YEREL HABERLER - 02 Şubat 2012 Perşembe 15:21

ZİYARET ÇAYI REKRAASYON PROJESİ TANITILDI

A
A
A
ZİYARET ÇAYI REKRAASYON PROJESİ TANITILDI

Adıyaman’da Abuzer Gaffari civarında yapılması planlanan Ziyaret Çayı (Beşpınar) Rekraasyon Projesi il genel meclis üyelerine tanıtıldı.
İçerisinde birçok birimi barındıracak olan proje ile Adıyaman halkının gidip dinlenebileceği bir yer meydana getirilecek. İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Kenan Doğan ve Projeyi Hazırlayan Firma Yetkilisi Peyzaj Mimarı Murat Bektaş tarafından proje hakkında bilgi verildi. Meclis Başkan Vekili Mehmet Can Erdoğan başkanlığında toplanan meclis üyeleri projeyle ilgili görüş ve merak ettikleri soruları dile getirdiler. Firma Yetkilisi Peyzaj Mimarı Murat Bektaş, geniş bir alanı kapsayacak olan projede birçok
kullanım alanının olacağını belirterek, "İçerisinde kafeteryalar, restoranlar, Adıyaman evlerinin olacağı doğa meydanı, içersinde basketbol, futbol, voleybol, tenis kordu, koşu parkuru ve kaya tırmanış alanı olan spor kompleksi, patika yollar, yeşil adacıklar, etkinlik çayırı, botanik park, piknik alanı, kent çiftliği, hayvan yetiştirme çiftliği, 2 bin 200 kişilik yeşil amfi ve açık hava sineması, yürüyüş yolları, oturma alanları ve seyir tepeleri yer alacak" dedi. İl genel meclis üyeleri projenin rüya gibi
bir proje olduğunu fakat bunu İl Özel İdare bütçesiyle yapmanın imkansız olduğu yönünde görüş belirttiler. İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Kenan Doğan, projenin ön çalışmasının il genel meclis üyelerine sunulduğunu ve projeye katkı sunmalarını beklediklerini ifade etti. Kenan Doğan, "Bu proje 2005 yılında Adıyaman gündemine getirildi fakat daha sonra durdu. 2008 yılında yeniden gündeme getirildi ve 2009 yılında programa alınarak bir miktarda bütçe ayrıldı. Proje hazırlandığında maliyet ortaya çıkacak ama
şuan görünün yaklaşık 8-10 milyonluk bir projedir. Projedeki her şey bir bütündür fakat öncelikli olarak kamulaştırmayı bitirip, projeyi hazırlayarak çalışmalara başlanılmalıdır. Bu yıl İpekyolu Kalkınma Ajansı’ndan 220 bin TL ödenek ayırdık. Önceliğimiz piknik alanı oluşturmak, projeyi uygun yap işlet modeliyle bir lokanta açmaktır. Daha sonra ilgili bakanlıklar, GAP İdaresi ve başbakanlık ile iletişime geçerek bu projenin tamamının hayata geçirilmesini sağlamaktır" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.