GENEL - 13 Kasım 2018 Salı 16:38

Tekirdağ’da Osman Tabak Kampüsü açıldı

A
A
A
Tekirdağ’da Osman Tabak Kampüsü açıldı

Tekirdağ Süleymanpaşa Belediyesi tarafından yapılan, içeriğinde Çocuk Akademisi ile Alzheimer Gündüz Yaşam ve Sosyal Aktivite Merkezi bulanan Osman Tabak Kampüsü açılışı gerçekleştirildi.

Tekirdağ Süleymanpaşa Belediyesi tarafından yapılan, içeriğinde Çocuk Akademisi ile Alzheimer Gündüz Yaşam ve Sosyal Aktivite Merkezi bulanan Osman Tabak Kampüsü açılışı gerçekleştirildi.


Altınova Mahallesi Seray Sokak üzerinde gerçekleşen ve Tekirdağ’ın eski Belediye Başkanı Osman Tabak’ın isminin verildiği Çocuk Akademisi ile Alzheimer Gündüz Yaşam ve Sosyal Aktivite Merkezi’nin açılışına Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat ve çok sayıda davetli katıldı.



“İnsanlar görev süresi içerisinde, gücü elinde tutarken dostu çok oluyor”


Açılış öncesi konuşan Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat, ”Herkesin sevdiği saydığı farklı siyasi partide olsak da aynı ortamda çalıştığım, izlediğim değerli bir büyüğüm. Gerçekten iz bırakmak kolay bir şey değil. Yani insanlar görev süresi içerisinde, gücü elinde tutarken dostu çok oluyor. Ama görevden ayrıldıktan sonra, hele ki bu dünyadan ayrıldıktan sonra ismi halen anılıyorsa, demek ki o insanlar diğer insanlara ve kendinden sonra gelenlere önemli bir hizmet bırakmışlar, iz bırakmışlar demektir. Bu nedenle de ben Osman Tabak’ı rahmet ve şükranla anıyorum” dedi.



“Bu ülke kalkınırsa bu hepimizin refahı demektir”


Süleymanpaşa Belediye Meclisi’nden bütün siyasi partideki herkese teşekkür eden Başkan Eşkinat, “Kardeşlerime arkadaşlarıma bu kararı birlikte verdiğimiz için de destekleri için teşekkür ediyorum. Şöyle bir şey söylemek lazım. Bizim geleceğe ihtiyacımız var, bizim korkuya ihtiyacımız yok, bizim bezginliğe tahammülümüz yok. Eğer bu ülkede biz yaşıyorsak, bu coğrafyada yaşayan bütün insanlar olarak önce birbirimize sarılmaya, ondan sonra da üretken çocuklar yetiştirmeye bizim ihtiyacımız var. Bu ülke kalkınırsa bu hepimizin refahı demektir bu ülke kalkınırsa hepimizin daha iyi koşullarda yaşam şartları olacağı demektir” diyerek konuşmasına devam etti.


Kampüsün çocuklar için hem okul öncesi eğitim merkezi olduğunu hem de yaşça olgunlaşmış son çocukluk dönemini yaşayan insanlar için de bir rehabilitasyon merkezi olduğunu da aktaran Başkan Eşkinat, “Şu anda bizim ülkemizin üretime ihtiyacı var. Öğretim için insanların özgürleşme ihtiyacı var. Çalışan annenin çocuğunu bırakabileceği bir yer, evdeki alzheimer yaşlısını bırakabileceği bir yere ihtiyacı var. İşte bu kampüste her ikisini bir araya getirdik, Tekirdağlıların hizmetine sunduk. Bu bir model. Bir başka akademi binası Karacakılavuz’da tamamlanmak üzere. Hedefimiz her mahallede buna benzer yapıları ayağa kaldırmak olmalı. Bunlar çok büyük işler değil ama işlevsel olarak işlevi son derece büyük. Bu nedenle de çocuklarımız için ve yaşlılarımız için bu kompleksin bir model olmasını diliyor, önümüzdeki süreçte kim yükü taşıyacaksa, kim bu yükün altına gireceksin bütün Tekirdağlılar elbirliğiyle muhtarlarımız, hemşehrilerimizle beraber çocuklarımızı yaşlılarımız için bu modeli bütün şehrimize yayalım” diyerek konuşmasını noktaladı.



"Vefa göstergesidir"


Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak da Osman Tabak ile bir anısından bahsederek, “Ben de fabrikadan yeni emekli olmuşum. Tabi o zaman siyasete atılmaya çalışıyoruz. Tam çinili fırının önünde rahmetli Osman Ağabey’i gördüm. ’Kadir’ dedi ’siyasete atılıyormuşsun hayırlı olsun.’ ’Sana bir şey soracağım’ dedi. ‘Hüseyin Pehlivan heykelinin oradan Hayrabolu mezarlığına kadar ne kadar zamanda gidersin’ dedi bana. Ben de o zaman 12 yaş daha gencim tabi. ’20 dakikada giderim’ dedim. ‘Olmaz’ dedi. ‘Siyasete girdiğin zaman, bu çok çok kısa bir süre, bir gün karşılaşıp soracağım bunu’ dedi. Böyle bir espri geçti aramızdan. Tabi ondan sonra siyasete atıldık. İnsanı kazanma sanatının ne olduğunu, daha fazla gezerek tozarak. Aradan sanıyorum 1 yıl geçti. Yine yakın bir yerde karşılaştık. ‘Ne diyorsun’ dedi bana. Dedim Osman Ağabey ‘Tam bir saatte çıktım’ ‘İyi ama daha çok işin var. En az 2 saat olması lazım’ dedi. Allah rahmet eylesin, kendisini rahmetle anıyorum. Bir vefa meselesi şu yapılan tesisin Osman Tabak isminin verilmesi, belediye başkanlarımızın göstermiş olduğu vefa göstergesidir. Zaten bunu hakkediyor. Bu tesisin Tekirdağ’ımıza hayırlı olmasını diliyorum" dedi.


Daha sonra çocukların gösterilerinin ardından açılış kurdelesi kesilerek Osman Tabak Kampüsünün açılış gerçekleştirildi. Programda Osman Tabak’ın yakınlarına plaket takdimi gerçekleştirildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Aşı her yıl 2,5 milyon çocuk ölümünü önlüyor DÜZCE(İHA) – Dr. Dilek Yekenkurul, dünya genelinde uygulanan bağışıklama programları ile her yıl 2,5 milyon çocuk ölümünün önlendiğini söyledi. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Dilek Yekenkurul, aşının toplum ve insan sağlığı için önemini anlattı. Aşıyı; “İnsan vücuduna verildiğinde bağışıklık oluşturarak o mikroorganizmayı tanımasını ve ona karşı koruyucu yanıt oluşturmasını, sonrasında da o hastalığa karşı korunmasını sağlayan bir çeşit ilaçtır. Aşılar gücü azaltılmış ya da öldürülmüş mikroorganizmaların kendisinden veya sadece bir bölümünden hazırlanan bir maddedir” şeklinde tanımlayan Dr. Dilek Yekenkurul, aşının onlarca bulaşıcı hastalığı önlemeye katkı sağladığını vurguladı. Güvenli ve etkili Aşının, 20’den fazla bulaşıcı hastalığı önlemek için çevre sağlığı hizmetlerinden sonra, en güvenli ve etkili koruyucu sağlık hizmeti olduğunu vurgulayan Öğretim Üyesi Yekenkurul, “Çiçek hastalığı gibi bazı hastalıklar etkin ve yüksek oranda aşılama ile yok edilmiştir. Ülkemizde de 1930’da çiçek aşısı, 1937’de difteri ve boğmaca aşısı, 1952’de verem aşısı, 1963’te çocuk felci aşısı, 1968’de tetanoz aşısı ve 1970’te kızamık aşısı yapılmaya başlanmıştır. İlk yıllarda yüksek oranda yapılmamasına rağmen birçok insanın hayatı kurtulmuş, bazı salgınlar aşılar sayesinde durdurulmuştur. Ülkemizde şuan çocuklarımıza verem, difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, hepatit B, hepatit A, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği, pnömokok ve hemophilus influenza tip B gibi menenjit ve zatürre aşıları olmak üzere toplam 13 hastalığa karşı aşı yapılmaktadır. Bunların dışında kuduz, zona, HPV, meningokok, influenza (grip), COVID-19, tifo, sarıhumma, japon ensefaliti (beyin enfeksiyonu) ve kolera gibi aşılar bazı risk gruplarına önerdiğimiz diğer aşılardır” dedi. Her yıl 2,5 milyon çocuk ölümünü önlüyor Dünya genelinde uygulanan bağışıklama programları ile her yıl 2,5 milyon çocuk ölümünün önlendiğinin bildirildiğini ifade eden Yekenkurul, “Aşıların genel özelliği koruyuculuğunun yüksek olmasıdır. Ancak şunu unutmamak gerekir; her aşının koruyuculuğu yüzde yüz değildir. Bu yüzden tüm toplumu aşılamak daha önemli hale gelir. Ayrıca koruyuculuğu yüzde yüze yakın birçok aşı vardır. Aşıların bir özelliği de hastalık seyrinde hafifletici etki yapmasıdır. Örneğin aşı hastalık bulaşmasına engel olmasa dahi, aşılı bir insan da söz konusu olan hastalık daha hafif, aşısız insanda daha ağır hatta bazen ölümcül seyredebilir. Bunu yaşadığımız bazı salgınlarda bizzat kendimiz gördük. Dünya genelinde de bu konuyla ilgili yapılmış birçok çalışma mevcut” ifadelerini kullandı. Aşı yaptıran kişi toplum sağlığını da korumuş olur Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte aşı çalışmalarının daha güvenilir şekilde yürütüldüğünü söyleyen Dilek Yekenkurul, “Tabi ki her ilaç gibi aşının da yan etkileri veya alerji riski vardır, ama nasıl ki bir ilacı mecbur olduğumuz için bu riskleri göze alıp kullanıyorsak aşıyı da böyle düşünmeliyiz. Hatta aşının daha geniş bir etkisi vardır. Örneğin bir insan aşı yaptırdığı zaman sadece kendisini korumaz. Aşılar bulaşıcı hastalıklara yönelik yapılır ve aşı yaptıran kişi o hastalığı geçirmeyeceği için bulaştırıcı kaynak da olmayacaktır; böylelikle etrafındaki insanları yani toplumu da korumuş olur. Hatta aşılar bazen bir salgının bile önüne geçebilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün 1974’te küresel olarak başlatmış olduğu Genişletilmiş Bağışıklama Programı çerçevesinde, aşılanma oranı yüksek olan ülkelerde aşı ile önlenebilir hastalıkların görülme oranında ve ölüm oranlarında düşme görülmesi aşının en büyük kanıtıdır” diyerek sözlerini sonlandırdı.
İzmir Londra Enerji Kulübü Başkanı Mehmet Öğütçü: “Önemli olan sürdürülebilir, kesintisiz enerjiyi sağlamak” Temiz enerjinin başkenti İzmir, WENERGY-Temiz Enerji Teknolojileri Fuarı’na, ikinci kez ev sahipliği yapıyor. WENERGY Expo’da, eş zamanlı olarak gerçekleşen kongrenin açılış konuşmasını Londra Enerji Kulübü Başkanı Mehmet Öğütçü gerçekleştirdi. Öğütçü, İzmir’in elektrik üretiminde Türkiye’deki kurulu güçte İstanbul, Ankara, Kocaeli’yi geçtiğini ve enerjide en büyük üretici olduğunu belirterek, “Dünya tarihinde hiçbir zaman enerjisiz kalmadık, bundan sonra da kalmayacağız, ama önemli olan gezegenimizin ekolojik dengesini bozmayan, maliyeti ehven, sürdürülebilir kesintisiz enerjiyi sağlamak” dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde, İZFAŞ, BİFAŞ ve EFOR Fuarcılık iş birliği ile düzenlenen WENERGY - 2. Temiz Enerji Teknolojileri Fuarı, fuarizmir’de kapılarını açtı. 300’ü aşkın sektör paydaşını, uluslararası alıcı ve yatırımcılar ile buluşturan fuarda, sektörün kamu, yatırımcı, sanayici ve tedarikçileri bir araya geliyor. Fuarla birlikte düzenlenen 22 oturumun gerçekleştirileceği kongrede de sektörün önde gelen isimlerinden akademisyenler, iş insanı ve enerji dünyası temsilcilerinin konuşmacı olarak yer alıyor. Kongrenin açılış konuşması, Londra Enerji Kulübü Başkanı Mehmet Öğütçü tarafından gerçekleştirildi. Hükümet, diplomasi, uluslararası kuruluşlar, bankacılık, enerji ve finansman sektöründe 35 yıllık deneyim sahibi olan Mehmet Öğütçü, “Dünya Enerjisindeki Yeni Dinamikler ve Türk İş Dünyasına Yansımaları” konulu konuşmasında ülkesel, bölgesel ve dünya genelindeki enerji politikalarıyla ilgili görüşlerini paylaştı. “ Enerjide şu an en büyük üretici İzmir” “İzmir gerçekten temiz enerjinin başkentidir” diyen Öğütçü, “İzmir, Türkiye’deki kurulu güce baktığımızda elektrik üretiminde İstanbul, Ankara ve Kocaeli’yi geçmiş bir kent. Enerjide şu an en büyük üretici İzmir ve üretiminin tüketimini karşılama oranı da yüzde 66. Dolayısıyla İzmir’in bu avantajı kullanabilmek açısından bu tür platformların çok büyük önemi var. Çünkü bu ülkenin ve bölgenin yatırıma ihtiyacı var. Türkiye’nin en fazla ihtiyaç duyduğu şey hem yenilenebilir enerji hem enerji verimliliği hem de fosil yakıtlarda yatırım, finansman, teknoloji ve ortaklar. Hem ülke içinde hem de uluslararası ortamda, bu tür toplantılar, fırsatların, risklerin ortaya konması, tartışılması, insanların bir araya geldikleri zaman iş anlaşmaları yapılmasına zemin hazırlar. Ben bu fuarın ve kongrenin bu açıdan çok önemli olduğunu düşünüyorum. Dünyanın dört bir yanında değişik ortamlarda bu konularda sürekli konuşmalar yapan biriyim, böylesine yerel yönetimin, devletin, iş dünyasının, üniversitelerin bir araya gelip ortak bir çalışma yürüttüğünü görmedim. Bana göre İzmir, sadece temiz enerjinin başkenti değil, Ege’nin, Akdeniz’in, Ortadoğu’nun, Kafkasların, Orta Asya’nın Avrasya’nın genel anlamıyla bölgesel enerji ve iklim değişikliği merkezi olabilir. Belki bu fuar ve kongreler oraya doğru gidişin de habercisi olur” diye konuştu. “Küresel ekonomide, enerjinin dinamikleri değişiyor” Dünya tarihinde hiçbir zaman enerjisiz kalmadığımızı diye getiren Mehmet Öğütçü, “Bundan sonra da kalmayacağız, ama önemli olan gezegenimizin ekolojik dengesini bozmayan, maliyeti ehven, sürdürülebilir ve kesintisiz enerjiyi sağlamak. Şu anda her şey hızla gelişiyor oyunun adı sürat, eskiden onlarca yılda gerçekleşecek olan gelişmeler, bugün birkaç yılda, birkaç ayda gelişebiliyor. Teknoloji o hale geldi ki bir yandan bir nimet ama öte yandan büyük bir felaket habercisi de olabiliyor. Bugün en fazla konuşulan konu enerjideki geçiş süreci, yani fosil yakıttan daha yeşil enerjiye geçiş süreci, sancısız, zorluk oluşturmadan nasıl gerçekleşebilir? Diğer bir husus ise iklim güvenliği, çünkü dünyamız tahmin edilenin ötesinde karbon emisyonları yüzünden hızla ısınıyor. Kuraklık ve çölleşme, dünyamızı tehdit etmeye başladı. Artık dünyada küresel ekonomide enerjinin dinamikleri değişiyor, bir yandan dünyanın güçlü ülkeleri hızlı bir şekilde yeşil enerjiye doğru akıyor. Ancak Türkiye gibi dışarıdan gelen enerjiye bağımlı ülkelerde cari açık oranı çok yüksek oluyor. Bu nedenle uluslararası ortaklar olmadan bizim gibi ülkelerde bu tür yatırımların tek başına yapılması mümkün değil. Dış kaynaklı yatırımların bizim gibi ülkelere gelebilmesi için devletin dış politikası ve enerji politikasının eş zamanlı ilerlemesi, kuralların olması ve en önemlisi ekonomide, hukuk alanında güven olması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.