MAGAZİN - 20 Şubat 2018 Salı 11:10

Yener Çevik: “Aslında rap müziği, direnişin müziğidir”

A
A
A
Yener Çevik: “Aslında rap müziği, direnişin müziğidir”

Gelecek ay vizyona girmesi beklenen “Direniş Karatay” filminde ‘Hu’ parçasıyla yer alan rap sanatçısı Yener Çevik, “Yaşam sizi daima direnmeye zorluyor.

Gelecek ay vizyona girmesi beklenen “Direniş Karatay” filminde ‘Hu’ parçasıyla yer alan rap sanatçısı Yener Çevik, “Yaşam sizi daima direnmeye zorluyor. Aslında rap müziği, direnişin müziğidir” dedi.


Rap müziğinin özgün ve sevilen ismi Yener Çevik, geçtiğimiz günlerde Direniş Karatay filmi için hazırladığı “Hu” parçasıyla dikkat çekti. Filmin çekimlerinin yapıldığı, Türkiye’de ilk Selçuklu dönemi platosu olma özelliğini gösteren platoyu gezen Yener Çevik, filmde yer almaktan gurur duyduğunu söyledi. Filmin hikayesiyle kendi hayat hikayesi arasında bağ kurduğunu belirten Çevik, Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesinin çok önemli bir projeye imza attığını, üniversitelerin benzer faaliyetlerde daha çok bulunması gerektiğini ifade etti.



“Aslında rap müziği, direnişin müziğidir”


Moğol baskısına direnen Selçukluların hikayesini anlatan filmin müziğini hazırlayan Yener Çevik, filmin hikayesiyle kendi hayat hikayesi arasında bağ kurduğunu anlattı. Çevik, “Filmde, ciddi anlamda kendi gerçeklerimiz için bir mücadele, bir direniş görüyoruz. Kendi hayatlarımızda da gerçeklerimiz için ciddi bir direnişte bulunmamız gerekiyor. Yaşam sizi daima direnmeye zorluyor. Ben mesela, şimdilerde kenar mahalle diye adlandırılan bir mahallede büyüdüm. Hayatta kalmak için direnmenin şart olduğu mahallelerin birinde. Yaptığım müzik sayesinde de bu direnişi gerçekleştirebildim. Aslında rap müziği, direnişin müziğidir. Bu anlamda Direniş Karatay’ın hikayesiyle hem kendi hayat hikâyem hem de müziğim arasında bir bağ kurdum ve filmdeki tokat gibi mücadeleyi, cevabı benimsediğim için yer aldım” dedi.


Sanatın da eğitim süreciyle yakından bağlantılı olduğunu dile getiren Yener Çevik, bir filmin yapımcılığını ilk defa bir üniversitenin üstleniyor olmasının pek çok projeyi de beraberinde getirmesinin yolunu açtığına değindi. Çevik, “Bir sinema filmi, eğer nitelikli bir filmse, asla yalnızca bir film değildir. Özellikle Direniş Karatay’da ciddi bir eğitim vurgusu görüyoruz. Bu anlamda üniversitelerin bu tür faaliyetlerde daha fazla bulunması gerektiğini düşünüyorum. Belki de KTO Karatay Üniversitesinin bu girişimi ardından pek çok projeyi sürükler, kim bilir” diye konuştu.



“Selçuklu tarihi bizim tarihimizdir”


Yener Çevik, gizli kalan Selçuklu tarihini anlatan bir projede yer almanın gurur verici olduğunu söyleyerek, “Genellikle tarih kitaplarının Osmanlı tarihiyle ve Cumhuriyet dönemiyle ilgilendiğini görüyoruz. Selçuklu tarihi, bu anlamda, biraz gizli kalmıştır. Ancak o da bizim tarihimizdir. Üstelik tarihimizin en önemli dönemlerinden de biridir. Direniş Karatay’ın çok odaklanılmayan bir döneme odaklanması benim için ayrıca önemli. Bu anlamda, alanında belki de bir ilk olduğu için bu projede yer almaktan onur ve gurur duyuyorum” değerlendirmesinde bulundu.


Çevik, film müziğindeki ‘Hu’ ifadesinin rap türü bir parçada yer almasına alışık olunmadığının hatırlatılması üzerine, “Bu ifadeye biz kültürel anlamda çok yakınız ve çok sık kullanırız. Hu aslında dille, kelimeyle ifade edemediğiniz, sözcüklerin sizin için yetersiz kaldığı noktada başvurduğumuz, kısa ve en etkili yollardan biri. Başka bir şey aramamak lazım” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır Akdeniz anemisi anne ve babada taşıyıcılık varsa çocukta 4’te 1 ihtimalle oluyor Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hematoloji branşında Uzman Doktor Özlem Beyler, “Talasemi, diğer adıyla Akdeniz anemisi kalıtımsal geçen genetik bir kansızlık hastalığıdır. Anne ve babada eğer taşıyıcılık varsa çocukta 4’te 1 ihtimalle hastalık olur. Ülkemizde yüzde 2 oranında görüyoruz” dedi. Uzman Doktor Özlem Beyler, Akdeniz anemisinin kalıtımsal bir hastalık olduğunu söyledi. Anne ve babada eğer taşıyıcılık varsa çocukta 4’te 1 ihtimalle olduğunu belirten Dr. Beyler, hastalığın Türkiye’de yüzde 2 oranında görüldüğünü ifade etti. “Bu taşıyıcılık neden önemli? Evlilik öncesi genetik danışmanlık gerekebilir” diyen Dr. Beyler, “Hastalar, evlilik öncesi yapılan tarama testleriyle bize yönlendiriliyor. Biz de hemoglobin elektroforeze bakarak bilgilendirme yapıyoruz. Taşıyıcılık bir hastalık değildir, tedavi gerektirmez. Taşıyıcıların evlenmesinde ya da çocuk sahibi olmasında herhangi bir sakınca yoktur. Ancak çocuklarına aktarılabildiği bir hastalık olduğu için çocukta ciddi kansızlık olabilir. Bu nedenle takipte olmaları önemlidir” dedi. Bu hastaların kansızlığı olduğu için gereksiz demir tedavisi verilme durumu olabildiğine dikkat çeken Dr. Beyler, şöyle konuştu: “O açıdan mutlaka bir hematoloji uzmanına muayene olmalarını öneririm. Daha sonrasında bazı ağır talasemi hastalarına aylık kan nakli yapmak gerebiliyor. Buna bağlı olarak demir yükleri olabiliyor. Başka organların etkilenme riski olabiliyor. Yine bu hastaların aylık takipte kalmaları lazım. Beslenme durumuna gelecek olursak özel bir beslenme şekli yok. Herkes gibi yiyip içebilirler, beslenebilirler. Bazen biz folik asit desteği verebiliyoruz. Yine bu kontrollerdeki kan değerlerine bakarak karar verebileceğimiz bir durum. Tam kan sayımı, periferik yayma, hemoglobin elektroforezi ve demir testlerine bakarak tanı koyuyoruz. Bu şekilde diğer kansızlık nedenlerinden ayırt etmemiz gerekiyor bu hastaları. Çünkü gereksiz yere vitamin takviyesi alıp kan seviyelerini yükseltme durumlarına girmelerini engellemek istiyoruz.” "Türkiye, Akdeniz Bölgesin’e komşuluğu açısından bu hastalığı sık gördüğümüz bir bölge" Ailenin eğer bir hastada halsizlik, aşırı yorgunluk, çarpıntı, nefes darlığı gibi kansızlığın oluşturduğu durumlar varsa bir doktora gidip kontrol ettirebileceğini aktaran Dr. Beyler, “Bunun haricinde de evlilik öncesi rutin tarama testi yapılıyor. Bu şekilde ülkemizdeki yüksek taşıyıcılık oranlarından kaynaklanabilecek çocuklara aktarımın önüne geçilmiş oluyor. Bizim bu civar için oran yüzde 6 diyebiliriz. Aslında bunlar hep yüksek oranlar. Türkiye için yüzde 2, bölgemiz için yüzde 6’lara çıkıyor. Ama Antalya, Hatay civarına gittiğimizde yüzde 13’lere çıkıyor. Talasemi, aslında sık gördüğümüz bir kansızlık. Akdeniz Bölgesi derken Güneydoğu Asya’ya kadar uzanan, tüm dünyada sıklıkla görülen bir genetik kansızlık nedeni. Türkiye, Akdeniz Bölgesi’ne komşuluğu açısından bu hastalığı sık gördüğümüz bir bölge” şeklinde konuştu.
Mersin Mersin Şehir Hastanesi yöneticileri, engelli personelle bir araya geldi Mersin Şehir Hastanesi yöneticileri, Engelliler Haftası kapsamında hastanede çalışan engelli personelle bir araya geldi. Hastane yönetimi ve sosyal sorumluluk ekibi tarafından organize edilen etkinlikte, yöneticilerle bir araya gelen engelli personeller hem keyifli vakit geçirdi hem de istek ve önerilerini paylaşma imkanı buldu. Programda engelli personellere hastane yönetimi tarafından hazırlanan teşekkür belgeleri de takdim edildi. Başhekim Doç. Dr. Bahar Aydınlı, engelli çalışanların her zaman yanında olduklarını ifade etti. Bu kapsamda engelli personelin çalışma hayatlarını kolaylaştırmak için gerekli çalışmaları başlatmaya kararlı olduklarını vurgulayan Aydınlı, alınan istek ve öneriler doğrultusunda, engelli personellerin ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemeleri hayata geçireceklerini kaydetti. Engelliler Haftası’nın, engelli bireylerin topluma katılımlarının önemini hatırlatmak ve engelli haklarının farkındalığını artırmak için önemli bir fırsat olduğunu vurgulayan Aydınlı, "Biz de Mersin Şehir Hastanesi olarak bu hafta vesilesiyle engelli personelimizin değerini bir kez daha vurgulamak ve onların başarılarıyla gurur duyduğumuzu ifade etmek isteriz. Engelli personelimiz, azimleri ve başarılarıyla tüm topluma örnek olmaktadır. Hikayeleri, bize her şeye rağmen başarmayı öğretmektedir. Mersin Şehir Hastanesi olarak, engelli personelimizi her zaman desteklemeye ve önlerini açmaya devam edeceğiz" dedi.