GENEL - 28 Nisan 2016 Perşembe 13:57

Şeker İşçilerinden ‘2 Saat Fazla Çalışma' Eylemi

A
A
A
Şeker İşçilerinden ‘2 Saat Fazla Çalışma' Eylemi

Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, “Şeker sektöründeki olumsuzluklara, olası iş kazalarına ve had safhaya ulaşan personel eksikliğine dikkat çekmek amacıyla 25 kamu şeker fabrikasının bulunduğu tüm il ve ilçelerde bugün itibariyle 1 ay boyunca 2 saat ücretsiz fazla çalışma eylemi yapacağız” dedi.
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası (Şeker-İş) Genel Başkanı İsa Gök ve Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat düzenledikleri ortak basın toplantısı ile ilginç bir eyleme imza atacaklarını açıkladı. Şeker fabrikasında çalışan işçiler, şeker fabrikalarındaki üretimin devamlılığını sağlamak ve tüm şeker işçilerinin sesini kamuoyuna duyurmak amacıyla 1 ay boyunca ücret almadan her gün 2 saat fazladan çalışma eylemi yapacak.
“TÜRKİYE MÜLTECİLER KONUSUNDA DÜNYAYA İNSANLIK DERSİ VERDİ”
Şeker-İş Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında açıklama yapan Gök, konuşmasına son zamanlarda yaşanan terör olaylarında hayatını kaybedenleri rahmetle andığını belirterek başladı. Terörün içerideki ve dışarıdaki işbirlikçilerini lanetlediğini dile getiren Gök, Türkiye’nin başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da yaşanan savaş sonrası mülteci krizinde dünyaya adeta insanlık dersi verdiğini söyledi.
Pancar şeker sanayisinin Türkiye’nin sosyal ve iktisadi gereksinimlerini karşılamak üzerine kurulu olduğunu vurgulayan Gök, şekerde kamu sektörünün ayakta tutulmasına yönelik yeterli bir çabanın gösterilmemesinden dolayı pancar sektörünün gelecekte küçülmeye mahkum edileceği endişesini taşıdıklarını belirtti. 16 yıl önce Türkiye Şeker Fabrikalarının özelleştirme kapsamına alınmasıyla beraber Türkiye’deki şeker sektörünün sorunlar silsilesinin içine itildiğinin altını çizen Gök şunları kaydetti:
“Sektörün içinde bulunduğu özelleştirme sürecinde hem ekonomik hem de nitelikli işgücü kayıplarının önlenmesi, eskiyen teknoloji yerine yeni teknolojilerin kullanılması, teknik eleman eksikliğinin giderilmesi için, pancar üreticisi, şeker işçisi ve devletin bir arada yer alacağı yeniden bir yapılanma ile değerlendirilerek sektörün düzenlenmesinin büyük önem arz ettiğini hazırladığımız raporlarla defalarca paylaştık. Ancak, 10 milyonu aşkın insanla doğrudan ilişkili, milli menfaatlerimizin gereği bugün istihdam sorununa önemli çözüm olabilecek sektörlerin başında gelen şeker sektörünün ne yazık ki bir takım komplolar, acizlikler ve küresel senaryolarla istikametinden çevrilmeye çalışıldığını görmekteyiz. Şeker fabrikalarının özelleştirme kapsamına alındığı 2000 yılından bu yana Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. bünyesinde 25 bin 922 işçi çalışmakta iken bu sayı 2015 yılı sonu itibariyle 9 bin 541’e gerilemiştir.”
“15-20 YILLIK GEÇİCİ İŞÇİLER SÜREKLİ ÇALIŞMA ALAMAZKEN, BURADAKİ İŞLER HİZMET ALIMI YOLUYLA DENEYİMSİZ TAŞERON İŞÇİLERLE GİDERİLMEYE ÇALIŞILMIŞTIR”
2000 yılında taşeron işçi sayısının 836 kişiden 2016 yılında yüzde 1200’lük bir artışla 11 binin üzerine çıkmasının tahmin edildiğini aktaran Gök, “Yani bugün özelleştirme kapsamındaki şeker fabrikalarında toplam işçi sayısına denk bir taşeron işçi tablosuyla karşı karşıya bulunmaktayız. Sayıştay raporlarında dahi, ‘şeker fabrikalarında kalifiye personel ihtiyacı günden güne artmaktadır’ vurgusu yapılmakta iken, 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu hükümleri çerçevesinde Türkşeker’in işçi alımı dahil tüm stratejik kararlarının almakla yükümlü olan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı maalesef bu talepleri göz ardı etmiştir. Özelleştirme İdaresi’nin katı tutumundan dolayı ihtiyaç olduğu halde fabrikalara yıllarını vermiş, işinin ehli, uzmanlaşmış, 15-20 yıllık geçici işçiler sürekli çalışma alamazken, buradaki işler hizmet alımı yoluyla deneyimsiz taşeron işçilerle giderilmeye çalışılmıştır” diye konuştu.
“BİZİM MÜCADELEMİZ ŞEKER ÜRETİMİNDE TÜRKİYE’Yİ ŞEKER İTHAL EDEN BİR ÜLKE HALİNE DÖNÜŞTÜRME MÜCADELESİDİR”
Gök, şeker fabrikalarındaki geneyim gerektiren önemli işlerin temizlik elemanı olarak işe alınan deneyimsiz taşeron işçilere gördürülmesinin, üretimle ölüm arasında tercih yapmak anlamına geldiğini vurguladı. Gerekli tedbirlerin alınmadığı taktirde önümüzdeki 2016-2017 Şeker Pancarı kampanya döneminin kaybedilmesinin söz konusu olduğunu kaydeden Gök şunları söyledi:
“Şeker-İş Sendikası’nın 16 yıldır şeker fabrikalarının özelleştirme girişimlerine karşı sürdürdüğü mücadele asla ve asla işçilerin işini kaybetmeme mücadelesi değildir. Bu mücadele, ülkemize karşı sorumluluğun, 3 milyar dolara yakın katma değer yaratan bir tarımsal endüstrinin dimdik ayakta tutulmasının, şeker üretiminde Türkiye’yi şeker ithal eden bir ülke haline dönüştürerek şeker sektörünün sırtına ihanet hançerini saplamak isteyenlere karşı verilen mücadelenin adıdır. Şeker sanayinin geleceğine sahip çıkmak, Türkiye’nin varlığına ve geleceğine sahip çıkmak anlamı taşımaktadır. Bugüne kadar ülkesinin milli menfaatleri gereği devletine küsmeden, gecesini gündüzüne katarak büyük bir fedakarlık örneği sergileyen şeker işçisi tüm teknolojik yeterlilik ve kalifiye işgücünden yoksun olduğu halde fabrikalarının bacasının tütmesi adına bir kez daha fedakarlık yapmaya hazırlanmaktadır.”
Gök, “İş sağlığı ve işçi güvenliğini hiçe sayarak iş cinayetlerini görmezden gelen Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın özelleştirme furyasıyla başlattığı taşeronlaştırmayla sektöre işçi alınamadığı gerçeğinden hareketle eylem başlatıyoruz. Üretimin devamlılığı ve bacaların tütmesi için görevini bir gün olsun aksatmayan, üç işçinin yapacağı işi tek başına üstlenen, devleti ile didişmeyen, ülkesi ve ekmeği için canını hiçe sayarak gecesini gündüzüne katan şeker işçisinin sesini kamuoyuna duyurmak istiyoruz” dedi.
“1 AY BOYUNCA 2 SAAT FAZLA ÇALIŞMA EYLEMİ KARARI ALINDI”
Bu sebeple ülke genelinde 25 kamu şeker fabrikasının bulunduğu tüm il ve ilçelerde bugünden itibaren 1 ay boyunca fabrikanın tüm bölümlerinde 2 saat fazla çalışma eylem kararı alındığı açıklayan Gök konuşmasını şöyle tamamladı:
“Şeker sanayi işçileri yaşanması olası olumsuzlukları bertaraf etmek, şeker sektöründeki olumsuzluklara, yönetim boşluklarına, olası iş kazalarına ve had safhaya ulaşan personel eksikliğine dikkat çekmek, gıda güvenirliği çerçevesinde halkımızı doğal pancar şekerine teşvik etmek, iş sağlığı ve işçi güvenliğine dikkat çekmek, amacıyla fabrikasında yeterli teknik bilgi ve tecrübeye sahip işçilerin sürekliliğinin sağlanması ile sektörün devamlılığını sağlamak amacıyla bugünden itibaren karar vericileri, siyasi partilerin temsilcilerini, pancar üreticilerini, besicileri, taşıyıcıları, esnafı ve tüm yöre halkını uyarmak ve bilgilendirmek için hiçbir ücret talep etmeden bugünden itibaren 1 ay boyunca fabrikanın tüm bölümlerinde 2 saat fazla çalışma eylem kararı almıştır."
“TÜRK-İŞ OLARAK BU EYLEMİ SONUNA KADAR DESTEKLİYORUZ”
Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, geçtiğimiz haftalarda kamuoyunda ‘taşeron’ olarak adlandırılan alt işverenlik sorununu çözümüne yönelik hükümetin eylem planı açıkladığını hatırlattı. Temennilerinin tüm sosyal tarafların üzerinde mutabakat sağlayacağı bir anlaşmanın yapılması olduğunu dile getiren Irgat, taşeron işçiliğin yanında pek fazla gündeme getirilmeyen ve yıllardır sürekli çalışma bekleyen mevsimlik geçici işçilerin kadro sorunu olduğunu söyledi. Şeker-İş sendikasının eylemi hakkında değerlendirmelerde bulunan Irgat şunları dile getirdi:
“Bu eylem planında bir alışılmamış yöntem izlenecek. Bugüne kadar bilindiği gibi işçi eylemleri iş bırakma şeklinde gerçekleşiyor. Ama bu eylemde şeker-iş çalışanları 1 ay süreyle her gün fazla mesai almadan ikişer saat fazla çalışacaklar ve gönüllü olarak hiçbir kuruş fazla mesai ücreti talep etmeden sendikanın aldığı karar doğrultusunda daha fazla çalışacaklar. Bunu yaparken bir duyarlılığı sergilemek istiyoruz. Bunu yaparken ülke ekonomisine katkı sunacağız ve şeker sektörünün sorunlarını ortaya koyacağız. Yetişmiş insan gücünün yetersizliğini de ortaya koyacağız. Yıllardır bu sektöre işçi alınmıyor. Her yıl ortalama bin kişi de emekli oluyor. Bununla beraber bu yetersizlikten kaynaklı iş sağlığı güvenliğinin yetersizliği ortaya konulacak. Milli sanayi dediğimiz şeker pancarının çeşitliliğine olan duyarlılığımızı da sergilemiş olacağız. Bu bakımdan biz Türk-İş Konfederasyonu olarak Şeker-İş sendikamızın düzenlemiş olduğu bu eylem şeklini tam anlamda destekliyoruz. Bununla ilgili yapılabilecek, karşılaşılabilecek engellerinde karşısındayız. Bu eylemi biz yürekten destekliyoruz.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ATO Başkanı Baran: "Ekonomiye dinamizm sağlayan yiyecek içecek sektörü kredi kartı komisyonu nedeniyle sıkıntılı" Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, restoran, lokanta ve kafe ile benzeri yiyecek içecek hizmeti sunan işletmelerde KDV uygulamalarına ilişkin boykot çağrılarının sektörün motivasyonunu olumsuz etkilemesine izin verilmemesi gerektiğini belirterek, "Restoran, lokanta ve kafelere ilişkin oluşturulacak olumsuz algı sektörü de müşterileri de olumsuz etkileyecektir. Kurunun yanında yaş da yanmasın" dedi. ATO’nun 60 No’lu Restoran, Lokanta, Kafe Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı Abdurrahman Işıksever, ATO Meclis Divan Kâtibi ve 60 No’lu Restoran, Lokanta, Kafe Hizmetleri Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Emre Güner, Meclis Üyesi Ayşe Nilay Çelik, Komite Meclis Üyeleri Hakan Sancur ve Meriç Çağlayan ile Komite Üyesi Aykut Altıntaş, ATO’nun Yiyecek ve İçecek Sektörü Çalışma Grubu Üyeleri Servet Alkan ve Beril Anaç ATO Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran’ı makamında ziyaret etti. Yiyecek içecek sektörünün son dönemde gerçekleşen denetimler ve boykotlar nedeniyle yaşadığı sıkıntıları ATO Başkanı Baran’a aktaran Işıksever, Başkent’teki lokanta, restoran ve kafelerin sorunları hakkında bilgi verdi. Ziyaretin ardından yazılı bir açıklama yapan Baran, yiyecek-içecek sektörünün pandemi sürecinden en fazla etkilenen sektörlerin başında geldiğini hatırlatarak, pandeminin ardından yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı, gıda arzında ortaya çıkan sıkıntılar, iklim değişikliğinin etkileri ve enflasyonun sektörü etkilemeye devam ettiğini söyledi. Yiyecek-içecek sektörünün hizmet sektörünün önemli bir bölümünü oluşturduğunu belirterek, ekonomideki önemine değinen Baran, "Komitemiz, denetimler başta olmak üzere, yaşadıkları sorunları aktardı" dedi. Baran, insanın temel ihtiyacını karşılayan yiyecek-içecek sektörünün tüm dünyada ekonomik kalkınmaya kaynaklık eden tarımsal üretimden perakendeye, restoranlara kadar bağlantılı olduğu sektörlerle birlikte ekonomik gelişmeye dinamizm sağladığını vurguladı. Türkiye’de ekonominin yaklaşık üçte ikisini oluşturan hizmet sektörünün ekonomik yapının iskeleti durumunda olduğunu kaydeden Baran, hizmet sektörü içinde de yiyecek-içecek sektörünün yaptığı yatırımların çarpan etkisinin, sağladığı istihdam ve ödediği vergilerle önemli bir yere sahip olduğunun altını çizdi. Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmelerin yiyecek-içecek sektörünün işletme giderlerini artırdığını belirten Baran, sektörün bankaların kredi kartı komisyon oranlarının yüksekliği nedeniyle sıkıntıya girdiğini, Katma Değer Vergisi’nin farklı oranlarda uygulanması nedeniyle de kafa karışıklığı yaşadığını anlattı. Baran, sektörün kira, işçilik, enerji gibi işletme giderlerinin artmasından da etkilendiğini söyledi. "Restoran, lokanta ve kafelere ilişkin oluşturulacak olumsuz algı sektörü de müşterileri de olumsuz etkileyecektir" ATO Başkanı Baran, restoran, lokanta ve kafe ile benzeri yiyecek-içecek hizmeti sunan işletmelerde menü, fiyat, KDV uygulamalarına ilişkin denetimler ile boykot gibi çağrıların hem sektörün hem de müşterilerin moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemesine izin verilmemesi gerektiğini ifade ederek, "Hizmet sektörünün bel kemiği durumundaki yiyecek-içecek sektörünün sıkıntıya girmesi demek, sektör ile ilişkili onlarca sektörün, istihdam edilen binlerce çalışanın nihayetinde ticaretimizin sıkıntıya girmesi demek olur. Sektörde dürüst ve layıkıyla ticaretini sürdüren işletmelerimize haksızlık olur. Fahiş fiyat uygulayan, menü düzenlemelerine uymayan, KDV oranlarını farklı uygulayıp suiistimal ederek sektörü zora sokanlar elbette cezalandırılmalı. Ancak gecesini gündüzüne katarak dürüstçe çalışarak topluma yiyecek-içecek hizmeti sağlayan işletmelerimizi de dara düşürmememiz gerekiyor. Restoran, lokanta ve kafelere ilişkin oluşturulacak olumsuz algı sektörü de müşterileri de olumsuz etkileyecektir. Kurunun yanında yaş da yanmasın" dedi.
Mersin Özyiğit, 32 mahalle muhtarıyla buluştu Mersin’in merkez ilçe Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit, muhtarlarla daima iletişim halinde olduklarını ve birlikte çalıştıklarını belirterek, “Sorunların çözümü noktasında tüm imkânlarımızla görev yapacağız. Sorunları çözmeye gücümüz var, yeteneğimiz var, bilgimiz var, altyapımız var. Hiçbir endişeye mahal vermeden hizmetleri yerine getirmeye devam edeceğiz" dedi. Özyiğit, Yenişehir Kaymakamı Nevzat Şengök ve şube müdürleri ile birlikte 32 mahalle muhtarıyla bir araya geldi. Özyiğit ve Yenişehir Kaymakamı Nevzat Şengök, önceki dönem mahalle muhtarlarına hizmetlerinden dolayı plaket ve teşekkür belgesi verdi. “Beraberlik ve dayanışma içerisinde güzel işleri birlikte yapacağız" Seçilen muhtarları tebrik ederek, çalışmalarından başarılar dileyen Özyiğit, “Yeni bir döneme başlıyoruz. Hep birlikte çok güzel bir kenti yönetiyoruz. Bunun gururunu ve mutluluğunu yaşıyorum. Bu güzel kent daha da güzel yapmak için birlikte mücadele edeceğiz. Birlikte, omuz omuza çalışacağız. Muhtarlarımız mahallede olan her sorunu bizimle paylaşacaklar. Sorunların çözümü noktasında tüm imkânlarımızla görev yapacağız. Sorunları çözmeye gücümüz var, yeteneğimiz var, bilgimiz var, altyapımız var. Hiçbir endişeye mahal vermeden hizmetleri yerine getirmeye devam edeceğiz. Büyük bir birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde güzel işleri birlikte yapacağız. İnşallah yolumuz açık olur, güzel olur. Geçen dönemin üzerine koyarak çalışacağız" diye konuştu. Yenişehir’in, Türkiye’nin en gözde ilçelerinden biri olduğunu söyleyen Kaymakam Şengök ise “Başkanımın dediği gibi bu bir bayrak yarışıydı. Dokuz tane muhtarımız bu bayrağı yeni arkadaşlarımıza devretti. İnşallah yeni seçilenlerle birlikte görevi devam eden muhtarlarımızla birlikte güzel işlere, güzel hizmetlere imza atmayı hepimiz el birliğiyle başarırız. Yenişehir ilçesi gelişmişlik endeksinde gösterildiği gibi Türkiye’nin en gözde ilçelerinden birisi. Hem eğitim açısından, hem kültürel faaliyetler bakımından ve insan unsuru olarak en gözde ilçe. Tabi beklentiler yüksek olunca hizmetlerin de yüksek olması kaçınılmaz. Vatandaşımız en iyi hizmetlere layık. Kamu kurum ve kuruluşlarla birlikte belediye ile birlikte bunu yapmak bizlerin görevi” şeklinde konuştu.