YEREL HABERLER - 01 Mart 2014 Cumartesi 22:04

Bakan Yılmaz “muhalefet Sahte Kasetlerden Medet Umuyor”

A
A
A
Bakan Yılmaz “muhalefet Sahte Kasetlerden Medet Umuyor”

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, “Anketlerde de sonuç alamayanlar adeta denize düşen yılana sarılır gibi yılandan medet umuyorlar. Sahte kasetlerden medet umuyorlar. İstiyorlar ki bu kasetler kendilerini ümitsizlik çukurundan çıkaracak. Sanıyorlar ki bu kasetler anketlerdeki en dipten yukarı çıkartacak ama yanılıyorlar” dedi.
Bakan Yılmaz, Sivas'ın Şarkışla ilçesinde AK Parti Merkez İlçe Teşkilatı'nın düzenlediği aday tanıtım toplantısına katıldı. Yılmaz, burada yaptığı konuşmada, “2014 Milli İradeye Saygı mitingini gerçekleştirdik Sivas'ta. Milli İradeye Saygı mitingini neden Sivas'ta başlattık, çünkü 4 Eylül 1919’da İrade-i Milliye’yi hakim kılma esastır diyordu. O zamanlar bu ülke savaş halinde, savaşı kazanır mıyız bilen yok. Birileri diyor ki kendilerini haktan üstün görenler, bu millet kendini yönetemez, bu millet aciz, yönetmek ya Amerikan mandasında ya da İngiliz mandasında olsun. İşte manda isteyenlere dur demek için İrade-i Milliye bize yeter diyoruz. Aradan yaklaşık 95 yıl geçti. Bugün de Türkiye'yi kimin yönetmek istediğine dışarıdaki dış güçler ve içerdeki iş birlikçileri beraber karar vermek istiyorlar. İşte 30 Mart’taki seçimlerle bir kez daha manda yönetimine ama çağdaş mandacılara hayır diyeceğiz. Biz bu seçimle birlikte bir kez daha diyeceğiz ki yedi düvene, bu milleti yönetecekleri belirlemek Türk milletine aittir. Bu milletin yöneticilerini biz seçtik, biz götürürüz. İşte bunun için 30 Mart seçimleri yerel yönetimden de öte bir anlamı vardır. Bu 30 Mart seçimleri sadece yerel seçim değil, onun ötesinde Cumhurbaşkanlığı seçimi ve onun ilerisinde yapılacak genel seçimleri de belirleyecektir. İşte biz diyeceğiz ki bu millet kendi kaderini tayin eder. Dışarıdan dayatmalara, plan yapanların planlarını oyları ile boşa çıkarır diyeceğiz” dedi.
Muhalefetin kaset komploları ile seçim kazanmak çabasına girdiğini söyleyen Bakan Yılmaz, “Muhalefet çaresiz, muhalefet her seçime girmiş 2002 yılından bu yana kadar her seçimi kaybetmiş. Çünkü planların üzerinde bir plan vardır, kaderin üstüne bir kader vardır. Anketlerde de sonuç alamayanlar adeta denize düşen yılana sarılır gibi yılandan medet umuyorlar. Sahte kasetlerden medet umuyorlar. İstiyorlar ki bu kasetler kendilerini ümitsizlik çukurundan çıkaracak. Sanıyorlar ki bu kasetler anketlerdeki en dipten yukarı çıkartacak ama yanılıyorlar. Çünkü AK Parti’yi milletin gözünden indiremezler. Millet kendi gözüne hakketmeyeni, millete hizmetkar olmayanı, millete üstten bakanı koymaz. Onlar sanıyorlar ki AK Parti olmazsa mesele kalmayacak, halbuki AK Parti olmasa millet yine onlara oy vermeyecek. Çünkü onların milletin gönül frekansını, dilini tutması imkansız. Millet kavga edeni tutmaz, iki kelimesinden biri küfür olanı tutmaz, millet müfterilere oy vermez. Onlar sanıyorlar ki AK Parti sussa mesele kalmayacak. AK Parti milletinin gür sesidir. AK Parti sussa millet konuşur. AK Parti sussa millet susmaz. Onlar sanıyorlar ki AK Parti’den kurtulsalar mesele kalmayacak. Halbuki AK Parti’den kurtulsalar milletin ahından kurtulamazlar. Milletin ahından kurtulsalar tarihin hükmünden kurtulamazlar. Onlar daha önce yaptıkları gibi kendilerince bir resmi tarih oluştursalar, o resmi tarihin hükmünden de kurtulsalar, rabbimin divanında hesap gününden kurtulamazlar” şeklinde konuştu.
“Bu millet Recep Tayyip Tayyip Erdoğan’ı unutmaz” diyen Yılmaz şu ifadeleri kullandı:
“Bu millet son 200 yıllık Türk tarihinin en güçlü devletini ihya edenleri unutmaz. İhya edenleri bu kutlu medeniyet yolunda yalnız bırakmaz. Sessiz milyonların sesi, mazlumların sırdaşı, gariplerin yoldaşı, gücünü milletten alan ne Recep Tayyip Erdoğan'ı unutur ne de AK Parti'yi yalnız bırakır. Bu milleti 21. yüzyılda çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracak, medeniyet yarışının en önünde gidecek AK Parti kadrolarının çizmiş olduğu noktada milletle beraber devam edecek. Son 10 yılda milli geliri 3 kat arttıran, yoksulluğu azaltan, göreceli olarak adil gelir dağılımını paylaşımını sağlayan bir sosyal devlet yolunda ilerleyen AK Parti’yi bu millet yalnız bırakmaz. Bu kutlu yürüyüşünde bu milleti hızlı trenle tanıştıran dünyada ilk ve tek tüp geçitten Marmaray’ı bu ülkenin hizmetine koyan ve bölünmüş yollarıyla, otoyollarıyla karayolunu halkın hizmetine veren, havayolunu halkın yolu yapan AK Parti’yi bu millet unutmaz. 80 yılda yapılan bölünmüş yolun 3 katından fazlasını biz AK Parti döneminde yaptık. Millet bunu unutur mu? Ama benim aziz kardeşlerim 10 yılda 80 yıldan daha fazla yaptığımız hizmetleri birer birer anlatacaktır. Çünkü bu millet inkar etmez.”
Halkın gözünde CHP’nin yerinin olmadığını ifade eden Yılmaz, “Menderes ve CHP vardı, Menderes'i seçti. Demirel ve CHP vardı, Demirel'i seçti. Özal varken de halkçı parti SHP vardı Özal'ı seçti ve AK Parti, CHP vardı, AK Parti'yi seçti. Yine AK Parti olduğu sürece bu aziz milletin imtihanı yanılmadan 30 Mart günü AK Parti’ye oy verecektir. Demokrasi çıtasını yükselten, başörtüsü yasağını üniversitelerde kamu kurumlarından, TBMM’den kaldıran, meslek liselerine uygulanan haksız kat sayıyı kaldıran, herkesin dilinde ve dininde özgürce yaşamasını sağlayan bu AK Parti’yi bu kutlu yolda bu millet yalnız bırakmaz. Bu ülkedeki 30 yıllık kardeş savaşını barış sürecine çeviren, tarihe sığmayan şehitlerimizin emaneti olan bu vatanı insanını ve değerlerini dünyada itibar görür haline getiren AK Parti’yi bu millet yalnız bırakmaz. Çünkü biz inanıyoruz ki yoktan da, vardan da öte bir var vardır. Ne yapsalar boş, onlar ne kadar tuzak kurarlarsa kursunlar inşallah 30 Mart rabbimin inayeti ile 30 Mart günü yerle yeksan olacaktır. Merhum Başbakan Menderes bu cunta aşıklarına, bu milleti beğenmeyenlere, göbeğini kaşıyan adam diyenlere yeter söz milletindir diyerek karar verdi. Ancak milletten aldığı sözü 60 darbesi ile astılar. Şimdi bizde diyoruz ki Menderes'ten sonra yeter söz de karar da milletindir. İşte bunu 30 Mart günü hep beraber söyleyeceğiz. İnanıyoruz ki çağdaş mandacıların değil, halkımızın dediği olacak” şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis YÖK Başkanı Erol Özvar: "Rekabet, ilim alanında yarışmanın tezahürüdür” Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, uluslararası alanda başarılı olmanın yolunun üniversitelerin tatlı bir rekabete açılmasından geçtiğini belirterek, “Etik değerlere dayalı bir rekabet, üniversitelerimizin verimliliğini, etkinliğini arttıracaktır” dedi. Bitlis Eren Üniversitesinin (BEÜ) merkezi konferans salonunda düzenlenen “Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Programı”, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Burada konuşan YÖK Başkanı Erol Özvar, “Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi”nin önemine değinerek, “Yükseköğretim Kurulu olarak, yükseköğretimde çeşitliliğinin artırılması hedefi doğrultusunda, Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesini 25 üniversitemizle başarıyla yürütüyoruz. ‘Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesinin etkinliği artırılacaktır’ ifadesiyle devletimizin üst politika belgesinde de yerini almıştır. Yükseköğretim Kurulu olarak yükseköğretimin tüm süreçlerinde ‘çeşitlilik, farklılaşma ve bölgesel gelişme odaklı’ bir planlama anlayışını ve yaklaşımını önemsiyoruz. Yapısal değişim niteliğindeki en önemli girişimlerimizden birisi olan üniversitelerimizin misyon farklılaşması odaklı ihtisaslaşmasına yönelik çalışmalarımızı da bu kapsamda değerlendiriyor ve bu alandaki faaliyetlerimizi üniversitelerimiz ve tüm paydaşlarımızla birlikte bundan sonra da güçlendirerek devam ettirmeyi düşünüyoruz” dedi. YÖK Başkanı Özvar, Yükseköğretim Kurulu tarafından 25 üniversitenin katılımıyla yürütülmekte olan “Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Programı” kapsamında üniversitelerin, eğitim öğretim ve araştırma geliştirme gibi birincil faaliyetlerinin yanı sıra bulundukları ilin ve bölgenin doğal, ekonomik, ticari, sanayi ve sosyal potansiyelinin etkin olarak kullanılması, yerel ekonomik hayatın geliştirilmesine katkı sağlanması, bölgenin ihtiyaç duyduğu insan kaynağının yetiştirilmesinin amaçlandığını söyleyerek, şöyle devam etti: “Yükseköğretim Kurulu, Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Programı ile üniversitelerin bulundukları bölgelerin ihtiyaçları, sahip oldukları potansiyel ve kapasiteyi göz önüne alarak bölgesel kalkınmanın sağlanmasında öncü, yönlendirici ve aktif bir rol oynamalarını hedeflemektedir. Yine bu programla üniversitelerin bölgesel kalkınmayı sağlamak üzere kendi hedeflerini ve stratejilerini bölgeleriyle ilişki kurarak yeniden tanımlamaları, vizyon ve misyonlarını bölgenin ihtiyaçları kapsamında farklılaştırmaları beklenmektedir.” YÖK Başkanı Erol Özvar, uluslararasılaşmanın Yükseköğretim Kurulunun en önemli stratejik hedeflerinden biri olduğunu belirterek, “Bizim uluslararasılaşma ile anladığımız şudur, saygınlığı olan öğretim elemanlarının gelip gittiği bir yer olma özelliğini kazanma, uluslararası öğrenciler için bir odak, bir cazibe merkezine gelme, bilimsel faaliyetleriyle, ilim insanlarının gelmek için uğraş verdiği bir merkez olmak için uğraş verdiğini anlıyoruz. Bugün üniversitelerin uluslararası etkileşime açılmadan gelişmeleri imkansızdı. İlim bir sosyalleşme işi ise ki gerçekten öyledir, bunu sadece milli sınırlarımızda değil aynı zamanda uluslararası alana, küresel ölçeğe taşımak zorundayız. Biz ululararasılaşmadan bunu anlıyoruz. Ürettiğimiz bilimsel çıktıların başkaları tarafından fark edilmesi, onlar tarafından benimsenmesi bu ülkenin en önemli yumuşak gücüdür. Üniversiteler bilhassa gelişmiş ülkelerin çok değerli bir yumuşak gücüdür. Uluslararası alanda başarılı olmanın yolu, üniversitelerimizin tatlı bir rekabete açılmasından geçmektedir. Etik değerlere dayalı bir rekabet, üniversitelerimizin verimliliğini, etkinliğini arttıracaktır. Rekabet; işbirliğine engel değildir, işbirliği de rekabete engel değildir. Rekabet, ilim alanında yarışmanın tezahürüdür. Bu bakımdan üniversitelerimizin rekabet etmesi çok önemli. Rekabet de ancak farklılaşmayla olur. Bu bakımdan üniversitelerimizin rekabet üstünlüğü üretebilecek taraflarını geliştirmek zorundadır” şeklinde konuştu. BEÜ Rektörür Prof. Dr. Necmettin Elmastaş ise projeye 6 ay önce dahil olduklarını belirterek, “Bu proje, YÖK Başkanlığı öncülüğünde Cumhurbaşkanlığı Stratejik ve Bütçe Başkanlığı ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı işbirliğiyle hayata geçirilmiş ve üniversitelerimizin bulundukları bölgelere olan katkılarını arttırmayı ve belirli alanlarda ihtisaslaşmalarını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Günümüzde küreselleşme, uluslararası ilişki ve politikaların temelini oluşturan kavramlardan biri haline gelmiştir. Bu meyanda Türkiye gibi hızla gelişen ülkeler, küreselleşmenin yanı sıra bölgesel bağları güçlendirmeyi ve bölgesel bağları ve kalkınmayı desteklemeyi önemsemektedirler. Özellikle son yıllarda bölgesel kalkınma anlayışıyla yeniden şekillenmiş ve uluslararası işbirliklerine açık bir yaklaşım benimsenmiştir. Bu çerçevede üniversitelerin bölgesel kalkınmadaki rolü büyük önem taşımaktadır. Üniversiteler her küresel gelişmeleri takip ederek küresel düzeyde etkili olmayı hem de bulundukları bölgelerde sıkı bir işbirliği içerisinde olarak bölgesel kalkınmaya katkı sağlamayı amaçlamaktadırlar” diye konuştu. Düzenlenen programa YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, BEÜ Rektörür Prof. Dr. Necmettin Elmastaş, 25 farklı üniversite rektörü, akademik personel ve öğrenciler katıldı.
Eskişehir ESOGÜ’de Hemşirelik Haftası etkinliği düzenlendi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nün düzenlediği “Hemşirelerimiz Geleceğimiz: Bakımın Ekonomik Gücü” temalı 2024 Hemşirelik Haftası etkinliği, ESOGÜ Prof. Dr. Necla Özdemir Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. ESOGÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emine Gümüşsoy ve Eskişehir İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Yaşar Bildirici’nin de katıldığı etkinlik kapsamında, ESOGÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Özgül Örsal “Telesağlık Uygulamalarının Sağlık Yönetiminde Maliyete Etkisi” ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fethiye Sağlık Bilimleri Fakültesi öğretim elemanı Arş. Gör. Dr. Füsun Uzgör “Bir Faydalı Model Geliştirme Süreci: Ankilozan Spondilit Hastalarının Sub Cutan Anti-TNF Tedavi Uyumunun Artırılmasına Yönelik Mobil Uygulama İçeren Cihaz” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdi. Hemşirelik Haftası ile ilgili olarak ESOGÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Özgül Örsal şu açıklamayı yaptı: “Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Sağlık Bakanlığımız, Uluslararası Hemşireler Birliği (ICN) ve Türk Hemşireler Derneği’nin 2024 teması ‘Hemşirelerimiz Geleceğimiz: “Hemşirelik Bakımının Ekonomik Gücü’dür. Bu tema paralelinde tüm dünyada birçok etkinlik yürütülmektedir. DSÖ ve ICN’nin 2024 deklarasyonunda dünya çapında yaklaşık 29 milyon hemşirenin bulunduğu belirtilmektedir. DSÖ 2030 yılına kadar 4,5 milyon hemşire açığının olacağını tahmin etmektedir. Hemşirelerin sağlığın iyileştirilmesinde ve ekonomiye daha geniş katkıda bulunulmasında çok önemli bir rol oynamakta olduğunu belirten DSÖ; verimli, etkili, dayanıklı ve sürdürülebilir sağlık sistemlerine ulaşmak için tüm ülkelerin sağlığa, hemşirelere yatırım yapmalarının zorunlu olduğunu açıklamıştır. Hemşireler sadece temel bakımı sağlamakla kalmayıp aynı zamanda sağlık politikalarının şekillendirilmesinde ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin desteklenmesinde de kritik bir rol oynamaktadır. Hemşireler acil durumlarda bakım sağlamakta ve küresel olarak sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliğini korumaktadır. Küresel olarak sağlık ve sosyal iş gücünün yüzde 67’si kadınlardan oluşmakta, hemşirelik ve ebelik meslekleri ise kadın iş gücünün önemli bir bölümünü temsil etmektedir. Dünyadaki hemşirelerin yüzde 80’inden fazlası dünya nüfusunun yarısının yaşadığı ülkelerde çalışmakta olup, her sekiz hemşireden biri doğduğu veya eğitim aldığı ülkeden farklı bir ülkede çalışmaktadır. Hemşireler temel sağlık hizmetlerinin merkezinde yer alır ve çoğu zaman insanların gördüğü ilk ve bazen tek sağlık profesyonelidir ve onların ilk değerlendirme, bakım ve tedavisinin kalitesi hayati öneme sahiptir. Aynı zamanda kendi yerel topluluklarının bir parçasıdırlar (kültürünü, güçlü yönlerini ve zayıf noktalarını paylaşırlar) ve hastaların, ailelerin ve toplulukların ihtiyaçlarını karşılamak için etkili müdahaleleri şekillendirip sunabilirler. DSÖ’nün Hemşirelik için Küresel Stratejik Yönergeleri (SDNM) 2021-2025 aralığında hemşireliği güçlendirme çağrısında bulunmaktadır. SDNM dört politika odak alanından oluşur: Eğitim, istihdam, liderlik ve hizmet sunumu. Her alanın beş yıllık dönem için bir hedefi ifade eden bir ‘stratejik yönü’ vardır. Ayrıca iki ila dört arasında politika önceliğini içerir. Yasalaştırılıp sürdürüldüğü takdirde, bu politikalar öncelikle dört stratejik yönde ilerlemeyi destekleyebilir: 1) Toplumun sağlık ihtiyaçlarını karşılayacak yeterliliğe sahip yeterli sayıda hemşirenin eğitilmesi, 2) İş oluşturmak, göçü yönetmek ve hemşireleri en çok ihtiyaç duyulan yerlerde işe almak ve işte tutmak, 3) Sağlık ve akademik sistemlerde hemşirelik liderliğinin güçlendirilmesi, 4) Hemşirelerin hizmet sunum ortamlarına güvenli ve en iyi şekilde katkıda bulunmaları için desteklenmesini, saygı duyulmasını, korunmasını, motive edilmesini ve donatılmasını sağlamak. DSÖ daha adil ve dayanıklı bir sağlık için ve ekonomik iyileşmeyi hızlandırmak için ülkelerin sağlık iş gücünün güçlendirilmesine yönelik yatırımları sürdürmeleri ve artırmaları gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca 2030 gündeminde tüm paydaşlar hemşirelerin sağlığı koruma ve insanları güvende tutma konusunda oynadığı kritik rolünün önemini vurgulamakta, uluslararası finans kuruluşlarının ve hayırsever yatırımlarının seferber edilmesinin anahtar rolüne dikkati çekmektedir.”