EKONOMİ
Erzincan Tatlısu’da kadınlar hem üretecek hem satacak 06 Ekim 2024 Pazar - 15:36:24 Erzincan’ın Tatlısu köyünde geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan kadınlar, hem üretip hem satacak. Erzincan’da kooperatifleşme çalışmaları artarak devam ediyor. Erzincan merkeze bağlı Tatlısu köyünde yaşayan kadınlar ürettiklerini pazarlamak için kooperatif çatısı altında birleşmeye karar verdiler. Son yıllarda çilek ve böğürtlen yetiştiriciliği ile adını sıkça duyuran Tatlısu köyünde, şimdi de kooperatif kurma girişimiyle öne çıktı. Tarım ve hayvancılık ile geçinen aileler ürettiklerini satmak ve rekabet gücü kazanabilmek amacıyla kooperatif kuracaklar. Köy Muhtarı Mustafa Köse ve genç girişimci Fikret Ateş tarafından desteklenen kadınlar, emek vererek ürettiği ürünleri hem Erzincan hem de büyük şehirlere satmak istiyorlar. Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu’nun talimatıyla Tatlısu köyünde Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürlüğü tarafından kooperatif eğitimi verildi. Düzenlenen eğitime Erzincan Tarım ve Orman İl Müdür Vekili Serkan Kütük, Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Sabri Karsavul, Tatlısu Köyü Muhtarı Mustafa Köse ve köy halkı katıldı. Tatlısu kadınlarına yönelik olarak verilen kooperatif eğitimine köy halkı yoğun ilgi gösterirken, kooperatifleşme sürecinin nasıl ilerleyeceğine dair bilgiler verildi. Toplantıda konuşan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdür Vekili Serkan Kütük, Türkiye’nin çok değişik bölgelerinde çok başarılı çalışmalar sergileyen kooperatiflerden örnek vererek, “Erzincan olarak bizler de çok iyi örnekler oluşturabiliriz. Yeter ki güçlerimizi birleştirerek birbirimize destek olalım. Tatlısu Köyü’nde çilek gibi, böğürtlen gibi öne çıkan ürünler var. Pekala bunların üretim sahalarını artırarak değişik şekillerde işleyebilir ve kooperatif çatısı altında pazara sunabiliriz. Biz Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü olarak her zaman yanınızdayız” diye konuştu.
06 Ekim 2024 Pazar - 15:31 Askon Şube Başkanı Şarlak: "6. Bölge teşvik destekleri mutlaka uzatılmalıdır" 31 Aralık 2024 tarihinde sona erecek 6. Bölge Teşvik Destekleri süresine ilişkin olarak açıklamada bulunan Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Malatya Şube Başkanı Mustafa Şarlak “6 Şubat depremleri sonrası en fazla hasarı alan Malatya’nın ayağa kalkması için Malatya sanayisinin ticaretinin mutlaka canlanması gerekmektedir. Bunun içinde 6. Bölge Teşvik Destekleri süresi mutlak suretle uzatılmalıdır” dedi. 25 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe giren Cazibe Merkezi Programı hakkında bilgi aktaran Başkan Şarlak, “11201 sayılı karar ile Malatya’nında içinde bulunduğu 25 ilde uygulanmasına başlanan Cazibe Merkezi Programı kapsamında OSB’lerde yapılan yatırımlar 6’ıncı Bölge teşvik unsurlarından istifade etmektedir. Uygulanan programın temel nedeni; Az gelişmiş bölgelerde yatırım ortamının canlandırılarak üretim, istihdam ve ihracatın artırılması ve bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması amaçlanmaktadır. Bu nedenle 6 Şubat depremlerinin ağır bir yıkıma neden olduğu başta Malatya’mız olmak üzere depremlerden doğrudan veya dolayısıyla etkilenen 16 ilde Teşvikler devam etmelidir” şeklinde konuştu. Asrın felaketi olarak nitelendirilen bu büyük depremlerin etkilerinin tamamen ortadan kaldırılması ve hayatın normal akışına dönmesinin zaman alacağının farkında olduklarını ifade eden başkan Şarlak, “İhracatta büyümenin sağlanması için deprem bölgelerindeki teşvikin güncel şartlarla desteklenmesi gerekmektedir. Gerek kalifiye eleman eksikliği gerekse iş gücü eksikliği iş insanlarının şuan en önemli rakibidir. Zaten deprem sürecinde yatırımların gelmesi mümkün değildi. Elimizdeki süre boşa gitti. Cazibe programının bitmesi ile Malatya sanayisi ve ticareti en az 6 Şubat depremlerinde aldığı hasar etkisinde geri dönmesi zor bir süreç başlayacaktır. Ancak bu teşvik süresinin iyi tanıtılamadığı kanaatindeyim. Zira genel merkez düzeyinde yatırım faaliyetlerimizde üyelerimizin yeterince bilgisi olmadığını fark ettik. Bu bizim eksikliğimizdir. ASKON Malatya olarak genel merkez üyelerimizden yatırım yapmaları için düzenli olarak brifingler veriyoruz. Şuan tek noksanımız nitelikli personel. Eğer doğrudan yatırımları Malatya’mıza çekmeyi başarabilirsek hem büyükşehir hizmetlerine katkımız olacak hem de personeller için cazibesi olan bir memleket ortaya çıkartmış olacağız. Malatya’nın bu teşvik sürecini firmalar için bir eşik değil Malatya için bir eşik olmasına çalışmalıyız. Malatya’mızın geleceği için bu önemli konuda başta tüm Vekillerimiz olmak üzere STK’ların da gerekli duyarlılık ve hassasiyetle hareket etmeleri çok önemli olacaktır” diye konuştu.
06 Ekim 2024 Pazar - 13:33 Erzincan’ı bal merkezi yapacak protokol imzalandı Erzincan’da arıcılık yapan üreticilerin, bal ve bal ürünlerini işleyip piyasaya sunmalarına katkı sağlamak amacıyla, Bal Paketleme Tesisi için Makine ve Ekipman Teslim töreni düzenlendi. Erzincan Gıda Kontrol Laboratuvar Müdürlüğü bahçesinde düzenlenen protokol töreninde ayrıca, DAP Bölge Kalkınma İdaresi tarafından desteklenecek olan Gıda Kontrol Laboratuvarının kapasitesinin artırılması projesinin tanıtımı da yapıldı. Törene, Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, Belediye Başkanı Bekir Aksun, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi (EBYÜ) Rektörü Prof. Dr. Akın Levent, DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Prof. Dr. Osman Demirdöğen, Vali Yardımcısı /İl Genel Sekreteri Mehmet Emre Canpolat, Vali Yardımcısı Yusuf İzci, İl Tarım ve Orman Müdür V. Serkan Kütük, AK Parti, MHP İl Başkanları ile kamu kurum ve kuruluşlarının müdürleri, Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Rahmi Özendi ile STK başkanları katıldı. DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından finanse edilen proje kapsamında, Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü aracılığıyla Erzincan Arı Yetiştiricileri Birliği’nin kuracağı bal paketleme tesisinde kullanılmak üzere 17 kalem makine ve ekipmanın teslimi dolayısıyla protokol imzalandı. Törende konuşan Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, son teknoloji kullanılarak kurulan tesisin hem Erzincan hem de Bölge illeri için büyük kazanım olduğunu söyledi. Vali Aydoğdu, Erzincan’ın bal üretiminde Türkiye’deki ilk on il arasında yer aldığını belirterek, “İlimizin ve üreticilerimizin teknolojiye uygun bir paketleme tesisine ihtiyacı vardı. Bu önemli tesisin ilimize kazandırılmasında çok büyük gayreti ve emeği olan başta DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Osman Demirdöğen’e ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Tesisimizin tüm bal üreticilerimize ve şehrimize hayırlı olmasını diliyorum.” dedi. DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Prof. Dr. Osman Demirdöğen ise, Sanayi ve teknoloji Bakanlığı‘na bağlı DAP Bölge Kalkınma İdaresi’nin Erzincan’da sebze ve meyve başta olmak üzere birçok sektöre destek verdiğini belirttiği konuşmasında, “Bal potansiyelimiz yüksek. Yaklaşık olarak bin ton bal üretimimiz var. Üreticilerin daha fazla üretim yapabilmeleri için Erzincan’da bal paketleme tesisi kurduk. Erzincan Arıcılar Birliği tarafından işletilecek olan bal paketleme tesisimiz şu anda hizmete hazır durumda. Yeni paketleme tesisi, Erzincan’ın bal üretimini daha da geliştirecek ve üreticilere modern imkanlar sunarak sektördeki rekabet gücünü artıracak. Bu tesisin kurulmasında desteklerini esirgemeyen Valimize ve Vali Yardımcısı Yusuf İzci’ye çok teşekkür ediyorum” dedi. Konuşmasında, Erzincan Gıda Kontrol Laboratuvarının ihtiyacı olan 2 büyük cihazın alımı konusuna da değinen Başkan Demirdöğen, bunun için proje hazırlandığını ve bakanlık olurunda olduğunu açıkladı. Demirdöğen, “İnşallah birkaç ay sonra da bu cihazlar alınmış olacak. Ve analizler yapıldıktan sonra Bölgenin tamamına hizmet verecek bal merkezi haline gelecek Erzincan. Şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.” dedi. Markalaşma yolunda hızla ilerleyen Erzincan Balı’nın hijyenik koşullarda tüketilmesi için kurulan tesis, sıvı ve petek bal olmak üzere günlük 2 ton bal işleme kapasitesine sahip. Yaklaşık 25 milyon lira değerinde olan tesis bu sayede önemli bir ihtiyacı gidermiş olacak. Doğu Anadolu Bölgesindeki Arıcılar Birliğine kayıtlı 7 bin 488 üyesi olduğu dikkate alındığında, DAP Bölgesi arıcılık potansiyeli bakımından Türkiye’nin %19’una, kovan sayısı bakımından %21’ine, bal üretimi bakımından ise %16’sına tekabül ediyor. Proje ile bölgede yaşayan yüzlerce üretici ailenin ürettikleri balı gelire çevirerek tarımsal kalkınmaya katkı sağlaması amaçlanıyor.
06 Ekim 2024 Pazar - 12:08 Deprem bölgesi Malatya’da üretim seferberliği 6 Şubat depremlerinde ağır hasar alan Malatya’da binlerce kişi şehri terk ederken kente sahip çıkan iş insanları ise organize sanayi bölgesinde fabrikalar ile istihdama ve kent ekonomisine katkı sağlamak adına üretim seferberliği ilan etti. Asrın felaketi sonrası ağır yara alan illerden biri olan Malatya’da binlerce insan başka şehirlere göç ederken birçok işadamı ise yeni yatırımlarla kentteki istihdama katkı sağlamak ve göçü tersine çevirmek adına çalışıyor. Deprem bölgesinde üretim seferberliği ilan eden işadamlarından Hakan Güldaş, üretimi arttırarak Malatya’yı bölgenin yine gözdesi yapacaklarını söyledi. Güldaş, “6 Şubat depremini şehir olarak hep birlikte yaşadık. Bizler hızlı bir şekilde organize olarak fabrikalarımızı vatandaşlarımıza açtık, barınma ve yemek ihtiyaçlarını karşıladık. Depremde mağdur olan vatandaşlarımıza hizmet sunduk. Allah bir daha böyle afetleri milletimize göstermesin” dedi. Deprem bölgesinde üretim seferberliği olduğunu ifade eden İş İnsanım Güldaş, organize sanayi bölgesinde hizmet sunduklarını belirterek, “Deprem bizi etkilememiş gibi üretmeye ve hizmet sunmaya devam ediyoruz. Kaldığımız yerden işimize devam etmemiz gerekiyor. Malatya Organize Sanayi Bölgesinde üretim devam ediyor. Sadece biz değil 1. 2. ve 3. Organize sanayi bölgesinde fabrikalar çalışıyor. Bizler şehrimizi seviyoruz, hep birlikte el ele vererek şehrimizi yeniden ayağa kaldıracağız. Sosyal medyalarda görüyoruz ‘sahipsiz Malatya’ diye yazılıyor. Malatya’nın sahibi iş insanları, üreticiler, çiftçiler, sivil toplum temsilcileri. Hepimiz el birliğiyle depremin izlerini sileceğiz” şeklinde konuştu. Üretim seferberliğine destek veren bir diğer iş insanı Bülent Güngör’de 6 Şubat depremi sonrası şehri terk etmeyerek burada kaldıklarını belirterek, “Vatandaşlarımıza ve çalışanlarımıza hizmet sunmaya çalıştık, emeği geçenlerden Allah razı olsun. Bizlerde şehrimize sahip çıkacağız ve katkı sunmaya devam edeceğiz. Malatya’yı Malatyalılar sahiplenecek ve bizler buradayız” ifadelerini kullandı.
Küresel iş dünyasının devleri İstanbul’a geliyor
06 Ekim 2024 Pazar - 11:10 Küresel iş dünyasının devleri İstanbul’a geliyor İstanbul’da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ev sahipliğinde 14 ve 16 Ekim tarihlerinde düzenlenecek olan Dünya Odalar Federasyonu’nun (WCF) Avrupa ve Asya Zirvesi’ne, 40’ı aşkın ülkeden 700’e yakın iş adamı katılacak. Dünya Odalar Federasyonu’nun (WCF) Avrupa ve Asya Zirvesi, 14-16 Ekim’de, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenecek. WCF Genel Konsey toplantısı ve Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) Yönetim Kurulu toplantısının da gerçekleştirileceği zirveye 40’ın üzerinde ülkeden 700’e yakın iş adamının katılması bekleniyor. Zirve kapsamında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in iş dünyası liderleriyle bir araya gelmesi bekleniyor. WCF ve TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, geçen yıl yapılan seçimde Dünya Odalar Federasyonu Başkanı seçilmesinin ardından bu yıl da böyle bir zirveye ev sahipliği yapmanın haklı gururunu yaşadıklarını belirtirken, şunları söyledi: “Hem küresel ekonomi, hem de bölge coğrafyamız kritik bir süreçten geçiyor. İş dünyası olarak bir yandan jeopolitik riskleri yönetmeye çalışırken, diğer taraftan da yeni nesil ticari rekabete uyum sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü bir yandan iklim değişikliğine ilişkin düzenlemeler, diğer taraftan teknolojik değişim bizi daha önce alışık olmadığımız yeni bir küresel rekabet ortamına taşıyor. Bu kapsamda zirvenin ana temasını da ‘iklim değişikliği için işbirlikçi yaklaşım’ olarak belirledik. Yakında Brezilya’da B20 ve G20 Zirveleri var. Kasım’da Bakü’de COP29 zirvesi yapılacak. Bu zirvenin zamanlamasını da çok önemli görüyorum. İstanbul her zaman küresel ekonominin başkentlerinden biri oldu. Bu zirveyle İstanbul’un bu misyonunu daha önemli bir noktaya taşıyacağız.” TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, etkinliğin önemini vurgularken girişimcilere “uluslararası seviyede oda yöneticileri ve iş heyetleriyle önemli ağ oluşturma fırsatları için bağlantı kurmaya hazır olun” mesajı verdi. Zirvede neler var? Dünya Odalar Federasyonu’nun Avrupa ve Asya Zirvesi’nde, tüm dünyada iş dünyasının temsilcisi olan odalar; 24 Ekim’de Rio’da yapılacak B20 Zirvesi ve 11 Kasım’da Bakü’de başlayacak olan COP29 zirvesi öncesinde iklim değişikliği ile ilgili görüşlerine son halini verecek. Toplantıda, net sıfır emisyona doğru yol haritası, iklim teknolojileri ve inovasyon ile iklim değişikliğinin finansmanı konuları tartışılacak. Ayrıca Dünya Odalar Federasyonu bünyesinde faaliyete geçen Kadın Ağı’nın ilk zirvesi gerçekleştirilecek. Etkinlikte, “Net Sıfıra Geçişi Hızlandırma Küresel İşbirliğinin Geliştirilmesi”, “Küresel Ekonomik Dönüşümü ve Değişimi Sürdürmede Odaların Rolü”, “Sürdürülebilir Kalkınma İçin Teknoloji Kullanımı ve Döngüsel Ekonomi” ve “İklim Finansmanın İyileştirilmesi ve Tedarik Zincirlerini Karbonsuzlaştırma” dikkat çeken panel başlıkları olacak. Öte yandan kadınların odalardaki liderlik rollerinde karşılaştıkları zorluklar ve fırsatların inceleneceği “Oda Temsilinde Kadınlar” temalı WCF Kadın Konsey Toplantısı da ses getirecek buluşmalardan birisi olacak. Zirve kapsamında Türkiye’nin tanıtımı için sosyal etkinlikler de yapılacak.
Alın teriyle gelen kazanç: Torlukçuların zorlu kömür mesaisi
06 Ekim 2024 Pazar - 11:04 Alın teriyle gelen kazanç: Torlukçuların zorlu kömür mesaisi Kırıkkale’de mevsimlik işçiler, yerleştikleri ormanlık alanda zor şartlar altında mangal kömürü üretiyor. Bir sezonda 55 ton kömür üreten işçiler, Türkiye’nin farklı şehirlerine tonunu 22 bin liradan satarak ekonomik kazanç sağlıyor. Diyarbakır’dan kilometrelerce yol kat ederek Kırıkkale’nin Sulakyurt ilçesindeki ormanlık bölgeye yerleşen Aksakal ve Kardelen aileleri, 7 ay boyunca zorlu şartlar altında çadırlarda yaşıyor. Aslen Mardinli olan aile, asırlık "konar-göçer" çadır geleneğini sürdürerek meşe odunundan mangal kömürü üretiyor. Mevsimlik işçiler, geçimlerini sağlamak için büyük emek harcıyor. Meşe odununun odun kömürüne dönüştürülmesi sırasında işçiler hem yoğun dumanla mücadele ediyor hem de uzun saatler boyunca sıcaklıkla başa çıkmak zorunda kalıyor. "Torlukçular" olarak da bilinen kömür üreticileri, sabahın ilk ışıklarıyla ormanda odun kesimi için mesaiye başlıyor. Traktörlerle ocak sahasına taşınan odunlar, Orman İşletme Müdürlüğü’nün izin verdiği alanlardan kesilerek boyutlarına göre ayrılıyor. Ardından koni şeklinde dizilen odunlar, saman ve toprakla kaplanarak yaklaşık 400-500 derece ısıyla kömüre dönüştürülüyor. Kömürlerin kül olmaması için üretim sürecinde 24 saat nöbet tutuluyor. Bir sezonda yaklaşık 55 ton kömür üreten aile, mangal kömürünün tonunu 22 bin liradan toptancılara satıyor. Kömür üreticisi Engin Kardelen, üretim sürecinin zorlu ve emek gerektiren yanlarını İhlas Haber Ajansı’na anlattı. Kardelen, kömür üretimi için birçok aşamadan geçtiklerini ve bu işin aile desteğiyle sürdürüldüğünü söyledi. "Gece gündüz çalışmak zorundasın" Ürettikleri meşe kömürlerini Türkiye’nin her yerine gönderdiklerini ifade eden Kardelen, "Biz meşe kömürü üretiyoruz. İhaleleri devletten alıyoruz. Kesimini yapıyoruz, buduyoruz, taşıyoruz, çatıyoruz, topraklıyoruz, sonra ateşe veriyoruz. Bunun yanma süreci 15-20 gün sürüyor. Kömür olduktan sonra bunları Türkiye’nin her yerine gönderiyoruz. Bizim de hayatla mücadelemiz böyle. Bu iş aileyle yapılıyor. Tek başına zaten yapamazsın. Gece gündüz çalışmak zorundasın. Sabahın erken saatlerinden akşamın karanlık saatlerine kadar çalışıyoruz. Bunun nöbeti de var. Gece boyunca da yatamıyorsun. Başında beklemek zorundasın, yoksa emeğin hepsi kül olur gider" dedi. "Tonu 22 bin liradan satılıyor" Diyarbakır’dan Kırıkkale’ye çalışmak için gelen Şaban Aksakal ise meşe kömürü üretiminin uzun bir süreç olduğunu belirterek, "7 ay boyunca buradayız. İlkbaharda çalışmaya başladık. 5 ayımız doldu, 2 ay daha buradayız. Tonu 22 bin liradan satılıyor. En fazla 55 ton kömür çıkartıyoruz" ifadelerini kullandı.
Alın teriyle gelen kazanç: Torlukçuların zorlu kömür mesaisi
06 Ekim 2024 Pazar - 10:52 Alın teriyle gelen kazanç: Torlukçuların zorlu kömür mesaisi Kırıkkale’de mevsimlik işçiler, yerleştikleri ormanlık alanda zor şartlar altında mangal kömürü üretiyor. Bir sezonda 55 ton kömür üreten işçiler, Türkiye’nin farklı şehirlerine tonunu 22 bin liradan satarak ekonomik kazanç sağlıyor. Diyarbakır’dan kilometrelerce yol kat ederek Kırıkkale’nin Sulakyurt ilçesindeki ormanlık bölgeye yerleşen Aksakal ve Kardelen aileleri, 7 ay boyunca zorlu şartlar altında çadırlarda yaşıyor. Aslen Mardinli olan aile, asırlık "konar-göçer" çadır geleneğini sürdürerek meşe odunundan mangal kömürü üretiyor. Mevsimlik işçiler, geçimlerini sağlamak için büyük emek harcıyor. Meşe odununun odun kömürüne dönüştürülmesi sırasında işçiler hem yoğun dumanla mücadele ediyor hem de uzun saatler boyunca sıcaklıkla başa çıkmak zorunda kalıyor. "Torlukçular" olarak da bilinen kömür üreticileri, sabahın ilk ışıklarıyla ormanda odun kesimi için mesaiye başlıyor. Traktörlerle ocak sahasına taşınan odunlar, Orman İşletme Müdürlüğü’nün izin verdiği alanlardan kesilerek boyutlarına göre ayrılıyor. Ardından koni şeklinde dizilen odunlar, saman ve toprakla kaplanarak yaklaşık 400-500 derece ısıyla kömüre dönüştürülüyor. Kömürlerin kül olmaması için üretim sürecinde 24 saat nöbet tutuluyor. Bir sezonda yaklaşık 55 ton kömür üreten aile, mangal kömürünün tonunu 22 bin liradan toptancılara satıyor. Kömür üreticisi Engin Kardelen, üretim sürecinin zorlu ve emek gerektiren yanlarını İhlas Haber Ajansı’na anlattı. Kardelen, kömür üretimi için birçok aşamadan geçtiklerini ve bu işin aile desteğiyle sürdürüldüğünü söyledi. "Gece gündüz çalışmak zorundasın" Ürettikleri meşe kömürlerini Türkiye’nin her yerine gönderdiklerini ifade eden Kardelen, "Biz meşe kömürü üretiyoruz. İhaleleri devletten alıyoruz. Kesimini yapıyoruz, buduyoruz, taşıyoruz, çatıyoruz, topraklıyoruz, sonra ateşe veriyoruz. Bunun yanma süreci 15-20 gün sürüyor. Kömür olduktan sonra bunları Türkiye’nin her yerine gönderiyoruz. Bizim de hayatla mücadelemiz böyle. Bu iş aileyle yapılıyor. Tek başına zaten yapamazsın. Gece gündüz çalışmak zorundasın. Sabahın erken saatlerinden akşamın karanlık saatlerine kadar çalışıyoruz. Bunun nöbeti de var. Gece boyunca da yatamıyorsun. Başında beklemek zorundasın, yoksa emeğin hepsi kül olur gider" dedi. "Tonu 22 bin liradan satılıyor" Diyarbakır’dan Kırıkkale’ye çalışmak için gelen Şaban Aksakal ise meşe kömürü üretiminin uzun bir süreç olduğunu belirterek, "7 ay boyunca buradayız. İlkbaharda çalışmaya başladık. 5 ayımız doldu, 2 ay daha buradayız. Tonu 22 bin liradan satılıyor. En fazla 55 ton kömür çıkartıyoruz" ifadelerini kullandı. (HA
Pazarda 30 liraya kadar çıkan sebzeye 3 liraya alıcı bulamayan çiftçi ürününü sürdü
06 Ekim 2024 Pazar - 10:46 Pazarda 30 liraya kadar çıkan sebzeye 3 liraya alıcı bulamayan çiftçi ürününü sürdü Eskişehir’de bazı çiftçiler plansız üretim ve maliyetlerden dolayı ürünlerini hasat etmeden tarlalarını sürerken, pazarda fiyatı 15 lira ile 30 lira arasında değişen sebzeyi 3 liraya satamadıklarını belirtti. Eskişehir’de pazarda biber domatesinin kilogramı 15 ile 30 lira arasında değişirken, çiftçi 3 liraya alıcı bulamadığını dile getirdi. Hasat yapmayan bazı üreticiler, tarlada çürüyen sebzelerinin bir kısmını traktörle sürdü. Vatandaşın satın aldığı ile tarladan satılan ürün fiyatları arasında fiyat farkının ciddi düzeyde olduğuna değinen Yeşil Sakarya Üreticiler Birliği Başkanı Süleyman Buluşan, "Bu sene farklı bir yıl oldu. Üretimde çok büyük bir ekim fazlalığımız var. Her zaman söylediğimiz bir şey var; o da planlı ekim, planlı pazardır. Buradaki en büyük sıkıntı budur. Ürettiğimiz ürünü satamama gibi bir lüksümüz olduğu zaman üretici çok zor durumda kalıyor. Fiyatlar çok düşük kaldı. Vatandaşın yediği fiyatla bizim sattığımız fiyat arasında bir uçurum var. Pazarda 20 ila 30 lira olan biber veya 10 ila 15 lira olan domates, tarlada 3 liraya alıcı bulamadı." dedi. Tarlasındaki biberi hasat etmeden traktörle süren çiftçi Faruk Doğruparmak da plansız üretimden dert yandı. Doğruparmak, "Düzenli bir ekim olması lazım ki bizler ne yaptığımızı bilelim, ne ekeceğimizi bilelim" dedi.
Hamsi tezgahta yenildiği palamudu ihracatta solladı
06 Ekim 2024 Pazar - 09:37 Hamsi tezgahta yenildiği palamudu ihracatta solladı Türkiye’de 1 Eylül’de başlayan balık av sezonu ile birlikte palamut yoğun olarak avlanırken, bu av palamudun ihracat rakamlarına yansımadı. 1 aylık dönemde avlanan bol palamuda rağmen ihracatından 14 bin dolar döviz girdisi sağlanırken, avı daha az olan hamsi ihracatında ise bu rakam 1 milyon 82 bin 39 dolar olarak gerçekleşti. Denizlerde av yasağının 1 Eylül itibariyle sona ermesinin ardından denize açılan tekneler sezonun ilk gününden beri bol miktarda palamut avlarken, bu durum ihracata pek yansımadı. Bu yılın Eylül ayı döneminde sadece KKTC ve Türkmenistan’a yapılan palamut ihracatından 14 bin 246 dolar döviz girdisi sağlandı. Bu yılın Eylül ayı döneminde KKTC 5 bin 778 kilogram karşılığı 11 bin 534 dolar, Türkmenistan’a ise bin 490 kilogram karşılığı 2 bin 712 dolar olmak üzere toplamda 7 bin 268 kilogram karşılığı 14 bin 246 dolar döviz girdisi sağlandı. Geçtiğimiz yıl ise palamut ihracatı avının da az olması nedeniyle hiç yapılamamıştı. Palamutun avı çok ihracatı yok, hamsinin avı az ihracatı çok Öte yandan yeni balık sezonunda avının yok denecek kadar az olmasına rağmen bu yılın Eylül ayında Türkiye’den 10 ülkeye hamsi ihracatı yapıldı. Yapılan hamsi ihracatından 1 milyon 82 bin 39 dolar döviz girdisi sağlanırken palamut avının çok olmasına rağmen ihracatta hamsinin çok gerisinde kaldı. Yeni sezonda Eylül ayı döneminde en çok hamsi ihracatı Fransa, Belçika ve Almanya’ya yapılırken, Fransa’ya yapılan 72 bin 90 kilogramlık hamsi karşılığı 500 bin dolar, Belçika’ya 32 bin 697 kilogram karşılığı 261 bin 812 dolar, Almanya’ya 23 bin 34 kilogram karşılığı 202 bin 284 dolar ihracat geliri sağlandı. Bu ülkeleri ABD, Ukrayna, KKTC, Gürcistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak ve Kanada izledi. "Palamudu dış ülkeler tanımıyor" Trabzon’da faaliyet gösteren deniz ürünleri ihracatçısı Turgay Özsandıkçı, hamsiye oranla ihracatı yok denecek kadar az olan palamudun yurt dışında fazla tanınmadığını söyledi. Özsandıkçı, “Palamudu dış ülkeler tanımıyor. Palamut genellikle bizim sularımızda doğup okyanuslara kadar gidiyor. Palamut Türkiye’de sevilen bir balık özellikle Trabzon’da, İstanbul’da çok seviliyor. Palamudu sevdirmek lazım. Dış ülkelerde palamudu tanıtmak lazım. Palamut bir de sadece bizde değil dünyanın bir çok noktasında da bulunuyor. Burada doğuyor, boğazları geçip Akdeniz’den okyanusa gidiyor. Palamut ihracatı rakamımız çok cüzi bir rakam. Yaklaşık 10-15 bin dolar civarında fazla değil" dedi. Yeni sezonda hamsi ihracatından şuana kadar 1 milyonun üzerinde döviz geliri sağlandığını kaydeden Özsandıkçı “Hamsi şu an Marmara Denizinde çıktı. Yeni sezonda Hamsi ihracatında 1 milyon doların üzerinde bir ihracat rakamları var ancak hamsi zamanı henüz gelmedi. Hamsiye yaklaşık 1 aylık bir zaman var. Nedeni, palamut hamsiyi yediği için kaçıyor. Dolayısıyla hamsi şu an için sularımıza pek gelmiyor ama bu sezon hamsi de olacak. bundan umutluyuz” şeklinde konuştu. Turgay Özsandıkçı, hamsinin tahtını hiçbir balığın sallayamayacağını da belirterek "Hamsiyi Amerika’ya kadar her yere ihraç ediyoruz. Oradaki Türkler Amerikalılara tanıttı. Hamsi yiyen başka bir şey yemez çok lezzetli. Hem lezzetli hem de pişirmesi kolay" ifadelerini kullandı.
Türk mobilya ihracatçıları Fas’ta Çin’in tahtına göz dikti
06 Ekim 2024 Pazar - 09:33 Türk mobilya ihracatçıları Fas’ta Çin’in tahtına göz dikti Son 22 yılda dünyada 15 basamak yükselerek 8. sıraya yükselen Türk mobilya sektörü, ilk beş ülke arasına adını yazdırmak için ihraç pazarlarında atağını sürdürüyor. Türk mobilya ihracatçıları ekim ayında Fas’a, kasım ayında ise Hindistan’a çıkarma yapmaya hazırlanıyor. Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, Afrika’ya giriş kapısı olan Fas’a 7-11 Ekim 2024 tarihleri arasında “Mobilya Ticaret Heyeti” düzenleyecek. Fas’a gidecek kafilede 22 Türk firmasından 36 iş insanı yer alacak. Fas’ın yıllık 700 milyon dolarlık mobilya ithalatında ikinci büyük tedarikçi konumunda olduklarını paylaşan Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Fuat Gürle, Fas’ın mobilya ithalatında yüzde 15’lik payla ikinci ülke konumuna sahip olduklarını, lider ülke olan Çin’i geçmek için çaba gösterdiklerini dile getirdi. “Fas’ın mobilya ithalatından yüzde 25 pay almayı hedefliyoruz” Türkiye’nin Fas’a mobilya ihracatının son 5 yılda yüzde 100’ün üzerinde artış göstererek 52 milyon dolardan 105 milyon dolara yükseldiğini aktaran Gürle, “Fas’a 2023 yılı Aralık ayında URGE Projemiz kapsamında ilk ticaret heyetimizi yapmıştık. Bu sefer sektörel ticaret heyeti düzenliyoruz. Batı Afrika ülkelerinin ticaretinde Fas kritik konumda. Türkiye ve Fas arasında 2004 yılında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması (STA), iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesinde önemli bir rol oynadı. Türk şirketlerimizin Fas’ta çeşitli yatırımları var. İnşaat, enerji, lojistik ve turizm sektörlerinde Türk firmalarının önemli projeleri bulunuyor. Fas’ta çok sayıda Türk mobilya firmamız mağazalar açtı ve o coğrafyada Türk mobilya ihracatçıları İspanya, İtalya ve Fransa’yı geride bıraktı. Ticaret Heyetimiz sayesinde kuracağımız yeni iş birlikleriyle Çin’i de geçerek birinci ülke olacağımıza inanıyoruz. Hedefimiz Fas’ın mobilya ithalatında yüzde 15 olan payımızı yüzde 25’e çıkarmak. 22 firmadan 36 iş insanımızın katılımı bu inancımızı güçlendiriyor” diye konuştu. 2024 yılının ilk sektörel ticaret heyetini 5-9 Mayıs 2024 tarihlerinde Suudi Arabistan’a yaptıkları bilgisini veren Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Hikmet Güngör, 7-11 Ekim 2024 tarihlerindeki Fas Mobilya Ticaret Heyeti sonrası kasım ayında Hindistan Mobilya Ticaret Heyeti’yle 2024 yılı pazarlama faaliyetlerini noktalayacaklarını ifade etti. Hindistan’da hedef 100 milyon dolar Türkiye ve Hindistan arasındaki ticari ilişkilerin son yıllarda büyük bir ivme kazandığını vurgulayan Güngör, “Bu ticaretin ana kalemlerinden birini mobilya sektörü oluşturuyor. Mobilya sektörümüz, özellikle Hindistan’ın büyüyen orta sınıfı ve kentleşme süreciyle birlikte önemli bir ihracat kalemi haline geldi. Hindistan’ın sıcak ve nemli iklimine uyumlu olan kaliteli malzemelerden, estetik tasarımlarla üretilen dayanıklı Türk mobilyaları Hindistanlı tüketiciler tarafından tercih ediliyor. Türk mobilyalarının uzun ömürlü ve fonksiyonel oluşu da Hindistan’da beğeniyi artırıyor. 2020 yılında 7,7 milyon dolar olan ihracatımız 2023 yılında 17 milyon dolara ilerledi. Bu ticaret heyetiyle Hindistan’a mobilya ihracatımızın orta vadede 100 milyona ulaşmasını hedefliyoruz” dedi. Dünya mobilya sektörünün 500 milyar dolarlık bir ihracat hacmine ulaştığını kaydeden Güngör, “2023 yılında Türk mobilya sektörü olarak 4,6 milyar dolarlık ihracat hacmine ulaştık. Döviz kurundaki artışın Türkiye’ye enflasyon rakamlarının çok gerisinde kalması nedeniyle rekabetçilikte zorlansak da ayakta kalmak adına üretmeye ve ihracat yapmaya devam ediyoruz. Daha katma değerli ihracat yapmak adına tasarıma yatırım yapıyoruz. Bu yıl 4. kez düzenlediğimiz Ezberbozan Tasarım Yarışması’yla mobilya sektörü ile tasarım dünyası arasında güçlü bağlar kurmak istiyoruz. Günümüzde 3,5 dolar seviyesinde olan ortalama ihraç fiyatımızı 6 dolara ulaştırmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu. Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği 2025 yılında Nijerya, Senegal, İngiltere ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne yönelik mobilya ticaret heyeti, Amerika Birleşik Devletleri’nde Chicago’da düzenlenen ABD’nin en büyük ofis mobilyaları fuarı olan Neocon Show’a Türkiye Milli Katılım Organizasyonu düzenlemek için çalışmalarını sürdürüyor.
Vali Çeber, Antep fıstığı lisanslı depoda incelemelerde bulundu
05 Ekim 2024 Cumartesi - 17:11 Vali Çeber, Antep fıstığı lisanslı depoda incelemelerde bulundu Gaziantep Valisi Kemal Çeber, İl Jandarma Komutanı Tümgeneral Halil Şen ve İl Emniyet Müdürü Celal Özcan ile birlikte, Gaziantep Ticaret Borsası (GTB) tarafından İpekyolu Kalkınma Ajansı (İKA) destekleriyle hizmete kazandırılan, Antep Fıstığı Lisanslı Deposu’nda incelemelerde bulundu. Türkiye’nin ilk Antep Fıstığı Lisanslı Deposu olma özelliği taşıyan tesiste, laboratuvar ve depolama alanlarında incelemelerde bulunan Vali Çeber’e, GTB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akıncı, İKA Genel Sekreteri Ahmet Paksu, GTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Enver Çokay ve Yönetim Kurulu Üyesi Arif Korkmaz eşlik etti. Gaziantep Valisi Çeber incelemeler sonrası yaptığı değerlendirmede, Antep Fıstığı Lisanslı Depo’nun modern teknolojisiyle sektöre sağladığı katkıları yerinde gözlemleme fırsatı bulduğunu söyledi. Tesisin sadece bir depolama alanı olmanın ötesinde, fıstık üreticilerine devlet garantisi güvencesi sunduğunu kaydeden Vali Çeber, "Lisanslı depo, üreticilerimize yüksek kaliteli ürün muhafazası ve güvenli depolama imkânı sağlamakta. Böylece üreticilerimizin ürünlerini daha uzun süre ve doğru şartlarda saklayabilmelerine imkan tanımakta. Bu durum üreticilerimiz adına hem zarar riskini en aza indiriyor hem de ürünün değerinin korunmasını sağlıyor" dedi. Deponun ürün alım süreçleri ve sağladığı çeşitli avantajlar hakkında açıklamalarda bulunan GTB Başkanı Akıncı, lisanslı deponun fıstık üreticilerine sağlıklı ve güvenli depoculuk hizmetinin yanı sıra çeşitli devlet desteklerini bir arada sunduğunu söyledi. Gaziantep ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en önemli tarım ürünlerinin başında Antep fıstığının geldiğini kaydeden Akıncı, ‘Yeşil Altın’ olarak tabir edilen Antep fıstığının bölgede 10 binlerce ailenin geçim kaynağını oluşturduğunu ifade etti. Antep fıstığının son yıllarda katma değeri yüksek endüstriyel bir ürün haline dönüştüğünü vurgulayan Akıncı, bu güçlü dönüşümün hem yerel ekonomiye hem de ülke ekonomisine önemli katkılar sunduğunu dile getirdi. Antep fıstığında üretimin her geçen yıl arttığına ve buna paralel olarak rekoltenin de artış gösterdiğine işaret eden Akıncı, dünyanın en büyük üç büyük fıstık üreticisinden biri olan Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda toplam rekolte bakımından İran ve Amerika’yı yakalamasını beklediklerini kaydetti. Antep fıstığını geleceğe daha güçlü adımlarla taşımak amacıyla 2021 yılında Antep Fıstığı Lisanslı Depoyu hizmete açtıklarını hatırlatan Akıncı, “Lisanslı depoyu fıstığın geleceğine yapılmış altın bir yatırım olarak değerlendirmekteyiz. Fıstığın geleneksel yöntemler yerine modern teknolojiler kullanılarak güvenli ve sağlıklı bir şekilde depolanmasını sağlayan tesisimiz aynı zamanda ürünü işleyen firmalarımıza istenilen miktar, standart ve kalitede ürün temini sağlamakta” şeklinde konuştu. Antep Fıstığı Lisanslı Deponun fiziki 10 bin ton depolama kapasitesine sahip olduğunu belirten Akıncı, tesisin muhafaza ettiği fıstık miktarıyla piyasada bir nevi regülasyon görevi üstlendiğini de vurguladı. Lisanslı deponun öneminin bu seneki fıstık hasadı döneminde çok daha iyi anlaşıldığına dikkat çeken Akıncı, “Bu yıl var yılı olması nedeniyle Antep fıstığı rekoltesinde belirgin bir artış yaşandı. Arz yığılmasının yaşandığı bu dönemde fiyatların düşmesini engellemek ve ürünün hak ettiği değer üzerinden satılmasına katkı sunmak amacıyla Gaziantep Büyükşehir ve Şahinbey Belediyelerimiz üreticilerimizden fıstık alımları yapılarak bu ürünleri depomuzda muhafaza altına alındı. Bunun yanı sıra yine birçok çiftçimizde ürününü lisanslı depomuzda değerlendirmekte” dedi. Antep Fıstığı Lisanslı Depoya sadece kuru kırmızı kabuklu, kırmızı kavlak ve boz kavlak Antep fıstıklarının kabul edildiğini kaydeden Akıncı, deponun genel işleyişi hakkında ise şu bilgileri paylaştı: “Antep fıstığını tesisimize getiren üretici öncelikle şunu bilmeli, hububat lisanslı depolarının aksine ürünler burada kesinlikle birbirine karıştırılmamakta. Çiftçi hangi ürünü teslim ettiyse çıkarken de yine kendi ürününü almakta. Lisanslı depoya ürün getirmek için önceden bir randevu almaya ve kayıt yaptırmaya gerek bulunmamakta. Depoya getirilen tüm ürünler öncelikle temizlik işlemine tabii tutulmakta akabinde de laboratuvarımızda analiz edilerek sınıflandırılmakta. Kalitesi belirlenen fıstıklar daha sonra barkodlanarak çuvallar içerisinde dikey demir kafeslerde muhafaza altına alınmakta. İsteyen çiftçimiz ürününü Türkiye Ürün İhtisas Borsası aracılığıyla elektronik ortamda satışını yapabildiği gibi isteyen çiftçimizde ürününü tekrar depomuzdan geri alabilmekte.” İpekyolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Ahmet Paksu ise Türkiye’nin ilk lisanslı Antep fıstığı deposunun Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı kapsamında desteklendiğini söyledi. Projeyle beraber 200 milyonluk bir yatırım hacmi oluştuğuna dikkat çeken Paksu, “10 bin ton kapasiteli Türkiye’nin en modern ve en büyük lisanslı deposu ile Yeşil Altın’ın hem ömrü uzayacak hem de değerinde satılacak” diye konuştu.