SAĞLIK
Dijital bağımlılığa dikkat çekmek için yürüdüler
08 Mayıs 2024 Çarşamba - 15:20 Dijital bağımlılığa dikkat çekmek için yürüdüler Sivas’ta İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı Sağlıklı Hayat Merkezince, 1-7 Mayıs Bilişim Haftası’na yönelik yürüyüş etkinliği düzenlendi. Günümüzün gelişmiş teknolojilerinden olan akıllı telefon, tablet ve internet kullanımı; ihtiyaç duyulan bilgiye anında ulaşabilme, bilgi paylaşımını hızla sağlayabilme kolaylıklarının yanında sık, kontrolsüz ve zararlı kullanımdan kaynaklanan pek çok sorunu da beraberinde getirdi. Her yaş bireyde oldukça sık görülen problemli internet, akıllı telefon, tablet kullanımı aile içi iletişimin zayıflamasına, sosyal ilişkilerin de olumsuz etkilenmesine sebep olurken aynı zamanda dikkat halini dağıtarak akademik ve iş başarılarını düşürüyor. Çocuklar ve gençler başta olmak üzere tüm toplumun teknolojinin bilinçli, etkin ve güvenli kullanımına teşvik edilmesi, aşırı ve zararlı kullanımın önüne geçilmesi büyük önem taşıyor. Tüm bu hususlarda farkındalık oluşturmak maksadıyla ve “Dijital ve Davranışsal Bağımlılıklarla Mücadele Programı’’ kapsamında 1-7 Mayıs ’Bilişim Haftası’ olarak kutlandı. Sivas İl Sağlık Müdürlüğü Sağlıklı Hayat Merkezi, dijital ve davranışsal bağımlılıklarla mücadele kapsamında Bilişim Haftası’nda “Sanal değil sosyal hayatta kal” sloganıyla donatılmış bir pankart eşliğinde yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşte, teknolojinin bilinçli ve güvenli kullanımı konusunda toplumsal farkındalığı artırmak hedeflendi. Yürüyüşün ardından, Belediye Başkanlığı tarafından temin edilen kitaplar yaklaşık 15 dakika boyunca okundu. Etkinliğin son bölümünde ise katılımcılara dijital ve davranışsal bağımlılık konularında bilgilendirici broşürler dağıtıldı.
Gülnar Devlet Hastanesi’nde 2 yeni hizmet
08 Mayıs 2024 Çarşamba - 14:32 Gülnar Devlet Hastanesi’nde 2 yeni hizmet Gülnar Devlet Hastanesi’nde mart ayı itibari ile Bilgisayarlı Tomografisi Cihazı ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniğinin hizmet vermeye başladığı bildirildi. 2016 yılında yeni binasına taşınan 40 nitelikli yatağa sahip Gülnar Devlet Hastanesi, vatandaşlara sunulan sağlık hizmetinin kalitesini arttırma yönündeki çalışmalarına devam ediyor. Birkaç branş dışında personel ve hekim eksiği bulunmayan Gülnar Devlet Hastanesi’nde mart ayı itibari ile Bilgisayarlı Tomografisi Cihazı ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği hizmet vermeye başladı. Hizmete giren yeni birimlerle ilgili açıklama yapan Başhekim Uzm. Dr. Hasan Şahin, yeni hizmete alınan BT Cihazı ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği ile birlikte sevklerde yüzde 30’lar civarında bir azalma olduğunu söyledi. Şahin, "Bir firma tarafından hastanemize hibe edilen Bilgisayarlı Tomografi Cihazı ile tanı koyma noktasında büyük bir avantaja sahip olduk. Bu da hastanemizden başka sağlık tesislerine sevklerimizde kayda değer bir azalmayı sağladı. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezimiz ise Gülnar Kaymakamlığımız tarafından finanse edilmiş olup, haftanın 5 günü vatandaşlarımıza hizmet vermektedir. Şu ana kadar 758 vatandaşımız bu hizmetten faydalanmıştır. Bu iki birimin hastanemize kazandırılmasında emeği geçen ve ayrıca bu hizmetlerin sunulması noktasında personel desteği sağlayan bakanlığımıza ve İl Sağlık Müdürlüğümüze, vatandaşlarımız ve hastanemiz adına teşekkürlerimi sunarım” dedi.
Estetikte yeni çılgınlık: Photoshoplu fotoğrafı gibi olmak istiyorlar
08 Mayıs 2024 Çarşamba - 14:15 Estetikte yeni çılgınlık: Photoshoplu fotoğrafı gibi olmak istiyorlar Ünlü estetikçi Prof. Dr. Hayati Akbaş, "Photoshoplu fotoğraflarını gösterip, fotoğraftaki haline benzemek isteyen kişiler var. Kişilerin gerçek şekillerinden farklı bir şekilde topluma kendilerini göstermelerinin psikolojik, sosyolojik, etik ve ahlaki birçok sıkıntısı kesinlikle ortaya çıkacaktır" dedi. Sosyal medya kullanımını her geçen gün daha da yaygınlaşıyor. İnsanlar photoshoplu hallerini sosyal medyada yayınladıktan sonra gerçek hayatta da bu hallerine benzemek için estetik merkezlerine başvuruyor. Bu durumun yanlış bir yaklaşım olduğunu ifade eden FBM Tıp Merkezi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hayati Akbaş, "Günümüzde sosyal medyanın çok yaygın kullanımı ile birlikte insanlarda fotoğraf paylaşımı çok yaygın bir konudur. İnsanlar photoshop yaparak, fotoğraf düzenleyerek sosyal medyasına koyuyor. Ben bunu bir plastik cerrah olarak doğru bir yaklaşım olarak düşünmüyorum. Bir hanım bana geldi. Genç bir kız 25 yaşlarındaydı. Photoshoplu fotoğrafının sosyal medyada paylaşarak bir delikanlı ile diyaloğa girmişler. İş evlenme noktasında gelmiş. Kız ağlayarak bana geldi. ‘Ben hep photoshoplu fotoğraflarımı sosyal medyada kullandım ve birisi ile tanıştım. Kişi o halimi biliyor fakat gerçek halim bu’ dedi. Kişinin gerçek hali ile sosyal medyada kullandığı fotoğraflar ile hiçbir bağlantı yok. Kız ağlıyor ve ‘beni buna benzetin’ diyor. Böyle bir şey hiç doğru değil. Kişilerin gerçek şekillerinden farklı bir şekilde topluma kendilerini göstermelerinin psikolojik, sosyolojik, etik ve ahlaki birçok sıkıntısı kesinlikle ortaya çıkacaktır. Bir insanının yüzü ile görüntüsü ile ilgili sorunları varsa plastik cerrahi ile ilgili branş vardır. Plastik cerrahi o bedeni estetik cerrahi uygulamaları daha hoş bir hale getirebilir. Bu photoshoplu fotoğraflar üzerinde yaparak bundan bir kazanım elde etmeye çalışmak son derece yanlıştır" diye konuştu.
Medical Point Hastanesi’nde hemofili tedavisinde yeni bir adım
08 Mayıs 2024 Çarşamba - 13:47 Medical Point Hastanesi’nde hemofili tedavisinde yeni bir adım Medical Point Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hayrullah Kubba liderliğinde EAHAD Akredite Hemofili Merkezi açıldı. Gaziantep Medical Point Hastanesi, sağlık sektöründe önemli bir adım daha attı. Prof. Dr. Ekrem Ünal liderliğindeki Türkiye’de ender bulunan EAHAD akreditasyonuna sahip Hemofili Merkezi’ni hizmete açtı. Modern tıbbi donanımla hastalara umut dolu bir gelecek sunan merkez, en yüksek kalitede klinik bakımı ve güncel tedavi uygulamaları ile hizmet verecek. Gaziantep Medical Point Hastanesi EAHAD (Avrupa) Akredite Hemofili Merkezi’nde, Erişkin ve Çocuk Hematologlar, Dahiliye Uzmanları, Çocuk Doktorları, Hemofili Hemşireleri, Fizyoterapistler, Laboratuvar Bilimcileri ve Hemofili alanında dünya çapında ünlü araştırmacılar yer alıyor. Prof. Dr. Ekrem Ünal, merkezin açılışıyla ilgili yaptığı açıklamada, "Hemofili hastalarının yaşam kalitesini artırmak, erken tanı ve etkin tedavi imkanları sağlamak için büyük bir çaba harcadık. EAHAD akreditasyonuyla donatılmış merkezimizde, alanında uzman hekimler ve modern tıbbın en son teknolojisiyle hastalarımıza hizmet vereceğiz" dedi. Medical Point Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hayrullah Kubba, “Hastanemiz, multidisipliner anlayış sistemiyle insanların yaşam kalitesini iyileştirmek ve sağlıkta üstün tedavi için çalışıyor” diye konuştu.
Bu hastalık sinsi ilerliyor, genellikle üçüncü evreye kadar belirti vermiyor
08 Mayıs 2024 Çarşamba - 13:32 Bu hastalık sinsi ilerliyor, genellikle üçüncü evreye kadar belirti vermiyor Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Mehmet Dolanbay, yumurtalık kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden olduğunu ifade ederek, genellikle 3 evrede belirti verdiğini, oysa erken evrede yakalanırsa hastanın yaşam sürecinin oldukça yüksek olduğunu söyledi. 8 Mayıs Dünya Yumurtalık Kanseri Günü vesilesiyle önemli bilgiler veren Acıbadem Kayseri Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Mehmet Dolanbay; yumurtalık kanserini erken evrede yakalayabilmenin yolunun muayene ve ultrasonografi ile mümkün olduğunu söyledi. Yumurtalık kanserinin kadınlarda çok sık görülen jinekolojik kanserler arasında yer aldığını belirten Dr. Dolanbay, "Her yaşta görülebiliyor ancak en sık menopoz sonrası görülüyor. Bu kanserin tarama testi olmadığı için önceden yakalayamıyoruz. Genellikle geç dönemde tanı almaları nedeniyle hastalar için sıkıntılı bir kanser türüdür. Sinsi ilerler ve genellikle üçüncü evrede belirti verir. Erken evrede tanısını koyabilmek, muayene ve ultrasonografi ile mümkündür. Rutin yapılan muayene ile bu kanserlerin erken dönemde tanısını koyup erken tedavisini sağlayabiliyoruz" dedi. Halk arasında yanlış bilinen bilgilerin de olduğunu vurgulayan Dr. Dolanbay, hastalığı erken evrede yakalayabilmenin önemine değindi. Erken evrede yakalanan hastalarda yaşam sürecinin oldukça yüksek, ancak ileri evrede yakalanan hastalarda yaşam sürecinin oldukça kısa olabileceğini sözlerine ekledi. "Rutin kontroller çok önemli" Yumurtalık kanserleri ile alakalı halk arasında aslında yanlış bilinen bir konunun da CA-125 denilen tümör belirteci olduğuna işaret eden Dr. Dolanbay, "Bu tümör belirteci direkt yumurtalık kanseri tanısı koyan bir tümör belirteci değil. Daha çok biz kanserin tedavisinde kansere uyguladığımız ilaçlara ne kadar cevap aldığımızı gösteren bir veri aslına bakarsak. O yüzden bir tarama testi olarak kullanılmaması gerekiyor. Bu kanserin tanısını koyabilmemiz için mutlaka muayene ve ultrasonografi yapılıp rutin kontrolleri sağlamak gerekiyor" diye konuştu. "Önce ameliyat, sonra kemoterapi" Hastalığın tedavi süreci ile ilgili de bilgiler veren Dr. Dolanbay öncelikli olarak tedavide cerrahi yolun izlendiğini, yani yapılacak bir ameliyat ve arkasından çıkacak sonuca ve hastalığın evresine göre tedavi planlandığını dile getirdi. Dolanbay cerrahi sonrası kemoterapi uygulandığını belirterek, "Hastalarımız belirli bir süre kemoterapi aldıktan sonra rutin takiplerine devam etmekte ve yaşamlarını normal hastalar gibi sürdürebilmektedir" dedi.
Dünya genelinde yılda 400 binden fazla hasta astım nedeniyle hayatını kaybediyor
08 Mayıs 2024 Çarşamba - 12:47 Dünya genelinde yılda 400 binden fazla hasta astım nedeniyle hayatını kaybediyor Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Polikliniği Uzm. Dr. Burcu Turan, dünya genelinde 400 binden fazla hastanın astım nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı. Uzm. Dr. Burcu Turan, astım hastalığı ve tedavi süreçlerine değindi. Turan, ‘’Astım akciğer içi hava yollarının mikrobik olmayan bir tür inflamasyonu nedeniyle akciğer duvarlarının daralması sonucu meydana gelen kronik bir akciğer hastalığıdır. Astım tekrarlayan, ataklar halinde gelen, nefes darlığı, nefes alıp verirken hırıltı, hışıltı, ıslık sesi, göğüste baskı hissi ve öksürük belirtileriyle kendini göstermektedir’’ dedi. ‘350 milyon astım hastasından 400 bini hayatını kaybediyor’ Uzm. Dr. Burcu Turan, açıklamalarının devamında, "’Dünyada 350 milyon astım hastası olduğu, yılda 400 binden fazla hastanın astım nedeniyle öldüğü bilinmektedir. Astım tedavisinin amacı hastanın semptomlarının kontrol altına alınması ve hastanın yaşamını normale en yakın şekilde normale dönmesini sağlamaktır. Hastalığın ağırlığına uygun ilaç tedavilerinin verilmesi, hastaların tedaviyi önerilen şekilde ve doğru teknikle uygulaması, astım tetikleyicilerinden uzak durmak ve beraberinde seyredilen hastaların tedavisiyle astım semptomları kontrol altına alınabilmektedir. Astım kontrolünü güçleştiren etkenler arasında ilaçların doğru teknikle ve düzenli kullanılmaması, sigara kullanılması, alerjenlere ve kimyasala maruz kalmak, solunum yolları enfeksiyonları bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar hastaların ilaçlarını doktorun önerdiği şekilde doğru teknikle ve düzenli olarak kullanması, sigaranın bırakılması, obez hastalarda kilo vermek, alerjen etkenlerinin uzak tutulması hastaların kontrol altına alınmasında başarıların arttırıldığını göstermiştir. Bu kontrolün sağlanmasında astım yakınmalarını arttıran faktörlerin belirlenmesi, bu faktörlerden korunmanın sağlanması, düzenli takip altında tedavinin sürdürülmesi önem taşımaktadır. Bu kontrolün sağlanmasında astım yakınmalarını arttıran faktörlerin tespit edilmesi, bu faktörlerden korunmanın sağlanması, düzenli takip altında tedavinin izlenmesi önem taşımaktadır’’ ifadelerine yer verdi.
Sağlık-Sen: “MHRS’deki yoğunluğu azaltmak için kademeli sevk zinciri kurulmalı”
08 Mayıs 2024 Çarşamba - 12:24 Sağlık-Sen: “MHRS’deki yoğunluğu azaltmak için kademeli sevk zinciri kurulmalı” Sağlık-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM) Hekim Koordinatörü Ali Ramazan Benli, Sağlık-Sen’in MHRS ile ilgili hazırladığı raporu paylaşarak, “MHRS’nin daha işlevsel hale gelebilmesi için kademeli sevk zincirine geçilmeli. İlk etapta MHRS’nin yüzde 20’si aile hekimlerine tahsis edilmeli. Aile Hekimliği Bilgi Sistemi ve Hastane Bilgi Yönetim Sistemi birbiri ile entegre hale gelmeli” dedi. Sağlık-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM) Hekim Koordinatörü Doç. Dr. Ali Ramazan Benli, Sağlık Bakanlığı’nın Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) ile ilgili yeni hazırladığı düzenlemeye ilişkin Sağlık-Sen’in hazırladığı raporu paylaştı. Kademeli sevk zincirine dikkat çekilen raporda, sistemin işleyişi için birçok konuya da vurgu yapıldı. “Kademeli sevk zincirine geçilmeli” Rapora ilişkin açıklamalarda bulunan Benli, MHRS’nin daha işlevsel hale gelmesi için kademeli sevk zincirinin oluşturulması gerektiğine dikkat çekerek, “Aile hekimliğinin dünyadaki uygulaması içerisinde sevk zinciri vazgeçilmez bir durumdur. Yani kişi acil olmayan bir şikayetinde önce aile hekimine gider ve aile hekimi gerekli muayene ve tetkiklerini yapar, tedavisini düzenler veya ilgili branşa sevk eder. Sevk zincirinin kurgulanması, hastane başvurularını azaltacak, hastanelerde uzman hizmet kalitesini artıracak ve sağlık maliyetlerini düşürecektir. Bu sebeple kademeli olarak sevk zincirine geçilmelidir. Ayrıca sevk zinciri sağlıkta dönüşüm programının tamamlanmasında önemli bir yer tutmaktadır” diye konuştu. “MHRS’nin yüzde 20’si aile hekimlerine tahsis edilmeli” Kademeli sevk sistemi ile birçok sorunun önüne geçileceği ve sağlık hizmet kalitesinin daha da artacağına vurgu yapan Benli, “Kademeli sevk zincirinin oluşturulmasının daha önce pilot illerdeki sevk zinciri uygulamasından farkı; hastaların direkt hastanelere gitmesinin engellenmemesidir. Yani hastalar aile hekimlerinden sevk ile hastaneye gidebildikleri gibi direkt de gidebileceklerdir. Aile hekimi hastasını sevk etmeyi istediği zaman normal randevu sırasına yönlendirme yerine sistemi by-pass ederek sevkin sağlanması gerekmektedir. Çünkü hekim değerlendirmesinden geçen hastada sevk gerekliliği oluştu ise bu durum öncelikli sayılmalıdır. Bunun da ilk basamağı MHRS üzerinden planlanabilir. MHRS’nin belirli bir oranı, ilk etapta yüzde 20’si aile hekimlerine tahsis edilmeli. MHRS, Aile Hekimliği Bilgi Sistemi (AHBS) ve Hastane Bilgi Yönetim Sistemi (HBYS) ile entegredir. Aynı şekilde AHBS ve HBYS de birbirleri ile entegre olmalıdır. Aile hekimi hastasını sevk edeceği zaman kullanmış olduğu AHBS sisteminin ekranından sevk edebilmeli ve ne için sevk ettiğini sisteme yazabilmelidir. Bu durumu HBYS sisteminden sevk edilen doktor görebilmelidir. Hastanede karşılayan doktor hastanın değerlendirmesini, nasıl takip edilmesi ve hangi durumlarda tekrar görmesi gerektiğini aile hekiminin göreceği sisteme yazabilmelidir. Böylece basamaklar arası iletişim daha sağlıklı hale gelir. Farklı basamaklarda çalışan hekimlerin dijital sistem üzerinden iletişimlerinin artırılması sistemin verimliliğini artıracaktır” ifadelerini kullandı. “Sistemin aksamaması için aile hekimi sayısı 50 binin üzerine çıkarılmalı” Aile hekimlerinin sevk zincirine dahil edilmesiyle aile hekimliği sisteminde aksaklıklar yaşanabileceğine, bunun da önüne geçmek için mevcut aile hekimi sayısının iki katına çıkarılması gerektiğine dikkati çeken Benli, “Sevk zincirini kurabilmek, davranış değişikliği gerektirdiğinden zamana yayılarak yapılmalıdır. Ayrıca sistemi de bu duruma hazırlamak zaman alacaktır. Sistemin hazırlanmasında aile hekimi başına düşen kişi sayısını OECD ortalaması olan 2 bin rakamlarına çekebilmek önemli bir aşamadır. Halihazırda ülkemizde bir aile hekimi 4 bin kişiye kadar bakabilmektedir. Bu durum aile hekimlerinin iş yüklerini artırmaktadır. Bunun için 28 bin olan aile hekimi sayısının 50 binin üzerine çıkarılması gerekmektedir” şeklinde konuştu. Kademeli sevk zincirinin oluşmasıyla randevu alınmasında yaşanan birçok sorunun ortadan kalkacağını, memnuniyet oranının artacağını söyleyen Benli, sözlerini şöyle tamamladı: “Sonuç olarak; sağlık sisteminin rehabilitasyonunda sevk zincirine geçiş önemli bir adım olarak önümüzde durmaktadır. Ülkemiz koşullarında sevk zincirine kademeli olarak geçilmesi daha uygulanabilir ve bu durum MHRS üzerinden başlatılabilir. Birinci basamağın güçlendirilmesi ve basamaklar arası entegrasyonun artırılması sistemin verimliliği açısından önemlidir.”
Tavuk karasına kök hücreli çözüm
08 Mayıs 2024 Çarşamba - 12:12 Tavuk karasına kök hücreli çözüm Halk arasında ‘tavuk karası’ ya da ‘gece körlüğü’ olarak bilenen tıp literatüründe ise ‘Retinitis Pigmentosa’ olarak tanımlanan göz hastalığının kök hücre ile tedavisinin mümkün olduğu belirtildi. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Özel İmperial Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Kemal Türkyılmaz, söz konusu göz hastalığının genç yaşlarda ortaya çıkabildiğine dikkat çekti. Türkyılmaz “ Retinitis Pigmentosa hastalığı, halk arasında tavuk karası ya da gece körlüğü olarak tanımlanan genç yaşlarda bulgu vermeye başlayıp zayıf ışıkta veya gece saatlerinde görmeyi zorlaştıran görme alanında daralma ve neticesinde körlüğe yakın görme kaybıyla ilerleyen kalıtımsal bir göz hastalığıdır. Hastalığın türüne göre ilerleme hızı da farklılık gösterebilir. Yaş ilerledikçe gözün sinir tabakasında hücre ölüm hızıyla orantılı olarak görme keskinliği azalır. İlk aşamalarda geceleri görmekte zorlanan hastalar daha sonra loş ışıklarda görme güçlüğü çekmeye başlar. İlerleyen evrelerde gündüz dahi görmek zorlaşır. Hastalığın bazı nadir türleri ise önce gündüz görme azlığı ile başlayabilir” dedi. “Hastalarda sanki bir borunun içinden bakıyormuş hissi oluşur” diyen Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Kemal Türkyılmaz “Günümüzde tedavisi henüz netleşmemiş ve yapılamayan kalıtımsal retina hastalıkları, retinitis pigmentosa (tavuk karası - gece körlüğü) ve sarı nokta hastalığının bazı türlerinde tedavi amaçlı kök hücre kullanılmaktadır. Bu tür hastalıklarda gelişen hücre ölümü ‘kök hücre’ desteğiyle durdurulabilir, zayıf hücrelerin aktif hale geçmesi uyarılabilir. Gece körlüğü gibi hastalığının doğasında gittikçe bozulma olan bu rahatsızlığın tam manasıyla tedavisi bulunmamakla birlikte kök hücre ile en azından hastaların görme derecesinin korunduğu ve hastalığın ilerlemesinin yavaşladığı klinik gözlemlerimizde saptanmış olup dünya genelinde gerçekleştirilen en son bilimsel çalışmalarda da bu ümit vadeden sonuçlar ispatlanmıştır. Bununla birlikte kök hücre uygulamasında her hastadan aynı sonuç almak mümkün görünmemektedir. Tanı ne kadar erken konulur ve uygulama ne kadar erken yapılırsa daha yüz güldürücü sonuçlar alınabilir” şeklinde konuştu. Kök hücresi tedavisiyle ilgili de bilgi veren Dr. Kemal Tükyılmaz ”Kök hücre vücudumuzda kemik iliği, diş pulpası, plasenta ve amniyon sıvısı, göbek kordonu gibi birçok farklı dokuda bulunmaktadır. Kök hücreler kendi kendine çoğalma ve dokudaki farklı hücrelere dönüşebilme yeteneğine sahiptir. Kök hücreler oldukça sofistike teknikler ve özel laboratuvar ortamında hazırlanıp Sağlık Bakanlığı’nın bu konudaki mevzuatına bağlı kalarak yetkilendirilmiş kliniklerce özel ameliyat teknikleriyle göze uygulanabilir” ifadelerini kullandı.
Güneşlenmek kalp krizi ve felç riskini azaltıyor
08 Mayıs 2024 Çarşamba - 12:08 Güneşlenmek kalp krizi ve felç riskini azaltıyor Kardiyoloji Uzmanı İsmail Erdoğu, yaz aylarında güneşlenmenin kalp hastalığı riskini azalttığını söyledi. Havaların ısınması ile beraber vücudumuzun kışa adaptasyonunda değişiklikler yaşanıyor. Soğuk havalar, fizyolojik olarak daha çok beslenmeye ve hareketsizliğe neden olurken, havalar ısındıkça hareketlilik artıyor, yaz meyveleri ve sebzelerinin ağırlıkta olduğu bir beslenmeye geçiliyor. Medicana Sivas Hastanesi Kardiyoloji Bölümünden Uzman Doktor İsmail Erdoğu, "Yazın bol güneş almak, parklarda vakit geçirmek, açık havada ailece aktiviteler yapmak, bizi sadece mutlu etmekle kalmaz, aynı zamanda kalp hastalığı, kalp krizi, felç risklerini de azaltır" dedi. "Güneşli bir günü doyasıya yaşamak kalp hastalığı riskinizi azaltır" Yaz aylarında açık havada yapılan yürüyüşlerin vücutta mutluluk hormonlarının artmasına sebep olduğunu belirten Erdoğu, "Bol bol güneş almak, boş vakitlerde parklarda kitap okumak, çocuklarla zaman geçirmek, yaşamı değerli kılacak şeyler yapmak, bizi sadece mutlu etmekle kalmaz, yaşama da bağlar. Yani uzun ve güzel yaz günleri, sağlığa zararlı alışkanlıklardan uzak durmaya yardımcı olur. Kişiyi sağlıklı ve mutlu yapan şeyler aynı zamanda ait oldukları çevreleri de olumlu etkileyip, daha mutlu daha huzurlu yaşamları sağlayacak. Böylelikle kalp hastalığı, kalp krizi, felç gibi riskler azalmış olur. Sağlıksız beslenme, tuz tüketimi, sigara içimi kalp hastalığı risklerini artırırken, pek dile getirilmeyen üzüntü, stres, yalnızlık gibi sosyal sorunların da kalp hastalıkları üzerinde etkisi vardır. Bu nedenle yaz geldiğinde mevsimin tadını çıkartmak, bol bol güneş almak, çocuklarla, sevgilinizle, eşinizle güneşli bir günü doyasıya yaşamak kalp hastalığı riskinizi azaltır" şeklinde konuştu. "Vücudumuz koltukta oturup kalmak için fazla mükemmel" Kışın alınan kiloların düzenli sabah yürüyüşleri, bisiklet gezintileri ve yüzme gibi etkinliklerle çok daha rahat verilebileceğini vurgulayan Uzm. Dr. İsmail Erdoğu, "Zaten doğa da sizi kendine çekecektir. Sadece çevrenizdeki küçük bahçelere, yol kenarlarına bile baksanız doğanın nasıl uyandığını gördüğünüzde sizin de artık evinizin dışına çıkmanız gerektiğini anlarsınız. İnsan vücudu o kadar ergonomik ve eklemleri doğaya o kadar adapte olmuş ki. Vücudumuz koltuklarda oturmak, kanepelerde uzanmak, saatlerce televizyon izlemek için çok fazla mükemmel. Yani vücudumuz diyor ki ‘Beni dışarı çıkar, yazın tadını çıkarayım. Yürüdükçe mutlu olacağım, kalbim daha iyi olacak, tansiyonum normalleşecek, şeker hastalığım kalmayacak. Beni zincirlerimden kurtar’ diyor. Doğaya baktıkça ondan alacağımız ilhamla yeniden tazelenme, yeni bir yol çizme, daha sağlıklı yaşam arzulayacağız” ifadelerini kullandı.