GENEL - 15 Kasım 2019 Cuma 15:28

Lösemi hastası kızını kaybeden baba, diğer çocuğunun tedavisi için destek bekliyor

A
A
A
Lösemi hastası kızını kaybeden baba, diğer çocuğunun tedavisi için destek bekliyor

Ağrı’da ikamet eden Anak ailesinin son çocuğu olan lösemi hastası minik Asel Damla, ilk ilik nakli ameliyatı başarısız olunca ikinci nakil için götürüldüğü Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinde tedavi gördüğü sırada yaşam mücadelesini kaybetti.

Ağrı’da ikamet eden Anak ailesinin son çocuğu olan lösemi hastası minik Asel Damla, ilk ilik nakli ameliyatı başarısız olunca ikinci nakil için götürüldüğü Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinde tedavi gördüğü sırada yaşam mücadelesini kaybetti.


Ağrılı Anak ailesinin dört çocuğundan sonuncusu olan iki yaşındaki Asel Damla bebek, geçtiğimiz yıl babasının tüm imkanlarını kullanarak ameliyat ettirmesinin ardından hayata tutunmaya çalışmıştı. Ancak geçen birkaç aylık zamanın ardından yapılan ilik naklinin başarısız olduğu açıklanmış ve Asel Damla için zorlu tedavi süreci tekrar başlamıştı.


Ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için devletin sağladığı imkanların yanında duyarlı vatandaşların destekleri ile tedavisinin yapılması için Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesine kaldırılan Asel Damla, tedavi sırasında yaşam mücadelesini kaybetti.


Kızının tedavisi için oturdukları evi dahil satan ve tüm imkanlarını seferber eden baba Filit Anak, kızı Asel Damla’yı kaybettiklerini ve bundan sonraki süreçte hasta olan diğer çocuğu Fatih Anak’ı (6) tedavi ettirmeye çalışacağını söyledi.


Kızı Asel Damla’nın tedavisi sürecinde maddi, manevi desteğini esirgemeyen herkese teşekkür eden baba Filit Anak, geride kalan hastaların tedavisi için gerekli ihtiyaçlarının karşılanması konusunda vatandaşların daha duyarlı olmasını istedi.



‘Şu an klinikler lösemili hastalarla dolu’


Baba Anak, yaptığı açıklamada, “Bu durumu yaşadığım için biliyorum. Çok zor bir durum. Vatandaşlarımızın bu konularda daha duyarlı olmalarını bekliyorum. Bu tarz hastaların kana ihtiyacı oluyor. İnsanlarımızın bu bağışlardan geri durmaması lazım. Bize bu konuda kızımın tedavi sürecinde destekte bulunan her kese teşekkür ediyorum. Ama şu an klinikler ülkemizde Lösemili hastalarla dolu. Bunları kendimiz gördüğümüz için söylüyorum. Bu hastalarımızın maddi manevi ihtiyaçları oluyor. Bu hastalarımızın ihtiyaçlarının karşılanması konusunda daha duyarlı olmamız gerekiyor. İnşallah insanlarımız bu konularda daha duyarlı olurlar” dedi.



"Bu tarz hastaları olan işsiz anne babalara iş imkanı sağlanmalı"


Tedavi sürecinde çektikleri maddi ve manevi sıkıntıları anlatan baba Filit Anak, “Devletimizin tedavi sürecinde bize sağladığı imkanlardan dolayı, devletimize çok teşekkür ederiz. Eskiden çocuk zamanlarımızdan hatırlıyorum. Tedavi olmak konusunda çok sıkıntılar çekiyorduk. Ama şimdi devletimizin sağladığı imkanlarla bu sıkıntıları yaşamıyoruz. Kızımın tedavi sürecinde de bize çok fazla imkan sağlandı. Üniversite hastanelerinin yanında bizi özel hastanelere bile gönderdiler sağ olsunlar. Ama bu tarz hastalıklar ağır hastalıklar olduğu için kızımızı kaybettik. Benim kendi düşüncem, bu tarz hastaları olanlara daha fazla yardımcı olunması gerekiyor. Devletimizin bu konuda daha önemli adımlar atması lazım. Bunu kendimiz için demiyorum. Benim kızım vefat etti. Geride kalan hastaların şifa bulması için söylüyorum. En azından işsiz olan anne ya da babalara tedavi süreci boyunca iş imkanı sağlanabilir. Bende aynı durumu yaşadım. İşsiz kaldım. Bundan dolayı da epey zorluk yaşadık. Tabi takdir yine devlet büyüklerimizin. Bize sağladıkları imkanlardan dolayı teşekkür ederiz” şeklinde konuştu.


Son olarak doğuştan yarım damak olarak doğan diğer çocuğu Fatih Anak’n (6) tedavisini imkanları kısıtlı olduğu için yarıda bırakmak zorunda kaldığını anlatan Filit Anak, “Bundan sonra hasta olan diğer çocuğum Fatih’in tedavisine devam etmek istiyorum. Ancak Asel Damla’nın tedavisi sırasında epey sıkıntıya girdik. Şu an tedaviyi devam ettiremiyorum. Önümüzdeki aylarda maddi olarak toparlandığımızda başlarım. Oğlum Fatih, yarım damaklı dünyaya geldi. Asel Damla’ya da aynı zamanda ilik nakli ondan yapılmıştı. Asel Damla’nın tedavisi için onun tedavisi yarım kalmıştı” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun ’Göğüs büyüklüğü bazı sağlık problemlerine yol açabilir’ Göğüslerin büyük olmasının bireye etkilerinden bahseden Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Kağan Bekircan, “Göğüs büyüklüğü genellikle hastalarımızda boyun ağrısı, boyunda düzleşme, göğüs altlarında pişik, sütyen bağlarının omuzlarda çukurluk yapması gibi şikâyetlere neden olmaktadır. Özellikle bu grup hastalarımıza göğüs küçültme ameliyatını önermekteyiz” dedi. Liv Hospital Samsun Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği’nden Opr. Dr. Kağan Bekircan, meme estetiği hakkında bilgilendirmelerde bulundu. “Meme estetiği öncesi her hastada tarama yapıyoruz” Kadında vücut estetik görseli oluşturan yapılardan birinin göğüslerinin olduğunu dile getiren Opr. Dr. Bekircan, “Özellikle kadınlarda özgüven yokluğuna neden olmaktadır ve bu durum sosyal hayatlarına yansımaktadır. Göğüslerin çeşitli estetik bozuklukları mevcuttur ve bunlar estetik ameliyatlar ile çözülebilmektedir. Göğüs yapısının büyüklüğü, küçüklüğü veya sarkmasına yönelik estetik cerrahiler günümüzde sıkça yapılmaktadır. Göğüs ameliyatlarından önce her hastalarımıza meme taraması yapıyoruz. Estetik ameliyatından önce memede herhangi bir kitle olup olmadığını yaptığımız görüntüleme yöntemleri ile tarıyoruz. Kitle olması durumunda ilgili bölüme yönlendiriyoruz” diye konuştu. “Göğüs büyüklüğünü problemlere neden olabilir” Göğüslerin büyük olmasının bireye etkilerine dikkat çeken Opr. Dr. Bekircan, “Göğüs büyüklüğü genellikle hastalarımızda boyun ağrısı, boyunda düzleşme, göğüs altlarında pişik, sütyen bağlarının omuzlarda çukurluk yapması gibi şikâyetlere neden olmaktadır. Özellikle bu grup hastalarımıza göğüs küçültme ameliyatını önermekteyiz. Bu ameliyattan önce hastamıza detaylı çizimler ile ameliyat planı yapmaktayız ve fazla olan cilt ve meme dokusunu çıkarmaktayız. Ameliyattan sonra göğsün altından başlayıp yukarı uzanan ters T şeklinde bir ameliyat izi kalabilmektedir. Bu iz başta kırmızı renkte olur ve ameliyattan sonra altıncı aya doğru solarak ince çizgi haline dönmektedir. Bu izin azalması için çeşitli iz giderici tedavileri hastalarımıza öneriyoruz” dedi. “Göğsün küçük ya da büyük olması genetik olabilir” Göğüslerde küçüklük olması veya göğüslerin hiç büyümemesinin, genetik ve çeşitli hormonal dengesizlik durumlarına bağlı gelişebildiğini söyleyen Opr. Dr. Bekircan, şu bilgileri paylaştı: “Bu hastalarımızın göğüs hacmini kazandırmak için göğüs protezi önermekteyiz. Çeşitli şekillerde, hacimlerde ve yüksekliklerde protezle bulunmaktadır. Hastanın göğüs yapısına ve isteğine göre bu protezlerden en uygun olanını seçiyoruz. Bu ameliyatta göğüs altında yapılan kısa bir kesi yardımıyla girilerek uygun olan göğüs protezini yerleştiriyoruz. Bu ameliyatta yaptığımız iz kısa ve göğüs altındaki katlantıda gizleneceğinden dolayı belirgin bir iz kalmamaktadır. Bu iz ilk altı ay kırmızı renkte olup sonrasında solarak normal cilt rengine dönmektedir. Protezler ömür boyu kullanılabilmektedir ve değişmesi gerekmemektedir. Göğüs büyütme ameliyatından sonra gebelik durumunda hasta emzirebilmektedir. Bu ameliyatla süt gelmesinde azalma görülmemektedir.” “Gebelik sonrasında göğüs sarkması olabilir” Göğüslerde sarkmanın genellikle kilo verme ve gebelik sonrasında oluşabildiğini söyleyen Opr. Dr. Bekircan, “Göğüs ucunun göğüs katlantı hattından aşağıda olması olarak tariflenebilir. Bu durumdan şikâyeti olan hastalarımıza yeterli dokusu olması durumunda meme dikleştirme ameliyatını önermekteyiz. Meme dokusu yetersiz olan hastalarımızda protez ile birlikte meme dikleştirme ameliyatını önermekteyiz. Bu ameliyatta meme küçültme ameliyatından daha kısa olan ters T şeklinde bir iz kalabilmektedir. Bu iz ameliyattan sonraki altıncı aya doğru solarak normal cilt rengine yaklaşmaktadır. Bu ameliyattan sonra gebelik durumunda hasta emzirmesi durumunda süt gelmesinde azalma olabilmektedir” diye konuştu. “Ameliyat sonrası 2 gün misafir ediyoruz” Ameliyat sonrası dikkat edilmesi gerekenlere değinen Opr. Dr. Bekircan, “Göğüs ameliyatlarından sonra hastalarımızı ortalama olarak 2 gün kadar hastanemizde misafir etmekteyiz. Hastalarımıza taburculuk sonrasında 2 aya kadar korse dediğimiz ayarlanabilir sütyen kullanmasını öneriyoruz. Bu süre zarfında hastamızın ağır işlerden kaçınmasını öneriyoruz. Hastalarımız gündelik hayatlarına bir hafta içerisinde dönebilmektedirler. Bu ameliyatlar ile hastalarımıza daha estetik ve doğal bir görünüm kazandırmaktayız. Bununla birlikte hastalarımızın özgüvenleri artmaktadır ve bu durumda hastalarımızın sosyal hayatına yansımaktadır” ifadelerini kullandı.
Antalya ’Plastik ajanlar’ sağlığı tehdit ediyor TEMD Genel Sekreteri Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, insan hayatının her aşamasında olan plastik ürünlerin, çeşitli hastalıklara yol açtığına dikkat çekti. Ertörer, "Alınabilecek en iyi önlemlerden biri, iç mekan havalandırmasının çok iyi yapılması ve plastik kaplarda ısıya maruz kalmış gıdaları asla tüketmemek. Gebelerin çok fazla güneş kremi kullanmaması gerekiyor" dedi. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) Genel Sekreteri Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, Antalya’da katıldığı 45. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi’nde, "Endokrin Bozucular ve Sağlığımız" başlıklı sunumunda, plastik ajanların sağlığı tehdit ettiğine dair açıklamalarda bulundu. "Birden fazla endokrin bozucu ajana, kümülatif etkilerine maruz kalabiliyoruz" Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, endokrin bozucuları, üreme ve gelişimsel süreçlerin dengesi için gerekli hormonların; sentezi, salgısı, dolaşımı, metabolizması, duyarga bağlanma fonksiyonu ve yıkımı ile etkileşime geçen dış maddeler olarak ifade etti. Ertörer, "Plastik ajanlar, günlük hayatımızın her alanına girmiş, endüstrileşmenin getirdiği bir takım dış maddeler. Bu ajanların içinde, ftalat gibi endokrin bozucu olarak adlandırılan, endokrin sistemin üzerinde üreme ve gelişimsel süreçleri olumsuz etkileyen maddeler var. Bu ajanlar, kısırlık, mükerrer düşüşler, meme ve rahim kanseri, erkekte prostat kanseri, diyabet, obezite, astım gibi olumsuzlara sebep olabiliyor, çocuklarda ise dikkat eksikliği sendromuna neden olabiliyor. Çevreye karıştığı takdirde, bu ajanların etkileri 10 yıllarca besin zincirine girerek, nesilden nesile aktarılıyor ve nefes yolunda birikiyor. Ağız, cilt ve solunum yoluyla alınabiliyor. Biz aynı anda birden fazla endokrin bozucu ajana, kümülatif etkilerine maruz kalabiliyoruz" diye konuştu. Güzel kokulu deterjanlar endokrin bozucu Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, plastik ajanların insanları birçok alanda etkileyebileceğine vurgu yaparak, sık maruz kalınan yerleri açıkladı. Ertörer şöyle konuştu: "Bu ajanlar, plastik şişenin içinde plastiği sertleşmek için kullanılan, iki plastiği birbirine yapıştırmada kullanılan ajanlar. Güneş kremleri ve kozmetiklerin içinde varlar, özellikle koku molekülleri içine entegre olmuş olanlar var. Bu ajanlara nasıl maruz kalınabiliyor? Örneğin; bir plastik içeriği, mikrodalga fırında ısıttığınızda, içeriğine geçiyor. Bir plastik şişede bulunan su, güneşte beklediği zaman, sıvı içeceğine geçebiliyor. Bir oda kokusu sıktınız ya da banyoyu çok iyi bir deterjanla yıkadınız, bu deterjanların içindeki kokularda var. Eğer çok iyi havalandırmazsanız, o ortama maruz kalabilirsiniz. Bu ajanlar, pestisit denilen tarımda verimliliği artırmak için kullanılan ajanlar, endokrin bozucu olarak geçmekte." "Bu konuya kaynak aktarılması gerekiyor" Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, son olarak plastik ajanlarla nasıl mücadele edileceğine dair bilgiler de verdi. Hastalıkların önlenmesi için, öncelikle yasa koyucuların harekete geçmesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Ertörer, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: "Alınabilecek en iyi önlemlerden biri, iç mekan havalandırmasının çok iyi yapılması ve plastik kaplarda ısıya maruz kalmış gıdaları asla tüketmemek. Bebeği soya bazlı mamalarla değil, anne sütüyle beslemek de bir diğer korunma yöntemi. Gebelerin çok fazla güneş kremi kullanmaması gerekiyor. Çok fazla derin su balığı tüketmememiz lazım, çünkü ağır metaller de endokrin bozucu ajanlar olarak sayılmakta. Alınabilecek önlemler basit önlemler ama maliyetli, plastik ucuz ama cam pahalı. Yasa koyucuların bu konuda çok akıllıca davranması, dünyada bu konuya çok mesai harcayan bağımsız uluslararası kuruluşlarla beraber çalışılması gerekiyor. Bu konuya, kaynak aktarılması gerekiyor. Endüstriyel atıkların, çevreye karışma sürecinde evrensel olarak uygulanan kuralların, hayata geçmesinin sağlanması gerekiyor."