylarının yaşandığını, 2016 yılında da hain FETÖ darbe girişiminin yaşandığını hatırlatarak bu tür olayların olduğu dönemlerde iletken hatların zarar görmesinin yanında sosyoekonomik olayların yaşandığını da belirterek 2025 ve 2026 yıllarına dikkat çekti. “Bu çok güzel bir doğa olayı ve bir meteorolojik olay” Kuzey ışıklarının oluşumunu nalatan Maden "Kuzey ışıkları, güneşteki patlamalar sonucu uzaya yayılan elektrik yüklü parçacıkların yerin manyetosfer tabakasını çarpması ve durdurulması, daha sonra da atmosfere nüfuz etmesi sonucu elektrik yüklü parçacıkların atmosferdeki azot ve oksijen atomlarıyla çarpışması ve bu atomların enerjilerini yükseltmeleri, kararsız hale getirdikten sonra o azot ve oksijenin yine minimum enerji seviyelerine inebilmeleri için dışarıya yaydıkları bir ışın, bir renkli ışıktır. Aslında çok güzel bir doğa olayı, bir meteorolojik olay. Bu dünyamızın ne kadar mükemmel şekilde yaratıldığını, oluşturulduğunu, fiziki olarak halen hayatta olduğumuzu gösteriyor. Eğer bu ışıkları görebiliyorsak bu kutup ışıklarını görüyorsak biz hayattayız ve canlılık devam ediyor demektir” dedi. “1755’li yıllarda İstanbul’da görüldüğü zaman kıyamet alameti demişler” Türkiye’de görülen kutup ışıklarıyla ilgili hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminden kayıtlar olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Maden, “Kutup ışıklarıyla ilgili bilim adamları bizim gibi orta enlemlerde nadir görülen bir olay olarak bahseder ama ben nadir tabirini kullanmayacağım. Daha seyrek, çok sık görülmeyen bir olay olarak tabir edeceğim. Böyle sık görülmeyen bir olayla ilgili olarak Osmanlı dönemindeki tarihi kayıtlar, vakalar oldukça fazla. Örneğin Gelibolu Mustafa Ali’nin ünlü eseri Künhü’l Ahbar’da dahi buna görebiliyoruz. Mesela bir diğer kayıt Tevari Ali Osman’da hatta Hakim Mehmet Efendi tarihinde dahi bununla ilgili birkaç tane kaynak kayıt vardır. Başka ilginç bir olay, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, İstanbul’a gittiği 1755’li yıllarda yine İstanbul’da bu aurora, o zamanki tabirle fecr-i şimali olayı görülmüş İstanbul’daki hocalar veya onu görenler bunun bir kıyamet alameti diye kaçışmışlar hatta kendi tabirleriyle cami direklerine tırmanmışlar. Ancak Erzurumlu İbrahim Hakkı ve arkadaşları bu güzel, muhteşem, meteorolojik olayı çok soğukkanlılıkla seyretmişlerdir. Dolayısıyla Osmanlı döneminde seyrek, çok fazla görünmeyen bu olayla ilgili olarak epey bir kayıt var” diye konuştu. “Fatih Sultan Mehmet Han’ın hem doğumunda hem de tahta çıkışında Fecr-i Şimal olmuş” Osmanlı dönemiyle ilgili büyük tarihçilerden Reşat Ekrem Koçu’nun Fatih Sultan Mehmet isimli eserindeki ifadeleri paylaşan Maden, “Bu eserin giriş kısmında şöyle diyor. 1431 yılının yazında evvela güneş tutuldu ve en azametli hali korku ve dehşet içinde İstanbul’da seyredildi. Ortalık öyle zifiri karanlık oldu ki gün ortasında gökyüzünde yıldızlar göründü. Bundan bir ay kadar önce 3 gece arka arkaya yine fecri şimali olayı yani gökyüzünde Aurora, kutup ışığı olayı gözlemlemiştir. Recep Ekrem Koçu bunu muhtemelen Kritovulus tarihinden almıştır. Ama Fatih Sultan Mehmet gibi büyük bir padişahın doğumuyla ilgili olarak yazdığı o dönem için böyle bir olayın görüldüğü rivayet ediliyor. Hem doğumunda hem tahta çıkışında daha sonra 1466 yılında dahi böyle bir fecri şimali olayının vuku bulduğuna yönelik kaydımız var; Reşat Ekrem Koç’un bize aktardığı. Yine Fethin 26. gecesinde Türkler büyük atağa geçtiği zaman fetihle ilgili olarak mum donanması yapıyorlar. Ellerinde ne var ne yok yakıyorlar. Bizanslılar bunu gördüğünde Türklerin çadırlarında sanki yangın olmuş diye sevinirken Türklerin neşe içerisinde eğlendiklerini görüyorlar ve büyük bir psikolojik yıkıma uğruyorlar. Yine Nestor tarihinden görüyoruz ki bu mum donanmasının ışıkları Ayasofya’nın camlarına vuruyor, oradan yansıyor ve bunu da Nestor İskender yani Türkiye’de Osmanlı ordusundaki bir yeniçerinin eserinden anlıyoruz ki bunu da bir fecr-i şimali olayına benzetiyor. Ve hatta o dönemdeki Bizans’ın yıkımını, psikolojik yıkımını ortaya koyuyor. Bu ışığı Tanrı’nın İstanbul’u korumaktan artık vazgeçtiğine dair yorum da yapıyor. Böyle de bir kayıt var elimizde” şeklinde konuştu. “Cumhuriyet dönemindeki en eski gazete kaydında kutup ışıklarının Gümüşhane’de görüldüğü yazar” Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ilk kaydın yerel basına 1938 yılında yansıdığını, Avrupa’da görülmesinin yanında Türkiye’deki tek gazete haberinin de yerel basında Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde görüldüğüne dair olduğunu kaydeden Maden, şunları söyledi: “Erzurum merkezli Doğu gazetesinin Mart tarihli bir sayısında Kelkit’in Alansa köyünde fecr-i şimali olayının görüldüğü, aurora kutup ışığı olayının görüldüğüne yönelik kaydımız var. Bununla ilgili elimizde gazete haberimiz var. 1940 yılında yine görülmüş. Yine Gümüşhane’de görülmüş, Tokat’ta görülmüş, Şebinkarahisar’da görülmüş ülkemizin değişik yerlerinde görülmüş. 1950 yılında görülen Fecr-i Şimali olayıyla ilgili olarak o zaman Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Kandili Rasathanesi’nin raporu var. Elimizde onun raporu var. Kandili Rasathanesi’nin müdür yardımcısı Osman Necip Sipahioğlu ve Muhammed Dizer’in 20 Şubat 1950’deki Büyük Magnetik Fırtına ve Fecr-i Şimali ile ilgili yazdığı Türkçe özeti olan Fransızca bir rapor yayınlamış. Bu kayıt elimizde mevcut. O zamanki Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Kandili Rasathanesi. Bu rapora göre şunu görüyoruz. Ülkemizin değişik yerlerinde bu 1940 yılındaki, 1950 yılındaki Fecr-i Şimali olayı birçok yerde görülmüş. Bunlardan bazılarını sizlere saymak istiyorum. Örneğin İstanbul’da, Erzurum’da, İnegöl, Dursunbey, Devrek ve Kastamonu gibi değişik yerlerde görülmüş. Daha sonraki gazete haberlerinde yine bu olayın Gümüşhane gibi Elazığ, Tokat gibi illerimizde de görüldüğünü biliyoruz. Daha sonra 23 Ocak 1957 tarihinde yine ülkemizde fecri-i şimali olayı görülmüş.” 2023 yılı Kasım ayında da Fecr-i Şimali olayının Türkiye’de Tekirdağ’dan Kars’a kadar birçok yerde görüldüğünü, geçen hafta da Karadeniz şehirlerinde ve kıyılarında görüldüğünü hatırlatan Maden, “Dolayısıyla hem Osmanlı hem de Türkiye Cumhuriyeti döneminde ülkemizde ve Avrupa’nın birçok yerinde, kutup ışığı, kuzey ışığı, aurora kayıtları mevcuttur. Bunlar çok sık görülmese de ülkemizde de görülmektedir” dedi. “Güneşin 11 yıllık aktif döneminin zirve noktası 2025 yılı olacak” Kutup ışığı görülmesinin sebebini anlatan Maden, “Güneş 11 yıllık dönemler halinde suskunluk ve aktif döneme geçiyorlar. Şu anda biz güneşin 11 yıllık aktif dönemi içerisindeyiz. Bunun zirve noktası 2025 yılı. Dolayısıyla 2025 yılı zirve olduğu için 2023 yılından 2027 yılına kadar ülkemizde değişik tarihlerde aurora yani kutup ışığı görme oranımız, ihtimalimiz Avrupa ülkelerinde de olacağı gibi artacaktır. Bunun görülme sebebi şu andaki 25. Güneş’in cycle (döngü) dönemi, aktif en yüksek dönemi 2025 yılı. Dolayısıyla daha fazla aurora göreceğimizi ben önümüzdeki yılda da tahmin ediyorum” ifadelerini kullandı. “2025-2026 yıllarında sosyoekonomik olaylara devletimizin dikkat etmesi gerekiyor” Kutup ışıkların bir zararı olmadığını fakat güneşten gelen elektrik yüklü parçacıkların atmosfere girmesi neticesinde elektrik yüklü olduğu için bir manyetik alan oluşturduklarına değinen Prof. Dr. Maden, “Elektrik iletkenliğini artırıyorlar. Dolayısıyla bu iletken telde kısa devreler oluşturabilir. Dolayısıyla bizim yüksek gerilim hatlarına zarar verebilirler. Uydulara zarar verirler. GSM hatlarına zarar verirler. Yani iletken bir hatta zarar verebilirler. İnsanlara yönelik olarak da geçmiş yıllarda şöyle makalelere rastlıyoruz: İnsanın duygularında aşırı bir artışa, yani şiddet eğilimine, hatta intihara dahi sürükleyebileceği konuşuluyor. Buna yönelik olarak makaleler var. Dahası bu güneşin aktif olduğu dönemlerde bazı sosyal ve ekonomik olayların da arttığını görüyoruz. Mesela 2013 yılında bir önceki 24. Cyclenin (döngünün) maksimum noktasıydı ve Gezi olayları bu dönemde olmuştu. 2016 yılında da bildiğimiz üzere FETÖ darbe girişimi olayı gerçekleşti. Dolayısıyla 2025 yılı bunun zirve noktası olduğu için 2025-2026 yıllarında böyle bir sosyoekonomik olaylara devletimizin dikkat etmesi gerekiyor. Hem insanlara hem de elektronik cihazlara bunların zararları dokunabilir. Ancak bizim gibi ülkelerde görüldüğü için bunların daha şiddetli, yani güneşteki patlamanın daha şiddetli olduğunu anlıyoruz. Dolayısıyla bunlara sosyoekonomik olaylar açısından, sosyal olaylar açısından devletimizin birazcık daha soğukkanlı davranması gerektiğini düşünüyorum” açıklamasında bulundu.
Mersin Yeni Başkan, Mut Belediyesinin borcunu astırdığı afişle duyurdu Mersin Mut Belediye Başkanı Murat Orhan, devraldığı belediyenin borcunu, belediye binasına astırdığı afişle duyurdu. Mut Belediyesinin 153 milyon 142 bin 55 lira 43 kuruş borcu olduğu açıklandı. 31 Mart’ta yapılan Mahalli İdareler Seçimleri sonrası Mut Belediye Başkanlığına seçilen Murat Orhan, belediyenin borcunu açıkladı. Seçim sürecinde Mut Belediye Başkanlığının borcunun olmadığı, halen kasada da 28 milyon lira parası bulunduğu şeklinde sürekli kamuoyunda algı oluşturulduğunu savunan Orhan, "Bunu gittikleri her yerde söylerken, benim 2014 yılında belediyeyi borçla devrettiğimi, kendilerinin hiç borcu olmadığını, hatta kasalarında 20 ile 28 milyon lira para olduğunu ifade ettiler. Seçim öncesi bölge bir kamuoyu oluşturdular" dedi. "Ben 2014 yılında borçla devrettim ama karşılığında hizmet var" O dönemdeki 24 milyon liralık borcun, ’Büyükşehir Yasası’ndan dolayı tamamının Mersin Büyükşehir Belediyesine devrolduğunu dile getiren Orhan, "Neden devroldu? Bir arıtma tesisini 14 milyona yaptık o yüzden. Bir belediye hizmet binası yaptık, yaklaşık 4 milyon liraya. Meydanda bir şehitlik ve daha sonrasında ismi Musa Eroğlu Parkı olarak değiştirilen park yaptık. Bunları 3,5 milyona yaptık. Çınaraltı’nın peyzaj düzenlemesini 1,5 milyon liraya yaptık. Bunun yanı sıra 9 milyonluk ilçeye sıcak asfalt yaptık" diye konuştu. "Vatandaşın gerçeği bilme hakkı var" O dönem yaptıkları borcun bir karşılığının olduğunu vurgulayan Başkan Orhan, "Gelinen noktada borç var ancak hizmet yok. Benim bunu vatandaşımla paylaşma zorunluluğum var. Çünkü vatandaşın gerçeği bilmekte her zaman için hakkı var. Vatandaşı bilgilendirme ve aydınlatma adına biz borç tablosunu çıkartıp belediye binasına astık. Toplam 153 milyon lira kaydedilen borç var. Onun dışında ’işte o dönemde şu malzemeyi verdiydim ama daha faturasını kesmedim’ diye çıkıp gelen birçok esnafımız var. İhale yapılmış, hak edişi bitmemiş, hak edişi yapılmamış, faturalandırılmamış yani bir asfalt, bir parke faturası kesilmediği için dahil olmayan borçlarda var. Dolaysıyla çok ciddi borç yüküyle karşı karşıyayız. Borçla ilgili kamuoyunu bilgilendirme noktasında üzerimize bir yükümlülük vardı, o yükümlülüğü yerine getirmek için bu borç tablosunu ortaya mecburen sermek durumundayız. Çünkü vatandaşımızın borcunu bilmesinde hakkı var" diye konuştu.
Elazığ Karakoçan’da eylem ve yürüyüşler yasaklandı Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde 4 gün süreyle her türlü eylemin, bu eyleme katılmak amacıyla geldiği anlaşılan şahıs ve araçların ilçe sınırına girişlerinin yasaklandığı duyuruldu. Elazığ Valiliği’nden yapılan açıklamada, “2014 yılında gerçekleşen ve ‘6-8 Ekim Olayları’ olarak bilinen süreçte vatandaşlarımızın ve kolluk görevlilerimizin can ve mal güvenliğine yönelik saldırıların da gerçekleştiği olayların dava duruşması Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde 16.05.2024 tarihinde yapıldığından terör örgütü sempatizanları, marjinal ve radikal gruplar tarafından bu olayları -sözde- protesto etmek amacıyla yasa dışı eylem/etkinlikler gerçekleştirme çabası içinde olabilecekleri, bu eylem/etkinlikler nedeniyle kamu düzeni ve güvenliğinin tehlikeye düşebileceği ve toplumsal çatışma çıkarılmak istenebileceği değerlendirildiğinden; ilimiz Karakoçan ilçesinde açık alanlarda bahse konu olaylara ve davaya ilişkin yapılmak istenilen (toplanma, yürüyüş, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, miting, stant açma, çadır kurma, bildiri/broşür dağıtma, afiş/pankart asma vb.) her türlü eylemin, bu eyleme katılmak amacıyla geldiği anlaşılan şahıs ve araçların diğer il ve ilçelerden Karakoçan ilçe sınırına girişleri, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. ve 19. Maddeleri ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/A, B ve C Maddeleri gereğince (Jandarma bölgesi dâhil) Karakoçan Mülki İdare Amirliği sınırları içerisinde, 16.05.2024 günü saat 17.00’dan 19.05.2024 günü saat 23.59’a kadar (4) gün süreyle yasaklanmıştır” denildi.