POLİTİKA - 26 Temmuz 2017 Çarşamba 13:19

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan İsrail’in metal dedektör uygulamasını sonlandırmasına ilişkin açıklama

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan İsrail’in metal dedektör uygulamasını sonlandırmasına ilişkin açıklama

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in, Mescid-i Aksa’daki metal detektör uygulamasını sonlandırması ile ilgili, “İsrail’in Müslümanları rencide eden metal detektör uygulamasından geri adım atması, gerilimin azaltılması noktasında doğru bir adım olmuştur.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in, Mescid-i Aksa’daki metal detektör uygulamasını sonlandırması ile ilgili, “İsrail’in Müslümanları rencide eden metal detektör uygulamasından geri adım atması, gerilimin azaltılması noktasında doğru bir adım olmuştur. Bundan bir memnuniyetimiz söz konusudur. Arzumuz yeterli değildir. Cuma namazlarına gelen Müslümanlara o kapıların kapanmasına tahammül etmemiz mümkün değildir” dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması" toplantısına katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen toplantının açılışında konuşan Erdoğan, “Ülkemizin Yüksek Öğretim Kurulunun tertip ettiği İslam Dünyası Yüksek Öğretim Konferansı’nın başarılı geçmesini, ülkelerimiz ve akademik camiamız için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Eskiler ‘barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar’ derdi. Yani, hakikat kıvılcımının fikirlerin çarpışmasıyla ortaya çıkacağını söylerlerdi. Bu sözün asıl muhatabı üniversitelerdir, akademi dünyasıdır” ifadelerini kullandı.


İslam medeniyetinin özünün kardeşlik ve dayanışma olduğunu belirten Erdoğan, “Bir duvarı oluşturan tuğlalar gibi birbiri ile kenetlenmektir. Bu açıdan yaklaşıldığında kültürel, siyasi, mezhebi veya etnik farklılıklarımız bizim handikabımız değil, en önemli zenginliğimiz, en önemli imkanımızdır. Kur’an-ı Kerim’de de buyrulduğu gibi Müslümanlar ancak kardeştir. Sınırların aramıza girmesine, mesafelerin bizi birbirimizden koparmasına izin veremeyiz. Son zamanlarda yaşadığımız hadiselerin ortak kimliğimizi aşındırdığı, aramıza yeni duvarlar, bariyerler ördüğü bir gerçektir” diye konuştu.



“Her zamankinden daha fazla dayanışma ve kardeşliğe ihtiyacımız var”


Hafta sonu Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar’da olduğunu, Körfez ülkeleri arasındaki bariyerler nedeniyle orada bulunduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:


“Üç kardeş ülke, Körfez’de nedir bu sıkıntı? Niye biz bu durumlara düşüyoruz? Bu hallere neden düştük? Bunlar bizi yaralıyor, üzüyor. Biz bu hallerde düşmeli miydik? Biz diyalog yoluyla herhangi bir sıkıntı olduğu zaman oturarak, konuşarak çözemez miyiz? Rabbimiz bize Kur’an-ı Kerim’de, ’Bütün işlerinizde istişare ediniz’ diyor. Bir sıkıntı mı var, müracaat edeceğimiz kapı istişaredir. Açarız telefonu şurada şöyle bir konu oldu, neden, niçin. Bu sıkıntının altında yatan konu nedir? Bunu konuşur ve çözüm yollarına gideriz. Çözüm yollarına gitmeyip etrafımızda birilerini de almak suretiyle eğer herhangi bir kardeşimizi köşeye sıkıştırırsak bu kabul edilebilir bir şey değildir. Bu bize yakışmıyor. Biz bunları aşmalıyız. Bizim her zamankinden daha fazla dayanışma ve kardeşliğe ihtiyacımız var. Şu anda karşımdaki topluluğu bunun temel taşları olarak görüyorum. Bu burada kalmamalıdır. İslam dünyasının bugün birlikten ziyade ayrışmalarla gündemde olması ne kadar acı. Kriz, iç, savaş, kardeş kavgası ve teslimiyet politikaları bizi birbirimizden her gün biraz daha uzaklaştırıyor. İşte Suriye, Irak. Ölen kim? Müslüman. Öldüren ise İslam kisvesi altındaki müsvetteler. Böyle bir mantıksızlık, akli noktada zayiat olabilir mi? Bunları yaşıyoruz. Suriye ve Irak’ta her bir taşında binlerce yıllık medeniyetimizin izleri olan şehirler şu anda enkaz yığını haline geldi. Asırlar boyu esenlik yurdu olan beldeler maalesef yıkımla, gözyaşı ile arşı titreten mazlum feryatları ile inliyor. O yavruların halini görüyoruz. Onların taş yığınları arasında binaların altında ne durumda olduklarını görüyoruz. İşte Halep, İdlip, Humus harabeye çevrildi. Senelerdir ilim aşıklarının susuzluğunu gideren Musul Kütüphanesi talan edildi. Bağdat Kütüphanesi’nde yer alan her biri hazine değerindeki binlerce kitap, el yazması, nadide eserler ya imha edildi ya çalındı. Bir zamanlar bunları Hülagü Han’da yapmıştı. Biz bunlara dayanamıyoruz. Tarih kitaplarında bunları okuduğumuz zaman içimiz içimize sığmıyor. Muhteşem mimarileriyle ziyaretçilerini büyüleyen kütüphanelerimiz, camilerimiz, külliyelerimiz bir bir yok ediliyor.”



“Mescid-i Aksa’nın izzetinin, onurunun korunması tüm İslam aleminin vazifesidir”


Barışın sembolü Kudüs’ün Müslüman karakterine, tarihi dokusuna yönelik saldırılar karşısında direnmeye, ayakta kalmaya çalıştığını vurgulayan Erdoğan, “Müslümanların mevcut güçsüzlüğünden, parçalanmışlığından cesaret alan İsrail yönetimi her gün yeni bir uygulama ile Kudüs’ün İslami karakterini tahribe yelteniyor. Her fırsatta ülkemizi eleştiri yağmuruna tutanlar mesele Filistin, Kudüs olunca, Müslümanların hakkı hukuku olunca birden suspus kesiliyorlar. Hiç kimse bizden artık bıkkınlık derecesinde bu ikiyüzlülüklere daha fazla sessiz kalmamızı bekleyemez. İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın izzetinin, onurunun korunması tüm İslam aleminin vazifesidir. Biz bölgedeki tüm inanç mensuplarının güvenliğini ve huzurunu arzu ediyoruz. İstanbul’da sinagoglar var. Bu olaylar olurken bazı gruplar sinagoglara saldırma yoluna gittiler. İlk işim İstanbul Valisi’ne ’Bunlara müsaade etmeyin, bizim dinimiz bunlara müsaade etmez’ dedim. İsrail böyle yapıyorsa biz böyle yapamayız. Biz bu ibadethaneleri ve buralara giden Musevileri, Yahudileri güvence altına almamız lazım. Sağ olsun bazı ufak tefek hadiselerin dışında bu güvenceyi sağladılar. Müslümanın örnek yanı budur. Biz bunu başarmakta görevliyiz. Biz Ömer Bin Abdülaziz’in arazisine cami yapılıyor diye şikayet edildiğinde onu yıktıran bir anlayışın mensuplarıyız. Bu hassasiyetimizi dün nasıl koruduysak bugün ve yarın da korumalıyız” dedi.



“Arzumuz yeterli değildir”


İsrail’in Mescid-i Aksa’daki tepki çeken metal detektör uygulamasını sonlandırmasına yönelik Erdoğan, “İsrail’in Müslümanları rencide eden metal detektör uygulamasından geri adım atması, gerilimin azaltılması noktasında doğru bir adım olmuştur. Bundan bir memnuniyetimiz söz konusudur. Arzumuz yeterli değildir. Cuma namazlarına gelen Müslümanlara o kapıların kapanmasına tahammül etmemiz mümkün değildir. Sadece Filistin’de yaşayanların geldiği bir mabet değildir. Tüm dünya Müslümanlarının geldiği bir mabettir. Bunun kapısı dünya Müslümanlarına kapatılamaz. İsrail, Kudüs ile ilgili yerleşik teamüllere, hukuka ve insan haklarına saygılı davranmalıdır. Bir kez daha İsrail Cumhurbaşkanı ile görüştüm ve kendisine bütün bunları anlattım ve buradaki arzumuzu, düşüncemizi kendisiyle paylaştım. Dedim ki; sizler de bir Cumhurbaşkanı olarak bu konuda ağırlığınızı koymalısınız. Ben Cumhurbaşkanı olarak ancak Cumhurbaşkanı ile görüşebilirim. Bu uluslararası diplomasinin bir gereğidir. Son olarak Ürdün Kralı ile yaptığım görüşmeden sonra onların da o akşam yaptıkları görüşme olumlu netice vermiş olacak ki en azından bu metal detektörlerin kaldırılması kararını meclislerinden ittifakla aldılar. İsrail yönetimine şunu hatırlatmakta fayda var; eğer bu dünyada barış içinde yaşamak istiyorsanız başkalarını tehdit etmek yerine kendisini ve bölgeyi ateş çemberine sokabilecek politikalardan kaçınmak gerekiyor. Her açıdan sıkıntılı bir manzarayla karşı karşıya olduğumuz bir gerçektir. Son birkaç asırdır yaşanan tüm sıkıntılara rağmen İslam medeniyeti, Batı tarafından yutulamayan, yenilemeyen, teslim alınamayan tek medeniyettir. Ciddi bir takım hasarlar alınmış olsa da medeniyetimizin o çelik çekirdeği sapasağlamdır. Hasarları gidermek bizim elimizdedir. Doğru tedavinin yolu öncelikle teşhisin doğru konulmasından geçiyor. Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir. Bunun için kendi muhasebemizi yapmalıyız. Sorunlarımızın kaynağı olarak başkalarını işaret etmek bizi yanlış yollara sevk edecektir. Başarısızlığımızı bir yerlere yıkmak bizi başarılı kılmaz. Müslümanlar neden bu hale düştüklerinin cevabını lütfen kendilerinde, ilim, hikmet ve bilgi kaynaklarıyla kurduğu ilişkide aramalıdır. Bu ilişki ne kadar muhkem olursa bünye de o kadar sağlam olur” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: “Programımız hem içeride hem de dışarıda daha çok rağbet kazanacak” Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “OVP’nin sahipliği çok güçlü. Cumhurbaşkanımız uyguladığımız programın tam olarak arkasında. Programımız hem içeride hem de dışarıda giderek daha çok rağbet kazanacak. Çünkü iç tutarlığı olan bir program, kredibilitesi performansıyla birlikte artacak. Sonuç aldıkça inancın atacağı bir program ve biz sonuç alıyoruz” şeklinde konuştu. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Uluslararası Finans Enstitüsü (IFF) ve TBB iş birliğiyle düzenlenen Sürdürülebilir Finans Forumu’nda konuştu. Sürdürülebilirliğin tüm dünyada artık ana tema olduğunu belirten Şimşek, sürdürülebilir finansın da bu konunun en önemli bileşeni olduğunu söyledi. Şimşek, sürdürülebilir finansın önümüzdeki dönemde giderek büyüyen bir alan olacağına dikkati çekti. Şimşek, dünyanın sürdürülebilirlik alanında ihtiyacının çok büyük olduğunu, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri çerçevesinde kimine göre buradaki açığın 4 trilyon dolar olduğunu belirtti. “Özel sektör kaynaklarının mobilize edilmesi gerekiyor” Sürdürülebilir finansın önümüzde dönemde giderek büyüyen bir alan olacağını belirten Bakan Şimşek, “Mutlaka özel sektör kaynaklarının mobilize edilmesi gerekiyor. Yani çok taraflı bankaların, kamunun imkanları burada yetersiz kalıyor. Sürdürülebilir finans çok kritik bir alan ben inanıyorum ki; Türk finans sistemi içerisinde hızlı bir şekilde büyüyecek. Bugün itibariyle sürdürülebilir finans kaynakları global olarak yaklaşık 3 trilyon dolar. Düzenleyici kurumlar, kaynakların sahipleri, burada sürdürülebilir yatırımları ön plana çıkaracak yaklaşım içindeler, sürdürülebilirliği esas alıyorlar” dedi. “Yeşil dönüşümü sağlamak bizim için zaruret” Sürdürülebilir finans ve yeşil dönüşümün Türkiye için çok kritik bir alan olduğuna dikkat çeken Bakan Şimşek, “Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası gibi yerlerde de fonlamada ön plana çıkan ve büyüyen bir alan burası. Ülkelerin yeşil ürün potansiyeline göre sıralandığı bir araştırmada Çin bir numarada, Türkiye altıncı sırada. Bizim açımızdan sürdürülebilir finans, yeşil dönüşüm, sürdürülebilirlik kritik bir alan. Bu bir lüks değil, ihtiyaç. Çünkü biz yeşil dönüşümü sağlarsak o zaman cari açığımızı azaltmış oluruz. Enerjiyi dışarıda bıraktığımız zaman Türkiye’nin çok ciddi bir cari fazlası var. Bugün cari fazlamız olsaydı makro finansal istikrar, rezerv açısından çok farklı bir noktada olurduk. Bizim için bu alana odaklanmak, bu alandan kaynak devşirmek, bunun üzerinden yeşil dönüşümü sağlamak bizim için zaruret” diye konuştu. Sürdürülebilirlikle ilişkili fon birikiminin 600-700 milyar dolardan 3 trilyon dolara çıktığını belirten Şimşek, önümüzdeki dönemde bu yöndeki varlık birikiminin çok daha hızlanacağını kaydetti. Söz konusu kaynakların ağırlıklı olarak Avrupa’da tutulduğunu belirten Bakan Şimşek, “Bu açıdan çok şanslıyız. Çünkü biz Avrupa’yla dostuz, Avrupa’ya yakınız Avrupa’nın burada ön planda olması, yüzde 84 ile bu fonlara ev sahipliği yapıyor olması bizim açımızdan büyük bir avantaj. Bu alan önümüzdeki dönemde üzerinde durmamız gereken konu” diye konuştu. “54 devlet yaklaşık 547 milyar dolarlık tahvil ihracında bulunmuş” Son yıllarda ülkelerin yeşil ağırlıklı tahvil ihracı gerçekleştirdiklerine değinen Bakan Şimşek, “Bugüne kadar 54 devlet yaklaşık 547 milyar dolarlık tahvil ihracında bulunmuş. Bunun yüzde 80’i daha çok yeşil dönüşüm alanında” diye bilgi verdi. Türkiye’nin sürdürülebilir yeşil finans alanında 2014’ten beri önemli bir yolculuğu bulunduğunu belirten Bakan Şimşek, Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler arasında bu alanda tahvil ihracı yapma sıralamasında 11’nci olduğunu belirtti. “Yeşil tahvil ihracını devam ettireceğiz” Türkiye’nin geçen sene Hazine olarak ilk yeşil tahvil ihracını yaptığını anımsatan Bakan Şimşek, “Başarılı bir ihraç oldu. Bunu devam ettireceğiz. Bu alanda kaynak ihtiyacı büyük bu kaynağı değerli görüyoruz. Bu alan önemli ve büyüyen bir alan. Sürdürülebilir finans konusunda birçok uluslararası kuruluşla yakın çalışıyoruz. Bugüne kadar önemli birikimi ülkemizin gelişmesi, kalkınması için kaynak devşirdik. Bunun artarak devam edeceğine inanıyorum. Çünkü bu konuda önemli bir farkındalık var. Eminim bankalar da şirketler de bu konuya daha fazla odaklanacaklardır” dedi. Türkiye’nin en önemli önceliklerinden birinin sürdürülebilirlik olduğuna dikkati çeken Bakan Şimşek, “2053 itibarıyla net sıfır hedefine erişmeyi planlıyoruz. Bu Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak bir yolculuk. Türkiye’nin cari açığını azaltacak, kaliteli istihdam sağlayacak, kaliteli büyümeyi saplayacak bir süreç. Biz bu sürecin arkasındayız, önümüzdeki dönemde ne gerekiyorsa yapacağız” diye konuştu. Sürdürülebilir kalkınma raporunda Türkiye’nin 166 ülke arasında 72’nci sırada yer aldığını belirten Bakan Şimşek, “Bu arzuladığımız bir sıralama değil, mutlaka çok daha hızlı şekilde ilerleme sağlamamız lazım diye konuştu. İklim değişikliği endeksinde 56’ncı sıradayız burada kat edeceğimiz çok mesafe var. Daha hızlı ilerlememiz gerekiyor. İklim kanunu, iklim düzenlemesi gündemde; inanıyorum ki hızlı bir şekilde tamamlanacak” şeklinde konuştu. Bankaların, reel sektörün finansmana erişiminde büyük bir iyileşme olduğunu belirtti. Bakan Şimşek, “Portföy girişlerinde de artış var. Son aylarda hızlandı. En önemlisi bankalarımız sermaye benzeri imkanları küresel piyasalardan uzun vadeli devşirebiliyorlar. Yıl başından bu yana yaklaşık 4 milyar dolarlık sermaye benzeri kaynak oluşturuldu. Bu programın çalıştığını ortaya koyuyor” diye konuştu. “Net ihracatın katkısı dengelenme içerisinde” Bakan Şimşek, enflasyon ve dengelenme konularına ilişkin olarak ise “Dengesizliklerin büyümede gideriliyor. Net ihracatın katkısı dengelenme içerisinde. Bu beraberinde dezenflasyonu ve sürdürülebilir cari açığı, rezerv birikimini getirecek. İkinci olarak; yıllık enflasyon yüksek ve Mayıs ayında yükselmeye devam edecek ama bu son 12 ayı gösteren enflasyon, enflasyon beklentilerine bakarsanız önümüzdeki 12 ay için beklenen enflasyon yüzde 35 civarı, biraz bizim hedef patikamızın üzerinde, ben inanıyorum ki; enflasyon düştüğü zaman beklentiler ile bizim patikamız arasındaki fark azalacak. Enflasyon beklentilerinde Ekim’e göre 10 puanlık bir iyileşme var” ifadelerini kullandı. Cari açıkta daralmanın devam ettiğini belirten Bakan Şimşek, “Geçen sene Mayıs ayında 12 aylık cari açık 60 milyar dolardı. Şubat ayı itibariyle 32 milyar dolar civarına düştü. Bu sene milli gelire oranla yüzde 2,5 civarına düşecek. Yüzde 2,5 bize bir taraftan dış borcun milli gelire oranını düşürecek bir taraftan da rezerv biriktirmemize imkan sağlayacak” dedi. “Son 1 aydır net rezervlerde dramatik bir artış var” Türkiye’nin uyguladığı ekonomi programından sonuç verdiğinden bahseden Bakan Şimşek, “Son 1 aydır net rezervlerde dramatik bir artış var. Çünkü, seçimler aradan çıktı. Cumhurbaşkanımız bu programın tam olarak arkasında. Programımız hem içeride hem de dışarıda giderek daha çok rağbet kazanacak. Çünkü iç tutarlığı olan bir program, kredibilitesi performansıyla birlikte artacak bir program. Sonuç aldıkça inancın atacağı bir program ve biz sonuç alıyoruz” şeklinde konuştu. “Risk priminde olumlu yönde ayrıştık” Bakan Şimşek, Türkiye’nin CDS’inin 300 puanın altına gerilediğini belirten Şimşek, “Risk primimiz geçen sene 700 baz puanın üzerindeydi, şu anda 300’ün altında. Türkiye’nin küresel piyasalarda ödediği ilave faiz farkı gelişmekte olan ülkelerin çok üzerindeydi. Şu anda olumlu yönde ayrıştık. Programımız çalışıyor. Kurdaki oynaklık da azaldı. Uluslararası rating kuruluşları ülkemizin kredi notunu artırmaya başladılar. Önümüzdeki dönemde de artırma görünümüne sahipler. Biz kararlı bir şekilde sabırla bu programı uygularsak; Türkiye’nin kredi notu da artacak, makro finansal dengesizlikleri giderilecek, sürdürülebilir yüksek büyümeyi yakalamış olacağız” şeklinde konuştu.
Ordu Okul müdürünün öldürülmesine Ordu’daki öğretmenlerden tepki İstanbul’da Okul Müdürü İbrahim Oktugan’ın 17 yaşındaki öğrencisi tarafından öldürülmesi nedeniyle Ordu’da bir araya gelen yaklaşık bin kişilik öğretmen grubu, iş bırakarak basın açıklamasında bulundu. Eyüpsultan’da yabancı uyruklu öğrenci tarafından silahla vurularak ağır yaralanan özel lisenin müdürü, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Bunun üzerine Ordu’daki sendika üyesi öğretmenler, ilk olarak 19 Eylül Ortaokulu önünden başlayarak, ellerinde dövizler ve sloganlar eşliğinde Ceren Özdemir Meydanı’na yürüdü. Burada öğretmenler adına basın açıklamasında bulunan Hande Kıran, “Önceki gün ömrünün büyük bölümünü eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan ne basit bir öfke krizi, ne failin öğrenci oluşu, ne de failin uyruğu ile ilgilidir. Bu ülkede, okulda bir öğretmen öldürüldü, söz bitti. Şiddetin, cinayetin tek bir faili olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır. Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür. Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır. Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin, derhal tüm okulların güvenliği sağlanmalıdır” ifadelerine yer verdi. Açıklamanın ardından öğretmenler 5 dakikalık oturma eylemi yaptı, ardından saygı duruşunda bulundu.
Kahramanmaraş Ayakta kalan cami işçilerin ibadet yeri oldu Kahramanmaraş merkezli asrın felaketi sırasında yüzlerce evin hasar alıp yıkıldığı mahallede birkaç bina ile cami ayakta kaldı. Sadece minaresi yıkılan cami, namaz vakitlerinde cemaatini misafir etmeye devam ediyor. Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde şehir merkezindeki büyük yıkımın yaşandığı Hayrullah Mahallesi yeniden dönüşüyor. Binlerce insanın evsiz kaldığı ve hayatını kaybettiği mahalle, Azerbaycan devleti tarafından yeniden tasarlanıp ismi de Azerbaycan Mahallesi oluyor. Mahallede bulunan Mehmet Kirişçi Camii de depremde ayakta kaldı. Etrafında İnşaat Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası binası ile ayakta kalan birkaç binadan biri olan cami namaz vakitleri cemaatini misafir ediyor. Cami İmam Hatibi Ahmet Yılmaz, “Benim oturduğum daire caminin kıblesindeydi ve ayakta yarım kaldı depremde. Aşağı iner inmez camiye geldik ve mahalle halkının camiye sığındığını gördük. Onlara yardımcı olup dışarıda büyük bir meydan ateşi yaktık. Depremde camimiz ender kalan yerlerden biri. Ufak tefek hasarlarımız vardı onları da iki üç bekledikten sonra enkazlar kalkmaya başladıktan sonra tekrar camimizi tadilat yaptırıp ibadete açtık. Devletimiz olmak üzere Azerbaycan devletinin desteği ile yeni inşaat başladı ve çok büyük hızla ilerliyor. Camimiz ibadete açık ve mahalle eski halinden uzaklaşıp daha net olmaya başladı. Cemaatimizi camimize bekliyoruz” dedi. Serhat Pülat adlı vatandaş da, “Belki burada bine yakın işçi çalışmakta ve bu işçiler ibadetlerini bu camide yapıyor ve bizim için bir fırsat aslında. Hiçbir yerde camiye denk gelinmiyor ve açık olması bizim için mutluluk verici” diye konuştu.