Son Dakika
|
Beşiktaş - Galatasaray derbisini Yasin Kol yönetecek
İBB’nin Başkanvekili Nuri Aslan oldu
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ’ABD ziyareti’ açıklaması
Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''İBB'de yamyamlığın kitabı yazıldı''
ASAYİŞ
Bakan Tunç: "Ekonomimizin hedef alınması tehlikeli bir yaklaşım"
İzmir’de taksiciyi gasp eden şahıs otel odasında yakalandı
Sarıyer’de 35 yıldır inşaatı devam eden rezidansta yangın
Bakan Şimşek: "Piyasaların sağlıklı işleyişi ve etkinliği için gerekli tüm adımlar atılıyor"
Genç kız, sokak ortasında kaçırıldı
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
Pakistan’s Historic Saidpur Village Through Time and Transformation
TİKA’nın Ramazan yardımları Bangladeş’te binlerce aileye ulaştı
Avustralya parlamentosunda "somonlu" protesto
Maliye borcu yalanıyla dolandırıcılık girişimi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ’ABD ziyareti’ açıklaması
Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi’nde yangın
Okan Buruk’un 14. derbisi
Güney Kore’deki orman yangınlarında bilanço ağırlaşıyor: Ölü sayısı 16’ya yükseldi
SAĞLIK
Denizli’de Ramazan Bayramı öncesi sıkı denetim
26 Mart 2025 Çarşamba - 17:00:24
Denizli Tarım ve Orman Bakanlığı, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğünce yürütülmekte olan gıda denetimleri, Ramazan Bayramı öncesinde de yoğun olarak devam ediyor. Bayram öncesi ve bayram sürecinde de denetimlerin süreceğini belirten Denizli İl Tarım ve Orman Müdürü Şakir Çınar, "Aralıksız sürdürülen gıda denetimlerinin, Bayram öncesi ve bayram süresince de artarak devam edecektir. En büyük gıda denetçileri halkın kendisidir" dedi. Denizli Tarım ve Orman Bakanlığı, Ramazan bayramı öncesinde denetimlerini sıkılaştırdı. Ramazan Bayramı öncesinde tüketimi yoğun olan; çikolata, tatlı, şeker ve şekerli mamuller, unlu mamuller başta olmak üzere tüm ürünlerle ilgili olarak üretim/satış yerleri ile toplu tüketim yerlerinin denetimlerine ağırlık verildiği belirtildi. Denetimlerin aralıksız sürdürüldüğünü belirten Denizli İl Tarım ve Orman Müdürü Şakir Çınar, "Halkımızın güvenilir gıdaya erişimi için İl ve İlçe Müdürlüklerimizde aralıksız sürdürülen gıda denetimlerinin, Bayram öncesi ve bayram süresince de artarak devam edecektir. En büyük gıda denetçileri halkın kendisidir" dedi. "Bayram öncesi ve bayram süresince de artarak devam edecektir" Bayram öncesi ve bayram sürecinde denetimlerin artarak devam edeceğini belirten Denizli İl Tarım ve Orman Müdürü Şakir Çınar, "Beslenme insan yaşamının ilk önceliklerinden biridir. İyi ve sağlıklı beslenme ise güvenilir gıda ile mümkündür. İlimizde üretilen ve satışa sunulan gıda maddelerinin güvenirliliğine yönelik denetimler il bazında hazırlanan aylık denetim programları çerçevesinde yürütülmektedir. Halkımızın güvenilir gıdaya erişimi için İl ve İlçe Müdürlüklerimizde aralıksız sürdürülen gıda denetimlerinin, Bayram öncesi ve bayram süresince de artarak devam edecektir" ifadelerini kullandı. Tarım ve Orman Bakanlığının yeni bir dönem başlattığını ve özellikle taklit-tağşiş hususlarında çok etkin kontrol yapıldığını belirten İl Müdürü Şakir Çınar; "Vatandaşlarımızın güvenilir gıda ile ilgili merak ettikleri hususlara internet sitesinden ulaşılabileceğini söyledi. Bu sitede ’Gıda Kamuoyu Duyurusu’ sekmesi tıklandığında iki kategoride ’Sağlığı Tehlikeye Düşürecek Gıdalar’ ile ’Taklit veya Tağşiş Yapılan Gıdalar’ başlıkları altında yapılan duyurular da görülebilmektedir. Vatandaşlara bu uygulamaya ilgi göstermeleri konusunda çağrıda bulunarak "Onları sürecin içinde daha çok görmek istiyoruz" diye konuştu. "En büyük gıda denetçileri halkın kendisidir" En büyük gıda denetçisinin halkın kendisi olduğunu her zaman vurguladıklarına işaret eden İl Müdürü Çınar, "Tüketici olarak hepimize görev düşmektedir. Tüketicilerimizin gıda etiketlerini dikkatli okuması, şikayet, öneri ve ihbarlarını Bakanlığımızın Alo 174 Gıda Hattına iletmeleri her zaman büyük önem arz etmektedir. Çiftlikten çatala, tarladan sofraya gıda güvenliği ilkesiyle çalışan Bakanlığımız ve İl Müdürlüğümüz 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında gıda ile ilgili bütün resmi kontrolleri ve denetimleri aralıksız yürütmektedir. Vatandaşlarımızın karşılaştıkları herhangi bir problemi, İl/İlçe Müdürlüklerimize iletmeleri halinde denetimlerin hızlı bir şekilde gerçekleştirileceğini ve gerekli tedbirlerin alınacağını söyleyerek tüm halkımıza hayırlı bayramlar" dedi.
26 Mart 2025 Çarşamba - 16:22
MEAH’ta başarılı organ nakli Çatak hayata tutundu
Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi (MEAH) bir hastayı daha organ nakliyle sağlığına kavuştururken, 47 yaşındaki diyaliz hastası Figen Çatak gerçekleştirilen böbrek nakli ile yeni bir yaşama adım attı. Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gerçekleştirilen ameliyat, Doç. Dr. Önder Özcan, Doç. Dr. Özcan Dere ve Op. Dr. Asım Onur’un öncülüğündeki bir ekip tarafından gerçekleştirildi. Operasyona, organ ve doku nakli koordinatörleri, nefroloji uzmanları, cerrahi ekip, anestezi ve yoğun bakım uzmanları, laboratuvar ve radyoloji ekipleri gibi birçok sağlık çalışanı katkı sundu. Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Önder Özcan yapılan operasyon hakkında bilgi verdi. Hastanın uzun bir süredir kronik böbrek hastası olduğunu belirten Özcan, "Sağlık Bakanlığı Böbrek Koordinasyon Merkezi (BKM) önerileri doğrultusunda en uygun böbreği belirledik. Hastamız uzun süredir kronik böbrek hastasıydı ve son bir aydır diyalize giriyordu. Ameliyattan bir gün sonra böbrek çalışmaya başladı. Diyaliz süreci hastalar için oldukça zor, ancak böbrek nakli yaşam kalitesini ciddi anlamda artırıyor. Böbrek sadece idrar üretmekle kalmaz, aynı zamanda birçok endokrin fonksiyonu da yerine getirir. Bu nedenle en ideal tedavi yöntemi böbrek naklidir. Kadavradan yapılan bağışlar sayesinde birçok hastamız sağlığına kavuşuyor" dedi. Başhekim Prof. Dr. Togan: "Her organ bir hayat kurtarıyor" Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Turhan Togan hastanenin organ nakli konusundaki çalışmalarına dikkat çekerek, "Üç yılı aşkın süredir organ nakil merkezimiz aktif olarak faaliyet gösteriyor. Organ bağışına büyük önem veriyoruz, çünkü her organ bir hayat kurtarıyor. Bugün Figen Çatak, diyalizden kurtularak daha sağlıklı ve kaliteli bir yaşama adım attı. Vatandaşlarımızı organ bağışı konusunda daha duyarlı olmaya davet ediyorum. Bu başarılı ameliyatta emeği geçen tüm sağlık çalışanlarımıza teşekkür ediyorum" diye konuştu. "Beni sağlığıma kavuşturan herkese minnettarım" Başarılı operasyon sonrası sağlığına kavuşan Figen Çatak organ bağışı sayesinde yeniden hayata tutunduğunu belirterek duygularını şu sözlerle dile getirdi: "Bağış yapan kişinin ailesine çok teşekkür ederim. Onların acısını hafifletemem ama beni bir evlatları olarak görmelerini isterim. Doktorlarımıza, hemşirelerimize ve nakil sürecinde emeği geçen herkese minnettarım. Bana ikinci bir hayat verdikleri için çok teşekkür ederim."
26 Mart 2025 Çarşamba - 16:06
Tatlıcılara ve pastanelere bayram denetimi
Osmangazi Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, yaklaşan Ramazan Bayramı öncesi tatlı imalathaneleri ve pastaneleri denetledi. Yapılan denetimlerde, işletmelerin ruhsatlarından hijyen durumlarına kadar her ayrıntı incelendi. Osmangazi Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, halk sağlığını ilgilendiren konularda, denetimlerini taviz vermeden sürdürüyor. Vatandaşların sağlıklı gıda ürünlerine ulaşmalarını sağlamak adına Ramazan Bayramı öncesi denetimlerini arttıran zabıta ekipleri, ilçedeki tatlı ve şekerleme üretimi yapan işyerlerini titizlikle inceledi. İşletmelerin ruhsat kontrolüyle denetime başlayan ekipler, çalışanların kılık kıyafetinden işyerindeki hijyen şartlarına kadar her ayrıntı titizlikle değerlendirdi. Ürünlerin tazeliği ve gramajı, ürün ve malzemelerin saklama şekilleri, etiket ile ruhsat kontrolleri gibi konularda da incelemede bulunan ekipler, imalathanelerin mutfağını da hijyen şartları açısından kontrol etti. Zabıta ekipleri tarafından yapılan incelemelerde hizmet ve hijyen standartlarına uygun üretim yapan işletmelere teşekkür edilirken, standartlara uygun üretim yapmayan işletmelere de gerekli uyarılar yapılıp eksikliklerini gidermeleri istendi.
26 Mart 2025 Çarşamba - 14:55
Uzmanlardan bayramda beslenme önerileri
Lokman Hekim Van Hastaneleri uzmanları, bir aylık Ramazan ayından sonra vatandaşların beslenmelerine dikkat etmeleri konusunda uyarılarda bulundular. Ramazan Bayramı’nda yapılması gereken beslenme ile ilgili açıklamalarda bulunan Lokman Hekim Van Hastaneleri Diyetisyeni Funda Budak, dengeli beslenmenin hayatın her döneminde ilke edinilmesi gerektiğini ifade etti. Ramazan ayı boyunca yavaşlayan sindirim sistemine ve metabolizmaya aniden yüklenmenin mide ve bağırsaklarda birçok hastalığa neden olabileceğinin altını çizen Budak, "Genellikle safra kesesi veya mide rahatsızlıklarının ortaya çıkışı ya da rahatsızlıklarının artışı bu dönemlere denk gelebilir. Ramazan ayı boyunca yavaşlayan sindirim sistemine ve metabolizmaya aniden yüklenmek mide ve bağırsaklarda gaz sıkıntısına, diyareye (ishal), midede reflüye, safra kesesi hastalıklarının ortaya çıkışına, tansiyon yüksekliğine, şeker insülin metabolizmalarının bozulmasına sebep olabilmektedir. Bayram sabahı aileyle yapılacak o güzel kahvaltılarda hafif, doğal, sağlıklı ve yeterli miktarda ilkelerine dikkat edilmelidir. Eğer yağlı, fazla şekerli, fazla miktarda yiyerek güne başlarsak bayramınızın ilk gününü midenizden, bağırsaklarınızdan dert yanmakla geçirirsiniz" dedi. Bayramda da her zamanki gibi 3 ana öğün, 3 ara öğün şeklinde beslenmenin ötesine geçilmemesi gerektiğini belirten Budak, "Ancak Ramazan sonrası birden 6 öğün yapmak mümkün olmayabilir. Bu nedenle ilk gün 3 öğün tüketmek yeterli gelebilir. Sonrasında ara öğünlerle 6 öğüne ulaşmak daha sıkıntısız olacaktır. Her ana öğünde besin gruplarının her birinden azar azar da olsa bulundurmaya çalışılması gerekir. Yine bayramların vazgeçilmezi olan tatlılar zaman zaman zor durumda kalmanıza sebep olabilir. Bu nedenle varsa sütlü ve hafif tatlıları tercih etmeye çalışın" ifadelerini kullandı. Vatandaşların mümkün olduğunca hareket etmelerinin kendileri için faydalı olacağına değinen Budak, "Hareket ederek aldığınız fazla kalorileri yakmaya çalışın, ancak oruç tutulan bir aylık bir sürenin ardından bu sıcak günlerde hareket yapmak adına sağlığınızı bozmayın, dozu iyi ayarlayın. Günlük sabah 30, akşam 30 dakikalık yürüyüşler size destek olacaktır. Bunun yanında sebze ve meyve tüketiminizi arttırarak tatlı eğiliminizi azaltabilirsiniz. Her öğünde salata veya zeytinyağlı sebze yemekleri tüketmeye çalışın, aralarda meyve tercih edin. Sindirim sorunlarınız yok ise domates, salatalık gibi sebzeler ve kabuklu yenilebilen meyveleri kabuklu yemekte fayda vardır. Bol tahıllı ekmek, tam tahıllı ekmek tüketin. Bayramın gelişi ile günlük 2,5 -3 litrelik su ihtiyacınızı karşılamaya çalışın. Bu duygularla tüm vatandaşlarımıza sağlıklı ve mutlu bir bayram geçirmelerini diliyorum" şeklinde konuştu.
Çok Okunan Kategori Haberleri
1
25 Mart 2025 Salı- 11:18
Ramazan sonrası beslenme düzenine yavaş yavaş geçilmeli
2
25 Mart 2025 Salı- 10:32
Yatağa bağımlı genç kadının dramı
3
24 Mart 2025 Pazartesi- 09:29
"Her 3 çocuktan biri akran zorbalığı yaşıyor"
4
25 Mart 2025 Salı- 12:33
Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ilk kez kapalı yöntemle beyindeki tümör alındı
5
05 Nisan 2024 Cuma- 16:31
Liv Hospital Gaziantep’ten Kanser Haftası etkinliği
26 Mart 2025 Çarşamba - 14:55
Minikler diş sağlığını eğlenerek öğrendi
Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Diş Hekimleri Odası iş birliğiyle Emin Eller Gündüz Bakımevi’nde miniklere ağız ve diş sağlığı eğitimi verildi. Eğitimde çocuklara erken dönemde diş sağlığının önemi anlatılırken, doğru diş fırçalama teknikleri uygulamalı olarak gösterildi. Minik öğrencilerle bir araya gelen diş hekimleri, ağız ve diş sağlığının önemini eğlenceli ve öğretici bir şekilde anlattı. Etkinliğin sonunda miniklere, Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Muğla Diş Hekimliği Odası ile birlikte hazırlanan hikâye kitapları, diş fırçası ve diş macunu hediye edildi. Çocukların erken yaşta bilinçlenmesini sağlamak ve ebeveynlerini de bilgilendirmek amacıyla verilen bu kitapla ailelerin de sürece dahil olması hedefleniyor. Toplumun her kesiminde ağız ve diş sağlığı bilincinin oluşması için çalışmalarına devam edeceklerini belirten Muğla Diş Hekimleri Odası Şube Başkanı Doruk Alp, Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Diş Hekimleri Odası Emin Eller Gündüz Bakımevi’nde sağlıklı nesillerin yetişmesi için küçük yaşlardan itibaren eğitim ve farkındalığın önemini vurguladıklarını ve geleceğin sağlıklı gülüşlerine katkı sağlamaktan büyük mutluluk duyduklarını açıkladı. Başkan Aras: "Halkımızın sağlığını korumaya yönelik projeler üretmeye devam edeceğiz" Erken çocukluk döneminde edinilen alışkanlıkların önemine değinen Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, "Halkımızın sağlığı için meslek odalarıyla iş birliğimizi sürdürüyoruz. Diş Hekimleri Odamız erken çocukluk döneminde olan miniklerimize diş sağlığıyla ilgili farkındalık oluşturacak eğlenceli bir eğitim verdi. Erken yaşta kazanılan sağlık bilinci, hayatın ilerleyen dönemlerinde sağlıklı bireyler olarak yaşamlarını sürdürmeleri açısından son derece kıymetli. Çünkü okul öncesi dönem, birçok temel alışkanlığın şekillendiği kritik bir süreçtir. Bu dönemde oluşacak her farkındalık onların sonraki yaşamını olumlu etkiler. Bu bilinçle, çocuklarımızın sağlık bilincini artıracak eğitimlere devam edeceğiz. Aynı zamanda Diş Hekimleri Odamız ile yaptığımız protokol kapsamında, halk sağlığını korumaya yönelik ortak projeler yürütmeyi sürdüreceğiz" dedi.
26 Mart 2025 Çarşamba - 14:43
Sağlık Müdürü Gecekuşu’ndan toz taşınımı uyarısı
Toz taşınımına yönelik ’turuncu’ kod verilen Elazığ’da, İl Sağlık Müdürü Emrah Gecekuşu, astım, KOAH, alerjik akciğer, solunum yolu ve kalp hastalığı olan vatandaşları uyardı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü toz taşınımı uyarısında bulundu. Turuncu kod uyarıda yapılan iller arasında Elazığ da yer aldı. Bunun üzerine İl Sağlık Müdürü Emrah Gecekuşu, astım, KOAH, alerjik akciğer, solunum yolu ve kalp hastalığı olan vatandaşları uyardı. Gecekuşu, "Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından toz taşınımına yönelik ’turuncu’ uyarı ile uyarılan iller arasında Elazığ’ında yer alması nedeniyle; 26.03.2025 tarihi itibarıyla tozdan kaynaklı solunum partikülleri 10 mikronun altında olanlar akciğere direkt, 2,5 mikronun altındaki partiküller ise akciğerin periferine kadar ulaşabilmektedir. Bu durum astımı, alerjik akciğer hastalıkları, solunum yolu rahatsızlıkları, kronik akciğer hastalığı (KOAH) hastalığı, kalp hastalığı olan kişilerde ciddi sonuçlara sebep olabilmektedir. Bu nedenle astımı, alerjik akciğer hastalıkları, solunum yolu rahatsızlıkları, KOAH hastalığı, kalp hastalığı olan vatandaşlarımızın evden dışarıya çıkmaması, dışarı çıkma zorunluluğu olan hastaların ise maske takmaları gerekmektedir. Toz taşınımının olduğu dönemde vatandaşlarımızdan evden dışarı çıkanlardan hastalığı olan öksürük, balgam, nefes darlığı, hırıltılı solunum oluşması durumunda mutlaka bir hekime başvurmaları gerekmektedir" ifadelerini kullandı.
26 Mart 2025 Çarşamba - 13:34
Başkan Ödül’den buzağı kayıpları açıklaması
Kars Veteriner Hekimleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Ödül, yenidoğan buzağılarda kayıpların en aza indirilmesi için bakım ve beslenmede dikkat edilmesi gereken hususlar ile ilgili yetiştiricilere yönelik açıklamalarda bulundu. Başkan Ercan Ödül, Türkiye’nin 16 milyon 824 bin büyükbaş hayvan varlığı ile Avrupa’nın en fazla büyükbaş hayvan varlığına sahip ülkesi konumundayken, Kars’ın ise 615 bin 377 büyükbaş hayvan varlığı ile ülkede en fazla hayvan mevcuduna sahip 4. il konumunda olduğunu söyledi. Ödül, "Kars 32 bin adet hayvancılık işletmesi ile ülkemiz hayvancılığına özellikle besi materyali sağlama noktasında öncülük etmektedir. Ülkemizde kırsal nüfusun ortalama 58 yaşında olduğu ve hayvan yetiştiriciliğinin gözbebeği küçük aile işletmeciliğinin gitgide güç kaybettiği günümüzde bölgemiz hayvan yetiştiricilerinin karlı bir hayvancılık faaliyetine devam edebilmesi bölgemiz ve ülkemiz için elzemdir. Karlılığın önündeki en büyük engel bölge hayvancılığımızın kronikleşmiş sorunları olan buzağılama aralığının uzun olması ve buzağı ölümlerinin engellenememesi bölgede tüm hayvancılık paydaşları için endişe verici konumdadır. Karlı bir büyükbaş hayvancılıkta bir inekten maksimum 385-400 gün aralığında buzağı alınması gerekirken bu süre ülkemizde 600 gün, Kars’ta ise 730 gündür. Yine 615 bin 377 büyükbaş hayvan varlığımızın yaklaşık 310 bin civarı inek olarak belirtilmektedir. 2024 yılında 310 bin inekten 148 bin civarı buzağı elde ettiğimiz resmi rakamlarla ortaya konulmuş olup buzağı kaybımızın yüzde 52 seviyelerinde olduğunu üzülerek görmekteyiz" dedi. Ödül, "Yukarıda belirttiğimiz sorunların çözümü ancak ve ancak bilimsel verilere dayanan yetiştirme metodlarının üreticilerimiz tarafından benimsenmesi ile mümkündür. Ülkemiz yılda yaklaşık olarak 1 milyon buzağı kaybetmektedir. Buzağı kayıplarının azaltılması için üreticilerimizin bilgilerini tazelemesi ya da doğru bildiği yanlışları düzeltmesi amacıyla buzağılarda yenidoğan sürecinin yönetilmesi konusunda temel bilgiler şu şekilde özetleyebiliriz. Doğum gerçekleşir gerçekleşmez yavrunun nefes alıp almadığı kontrol edilmelidir. Ağız ve burnundaki müköz (sümüksü) kalıntı temizlenmelidir. Yeni doğan buzağıda anne karnındaki sıvıyı atabilmesi için başını aşağıda tutarak burun ve ağızı temizlenir, bunun için hayvanı asmak doğru değildir. Göbek kordonu dipten kopmamış ise karnına en yakın kısımdan başlayarak kordon aşağıya doğru sıvazlanmalı ve içindeki sıvı boşaltılmalıdır. Daha sonra içine tentürdiyot akıtılan göbek kordonu, karına 4-5 cm uzaklıktan antiseptiğe batırılmış bir iple bağlanmalı ve bağlanan noktanın 3-4 cm altından temiz bir makasla kesilmelidir. Doğum esnasında dipten kopmuş veya kesilen göbek kordonu bölgesine, üç gün boyunca günde iki kez tentürdiyot sürülmelidir. Doğumdan sonra inek yavrusunu yalayarak hem yavrunun kurumasına hem de dolaşımın hızlanmasına yardımcı olur. Eğer inek herhangi bir nedenle bu işi yapmıyor kuru bir bez ile buzağı iyice silinerek, kurutulmaya çalışılmalıdır. Buzağının kuru olması vücut sıcaklığını optimum dereceye kazanması bakımından oldukça önemlidir. Normal bir buzağı doğumundan yarım saat sonra ayağa kalkar ve bir saat içerisinde annesini emmeye çalışır. Buzağı emmeden önce, anasının meme başları ve çevresi ılık sabunlu suyla yıkanıp, temiz bir bezle kurulanmalı ve hızla emzirmeye çalıştırılmalıdır. Eğer yavru annesini emerse ineğin sağımı sırasında devamlı yavrunun emmesini isteyeceğinden sağım zorlaşır ve verim düşüklüğü şekillenebilir. Ayrıca memeden emen yavrunun ne kadar Kolostrum/süt içtiği de bilinemez. Bu nedenle mümkünse buzağılara ağız sütü sağılarak, mutlaka vücut ısısında 38 derecede soğutmadan verilmesi sağlanmalıdır" diye konuştu. Ödül, "Her büyütme dönemden sonra buzağı kulübesi temizliği ve dezenfeksiyonu yapılarak, temiz yeni bir zemine alınmalıdır. Buzağı kulübeleri; drenajı kötü olan, ıslaklığı artıran beton, tahta, kauçuk zeminlere yerleştirilmemelidir. Buzağının ıslak olması veya ıslak zeminde kalması soğuk havalarda buzağılarda vücut ısısını düşürdüğü için istenmeyen bir durumdur. Eğer toprak geçirgen değil ise buzağı bölmelerin altına yaklaşık 10 santim kalınlığında kum serilmelidir. Altlık satın alınabilecek en ucuz ilaçtır. Soğuk olduğunda daha sıcak tutması için altlık olarak kullanılacak kuru ve temiz buğday-arpa sapları, buzağı başına yaklaşık 10 kg altlık konulmalı ve günlük 1-1,5 kg’ı temiz ve kuru altlıkla yenilenmelidir. Zararlı mikroorganizmalar kuru zeminde çoğalma imkanı bulamayacağından ortamda ıslaklığa ve amonyak birikimine asla izin verilmemelidir. Buzağıların grup halinde barındırıldığı bölmelerde, yatakların mümkün olduğunca kuru tutulabilmesi için gerekirse tüm zemine altlık serilmelidir. Son yıllarda soğuk olmayan havalarda kumu buzağı altlığı olarak kullanan işletmelerin sayısı artmaktadır. Buzağıda ıslak ya da kirli diz ve kalça görüntüsü altlık sorununa işaret etmektedir. Gün ışığı büyüme performansı üzerinde 1. Derecede etkilidir. Günler uzadıkça büyüme artar, kısaldıkça büyüme azalır. Buzağı kulübesinin yönü kış aylarında güneşten en iyi yararlanmayı sağlaması bakımından güneye, yazın ise aşırı öğlen güneşine maruz kalmaması için doğuya bakacak şekilde yerleştirilmelidir. Kalsiyum ve fosfor metabolizmasında rol alarak, kalsiyum ve fosforun bağırsaklardan emilimine yardım eden D Vitamini; buzağıda kemik ve iskelet gelişimi kadar bağışıklık sisteminin güçlenmesinde aktif rol oynadığı unutulmamalıdır. D vitamini yetersizliğinin en önemli sebepleri arasında güneş ışığına yeteri kadar maruz kalmama yer almaktadır. Kulübelerde yetişen buzağılar; temiz hava ve bol güneşin yanı sıra bölgenin tabi şartlarına daha iyi adapte olduklarından, yetişkin döneminde de hastalıklara karşı daha dirençli olurlar" şeklinde konuştu.
26 Mart 2025 Çarşamba - 13:32
Ameliyatsız iğne teknikleri ile patlayan bel fıtığı şikayetlerinden kurtuldu
Son yıllarda gelişen tıbbi yöntemler sayesinde bel ve boyun fıtığı tedavisinde ameliyatsız çözümler ön plana çıkıyor. Özellikle "girişimsel ağrı tedavisi" olarak adlandırılan iğne tekniklerinin, hastaların ağrılarından kurtulmasına ve günlük yaşamlarına kolayca dönmelerine yardımcı olduğu belirtildi. Ameliyat yapılmadan kısa sürede iyileşme, aynı gün normal hayata dönüş imkanları sunan bu yöntem aynı zamanda lokal anesteziyle uygulandığı için genel anestezi riski taşımıyor. Memorial Dicle Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyonu bölümünden Prof. Dr. Mustafa Akif Sarıyıldız, bel ve boyun fıtığının bazı ileri iğne tekniklerini uyguladıklarını ifade etti. Dr. Sarıyıldız, "Bu ileri iğne teknikleri ya direkt diski hedef alıyor yani fıtığın direkt içerisine uyguladığımız bazı iğne teknikleri var ya da diskin çevresindeki sinir dokuları hedef alan iğne teknikleri uyguluyoruz. Bu iğne tekniklerinde diski hedef alıyorsak disk içerisinde ozon radyo frekansla yakma işlemleri ya da sinir modülasyonu ya da lazer yöntemiyle disk içerisine yaptığımız iğne teknikleri büyük oranda hastalarımızı iyileştiriyor. Bu oran hemen hemen yüzde 80-85 civarında diyebiliriz hem bizim uygulamalarımızda hem de literatür bilgisi bu yönde, bir de diskin çevresindeki epidural alan üzerinde yaptığımız bir takım işlemler var bunlar da epidural alandaki sinir kökündeki inflamasyonu yani iltihabı reaksiyonu durdurmaya yönelik işlemlerdir. Bu işlemlerde de daha çok kortizon, serum fizyolojik ve bununla birlikte bazı lokal anestezikleri kullanıyoruz. Pek çok hastada bu yöntemleri kombine ediyoruz zaman zaman kanal darlıklarında da hastalarımızın arkada faset eklem bölgesinde yani kireçlenme bölgesini inerve eden oranın sinirini alan bazı sinir dokuları yaptığımız iğneler oluyor burada da daha çok radyo frekans yöntemleri kullanıyoruz" ifadelerini kullandı. Enjeksiyondan sonra hastaların yaklaşık 4 saat kadar hastanede tutulduktan sonra taburcu olduğunu ifade eden Dr. Sarıyıldız, "İşlem esnasında hastanın bacağını kısmen uyuşturuyoruz, uyuşmaya bağlı hastanın yürümesinde çok kısmi bir bozulma olabiliyor bu 3 saat kadar sürüp geçiyor tamamen geçici bir durumdur gün içerisinde de taburcu ediyoruz, nadiren bir gece yatırdığımız olur ek hastalıkları varsa" diye belirtti. Hiçbir şekilde hastada kesi oluşturulmadan omurgaya zarar verilmeden sadece bir iğne ile tedavi ettiğini söyleyen Sarıyıldız, "Komplikasyonları minimal özellikle tecrübeli bir hekimi yaptığında ve bunu ameliyathane eşliğinde floroskopi ilr hedef noktayı görerek yapıldığında son derece güvenli bir yöntemdir. Her yaşa uygulanabilir 12 yaşındaki bir çocuğa yaptığımı da biliyorum 93 yaşındaki bir amcaya yaptığımı da biliyorum o açıdan her yaş için güvenlidir" şeklinde konuştu. İğne tedavisi ile bel fıtığı tedavisi olan hasta Mehmet Şükrü Arslan, bel fıtığı şikayetinin olduğunu ayağının tamamen uyuştuğunu hissedemediğini ifade etti. Arslan, "Şuan iyiyim çok şükür. Gayet normal bir şekilde hayatıma devam ediyorum. O ağrıya rağmen şuan kendimi çok iyi hissediyorum. Mr çektikten sonra bel fıtığımın patladığını öğrendim ve hocamızın yanına geldim. Çok kısa bir zamanda müdahale etti. Çok şükür şuan iyiyim. Akşam gelir gelmez tedavim başladı. Sabah 09.00’da ise taburcu oldum" ifadelerini kullandı.
26 Mart 2025 Çarşamba - 13:21
Çocuklarınızı ve kendinizi alerjik rinitten korumanın yolları
İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mahir İğde, "Alerjik rinitten korunmanın en etkili yolu, alerjiye neden olan maddelerden uzak durmaktır. Özellikle astımı olan çocuklarda hemen doktora başvurulmalıdır. Ancak, çocuğunuzun alerjik rinit belirtileri varsa, belirtiler şiddetliyse veya uzun sürüyorsa, çocuğunuzun uyku veya okul başarısı etkileniyorsa da bir doktora başvurmanız gerekir" dedi. Bahar aylarının gelmesiyle birlikte özellikle çocuklarda ve yetişkinlerde alerjiler artmaya başladı. Halk arasında ‘Bahar gribi’ ya da ‘Saman nezlesi’ olarak bilinen alerjik rinitten korunmanın yollarını anlatan İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mahir İğde, "Halk dilinde bahar gribi ya da saman nezlesi olarak bilinen alerjik rinit, hem yetişkinlerde hem de çocuklarda görülür. Alerjik rinit, burun mukozasının iltihaplanmasıdır ve çocuklarda en sık görülen alerjik hastalıklardan biridir. Rinit yani nezle sık görülen, insan sağlığını ve yaşam kalitesini etkileyen bir rahatsızlıktır" ifadelerini kullandı. "Anne ya da babada alerjik durum mevcutsa, çocuklarda da görülme sıklığı fazladır" diyen Prof. Dr. Mahir İğde, "Alerjik rinit (mevsimsel alerjik rinit), genellikle küçük yaşlarda başlar. Belirli bir alerjen ile karşılaşıldığı zaman, şikayetler ortaya çıkar. Alerjik rinit belirtileri, yıl boyu sürebilir veya çoğunlukla bahar aylarında olmak üzere bazı mevsimlerde daha belirgin olarak ortaya çıkabilir. Burun akıntısı, tıkanıklık, kaşıntı ve hapşırma gibi belirtilerle kendini gösterir. Polenler, özellikle Nisan’dan Temmuz’a kadar, yaz sonu ve sonbahar başında artar. Özellikle sabah 07:00-10:00 akşam 19:00-22:00 arasında daha yoğun salınır. Bu saatlerde dışarıya çıkıldığında ya da evde camlar açıldığında özellikle de rüzgarlı havalarda polenler içeri girer. İlkbaharın erken dönemlerinde ağaç polenleri, ilkbaharın ilerleyen aylarında ve yaz başında çayır polenleri, yaz ortasından sonbahara kadar da yabani ot polenleri bu şikayetlere neden olabilir" diye konuştu. Nedeni ve belirtileri hakkında da bilgi veren Prof. Dr. İğde, sözlerine şöyle devam etti: "Alerjenler: Özellikle ağaç ve ot Polen alerjenleridir. Belirtileri, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı, sulu, berrak burun akıntısı, burunda kaşıntı, göz zarı iltihabı, hapşırma, göz yaşarması, gözlerde kaşıntı, geniz akıntısı, damakta ve gırtlakta kaşıntı, boğazda gıcık, horlama, genizden konuşma, kronik öksürük, orta kulakta basınç problemleri, kulakta dolgunluk hissi, koku alamama, baş ağrısı, ikincil sinüzit, otit ve adenoid oluşumuna zemin hazırlama, sebep olmadır." Alerjik rinitin çocuklar üzerindeki etkilerine değinen İğde, "Alerjik rinit çocuklarda uyku sorunları, okulda ve oyunda konsantrasyon güçlüğü, akademik başarıda düşüş, alerjik rinitli çocuklar burun tıkanıklığı nedeniyle gece rahat uyuyamadığı için gündüz sersemlik, yorgunluk, iştahsızlık ve okulda başarısız olabilir. Burun tıkanıklığı uzun süre devam ettiğinde yüzde şekil bozukluğu olabilir. Burun tıkanıklığına bağlı olarak çocuklarda kulak problemleri ve kronik sinüzit gelişebilir. Ayrıca alerjik rinit yüksek oranda astımla birliktedir. Eğer alerjik rinit iyi tedavi edilmezse astım gelişimini tetikleyebilir. O nedenle erken dönemde teşhis konulması, tedavisinin iyi bir şekilde yapılması ve izlenmesi çok önemlidir" dedi. "En önemli tedavi yöntemi alerjiye neden olan maddelerden uzak durmaktır" Prof. Dr. Mahir İğde, şöyle devam etti: "Dikkatli ve iyi bir hikaye, aile öyküsü tanıda en önemli kısımdır. Alerjiye neden olan maddeleri belirlemek için deri testleri yapılabilir. En önemli tedavi yöntemi alerjiye neden olan maddelerden uzak durmaktır. Özellikle astımı olan çocuklarda hemen doktora başvurulmalıdır. Ancak, çocuğunuzun alerjik rinit belirtileri varsa, belirtiler şiddetliyse veya uzun sürüyorsa, çocuğunuzun uyku veya okul başarısı etkileniyorsa da bir doktora başvurmanız gerekir. Alerjik rinitinden tamamen kurtulmak ne yazık ki mümkün değil. Özellikle hasta uzaklaşamayacağı bir alerjenin etkisi altındaysa, örneğin son yıllarda şehirlerde yaşayan insanlarda alerji görülme oranı arttı. Bunun en temel nedeni ise hava kirliğinin büyük şehirlerde daha yoğun olması. Hava kirliliği nedeniyle alerjik olan bir hastanın bu ortamdan tamamen uzaklaşması beklenemez. Ancak günlük hayatta alınabilecek bazı önlemlerle şikayetleri önemli ölçüde azaltmak mümkün. Çimleri keserken veya ev temizliği yaparken dikkat Alınan tedbirlerle alerjik rinit şikayetlerini azaltmak mümkün. Özellikle çimleri keserken ve ev temizliği yaparken polen maskesi takmak çok önemli. Isıtma ve havalandırma sistemlerindeki filtreleri aylık olarak değiştirin ya da bir hava temizleme aygıtı kullanmaya başlayın. Polenlerin çok yoğun olduğu dönemlerde kapıları ve pencereleri kapalı tutun. Kuş tüyü yastıkları, yün battaniye ve yün örtüleri pamuk veya sentetik maddeden yapılmış olanlarla değiştirin, özel nevresim takımları kullanın. Yatağınızın baş tarafı yukarı kaldırılmış bir şekilde uyuyun. Özellikle dengeli ve az karbonhidratlı beslenin. Odanızı nemli tutmak için buharlı oda nemlendiricilerinden kullanıyorsanız nemlendiricide mantar ürememesine dikkat edin. Ev bitkilerinin köklerinde bulunan ‘mold’ adı verilen küflere dikkat Toprak ve ev bitkilerinin özellikle köklerinde yaşayan ve ‘mold’ adı verilen küfler etrafa yayılarak alerjilere neden oluyor. Mold’ların üremesine engel olmak için ev bitkilerini mümkün olduğunca az sayıda tutun."
26 Mart 2025 Çarşamba - 13:08
Nadir görülen Ohvira Sendromu başarıyla tedavi edildi
Yozgat Şehir Hastanesi Çocuk Cerrahisi Kliniği, oldukça nadir görülen ‘Ohvira Sendromu’ tanısı konulan 13 yaşındaki bir hastayı başarıyla tedavi etti. Hasta, adet düzensizliği şikâyetiyle polikliniğe başvurdu. Yapılan detaylı incelemeler sonucunda, çift rahim, tek böbrek ve vajinal perde kapalılığı gibi komponentleri içeren ‘Ohvira Sendromu’ teşhis edildi. Konuyla ilgili açıklama yapan Çocuk Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Serkan Odabaşı, "Hastamız 13 yaşında kız hastaydı. Çocuk endokrin polikliniğine adet düzensizliğiyle başvurmuştu. Oradaki tetkiklerinde hastada yumurtalıklarında bir kist olduğu söylenmişti. Hastanın çift rahimli ve tek böbrekli olması ve böyle bir kistik yapının beraber olması bize Ohvira Sendromu’nu düşündürdü. Çok nadir görülen bir sendrom. Toplumda ortalama 20-25 bin de bir görülen bir sendrom. Tedavi etmek kadar tanı koymak da tecrübe gerektiren bir hastalık. Hastanın gerekli tetkiklerinden sonra Ohvira Sendromu olduğunun kararını verdik. Biz hastamızı kapalı ameliyatla önündeki perdeyi açmış bulunduk. Hastamız da sağlığına kavuştu. Gerçekten bunlar fark edilmediğinde ilerleyen dönemlerde ciddi ağrılı adet görme, çocuk sahibi olamama gibi durumlar söz konusu olabilmektedir. Ama bunu erken fark edip hastayı da sağlığına kavuşturmak bizim için mutluluk verici bir durum" dedi. Ohvira Sendromu, kız çocuklarında genellikle adet görmeye başlayana kadar belirti vermiyor. Ancak adet döneminde, rahimde biriken kan şiddetli ağrıya neden olabiliyor. Bu nedenle, adet düzensizliği ve kronik karın ağrısı şikayeti olan genç kızların detaylı değerlendirilmesi büyük önem taşıyor. Hastanın ameliyattan 15 gün sonra yapılan kontrollerinde tamamen sağlığına kavuştuğu bildirildi.
26 Mart 2025 Çarşamba - 13:08
‘Epilepsi nöbetlerinde panik yapmayın’
Epilepsinin dünyada milyonlarca insanı etkileyen ve bilinç kaybı, kasılmalar gibi belirtilerle kendini gösteren nörolojik bir hastalık olduğunu belirten Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Hülya İnce, "Epilepsi nöbeti sırasında yapılan doğru müdahaleler, kişinin güvenliği açısından büyük önem taşır. Panik yapmak, durumu daha da karmaşık hale getirebilir ve yanlış müdahalelere yol açabilir" dedi. VM Medical Park Samsun Hastanesi Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Hülya İnce, epilepsi hakkında bilgilendirmede bulundu. Epilepsinin, dünyada milyonlarca insanı etkileyen ve bilinç kaybı, kasılmalar gibi belirtilerle kendini gösteren nörolojik bir hastalık olduğunu kaydeden Doç. Dr. İnce, "Epilepsi nöbeti sırasında yapılan doğru müdahaleler, kişinin güvenliği açısından büyük önem taşır. Ancak, toplumda bu konuda yeterli bilinç oluşmadığından, yanlış uygulamalar ciddi risklere yol açabilir" diye konuştu. "Sakin kalınmalı" Bir kişinin epilepsi nöbeti geçirdiğine tanık olunduğunda öncelikle sakin kalınması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. İnce, "Panik yapmak, durumu daha da karmaşık hale getirebilir ve yanlış müdahalelere yol açabilir. Bunun yerine kişinin güvenliğini sağlamalısınız. Nöbet geçiren kişiyi tehlikeli alanlardan (trafik, sert zemin, keskin nesneler vb.) uzaklaştırarak başının altına yumuşak bir destek koyabilirsiniz. Eğer mümkünse kişiyi nazikçe yan çevirerek solunum yolunun açık kalmasını ve kusma durumunda boğulma riskinin azalmasını sağlayabilirsiniz. Nöbet sırasında kişinin ağzını açmaya çalışmak dişlerine, çenesine ve solunum yollarına zarar verebilir. Dilini yutması mümkün değildir; bu nedenle ağzına herhangi bir nesne koymaktan kaçınılmalıdır" dedi. "Nöbetlerin büyük çoğunluğu 2 dakikadan kısa sürer" Nöbetlerin büyük çoğunluğunun 2 dakikadan kısa sürede sona erdiğini dile getiren Doç. Dr. İnce, "Ancak, nöbetin süresi uzarsa veya kişi nöbet sonrası bilincini geri kazanmazsa, derhal sağlık kuruluşuna haber verilmelidir. Kişi nöbetten sonra kendine geldiğinde, genellikle yorgun ve bilinçsiz olabilir. Onu rahatlatmaya çalışarak kendini toparlaması için zaman tanıyabilirsiniz" şeklinde konuştu. "Tehlikeli durumları tanıyın" Her epilepsi nöbetinin acil müdahale gerektirmediğini; ancak bazı durumlarda mutlaka 112 Acil Servisi’nin aranması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. İnce, "Eğer nöbet 5 dakikadan uzun sürüyorsa, kişi peş peşe birden fazla nöbet geçiriyorsa, ilk kez nöbet geçiriyorsa, solunum güçlüğü yaşanıyorsa veya cilt rengi değişiyorsa, nöbet sırasında başını sert bir zemine çarptıysa ya da ciddi bir yaralanma söz konusuysa acil yardım çağırılmalıdır" dedi. "Toplumda farkındalık artırılmalı" Toplumda farkındalığı oluşturmanın önemine değinen Doç. Dr. İnce, "Epilepsiye yönelik farkındalık çalışmaları, hem hastaların hem de toplumun bilinçlenmesine katkıda bulunarak daha güvenli bir yaşam alanı oluşturabilir. Doğru müdahalelerle epilepsi hastalarının yaşam kalitesini artırmak ve yanlış inanışların önüne geçmek mümkündür. Sağlığınızı ve çevrenizdekilerin güvenliğini korumak için epilepsi konusunda bilinçlenmek ve doğru müdahale yöntemlerini öğrenmek hayati önem taşır" ifadelerini kullandı.
26 Mart 2025 Çarşamba - 13:04
‘Epilepsi gençleri de yaşlıları da etkileyebilir’
Halk arasında ‘sara hastalığı’ olarak da bilinen epilepsinin beyin fonksiyonlarının kısa süren bozukluğu olduğunu belirten Nöroloji Uzmanı Dr. Abdurrahman Akbaş, "Hemen her yaşta görülebilen epilepsi, uzun süreli tedavi ve izlem gerektiren bir hastalıktır. Sıklıkla gençleri ve yaşlıları etkiler. İnme (felç), beyin enfeksiyonları (menenjit, ensefalit vb.), ciddi kafa travmaları, doğum esnasında bebeğin oksijensiz kalması vb. gibi sebepler sonucunda epilepsi nöbetleri ortaya çıkabilmektedir" dedi. Liv Hospital Samsun Nöroloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Abdurrahman Akbaş, 26 Mart Dünya Epilepsi Günü dolayısıyla epilepsi hastalığı hakkında bilgilendirmede bulundu. Halk arasında ‘sara hastalığı’ olarak da bilinen epilepsinin beyin fonksiyonlarının kısa süren bozukluğu olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Abdurrahman Akbaş, "Beyin hücrelerinde geçici anormal elektrik yayılımı sonucunda ortaya çıkan epilepsi hastalığı, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1’ini etkilemektedir. Hastalık, erkek ve kadınlarda ırk ayrımı olmaksızın eşit olarak görülmektedir. Hemen her yaşta görülebilen epilepsi, uzun süreli tedavi ve izlem gerektiren bir hastalıktır. Sıklıkla gençleri ve yaşlıları etkiler. Epilepsi hastalarının beyinlerindeki anormal elektriksel aktivite sonucu epileptik nöbet geçirmeye yatkınlıkları vardır. Farklı epileptik nöbet tipleri vardır. Bazı epilepsi nöbet tipleri belli bir süre devam edip, tedaviyle tamamen düzelirken bazıları ise hayat boyu devam etmektedir" diye konuştu. "Epilepsi kalıtsal olabilir" Epilepsi nöbetlerinin nedenlerine değinen Uzm. Dr. Akbaş, "Beyin hücreleri, elektriksel aktivitesiyle tüm vücuda mesaj gönderir. Beyinde elektriksel aktivite her daim devam etmektedir. Beynin aktivitesindeki bozukluğa inme (felç), beyin enfeksiyonları (menenjit, ensefalit vb.), ciddi kafa travmaları, doğum esnasında bebeğin oksijensiz kalması vb. gibi sebepler yol açabilir. Bu sebepler sonucunda kişilerde epilepsi nöbetleri ortaya çıkabilmektedir. Fakat çoğu vakada epilepsinin altta yatan sebebi kesin olarak ortaya konulamamaktadır. Diğer yandan bazı epilepsi hastalarının ailesinde de bu hastalığın bulunması, epilepsinin kalıtsal bir yanının da olduğunu göstermektedir" şeklinde konuştu. "Tedavi doktor kontrolünde devam etmeli" Epilepsinin temel tedavisinin ‘antiepileptikler’ adı verilen ilaçlarla yapıldığının altını çizen Uzm. Dr. Abdurrahman Akbaş, şu bilgileri verdi: "Bu ilaçlar epilepsi nöbetlerinin ortaya çıkmasını önlemeye yöneliktir. Tedavinin başarılı olabilmesi amacıyla bu ilaçların doktor kontrolünde düzenli kullanılması gerekmektedir. Nöbet sayısında artış olursa, ilaç tedavisine başlandıktan sonra başka şikâyetler ortaya çıkarsa, başka bir hastalık tanısı konulduysa ve tedavisine başlanıldıysa, gebelik durumu varsa veya gebe kalınması planlanıyorsa uzmana başvurulmalıdır. Diğer bir tedavi seçeneği ise cerrahi tedavidir. Cerrahi tedaviye karar vermeden önce hastanın nöbetlerinin ilaç tedavisine dirençli olduğunun gösterilmesi gerekir." "Epilepsi nöbeti bitene kadar kişi kontrol altında olmalı" Uzm. Dr. Akbaş, epilepsi nöbeti geçiren bir kişiyle karşılaşıldığında yapılması gerekenleri şöyle paylaştı: "112 Acil servis hattı aranmalı ve yardım istenmelidir. Hastanın çevresinde önlem alınmalı, ona zarar verebilecek şeylerden korunmalıdır. Sıkı giysileri varsa giysileri gevşetilmeli (kravat, kemer gibi), gözlüğü varsa çıkartılmalıdır, başı yumuşak bir şekilde desteklenmelidir. Sabit ve rahat olacak şekilde kişiyi kasılmalarının olmadığı tarafına doğru yatırıp, tükürüğünün dışarı akması sağlanmalıdır. Hastanın üzerinde epilepsi hastası olduğunu gösteren ve neler yapılması gerektiğini açıklayan bir hastalık kartı olup olmadığı kontrol edilmelidir. Nöbetinin ne kadar devam ettiği takip edilmeli ve acil servis ekibine bildirilmelidir. Hastanın başında nöbeti tamamen geçene kadar beklenilmelidir. Epilepsi nöbeti geçiren bir kişiye solunum veya kalp masajı yapılmasına gerek yoktur." "Epilepsi nöbeti sırasında yapılmaması gerekenler" Epilepsi nöbeti geçiren kişiye yapılmaması gerekenler konusunda da önerilerde bulunan Uzm. Dr. Akbaş, "Hastanın nöbete bağlı hareketleri kısıtlanmamalıdır. Ağzına bir şeyler koyulmamalıdır. Hasta tehlikede değilse, yeri değiştirilmeye çalışılmamalıdır. Nöbet tamamen sonlanmadan su veya yiyecek verilmemelidir. Nöbetin geçmesine yönelik bir şey yapılmamalıdır. Soğan, kolonya ve benzeri şeyler koklatılmamalıdır" açıklamasında bulundu.
26 Mart 2025 Çarşamba - 12:54
Çiftçilere HÜMAS uygulaması
Muğla’nın Ortaca ilçesinde, Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) arasında yürütülen protokol kapsamında ‘TKİ-HÜMAS Örnek Uygulamalarıyla Organik Toprak Düzenleyicisi Kullanımının Yaygınlaştırılması Projesi’ çerçevesinde eğitim ve uygulamalar gerçekleştirildi. Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkilileri, çiftçiler, STK temsilcileri ve siyasi partilerin ilçe temsilcileri katıldığı eğitimde, Hümik Asit uygulamaları konusunda üreticilere yönelik sunum yapıldı. Sunumu gerçekleştiren Ziraat Mühendisi Murat Mengüloğlu, hümik asidin toprak sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini ve doğru kullanımını anlattı. Projenin amacı, kömür sahalarından elde edilen leonarditten üretilen Hümik asidin tarımda kullanımını arttırmak. Kimyasal gübre kullanımın azaltılarak doğanın dengesinin yeniden kazandırılması, toprakta organik madde artışı sağlanarak sürdürülebilir bir tarım anlayışının yerleştirilmesi hedefleniyor. Eğitim programının ardından, Dereköy Mahallesi’ndeki narenciye bahçesinde uygulamalı eğitim yapıldı. Ortaca ilçesindeki Gençlik Konseyi Üyesi üretici Ali Aydın’a ait narenciye bahçesinde gerçekleştirilen hümik asit uygulaması katılımcılara gösterildi. Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürü Süreyya Can, yaptığı konuşmada, çevre dostu tarım uygulamalarını yaygınlaştırmayı hedefleyen bu projenin, Muğla’daki 6 ilçede 11 önder üreticiye destek sunduğunu belirtti. Ayrıca, toprağın analizi ile ilgili Muğla’daki üreticilere önemli bir fırsat sunulduğunu vurguladı. Can, "Muğla’da 100. Yıl Toprak, Yaprak ve Sulama Suyu Analiz Laboratuvarı sayesinde, üreticilerimize yalnızca 175 TL katkı payı ile toprak analizleri yapılmaktadır" dedi. Eğitim ve Yayın Dairesi Proje Yürütücüsü Murat Mengüloğlu ise, toprağın korunması gerektiğine dikkat çekerek, "Bir santimetre toprağın oluşması bin yıl sürer. Bu nedenle, toprak kaybını önlemek ve çölleşmeye karşı mücadelede yenilikçi tarım uygulamaları büyük önem taşımaktadır" diye konuştu. Proje kapsamında, Muğla genelinde yapılan hümik asit uygulamaları ile zeytin, portakal, çilek ve domates gibi ürünlerde toprağın organik madde ihtiyacının karşılanması amaçlanıyor. 27 dekar alanda yapılan uygulamalarla, zeytin ve narenciye ağaçlarının sağlıklı büyümesine katkı sağlanması hedefleniyor.
26 Mart 2025 Çarşamba - 12:38
Uzmanından uyarı: "Cinsel ilişki sırasında şiddetli ağrının sebebi vajinismus olabilir"
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Türkan Gülpınar, kadınlarda vajinismusun oldukça sık görülen bir durum olduğunu belirterek, "Vajinismus, cinsel ilişki sırasında kadının genital bölgesine yapılan her türlü müdahaleyle tetiklenebilir" dedi. Liv Hospital Ankara Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Türkan Gülpınar, vajinusmus hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Gülpınar, "Vajinismus oldukça sık görülen, özellikle cinsel ilişki sırasında veya vajene herhangi bir yabancı cisim yerleştirilmeye çalışılırken ortaya çıkan ağrıdır. Bu durum vajinanın girişinde yer alan kasların sıkılaşması sonucunda ortaya çıkar. Vajene penis, tampon veya medikal bir alet temas ettiğinde tetiklenen bir ağrıdır. Vajinismus, cinsel ilişki sırasında kadının genital bölgesine yapılan her türlü müdahaleyle tetiklenebilir. Bu durumda kasların aşırı kasılması sonucu ağrı ve rahatsızlık ortaya çıkar" diye konuştu. "Vajinismus, korku ve anksiyete ile tetiklenebilir" Vajinismusun cinsel ilişki sırasında ağrı oluşmasına sebep olduğunu ve jinekolojik vajinal muayenelerde de ağrı oluşturan bir durum olduğunu aktaran Prof. Dr. Gülpınar, "Vajinismus, ilişki veya muayene konusunda anksiyetesi olan kadınlarda sıklıkla görülür. Ayrıca geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler de bu durumu tetikleyebilir. Vajinal enfeksiyonlar ve bazı anatomik patolojiler de vajinismusa sebep olabilir. Vajinismus, biyolojik, psikolojik ve sosyo-kültürel faktörlerin bir araya gelmesiyle gelişebileceği için tedavi sürecinde sadece fiziksel değil, psikolojik unsurların da göz önünde bulundurulması gerekir" açıklamasında bulundu. "Şiddetli ağrı görülür" Rahatsızlıktaki en önemli semptomun vajina içine penis, tampon veya medikal alet temasında hastanın çok ağrı hissetmesi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Gülpınar, "Bununla birlikte ağrı öyle şiddetli olur ki, vajenden içeriye girmek mümkün olmaz. Hasta ağrı sebebiyle hiçbir şekilde dokunulmasına izin veremez. Vajinismus, ilk ilişkiden itibaren oluşabildiği gibi sonradan da tetikleyici faktörlere bağlı olarak gelişebilir. Bu noktada kadının daha önce yaşadığı olumsuz deneyimler ya da travmalar önemli bir rol oynar" şeklinde konuştu. "Uzman hekime danışılmalı" Olumsuz durumlarda uzman hekime başvurulması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Gülpınar, "Vajinal bölgeye dokunulduğunda şiddetli ağrı ve acı semptomunuz varsa, pelvik muayene sırasında çok ağrı hissediyor ve hatta muayene dahi olamıyorsanız, bunu doktorunuzla açıkça konuşmanız gerekir. Bu tür semptomlar, vajinismus belirtisi olabilir. Cinsel yaşamda ya da jinekolojik muayenelerde aşırı ağrı yaşayan hastaların bir uzmana başvurması önemlidir" dedi. Prof. Dr. Türkan Gülpınar, "Semptomlarınızı net bir şekilde ifade ettikten sonra jinekoloğunuz vajinal muayenede kaslarınızın aşırı sıkılığından ve muayene sırasında ağrı skorlaması ile tanı koyabilir. WHO ve DSMM5 kriterlerine göre doktorunuz tarafından tanı konduktan sonra tedavi aşamasına geçilecektir. Vajinismus tanısının konulabilmesi için detaylı bir muayene ve hasta hikâyesi oldukça önemlidir. Doktor, hastanın geçmişini, anksiyetelerini ve cinsel yaşantısını göz önünde bulundurmalı ve tanı sürecini titizlikle yürütmelidir" ifadelerini kullandı. "Pelvik kaslarını güçlendiren egzersizler vajinismus tedavisinde etkilidir" Vajinismus tedavisine başlamadan önce altta yatan enfeksiyonların veya anatomik sorunların çözülmesi gerektiğini vurgulan Prof. Dr. Gülpınar, şu bilgileri paylaştı: "Vajinismusa sebep olan enfeksiyon veya deri irritasyonuna sebep olan bir durumsa bunun için yapılan spesifik tedaviler ile vajinismus semptomunun rahatlaması sağlanabilmektedir. Tedavi sürecinin temel adımları olan vajinal ve pelvik kasları rahatlatan egzersizler yapılmalıdır. Bunun yanında, vajina etrafındaki kasların gevşetilmesine yönelik fiziksel tedaviler ile fiziksel terapi, pelvik taban kaslarını güçlendirip vajinal kasları gevşetmek için de etkili bir yöntemdir. Bu egzersizler tedavi sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır." "Vajinismus etkisini azaltan öneriler" Prof. Dr. Gülpınar, "Vajinal östrojen içeren kremler, tabletler veya esnek halkalar vajen etrafındaki dokunun kuruluk ve inceliğini azaltacaktır. Özellikle emzirme ve menopoz döneminde çok faydalıdır. Menopoz dönemindeki kadınlar için ise östrojen tedavisi önemli bir çözüm olabilmektedir. Bu tedavi, vajinal kuruluğu ve kas gevşemesini tedavi ederek vajinismusun etkilerini azaltabilmektedir" dedi.
26 Mart 2025 Çarşamba - 12:29
Müzik dinlerken kulaklarınızı kaybetmeyin
Kulaklık kullanımının artmasıyla birlikte işitme kayıplarının gençlerde giderek yaygınlaştığını belirten Ear Technic-Si-Ser İşitme Cihazları Yönetim Kurulu Başkanı, İşitme Cihazları Akustik ve Audiology Derneği (İCAAD) Başkanı Pedeakustiker Mehmet Emin Ağaç, "Müzik dinlerken kulaklarınızı kaybetmeyin. İşitme sağlığınızı korumak için bilinçli kulaklık kullanımı şart" dedi. Kulaklık kullanımının artmasıyla birlikte işitme kaybı gençler arasında giderek yaygınlaşıyor. İşitme kaybı sinsi ilerleyen bir sorun olarak, genellikle uzun yıllar sonra fark ediliyor. Acı vermediği için çoğu kişi işitme kaybını ancak orta seviyeye ulaştığında fark edebiliyor ve o noktada önlem almaya çalışıyor. Artan kulaklık kullanımının işitme sağlığına olan etkileri üzerine önemli uyarılarda bulunan Ear Technic - Si-Ser İşitme Cihazları Yönetim Kurulu Başkanı Pedeakustiker Mehmet Emin Ağaç, "Eskiden işitme kaybı yaşlılıkla ilişkilendirilirken, günümüzde bu sorun gençlerde de sıkça görülmeye başlanmıştır. Giyilebilir teknolojilerin günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmesi, özellikle kulaklık kullanımının artması, işitme sağlığını tehdit eden en büyük faktörlerden biri haline gelmiştir. Piyasada farklı türde kulaklık çeşitleri bulunmakta ve her birinin işitme sağlığına etkisi farklıdır. Bunlardan kulak içi kulaklık çeşitleri, sesi doğrudan kulak zarına ilettiği için işitme kaybına neden olma riski en yüksek kulaklık türüdür. Kulak zarına yakın olduklarından, yüksek sesle müzik dinlendiğinde büyük bir basınç oluştururlar. Bu durum yalnızca işitme kaybına değil, aynı zamanda sesleri ayırt etme ve anlama sorunlarına da yol açabilir. Kulak üstü kulaklık çeşitleri ise ses basıncını doğrudan kulak zarına iletmediği için kulak içi kulaklıklara kıyasla işitme sağlığı üzerinde daha az risk oluşturur. Ancak ses seviyesi çok yüksek ayarlandığında işitme duyusuna zarar verebilir. Kulak üstüne yerleştirilen bu kulaklıklar, sesi daha geniş bir alana yayarak kulak zarına daha az etki eder, bu yüzden kulak içi kulaklık çeşitlerine göre riski daha düşüktür. Kulaklık kullanırken ses seviyesinin düşük tutulması ve uzun süre kullanımından kaçınılması büyük önem taşır. Yüksek sesle müzik dinlemek, işitme duyusunda geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilir" diye konuştu. İşitme kaybı gençler arasında artıyor Kulak, Burun, Boğaz (KBB) uzmanları tarafından yapılan araştırmalara göre, son yıllarda işitme kaybı vakalarının arttığını ve hasta yaş ortalamasının düştüğünü kaydeden Pedeakustiker Mehmet Emin Ağaç, "Sağlık raporları da bu değişimi net bir şekilde ortaya koyuyor. Eskiden işitme kaybı daha çok sanayi işçileri ve makine operatörleri gibi yüksek sesli ortamlarda çalışan yetişkinlerde görülürken, günümüzde gençler arasında da yaygınlaşmış durumda. Gelişmiş ülkelerde işitme kaybı daha çok 50 yaş ve üzeri bireylerde görülürken, son yıllarda bu yaş sınırının 40’lı yaşlara düştüğü gözlemlenmektedir. Bunun en büyük nedeni ise yaşam tarzı ve teknolojik cihazların yanlış kullanımıdır. Si-Ser İşitme Cihazları Şubelerimizde, 29 yılı aşkın deneyimimizle bu değişimi yakından gözlemledik ve işitme kaybının artık daha genç yaş gruplarında da yaygın hale geldiğini üzüntüyle fark ettik" şeklinde konuştu. Gençlerde işitme kaybı estetik kaygıları da beraberinde getiriyor "Gençler arasında işitme kaybının artması, yalnızca sağlık açısından değil, estetik kaygılar açısından da endişe oluşturuyor" diyen Pedeakustiker Ağaç, şu tavsiyelerde bulundu: "Geleneksel işitme cihazlarının görünümü nedeniyle özellikle gençler cihaz kullanmaktan kaçınabiliyor. Bu ihtiyaca yönelik olarak EarTechnic olarak, dünyadaki ilk küpe tipi işitme cihazını kadınlar için özel olarak tasarladık. Estetik ve işlevselliği bir araya getiren bu yenilikçi cihaz, işitme desteği sağlarken şık bir aksesuar olarak da kullanabilirsiniz. Erkekler için ise, görünmez ve konforlu bir seçenek sunan dip kanal işitme cihazı geliştirdik. Küçük boyutu sayesinde dışarıdan fark edilmeden işitme desteği sağlayarak estetik kaygıları en aza indiriyor. Kulağın anatomik yapısına göre değişiklik göstermekle birlikte, kulakta neredeyse görünmez hale geliyor. İşitme sağlığınız hakkında daha fazla bilgi almak ve size en uygun işitme cihazını deneyimlemek için Si-Ser İşitme Merkezleri’ni ziyaret edebilirsiniz. Unutmayın, işitme sağlığınızı korumak için bilinçli kulaklık kullanımı şart"
26 Mart 2025 Çarşamba - 12:22
Bayramda sindirim sorunlarından korunmanın püf noktaları
Denizli Özel Egekent Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Eyüp Ekici, Ramazan Bayramında oluşabilecek sindirim sorunlarından korunmak için dikkat edilmesi gerekenlere işaret etti. Bayramlarda sindirim şikayetlerinin artabildiğine dikkat çeken Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Eyüp Ekici, "Ramazan Bayramı, sevdiklerimizle bir araya gelerek kutladığımız, tatlıların ve leziz yemeklerin bolca tüketildiği bir dönemdir. Ancak, bayramda aşırı yemek ve tatlı tüketimi sindirim sorunlarına yol açabilir. Bayramda dengeli beslenmek ve tatlıları ölçülü bir şekilde tüketmek, sindirim sağlığımızı korumak adına son derece önemlidir" diyerek, bayram sofralarında dikkat edilmesi gereken hususları vurguladı. "Bol su, yavaş tüketim" Dr. Eyüp Ekici, bayramda sindirim sorunlarından korunmanın yollarını şu şekilde açıkladı: "Ağır ve yağlı yemekler yerine, hafif ve sağlıklı seçenekler tercih etmek faydalı olacaktır. Tatlı tüketiminde ise porsiyon kontrolü yapmak, sindirim sistemini rahatlatır. Özellikle şeker ve kalori oranı yüksek tatlıları sınırlamak, mide rahatsızlıklarını önlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca, bol su içmek ve yemekleri yavaş bir şekilde tüketmek, sindirimi kolaylaştırır" Dr. Eyüp Ekici, "Eğer bayramda aşırı tatlı ve yemek yedikten sonra şişkinlik, mide bulantısı, gaz, karın ağrısı veya ishal gibi belirtiler hissederseniz, bu durum mide ve bağırsak sorunlarına işaret edebilir. Bu tür belirtiler, sindirim sisteminin aşırı yüklenmesine bağlı olarak gelişmektedir. Belirtiler devam ederse bir uzmana başvurmanız önemlidir. Bayramınızı tatlılarla dolu, ama aynı zamanda sağlıklı bir şekilde geçirmenizi dileriz" diyerek, bayram süresince sağlıklı beslenmenin ve sindirim sorunlarından korunmanın önemini hatırlattı.
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder