SAĞLIK
Kalp kriziyle aşıyı eşitlemek kamu sağlığına zarar verir 18 Aralık 2025 Perşembe - 10:13:16 Aşıların kalp krizlerini artırdığı ve mRNA aşılarıyla kalp krizi arasında bir bağ kurulmasının bilimsel olarak yanlış olduğunu belirtildi. Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç, kamuoyunda sıklıkla gündem olan "Aşılar kalp krizlerini artırıyor" iddialarına bilimsel verilerle yanıt verdi. Ardıç, kaleme alınan bir yazıda "aşılar" ifadesinin genel kullanılmasıyla tüm aşıların zan altında bırakıldığını, bunun da toplumda giderek artan aşı karşıtlığını besleyebileceğini ifade etti. Prof. Dr. Ardıç, açıklamasında öncelikle zorunlu aşılama programlarının bugüne kadar milyarlarca insanın hayatını kurtardığını hatırlatarak, araştırmaların esas olarak Covid-19 sürecinde kullanılan mRNA aşıları üzerinden yürütülmesi gerektiğini belirtti. Ardıç, kalp kası iltihabı olarak bilinen miyokardit ile damar tıkanmasına bağlı gelişen kalp krizinin (miyokard infarktüsü) tamamen farklı hastalıklar olduğunun altını çizdi. Grip, soğuk algınlığı, Covid-19 gibi pek çok viral enfeksiyonun miyokardite yol açabildiğini belirten Ardıç, bu durumun halk arasında sıklıkla kalp kriziyle karıştırıldığını söyledi. "Aşıya bağlı miyokardit nadir ve çoğu hafif seyirli" mRNA Covid aşılarıyla ilişkili miyokardit vakalarının bildirildiğini kabul eden Ardıç, bu durumun ağırlıklı olarak genç erkeklerde görüldüğünü ve genellikle hafif seyrettiğini vurguladı. Aşı sonrası milyon kişi başına görülen miyokardit riskinin oldukça düşük olduğunu belirten Ardıç, buna karşılık aşısız geçirilen Covid enfeksiyonunun miyokardit riskini katbekat artırdığını ifade etti. Dünyada kalp hastalıklarının uzun yıllardır artış gösterdiğini söyleyen Ardıç, bu artışın Covid aşılarıyla ilişkilendirilemeyeceğini belirtti. Yaşlanan nüfus, metabolik hastalıklar, çevresel ve mesleki faktörlerin kalp hastalıklarındaki artışın temel nedenleri olduğunu kaydetti. Pandemi sürecine de değinen Prof. Dr. Ardıç, dünyada 705 milyon Covid vakasının görüldüğünü ve resmi kayıtlara göre 7 milyon kişinin hayatını kaybettiğini hatırlattı. Bugüne kadar uygulanan yaklaşık 13 milyar doz aşı sayesinde, yalnızca 2021 yılında 14 milyon insanın hayatının kurtarıldığını gösteren bilimsel modellemelere dikkat çekti. Pandeminin erken döneminde çok sayıda meslektaşlarını kaybettiklerini hatırlatan Ardıç, "Elbette herkes kalp sağlığı için düzenli kontrollerini yaptırmalıdır. Ancak kalp krizi ile aşıyı eşitleyen, korkuya neden olan söylemler tıbbi olarak yanlış olduğu gibi kamu sağlığı açısından da ciddi riskler barındırmaktadır" ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç, bilimsel veriler ışığında aşıların değil, Covid enfeksiyonunun kalp sağlığı açısından asıl tehdit olmaya devam ettiğini vurgulayarak, toplumun doğru ve güvenilir bilgiye dayalı hareket etmesinin hayati önem taşıdığını belirtti.
18 Aralık 2025 Perşembe - 10:01 Kalp ağrısı sanılıyor, reflü çıkıyor Modern yaşamın getirdiği stres, sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsizlik Gastroözofageal reflü hastalığının görülme sıklığını her geçen gün artırıyor. Reflünün, mide asidi ve mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıyla ortaya çıkan, kronik seyirli bir sindirim sistemi hastalığı olduğunu belirten Medicana Sağlık Grubu Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bilal Toka, reflünün yalnızca yaşam kalitesini düşürmekle kalmadığını, tedavi edilmediğinde ciddi ve kalıcı sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti. Reflü hastalığı, çoğu zaman basit bir mide yanması olarak algılansa da göğüsten boğaza, solunum yollarından yutma fonksiyonuna kadar pek çok sistemi etkileyen farklı belirtilerle kendini gösterebiliyor. Medicana Konya Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bilal Toka, kalp ağrısı sanılan göğüs ağrılarının önemli bir bölümünün aslında reflüden kaynaklanabileceğine dikkat çekti. Tedavi edilmeyen reflü, yemek borusu kanserine neden olabilir Reflünün temelinde, mide ile yemek borusu arasındaki alt özofagus sfinkterinin yeterince iyi çalışmaması yer alıyor. Mide asidinin, mide ile yemek borusu arasındaki kapakçığın işlev bozukluğu nedeniyle yemek borusuna kaçtığını ve koruyucu tabakası olmayan yemek borusu mukozasında hasara yol açtığını belirten Doç. Dr. Bilal Toka, şu açıklamalarda bulundu: "En sık görülen belirtiler arasında göğüste yanma, ağıza acı-ekşi tat gelmesi, mide ağrısı ve yutma güçlüğü bulunur. Ayrıca ses kısıklığı, kronik öksürük, boğazda yanma ve geceleri artan nefes darlığı da reflü ile ilişkili olabilir. Yapılan çalışmalar, kalp ağrısını düşündüren göğüs ağrısıyla acil servise başvuran hastaların yaklaşık yarısında nedenin reflü olabildiğini göstermektedir. Bu nedenle özellikle tekrarlayan göğüs ağrısı, uzun süren mide yanması ve boğaz şikayetleri olan hastaların, kalp kaynaklı bir sorun olmasa dahi reflü açısından değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır." Tedavi edilmeyen reflü hastalığının zamanla yemek borusunda iltihaplanmaya neden olabileceğini ifade eden Doç. Dr. Bilal Toka, ileri ve uzun süreli vakalarda ise ülser, kanama, yemek borusunda darlık ve buna bağlı yutma güçlüğü gelişebileceğini kaydetti. Uzun yıllar süren reflü hastalığında Barrett özofagusu gelişebileceğini belirten Doç. Dr. Toka, bu durumun yemek borusu kanseri açısından önemli bir risk faktörü olduğuna dikkat çekerek, "Reflü hastalığının tedavi edilmemesi ayrıca kronik farenjit, larenjit, diş çürükleri, sinüzit atakları ve astım benzeri solunum sorunlarına da neden olabiliyor" dedi. "Geç saatte yemek reflüyü artırıyor" Reflü tedavisinde yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarının belirleyici rol oynadığını vurgulayan Doç. Dr. Bilal Toka, şu bilgileri verdi: "Aşırı kilo, sigara ve alkol kullanımı, yağlı ve baharatlı yiyecekler, çikolata, kafeinli ve gazlı içecekler şikayetleri artırabiliyor. Hazır gıdaların etkisi de yadsınamaz. Geç saatlerde yemek yemek ve tok karna uzanmak da reflüyü kolaylaştırıyor" ifadelerini kullandı. Reflü hastalığının tanısında hastanın şikayetlerinin yanı sıra endoskopi ve gerekli durumlarda PH incelemelerinin kullanıldığını belirten Doç. Dr. Bilal Toka, tedavide yaşam tarzı değişikliklerinin ve mide asidini azaltan ilaçların ön planda olduğunu ifade etti. Bazı hastalarda ise endoskopik ya da cerrahi yöntemler gerekebileceğini kaydeden Toka, "Uzun süredir devam eden reflü şikayetleri, ilaçlara yanıt alınamaması, yutma güçlüğü, kilo kaybı veya kanama bulguları olan hastaların gecikmeden sağlık kuruluşlarına başvurması gerekmektedir’’ diye konuştu.
18 Aralık 2025 Perşembe - 10:00 Prof. Dr. Önal: "Radyoterapi kanser tedavisinde daha etkili hale geldi" Radyoterapinin temel amacının tümör hücrelerinin DNA yapısını bozarak çoğalmasını engellemek olduğunu belirten Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Hüseyin Cem Önal, "Modern teknolojiler sayesinde tedavi çok daha güvenli, daha hedefe yönelik ve daha etkili hale geldi" dedi. Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Hüseyin Cem Önal, kanser vakalarının dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de artış gösterdiğini belirterek hem radyoterapi yöntemleri hem de kanserden korunma yolları konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Önal, kanserin yalnızca tedavi süreciyle değil tanı aşamasıyla da son derece hassas ve uzmanlık gerektiren bir hastalık olduğunu vurgulayarak, doğru tedavi planlamasının multidisipliner bir ekip tarafından yapılmasının hayati önem taşıdığını ifade etti. Kanser tedavisinde multidisipliner yaklaşım şart Prof. Dr. Önal, kanserin tanı ve tedavi sürecinin tek bir branşın sorumluluğunda olmadığını, aksine birçok bölümün bir arada çalışması gerektiğini söyledi. Önal, "Görüntüleme, patoloji, cerrahi, medikal onkoloji ve radyasyon onkolojisi bir bütünün parçalarıdır. Bu halkalardan birinin eksikliği, tedavinin doğruluğunu ve başarısını olumsuz etkileyebilir. Özellikle radyoterapi hakkında toplumda ciddi bir bilgi kirliliği bulunuyor. Kanser tedavisine hangi yöntemin uygun olacağının mutlaka bir tümör konseyinde tartışılması gerekir. Hangi hastanın hangi tedaviyi, hangi sırayla alacağı bilimsel verilere göre belirlenmelidir. Radyoterapi ile ilgili bilgilerin de mutlaka uzman hekimden alınması gerekir. Halk arasında ‘ışın tedavisi’ olarak bilinen, radyoterapinin temel amacı tümör hücrelerinin DNA yapısını bozarak çoğalmasını engellemek. Modern teknolojiler sayesinde tedavi çok daha güvenli, daha hedefe yönelik ve daha etkili hale geldi" diye konuştu. Prof. Önal, radyoterapinin üç ana amaçla uygulandığını belirterek şunları söyledi: "Ameliyat sonrası mikroskobik tümör hücrelerini yok etmek: Genellikle meme kanseri ve bağırsak kanserinde ameliyat sonrası tümörlü olan bölgeye radyasyon verilerek hastalığın aynı bölgede tekrar etmesi önlenir. Ameliyatsız tümörü yok etmek: Prostat kanseri, rahim ağzı kanseri, gırtlak ve geniz bölgesi tümörleri gibi bazı kanserlerde radyoterapi tek başına tedavi sağlayabilen bir yöntem. Ameliyat öncesi tümörü küçültmek: Büyük tümörlerde radyoterapi ile kitle küçültülerek cerrahi daha mümkün ve güvenli hâle getirilebilir." Türkiye kanser tedavisinde dünya standartlarında Prof. Dr. Önal, Türkiye’nin kanser tedavisinde dünya standartlarını yakalamış bir ülke olduğunu kaydederek, "Amerika’da verilen modern radyoterapi tekniklerinin aynısı Türkiye’de de hastalara uygulanabilmektedir. Bu gelişmişlik düzeyi sayesinde birçok kanser türünün artık erken evrede tespit edildiğinde "kronik hastalık" düzeyine inecek şekilde kontrol altına alınabilir. Tedavilerin planlanmasında artık daha hassas bir yaklaşım benimseniyor. Hastalara gereksiz tedavi yükü vermeden, onlara en uygun ve en az yan etkiye sahip protokoller seçiliyor" şeklinde konuştu. Kanserden korunmanın en etkili yolu sigara içmemek Koruyucu hekimlik konusuna değinen Prof. Dr. Önal, "Toplumun kanserden korunma konusunda yapabileceği en önemli adım, kanserojen madde olduğu yüzde yüz kanıtlanmış sigarayı bırakmasıdır. Sadece akciğer değil, gırtlak, yemek borusu, pankreas, idrar torbası gibi birçok kanser türünde sigara çok önemli bir risk faktörüdür" ifadelerini kullandı. Bunun yanında sağlıklı beslenmenin, özellikle yağlı gıdalardan uzak durup sebze-meyve ağırlıklı beslenmenin kanser riskini azalttığını aktaran Önal, her gün 15-20 dakikalık düzenli yürüyüşün bile hem kanserden korunma hem de tedavi sonrası iyileşme sürecinde önemli katkılar sağladığını dile getirdi. Tarama programlarının önemi ve erken tanı Türkiye’de kanser tarama programlarının çok etkin yürütüldüğünü belirten Prof. Dr. Önal, "Özellikle KETEM’lerde ücretsiz yapılan mamografi taramaları meme kanserinin erken teşhisinde büyük avantaj sağlamaktadır. En ufak bir bulgu olduğunda beklemek yerine hemen bir hekime başvurulmalıdır. Kanser artık birçok türde erken yakalandığında başarıyla tedavi edilebilen bir hastalık haline geldi. Kanserle mücadelede en önemli güç bilgi ve farkındalıktır. Unutmayalım: Erken tanı hayat kurtarır" diyerek sözlerini tamamladı.
18 Aralık 2025 Perşembe - 09:55 Uzmanı açıkladı sporcu çocuklarda kardiyolojik muayene önem taşıyor Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Yılmaz, spor öncesi yapılacak kalp kontrollerinin olası sağlık risklerinin önlenmesinde kritik rol oynadığını söyledi. Çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimine önemli katkılar sağlayan spor aktiviteleri öncesinde yapılacak kardiyolojik muayenelerin, olası sağlık risklerinin önlenmesinde kritik rol oynuyor. Medicana Sağlık Grubu Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Yılmaz, "Spor, çocukların sağlıklı büyüme ve gelişimi için vazgeçilmez bir aktivite olmakla birlikte, yoğun fiziksel efor gerektiren branşlarda kalp sağlığının değerlendirilmesi büyük önem taşıyor. Spor öncesi kardiyolojik muayene sayesinde çocukların spora uygunluğu belirlenerek, güvenli ve sağlıklı bir spor deneyimi sağlanabiliyor" dedi. Çocuklar genellikle sağlıklı bireyler olarak kabul edilse de, doğuştan gelen ya da sonradan gelişen bazı kalp hastalıkları nadir de olsa görülebileceğini ileten Medicana Sivas Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Yılmaz, "Hipertrofik kardiyomiyopati, doğumsal kalp anomalileri ve ritim bozuklukları gibi rahatsızlıklar, yoğun fiziksel aktiviteler sırasında ciddi komplikasyonlara yol açabiliyor. Özellikle genç sporcularda nadiren de olsa görülen ani kardiyak arrest vakaları, spor öncesi kardiyolojik değerlendirmenin önemini bir kez daha ortaya koyuyor" dedi. Spor Öncesi Kardiyolojik Muayenenin Önemli Dr. Osman Yılmaz, "Spor öncesi kardiyolojik muayene çocuğun fiziksel aktiviteye uygunluğunu değerlendirmek ve olası riskleri önceden tespit etmek amacıyla yapılır. Bu kapsamda gizli kalp hastalıklarının belirlenmesi, çocuğun yaşına, fiziksel yapısına ve yapacağı sporun yoğunluğuna uygunluğunun değerlendirilmesi, sağlığına uygun spor ve egzersiz programlarının planlanması hedeflenir. Spor öncesi kardiyolojik değerlendirme, kapsamlı bir incelemeyi içerir. Bu süreçte tıbbi öykü alınarak ailede kalp hastalığı öyküsü ve çocuğun daha önce yaşadığı bayılma, göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi şikâyetler sorgulanır. Fiziksel muayene ile kalp ritmi, kan basıncı ve genel sağlık durumu değerlendirilir. Elektrokardiyogram (EKG) ile kalbin elektriksel aktivitesi incelenir. Ekokardiyografi ile kalp kasının yapısı ve fonksiyonları değerlendirilir. Gerekli durumlarda efor testi uygulanarak egzersiz sırasında kalbin verdiği yanıt gözlemlenir. Bu tetkikler, çocuğun spor yapmasına engel olabilecek ya da dikkat edilmesi gereken durumların belirlenmesinde büyük önem taşır" dedi. Spor Öncesi Muayenenin Sağladığı Avantajlar Spor öncesi kardiyolojik muayene sayesinde olası kalp sorunları erken dönemde tespit edilerek ciddi komplikasyonların önüne geçilebileceğini ileten Dr. Yılmaz ,"Çocuğun fiziksel kapasitesine uygun spor seçimi yapılarak güvenli bir spor ortamı sağlanır. Ebeveynler ve çocuklar, sağlık açısından gerekli kontrollerin yapıldığını bilerek spora daha güvenle yaklaşır. Çocuğun performansını destekleyecek, sağlığıyla uyumlu antrenman planları oluşturulabilir. Sporla ilgilenen çocukların yılda en az bir kez kardiyolojik kontrolden geçirilmesini öneriyor. Egzersiz sırasında ortaya çıkan aşırı yorgunluk, nefes darlığı, göğüs ağrısı ya da çarpıntı gibi belirtilerin mutlaka ciddiye alınarak bir uzmana başvurulması gerekiyor. Çocuklarda kardiyolojik değerlendirmelerin, pediatrik kardiyoloji uzmanları tarafından yapılması büyük önem taşıyor" dedi. Sağlıklı Spor, Güvenli Kalple Mümkün Spor, çocukların sağlıklı bir yaşam sürmesi için önemli bir araçtır. Ancak bu sürecin güvenli şekilde yürütülmesi esastır diyen Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Yılmaz, "Spor öncesi kardiyolojik muayene, çocukların kalp sağlığını değerlendirerek hem güvenliğini sağlar hem de sporun faydalarından risksiz bir şekilde yararlanmalarına olanak tanır" dedi.
İznik Belediyesi 2025 yılında 5 bin hasta nakil hizmeti gerçekleştirdi
18 Aralık 2025 Perşembe - 09:38 İznik Belediyesi 2025 yılında 5 bin hasta nakil hizmeti gerçekleştirdi İznik Belediyesi, sosyal belediyecilik anlayışı doğrultusunda sağlık alanındaki desteklerini yıl boyunca sürdürerek ilçede önemli bir ihtiyaca çözüm sundu. Belediye tarafından yıl içerisinde 5 bin hasta nakil hizmeti gerçekleştirilirken, özellikle kanser hastaları ve sürekli tedavi gerektiren vatandaşlar bu hizmetten faydalandı. İznik Belediyesi’nin belirli hasta gruplarına yönelik olarak yürüttüğü hasta nakil hizmeti kapsamında, ilçeden Bursa’daki sağlık kuruluşlarına ulaşım sağlanıyor. Tedavi süreci devam eden, kendi imkânlarıyla ulaşımda zorluk yaşayan vatandaşlar için planlanan nakiller, randevu saatlerine uygun şekilde titizlikle gerçekleştiriliyor. Hasta nakil araçları ile sürdürülen hizmet sayesinde; kanser tedavisi gören hastalar başta olmak üzere, diyaliz, fizik tedavi ve benzeri düzenli tedavi gerektiren vatandaşların sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırılıyor. Konuya ilişkin açıklamada bulunan İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta, şu ifadelere yer verdi: "Sosyal belediyecilik anlayışımızın temelinde insan ve sağlık yer alıyor. Özellikle kanser hastalarımızın ve sürekli tedavi gören vatandaşlarımızın hastanelere ulaşım sürecinde yaşadığı zorlukları ortadan kaldırmak amacıyla bu hizmeti sürdürüyoruz. 2025 yılı içerisinde 5 bin hasta nakil hizmeti gerçekleştirdik. Vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine güvenli ve düzenli şekilde ulaşmasını sağlamak bizim önceliğimizdir." İznik Belediyesi, toplumun her kesimine dokunan sosyal destek hizmetleri kapsamında sağlık alanındaki çalışmalarını önümüzdeki süreçte de sürdürmeyi hedefliyor.
Aydın’da aile hekimlerinin 3 aylık eğitimi tamamlandı
18 Aralık 2025 Perşembe - 09:30 Aydın’da aile hekimlerinin 3 aylık eğitimi tamamlandı Aydın’da aile hekimlerine yönelik düzenlenen "Tanıdan Tedaviye Güncel Yaklaşımlar" eğitim programı, üç ay süren kapsamlı içeriğin ardından tamamlandı. Sağlık Bakanlığı’nın "Koruyan Sağlık" ve "Geliştiren Sağlık" vizyonu doğrultusunda birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi amacıyla Aydın’da görev yapan aile hekimlerine yönelik düzenlenen "Tanıdan Tedaviye Güncel Yaklaşımlar Eğitim Programı" tamamlandı. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından planlanan ve Aydın İl Sağlık Müdürlüğü koordinasyonunda her ay farklı başlıklarla gerçekleştirilen eğitim programı kapsamında il genelinde görev yapan aile hekimlerine, koruyucu hekimlik uygulamaları, güncel klinik yaklaşımlar, sağlık hizmet basamakları arasındaki entegrasyon ile hasta yönetim süreçlerine yönelik kapsamlı bilgiler aktarıldı. Eğitimlerle aile hekimliği hizmetlerinin kalitesinin artırılması ve toplum sağlığının güçlendirilmesi hedeflenirken, eğitimlerin sonunda katkı sağlayan uzmanlara Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen teşekkür belgeleri, İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul tarafından takdim edildi. Törende konuşan İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul, "Tanıdan Tedaviye Güncel Yaklaşımlar" başlığı altında düzenlenen eğitim programının aile hekimlerinin mesleki gelişimine ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin niteliğine önemli katkılar sunduğunu belirterek, programa katkı sağlayan tüm eğitmen hekimlere teşekkür etti ve çalışmalarında başarılar diledi.
‘Karın ağrısı, şişkinlik ve gazın nedeni huzursuz bağırsaklar olabilir’
18 Aralık 2025 Perşembe - 09:11 ‘Karın ağrısı, şişkinlik ve gazın nedeni huzursuz bağırsaklar olabilir’ Huzursuz bağırsak sendromunun bağırsaklarda yapısal bir hasar olmadan gelişen fonksiyonel bir sindirim sistemi hastalığı olduğunu belirten Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Fuat Ekiz, "Karın ağrısı, gaz, şişkinlik, ishal veya kabızlık gibi sindirim sistemi şikayetleri, toplumda sık görülen ancak çoğu zaman ‘stres kaynaklı’ sanılarak göz ardı edilen irritabl bağırsak sendromu (huzursuz bağırsak sendromu) hastalığının habercisi olabilir" dedi. Medical Park Ordu Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Fuat Ekiz, ülkemizde huzursuz bağırsak sendromu olarak da bilinen irritabl bağırsak sendromunun (IBS) yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebileceğini belirterek, erken tanının önemine dikkat çekti. "Her karın ağrısı masum değil" Bu sendromun, bağırsaklarda yapısal bir hasar olmadan gelişen fonksiyonel bir sindirim sistemi hastalığı olduğunu belirten Doç. Dr. Fuat Ekiz, "İrritabl bağırsak sendromu, bağırsak hareketlerinin ve duyarlılığının bozulması sonucu ortaya çıkar. Hastalar çoğu zaman karın ağrısı, gaz, şişkinlik, ishal ya da kabızlık şikayetleriyle başvurur. Ancak bu belirtiler genellikle psikolojik kaynaklı sanılıp ihmal ediliyor. Oysa IBS, ciddi bir yaşam kalitesi kaybına neden olabilen kronik bir hastalıktır" diye konuştu. "Stres tek neden değil" Stresin, hastalığın belirtilerini artıran bir faktör olduğunu ancak tek başına neden olmadığını ifade eden Doç. Dr. Ekiz, "Stres, IBS’nin alevlenmesini tetikler fakat tek neden değildir. Genetik yatkınlık, beslenme alışkanlıkları, bağırsak mikrobiyotasındaki dengesizlikler ve geçirilmiş enfeksiyonlar da etkili olabilir. Bu yüzden hastalığı yalnızca ‘psikolojik’ görmek doğru değildir" ifadelerine yer verdi. "Tedavi hastaya özel planlanmalı" IBS’de tedavinin kişiye özel planlanması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Fuat Ekiz, "Tedavide hastanın semptomlarına, yaşam tarzına ve beslenme alışkanlıklarına göre yol izlenir. Diyet düzenlemesi, gaz yapan ve bağırsak hareketlerini etkileyen gıdaların azaltılması, gerekirse probiyotik ve lif takviyeleri kullanılabilir. Stres yönetimi ve düzenli egzersiz de tedavinin önemli parçalarıdır" şeklinde konuştu. "3 aydan uzun süren şikayetlerde uzman desteği alınmalı" Hastalığın genellikle dalgalı bir seyir izlediğini belirten Doç. Dr. Ekiz, uzun süren sindirim sistemi şikayetlerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleyerek, şu uyarıda bulundu: "Eğer karın ağrısı, gaz, şişkinlik veya dışkılama değişiklikleri 3 aydan uzun sürüyorsa mutlaka bir gastroenteroloji uzmanına başvurulmalıdır. Erken tanı, hem hastalığın kontrol altına alınmasını kolaylaştırır hem de gereksiz endişe ve yanlış tedavilerin önüne geçer." "Dengeli beslenme ve hareketli yaşam önemli" Bağırsak sağlığının korunması için dengeli beslenme, yeterli su tüketimi, düzenli egzersiz ve stres kontrolünün büyük önem taşıdığını belirten Doç. Dr. Fuat Ekiz, vatandaşlara bağırsak sağlığını korumaya yönelik yaşam tarzı değişiklikleri konusunda farkındalık çağrısında bulundu.
Ortaca’da ‘Süt Sığırcılığı Sağım Hijyeni ve Sanitasyon Sertifikaları’ dağıtıldı
17 Aralık 2025 Çarşamba - 18:36 Ortaca’da ‘Süt Sığırcılığı Sağım Hijyeni ve Sanitasyon Sertifikaları’ dağıtıldı Ortaca Güzelyurt Mahallesi’nde, Süt Sığırcılığı Sağım Hijyeni ve Sanitasyon Kursu’nu başarıyla tamamlayan üreticiler için sertifika töreni düzenlendi. Halk Eğitim Merkezi iş birliğiyle düzenlenen kursu üreticiler başarıyla tamamlayarak sertifika almaya hak kazandı. 40 saatlik kapsamlı eğitim programı Törende konuşan İl Tarım ve Orman Müdürü Seyfettin Baydar, Ortaca ilçesi Güzelyurt Mahallesi’nde 24-28 Kasım 2025 tarihleri arasında toplam 40 saatlik ‘Süt Sığırcılığında Sağım Hijyeni ve Sanitasyon Kursu’ düzenlendiğini belirtti. Kursa; Güzelyurt, Akıncı, Mergenli ve Karadonlar Mahallelerinden toplam 30 çiftçinin katılım sağladığını ifade eden Baydar, eğitimlerin hem teorik hem de uygulamalı olarak gerçekleştirildiğini vurguladı. Hijyen, sanitasyon ve uygulamalı eğitimler öne çıktı Baydar konuşmasında; kurs kapsamında sağım ve sağım hijyeni, sağım ünitelerinin hijyeni, bireysel hijyen, meme sağlığı, sütün yapısı, hijyen ve sanitasyon, doğru sağım basamakları, sağım makinelerinin bakımı, kişisel temizlik ve hijyen ile sütün kontaminasyonunun önlenmesi konularında kapsamlı bilgiler verildiğini söyledi. Teorik bilgilerin yanı sıra uygulamalı eğitimler ile kursiyerlerin bizzat uygulama yapmalarının sağlandığını belirtti. Tüm kursiyerler sertifika almaya hak kazandı Kurs sonu sınavı sonucunda, kursa katılan 30 kursiyerin tamamının başarılı olarak sertifika almaya hak kazandığını ifade eden Muğla Tarım ve Orman İl Müdürü Baydar, üreticileri güvenli gıda üretimine sağladıkları katkıdan dolayı tebrik etti. Konuşmasında hayvancılık desteklemelerine de değinen Baydar, kadın üreticilerin hayvancılık sektöründeki rolünün büyük olduğuna dikkat çekti. Eğitimler devam edecek Ortaca Kaymakamı Kenan Aktaş ise konuşmasında, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü iş birliğiyle gerçekleştirilen kursların önemine vurgu yaparak, bu tür eğitim faaliyetlerinin artarak devam edeceğini belirtti.
Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinde sağlık altyapısı güçleniyor
17 Aralık 2025 Çarşamba - 17:38 Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinde sağlık altyapısı güçleniyor Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinde, sağlık hizmetlerinin niteliğini artırmaya yönelik önemli yatırımlar hayata geçirildi. Bu kapsamda; modern altyapısıyla hizmete sunulan Uyku Laboratuvarının açılışı, Çocuk Cerrahisi Kliniği ile Nöroloji Yoğun Bakım Ünitesinin yatak kapasitelerinin artırılması ve Çocuk Yoğun Bakım Ünitesinin yenilenmesi dolayısıyla düzenlenen programda, üniversite yönetimi, hekimler ve sağlık çalışanları bir araya geldi. Gerçekleştirilen çalışmalarla birlikte, hastanenin hem fiziki kapasitesi hem de teknolojik donanımı güçlendirilirken, hasta güvenliği, tedavi kalitesi ve hizmet erişilebilirliği açısından önemli kazanımlar elde edildi. Modern tıbbi cihazlar ve güncel sağlık standartları doğrultusunda yenilenen birimler, bölge halkına daha etkin ve hızlı sağlık hizmeti sunmayı hedefliyor. Rektör Hacımüftüoğlu: "Hayata geçirdiğimiz bu çalışmalar, tedavi süreçlerini güçlendiren önemli adımlardır" Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, sağlık alanında yapılan her yatırımın doğrudan insan hayatına dokunduğunu vurgulayarak şunları söyledi: "Üniversite olarak yalnızca akademik başarıyı değil, topluma sunduğumuz hizmetin kalitesini de öncelikli görüyoruz. Araştırma Hastanemizde hayata geçirdiğimiz bu çalışmalar; hasta memnuniyetini artıran, sağlık çalışanlarımızın iş yükünü daha verimli yönetmelerine imkân tanıyan ve tedavi süreçlerini güçlendiren önemli adımlardır. Özellikle çocuk hastalarımıza yönelik yapılan yatırımlar, geleceğimize yapılan yatırımlardır." Rektör Hacımüftüoğlu, Uyku Laboratuvarının, başta uyku apnesi olmak üzere birçok uyku bozukluğunun tanı ve tedavisinde önemli bir boşluğu dolduracağını belirterek, bu merkezin multidisipliner yaklaşımla hizmet vereceğini ifade etti. Uyku sağlığının, bireylerin yaşam kalitesi üzerindeki etkisine dikkat çeken Hacımüftüoğlu, merkezin bölgesel ölçekte de önemli bir ihtiyaca cevap vereceğini dile getirdi. "Yoğun bakım bekleme sürelerinin azalması hasta güvenliği açısından son derece önemli" Yatak kapasitesi artırılan Çocuk Cerrahisi Kliniği ve Nöroloji Yoğun Bakım Ünitesi sayesinde, kritik hastalara daha hızlı müdahale imkânı sağlanacağına dikkat çeken Hacımüftüoğlu, yoğun bakım bekleme sürelerinin azalmasının hasta güvenliği açısından son derece önemli olduğunu vurguladı. Yenilenen Çocuk Yoğun Bakım Ünitesinin ise modern donanımı, enfeksiyon kontrol altyapısı ve ergonomik yapısıyla çocuk hastalara daha güvenli ve konforlu bir bakım ortamı sunacağını belirtti. Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, sözlerini şu ifadelerle tamamladı: "Bu süreçte emeği geçen tüm yöneticilerimize, hekimlerimize, sağlık çalışanlarımıza ve teknik personelimize teşekkür ediyorum. Yapılan her çalışmanın hastanemize, şehrimize ve bölgemize hayırlı olmasını; hastalarımıza sağlık ve şifa vesilesi olmasını temenni ediyorum."
Erzurum Şehir Hastanesi’nde bir ilk
17 Aralık 2025 Çarşamba - 17:13 Erzurum Şehir Hastanesi’nde bir ilk Erzurum Şehir Hastanesi’nde, 75 yaşındaki bir hastanın göğüs bölgesindeki tümörlü kitle, "Davinci "adındaki robot ile yapılan konforlu ameliyatla alındı. Bu operasyon Erzurum’da bir ilk olarak kayıtlara geçti. Göğüs cerrahi kliniğinden doktorların robotik cerrahi için eğitim sürecinden geçtiğini, daha sonra robotla operasyon yapıldığını ifade eden Erzurum Şehir Hastanesi Başhekim Doç. Dr. İbrahim Hakkı Tör, "Robotik cerrahide teknik ve anestezi ekipleri önem arz ediyor. Robotik cerrahi ile üroloji, prostat kanseri ve kalp ve damar cerrahisinde baypas ve kitle ameliyatları yapılıyor. Hastanemizde ilk olarak göğüs cerrahi kliğinde akciğerde, özellikle göğüs kemiğinin arkasında ’timus’ dediğimiz bezde, tümörlü kitle mevcut, bu kitleyi hocalarımız robotik cerrahi operasyonuyla alacaklar" dedi. "Robotik cerrahi hasta ve hekime avantaj sağlıyor" Erzurum Şehir Hastanesi Göğüs Cerrahı Opr. Dr. Abdulsamet Alp da, operasyonda hastanın göğsündeki kitlesini robotik cerrahi ile alınacağını anlatarak, "Ankara ve İstanbul gibi sayılı merkezde göğüs cerrahisinde robotik cerrahi yapılıyor, şimdi ise Erzurum Şehir Hastanesi’nde böyle imkan var. Robotik cerrahi hasta ve hekime avantaj sağlıyor. Daha az kesi, daha az kanama ve daha hızlı iyileşme ile hastalar normal hayatına hızlı dönüyor" diye konuştu. "Normal yapsaydık 2 saat cerrahi süreci olacaktı" Hasta ve hekimin robotik cerrahide konforlu ameliyat süreci geçirdiğini anlatan Alp, şöyle devam etti: "Hastanın iman tahtasının altında kalbin üzerindeki bölgede tümör var, bu tümörü robotik cerrahi ile alacağız. Bu ameliyatı normal yapsaydık 2 saat cerrahi süreci olacaktı. İman tahtası dediğimiz kemiği kesmek zorunda kalacaktık. Hastanın çok fazla ağrısı olacaktı, en az 1 hata yatacak, normal hayatına geçme süresi ise ortalama 1 ay olacaktı. Fakat robotik cerrahide daha az kanama ve ortalama 3 gün sonra taburcu olacak, 1 hafta sonra ise normal hayatına dönecek."
Uzmanından uyarı: Yaygın olan virüs influenza
17 Aralık 2025 Çarşamba - 15:07 Uzmanından uyarı: Yaygın olan virüs influenza Medicana Sağlık Grubu Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kılıç, gribal enfeksiyonlar arasında COVID-19 virüsünün daha sık görüldüğünü, ancak son 2 haftadır yaygın olan virüsün influenza olduğunu belirtti. Medicana Sağlık Grubu Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Kılıç, sonbaharın ilk aylarında artan gribal enfeksiyonlara dair yazılı açıklama yayımladı. Dr. Kılıç, gribal enfeksiyonlar arasında COVID-19 virüsünün daha sık görüldüğünü ancak son 2 haftadır yaygın olan virüsün influenza olduğunu belirtti. Aynı zamanda Gülay Kılıç, hastalık belirtilerinin bu 2 hastalıkta olduğu gibi birçok üst solunum yolu enfeksiyonunda ortak olduğunu da bildirdi. "COVID-19 grip virüslerinden daha bulaşıcıdır" Kılıç, COVID-19 ile gribin ortak görülen belirti ve farklılıklarını şöyle sıraladı: "Ateş ve ateşlenme hissi, titreme, öksürük, nefes darlığı ya da nefes almada zorluk, yorgunluk, boğaz ağrısı, burun akıntısı veya tıkanıklığı, kas ve vücut ağrıları, baş ağrısı, kusma ve ishal ortak belirtiler arasındadır. Virüsü taşıyan kişilerin öksürme, hapşırma veya konuşma sırasında etrafa saçtığı büyük ve küçük damlacıklar yoluyla yayılır. Bu damlacıklar yakındaki kişilerin ağız ve burunlarına ulaşabilir ya da solunum yoluyla vücuda alınabilir. Havalandırması yetersiz kapalı ortamlarda, virüs içeren küçük parçacıklar daha uzak mesafelere yayılarak enfeksiyona neden olabilir. Ayrıca virüsle temas etmiş kişilerle tokalaşma gibi doğrudan temas yoluyla ya da virüs bulunan yüzeylere dokunduktan sonra ağız, burun veya gözlere temas edilmesiyle de enfeksiyon bulaşabilir. COVID-19’a neden olan virüs, belirti başlamadan önce, hafif belirtileri olan ya da hiç belirti göstermeyen kişiler tarafından da başkalarına bulaşabilir. COVID-19 grip virüslerinden daha bulaşıcıdır ve COVID-19 belirtileri temastan 2-14 gün içinde kendini gösterirken, grip daha kısa sürede 1-4 gün içinde belirti verir." Hem influenza hem COVID-19’da hastaların çoğunlukla ateş, boğaz ağrısı ve öksürük şikayetleriyle başvurduğunu vurgulayan Dr. Gülay Kılıç, eşlik eden bulgularının ayırıcı tanı açısından önemli ipuçları sunduğunu ifade etti. "Vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak hayati önem taşır" Aynı zamanda Dr. Kılıç, şu bilgileri paylaştı: "Ateşle birlikte şiddetli boğaz ağrısının görülmesi ve öksürüğün eşlik etmemesi bakteriyel tonsilliti düşündürürken; halk arasında ‘nezle’ olarak adlandırılan soğuk algınlığı, rinovirüsün neden olduğu ve burun akıntısı dışında genel hastalık bulguları yapmayan, kısa sürede basit önlemlerle iyileşen bir hastalıktır. Ateşin üç günden uzun sürmesi, nefes darlığı, göğüs ağrısı, belirgin halsizlik, derin nefesle artan öksürük veya balgam renginin koyulaşması enfeksiyonun zatürreye ilerlediğini düşündüren önemli bulgulardır. Bu şikayetler ortaya çıktığında vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak hayati önem taşır." "Kapalı alanların havalandırılması gibi basit koruyucu davranışlar da önemlidir" Virüslerden korunmaya ilişkin konuşan Dr. Gülay Kılıç, "Aşılanma bilimsel olarak ağır hastalık, komplikasyon ve hastaneye yatış riskini önemli ölçüde azaltmaktadır. Her yıl influenza virüsünün türleri değiştiğinden, grip aşısının her kış dönemi başında uygulanması önerilmektedir. Enfeksiyonların yayılmasını önlemek için aşı olmanın yanı sıra bulaşma yolları göz önüne alınarak hasta iken evde kalmak, çıkmak zorundaysa maske takmak, mesafeyi korumak, öksürük ile hapşırıkta ağız ve burun kapatmak, elleri sık yıkamak ve kapalı alanların havalandırılması gibi basit koruyucu davranışlar da önemlidir" ifadelerini kullandı.
Sağlık hizmetlerinden medikal malzeme desteği
17 Aralık 2025 Çarşamba - 14:43 Sağlık hizmetlerinden medikal malzeme desteği Genel sağlık hizmetlerine devam eden Bodrum Belediyesi, tekerlekli sandalye, yürüteç, hasta yatağı gibi ihtiyaçların karşılanması kapsamında bir yılda toplam 510 vatandaşa destek sağladı. Bodrum Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’ne bağlı yarımada genelinde hizmet veren Sağlık Hizmetleri Bürosu, ihtiyaç sahibi vatandaşlara medikal malzeme desteğinde bulunmaya devam ediyor. Sağlık Hizmetleri Bürosu ekipleri, yatağa bağımlı, tekerlekli sandalye kullanan vatandaşlar ve medikal malzeme kullanma gereksinimini olan hastalar başta olmak üzere, ilçe sınırları içerisinde ikamet eden vatandaşlara dönüşümlü olarak medikal malzeme desteği sağlıyor. Sosyal belediyecilik doğrultusunda kent genelinde çalışmalarını özveri ile sürdüren Sağlık Hizmetleri Bürosu, medikal malzeme ihtiyacı olan vatandaşlardan gelen talepleri değerlendiriyor. Ekipler, gerekli evrakların kontrolünden sonra hasta yatağı, manuel tekerlekli sandalye, oturaklı tuvalet, yürüteç ve koltuk değneği gibi medikal malzemeleri bedelsiz olarak vatandaşlara teslim ediyor. Gerçekleştirilen çalışmalar sonucu 2025 yılı içerisinde 510 vatandaşa destek olundu. Medikal malzeme destekleri kapsamında; 195 vatandaşa hasta yatağı, 128 vatandaşa tekerlekli sandalye, 77 vatandaşa yürüteç, 65 vatandaşa koltuk değneği ve 45 vatandaşa oturaklı tuvalet desteği verildi.