POLİTİKA - 24 Mart 2017 Cuma 17:55

İçişleri Bakan Yardımcısı Öztürk: "Terör örgütünü kırsaldan ve şehirden söktük attık"

A
A
A
İçişleri Bakan Yardımcısı Öztürk: "Terör örgütünü kırsaldan ve şehirden söktük attık"

İçişleri Bakan Yardımcısı Sebahattin Öztürk, 2015 yılının Temmuz ayından itibaren başlatılan mücadele ile terör örgütünün hem kırsaldan hem de şehirlerden sökülüp atıldığını açıkladı.

İçişleri Bakan Yardımcısı Sebahattin Öztürk, 2015 yılının Temmuz ayından itibaren başlatılan mücadele ile terör örgütünün hem kırsaldan hem de şehirlerden sökülüp atıldığını açıkladı.


İçişleri Bakan Yardımcısı Sebahattin Öztürk beraberinde MEBS Başkanı Tuğgeneral Engin Çırakoğlu ve Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Akdeniz ile birlikte geldiği Adıyaman’da korucu başları, kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşu başkanlarıyla güvenlik toplantısı yaptı.


Türkiye Petrolleri Kültür Merkezi salonunda gerçekleşen toplantıda konuşan İçişleri Bakan Yardımcısı Öztürk, ülkemizin bulunduğu coğrafyanın zor bir coğrafya olduğunu ve sürekli bir mücadele yaşandığını vurguladı.


Terör örgütünün ülkemizin kent ve kırsalından sökülüp atıldığını kaydeden Öztürk, “Bölücü terör ile 33 yıldır mücadele ediyoruz. Dünyanın en vahşi, en gaddar, en marksist terör örgütü ile mücadele ediyoruz. Bu örgütle mücadelede, bölge halkıyla beraber 40 bine yakın kayıp vermişiz. Zarar en çok Güneydoğu Anadolu insanlarına vermiştir. Bu canavar örgütle mücadele etmek kolay bir şey değil. İnişli çıkışlı mücadele zamanları oldu. Kısmi zamanlı çözüm süreci gibi dönemler yaşandı. Bu daha az kan aksın diye denendi ama örgüt her seferinde yeniden sabotajlar, saldırılar yaptı. 2015 yılının 7 Haziran’ında seçimler oldu. Bu seçimde örgüt halka baskı yaptı. Halkımızın büyük bir kısmının iradesi sandığa yansımadı. 20 Temmuz 2015’te süreç sonrasında ilk şehidi Adıyaman verdi. 22 Temmuz’da da Şanlıurfa Ceylanpınar’da da 2 polisimiz şehit oldu. Bu acıları yaşadıktan sonra hükümetimiz terör örgütüne en ufak bir şans vermeme ve mücadelenin onların anladığı dilden verilmesi kanaati hasıl oldu. Örgüt kendince yargılamalar yapıldı, tehditler, vergilendirmeler yaptı, hendek ve barikat siyaseti herkesin gözü önünde devlete paralel bir devletmiş gibi sürdürdü. 2015 Temmuzunda var olan o havanın tamamını çok şükür ortadan kaldırdık. Bunu milletimizin desteği ile yaptık. Devletlerin gücü tankı topu değildir, milletinin gücüdür. Kırsallarda, şehirlerde var olan bütün üslerini yok ettik. O günden beri 900’e yakın şehit verdik. Biz 1 buçuk sene içerisinde büyük başarılara imza attık. Örgütü kırsaldan ve şehirden söktük attık. Asla bir daha hakimiyetin onlara geçmesine müsaade etmeyeceğiz. Kırsalda da, kentlerde de 2017 yılında hazırlıklarımız tamamlandı. Geçen seneden daha iyi sonuçları bu yıl alacağımıza inanıyorum” dedi.


Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı gibi 15 Temmuz’da da Türk milletinin demokrasi, hukuk ve milli iradesine sahip çıkmasının test edildiğini dile getiren Öztürk, “Milletimiz kendi iradesine, kendi düşüncesine, hürriyetine özgürlüğüne ne kadar düşkün olduğunu 15 Temmuz’da bir kez daha gösterdi. Kendi iradesini almak isteyenlere karşı tüm kesimleriyle herkese gösterdik. Batılı ülkelerin bizi takdir etmeleri gerekirken, bizi şaşkınlıkla bu başarımızı görmemezlikten geldiler. Takdir etmek yerine tam tersine terör örgütlerine kol kanat geldiler” ifadelerini kullandı.


Suriyeli sığınmacılara bugüne kadar ülkemizin 25 milyar dolar harcadığını ifade eden Bakan Yardımcısı Öztürk, “Bugün dünyanın en çok kaynayan ülkesi olan Irak ve Suriye ile bin 400 kilometre sınırımız var. Daha önceden derinlemesine sınır ayrımı yapmadığımız için, aldığımız tedbirler yetersizdi. Şimdi çok şükür onları gidermeye çalışıyoruz. Oralarda meydana gelen güvenlik olayları bizi etkiliyor. Suriye’de 12-13 milyon yerinden edildi, bunun 3 milyonu biz misafir ettik. Bunu bizim gibi bir ülke dışında bir ülkenin yapabilmesi mümkün değil. 25 milyar dolara yakın halkımızın ve devletimizin yaptığı masraf var. Biz o kardeşlerimizi bağrımıza basmak zorundayız” diye konuştu.


Adıyaman Valisi Abdullah Erin ise yaptığı açılış konuşmasında Adıyaman’da yaşayan insanların kardeşçe yaşadığını dikkat çekerek, “Alevi’si-Sünni’si, Türk’ü-Kürt’ü ve Süryani’siyle örnek olan Adıyaman’a daha da ileri götürmenin kararlılığındayız. Devlet millet ayrımının kesinlikle olmadığı, devletin yöneticilerin milletin emrinde olduğu, mesai mefhumu olmadan çalışacağız. Önümüzdeki referandum var. Gerekli önlemleri aldık. Adıyaman’ımızda inşallah huzur içerisinde, milletin iradesini tamamen özgür bir şekilde sandığa yansıyacağı her türlü tedbiri almış durumdayız” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İBB Başkanı İmamoğlu’dan Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Bahçetepe’ye tebrik ziyareti İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe’ye tebrik ziyaretinde bulundu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, yerel seçimlerinden başarıyla çıkan Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe’yi tebrik etmek ve ortak değerlendirmelerde bulunmak için Gaziosmanpaşa Belediyesi’ni ziyaret etti. Beraberindeki heyetle birlikte başkanlık binasına gelen İmamoğlu’nu bina girişinde Başkan Bahçetepe, belediye başkan yardımcıları, meclis üyeleri ve belediye çalışanları karşıladı. Bahçetepe ile başkanlık makamında görüşen Başkan İmamoğlu, “Başkanımız inşallah çok başarılı olacak. Hem Hakan başkanımıza hem ekibine, ilçe başkanımıza ve burada emeği geçen bütün vatandaşlarımıza seçimde yaşanan bu başarı için teşekkür ederiz. Ama tabii esas başarı şimdi oluşacak. O da hizmetle insanlarımızın mutlu olmasını sağlamak” dedi. Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Bahçetepe ise, “Biz, uzun bir süredir burada muhalefette olan bir partideydik. Ama kıymetli Büyükşehir Belediye Başkanımız ve İBB’nin ilçemize yaptığı kreşler, statlar, KİPTAŞ konutları dolayısıyla bizim vatandaşla barışık bir politika izlememiz, kent politikası oluşturmamız, bu belediyenin imkanlarından bütün memleketin, bütün mezheplerin, bu ülkede yaşayan bütün yörelerin yararlanabileceği bir politikayı hayata geçirmek istiyoruz. Bu belediyenin imkanlarından dün akşam Hıdırellez Bayramı’nı kutladık. İlk defa belediyenin önünde coşkulu, kalabalık, bütün kesimlerin kendini ifade edebildiği, saatlerce eğlenebildiği bir alanı oluşturduk. Dolayısıyla burada vatandaşıyla barışık, kentsel dönüşüm mağdurlarının sesi olabilecek, kent politikalarını vatandaşla barışık yapacak, onları sürecin içine katacak, muhtarların, STK’ların, spor kulüplerinin bir arada olabileceği bir politik anlayışı aslında burada hayata geçirmemiz lazım. İnşallah sizlerin katkısıyla, tecrübesiyle ilçemizi daha yaşanabilir, daha modern, daha yeşil bir ilçe haline getirmek için mücadele edeceğiz” diye konuştu. Tebrik ziyaretinin ardından İmamoğlu ve Bahçetepe, kurum kurmaylarının katılımıyla Gaziosmanpaşa’nın sorunlarına ve çözüm yollarına dönük ortak masa toplantısı gerçekleştirdi.
Çorum Hitit Üniversitesi’nden “Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele ve Türkiye’nin PKK terörizmiyle Mücadelesi” kongresi Hitit Üniversitesi ve Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “2. Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele ve Türkiye’nin PKK Terörizmiyle Mücadelesi (1984-2024)” konulu kongre başladı. Kongrede “PKK terör örgütünün eleman temin yöntemleri, medya stratejisi, terör eylemi yöntemleri, diğer ülkelerin PKK politikası, PKK’da kadın olmak” gibi farklı konuların yanı sıra PKK ile mücadele çerçevesinde “Geleneksel ve modern yaklaşımlar, istihbaratın rolü, radikalleşmeden dönüş, terör örgütünün ideolojisiyle mücadele, dijital dünyada mücadele, mücadelede kamu diplomasisi” gibi farklı konular akademik olarak tartışılacak. Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sami Kiraz, güvenlik ve terörizm çalışmaları alanında çalışan araştırmacıları bir araya getirmek suretiyle geleneksel ve güncel meselelerin tartışıldığı, alana yön verecek yeni bakış açılarının irdelendiği bir platform olma amacı taşıyan kongrenin bu yılki temasının “Türkiye’nin PKK Terörizmiyle Mücadelesi 1984-2024” olduğunu belirtti. Doç. Dr. Kiraz, “Kongremizin temel amacı PKK terör örgütüne odaklanarak Türkiye’deki terörizm olgusunu ve Türkiye’nin terörizmle mücadelesini akademik olarak incelemektir. Kongre çerçevesinde akademisyenler, araştırmacılar, düşünce kuruluşu çalışanları, sivil toplum örgütü üyeleri ve kamu kuruluşu mensuplarını bir araya getirmek; Türkiye’de terörizm ve terörizmle mücadele konularında farkındalık oluşturmak ve konuyla ilgilenenlerin görüşlerini paylaşabilmelerini sağlamak ve Türkiye’nin terörizmle mücadelesi konusunda ortak akılla çözüm üretilebilmesine katkıda bulunmak hedeflenmektedir” dedi. “PKK, başka örgütlere ve başka devletlere taşeronluk yapan bir hale büründü” Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele Derneği Başkanı Erol Başaran Bural ise, PKK terör örgütünün 15 Ağustos 1984 tarihinde Siirt’in Eruh, Hakkari’nin Şemdinli ilçelerinde ilk planlı, eş zamanlı ve kapsamlı terör eylemini düzenlediğini ifade etti. İlk saldırıdan itibaren geçen 40 yıllık süre içerisinde PKK terör örgütünün her açıdan kendisini dönüştürdüğüne dikkat çeken Bural, Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ın yanı sıra Avrupa ve Orta Doğu’da yapılandığını, bir yandan uyuşturucu ticaretinin önde gelen parçası haline gelirken, diğer yandan başka örgütlere ve başka devletlere taşeronluk yapan bir hale büründüğünün altını çizdi. Terör örgütü PKK’nın defalarca yöntem, taktik ve strateji değiştirdiğine işaret eden Bural, “Hatta ilk ortaya çıktığı dönemdeki ideolojik eğilimlerini bir kenara bırakarak günümüzde çok daha farklı söylemlere yöneldi. Bununla birlikte Türkiye de PKK ile mücadelede büyük bir değişim ve dönüşüm geçirdi. Terörizmle mücadelenin dinamik doğası sürekli öğrenmeyi ve uyum sağlamayı gerektirdiğinden, devletin bu mücadeleye katkı sağlayan kurumları da değişen şartlara uyum sağladı. Ancak mücadelenin en önemli parçalarından birisi olan bilimsel alanda, yani akademik açıdan mücadele diğer mücadele boyutlarına göre biraz geride kaldı. Doğrudan PKK terör örgütünü odak noktasına alan oldukça az sayıda doktora tezinin bulunması bu durumu ispatlar nitelikte. Tam da bu nedenle PKK ile mücadelenin 40’ıncı yılında bu kongreyi düzenlemeyi ve akademik alana katkı sağlamayı düşündük. Kongremizin temel amacını da PKK terör örgütüne odaklanarak Türkiye’deki terörizm olgusunu ve Türkiye’nin terörizmle mücadelesini akademik olarak incelemek şeklinde belirledik” dedi. Çorum’un barış kenti olduğunu ifade eden Çorum Valisi Zülkif Dağlı ise dünyanın ilk uluslararası barış anlaşmasının bu toraklarda imzalandığını hatırlattı. Gazze ve dünyanın birçok bölgesinde barışa nasıl ulaşılır diye çaba gösterilen bir dönemde olduğumuzu ifade eden Vali Dağlı, Gazze’de 40 bine yakın insanın hayatını kaybettiğine dikkat çekti. Artık terörün kavram değiştirdiğini anlatan Vali Dağlı, “Öğrencilik yıllarımızda bizim için en önemli konulardan birisi Türk dış politikası endeksi içerisinde Kıbrıs konusuydu. 1950’den 1990’lı yıllara kadar Kıbrıs’ı konuştuk. Dünya da Soğuk Savaş ve etrafında şekillenen iki kutuplu dünyaydı. 1990’lı yıllardan itibaren bunun da kaybolduğunu, çok kutuplu, çok bölgesel anlayışa doğru konunun evrildiğini görüyoruz. Terörizm 1984’lü yıllardan itibaren ülkemizin gündeminde. Biz o günleri göz önüne getiriyoruz. Nerden nereye geldiğimizi de karşılaştırma imkanı buluyoruz. Bu anlamda ne kadar ileri adım attığımızı görmüş oluyoruz. Terörizm vekalet savaşları yoluyla arttı. Ülkemizin etrafında da arttı. Bu manada PKK’yı ve terörizmi konuşmak son derece önemli” şeklinde konuştu. Açılış programına İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Naim Çetinkaya, İl Emniyet Müdürü Arif Pehlivan, Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Eşref Savaş Başcı da katıldı.
Van Uzmanlar kan sulandırıcı ilaç kullanımı konusunda uyardı Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi ve Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, herhangi bir doktor önerisi olmadan kan sulandırıcı ilaç kullanılmaması gerektiği konusunda uyardı. Tüm dünyada etkili olan Covid-19 sonrası kan sulandırıcı ilaç kullanımı yaygınlaştı. Doktor önerisi olmadan kan sulandırıcı ilaçların kullanımının faydadan çok sağlığa zararlı olabileceği belirtiliyor. Uzmanlar, bir ihtimalle kan sulandırıcı ilaçların var olan ülseri kanatabileceğini ve beyin kanamasına neden olabileceğini belirterek, risk oluşturabileceğini vurguluyor. Uzmanlar, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için düzenli sporun ilaçtan daha faydalı olduğu tavsiyesinde de bulunuyor. “Ülseri kanatabilir, beyin kanamasına yol açabilir” İHA muhabirine konuşan Hastane Başhekimi ve Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, kan sulandırıcı ilaçların koronavirüs sürecinden sonra sık sık sorulan sorular arasında olduğunu belirtti. Kan sulandırıcı ilaçların bir taraftan faydası varken, bir taraftan da kanamaya uygun zemin hazırladığını ifade eden Doç. Dr. Sarıkaya, "Kan sulandırıcı kullanmak iki tarafı keskin bıçak gibidir. Haftada 2-3 gün aspirin kullanayım veya sürekli aspirin kullanayım diye kendi kendimize verdiğimiz kararlar uygun değildir. Mutlaka bir doktor kontrolünden geçtikten sonra kullanacağız. Kan sulandırıcılar özellikle kardiyovasküler hastalıklarda korumada kullanılan ilaçlardır. Yoksa hiç muayene yapmadan, gerekli ileri değerlendirmeler yapmadan kan sulandırıcı kullanmanın herhangi bir faydası olmadığı gibi zararlı da olabilir. Var olan ülseri kanatabilir, beyin kanamasına yol açabilir. Kan sulandırıcılar uygun endüksiyonlarda kullandığında hastada ölüm riskini azalttığı için önemli ilaçlar ama mutlaka iyi bir değerlendirme, iyi bir anamnez, iyi bir fiziki muayene ve 10 yıllık kardiyovasküler hesaplaması sonucu öneririz” dedi. “Günlük en az yarım saat tempolu yürüyüşle riski en aza indirin” Genellikle insanların kalp krizi geçirmemek için kan sulandırıcı ilaçlara başladığını dile getiren Sarıkaya, "Eğer kalp krizi geçirmek istemiyorsak ilaçtan daha faydalı olan egzersiz ve diyetle birlikte varsa risk faktörleriyle mücadele etmek gerekiyor. Örneğin tütün kullanımı varsa ondan uzaklaşma, sigara ve sigara ürünlerinin tamamından uzak durmalıyız. Yine varsa bir şeker hastalığını tedavi etme veya varsa bir kolesterol hastalığı bunu tedavi ederek bu riski azaltabiliriz. Ailede genç yaşta kalp krizi varsa, bununla beraber sigara içiyorsanız kalp krizi geçirme neredeyse kaçınılmaz oluyor. Diyet yapın, fazla kilonuz varsa bunlardan kurtulmaya çalışarak günlük en az yarım saat tempolu yürüyüşle riski en aza indirin” diye konuştu.
Bursa Bursa Uludağ Üniversitesinin acı günü Bursa’da vefat eden Uludağ Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünün 43 yıllık öğretim üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Yiğit, gözyaşları içerisinde son yolculuğuna uğurlandı. Kanser tedavisi gören Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Yiğit, hayatını kaybetti. Prof. Dr. Yiğit, son yolculuğuna 43 yıl boyunca görev yaptığı Makine Mühendisliği Bölümü önünden uğurlandı. 2 dönem Mühendislik Fakültesi Dekanlığı ve bir süre Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü yapan Prof. Dr. Abdulvahap Yiğit için Ali Durmaz Makine Mühendisliği Bölüm Binası önünde cenaze töreni düzenlendi. Törene BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, rektör yardımcıları, dekanlar, akademisyenler, idari personel, öğrencileri, ailesi ve çok sayıda seveni katıldı. Törende kısa bir konuşma gerçekleştiren Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, kendisini asistan olduğu dönemden itibaren tanıdığını ve son derece kıymetli bir hoca olarak gördüğünü belirtti. Prof. Dr. Abdulvahap Yiğit’i iyi bir insan ve iyi bir olarak bildiklerini kaydeden Prof. Dr. Yılmaz, “Mekanı cennet olsun. Yakınlarına Allah’tan sabırlar niyaz ediyorum. Çalışkan, iyi niyetli, dürüst ve dost canlısı birisi olarak tanıdım. Herkes de hocamızı bu özellikleriyle bilmektedir. Hürmet ettiğimiz, üst kuşak abi hocalarımızdan birisiydi. Allah’tan rahmet diliyoruz” şeklinde konuştu. Yoğun bir katılımın olduğu törende ailesi, sevenleri ve dostları da Prof. Dr. Abdulvahap Yiğit için duygularını dile getirdi. Yiğit’in 15 Temmuz Şehitler Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Ertuğrul Mezarlığı’na defnedildi.
Edirne Edirne’de üniversite öğrencilerinden Filistin’e destek gösterisi Edirne’de İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını protesto etmek amacıyla bir araya gelen Trakya Üniversitesi öğrencileri, sloganlar eşliğinde yürüyüş gerçekleştirdi. Trakya Üniversitesi öğrencileri, İsrail’i "Say Stop" diyerek protesto etti. Bolca Ana Yemekhanesi önünde bir araya gelen üniversite öğrencileri, ellerinde Türk ve Filistin bayrakları ile dövizler taşıyarak Balkan Yerleşkesi’ndeki Yaşam Merkezi’ne kadar yürüdü. Yürüyüşün ardından basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını AK Parti Genel Merkez Gençlik Kolları Üniversiteler Birimi Edirne Başkanı Eren Çam okudu. 1948’den bugüne kadar milyonlarca masum ve mazlum Filistinliyi göç, kıtlık ve ölümle sınayan İsrail yayılmacılığının 7 Ekim 2023 itibariyle tarihin akışı içerisinde insanlığın utanç tablosu olarak değerlendireceği bir soykırım halini aldığını söyleyen Çam, "209 gündür çocuk, kadın, erkek, genç, yaşlı, engelli ayırt etmeksizin 35 bin kişinin İsrail barbarlığı tarafından katledildiği, binlerce kişinin evinden, yurdundan göçe sürüklendiği, kundaktaki bebeklerin bombardımanlar sonucunda enkaz altında can verdiği bir soykırım yaşanmaktadır. İnsanlığın yaşadığı acıları canı yananın rengine, dinine ve diline göre tasnif etmeyi, kınamayı ve lanetlemeyi kendisine paye bilen iki yüzlü egemen güçler ile uluslararası örgütler ise vahşeti yaşatan İsrail olunca bir kez daha sessiz kalmayı, katledilen bebeklerin görüntülerine karşı gözlerini kapatmayı, masum kadınların feryatlarına karşı kulaklarını tıkamayı tercih etmişlerdir" dedi. Arizona’da, Florida’da, Ohio’da, Texas’ta, Kaliforniya’da yıllardır sırtlarını dayadıkları tüm üniversitelerin artık onlar için tehlikeden ibaret olduğunu aktaran Çam, Gazze’de yaşanan katliama karşı on binlerce gencin katılımıyla ilk günden bugüne kadar gerçekleştirilen "Say Stop" eylemleri, boykot çağrıları ve yardım faaliyetlerine ara vermeden devam edeceklerini ifade etti. Eylem basın açıklamasının ardından sona erdi.