TEKNOLOJİ - 06 Mart 2017 Pazartesi 09:54

Keşfedilen yeni gezegenler ile "Hava ve Uzay Hukuku" konuşulmaya başlandı

A
A
A
Keşfedilen yeni gezegenler ile "Hava ve Uzay Hukuku" konuşulmaya başlandı

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Cengiz, keşfedilen dünya benzeri gezegenler ile birlikte ileride oluşacak olan sorunlara karşı 'Hava ve Uzay Hukuku' konusunun yetersiz olunduğuna vurgu yaptı.

“Keşfedilen yeni gezegenler, Dünya’nın "kuzenleri" olursa? ‘Dünya Hukuku’ buna nasıl tepki verecek?”
Yrd. Doç. Dr. Ali Cengiz, bir teorinin yıldızların yüzde 15 ila 25’i dünya benzeri gezegenlere ev sahipliği yapabildiğini savunduğunu dile getirerek, “Yine bu teori ‘Ancak yaşamın ne kadar yaygın bir şey olduğu hakkında henüz bir fikrimiz yok. Sadece bu gezegenlerin, yıldızlarının etrafında yaşamın var olmasına uygun bir kuşakta yer aldığını biliyoruz. Ve bu onlarda yaşam olduğu anlamına gelmiyor. İkisi birbirinden tamamen farklı kavramlar’ diyor. Yeni "Dünyalar" peşinde olanlar için; Nihayet, muhtemel “Dünyalar” görünür hale geldi. Bu Dünya benzeri gezegenlerin, gezegen oldukları bir bir onaylandıkça, bilim insanları da gelecek araştırmalar için, daha isabetli planları tartışmaya başlayabildi” dedi.

"Devlet, hangi irtifaya kadar egemenlik hakkı düzenleyebilir. Bunu konuşmamız lazım."

Aslında hukukun; kişilerin ve devletin hak ve yükümlülükleri ile iştigal eden bir bilim olması sebebiyle, kişilerin yeryüzünde ve yeraltındaki fiili hakimiyet sahalarındaki denetimleri düzenlediğini hatırlatan Cengiz " Bu çerçevede, acaba devletin egemenliği nereye kadar yükselmektedir? Hangi irtifaya kadar devlet egemenlik haklarını kullanabilir. Uzay boşluğu, devletin egemenlik sahasına dahil edilebilir mi? Eğer fiili hakimiyet kurulabilecek durumda ise, yani atmosferin dışında da, insanlık adına faaliyetler gerçekleştirilmeye başlandığında, 'uzay hukukunun' önemi artacaktır. 'Hava ve Uzay Hukuku' alanında uzman yetiştiren çok az sayıda enstitü var. Bunlardan birisi; Almanya Köln'de, diğeri Hollanda'da, bir diğeri de 'Machel Üniversitesi'nde. Bunlar, hukuk fakülteleri ile birlikte çalışan merkezler. Bunun dışında, uzay hukukunun gelişimine katkı sağlayan NASA, bu platformda da doğal olarak çok etkili. Buna paralel olarak, bazı Amerikan Üniversiteleri'nin ufak çapta çalışmaları var. Bu sebepler ile biz de öğrencilerimizin bu alana ilgi duymasını bekliyoruz" şeklinde konuştu.

GAÜ’de "Hava ve Uzay Hukuku" derslerinin verilmesi planlanıyor

Girne Amerikan Üniversitesi'nin konu ile gerçekleştirmiş olduğu bir ön çalışma sonrası, görüşlerini açıklayan Yrd. Doç. Dr. Ali Cengiz; Hukuk Fakültesi bünyesinde, "Hava ve Uzay Hukuku" derslerinin planlanma aşamasında olduğunu belirtirken, "Örneğin; Sivil Havacılık Meslek Yüksekokulu'nda 'hava hukuku' dersleri halen yapılıyor. Bir gün bu gezegenlere seyahat edilebilir düzeye gelinirse, hiç şüphesiz buna ilişkin hukuki düzenlemeye de ihtiyaç duyulacaktır. Geçmişte, 'Ay'ın statüsüne ilişkin Birleşmiş Milletler nezdinde kabul edilen uluslararası sözleşme gibi, başka sözleşmeler de ortaya çıkmış olacak. Türkiye de uzayda, uydusu bulunan nadir ülkeler arasında. Fakat teknoloji bizzat üretilmiyor ve ithal edilmek suretiyle de, bu teknolojiye ulaşılmış olması sebebiyle, gerekli bilgi-birikim elde edilebilmiş değil. Bu konuda, ilerleme kaydedilebilmesi, hepimiz için bir temenni. İnterdisipliner bir yapıya sahip alanımızda eğer, GAÜ bünyesinde planlanan çalışmalar tamamlanabilirse, GAÜ olarak, bir insiyatif başlatmış olacağız" diye konuştu.

 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Balıkesir’de hızlı gelişen tür ağaçlandırmaları gözlem altında Orman Genel Müdürlüğü İzmit Kavak ve Hızlı Gelişen Orman Ağaçları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ile Balıkesir Orman Bölge Müdürlüğü ortak düzenlenen teknik personele ve İşletme Şeflerine yönelik, hızlı gelişen orman ağaç türleri, özellikle sahil çamı hakkında eğitim ve saha çalışması gerçekleştirildi. Eğitim, Balıkesir Orman Bölge Müdürü Kemal Kayıran başkanlığında, Bölge Müdür Yardımcısı Halil Karademir, Ağaçlandırma, Silvikültür, Orman İdaresi ve Planlama Şube Müdürleri, Etüt Proje Başmühendisi, Şube Müdürlüğü Mühendisleri ile Balıkesir, Bandırma, İvrindi ve Gönen Orman İşletme Müdürleri ve İlgili Orman İşletme Şeflerinin katılımıyla, büroda ve sahada gerçekleştirildi. Enstitü Müdürü Mustafa İşçioğlu ile Araştırma Başmühendisi Dr. Cemal Fidan ve Başmühendis Teoman Kahraman, tarafından eğitimin büro kısmında Araştırma Müdürlüğü çalışmaları, laboratuvar çalışmaları, toprak analizleri, iklime ve toprak yapısına göre dikim yapılacak türler ve dikim yapılan sahaların sürdürülebilirliği için yürütülmesi gereken teknik çalışmalar hakkında bilgiler verdiler. Saha çalışmalarında ise İvrindi Orman İşletme Müdürlüğündeki sahil çamı endüstriyel ağaçlandırma sahası, Bandırma Orman İşletme Müdürlüğündeki kızılçam endüstriyel ağaçlandırma sahasındaki mevcut sahil çamları, Gönen Orman İşletme Müdürlüğünde 2000 Yılı yangınından sonraki sahil çamı doğal gençlikleri, döl deneme sahasındaki ve tohum meşceresindeki ağaçların sürgün, boy ve çap gelişimleri, kök gelişimleri incelenerek ve toprak analizleri de açılan profillerle değerlendirildi. Eğitim neticesinde konuşma yapan Balıkesir Orman Bölge Müdürü Kemal Kayıran, araştırmacılarla müşterek yapılan bu gibi çalışmaların bir bilimsel ziyafet sofrası olduğunu, hep beraber istifade edildiğini belirtti. Araştırma Müdürü Mustafa İşçioğlu da enstitü olarak endüstriyel ağaçlandırmalarla ilgili her türlü desteğe hazır olduklarını ifade etti.
İstanbul Sarıyer’de 34 yıldır bitmeyen 27 katlı bina için yıkım kararı Sarıyer’de 34 yıldır kaba inşaat halinde bekleyen ve rezidansa dönüştürülmek istenen bina hakkında, depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yıkım kararı çıkarılırken şantiyedeki tüm faaliyetler durduruldu. İddiaya göre, Hacıosman’da 34 yıldır kaba inşaat halinde duran binada kısa süre önce rezidansa dönüştürülmek üzere tamamlama inşaatına başlamıştı. Boğaz manzaralı 27 katlı kaba inşaat halinde duran bina için yapılan şikayetler üzerine belediye ekipleri inceleme başlattı. Korozyona uğrayan bina ile ilgili ekipler tarafından yapılan incelemeler sonucunda ’depreme dayanıksız’ denildi. Yıkım kararı verildiği öğrenilen bina için dün aralarında zabıtanın da olduğu belediye ekiplerinin incelemeye gittiği öğrenildi. Şimdilik tüm faaliyetleri belediye tarafından durdurulan binanın ne zaman yıkılacağı ise merak uyandırdı. Sarıyer’de 20 yıldır işletmecilik yapan Salim Akın, “Burası 1993 yılında inşaata başladığı söyleniyor ben de öyle biliyorum. 34 yıllık bir bina. İnşaatı zaman zaman durdu ve devam etti. En sonunda müteahhit duyduğumuza göre mal sahipleriyle anlaştılar. Binayı bitirip ortaklaşa satacaklardı. Zaman zaman belediyeden gelip gidenler oldu. İnşaatı durduruldu sonra tekrar geri başladı. Şükrü Genç’in son döneminde tekrar bir söylenti çıktı çürük diye. Bu binaya girip çıkarım bekçiler arkadaşım. Sürekli buraya gidip geliyorlardı. Binanın kolonlarının sağlamlığı bence yeni yapılan binadan daha sağlamdır. Binada yıkım olacağını zannetmiyorum. Dün çok kalabalık şekilde çevik kuvvet otobüsleri ve zabıtalar binayı yıkmaya geldiklerini duydum. Geldiğimde de kalabalığı gördüm. Ben burada yaklaşık 20 yıldır işletmeciyim gördüğüm kadarıyla bina sağlam” diye konuştu.
Denizli Akciğerindeki kötü huylu kitleden video yardımlı cerrahi yöntemiyle kurtuldu Denizli Devlet Hastanesi’nde tahlil ve tetkiklerini yaptırırken akciğerinde kötü huylu kitle tespit edilen kadın, Göğüs Cerrahi Kliniğinde ilk kez uygulanan Video Yardımlı Göğüs Cerrahisi (VATS) yöntemiyle ameliyat edilerek sağlığına kavuşturuldu. Akciğerinde kötü huylu kitle tespit edilen 69 yaşındaki Nazire K., yapılan tahlil ve tetkiklerden sonra Göğüs Cerrahi Kliniğinde görevli Op. Dr. Umut Kilimci ve Op. Dr. Yasin Ekinci tarafından ameliyata alındı. Denizli Devlet Hastanesi’nde ilk kez uygulanan VATS yöntemiyle hastanın tümörü içeren akciğer lobu çıkartıldı.1 gün yoğun bakımda, 3 günde serviste tedavisi devam eden hasta sağlıklı bir şekilde taburcu edildi. Ameliyatı gerçekleştiren Denizli Devlet Hastanesi Göğüs Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Umut Kilimci, akciğer kanserinin erken evrede teşhis edildiğinde en başarılı tedavi yönteminin cerrahi yöntem olduğunu, gelişen teknoloji ve artan tecrübe ile birlikte akciğer kanseri ameliyatlarının güvenle yapılabildiğini söyledi ve Denizli Devlet Hastanesi’nde ilk kez uygulanan VATS yönteminden bahsetti. Kilimci, “VATS yöntemi göğüs cerrahisinde vücutta minimum düzeyde hasar oluşturması hedeflenerek küçük kesiler yoluyla yapılmaktadır. VATS hastaya klasik yöntem denilen iki kaburga arasının kesilip göğüs boşluğuna girildiği açık ameliyat girişimi uygulanmadan kamera sistemi ve özel olarak üretilen cerrahi aletlerin, göğüs boşluğuna sokulması ile gerçekleşen cerrahi bir yöntemdir. VATS yönteminde açık yöntemden farklı olarak kaburga arasına ekartör konulmadığı için doku ve sinir hasarı oluşmaz. Hastanın kaburga kemikleri zedelenmediği için kanama miktarı ve cerrahi sonrası ağrı daha az olur. Hastanın hastanede kalış süreci daha kısa olur. İyileşme süreci de daha kısa olacağı için günlük yaşantısına dönme süresi de kısalır. Göğüs kafesi açılmadığı için dış ortamla temas daha az olur. Bu da enfeksiyon riskinin azalmasını sağlar. Denizli Devlet Hastanesi’nde ilk kez VATS yöntemiyle akciğer kanseri operasyonunu başarıyla tamamlamanın gururunu yaşıyoruz” dedi.
Mersin Mersin’de 22. Denizcilik Eğitim Konsey Toplantısı gerçekleştirildi Denizcilik Eğitim Konsey Toplantısı’nın 22’ncisi Mersin Üniversitesi’nin (MEÜ) ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Prof. Dr. Uğur Oral Kültür Merkezi’mizde gerçekleştirilen toplantıya, denizcilik fakülteleri dekanları, dekan yardımcıları, akademisyenler, sektör yöneticileri ve temsilcileri katıldı. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet İsmail Yağcı, Mersin’in küçük bir balıkçı kasabasından, Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olmasının en önemli sebeplerinden birinin Mersin Deniz Ticaret Odası’nın (MDTO) varlığı ve çalışmaları olduğunu ifade etti. MDTO’nun üniversiteye de çok cömert bir bağışta bulunduğunu belirten Yağcı, "Denizcilik fakültemizin yakın bir gelecekte çok güzel donanımla taçlandırılmış binasında, çok iyi bir kadroyla uluslararası düzeyde, standartlara uygun, iyi mezunlar vereceğini düşünüyorum" dedi. Deniz ticaretinin önemine işaret eden Yağcı, şöyle konuştu: "Büyük hızla gelişen ve sadece ihracat açısından ele alındığında günümüzde yaklaşık 25 trilyon doları aşmış olan ticaret hacminin büyük bölümünün, yani yüzde 80’nin denizcilik araçlarıyla yapıldığını düşündüğümüzde sektörün ne kadar büyük bir hizmet verdiğini anlayabiliyoruz. Yakın dönemde yaşamış olduğumuz Rusya-Ukrayna krizinde Odesa Limanı’nın ve Karadeniz’in ne kadar riskli bir yere geldiğini düşündüğümüzde, tedarik zincirinin ne kadar zorlandığını gördük. Süveyş Kanalı’nın, büyük bir geminin karaya oturmasıyla tıkanmasından dolayı ulaşımın ne kadar zorlandığını, belli alanlarda üretimin durma noktasına geldiğini gördük. Bu sektörün ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda sektörde çalışan, sizlerin yetiştirdiği elemanların da ne kadar büyük bir risk altında çalıştıklarını da gösteriyor. O yüzden Denizcilik Eğitim Konseyi’nin bu konularda da birtakım önerilerde bulunacağını düşünüyorum. Konsey, bu alanda çalışan personelin bir şekilde daha çok bilinçlenmesi, işlerini daha az risk altında yapabilmesini sağlayacak birtakım öneriler verecektir." "Sektöre katkıda bulunulmaya devam ediliyor" Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İzzettin Temiz de 2006’da oluşturulan Denizcilik Eğitim Konseyi’nin denizcilik eğitimi ile ilgili gündem maddelerini tartışmak, sektördeki gelişmelere destek olmak ve problemlere çözüm önerileri sunmak amacıyla hayata geçirildiğini belirtti. Her yıl düzenlenen toplantılarda, denizcilik eğitimi konusunda güncel konular ele alınarak sektöre katkıda bulunulmaya devam edildiğini dile getiren Temiz, şöyle devam etti: "Bu yıl da gelişmekte olan denizcilik sektörünün ihtiyaçlarına uygun nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi ve denizcilik eğitimindeki güncel gelişmeleri değerlendirmek, denizcilik eğitiminin önemini ve gelişimini ele almak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu toplantıda Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın desteği ile STCW Sözleşmesi ve Gemi Adamları Yönetmeliği esasları çerçevesinde eğitim, öğretim, araştırma ve toplum hizmetleri etkinliğinin ulusal ve uluslararası standartlarda sürdürülebilmesini sağlamak üzere önemli konular ele alınacaktır. Ayrıca üye kurumlar arasındaki iş birliğini güçlendirerek denizcilik eğitim programlarının kalitesinin artırılmasına yönelik adımlar da atılacaktır. Türkiye’de denizcilik eğitiminin bilimsel kriterlere uygun yürütülebilmesi için gereken faaliyetlerin planlanması ve uygulanması noktasında önemli adımlar atılmasına katkı sağlayacak bu toplantı, Türk denizcilik eğitiminin geleceğine önemli bir kilometre taşı olacaktır." Belirlenen gündem maddelerinin görüşüldüğü konseyi toplantısı kapsamında, katılımcılar MEÜ Denizcilik Fakültesi’nin yeni binasını inceledi, Tarsus gezisine katıldı.