YEREL HABERLER - 10 Kasım 2013 Pazar 09:22

(özel Haber) Gelinin Gözyaşlarını Televizyondan İzleyen Hırsız İnsafa Geldi

A
A
A
(özel Haber) Gelinin Gözyaşlarını Televizyondan İzleyen Hırsız İnsafa Geldi

Adana'da parkta fotoğraf çektiren gelen ve damadın arabadaki altınlarını çalıp kaçan 3 kişi yakalandı. Zanlılardan biri, "gelinin ağlamasını televizyonda izleyip çok üzüldüm, kolumu cama vurup yaraladım, o yüzden teslim oldum, altınları da savcıya vereceğim" dedi.
Olay, geçtiğimiz hafta pazar günü merkez Seyhan ilçesine bağlı Reşatbey Mahallesi Fuzuli Caddesi üzerinde meydana gelmişti. Kozan ilçesinde bir markette yöneticilik yapan Selman Demiryürek (26) geçtiğimiz ocak ayında Seda Demiryürek’le (25) nişanlandı. Çift, Kozan’da düğünlerinin olacağı gün Merkez Park'ta fotoğrafı çektirmek için Adana’ya geldi. Genç çift, Merkez Park’ta fotoğrafçı Nebi Çıtak’ın objektifine poz verirken, nişan töreninde takılan altınlarını yol kenarındaki gelin arabasında bıraktı. Bu arada çantayı gören hırsızlar, gelin arabasının camını kırdı. Hırsızlar, 15 bin lira değerindeki altınların bulunduğu çantayla kayıplara karıştı. Durumu fark eden temizlik işçilerinin bildirmesiyle gelen polisler, gelin ve damadı fotoğraf çekilirken bulup durumu anlattı. Şaşkınlık yaşayan çift, gelin arabasının yanına geldiğinde gerçekten altınların çalındığını gördü. Gelin bir süre şoku atlatamayarak ağladı. Gelin ve damat polis merkezine giderek düğün öncesi ifade verdikten sonra Kozan'a gelerek düğünlerini yaptı.
Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri ise düğün aracını soyan hırsızları yakalamak için çalışma başlattı. Dedektifler hırsızlaran gidebileceği güzargahtaki bütün güvenlik kameralarını tek tek inceledi. Kayıtlar incelenirken gelinin çantası elide olan iki şahsın yüzünü kapattığı görüldü. Polis hemen şahısların kimliklerini tespit için çalışma yaptı. Polisler kısa sürede kamera kayıtlarında gördükleri kişiler üzerinde yoğunlaşınca, şüphelilerin çeşitli suçlardan çok sayıda kaydı bulunan Mehmet A. (26), Ümit E. (24) ve Uğur K. (25) olduğunu belirledi. Polis, zanlıları Dağlıoğlu ve Gülpınar mahallelerinde saklandıkları evlerde yakaladı. Zanlılardan Mehmet A., adliyeye sevk edilirken, “Televizyonda haberi izledim ve pişman oldum. Gelinin gözyaşlarına üzüldüm. Sinirden cama yumruk attım ve elim yaralandı. İşsizim ve 1,5 yaşında çocuğum var. Bundan dolayı hırsızlık yapıyorum. Altınları bir yere sakladık. Savcıya teslim edeceğim” dedi.
Zanlılar daha sonra adliyeye sevk edildi.
Zanlılardan Mehmet A. daha önce de bir inşaata çıkıp intihar girişiminde bulunmak istemiş polisin ikna etmesiyle kurtarılmıştı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.