GÜNDEM - 23 Haziran 2023 Cuma 17:36

Batı medyasının sınıf ayrımı: 'Göçmenlerin denizde ölmesi normal, milyarderlerin denizde ölmesi trajedi'

A
A
A
Batı medyasının sınıf ayrımı: 'Göçmenlerin denizde ölmesi normal, milyarderlerin denizde ölmesi trajedi'

Batı medyasının Yunanistan açıklarında 81 göçmenin öldüğü gemi faciası ile Titanik'in enkazını görmek için kişi başı 250 bin dolara turistik geziye çıktıktan sonra irtibatın kesildiği "Titan" adlı denizaltına bakış açısı tepki çekti. Medyanın haberlerde iki olayı ele alış biçimi, “Göçmenlerin denizde ölmesi normal, milyarderlerin denizde ölmesi ise trajedi" şeklinde bir mesaj verdiği yorumlarına neden oldu.

Avrupa basınının Yunanistan açıklarında 14 Haziran’da battıktan sonra 81 göçmenin hayatını kaybettiği, 500’ünün ise hala kayıp olduğu gemi faciası ile Titanik'i görmek üzere kişi başı 250 bin dolara 5 kişiyle Atlas Okyanusu'nda dalış yaptıktan sonra irtibatın koptuğu OceanGate Expeditions'a ait "Titan" adlı denizaltına yaklaşım şekli tepkilere yol açtı. Göçmen faciasından yalnızca 4 gün sonra OceanGate Expeditions'ın kurucusu, bir milyarder, bir iş adamı ile oğlu ve bir Fransız denizaltı pilotuyla yola çıkan denizaltı, irtibatın koptuğu Pazar gününden bu yana Batı medyasının manşetlerinden düşmedi. Denizaltı ve içindeki 5 kişi için 24 saat boyunca dakika dakika haber yapılıp röportajlara ve arka plan bilgilerine yer verilirken, Yunanistan'daki gemi faciası ise kayıp denizaltı aracının gündem olmasıyla yok sayıldı. Sosyal medya kullanıcıları da aşırı yüklü göçmen gemisi ile denizaltı aracının fotoğraflarını yan yana koyarak yaptıkları paylaşımlarda Batı medyasının denizde yaşanan iki olaya yaklaşımındaki farklılığa dikkat çekti. Kullanıcılar, daha iyi yaşam umuduyla yola çıktıktan sonra denizde can veren göçmenler hakkında sessizliğe büründükleri gerekçesiyle Batılı haber kuruluşlarını “ikiyüzlülükle” suçladı. Bir sosyal medya kullanıcısı, medyadaki farklı yaklaşımın “göçmenlerin denizde ölmesi normal, milyarderlerin denizde ölmesi ise bir trajedi" şeklindeki bir mesajı temsil ettiğine dikkat çekti.

Batı medyasının sınıf ayrımı: 'Göçmenlerin denizde ölmesi normal, milyarderlerin denizde ölmesi trajedi'

“Göçmenler ile elitler arasında ayrımcılık”

Diğer yandan, iki deniz felaketine yönelik arama-kurtarma çalışmaları da tartışma konusu oldu. Uluslararası ve özel kuruluşlar ile kamu kuruluşları denizaltı aracının bulunması için bir araya gelirken, 700’den fazla göçmenin bulunduğu gemide felaketin üzerinden 9 gün geçmesine rağmen 81’i ölü olmak üzere yaklaşık 200 kişiye ulaşılabildi. Sosyal medya kullanıcıları 5 kişinin bulunduğu Titan'ı arama-kurtarma çabalarına seferber edilen kaynakların, Suriyeli, Mısırlı, Pakistanlı ve Filistinli göçmenler için kullanılmadığını vurgulayarak “göçmenler ile elitler arasında ayrımcılık yapıldığını” ifade etti. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) eski direktörü Kenneth Roth yaptığı paylaşımda, “Denizaltı aracındaki 5 kişiyi kurtarmak için gösterilen büyük çaba ile Yunan Sahil Güvenlik ekiplerinin yüzlerce göçmeni batmadan hemen önce tehlikede olduğu apaçık ortadan olan gemiden kurtarmak için gösterdiği acınası çaba arasındaki muazzam farka bir tek ben mi şaşırdım?” ifadelerini kullandı. İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Bölgesinden Sorumlu Müdür Yardımcısı Judith Sunderland ise, “Bu korkunç ve iğrenç bir tezat. "Birilerini kurtarmak için her türlü çabayı gösterirken bazı insanların ölmesine izin verme isteği. Bu, insanlığın gerçekten karanlık bir yansıması” dedi.

Batı medyasının sınıf ayrımı: 'Göçmenlerin denizde ölmesi normal, milyarderlerin denizde ölmesi trajedi'

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), 500 civarında göçmenin hala kayıp olduğu gemi kazasının Akdeniz'de şimdiye kadar görülen en ölümcül ikinci felaket olabileceğini belirtmişti.

Batı medyasının sınıf ayrımı: 'Göçmenlerin denizde ölmesi normal, milyarderlerin denizde ölmesi trajedi'

Öte yandan, 18 Haziran'da irtibatın kesildiği denizaltı aracında Pakistanlı iş insanı Şahzada Davud, oğlu Süleyman Davud, denizaltının sahibi OceanGate şirketinin kurucusu ve CEO’su Stockton Rush, Action Aviation'ın sahibi İngiliz milyarder Hamish Harding ve Fransız denizaltı pilotu Paul Henry Nargeolet bulunuyordu. Pazar gününden bu yana yürütülen çalışmaların ardından dün 5 kişinin hayatını kaybettiği açıklanmıştı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Sakarya’da 12 kişinin yaralandığı kazada midibüsün freni patlamış Sakarya’nın Pamukova ilçesinde 12 kişinin yaralandığı kazanın midibüsün freninin patlaması sonucu meydana geldiği ortaya çıktı. Kazayla ilgili Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesinden de açıklama yapıldı. Kaza, saat 16.00 sıralarında Pamukova ilçesi Eskiyayla Mahallesi’nde meydana gelmişti. Edinilen bilgiye göre, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) Sağlık Kültür ve Spor Başkanlığı tarafından Akçay Baraj Gölü’ne doğa yürüyüşü gezisi düzenlendi. Gezi dönüşünde, bir firmadan kiralanan 54 S 0579 midibüsün frenleri patladı. Kontrolden çıkarak yol kenarında bulunan araziye devrilen midibüste bulunan 11 üniversite öğrencisi ile 1 üniversite personeli olmak üzere toplamda 12 kişi yaralandı. Durumun haber verilmesi üzerin bölgeye sevk edilen sağlık ekiplerince, yaralılar çeşitli hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Öte yandan kazanın, midibüsün freninin patlaması sonucu meydana geldiği ortaya çıktı. Üniversiteden kazaya ilişkin açıklama Meydana gelen kazanın ardında SUBÜ sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yayınladı. Yapılan açıklamada, "Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığımız tarafından Akçay Baraj Gölü’ne düzenlenen doğa yürüyüşü gezisi dönüşü firmadan kiralanan bir minibüsün teknik arıza nedeniyle devrilmesi sonucu 11 öğrencimiz ve 1 personelimiz yaralanmıştır. Kaza neticesinde hayati tehlikesi olan ve durumu ağır olan öğrenci ve personelimiz bulunmamaktadır. Pamukova Devlet Hastanesi’nde müşahede altındaki 2 öğrencimiz kısa süre içerisinde taburcu edilecektir. Sadıka Sabancı Devlet Hastanesi’ndeki 3 öğrenci ve 1 personelimizin tedavisi devam etmektedir. Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki 6 öğrencimizden birisinin kolunda kırık bulunmaktadır. Tomografi ve tetkikler devam etmektedir” ifadeleri yer aldı.
Sakarya Dünya pazarında Türk Kuruyemişi ve kuru meyve tercihi yükseliyor 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş ve organik ürünler ihraç ediliyor. Kuru meyve kategorisinde, tüketicilerin ilk tercihi genellikle kayısı olurken, kuruyemişte ise Antep fıstığı öne çıkıyor. Açılış konuşmasını Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yaptığı Uludağ Ekonomi Zirvesi Sapanca’da devam ediyor. Bu yıl 13’üncü kez düzenlenen zirve, Türkiye ve dünya genelinden birçok iş dünyası lideri ve akademisyeni ağırlıyor. Dün açılış konuşmaları ve ilk gün oturumlarının olduğu zirve, bugün ise çeşitli paneller ile devam ediyor. İş insanları sektörleri ile alakalı konuları zirvede değerlendirirken, kuru yemiş ve kuru meyve ihracatındaki artış dikkat çekti. 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş ve organik ürünler ihraç ediliyor. Kuru meyve kategorisinde tüketicilerin ilk tercihi genellikle kayısı, kuruyemişte ise Antep fıstığı olduğu ifade edildi. Türk ürünlerini diğerlerinden ayrılan en büyük özelliği ise organik tarım yöntemlerine dayalı olarak üretilmeleri oluyor. Organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilen Türk organik kuru meyve ve kuruyemişi global pazarda daha fazla tercih edilmeye başlandı. 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş, kuru meyve ve bakliyat ihraç ettiklerini belirten Orgibite CFO’su Gökçen Şeker, Türkiye’den ihraç ettikleri ürünlerin genel profili hakkında bilgi vererek, tüketicilerin kuru meyve kategorisinde kayısı ve kuruyemişte Antep fıstığını tercih ettiğini dile getirdi. Ayrıca, Türk ürünlerinin diğerlerinden ayıran en önemli özelliğin organik tarım yöntemlerine dayalı olarak üretildiğinin altını çizdi. “En büyük fark organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilmeleri” Panel sonrası açıklamalarda bulunan Gökçen Şeker, Türkiye’den ihraç edilen kuru meyve ve kuruyemişlere en yoğun talebin Amerika Birleşik Devletleri’nden geldiğini belirtirken, Avrupa Birliği ülkeleri, Orta Doğu ve Asya pazarlarındaki ülkelerin de Türk ürünlerine ilgi gösterdiğini vurguladı. Türkiye’nin tarımsal potansiyeli ve ürün kalitesinin global pazarda rekabet avantajı sağladığını ifade eden Şeker, Türkiye’den 30 farklı ülkeye kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyat gönderdiklerinin altını çizdi. Şeker, ayrıca ürün portföyleri içinde en çok tercih edilenin kuru meyve kategorisinde kayısı, kuruyemiş kategorisinde ise Antep fıstığı olduğunu belirtti. Türk organik ürünlerinin diğerlerinden farkının, organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilmesi olduğunun önemini anlatan Şeker, "Sağlık bilincine sahip tüketicilerin tercih sebebi haline geldi. 2023 yılında hem organik hem de konvansiyonel ürün ihracatında önemli bir artış yaşandı. Bu artışın devam edeceğine inanıyoruz. 2024’ün ikinci yarısı ve 2025 yıllarında organik kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyat ihracatını artırarak global pazardaki varlığımızı güçlendirmeyi hedefliyoruz" dedi. “Dijital dönüşüm ile dünyada rekabet gücümüzü artırdık” Dijital dönüşümün, hem iç pazarda hem de dış pazarda rekabet gücünü artırdığını vurgulayan Şeker, "Dijital platformlara yapılan yatırımlarımızla, online satış kanalları ve dijital pazarlama stratejileri sayesinde organik ürünlerimizin geniş kitlelere ulaşmasını sağladık. Bu durum, hem müşteri memnuniyetini hem de operasyonel verimliliği artırmamıza imkan tanıdı. Dijitalleşme, tüketicilere daha hızlı ve etkili bir şekilde ulaşmamızı ve onların ihtiyaçlarını daha iyi anlamamızı sağlıyor. Ayrıca, Türk kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyatlarının dünya genelinde tanınırlığını ve talebini artırmaya yönelik pazarlama stratejilerimizde de dijitalleşme önemli bir rol oynamaktadır" diye konuştu. “Organik ürünlerin sertifikalandırılması” Gökçen Şeker, pazarlama ve markalaşmanın önemine vurgu yaparak, "Türk organik ürünlerinin tanınırlığını artırdık. İhracat rakamlarını artırmak için, kalite standartlarının yükseltilmesi ve pazar çeşitliliğinin önemli olduğunu biliyoruz. Markalaşma çalışmalarını önemseyerek lojistik süreçlerde de verimliliği arttırdık. Ar-Ge yatırımları ve yeni pazarlara açılım da ihracatı artırmak için etkili stratejilerdir. Bununla birlikte, organik ürün ihracatını artırmak için, sektör olarak organik tarımın teşvik edilmesi ve organik ürünlerin sertifikalandırılması önemli. Pazarlama ve markalaşma çalışmalarıyla organik ürünlerin bilinirliğinin artırılması ve yeni pazarlara açılım sağlanması gerekmektedir" şeklinde konuştu.
Çanakkale Deprem bölgesindeki köy çocukları için verilen konsere, bilet yerine ayakkabıyla girdiler Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi tarafından “Müzikle Umuda Yolculuk” konseri gerçekleştirildi. Konsere gelenler, deprem bölgesindeki köy çocukları için verilen konsere, bilet yerine ayakkabıyla girdiler. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi, İletişim Fakültesi, Kurumsal İletişim Direktörlüğü ve Sosyal Sorumluluk Projeleri Koordinatörlüğü tarafından ortaklaşa organize edilen “Müzikle Umuda Yolculuk” konseri düzenlendi. Konsere, seyirciler, bilet yerine 28-42 numara yeni spor ayakkabı ile giriş sağladı. Bu ayakkabılar köy okullarındaki çocuklara ulaştırılacak. Bu konserle birlikte, ihtiyaç sahibi çocuklara yardım edilmesi amaçlanıyor. Konseri Çanakkale Belediye Başkanı Av. Muharrem Erkek, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Çanakkale İl Emniyet Müdürü Selim Arıcı, Sosyal Sorumluk Koordinatörü Doç. Dr. Hicran Özlem Ilgın, akademisyenler, öğrenciler ve çok sayıda öğrenci izledi. Sosyal Sorumluk Koordinatörü Doç. Dr. Hicran Özlem Ilgın, “Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi toplumsal faaliyetlerinden bir yenisini daha gerçekleştiriyor. Şahane bir konser verilecek. Konserde temel amacımız köy okullarındaki öğrenciler için izleyici, dinleyicilerden birer spor ayakkabı getirmesini istedik. Bugün gelen misafirlerimiz bilet yerine spor ayakkabı getirdiler. Bu ayakkabılar bayramdan önce köy okullarındaki minik öğrenciler ile buluşturulacak. Konserde müzik ve sahne sanatları fakültesi orkestrası ile barış koromuz sahne alacak” dedi. Projeye spor ayakkabı ile destek vererek, konseri izlemeye gelen Osman Acar, “İhtiyacı olan çocuklar için bu birlikteliğin sağlanmış olması çok önemli. Bizde çorbada ki tuz misali bu katkıyı yapabildiğimiz için kendimizi çok mutlu hissediyoruz” diye konuştu.