YEREL HABERLER - 24 Şubat 2014 Pazartesi 09:39

(özel Haber) “ben Erkeğim Bende Olmaz” Demeyin

A
A
A
(özel Haber) “ben Erkeğim Bende Olmaz” Demeyin

Genellikle kadınlara özgü bir hastalık olarak düşünülen meme kanseri erkekleri de tehdit ediyor. Dünyada her 100 erkekten birinde meme kanseri görüldüğünü belirten uzmanlar, “Ben erkeğim, bende olmaz” ön yargısının geç teşhise, bunun da ölüm riskini çok daha fazla arttırdığına dikkat çekiyor.
Erkeklerdeki ön yargı, meme kanserinin yayılma riskini çok fazla arttırdığı gibi tedavisini de zorlaştırıyor. Erkeklerin meme kanseri olasılığını düşünmemeleri nedeniyle kanser genellikle yayıldıktan sonra fark ediliyor. Hastalığın seyri kadınlara oranla daha ağır ve daha ölümcül oluyor. İHA muhabirine açıklama yapan Mersin Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Cengiz Titiz, erkekleri meme kanseri konusunda uyardı. Memenin bir organ olduğunu vurgulayan Dr. Titiz, kadınlar kadar sık olmasa da erkeklerde de meme kanseri görüldüğünün altını çizdi. Türkiye’de erkeklerin, ‘bende meme kanseri olmaz’ gibi bir önyargıya sahip olduklarına dikkat çeken Titiz, “Bu çok yanlış bir düşünce. Meme dokusu olan herkeste kanser gelişebilir. Nasıl bütün dokularda kanser gelişme riski varsa memeden de kanser gelişme riski o kadar var. Yalnız kadınlara göre erkeklerde oldukça düşük. Dünyada erkek meme kanseri görülme oranı yüzde 1 veya bunun altında. Ancak, önyargı nedeniyle erkekler bunu ihmal ediyor” dedi.
“KADINDAKİ BELİRTİLERİN AYNISI ERKEKTE DE VAR”
Kadınların, yapılan çalışmalarla meme kanseri konusunda bilinçlendiklerini ve doktora başvurduklarını, böylece erken tanı konabildiğini söyleyen Dr. Titiz, ancak Türk toplumunda meme dokusunun kadına ait olduğu düşünüldüğü için erkeklerin kanseri ihmal etme durumlarının daha yüksek olduğunu kaydetti. Meme kanseri olan kadınlarda görülen bütün belirtilerin erkekteki meme dokusunda da görüldüğüne işaret eden Titiz, “Meme derisindeki değişiklik, ele gelen bir sertlik, koltuk altında ele gelen bir sertlik, açılan bir yara, geçmeyen bir yara, meme başından bir akıntı gibi bütün şikayetler erkeklerde görülebileceği için böyle bir durumda erkeklerin de ‘mememde kanser olmasa bile bir hastalık var mı’ diye bir hekime gitmesi gerekiyor” diye konuştu.
Erkek meme kanserinin, erkekte meme büyümesine neden olan jinekomasti hastalığı ile karışabileceği konusunda da uyaran Titiz, memede büyüme veya asimetri gibi şikayetlerin görülmesi durumunda mutlaka bir uzmana gidilmesi gerektiği uyarında bulundu.
“GENETİK YATKINLIK ÖNEMLİ”
Kadınlarda meme kanserine yol açan bütün risklerin erkekler için de geçerli olduğunu dile getiren Titiz, “Birincisi yaş. Meme kanserinin 50 yaş ve üzerinde görülme sıklığı daha fazla. Bu erkekler için de geçerli. Genetik faktörler, diyet ve çevresel faktörler, yağdan zengin gıdalarla beslenme, alkol ve sigara tüketimi, bunların hepsi meme kanseri oluşmasında risk faktörü” ifadelerini kullandı.
Genetik yatkınlığın önemine de değinen Dr. Titiz, “Özellikle iki tane gen üzerinde çok titiz çalışmalar yapılmış ve bu iki genin meme kanseri üzerinde oldukça etkili olduğu görülmüş. Kadınlarda olduğu kadar erkeklerde de etkili. Bu genlerdeki mutasyonlar meme kanserine yol açmakta. Genetik yatkınlık olduğu için babadan da meme kanseri geçme riski var. Ailede zaten meme kanseri öyküsü varsa birinci derece akrabaların hepsinde bu risk var. Erkek kadın olması fark etmiyor” şeklinde konuştu.
“KADINLARA ORANLA DAHA KÖTÜ SEYREDİYOR”
Erkeklerde meme kanserinin kadınlara oranla biraz daha kötü seyrettiği bilgisini veren Titiz, toplumda ‘erkekte meme kanseri daha hızlı öldürür’ gibi bir algı olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
“Bunun da tek sebebi erkeklerin kadınlar kadar hassas olmaması ve teşhisin tamamen daha geç konması. Erken teşhis kadınlarda nasıl önemle vurguladığımız bir konuysa erkekler için de aynısı geçerli. Erken teşhis konmadığı zaman kadında olduğu gibi erkekte de maalesef öldürücü oluyor. Zaten meme kanserinden ölümlerin büyük bir kısmı kanserin tedavisinden sonra metastaz dediğimiz yayılımlara bağlı gelişiyor. Erkeklerde de geç teşhis konduğu ve bu yayılımlar diğer organları etkilediği için ölümler daha çok bundan kaynaklanıyor.”
Erkeklerde de meme kanserinde kadınlara uygulanan tedavinin aynısının uygulandığını belirten Titiz, teşhis konduğu andan itibaren hastalığın tedavi sürecinin başladığını, ilaç tedavisi, kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi tedavi gibi kadınlarda hangi yol izleniyorsa erkeklerde de aynı yolun izlendiğini kaydetti.
Erkeklerin de meme dokusuna sahip olduklarının farkında olmaları çağrısında bulunan Titiz, şunları söyledi:
“Vücutlarında nasıl en ufak bir problem olduğunda, bir sivilce çıksa dahi bazı durumlarda önemsiyorlar, memede de herhangi bir lezyon gördüklerinde, ellerine gelen bir sertlik, şişlik, koltuk altında bir sertlik, şişlik, memede ağrı, sızıntı, akıntı gibi şikayetler olduğu takdirde mutlaka ‘ben erkeğim, bana bir şey olmaz’ mantığıyla yaklaşmayıp ‘bende de meme var, bende de meme kanseri çıkabilir, yüzde 1 de olsa ben bu yüzde 1’in içerisinde olabilirim’ deyip bir hekime mutlaka muayeneye gitmeleri gerekiyor.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Medicana İzmir’de ‘Gastrointestinal Sistem Kanserlerinde Tedavi’ sempozyumu düzenlendi Medicana Onkoloji Grubu Toplantıları kapsamında Medicana İzmir Hastanesi’nde “Gastrointestinal Sistem Kanserlerinde Tedavi” sempozyumu gerçekleştirildi. Sempozyumda konuşan Medicana Sağlık Grubu Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Lütfiye Demir, dünyada sık görülen kanser türlerinden biri olan sindirim sistemi kanserlerinin tedavisinde yeni gelişmeler olduğunu, bu güncel gelişmeleri paylaşmak için Türkiye’nin dört bir yanından, bu alandaki farklı branşlardan önemli isimlerin bu sempozyumda bir araya geldiğini söyledi. Sindirim sistemi anlamına gelen ‘gastrointestinal sistem kanserleri’ alanında çalışan Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen onkoloji ve cerrahi uzmanı hekimler, Medicana International İzmir Hastanesi’nde düzenlenen ‘Gastrointestinal Sistem Kanserleri Sempozyumu’nda biraraya geldi. Toplantının açılışında konuşan Genel Müdür Dr. Ulvi Ünal, onkoloji alanında güçlü bir ekiple önemli bir merkez durumunda olduklarını belirterek, bu alanda yapılacak bilimsel toplantılara ev sahibi yaptıklarını ve bu toplantıların devamının geleceğini söyledi. “Her 6 ölümden biri kansere bağlı” Prof. Dr. Mustafa Oktay Tarhan ve Prof. Dr. Deniz Yalman moderatörlüğünde gerçekleştirilen, ‘özofagus ve mide kanserlerinde tedavi’ oturumunda ilk olarak Uzm. Dr. Murat Keser söz aldı. Özofagus ve mide kanserlerinde etyoloji, risk faktörler, ve prevansiyon alanına yönelik bilgilendirmelerde bulunan Keser, her 6 ölümden biri ve bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı ölümlerden birinin kansere bağlı olduğunu vurguladı. 2050 yılında tahmini olarak en az 35 milyon yeni tanının olacağını söyleyen Keser, erkeklerde prostat kanseri, kadınlarda ise meme kanserinin ön planda olduğunu, özofagus kanserinin de en sık görülen 11’inci kanser olarak yer aldığını söyledi. SCC etnoloji ve risk faktörlerinin neler olduğunu anlatan Keser, alkol ve tütün kullanımının majör risk faktörleri arasında görüldüğünü, onun dışında herediter faktörler, yüksek sıcaklıkta gıda, kötü ahız hijyeni, özofagus hastalıkları, gastrektomi hastalıklarının risk faktöründe bulunduğunu ifade etti. Mide kanseri hakkında da bilgilendirme yapan Uzm. Dr. Murat Keser, her yıl bir milyona yakın vakanın çıktığını ve 600 binin üzerinde ölüme sebebiyet verdiğini kaydetti. Keser ayrıca düzenli egzersizin birçoğunun kanser tipinde koruyucu olduğunu da belirtti. Özofagus ve mide kanseri konuşuldu Oturumun ikinci konuşmacısı olan Prof. Dr. Sinan Ersin de ‘özofagus ile mide kanserlerinde cerrahi prensipler’ konusu üzerine bilgilendirmelerde bulundu. D0 rezeksiyonun kanser rezeksiyonuna uygun olmadığını söyleyen Prof. Dr. Ersin, “Erken mide kanserinde özellikle mukozaya sınırlı tümör olduğunda, günümüzde endoskopik yöntemler de kullanılabiliyor. Örneğin evre 1’de iri diferansiye ve bir buçuk santimden küçükse, buna T1, D ise rezeksiyon yapılması gerekiyor. T2 ve T4 arası tümör söz konusuysa, D2 diseksiyon yapmamız öneriliyor” ifadelerine yer verdi. “En çok kullanılan ‘siewert’ sınıflandırması” Mide kanseri tedavisine yönelik de bilgiler aktaran Ersin, ameliyat modelinin bir sınıflandırmaya göre yapıldığını, bu alanda en çok kullanılan sınıflandırmanın ‘siewert sınıflandırması’ olduğunu anlattı. Sempozyumun yarın gerçekleştirilecek ikinci oturumunda ise, ‘kolorektal kanserler’, ‘metastatik hastalıkta tedavi’ ve ‘peritoneal karsinomatozda sitoredüktif cerrahi-hipec ve moleküler bazlı tedaviler’ konuları ele alınacak.