GENEL - 06 Temmuz 2017 Perşembe 09:49

Bu müzeyi gezen şifa buluyor

A
A
A
Bu müzeyi gezen şifa buluyor

Amasya’da bulunan Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesine gelen ziyaretçiler günümüzden 700 yıl önce hastalara burçlarına göre uygulanan terapi etkisindeki müzikten dinleyip adeta şifa buluyor.

Amasya’da bulunan Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesine gelen ziyaretçiler günümüzden 700 yıl önce hastalara burçlarına göre uygulanan terapi etkisindeki müzikten dinleyip adeta şifa buluyor.


İlhanlı hükümdarı Sultan Olcaytu Mehmed Han’ın 1308 yılında inşa ettirdiği, İlhanlılar, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde hastaların tedavisinin yapıldığı Bimarhane’nin 2011 yılında Amasya Belediyesi tarafından restore edilerek Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesine dönüştürülmesi sonrası ünlü hekim Sabuncuoğlu Şerefeddin’in kullandığı tıp tekniklerini anlatan balmumu heykeller, kullandığı tıp aletleri ve enstrümanlar müzeye gelen ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.


Çıktığı Karadeniz Bölgesi turunda uğradığı Amasya’daki bu müzede ten rengine ve burçlara göre makam tedavisinin uygulandığı bölümde burcu başak için seçtiği makamın birebir hislerine tercüman olduğunu vurgulayıp çok etkilendiğini belirten Mustafa Serdar Aldemir, “Müzik çok hoş. Seçtiğim ‘zengüle’ makamı her şeyiyle tam beni anlatıyor. Bugüne kadar evliliğim dahil yaptığı her şey burada yazılı” dedi.


Hazırlığını yaptığı romanında Bimarhane’yi de konu edineceğini anlatan yazar Esra Cesar da Ortaçağ’da Avrupa’da akıl hastalarının farklı eziyetlere tabi tutulduğunu anımsatarak, “Burada akıl hastalılarının müzikle ve su sesiyle tedavi edildiğini görüyoruz. Ten rengine göre, burçlarına göre müzikler, makamlar oluşturuluyor. Günümüzde bile ilaçlarla uyuşturulmaya çalışılar akıl hastaları o dönemde onlar için tutulmuş müzisyenlerle tedavi edilmeye çalışılıyor” diye konuştu.


Müzenin Avrupa ve Anadolu topraklarında akıl hastalarının müzik ve su sesiyle tedavi edildiği ilk ana merkez olduğuna dikkat çeken müze görevlisi Ülkü Zuhal Gürsoy, binanın ön yüzündeki işlenen taşlarda görülen yonca ve palmet motiflerinin de bu yapının bir ‘Darüşşifa’ yani hastane olduğunu temsil ettiğini söyledi.


Fatih Sultan Mehmet Han döneminin ünlü hekimi Sabuncuoğlu Şerefeddin’in hayvanlar üzerinde şifalı bitkileri kullanarak yaptığı deneylerde olumlu sonuçlar alması sonrası ilaçları önce kendi üzerinde denediğini ve bunları ‘Mücerrebname’ adlı eserinde sunduğunu hatırlatan Gürsoy, keşfettiği 172 adet cerrahi alet ile kullanılan enstrümanların müzeye gelenlerin ilgisini çektiğini kaydetti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.