GENEL - 06 Ekim 2020 Salı 10:55

Korona virüsü yenen filografi ustası: “’Boğuluyordum, yarına çıkamam’ diyordum"

A
A
A
Korona virüsü yenen filografi ustası: “’Boğuluyordum, yarına çıkamam’ diyordum"

Ağrı’da korona virüse yakalanan ve bu hastalığı ağır geçiren filografi sanatı usta öğreticisi olan Davut Şahin, virüsün ne kadar tehlikeli olduğunun başa gelmeden anlaşılmayacağını söyleyerek uyarılarda bulundu.

Ağrı’da korona virüse yakalanan ve bu hastalığı ağır geçiren filografi sanatı usta öğreticisi olan Davut Şahin, virüsün ne kadar tehlikeli olduğunun başa gelmeden anlaşılmayacağını söyleyerek uyarılarda bulundu.


Ağrı Halk Eğitim Merkezi’nde filografi sanatı usta öğreticisi olarak görev yapan Davut Şahin, korona virüse yakalandıktan sonra hastalığın düşünüldüğünden daha tehlikeli olduğunu söyledi. İnsanların virüsü hafife aldığını ve bu nedenle kendi hayatlarını ve toplumu riske atacak davranışlarda bulunduklarını belirten Şahin, korona virüse yakalandıktan sonra yaşadığı zorlu süreci anlatarak vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı.



“Nefes alıp vermekte ciddi sıkıntılar yaşadım”


Eklem ve kemik ağrısı şikayetiyle Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran ve yaptırdığı korona virüs test sonucu pozitif çıkan Davut Şahin, nefes alıp vermekte ciddi sıkıntılar çektiğini ve ateşinin 39 dereceyi bulduğunu söyledi. Hastalığın başlangıcında evde ilaçlarla tedavi gördüğünü ancak virüsün akciğerlere inmesinin ardından nefes alma problemi yaşadığını ve hastaneye yatışının yapıldığını söyleyen Davut Şahin, hastanede geçirdiği ilk dört günün çok ağır geçtiğini söyleyerek, “21 Ağustos’ta eklem ağrısı şikayetlerim oldu. Ayın 24’ünde hastaneye başvurdum ve 25’inde testim pozitif çıktı. Bana beş günlük bir ilaç verdiler. Ondan sonra eve geldim. 5 gün bu ilacı kullandım. Bu süre zarfında çok ağırlaştım. Ateşim 39’u buluyordu ve düşmüyordu. Yarım saat kadar düşüyordu sonra tekrar yükseliyordu. İlaçlarım bittikten sonra bu defa nefes alıp vermekte ciddi sıkıntılar yaşadım. Bundan dolayı 112’yi aradım ve nefes zorluğu çektiğimi söyledim. Sağ olsunlar ambulans gönderdiler. Hastaneye gittim ve burada yatış verdiler. Yedi gün boyunca hastanede yattım. Hastanede dört gün çok ağır geçti. Boğuluyordum, yarına çıkamam diyordum” şeklinde konuştu.



“Maske, mesafe olmadan bir işe yaramıyor”


Korona virüse yakalanmayan insanların bu hastalığı hafife aldığını ve bu nedenle maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymadıklarını vurgulayan Davut Şahin, virüsün taşıdığı tehlikenin insanın başına gelmeden anlaşılamayacağını söyleyerek vatandaşlara dikkatli olmaları konusunda uyarılarda bulundu. Maskenin mesafe olmadan bir anlam ifade etmediğini belirten Şahin, “İnsanların pandemi sürecinde dikkat etmeleri lazım. Maske takıyorum, yakın mesafede de olsam bir şey olmaz gibi şeylere kapılmasınlar. Maske, mesafe olmadan bir işe yaramıyor. Çünkü gerçekten çok zor geçiyor. Bazı insanlar ayakta geçiriyorum diye düşünüyor. Sakın buna aldanmasınlar. Grip ile korona virüsü karıştırmamaları lazım. Benim akciğere indiği için ağır geçirdim. Hafif geçirenler ise genelde akciğere inmediği için hafif geçiriyor. Maske mesafe ve temizliğe çok dikkat etmemiz lazım. Özellikle üç katlı olan maskeleri kullanmamız gerekiyor. Çünkü genelde insanlar bez maske kullanıyor ve bu sağlıklı değil” dedi.


Tedavisi tamamlandıktan sonra evde geçirdiği karantina sürecinde eşi Elif Şahin ile birlikte filografi sanatıyla ilgilenen Davut Şahin, özellikle Osmanlı döneminde psikolojik sorunları olan insanlar üzerinde tedavi amacıyla kullanılan bu sanata yoğunlaşarak, korona virüsten kaynaklı olarak yaşadığı stresten arındığını belirtti.



“Doktorların en çok önemsediği şey moralin yüksek olması”


Evde bulunduğu süre zarfında kendisini strese sokacak haberlere bakmak yerine evinde bulunan boş odasını karantina döneminde filografi sanatını icra etmek için değerlendiren Davut Şahin ve eşi Elif Şahin, bu odada tel sararak ve çivi çakarak zamanlarını geçirdiklerini ifade etti. Korona virüse yakalanan insanlar için moral yüksekliğinin en önemli şey olduğunu söyleyen Şahin, “14 gün boyunca evde kaldım, dinlendim. Tabi bu süre zarfında sıkılıyordum. Boş bir odam vardı, filografi dersleri verdiğimden dolayı bu süre zarfında bu odada filografi yaparak, çivi çakarak, tel sararak geçirdim. Filografi Osmanlı döneminden kalma bir sanat. O dönemlerde genelde psikolojik sorunlar yaşayan insanlar üzerinde tedavi amaçlı kullanılan bir sanattır. Sadece filografi değil diğer sanat dalları da terapi amaçlı kullanılıyordu Osmanlı döneminde. Ben de bunu düşünerek evde geçirdiğim günlerimi filografi yaparak geçirdim. Gerçekten rahatlatıyordu beni. Yani stres haberleri izlemek yerine kendimi sanata verdim. Bu süre zarfında zaten doktorların en çok önemsediği şey moralin yüksek olması. Ben de bu sanatta moral buldum” açıklamalarında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.