YEREL HABERLER - 26 Ocak 2012 Perşembe 15:31

KAHTALI MUHTARLARDAN AKEDAŞ`IN UYGULAMALRINA TEPKİ

A
A
A
KAHTALI MUHTARLARDAN AKEDAŞ`IN UYGULAMALRINA TEPKİ

Adıyaman’ın Kahta ilçesi mahalle muhtarları elektrik dağıtım şirketi Akedaş’a giderek şikayetlerini dile getirdiler.
Kahta merkez muhtarları öğlen saatlerinde Akedaş Kahta İşletme Başmühendisliği’ne giderek yetkililere sorunlarını aktardılar. Kayıp Kaçak Bedeli gibi faturalara yansıyan ücretler için yetkililerle görüşen muhtarlar vatandaşa büyük haksızlık yapıldığını ifade ettiler. Akedaş Kahta İşletme Başmühendisliği yetkilileriyle görüştükten sonra bir açıklama yapan Kahta Muhtarlar Derneği Başkanı Mehmet Sait Çetinkaya, abone saatlerinin değişiminde büyük haksızlık yapıldığını ifade etti.
Saatlerin değişiminde alınan ücretin oldukça fazla olduğunu ve Akedaş’ın para almak için her yolu denediğini söyleyen Çetinkaya, " Bizim faturalarımızdaki kullanım bedeli ile faturada ödediğimiz ücret arasında çok fark var. Kullandığımız elektriğin iki katı kadar para ödüyoruz. Vatandaşlarımızdan da bu konuda ciddi bir tepki var. Biz bu gün buraya bunların çözümü için yapılması gerekenleri konuşmaya geldik. Biz sadece tükettiğimiz elektriğin parasını ödemek istiyoruz. Sayaç okuma bedeli, kayıp ve kaçak
bedeli gibi bedelleri neden biz ödüyoruz. Görüştüğümüz yetkililer bize hükümeti işaret ediyorlar. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) bunları uyguluyor diye ilginç bir savunma içindeler. Yetkililer asıl sorunun hükümetten kaynaklandığını ifade ediyorlar. Eğer hükümet böyle bir uygulamaya gidiyorsa kesinlikle vatandaşı mağdur ediyor demektir. Biz mahalle muhtarları olarak bunu bu şekilde kabul etmiyor ve yetkililere çağrıda bulunmak istiyoruz. Bu sorunu çözün" dedi.
Menderes Mahallesi Muhtarı Mustafa Genç ise konuşmasında, "Türkiye’nin her yerinde ödenen elektrik ücretlerini bizim de aynı şekilde ödediğimiz ifade ediliyor. Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de bir faturaya yansıyan kayıp kaçak bedeli ne kadar ona bir baksınlar. Geçimini ırgatlıkla sağlayan, her yıl dışarıya binlerce çalışanını gönderen bir ilçede bu tür uygulamaların yapılması kesinlikle insan haklarıyla bağdaşmıyor. Biz sadece kendi elektrik bedelimizi ödemek istiyoruz. Başkalarının elektrik bedelini
ödemek istemiyoruz" şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.