YEREL HABERLER - 29 Mart 2017 Çarşamba 10:44

Memur-Sen Amasya’da ’evet’ için buluştu

A
A
A
Memur-Sen Amasya’da ’evet’ için buluştu

Memur-Sen tarafından Amasya’da "Memur-Sen’e Davet Tercih Evet" başlıklı program düzenlendi.

Memur-Sen tarafından Amasya’da "Memur-Sen’e Davet Tercih Evet" başlıklı program düzenlendi.


Belediye Kültür Merkezindeki programa AK Parti Amasya Milletvekili Haluk İpek, Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, AK Parti İl Başkanı Mehmet Ünek, Memur-Sen İl Temsilcisi Recep Eliaçık, Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanı Kerem Camcı, sendika şube başkanları, diğer yetkililer ve üyeler katıldı.


Mehmet Bayraktutar, Türk milletinin vefalı ve sağduyulu olduğunu belirterek, “Bu millet tarihinden rahatsız olanlardan, örfünden, adetinden rahatsız olanlardan, her zaman kavgayı, huzursuzluğu layık görenlerden bıkmıştır” dedi.


Baytaktutar, tüm üyelerini 16 Nisan’da yapılacak referandumla güçlü bir çoğunlukla ‘evet’ oylarının çıkması için çaba göstermeye davet etti.


Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Selvi de, “Tek başına iktidarlarla bir miktar memleket hamle yapabilmişse bu milletin basiretiyle gerçekleşmiş bir şeydir. Yoksa sistem sağlıklı işlediği için değil. Bunun içinde hukukta iki başlılık ortadan kalkacak. Aynı zamanda hukukun görevi bağımsız olmasının yanında tarafsız olmak suretiyle hukuki denetimini gerçekleştirecek. Bunun nasıl yapılacağının çerçevesi bellidir. Ama yürütme organının üzerinde vesayet oluşturan bir hukuk sistemi istemiyoruz. Hukuk adaletin teminatı olmalı. Herkese bu imkanı sağlamalıdır” diye konuştu.


16 Nisan’da yapılacak referandumun önemine değinen Selvi, “Bu yapılacak yeni değişiklik Türkiye’nin önünü açacak. Daha önceki değişikler sistem için değişikliklerdi bu değişiklik sistemde bir değişikliktir. Ülkenin önünü açacağını, önemli bir kapının aralanacağını ve memleketimiz için hayırlı hizmetlere vesile olacağını söylüyoruz” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Bursa’nın coğrafi zenginlikleri güç birliğiyle değerini buluyor Bursa Pideli Köfte ve Bursa Havlusu’na coğrafi işaret tescili alarak, kentin marka değerlerine sahip çıkan Bursa Ticaret Borsası, Coğrafi İşaretli Ürünler İstişare Toplantısına ev sahipliği yaptı. Türkiye’nin en önemli gastronomi kentleri arasında yer alan Bursa’nın tarihi, kültürel ve yöresel değerlerine sahip çıkan Bursa Ticaret Borsası (Bursa TB), coğrafi işaretli ürünlerin ekonomik değerini artırmak hedefiyle çalışmalarını sürdürüyor. Bursa TB’nin ev sahipliği yaptığı Coğrafi İşaretli Ürünler İstişare Toplantısı, Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) Başkanı Prof. Dr. M. Zeki Durak, Bursa İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Acar, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) Bursa İl Koordinatörü Bilal Tunç, Bursa TB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Özhan, Meclis Başkan Yardımcıları Mustafa Aksu ve Hasan Çetin, Meclis Üyeleri Erdinç Bayrakçı, İlhan Öztürk, Sercan Alagöz, Mehmet Korkmaz ile Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Meclis Üyesi Irmak Aslan’ın katılımıyla düzenlendi. Bursa TB’nin proje okulu Hamidiye Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde gerçekleştirilen toplantıda konuşan Bursa TB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Özhan, Pideli Köfte ve Bursa Havlusu’na coğrafi işaret tescili aldıklarını hatırlatarak, hedeflerinin kurulacak stratejik iş birlikleri sayesinde Bursa markalı ürünleri küresel pazarlara açmak olduğunu söyledi. Dünya üzerinde coğrafi işaretli yaklaşık 10 bin ürün ve 200 milyar doları aşan bir pazar büyüklüğünün olduğunu kaydeden Özhan, “Diğer ürünlere kıyasla katma değeri çok yüksek olan coğrafi işaretli ürünler, ihracat payının yüksekliği dolayısıyla da ülke ekonomileri için büyük önem taşıyor. Bu noktada çalışmalarımızı kentimizin ve ülkemizin coğrafi işaret pazarından hak ettiği payı alması odağında sürdürüyoruz” dedi. “Coğrafi işaretli ürün sayımız 1577’ye yükseldi” Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanı Prof. Dr. M. Zeki Durak ise, son yıllarda coğrafi işaretlerin hem ulusal hem de uluslararası boyutta hak ettiği değeri elde edebilmesi noktasında yürütülen yoğun çalışmalar sonucunda, bugün ülkemizde coğrafi işaretli ürün sayısının 1577’ye, başvuru sayısının ise 654’e çıktığını söyledi. Türkiye’nin Avrupa Birliği nezdinde tescillenen ürün sayısının 21 olduğunu, 7’si ilan aşamasında bulunan 51 ürünün de başvuru sürecinin devam ettiğini kaydeden Durak, “Coğrafi işaretli ürünlerin korunması kadar, tanıtımı ve ekonomik değere dönüşmesi de oldukça büyük önem taşıyor. Coğrafi işaretler konusunda son derece zengin kaynaklara sahip ülkemizin, coğrafi işaret ürün pazarından hak ettiği değeri almasını istiyoruz. Bunu sağlamak adına TÜRKPATENT olarak tüm paydaş kurumlarımızla iş birliği içinde çalışıyoruz” diye konuştu. "Coğrafi işaretli ürünlere yönelik denetimlerimiz sürüyor" Bursa İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Acar, coğrafi işaretli ürünlerin üreticilere katma değer sağladığını vurguladı. Bursa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü olarak, ürünlerin uygun şartlarda üretilmesine ve coğrafi işaret standartlarına uygunluğuna büyük önem verdiklerini dile getiren Acar, “Bu kapsamda, üretim yerlerini ve tesisleri düzenli olarak denetliyoruz. Çiftçimizi, tarımımızı, toprağımızı ve ürünlerimizi koruyan bir politikayla hareket ediyoruz” dedi. BTSO Meclis Üyesi Aslan’dan çalıştay önerisi Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Meclis Üyesi Irmak Aslan, coğrafi işaretli ürünlerin Bursa ekonomisi için büyük bir potansiyel taşıdığını ve bu potansiyelin en üst düzeyde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. BTSO olarak Bursa’da coğrafi işaretli ürün sayısını artırmaya yönelik çalışmalara devam ettiklerini kaydeden Aslan, coğrafi işaretli ürünlerin farkındalığını artırmak, kullanımını yaygınlaştırmak ve ihracat hedeflerini belirlemek için kentin tüm dinamiklerinin yer alacağı bir çalıştay düzenlenmesi önerisinde bulundu. Toplantıda, coğrafi işaretli ürünlerin tescilinin sağladığı avantajlar ve bu ürünlerin ulusal ve uluslararası pazarlarda daha etkin bir şekilde tanıtılması için yapılabilecek çalışmalar ele alındı.
İzmir Alaçatı İki Yaka Festivali sokakları karnaval alanına çevirdi İzmir’in Çeşme ilçesinde yapılan Alaçatı İki Yaka Festivali, sokakları karnaval alanına döndürürken, Türkiye’nin farklı şehirlerinden 100’den fazla dansçı kentte buluştu. Alaçatı İki Yaka Festivali, bu yıl ilk kez düzenlendi. Festivalin açılışı öncesi kokteyl ve gala yemeğide gerçekleştirildi. Programa, söylenen şarkılar ile dansçıların performansı damga vurdu. Alaçatı Turizm Derneği ve Bir Deniz İki Yaka Kolkola Gençlik ve Spor Derneği tarafından yapılan festivale, Türkiye’nin farklı şehirlerinden 100’den fazla dansçı katıldı. Festivalle, Alaçatı sokakları adeta karnaval alanına döndü. Festival kapsamında panellerde düzenlendi. Mübadelenin geçmişini anlatan mübadil resim sergisi de katılımcılar tarafından oldukça beğenildi. Öte yandan festivalin son gününde Alaçatı’dan başlayan kortej yürüyüşü programlara renk kattı. Alaçatı’nın tarih kokan dar sokaklarında gerçekleşen kortej yürüyüşü büyük ilgi görürken, vatandaşlar korteji cep telefonları ile kaydetti. Alaçatı Amfi Tiyatronun girişinde son bulan kortej yürüyüşünün ardından dans grupları gösterilerini sundu. Alaçatı Turizm Derneği Başkanı Kerem Ünsal, ilk gerçekleştirilen Alaçatı İki Yaka Festivalinin büyük ilgi gördüğünü belirterek, "Dans ve eğlence bir arada idi. Aynı zamanda iki yakanın müziksel birliktelik ve kültürel farklılıklarının anlatıldığı mübadele sohbetleri de gerçekleşti. Ayrıca mübadelenin geçmişini anlatan mübadil resim sergisi de ilgi çekti. Festivalimizin son gününde de konuk dansçılarımızın sundukları iki yakanın dans örnekleri de çok beğenildi" dedi.
Trabzon Prof. Dr. Temel Göktürk: "Kahverengi kokarcaya önlem alınmazsa 3 yıl içinde fındık tarımı bitme noktasına gelecek" Türkiye’ye yaklaşık 6 yıl önce giren ve istilacı bir tür olarak özellikle Karadeniz Bölgesi’nde fındık başta olmak üzere yüzlerce bitki türüne büyük zarar veren “Kahverengi kokarca” ile ilgili düzenlenen panelde fındık tarımını bekleyen büyük tehlikeye dikkat çekildi. Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk, kahverengi kokarca tehlikesine dikkat çekerek “Bu böceğe önlem alınmazsa üç sene sonra Trabzon, Rize, Giresun ve Ordu bölgesinde fındık alanlarında fındık para etmeyecek. Yani üreticimiz fındığını satamayacak. Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş. Fakat asıl zarar 2024 yılında başlayacak ve böceğin bitkilerdeki zararını göreceğiz” dedi. Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen “Kahverengi Kokarca hakkında her şey ve son durum” konulu panel Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nde yapıldı. Panelde söz alan Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan, Kahverengi kokarcaya karşı hazırlıklı olmamamız gerektiğine dikkat çekti. Pehlevan "Halyomorpha halys (Kahverengi Kokarca), hem doğal hem de tarımsal ekosistemler üzerinde çok sayıda olumsuz etkiye neden olmakta, ciddi ekonomik kayıplara ve olumsuz çevresel etkilere yol açmaktadır. Aynı zamanda yaşam alanlarımıza girerek yaşam kalitemizi etkilemektedir. Bölgenin ve ülkemizin korkulu rüyası olmasını istemiyorsak önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkarabilecek olumsuzluklara karşı hazırlıklı olmalıyız. Mücadelesi çok kolay olmayan fakat her ne pahasına olursa olsun bu zararlıların mutlaka ve mutlaka kontrol altına alınması gerekir. Bir an önce eylem planının hazırlanarak mücadele yöntem ve stratejileri belirlenmeli. Mücadele sadece kullanılacak tek bir metot ile değil, birden fazla mücadele yönteminin birlikte kullanılması ile başarılı olabilir. Yapılacak bireysel mücadeleler yerine toplu olarak mücadelenin teşvik edilmedi gerekmektedir. Üniversiteler, Araştırma kuruluşları, Kamu, STK, Çiftçi örgütleri, çiftçiler ve hatta toplumun her bireyi bu sistemin içerisinde olmalıdır. Kahverengi Kokarca Böceği ile mücadelenin Milli sorumluluk olduğunu, sadece Trabzon’un değil bütün Ülke kurum ve kuruluşları ve Sivil Toplum Örgütleri olarak bu böcekle hep birlikte hızlı ve etkin bir şekilde mücadele ederek diğer bölgelere yayılmasının engellenmesi gerekir. Kısaca böceğin bütün ağaçlar yaşam alanı olduğuna göre bu böcekle mücadele etmenin ne denli zor hatta imkânsız olacağı ortada. Üzerinde titizlikle çalışılması gereken bir konu. Düşünmek bile istemiyorum, aksi bir durumda arzu etmesek te sivrisineklerle nasıl ki yaşam alanlarımızı paylaşıyorsak bu böcekle de maalesef yaşam alanlarımızı paylaşmak zorunda kalabiliriz” diye konuştu. "Dünya literatüründe ismi ’baş belası böcek’ olarak geçiyor" Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk, böceğin dünya literatüründe isminin baş belası böcek olarak geçtiğini ifade ederek “Bu zararlı böcek baş belası bir böcek. Zaten dünyanın bütün literatürlerinde bunu kahverengi kokarca olarak bahsederken ’baş belası böcek’ olarak ifade ediliyor. Gereçse de şu; yemediği suyunu emmediği bitki yok. Sadece reçineli bitkiler hariç yeryüzündeki bütün bitkilerin öz sularını emerek beraber zarar veriyor. Ama fındıktaki en büyük tehlike şu; fındığın suyunu emme esnasında salgılamış olduğu bir madde fındığı acılaşmasına neden oluyor. Randıman düşüklüğünden ziyade fındıktaki bu acılaşma fındığın kullanım değerlerini ortadan kaldırıyor ve fındık sadece fındık yağı olarak kullanılabiliyor. Buradaki mücadele vatandaşa bırakılacak kadar kolay bir konu değil. Dolayısıyla vurgulamak istediğimiz konuda eylem planında çiftçiyi de bu mücadeleye katacak projeler üretmek. Örnek verecek olursak tuzağın benden kampanyasıyla beraber bunu yakalayacak olan tuzakları çiftçiye verilebilir çiftçi bu tuzaklarla beraber bu böcekleri yakalayabilir. İlacın benden kampanyasıyla beraber özellikle buna karşı atılacak olan ilaçları bir şekilde Tarım Bakanlığı kendi bünyesinde düzenleyip bir sınırlama koymalı. Yoksa ilaçlı mücadelede çözüm değil. Çünkü Doğu Karadeniz Bölgesinin yapı itibariyle atılan ilaçların denize ulaşması çok kolay. Bir de bölgede arıcılıkta söz konusu. Buna ilave olarakta birçok canlının doğal düşmanı da alanda mevcut bunlarında ölümüne neden olabiliriz. Buna karşı birden fazla mücadele yöntemlerinin aynı anda ve seferberlik olarak kullanılması gerekiyor” ifadelerini kullandı. "Önlem alınmazsa fındık para etmeyecek" Böcekle ilgili önlem alınmadığı takdirde fındığın para etmeyeceğine dikkat çeken Göktürk, “Bu böcek üç sene sonra eğer önlem alınmazsa Trabzon, Rize, Giresun ve Ordu bölgesinde fındık alanlarında fındık para etmeyecek. Yani üreticimiz fındığını satamayacak. Şayet bu böcekle beraber mümkün olduğu kadar erken bir zamanda ve uygun olan yöntemlerle mücadeleye başlamak zorundayız. Şu anda böceğimiz kışlak dediğimiz kışı geçirdiği yerlerden havaların ısınmasıyla beraber çıktı artık yavaş yavaş yeşil alanlara doğru geldi. Öncelikle meyve bahçelerinin içerisinde henüz meyve olmadığı için yabancı otların sularını emiyor zaman ilerleyince şuan fındığa yeni yeni gitmeye başladı. Fındık için erken fındık nohut büyüklüğüne ulaştığı zaman artık fındığa zarar vermeye başlayacak. Doğu Karadeniz Bölgesinde özellikle Artvin, Rize, Trabzon bölgesinde bitki çeşitliliği çok fazla olduğu için henüz tam olarak fındıkta zararını hissetmedik. Fakat son dönemlerde özellikle Giresun’da ve Ordu’da popülasyon yoğunluğu çok fazla bir duruma eriştiği için 2023 yılındaki popülasyonun çok olması 2024 yılında bu böceğin artık gerçekten fındığa zarar vereceği anlamına geliyor. Ama biz fındıktaki zararını fındık nohut büyüklüğüne ulaştığı zaman göreceğiz” şeklinde konuştu. "Vatandaş şuan sadece psikolojik zararını gördü, ekonomik zararını yeni görecek" “Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş” diyen Göktürk, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Böceğin tarihine bakacak olursak 2018 yıllarında Artvin bölgesinden uçarak doğal yollarla yani her hangi bir taşınma ile değil böcek giriş yaptı. Şu anda Artvin’den 2018 yılında girdikten sonra da kendi imkanlarıyla beraber yılda 70-80 kilometrelik mesafeyi uçarak oradan Rize’ye, Rize’den Trabzon’a, Trabzon’dan Giresun’a, Ordu’ya, Samsun’a aynı şekilde şu anda böcek Doğu Karadeniz Bölgesinde bulunmadığı il yok diyebiliriz. Kastamonu, Sinop o bölgeden de devam ederek şuan Marmara bölgesinde bile bu böceği görmemiz mümkün. Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş. Fakat asıl zarar 2024 yılında başlayacak ve böceğin bitkilerdeki zararını göreceğiz.”
Kastamonu Kastamonu’da üniversite öğrencileri Filistin için yürüdü, "katil İsrail" sloganı attı Kastamonu Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrenciler ile akademisyenler birçok ülkedeki üniversitelerde Filistin için yapılan protestolara destek vermek amacıyla yürüyüş yaptı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa’nın çeşitli üniversitelerinde Filistin için yapılan protestolara destek vermek amacıyla Kastamonu Üniversitesindeyürüyüş gerçekleştirildi. İlahiyat Fakültesi önünden başlayan yürüyüşte öğrenciler ile akademisyenle tekbir getirerek “katil İsrail” sloganı attı. Öğrenciler ellerindei “su yok, elektrik yok, vicdan yok”, “ey dünya daha kaç çocuk ölmeli”, “dünyanın gözü önünde binlerce çocuk öldürüldü”, yazılı pankartlarla Orman Fakültesi yanında bulunan yerleşkeye kadar yürüdü. Burada grup adına açıklama yapan İlahiyat Fakültesi öğrencisi Taha Kanbolat, “İsrail’in bu soykırımı durdurulmaz, cezalandırılmaz ve dünya, kendini tüm insanların üstünde konumlandıran bu sapkın zihniyetin hakimiyetine bırakılırsa artık her türlü katliam, soykırım, zulüm, sürgün ve hukuksuzluk, insanlığı büyük felaketlere götürecektir. Kastamonu Üniversitesi Öğretim elamanları, öğrencileri ve mensupları olarak zulme karşı sesini yükselten tüm insanlığı selamlarken, zalim, katil ve soykırımcı sıfatlarını sonuna kadar hak eden İsrail’i ve destekçilerini lanetliyoruz. Dünyamız gelecek nesillere, İslam’ın öngördüğü ’tüm varlıklara derin merhamet’ parolasıyla aktarılacaksa, her şeyden önce, insanlığın tüm ödevlerinin en acili olarak işgalci ve soykırımcı İsrail durdurulmalı ve böyle bir katliama tekrar cüret edemeyecek şekilde cezalandırılmalıdır. Filistin, İslam dünyasının gözbebeklerinden biri olan Kudüs’ün adına yakışır duruma yeniden gelmeli, emniyet, selamet ve merhamet yurdu olmalıdır” dedi. Yürüyüşe Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Ahmet Hamdi Topal, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Atalan ile çok sayıda akademisyen ve öğrenciler katıldı. Yürüyüş sonunda Filistinliler için dua edildi.