GÜNDEM - 05 Kasım 2024 Salı 09:21

Depremzedeler TOKİ ile hem yuva buldu hem deprem korkusunu yendi

A
A
A

Adana’da depremzedeler için yapılan TOKİ konutlarında yaşam başladı. Evlerde oturan depremzedeler konutlardan memnun olduklarını belirtirken hem devlete teşekkür etti hem de artık deprem korkusu yaşamadıklarını söyledi.

Kahramanmaraş merkezli depremlerde evleri yıkılan binlerce depremzede için 11 ilde TOKİ tarafından yapılan konutların inşası sürüyor. Adana’da ise 10 bin 958 konutun 3 bini tamamlandı ve 7 bin 958 konutun inşası Seyhan, Çukurova, Sarıçam, Tufanbeyli, Yumurtalık ve Ceyhan ilçelerinde devam ediyor.

Depremzedeler TOKİ ile hem yuva buldu hem deprem korkusunu yendi

7 gün 24 saat esasına göre devam ediyor

İşçiler, inşaatlarda 3 vardiya olarak konutların yapımını 7 gün 24 saat esasına göre devam ettiriyor.

Projeler çerçevesinde kurası çekilen ve hak sahiplerine teslim edilen evlerde yaşam başladı. Merkez Çukurova ilçesine bağlı Şambayadı Mahallesi’nde yapılan TOKİ konutlarında oturmaya başlayan aileler, hem devlete teşekkür etti, hem de artık deprem korkusu yaşamadıklarını söyledi.

Depremzedeler TOKİ ile hem yuva buldu hem deprem korkusunu yendi

“Ev çok güzel”

Bu depremzedelerden birisi de merkez Çukurova ilçesinde oturdukları Gülek Sitesi ağır hasar alan ve evleri yıkılan Halime Sapmaz. Sapmaz, eşiyle birlikte Şambayadı Mahallesi’ndeki TOKİ konutlarında 6 aydır yaşam sürüyor. Sapmaz, “Devlete çok teşekkür ediyoruz. Biz bu kadar hızlı evlerin teslim edileceğine inanamıyorduk. Ev çok güzel. Ufak tefek sıkıntılarımız oluyor, onlarda düzeltilecektir” dedi.

“Ev çok sağlam”

Deprem korkusu yaşamadıklarını da anlatan Sapmaz, “Önceki evimizde deprem sırasında çok sallanmıştık. Evimiz ağır hasar almıştı. Bu ev ama çok sağlam. Geçen gün deprem olduğunda ben korkup aşağı indim ama eşim yukarıdan seslenip, ‘Aşağıda zatürreden öleceksin. Yukarı gel, ev sağlam’ diyerek çağırdı” ifadelerini kullandı.

Depremzedeler TOKİ ile hem yuva buldu hem deprem korkusunu yendi

“Bu evden ayrılmam”

Bir diğer depremzede Kenan Çetin ise evi çok beğendiğini söyleyerek, “Bizim evimiz de merkez Çukurova ilçesi Süleyman Demirel Bulvarı üzerinde bulunan Dörtler apartmanıydı. Ağır hasar almıştı ve evimiz yıkıldı. Kirada kaldık ve devletimiz kira paramızı ödedi. Bu eve haziran ayında taşındık ve çok memnunuz. Ev çok güzel. Önceki evimizde deprem anında oğlumla birlikteydim ve çok kötü anlar yaşadık. Buraya taşındığımızda da deprem oldu ama hiç hissetmedik. Bu evde kendimi çok güvende hissediyorum, kaç şiddetinde olursa olsun bu evden ayrılmam” diye konuştu.

“2025 sonunda bütün depremzedeler evlerine kavuşacak”

İnşaatları inceleyen Doğu Akdeniz İnşaat Müteahhit Birlikleri Federasyonu (DAİMFED) Genel Başkanı Mustafa Karslıoğlu, “Deprem olduktan sonra 1 yıl içerisinde depremzedeleri evlerine kavuşturduk. Depremzedelerimizin yüzde 30’u evlerinde oturuyor. 2-3 ay içerisinde bu rakam daha da artacak ve 2025’in son çeyreğinde artık evine kavuşmayan depremzede kalmayacak. İhalelere çıkıldıkça inşaatlar sürüyor. Orta hasarlı binaların yıkımı da sürüyor. O yıkılan binaların yerine de TOKİ ev yapmaya başlıyor” dedi.

Depremzedeler TOKİ ile hem yuva buldu hem deprem korkusunu yendi

“Evlerine kavuşmanın mutluluğu gözlerinden okunuyor”

Evlerine kavuşan insanların mutluluk yaşadığını belirten Karslıoğlu, “İnsanlar çok mutlu. Hem geride yaşamış olduğu travmayı atlatıyorlar hem de devletin büyüklüğünü bir kere daha görmüş oluyorlar. Şimdi birer birer evlerine kavuşmanın verdiği mutluluk gözlerinden okunuyor. Biz de bundan mutluluk duyuyoruz. Ufak tefek sorunları da diyalog ile çözüyoruz” ifadelerini kullandı.

Umutcan İşledici - Elif Ayşenur İşledici

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bel ağrısı her 5 kişiden 4’ünü etkiliyor Medicana International Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. M. Atıf Erol Aksekili, omurga bozukluklarının günümüzde oldukça yaygın olduğunu belirterek, “Tahminler, insanların yaklaşık yüzde 80’inin yaşamları boyunca bir tür bel ve sırt ağrısı yaşayacağını göstermektedir. Bu da her 5 kişiden 4’ünün bel ve sırt sorunları ile karşılaşacağı anlamına gelir” dedi. Sırt ve bel ağrısı, modern yaşamın en yaygın sağlık sorunlarından biri olarak gösteriliyor. Uzun saatler masa başında çalışmak, hareketsiz yaşam tarzı ve yanlış duruş alışkanlıklarının omurga problemlerini artırdığını ifade eden Prof. Dr. M. Atıf Erol Aksekili, tıp alanında yaşanan teknolojik gelişmelerle birlikte uygulanan endoskopik omurga cerrahisinin bu sorunlarla mücadelede umut verici çözümler sunduğunu söyledi. Bel ağrısı her 5 kişiden 4’ünü etkiliyor Omurga bozukluklarının günümüzde oldukça yaygın olduğunu ve dünya çapında nüfusun önemli bir bölümünü etkilediği aktaran Prof. Dr. M. Atıf Erol Aksekili, “Tahminler, insanların yaklaşık yüzde 80’inin yaşamları boyunca bir tür bel ve sırt ağrısı yaşayacağını göstermektedir. Bu da her 5 kişiden 4’ünün bel ve sırt sorunları ile karşılaşacağı anlamına gelir. Yaygın omurga bozuklukları arasında fıtıklaşmış diskler, dejeneratif disk hastalığı, spinal stenoz ve skolyoz bulunur. Omurga bozukluklarının nedenleri arasında ise yaşlandıkça omurganın aşınıp yıpranması, kaza veya düşmelerden kaynaklanan travma, kırık veya omurga yaralanmaları, teknolojinin artan kullanımıyla gelişen kötü duruş, skolyoz gibi genetik geçişli olan rahatsızlıklar, aşırı kilo, hareketsiz yaşam tarzı ve ağır kaldırma veya tekrarlayan hareketler gerektiren işlerde çalışmak yer almaktadır” ifadelerini kullandı. Endoskopik omurga cerrahisi ile büyük kesilere gerek kalmaz Endoskopik omurga cerrahisinin, çeşitli omurga bozukluklarını tedavi etmek için kullanılan minimal invaziv bir cerrahi teknik olduğunu kaydeden Prof. Dr. Aksekili, “Bu yaklaşımda, küçük bir kamera (endoskop) ve ciltteki küçük kesilerden yerleştirilen özel aletler kullanılır. Endoskop, cerrahların omurga bölgesini bir monitörde görüntülemesini sağlayarak, geleneksel açık cerrahiyle tipik olarak ilişkilendirilen büyük kesilere gerek kalmadan hassas tanı ve tedaviyi mümkün kılar” diye konuştu. Tedavinin şeklini hastanın durumu belirler Endoskopik omurga cerrahisinin, özellikle minimal invaziv yaklaşımdan faydalanabilen çeşitli omurga rahatsızlıklarını tedavi etmek için kullanıldığının altını çizen Aksekili, şu ifadelere yer verdi: “Bu teknikle tedavi edilen yaygın hastalıklar ve rahatsızlıklar arasında fıtıklaşmış diskler, spinal stenoz, dejeneratif disk hastalığı: spondilolistezis ve omurga tümörleri yer alır. Bunun dışında özellikle fizik tedavi, ilaç veya enfeksiyon gibi konservatif tedavilere yanıt vermeyen hastalarda, omurga anatomisi endoskopik tekniklere izin veren hastalarda ve daha az ağrı ile daha hızlı iyileşme gibi potansiyel faydalar nedeniyle daha az invaziv yani küçük kesili prosedürleri tercih edenlerde endoskopik omurga cerrahi yöntemi kullanılabilir. Ayrıca genellikle omurga anatomisi endoskopik tekniklere izin veren daha genç ve sağlıklı hastalar, hızlı iyileşme yetenekleri nedeniyle de daha iyi adaylar arasında yer alır. Ancak, tüm hastalar endoskopik omurga cerrahisi için uygun adaylar değildir. Rahatsızlığın ciddiyeti, genel sağlık durumu ve diğer tıbbi sorunların varlığı gibi faktörler, uygunluğu etkileyebilir. Her birey için en uygun tedavi yaklaşımını belirlemek için bir omurga uzmanı tarafından kapsamlı bir değerlendirme yapılması esastır.” Endoskopik cerrahi ile daha az travma, daha hızlı iyileşme “Endoskopik omurga cerrahisi, geleneksel açık cerrahiye kıyasla birçok avantaja sahiptir” diyen Prof. Dr. Aksekili, omurga hastalıklarında endoskopik cerrahi yönteminin avantajlarına ilişkin şunları kaydetti: “Endoskopik yöntemler, daha küçük kesilerle gerçekleştirilir ve bu da çevre dokulara verilen zararın azaltılmasını sağlar, yani daha az travma oluşturur. Küçük kesiler hastaların daha hızlı iyileşmesine ve hastanede yatış süresinin kısalmasına imkan tanır. Doku hasarı daha az olduğu için operasyon sonrası ağrı ve kanama riski daha az olur. Omurga cerrahisi sonrasında hastalar günlük hayatlarına daha hızlı bir şekilde dönebilir. Estetik açıdan ameliyat izi belirginliği daha az olur. Açık cerrahiye göre daha az doku açığa çıktığı için enfeksiyon riski düşer. Gerektiğinde tekrarlayan müdahalelerin daha kolay yapılmasına imkan tanır. Cerrah açısından da iç yapıların daha iyi görünmesine sağlayarak, daha hassas müdahalelerin yapılmasına imkan verir.”
İstanbul Atletik performans salonlarına yoğun ilgi var Atletik performans hocası Hakan Burak Bolat, yoğun ilgi nedeniyle adım başı açılan atletik performans solanları konusunda aile ve sporcuları uyararak, "Yanlış hocalarla yanlış çalışmalar ileride kalıcı sakatlığa yol açar" dedi. Futbolcu adaylarının performanslarını artırmak için gittiği atletik performans salonlarına yoğun ilgi var. Atletik performans hocası Hakan Burak Bolat, yoğun ilgi nedeniyle adım başı açılan atletik performans solanları konusunda aile ve sporcuları uyardı. Çocukları futbol oynayan velilerin, çocuklarını emanet ettiği kişileri araştırması gerektiğini söyleyen Bolat, "Özellikle atletik performasa özen gösteren veliler araştırmacı olmalı. Çocuklarının çalıştığı antrenörün bilgi birikimi, deneyimi, okuduğu okullar bunlarla ilgili araştırma yaparlarsa çocuklarını emanet ettikleri kişilerin ne derecede eğitim verdiklerini gözlemleyip, daha fazla fikir sahibi olup, öyle çocuklarını emanet etsinler" dedi. "Atletik performans Türkiye’de bilinmiyor" Türkiye’de atletik performans eğitiminin yanlış bilindiğini söyleyen Bolat, "Türkiye’de alt yapı hocaları, alt yapılarında U15, U14 yaş guruplarında ve aşağısında kuvvet antremanı yapılmaz deniyor. Fakat Avrupa’da, yurt dışında kuvvet antremanını doğru tanımlarsak 7 yaşından 35 hatta 40 yaşına kadar bu spor yaşı uzadı. 40 yaşına kadar bu sporcuların ne şekilde kuvvet antremanı yaptıklarını görebiliriz. Yurt dışı çalışmalarına baktığımız zaman 7 yaşında doğru çalışmayla başlayan bir sporcu 16-17 yaşında A takım seviyelerinde, Şampiyonlar Ligi seviyelerinde, UEFA guruplarında ya da İngiltere Premier Lig’de oynadıklarını görebiliyoruz. Bunun sebebi ise çok erken yaşlarda kuvvet antremanlarını alıyor olması. Bizde bu furya yeni yeni başladı. Dediğim gibi veliler coçuklarının ne şekilde antrenörlerle çalıştığını bilmeli ve incelemeli" diye konuştu. "Yurt dışana giden futbolcular geri dönüyor" Çoğu sporcunun küçük yaş guruplarında atletik performans eğitimi almadığı için yurt dışına gidince sakatlıklanıp geri döndüğünü söyleyen Bolat, "Özellikle yurt dışına giden genç oyuncularımıza baktığımızda hepsi sakatlıklardan sonra Türkiye’ye geri dönüş yaşadı. Bunların başlıcaları Çağlar Söyüncü, Merih Demiral. Şu an kariyerini yurt dışında devam ettiriyor olsa da elit bir ligde devam ettiremiyor. Cengiz Ünder hala sakatlıklarla boğuşuyor. Yunus Akgün keza sakatlandı geri döndü. Bunların hepsi küçük yaş guruplarında yeterli seviyede kuvvet antremanı yapmadığı için oluyor. Büyük takımların altyapısında hala ’14-15 yaşından önce kuvvet antremanı yapmayın’ diyorlar. Eğer doğru bilimsel metotlarla, doğru testlemelerle kişinin vücuduna göre doğru analizlerle çalışılıyorsa 7 yaşından 40 yaşına kadar doğru sporcularla doğru kuvvet antremanı uygulanır" ifadelerini kullandı. "Biz sporcuların güç üretme potansiyelini artırıyoruz" Atletik performans eğitiminin Türkiye’de yanlış anlaşıldığını söyleyen Bolat, "Öncelikle bize gelen sporcu adaylarımıza ilk başladığımız anda test yapıyoruz. Bu testlerin içinde kuvvet değerlendirmeleri, bilimsel ölçümler var. Bu bilimsel ölçümler uluslararası seviyede yapılan ölçümler ve bilimsel temelli testler. Oyuncunun sıçrama kapasitesini, kuvvet parametresini, kuvvet üretim kapasitesini ölçüyoruz. Bizde kilo alma, kas kütlesi elde etme, kasların belirginleşmesi çok önem arz etmiyor. Bizim için önem arz eden kuvvet üretim kapasitesi. Burada yaptığımız çalışmalar özellikle maç artı bir dediğimiz maçtan sonraki günlerde burada soğuk su havuzu masaj, sıcak buhar uygulamalarla oyuncularımızın yorgun olan adele guruplarını rahatlatıyoruz. Ayrıca burada yaptığımız sakatlık önleyici çalışmalarla da onların sakatlanma riskini azaltıyoruz" şeklinde konuştu. "Yanlış hocalarla çalışma sakatlığa yol açar" Atletik performans salonlarının kontrolsüz bir şekilde çoğalmasının ileride sıkıntılara neden olacağını söyleyen Bolat, "Daha fazla atletik performanscının sahada olması bizim için çok daha iyi. Çünkü spor bilimi gelişsin, insanlar araştırsın, bir önceki seviyeden daha ileri seviyeye gidelim. Bizi de zorlasınlar. Rakiplerimizin çoğalması bizim için önemli. Rakiplerimizin bu oranda çoğalması bizi biraz üzüyor. Sebebi şu çok bilinçsiz çalışma var. Atletik performans adı altında yapılan çalışmaları görüyoruz. Hiçbir bilimsel temeli yok. Yanlış hocalarla yanlış çalışmalar kesinlikle sakatlığa yol açar" cümlelerine yer verdi.
İstanbul Ataşehir Belediyesi kreş sayısını artırıyor, kapasite 1000’e yükseliyor Ataşehir Belediyesi’nin dört farklı noktada bulunan ve toplam 600 kişilik kapasiteyle hizmet veren çocuk gündüz bakımevleri, çocuklara güvenli bir ortam, ailelere de büyük bir kolaylık sağlıyor. Özellikle çalışan annelere önemli bir destek oluşturan bu hizmet, çocukların da sosyal ve eğitimsel gelişimlerine katkı sunuyor. Yeni açılması planlanan çocuk gündüz bakımevleri ile de kapasitenin yakın zamanda 1000’e ulaşacağı öngörülüyor. Ataşehir Belediyesi, ilçede yaşayan çocuklar için sağladığı gündüz bakımevleriyle, onların; hem sosyal ve iletişim becerilerinin gelişimine, hem de özgüven ve yeni yetenekler kazanmalarına katkı sunuyor. Çocukların; fiziksel, ruhsal, sosyal ve kişilik gelişimlerinin hızlandırılmasına önemli katkılar sunan çocuk gündüz bakımevleri, aynı zamanda onlara iyi beslenme ve eğlenme ortamı da sağlıyor. Yeni gündüz bakımevleri ile kapasite 1000’e yükseliyor Hafta içi 08.00 ve 17.30 saatleri arasında hizmet veren 4 gündüz bakımevinde, 600 çocuğa kreş imkanı sunan Ataşehir Belediyesi, ailelerden gelen yoğun talebi karşılamak için Ferhatpaşa ve Örnek mahallelerinde yeni çocuk gündüz bakımevleri açacak. Yeni bakımevleri sayesinde, mevcut kapasite 1000 çocuğa ulaşacak. İlk ekolojik kreş açılıyor Yapılan planlamaya göre ilk olarak; Ferhatpaşa Mahallesi’nde bulunan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Parkı içerisine 6 sınıflı yeni bir çocuk gündüz bakımevi kurulacak. Bu çocuk gündüz bakımevi; çocuklara özel 300 metrekare hobi bahçesi, sulama sistemi ve kendi elektriğini üretebilen çatısındaki güneş panelleri ile ekolojik bir kreş olarak hizmet verecek. “Vatandaşa dokunan hizmetleri bir adım geri atmadan sürdürüyor olacağız” Çocuklarının kreşlerde eğitim almasını isteyen Ataşehirli ailelerden, yoğun talep geldiğini vurgulayan Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel, “Ataşehir Belediyesi’nin kreşlerinden altı yüze yakın çocuk faydalanıyor, bu sayıyı hızlıca arttırıyor olacağız. Yakın zamanda Ferhatpaşa mahallemizde yeni bir kreşin daha temelini atacağız. Biz, vatandaşa direkt dokunan hizmetleri hiç çekinmeden, bir adım geri atmadan sürdürüyor olacağız. Çünkü bizim önceliğimiz çocuklarımız, bizim önceliğimiz Ataşehir’de yaşayan tüm vatandaşlarımız. Onların sorunlarını çözmek için bütün çalışma arkadaşlarımızla birlikte yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Önümüzdeki günlerde de bu çabamızı sürdürüyor olacağız” dedi. Yeni açılacak bakımevlerinin; çocukların güvenli ve sağlıklı bir ortamda yetişmelerine katkı göstereceğini vurgulayan Başkan Onursal Adıgüzel, “Bu çalışmalarımızla hem ailelerin hem de çocukların hayatı kolaylaşacak. Yeni açılacak bakımevleriyle, daha fazla anne ve baba; çocuklarının emin ellerde olduğunu, iyi beslendiğini, iyi eğitim aldığını, eğlendiğini ve mutlu olduğunu bilerek, iş hayatlarına daha rahat odaklanabilecekler” açıklamasında bulundu. İBB’nin Ataşehir’de 3 çocuk yuvası bulunuyor İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de Ataşehir’de; Barbaros, Esatpaşa ve Kayışdağı mahallelerinde bulunan kreşleriyle birlikte, iki belediyenin sağladığı toplam kapasite bin 500’e ulaşacak. Bu sayede, daha fazla çocuğa güvenli, kaliteli ve uygun ücretli çocuk yuvaları sağlamanın yanı sıra annelerin de istihdama katılması desteklenecek.