SAĞLIK
Mide ağrısı deyip geçmeyin: Kalp krizi sinyali olabilir 18 Aralık 2025 Perşembe - 14:20:12 Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Oğuzhan Yücel, mide bölgesinde hissedilen bir ağrının bazen basit bir hazımsızlık değil, kalp krizi gibi ciddi bir sorunun belirtisi olabileceğini söyledi. Büyük Anadolu Samsun Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Oğuzhan Yücel, mide bölgesinde hissedilen bir ağrının bazen basit bir hazımsızlık değil, kalp krizi gibi ciddi bir sorunun belirtisi olabileceğini belirterek, mutlaka ciddiye alınıp kardiyoloji muayenesi yapılması gerektiğine dikkat çekti. Mide ağrılarının önemsenmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Oğuzhan Yücel, "Özellikle beklenmedik anda gelen şiddetli veya farklı bir mide ağrısını hafife almamak gerekir. Kalp krizi belirtileri her zaman filmlerde gördüğümüz gibi dramatik göğüs ağrıları şeklinde ortaya çıkmayabilir; bazen vücudumuzun verdiği sinyaller daha sinsi ve belirsiz olabilir" dedi. "Kalp krizi belirtileri her zaman aynı değildir" Her kalp krizinin aynı belirtili vermediğini dile getiren Doç. Dr. Yücel, "Klasik olarak kalp krizini düşündüğümüzde aklımıza şiddetli göğüs ağrısı, sol kola yayılan baskı ve nefes darlığı gelir. Oysa herkesin vücut yapısı ve tepki şekli farklıdır; kalp krizi geçiren bazı kişiler bu tipik belirtileri yaşamayabilir. Örneğin kadınlarda, ileri yaşlardaki bireylerde ve diyabet hastalarında kalp krizi daha atipik belirtilerle seyredebilir. Bu gruplarda göğüste belirgin bir ağrı olmaksızın, sadece mide bulantısı, hazımsızlık hissi, üst karın bölgesinde ağrı, soğuk terleme veya aniden bastıran yoğun yorgunluk gibi şikâyetlerle kalp krizi gelişebileceği bilinmektedir" diye konuştu. Mide ile kalp rahatsızlıklarını ayırt etmenin ayrıntılarından bahseden Doç. Dr. Oğuzhan Yücel, "Kalp ve mide bölgelerinin yakınlığı ve bu iki sistemin belirtilerinin kısmen örtüşmesi, ağrının kaynağını anlamayı zorlaştırabilir. Kalp krizi geçiren birinin yaşayabileceği bazı belirtiler (Mide bulantısı, hazımsızlık hissi veya göğüste yanma gibi şikâyetler) yüzünden kişi önce mideyle ilgili bir sorun olduğunu düşünebilir. Benzer şekilde, ciddi bir mide rahatsızlığı (Reflü veya ülser atağı) olan kişiler de göğüste hissettikleri yanma ve ağrı yüzünden panikle kalp krizi geçirdiklerini sanabilirler. Her iki durumda da belirtiler birbirine benzediği için yanlış yorumlama riski vardır. Mide kaynaklı sorunlarda ağrı çoğu zaman yanma veya ekşime şeklinde tarif edilir. Özellikle yemeklerden sonra veya yatarken ortaya çıkan, göğüs kafesinin ortasından boğaza doğru yayılan bir yanma hissi genellikle reflü belirtisidir. Bu tip ağrı antiasit ilaç alındığında veya oturur pozisyona geçildiğinde hafifleyebilir, ayrıca ağza acı-ekşi bir tat gelmesi gibi belirtiler eşlik edebilir. Buna karşılık kalp krizinde ağrı genellikle baskı veya sıkışma hissi şeklinde tarif edilir ve çoğunlukla dinlenme hâlinde veya efor esnasında aniden ortaya çıkar. Kalp krizi ağrısı antiasit ilaçlarla geçmez ve çoğunlukla boyun, çene, omuz veya sol kola doğru yayılabilir. Örneğin kalp krizi geçiren hastalar bu hissi bazen ‘Göğsümde bir fil oturuyor gibiydi’ diye tarif eder. Eğer ağrı göğüs ya da üst karın bölgesinden başlayıp vücudun başka bölgelerine yayılıyorsa ve beraberinde soğuk terleme, nefes darlığı, baş dönmesi, çarpıntı gibi bulgular da varsa, bu durum mideyle ilgili bir problemden ziyade kalp kökenli bir soruna işaret ediyor olabilir. Bir diğer fark, tetikleyici unsurlardır. Mide rahatsızlıklarına bağlı ağrılar çoğu kez ağır bir öğün sonrası veya çok yağlı/asitli yiyeceklerin tüketiminin ardından başlar. Örneğin gece yatmaya yakın çok yemek yiyen birinin reflü nedeniyle göğsünde yanma hissetmesi yaygın bir durumdur. Kalp krizine bağlı ağrılar ise sıklıkla fiziksel efor sırasında veya duygusal stres anlarında ortaya çıkar; yani yemekle doğrudan bağlantılı değildir. Ayrıca hafif tempolu yürüyüş yapmak veya merdiven çıkmak gibi aktivitelerle ağrınız tetikleniyorsa, bu durum mide sorunundan ziyade kalp ile ilgili bir sorunu düşündürür" şeklinde konuştu. "Her mide ağrısı kalp krizi değildir" Her mide ağrısının kalp krizi olmadığını da vurgulayan Yücel, ayrıca şunları söyledi: "Basit bir mide yanması genelde kısa süreli olup pozisyon değiştirince veya ilaç alınca rahatlama olur. Ancak 15 dakikadan uzun süren, dinlenmekle geçmeyen şiddetli bir ağrı ciddiye alınmalıdır. Bu tür inatçı ağrı kalp krizi belirtisi olabileceği için vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir. Elbette her mide ağrısı yaşadığımızda paniğe kapılıp kalp krizi geçiriyoruz diye düşünmek de doğru değil. Mide ağrısının çok çeşitli ve genellikle daha yaygın görülen nedenleri vardır. Burada önemli olan, alışık olduğumuz, geçici ve nedeni belli ağrılarla, alışılmadık derecede şiddetli veya nedeni belirsiz ağrıları ayırt etmektir. Örneğin yıllardır reflü sorunu yaşayan bir kişi, neyin tetiklediğini ve nasıl bir ağrı olduğunu genellikle bilir. Ancak farklı bir karakterde, daha önce deneyimlemediği bir ağrı yaşarsa Nasıl olsa yine midem diyerek geçiştirmemelidir. Ağrının sebebinden emin olamıyorsak veya normalde mide ilacı almakla geçen bir ağrı bu kez geçmiyorsa, tedbiri elden bırakmamak gerekir. Unutmayalım ki yukarıda mide rahatsızlıklarının birçoğu ciddi olsa bile hayati tehlike genellikle oluşturmaz, oysa kalp krizi erken müdahale edilmezse hayatımıza mal olabilecek bir tablodur. Bu yüzden, şüpheli durumlarda önce kalbi ekarte etmek doktorların sıkça dile getirdiği bir yaklaşımdır. Mide ağrısının kaynağı ne olursa olsun, özellikle orta yaş ve üzerindeyseniz veya kalp riskleriniz varsa, bu tip bir ağrıyı kesin teşhis için bir hekime danışmanız en doğrusudur."
18 Aralık 2025 Perşembe - 14:03 İznik sağlıkta altın çağını yaşıyor İznik Devlet Hastanesi son dönemde güçlü hekim kadrosu, deneyimli sağlık personeli ve modern tıbbi altyapısıyla İznik halkına 7 gün 24 saat tam kapasiteyle sağlık hizmeti sunuyor. İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta ve AK Parti İlçe Başkanı İnanç Şahin, İznik Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Aybars Alemdaroğlu sık sık bir araya gelerek hastanenin eksik ve ihtiyaçları konusunda görüşme gerçekleştiriyor. Görüşmeler neticesinde ortaya çıkan talepler gerek Milletvekilleri ve gerekse de devletin ilgili makamlarına iletiliyor. Hastane bünyesinde görev yapan 31 uzman hekim ve 21 pratisyen hekim olmak üzere toplam 52 hekim, 340 sağlık personeliyle birlikte kesintisiz hizmet veriyor. Acil, poliklinik, yataklı servisler ve destek birimleriyle İznik Devlet Hastanesi, bölgenin sağlık ihtiyacını karşılayan önemli merkezler arasında yer alıyor. Hastanede yer alan 14 yataklı Palyatif Bakım Ünitesi, evde bakımı mümkün olmayan hastalara yönelik hizmet sunarken, son 10 yılda binlerce hastanın tedavisi gerçekleştirildi. Hasta memnuniyetinin üst seviyelerde olduğu bu birim, özellikle kronik ve ileri evre hastalar için büyük önem taşıyor.2. basamak 10 yataklı Yoğun Bakım Ünitesi ise ileri düzey tedavi imkanlarıyla kritik hastalara hizmet veriyor. Tanı ve görüntüleme alanında da tam kapasite çalışan İznik Devlet Hastanesi’nde Bilgisayarlı Tomografi (BT) ünitesi 24 saat kesintisiz hizmet veriyor ve acil vakaların raporları kısa sürede sonuçlandırılıyor. Tam zamanlı ultrason hekimi tarafından her gün ortalama 60 hastaya ultrason çekimi yapılıyor. Fizik Tedavi Ünitesi, uzman hekim ve fizyoterapistler eşliğinde yatarak ve ayaktan olmak üzere günde yaklaşık 100 hastaya hizmet sunuyor. Evde Sağlık Hizmetleri Birimi ise hastaneye ulaşamayan yatağa bağımlı ve bakıma muhtaç hastalar için doktorlu ekiplerle ayda yaklaşık 300 hastaya ev ziyareti ve tedavi hizmeti gerçekleştiriyor. Hastane bünyesindeki Diyaliz Ünitesi, 8 diyaliz cihazıyla haftanın 6 günü aralıksız hizmet verirken, 34 diyaliz hastasının evlerinden alınıp tedavi sonrası evlerine bırakılması da hastane tarafından sağlanıyor. 24 saat esasına göre çalışan ameliyathanelerde; ortopedi, genel cerrahi, kulak burun boğaz, göz ve kadın hastalıkları branşlarında çok sayıda nitelikli ameliyat başarıyla gerçekleştiriliyor. Kalça ve diz protezleri, acil kırık ameliyatları, kapalı safra kesesi ve fıtık ameliyatları, apandisit, guatr ve meme cerrahisi, geniz eti, burun estetiği, göz kapağı ve gözyaşı kanalı ameliyatları ile sezaryen ve normal doğumlar hastanede yapılabiliyor. Vatandaşlar, 8 farklı branşta aynı gün ya da birkaç gün içinde MHRS randevusu oluşturabiliyor. Bunun yanı sıra hastanede; Beslenme ve Diyetetik Polikliniği, Gebe Okulu, Psikolog Polikliniği, Yenidoğan İşitme Tarama ve Odyometri Hizmetleri, Sosyal Hizmetler, Diyabet Eğitim Birimi, 7/24 aktif Kan Transfüzyon Ünitesi ve Laboratuvar Hizmetleri de kesintisiz olarak sunuluyor. İznik Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Aybars Alemdaroğlu "tüm birimleriyle tam kapasite çalışarak, modern ve nitelikli sağlık hizmetini İznik halkına en hızlı ve güvenilir şekilde ulaştırmayı sürdürüyoruz" dedi.
18 Aralık 2025 Perşembe - 13:28 Kışın kapanan yollara karşı Van’da "Anne Oteli" hizmeti Van’da kış aylarında yolların kapanma ihtimaline karşı, kırsal mahallelerde yaşayan hamile kadınlar ile bebekleri tedavi gören anneler için "Anne Oteli" hizmeti sunuluyor. Sağlık Bakanlığı tarafından hayata geçirilen "Anne Oteli" uygulaması; kış şartlarının ağır geçtiği bölgelerde sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırmayı hedefliyor ve annelere hem güvenli bir ortam hem de çeşitli eğitimlerle destek sağlıyor. Doğuma az bir süre kalan hamile kadınlar, yolların kardan kapanması ihtimaline karşı Anne Oteli’nde misafir edilerek doğuma güvenli bir şekilde hazırlanıyor. Bunun yanı sıra, doğum sonrası yoğun bakımda tedavi gören bebeklerin anneleri de bu otelde konaklayarak bebeklerinden ayrılmadan tedavi sürecini takip edebiliyor. Hamile ve lohusa kadınlara konforlu bir konaklama ortamı sunan otelde, aynı zamanda hijyen, anne sütünün önemi ve bebek bakımı gibi konularda eğitimler veriliyor. Van’ın kırsal mahallelerinin yanı sıra çevre illerden gelen kadınların da yararlanabildiği bu hizmet, çok sayıda anneye ulaşmayı başardı. Misafir anne uygulaması kapsamında 2025 yılında 2 binin üzerine hamile kadın otelde ağırlanarak doğuma güvenli bir şekilde hazırlanma imkânı buldu. "Annelerimiz için konforlu ve güvenli bir ortam sunuyoruz" Konuya ilişkin konuşan Hastane Başhekimi Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, Anne Oteli’nde aynı anda yaklaşık 50 anneyi misafir edebildiklerini belirtti. Bu yıl içerisinde 2 binin üzerinde anneyi ağırladıklarını ifade eden Başhekim Doç. Dr. Sarıkaya, "Anne Oteli’nin kuruluş amacı; gebelik sürecinde, doğum eylemi başlamadan önce herhangi bir risk ya da zorluk yaşayan annelerin hastane ortamında takip edilmesini ve doğumlarının güvenli bir şekilde hastanede gerçekleşmesini sağlamaktır. Özellikle Bahçesaray gibi uzak ilçelerimizde yaşayan ve doğum eylemi başladığında hastaneye ulaşması zaman alabilecek anneleri burada misafir ediyoruz. İl genelinin geniş bir coğrafyaya yayılmış olması, uzak köy ve ilçelerin bulunması nedeniyle anne oteliyle muhtemel riskleri en aza indiriyoruz. Aynı zamanda annelerimiz için konforlu ve güvenli bir ortam sunuyoruz" dedi. "Annelerimizin tüm ihtiyaçları karşılanıyor" Gebelik takibi için misafir edilen annelerin kapasiteyi doldurmadığından, farklı bir uygulamayı da hayata geçirdiklerini ifade eden Sarıkaya, "Yeni doğum yapmış ve bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesinde tedavi gören anneleri de, bebekleriyle daha yakın olabilmeleri ve rahat emzirebilmeleri için anne otelimizde misafir ediyoruz. Bu süreçte annelerimizin tüm ihtiyaçları da karşılanıyor. Anne otelimiz, yenidoğan yoğun bakım ünitesinin hemen karşısında yer alıyor. Bu sayede anneler, anne sütünü çok kısa sürede ve kolaylıkla bebeklerine ulaştırabiliyor. Bunun yanı sıra yemek, sosyal alanlar ve en önemlisi eğitim imkânları da sunuluyor. Annelerimize emzirme, bebek bakımı ve sağlıklı büyüme sürecinde dikkat edilmesi gereken hususlar konusunda arkadaşlarımız tarafından kapsamlı eğitimler veriliyor. Bu organizasyonun hayata geçirilmesinde emeği geçen tüm sağlık çalışanlarımıza ve çalışma arkadaşlarımıza gönülden teşekkür ediyorum" diye konuştu. 10 gün önce doğum yaptığını dile getiren İkra Çakır ise "Erken doğum yaptım bu yüzden bebeğim kuvözde kaldı. O süreç devam ediyor. Anne oteli çalışanlarının ilgisi çok iyi, bu yüzden çok memnun kaldık. Uzakta yaşadığımız için burada kaldık" şeklinde konuştu.
18 Aralık 2025 Perşembe - 13:17 Kaymakam Kan ve Başkan Tetik, Veteriner Kliniği açılışına katıldı Nazilli’de 13 yıldır Veteriner Hekim olarak hizmet veren Tevfik Koray Kün, son teknoloji ile donattığı kliniğinin kapılarını Kaymakam Kan, Başkan Tetik ve dostları ile birlikte açtı. Yoğun katılımla gerçekleşen açılış töreninde genç ve başarılı Veteriner Hekim Tevfik Koray Kün’ü yalnız bırakmayan ilçe protokol üyeleri ve dostları, genç hekime başarılar diledi. Açılışa; Nazilli Kaymakamı Huriye Küpeli Kan, Nazilli Belediye Başkanı Dr.Ertuğrul Tetik, MHP Aydın İl Başkanı Haluk Alıcık, Nazilli İlçe Emniyet Müdürü Erdal Esen, Kün ailesi ve yakınları, ilçede görev yapan veteriner hekimler, çok sayıda davetli ve hayvansever katıldı. Duaların ardından protokol üyeleri ve aile tarafından açılış kurdelesi birlikte kesildi. Protokol üyeleri ve davetliler daha sonra kliniği gezerek sunulan hizmetler hakkında bilgi aldı. Nazilli’de yaklaşık 13 yıldır veterinerlik hizmeti sunan Veteriner Hekim Tevfik Koray Kün; "Tek amacımız; bilimsel, etik ve güncel veteriner hekimlik uygulamalarını temel alarak, her hayvana bireysel, saygılı ve özenli bir yaklaşım sunmaktır. Burada yalnızca hastalıkları tedavi etmeyi değil; önleyici hekimliği, doğru bilgilendirmeyi ve güvene dayalı bir ilişki kurmayı öncelik haline getirdik. Bu doğrultuda son teknoloji hemogram, biyokimya ve hormon analizleri, dijital röntgen, diş ünitesi, ultrason ve yoğun bakım servisimizle patili dostlarımıza en iyi imkânları sunmak için tüm ekibimizle hizmetinizdeyiz. Kliniğimizin, can dostlarımıza sağlık, sahiplerine huzur ve mesleğimize değer katmasını diliyorum. Kapımız her zaman sevgiye, bilime ve güvene açık olacak" dedi. Nazilli Belediye Başkanı Dr.Ertuğrul Tetik: "Yeni adresinde hizmet verecek olan kliniğin kentimize ve can dostlarımıza hayırlı olmasını diliyor, Veteriner Hekim Tevfik Koray Kün’e başarılı çalışmalar ve bereketli kazançlar temenni ediyorum" dedi. "Nazilli için önemli bir kazanım" Nazilli Kaymakamı Huriye Küpeli Kan: "Nazilli için önemli bir kazanım. Nazilli’mize böyle tam donanımlı bir veteriner kliniği kazandırdığı için Tevfik Koray Kün’e, annesine ve tüm ailesine yürekten teşekkür ediyorum. Kliniği baştan sona gezdim ve çok mutlu oldum. Çünkü modern bir klinikte olması gereken her şey düşünülmüş ve uygulanmış. Artık sessiz dostlarımız, patili canlarımız hastalandıklarında bu klinikte adeta bir hastane ortamında sağlık hizmeti alacaklar" dedi.
Cizre’de ilk defa yapılan revizyon rinoplasti ameliyatı gerçekleştirildi
18 Aralık 2025 Perşembe - 12:58 Cizre’de ilk defa yapılan revizyon rinoplasti ameliyatı gerçekleştirildi Şırnak’ın Cizre ilçesinde revizyon rinoplasti ameliyatı başarıyla gerçekleştirildi. Cizre’de sağlık alanında önemli bir ilke imza atıldı. Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Savaş Gündüz, ilçede ilk kez revizyon rinoplasti ameliyatını başarıyla gerçekleştirerek ileri düzey burun cerrahisinin artık bölgede de yapılabildiğini ortaya koydu. Cizre Dr. Selahattin Cizrelioğlu Devlet Hastanesi kulak burun boğaz uzmanı Op. Dr. Savaş Gündüz, "Daha önce burun estetiği ameliyatı geçirmesine rağmen fonksiyonel ve estetik sorunları devam eden bir hastaya uygulanan operasyonda, kaburgadan alınan kıkırdak dokusu kullanıldı. Yüksek cerrahi deneyim ve teknik hassasiyet gerektiren revizyon rinoplasti ameliyatı sorunsuz şekilde gerçekleştirdik. Revizyon rinoplasti burun yapısında ciddi deformasyon bulunan, solunum problemleri yaşayan ya da önceki cerrahiler sonrası yapısal bozukluk gelişen hastalar için büyük önem taşıyor. Uzmanlar, kaburga kıkırdağının sağlamlığı ve şekillendirilebilir yapısı sayesinde bu tür zorlu vakalarda başarılı ve kalıcı sonuçlar elde edilebilir’’ dedi. Cizre’de ilk kez gerçekleştirilen bu ameliyatın, ilçede sunulan sağlık hizmetlerinin geldiği noktayı gözler önüne serdiğini ifade eden Gündüz, ’’Bölge halkı açısından da önemli bir kazanım olarak değerlendirilen bu tür ileri düzey burun cerrahisi için artık büyük şehirlere gitme zorunluluğunun ortadan kalkması, sağlık hizmetlerine erişimde önemli bir rol oynuyor’’ diye konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Uluşahin: "Fıtık sanıldığı kadar masum değil"
18 Aralık 2025 Perşembe - 12:36 Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Uluşahin: "Fıtık sanıldığı kadar masum değil" Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Uluşahin, toplumda sık görülmesine rağmen çoğu zaman hafife alınan kasık ve karın duvarı fıtıklarının sanılanın aksine masum olmadıklarını ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğini söyledi. Fıtığın, karın duvarındaki zayıf bir noktadan iç organların dışarı doğru çıkmasıyla oluştuğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Uluşahin; ağır kaldırma, kronik öksürük, kabızlık, gebelik, obezite ve daha önce geçirilmiş ameliyatların fıtık gelişimini kolaylaştıran başlıca nedenler olduğunu hatırlattı. Fıtıkların başlangıçta basit bir şişlik gibi algılanabildiğini vurgulayan Uluşahin, "Zamanla büyüyen fıtıklar ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir" dedi. "Kasık fıtıkları erkeklerde daha yaygın" Karın duvarı fıtıklarının genel olarak ventral herni olarak adlandırıldığını ifade eden Dr. Uluşahin, en sık karşılaşılan türün kasık fıtıkları olduğunu belirtti. Kasık fıtıklarının özellikle erkeklerde daha yaygın olduğuna dikkat çeken Uluşahin, "Yaşam boyu görülme riski yüzde 25’e kadar çıkabilmektedir. Ayakta durmakla, öksürmekle ya da ıkınmakla belirginleşen şişlik, ilerleyen süreçte ağrıya ve hareket kısıtlılığına neden olabilir" diye konuştu. Göbek fıtıklarının özellikle gebelik sonrası kadınlarda ve fazla kilolu bireylerde daha sık görüldüğünü belirten Dr. Uluşahin, ameliyat yeri (insizyonel) fıtıklarının ise daha önce karın ameliyatı geçiren hastalarda ortaya çıktığını söyledi. Bu tür fıtıkların büyüdükçe günlük yaşamı ciddi şekilde kısıtladığını söyleyen Uluşahin, "Özellikle büyük ve kompleks insizyonel fıtıkların tedavisi, deneyimli merkezlerde tedavi edilmelidir" dedi. "Parastomal fıtıklar yaşam kalitesini düşürüyor" Bağırsak torbası (ostomi) bulunan hastalarda görülen parastomal fıtıkların özel bir hasta grubunu oluşturduğunu ifade eden Dr. Uluşahin, bu fıtıkların yalnızca estetik bir sorun olmadığını vurguladı. "Torba kullanımında zorluk, cilt problemleri ve enfeksiyon riski gibi ciddi sorunlara yol açabiliyor" diyen Uluşahin "Fıtıklar zamanla büyüme eğilimindedirler. Tedavi edilmeyen vakalarda organ sıkışması, bağırsak tıkanması ve hayati risk taşıyan boğulmuş fıtık gelişebilir. Bu nedenle fıtık belirtileri fark edildiğinde vakit kaybetmeden bir genel cerrahi uzmanına başvurulmalıdır" uyarısında bulundu. Modern cerrahi yöntemlerle güvenli tedavi Günümüzde fıtık ameliyatlarının açık ve laparoskopik (kapalı) yöntemlerle başarıyla uygulandığını belirten Dr. Uluşahin, cerrahi yöntemin hastaya özel olarak planlandığını ifade etti. "Laparoskopik cerrahi; daha az ağrı, hızlı iyileşme ve kısa sürede günlük yaşama dönüş gibi önemli avantajlar sunmaktadır. Ancak bazı büyük ve kompleks fıtıklarda açık cerrahi hâlen güvenli bir seçenektir. Erken hareket ve doğru takip, iyileşme sürecini hızlandırmaktadır. Hastalarımızı işe dönüş ve günlük aktiviteler konusunda ayrıntılı şekilde bilgilendiriyoruz. Planlı yapılan fıtık ameliyatları hem daha güvenli hem de çok daha konforludur" dedi. Modern cerrahi teknikler sayesinde ameliyat sonrası sürecin daha konforlu geçtiğini belirten Dr. Uluşahin, birçok hastanın aynı gün ya da ertesi gün taburcu edilebildiğini söyledi. Fıtık şikâyetleri hafifken doktora başvurmanın önemine değinen Dr. Uluşahin, ani ağrı, şişliğin sertleşmesi, yerine itilememesi, bulantı ve kusma gibi belirtilerin acil müdahale gerektirdiğini belirtti. "Fıtıkla yaşamak, ameliyattan daha risklidir" Ameliyat korkusunun tedaviyi geciktirdiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Uluşahin sözlerini şöyle tamamladı: "Günümüzde fıtık ameliyatları son derece güvenlidir. Buna karşın fıtıkla uzun süre yaşamak ciddi riskler barındırır. Doğru bilgi, doğru zaman ve doğru tedavi hayat kurtarır."
Muratpaşa’ya 66 bin euro hibe
18 Aralık 2025 Perşembe - 12:33 Muratpaşa’ya 66 bin euro hibe Antalya Muratpaşa Belediyesi, Akdeniz kentleriyle sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme hedefi doğrultusunda yürütülen uluslararası SHARE Projesi kapsamında 66 bin euro hibe desteği almaya hak kazandı. Avrupa Birliği ile Akdeniz ülkeleri arasındaki iş birliğini güçlendirmeyi amaçlayan SHARE Projesi, çocuklar, aileler ve yerel yönetimleri merkeze alarak Akdeniz diyetinin okul yemek sistemlerine ve kentsel gıda politikalarına entegre edilmesini hedefliyor. Proje kapsamında sağlıklı beslenmenin teşvik edilmesi, gıda israfının azaltılması ve yerel üreticilerin desteklenmesine yönelik yenilikçi uygulamalar geliştirilecek. 7 ülkeden 17 kurum ortak İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa, Ürdün, Türkiye ve Fas’tan toplam 17 kurumun yer aldığı SHARE Projesi, Avrupa Birliği’nin "Yeşil Mutabakat" ve "Çiftlikten Sofraya" stratejileriyle uyumlu şekilde yürütülüyor. 36 ay sürecek dönüşüm Muratpaşa Belediyesi’nin 66 bin euro hibe desteği aldığı proje 36 ay sürecek. Proje ile okul yemek sistemlerinden başlayarak Akdeniz’in gıda sistemlerinin daha dirençli, kapsayıcı ve sağlıklı hale getirilmesi amaçlanıyor. Yerel üreticiyi destekleyen, mevsimsel ve organik ürünlerden oluşan menülerle hem okulları hem de haneleri kapsayan bütüncül bir dönüşüm hedefleniyor. Dijital araçlar ve yapay zeka destekli uygulamalar SHARE Projesi kapsamında geliştirilecek dijital uygulamalar ve yapay zeka tabanlı araçlarla öğrenciler için oyunlaştırılmış eğitim içerikleri sunulacak. Aileler ve öğretmenler içinse etkileşimli platformlar oluşturulacak. Beslenme geri bildirim sistemleriyle sağlıklı beslenmeye yönelik farkındalığın artırılması ve kalıcı davranış değişikliklerinin desteklenmesi hedefleniyor. Muratpaşa’da uluslararası yaz okulu Projenin Türkiye ayağını yürüten Muratpaşa Belediyesi, 2026 yılında uluslararası bir yaz okuluna ev sahipliği yapacak. Muratpaşa’da düzenlenecek yaz okulu, Akdeniz kentlerinin okul beslenme programlarını geliştirmesine, yerel kapasitelerin artırılmasına ve iyi uygulama örneklerinin paylaşılmasına imkan sağlayacak. Yaz okulunun ardından her şehir, yerel paydaşlarıyla birlikte uygulamaya yönelik eylem planları hazırlayacak. Bu planlar gıda eğitimi, sürdürülebilir kamu alımları ve kaynak eşleşmeleri gibi başlıklarda kentlere özgü stratejilerin geliştirilmesini sağlayacak.
Çocuklarda burun tıkanıklığı okul başarısını düşürüyor
18 Aralık 2025 Perşembe - 12:04 Çocuklarda burun tıkanıklığı okul başarısını düşürüyor Manisa Şehir Hastanesinde görevli Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Hekimi Op. Dr. Cevat Çelenk, çocuklarda burun tıkanıklığının okul başarısı üzerindeki etkileri konusunda açıklamalarda bulundu. Burun tıkanıklığının çoğu zaman basit bir sağlık sorunu olarak görüldüğünü belirten Çelenk, bu durumun öğrenme süreci ve akademik başarı üzerinde sanılandan çok daha ciddi sonuçlar doğurabildiğini ifade etti. Burun tıkanıklığının kulak burun boğaz polikliniklerine en sık başvuru nedenlerinden biri olduğunu söyleyen Çelenk, her yaş grubunda görülebilmesine rağmen çocukluk çağında daha yaygın olduğuna dikkat çekti. Burun tıkanıklığının yalnızca nefes alma zorluğu ile sınırlı kalmadığını belirten Çelenk, ağız açık uyuma, horlama ve uyku apnesi gibi sorunların da tabloya eşlik edebildiğini vurguladı. Bu durumların çocukların uyku kalitesini bozduğunu ve bunun da gündüz yaşamı ile okul hayatını doğrudan etkilediğini ifade eden Çelenk, "Uyku kalitesi bozulan çocuklarda dikkat eksikliği ve algılama problemleri daha sık görülmektedir. Bu da derslere odaklanmayı zorlaştırarak okul başarısını olumsuz yönde etkilemektedir" dedi. Burun tıkanıklığı olan çocukların daha sık hastalandığını ve bu nedenle okula devamsızlık oranlarının arttığını kaydeden Çelenk, "Devamsızlık, öğrenme sürecinin aksamasına ve akademik başarının düşmesine neden olabilmektedir" diye konuştu. Sınav performansının da bu durumdan etkilendiğini belirten Çelenk, çocuk yeterince çalışmış olsa bile sınav sırasında yaşanan konsantrasyon sorunları nedeniyle beklenen performansın sergilenemeyebileceğini söyledi. Ayrıca huzursuzluk, sinirlilik ve içe kapanma gibi davranış problemlerinin de burun tıkanıklığı yaşayan çocuklarda daha sık görülebildiğini dile getirdi. Sınıf ortamında sürekli burnunu çeken ya da burundan sesli nefes alan çocukların akranları tarafından dışlanma veya zorbalığa maruz kalabildiğini de ifade eden Çelenk, bunun çocuğun psikososyal gelişimini ve okul başarısını olumsuz etkileyebileceğini sözlerine ekledi. Ailelere çağrıda bulunan Çelenk, çocuklarda burun tıkanıklığının sadece fiziksel bir sorun olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek, "Bu durum okul başarısını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyebilmektedir. Burun tıkanıklığı olan çocukların mutlaka bir kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilmesi faydalı olacaktır" dedi.
’Çözünebilir lifler kolesterolü düşürebilir’
18 Aralık 2025 Perşembe - 11:57 ’Çözünebilir lifler kolesterolü düşürebilir’ Kardiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Yunus Amasyalı, "Kırmızı et yerine balık, derisi hariç kümes hayvanları ve az yağlı etleri tercih edin. Günde en az 5 kez sebze ve meyve tüketin. Bunlarda önemli vitamin ve mineraller mevcuttur. Günde en az 8-10 bardak su için. Liften zengin tahıl, kepek, fasulye, meyve ve sebzeleri düzenli tüketin. Çözünebilir lifler kan kolesterolünü yüzde 15 kadar düşürebilmektedir" dedi. Kalp sağlığı için sağlıklı bir beslenme alışkanlığının edinilmesi gerektiğinin altını çizen Liv Hospital Samsun Kardiyoloji Kliniği’nden Dr. Öğr. Üyesi Amasyalı, "Kalp hastalıkları için risk oluşturan yüksek kan basıncı (hipertansiyon), fazla kilo ve yüksek kolesterol durumuna sağlıklı beslenme alışkanlığı ile olumlu bir katkıda bulunulabilir. Kan dolaşımındaki kolesterolün yüzde 75’i karaciğerde, yüzde 25’i ise aldığımız gıdalardan emilir. Gıdalarla aldığımız yağın miktarı ve türü kan kolesterol düzeyine önemli ölçüde etki eder. Dolaşımdaki fazla kolesterol, kalbi besleyen damarların iç yüzeylerinde ’plak’ adı verilen birikimler yapar. Bu plaklar da büyüyerek kan dolaşımını engeller. Ancak kalp hastalığına yol açan asıl etken yağın miktarından ziyade yağın türüdür. Ayrıca günde 6 gramdan fazla tuz tüketilmemelidir" diye konuştu. Yapılması gerekenin günlük kalorinin en fazla yüzde 30’unu yağlardan almak ve ’kötü’ yağları ’iyi’ yağlarla değiştirmek olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Amasyalı, şu bilgileri paylaştı: "Doymuş ve trans yağların tüketimi ’kötü kolesterol’ olarak bilinen LDL kolesterol düzeyini, dolayısıyla kalp hastalığı riskini artırır. Bu tip yağlardan alınan toplam kalorinin yüzde 10’nunu aşmaması gerekiyor. LDL kolesterolü yüksek ya da kalp hastası olanlarda bu oran yüzde 7’nin altına, kolesterol alımı ise günde 200 miligramın atına inmelidir. Margarin, kırmızı et, yumurta sarısı, tam yağlı süt ve ürünleri, kızarmış gıdalar, hamburger ve benzerleri, ticari unlu mamuller bu tür ’kötü’ yağların başlıca kaynaklarıdır. Doymamış yağlar ise LDL kolesterol düzeyini düşürürken ’iyi kolesterol’ olarak adlandırılan HDL kolesterolü artırır. Zeytinyağı, fındık yağı, mısırözü yağı, balık, ceviz, soya fasulyesi bu ’iyi’ yağların kaynaklarıdır ve günlük kalorinin en fazla yüzde 30’u olması gereken yağ tüketiminde bunlara ağırlık verilmelidir." Kalp sağlığı için öneriler Kalp sağlığımızı korumak için yapılması gerekenlerden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Amasyalı, "Orta derecede karbonhidratlar, proteinler ve az miktarda ancak sağlıklı yağlardan oluşan dengeli öğünlerle beslenin. Tam yağlı süt ve ürünleri yerine yağı azaltılmış olanları tercih edin. Haftada 4 yumurtadan fazlasını yemeyin. LDL kolesterolü yüksek kişiler yumurta sarısı bakımından daha da dikkatli olmalıdırlar. Kırmızı et yerine balık, derisi hariç kümes hayvanları ve az yağlı etleri tercih edin. Günde en az 5 kez sebze ve meyve tüketin. Bunlarda önemli vitamin ve mineraller mevcuttur. Günde en az 8-10 bardak su içmelisiniz. Liften zengin tahıl, kepek, fasulye, meyve ve sebzeleri düzenli tüketin. Çözünebilir lifler kan kolesterolünü yüzde 15 kadar düşürebilmektedir" şeklinde konuştu.
Op. Dr. Barış Özcan: "Hemoroid birçok ciddi hastalıkla karışabiliyor"
18 Aralık 2025 Perşembe - 11:44 Op. Dr. Barış Özcan: "Hemoroid birçok ciddi hastalıkla karışabiliyor" Antalya’da Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Barış Özcan, toplumda sık görülen hemoroid hastalığı ve güncel tedavi yöntemleri hakkında önemli uyarılarda bulundu. Hemoroid, halk arasında bilinen adıyla basur, anüs ve rektum bölgesindeki toplardamarların genişlemesi sonucu ortaya çıkan ve çoğu zaman ihmal edilen yaygın bir sağlık sorunu olarak dikkat çekiyor. Erken dönemde tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilen hemoroid hakkında bilgi veren Memorial Sağlık Grubu Medstar Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Barış Özcan, hastalığın hafife alınmaması gerektiğini vurguladı. "Hareketsiz yaşam ve bazı meslekler riski artırıyor" Uzun süre oturarak ya da ayakta çalışmayı gerektiren mesleklerde hemoroid riskinin arttığını belirten Op. Dr. Özcan, "Ofis çalışanları, şoförler, öğretmenler ve güvenlik görevlileri risk grubunda yer alıyor. Ayrıca ağır kaldırmayı gerektiren işlerde çalışanlarda da hemoroid daha sık görülüyor. Kadın ve erkeklerde benzer sıklıkta görülen hastalık, gebelik ve doğum döneminde kadınlarda karın içi basıncının artmasıyla daha da yaygınlaşıyor" dedi. "Birçok ciddi hastalıkla karışabiliyor" Hemoroid belirtilerinin başka hastalıklarla karışabildiğine dikkat çeken Özcan, "Makattan kanama, ağrı ve şişlik gibi şikâyetler anal fissür, fistül, apse hatta kolon kanseriyle benzerlik gösterebilir. Bu nedenle özellikle makattan kanaması olan kişilerin vakit kaybetmeden doktora başvurması büyük önem taşıyor" ifadelerini kullandı. "Tedavide yaşam tarzı değişikliği büyük önem taşıyor" Hemoroid tedavisinin hastalığın evresine göre planlandığını aktaran Op. Dr. Özcan, "Erken evrelerde liften zengin beslenme, bol su tüketimi ve ilaç tedavileri yeterli olabiliyor. İleri evrelerde ise ameliyatsız girişimsel yöntemler veya cerrahi tedaviler gündeme geliyor. Ancak tedavinin kalıcı olması için yaşam tarzı değişikliği şart" diye konuştu. "Cerrahi karar yaşam kalitesi göz önünde bulundurularak veriliyor" İleri evre hemoroid vakalarında cerrahinin gerekebileceğini belirten Özcan, "Sürekli kanamaya ve kansızlığa yol açan, ameliyat dışı yöntemlere yanıt vermeyen ya da dışarı sarkan ve manuel olarak içeri itilemeyen hemoroidlerde cerrahi tercih ediliyor. Günümüzde gelişen cerrahi teknikler sayesinde ameliyatlar daha konforlu hâle geldi. Ancak her hasta için her cerrahi yöntem uygun değildir" dedi. "Ameliyat sonrası süreç en az ameliyat kadar önemli" Cerrahi sonrası dönemin iyileşmede belirleyici olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Özcan, "Ameliyat sonrası hafif ya da orta şiddette ağrı görülebilir, önerilen ağrı kesiciler düzenli kullanılmalıdır. Kabızlıktan kaçınılmalı, bol su tüketilmeli ve lifli gıdalar tercih edilmelidir. Ikınmaktan kaçınılmalı, tuvalette uzun süre kalınmamalı, hijyene dikkat edilmelidir. Uzun süre oturmaktan kaçınmak ve kısa yürüyüşler yapmak iyileşmeyi hızlandırır" ifadelerini kullandı.
Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Güneri, "Obstrüktif Uyku Apnesi hayatı sessizce tehdit ediyor"
18 Aralık 2025 Perşembe - 10:26 Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Güneri, "Obstrüktif Uyku Apnesi hayatı sessizce tehdit ediyor" Medical Point Gaziantep Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, obstrüktif uyku apnesinin genellikle yüksek sesli horlama, gece boyunca nefesin durması, ani uyanmalar ve sabahları yorgun uyanma gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtti. Medical Point Gaziantep Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, obstrüktif uyku apnesinin genellikle yüksek sesli horlama, gece boyunca nefesin durması, ani uyanmalar ve sabahları yorgun uyanma gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtti. Gün içinde aşırı uyku hali, dikkat dağınıklığı ve baş ağrılarının da sık görülen şikâyetler arasında yer aldığını ifade etti. Uzm. Dr. Güneri, obstrüktif uyku apnesinin tedavi edilmediği takdirde hipertansiyon, kalp hastalıkları, inme, diyabet ve trafik kazaları riskini artırabileceğine dikkat çekti. Özellikle obezite, boyun çevresinin kalın olması, sigara ve alkol kullanımı ile genetik faktörlerin hastalık riskini yükselttiğini vurguladı. Tanının uyku testi (polisomnografi) ile konulduğunu belirten Güneri, tedavinin hastalığın şiddetine göre planlandığını söyledi. Hafif vakalarda yaşam tarzı değişiklikleri önerilirken, orta ve ileri dereceli olgularda CPAP cihazı, ağız içi aparatlar veya cerrahi yöntemlerin gündeme gelebileceğini ifade etti. Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, "Sürekli horlama, gece nefes durması veya gün içinde aşırı uyku hali yaşayan kişilerin mutlaka bir uzmana başvurması gerekir. Erken tanı ve doğru tedavi, hem yaşam kalitesini artırır hem de ciddi sağlık sorunlarının önüne geçer" diyerek vatandaşları uyardı. Medical Point Gaziantep Hastanesi, uyku bozukluklarının tanı ve tedavisinde multidisipliner yaklaşımıyla hastalarına hizmet vermeye devam ediyor.
Kalp kriziyle aşıyı eşitlemek kamu sağlığına zarar verir
18 Aralık 2025 Perşembe - 10:13 Kalp kriziyle aşıyı eşitlemek kamu sağlığına zarar verir Aşıların kalp krizlerini artırdığı ve mRNA aşılarıyla kalp krizi arasında bir bağ kurulmasının bilimsel olarak yanlış olduğunu belirtildi. Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç, kamuoyunda sıklıkla gündem olan "Aşılar kalp krizlerini artırıyor" iddialarına bilimsel verilerle yanıt verdi. Ardıç, kaleme alınan bir yazıda "aşılar" ifadesinin genel kullanılmasıyla tüm aşıların zan altında bırakıldığını, bunun da toplumda giderek artan aşı karşıtlığını besleyebileceğini ifade etti. Prof. Dr. Ardıç, açıklamasında öncelikle zorunlu aşılama programlarının bugüne kadar milyarlarca insanın hayatını kurtardığını hatırlatarak, araştırmaların esas olarak Covid-19 sürecinde kullanılan mRNA aşıları üzerinden yürütülmesi gerektiğini belirtti. Ardıç, kalp kası iltihabı olarak bilinen miyokardit ile damar tıkanmasına bağlı gelişen kalp krizinin (miyokard infarktüsü) tamamen farklı hastalıklar olduğunun altını çizdi. Grip, soğuk algınlığı, Covid-19 gibi pek çok viral enfeksiyonun miyokardite yol açabildiğini belirten Ardıç, bu durumun halk arasında sıklıkla kalp kriziyle karıştırıldığını söyledi. "Aşıya bağlı miyokardit nadir ve çoğu hafif seyirli" mRNA Covid aşılarıyla ilişkili miyokardit vakalarının bildirildiğini kabul eden Ardıç, bu durumun ağırlıklı olarak genç erkeklerde görüldüğünü ve genellikle hafif seyrettiğini vurguladı. Aşı sonrası milyon kişi başına görülen miyokardit riskinin oldukça düşük olduğunu belirten Ardıç, buna karşılık aşısız geçirilen Covid enfeksiyonunun miyokardit riskini katbekat artırdığını ifade etti. Dünyada kalp hastalıklarının uzun yıllardır artış gösterdiğini söyleyen Ardıç, bu artışın Covid aşılarıyla ilişkilendirilemeyeceğini belirtti. Yaşlanan nüfus, metabolik hastalıklar, çevresel ve mesleki faktörlerin kalp hastalıklarındaki artışın temel nedenleri olduğunu kaydetti. Pandemi sürecine de değinen Prof. Dr. Ardıç, dünyada 705 milyon Covid vakasının görüldüğünü ve resmi kayıtlara göre 7 milyon kişinin hayatını kaybettiğini hatırlattı. Bugüne kadar uygulanan yaklaşık 13 milyar doz aşı sayesinde, yalnızca 2021 yılında 14 milyon insanın hayatının kurtarıldığını gösteren bilimsel modellemelere dikkat çekti. Pandeminin erken döneminde çok sayıda meslektaşlarını kaybettiklerini hatırlatan Ardıç, "Elbette herkes kalp sağlığı için düzenli kontrollerini yaptırmalıdır. Ancak kalp krizi ile aşıyı eşitleyen, korkuya neden olan söylemler tıbbi olarak yanlış olduğu gibi kamu sağlığı açısından da ciddi riskler barındırmaktadır" ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç, bilimsel veriler ışığında aşıların değil, Covid enfeksiyonunun kalp sağlığı açısından asıl tehdit olmaya devam ettiğini vurgulayarak, toplumun doğru ve güvenilir bilgiye dayalı hareket etmesinin hayati önem taşıdığını belirtti.
Kalp ağrısı sanılıyor, reflü çıkıyor
18 Aralık 2025 Perşembe - 10:01 Kalp ağrısı sanılıyor, reflü çıkıyor Modern yaşamın getirdiği stres, sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsizlik Gastroözofageal reflü hastalığının görülme sıklığını her geçen gün artırıyor. Reflünün, mide asidi ve mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıyla ortaya çıkan, kronik seyirli bir sindirim sistemi hastalığı olduğunu belirten Medicana Sağlık Grubu Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bilal Toka, reflünün yalnızca yaşam kalitesini düşürmekle kalmadığını, tedavi edilmediğinde ciddi ve kalıcı sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti. Reflü hastalığı, çoğu zaman basit bir mide yanması olarak algılansa da göğüsten boğaza, solunum yollarından yutma fonksiyonuna kadar pek çok sistemi etkileyen farklı belirtilerle kendini gösterebiliyor. Medicana Konya Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bilal Toka, kalp ağrısı sanılan göğüs ağrılarının önemli bir bölümünün aslında reflüden kaynaklanabileceğine dikkat çekti. Tedavi edilmeyen reflü, yemek borusu kanserine neden olabilir Reflünün temelinde, mide ile yemek borusu arasındaki alt özofagus sfinkterinin yeterince iyi çalışmaması yer alıyor. Mide asidinin, mide ile yemek borusu arasındaki kapakçığın işlev bozukluğu nedeniyle yemek borusuna kaçtığını ve koruyucu tabakası olmayan yemek borusu mukozasında hasara yol açtığını belirten Doç. Dr. Bilal Toka, şu açıklamalarda bulundu: "En sık görülen belirtiler arasında göğüste yanma, ağıza acı-ekşi tat gelmesi, mide ağrısı ve yutma güçlüğü bulunur. Ayrıca ses kısıklığı, kronik öksürük, boğazda yanma ve geceleri artan nefes darlığı da reflü ile ilişkili olabilir. Yapılan çalışmalar, kalp ağrısını düşündüren göğüs ağrısıyla acil servise başvuran hastaların yaklaşık yarısında nedenin reflü olabildiğini göstermektedir. Bu nedenle özellikle tekrarlayan göğüs ağrısı, uzun süren mide yanması ve boğaz şikayetleri olan hastaların, kalp kaynaklı bir sorun olmasa dahi reflü açısından değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır." Tedavi edilmeyen reflü hastalığının zamanla yemek borusunda iltihaplanmaya neden olabileceğini ifade eden Doç. Dr. Bilal Toka, ileri ve uzun süreli vakalarda ise ülser, kanama, yemek borusunda darlık ve buna bağlı yutma güçlüğü gelişebileceğini kaydetti. Uzun yıllar süren reflü hastalığında Barrett özofagusu gelişebileceğini belirten Doç. Dr. Toka, bu durumun yemek borusu kanseri açısından önemli bir risk faktörü olduğuna dikkat çekerek, "Reflü hastalığının tedavi edilmemesi ayrıca kronik farenjit, larenjit, diş çürükleri, sinüzit atakları ve astım benzeri solunum sorunlarına da neden olabiliyor" dedi. "Geç saatte yemek reflüyü artırıyor" Reflü tedavisinde yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarının belirleyici rol oynadığını vurgulayan Doç. Dr. Bilal Toka, şu bilgileri verdi: "Aşırı kilo, sigara ve alkol kullanımı, yağlı ve baharatlı yiyecekler, çikolata, kafeinli ve gazlı içecekler şikayetleri artırabiliyor. Hazır gıdaların etkisi de yadsınamaz. Geç saatlerde yemek yemek ve tok karna uzanmak da reflüyü kolaylaştırıyor" ifadelerini kullandı. Reflü hastalığının tanısında hastanın şikayetlerinin yanı sıra endoskopi ve gerekli durumlarda PH incelemelerinin kullanıldığını belirten Doç. Dr. Bilal Toka, tedavide yaşam tarzı değişikliklerinin ve mide asidini azaltan ilaçların ön planda olduğunu ifade etti. Bazı hastalarda ise endoskopik ya da cerrahi yöntemler gerekebileceğini kaydeden Toka, "Uzun süredir devam eden reflü şikayetleri, ilaçlara yanıt alınamaması, yutma güçlüğü, kilo kaybı veya kanama bulguları olan hastaların gecikmeden sağlık kuruluşlarına başvurması gerekmektedir’’ diye konuştu.