GENEL - 01 Aralık 2016 Perşembe 14:02

HAK-İŞ 3 Aralık Dünya Engelliler Günü Programı

A
A
A
HAK-İŞ 3 Aralık Dünya Engelliler Günü Programı

Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı Mahmut Arslan, "248 şehit bizim şehidimiz. 15 Temmuz’u unutursak bilin ki yeni 15 Temmuzlar karşımıza çıkar. Bu yüzden 15 Temmuz’u unutmamalı, unutturmamalıyız. Yapılan ihanetlerin bedelleri ödense bile unutmamalıyız” dedi.
HAK-İŞ ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla Barcelo Altınel Ankara Hotel’de bir panel düzenledi. Çok sayıda vatandaş ve engellinin katıldığı programda 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında engelli istihdamında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri, engellilerle birlikte yaşama kültürü nedir ve nasıl olmalıdır konuları konuşuldu.
HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Arslan, "HAK-İŞ olarak 15 Temmuz sonrasında aldığımız bir kararla tüm toplantılarımızda, programlarımızda 15 Temmuz’u anmamız gerektiğine karar verdik. Öncelikle kaybettiğimiz şehitlerimize rahmet diliyorum. HAK-İŞ ailesi olarak da 15 Temmuz’da en ön safta yer almanın gururunu yaşıyoruz. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin her alanında, meydanlarında HAK-İŞ olarak soylu bir direnişin öncüleri olduk. Şehitlerimiz, gazilerimiz ve şehit ve gazi olmak isteyen insanlarımız var. Bütün bunlar bu ülkenin nasıl sağlam temeller üzerinde oturduğunu, kolay teslim alınamayacağını bize gösteren olaylardır. Konfederasyonumuzdan 3 arkadaşımızı TÜRKSAT’ı hainlere teslim etmemek için direnen Ahmet Özsoy ve Ali Karslı kardeşimizi şehit verdik. Celalettin İbiş Genelkurmay Başkanımızı esaretten kurtarmak için samimiyetle ellerinde sadece Türk bayraklarıyla beraber Genelkurmay Karargahı içinde arkasından keskin nişancı kurşunuyla şehit edildi. 248 şehit bizim şehidimiz. Bütün şehitlerimiz bizim için önemli. Bizlerinde bunları hatırlatması gerekiyor. 15 Temmuz’u unutursak bilin ki yeni 15 Temmuzlar karşımıza çıkar. Bu yüzden 15 Temmuz’u unutmamalı, unutturmamalıyız. Yapılan ihanetlerin bedelleri ödense de unutmamalıyız. Çünkü bu hainler, bu ihanet şebekeleri ne yazık ki faaliyetlerine devam ediyorlar. Ayağımız tökezlediği gün, dayanışmamız zayıfladığı gün başımıza yeni bazı musibetlerin geleceğini unutmayalım. Onun için HAK-İŞ olarak özellikle Yenikapı ruhunun altını çiziyoruz. Bizler de bu anlamda yapılan mücadeleye katkı sağlamak anlamında bunları söylüyoruz. Başımıza yeni musibetlerin geleceğini unutmayalım” ifadelerini kullandı.
Toplantının konusunun 15 Temmuz olmadığını ama özet olarak paylaşmak istediğini ifade eden Arslan, “Biz bir engelli kuruluşu değiliz ama bir sivil toplum kuruluşu olarak ne yapabiliriz, bizim sorumluluklarımız nerede başlar, kendi konumuzu doğru yerde tanımlamamız gerekiyor ve ona göre çalışmalarımızı yürütmemiz gerekiyor. HAK-İŞ olarak temel bir yaklaşım getiriyoruz inşallah, engellilerle ilgili eylem planımızı hazırlıyoruz. Bu bizim için çok önemli. Konfederasyonumuzu bu konuda bağlayıcı bir strateji belgesi oluşturma çalışması içindeyiz. Bu strateji belgesi bize sorumluluklar yüklüyor. Engelli konusu bir zihniyet meselesi, aslında engelli olmayanların sorunu, engelliler sorunu. Bu nedenle engellilerle birlikte oturup konuşmak, sorunlarını paylaşmak, tanışmak gerek. Engelli olmayan kesimin yardımına ihtiyacımız var. Biz 2007’de sanırım Engelli Komitesi’ni kurduk fakat engellilerin sendikamıza ulaşımını düşünmemişiz, binanın asansörü, merdivenleri engelliler düşünülerek yapılmamış. Bu da bizim engelliler konusunda ne kadar acemi olduğumuzu gösterdi. Sendikamızda tadilat projesiyle engellilerimizin binaya girmesini sağlayacak düzenlemeler yaptık, yıktık, döktük. Çok şükür bugün hangi engelli vatandaşımız olursa olsun binamızın en üst katına dahil rahatlıkla girebiliyor. Bu bizim bir sorumluluğumuzdur. Bu toplantının bir amacı da empati yapmaktır. Engelli arkadaşlarımızı iş hayatına kazandıracağız, kamuda istihdam edilmesini talep ederken kendimiz de engellileri sendikalarda istihdam etmemiz gerekiyor. Biz bir mesaj vermeye çalışıyoruz, evet bu arkadaşlar da bu işi yapabilir” şeklinde konuştu.

“Sen benim Cumhurbaşkanıma kurşun sıkamazsın dediler”
HAK-İŞ’in engelliler konusunda her zaman kendilerine destek olup, yanlarında yer aldığını vurgulayan Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Genel Başkanı Yusuf Çelebi ise, "3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü nasıl kutlarız diye düşündük ve bu konuyu HAK-İŞ Genel Başkanına götürdük. Benim için de başkan önemlidir, kendisi her zaman dezavantajlı gruplar tarafında yer almıştır. Dezavantajlı grupların derdini kendine dert etmiştir. Bana, ’Biz engellilerin kutlanacak bir günü var mı? Onların derdiyle dertlenmek bizim günümüz olur, kutlamak değil. Kutlamak ne zaman ki onların dertlerinin tümünü çözersek o zaman davul zurnayla kutlarız’ dedi. Engellilik sorunu bütün toplumların sorunu ve sorumluluğudur. Engellilik evrensel bir olgudur, kimin ne zaman ne olacağı kimse tarafından bilinmez. Bakınız İngiltere’nin Eğitim ve Çalışma Bakanı engelliydi, İsveç’in bakanı engelliydi. Biz engelliler ne istiyoruz, biz Mecliste milletvekili sayısının fazla olmasını istiyoruz, biz bakan, savcı, hakim istiyoruz. Fırsat verildiği taktirde olabileceğini de biliyoruz. 15 Temmuz’da FETÖ’cüler yola çıktığı zaman benim engelli kardeşlerim ne yaptılar biliyor musunuz, bastonunu aldı, koltuk değneğini aldı, tekerlekli sandalyesini aldı, işitme engelli kardeşim o bombaların sesini duymadan gitti o tankların altına kendini attı. Sen demokrasime kurşun sıkamazsın, vatanıma el koyamazsın, Cumhurbaşkanıma kurşun sıkamazsın, biz buradayız ülkemizi kimseye teslim etmeyiz dediler” şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.
Malatya Malatya’da 200 gram pide 10 TL oldu Malatya’da 7,5 TL olarak satılan pideler bugününden itibaren yapılan zam ile 10 TL’ye satılmaya başlanıldı. Ham maddedeki artışlar nedeniyle Malatya’da da pide fiyatları bugünden itibaren 10 TL’den satılmaya başlanıldı. Fırıncı esnafı depremden bu yanı 7,5 TL olarak satılan 200 gram ekmeğin oda kararı ile birlikte bugünden itibaren kent genelinde 10 TL olduğunu söyledi. Malatya’da fırıncı esnafı Hacı Pence, un başta olmak üzere ham maddeye yapılan zamlardan sonra şuana kadar kazançlarının olmadan satış yaptıklarını ifade ederek, “Rayiç belirlendi ama yeterli değil. Girdi maliyetleri, un fiyatları, işçilik ücretleri çok yüksek. Kazanmamız için 15 TL olması lazım ama şu anki fiyat 10 TL. İşçilik yüksek, verdiğimiz para yeterli gelmiyor, dolayısıyla işçi bulamıyoruz. 4 kişi çalışmamız gerekirken 2 kişi çalışıyoruz. Bir yıldır ekmeğe zam gelmemişti. Bir çuval un 700 TL, kira, işçiye 45 bin lira veriyoruz. Artan maliyetler nedeniyle ekmeğe zam yapıldı” dedi. Bir diğer fırıncı esnafı Ali Koçer ise ekmek yapımında gerekli olan maya, tuz ve un gibi ham maddelere uzun zaman önce zam yapıldığını hatırlatarak “Fiyat şu an için yeterli. Una aşırı derecede zam geliyor. Un geçen sene devlet destekliyken 390 TL iken desteğin kesilmesinden sonra 680 lira oldu. Maliyetler arttığı için ekmeğe zam yapıldı” diye konuştu.