POLİTİKA - 14 Ocak 2017 Cumartesi 19:39

9. Büyükelçiler Konferansı kapanışı

A
A
A
9. Büyükelçiler Konferansı kapanışı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Cenevre Göçrüşmeleri ile ilgili, “Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının güvelik, garanti, toprak, diğer konulardaki hassasiyeti bizim hassasiyetimizdir. Bu konudaki haklarımız ve çıkarlarımızı sonuna kadar savunuruz hiç kimse endişe içinde olmasın. Sosyal medyada yönlendirici bilgiler yayılıyor, bu bilgilere de itibar etmesinler bize güvensinler” dedi.
9. Büyükelçiler Konferansı’nda konuşan Bakan Çavuşoğlu basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, Astana Süreci’ne ABD’yi kimin davet edeceği ve “Cenevre’de önemli görüşmeler vardı, Cenevre’de konuşulan konulardan bahsetmenizi isterim, sizce bir umut var mı? Türkiye burada bir takvim öngörüyor mu? Rum tarafının haritaları basına yansıdı, bu haritalarda da Güzel Yalı, Karpaz’ın bir bölümünün talep edildiği görülüyor doğru mudur? Türkiye bu konuda ne düşünüyor?” soruları üzerine Bakan Çavuşoğlu, “Biz Rusya ile bir süreç başlattık ve buradan da netice aldık, Halep’ten insanların kurtarılması, ateşkesin ülke geneline yayılması ve siyasi sürece geçilmesi. Evet epeyse ihlaller var, ihlallere baktığımız zamanda büyük oranla rejimin ve rejimin yanındaki diğer grupların ihlal ettiğini görüyoruz ama süreç zor da olsa devam ediyor. Şimdi Astana Süreci’ne doğru gidiyoruz, buraya kimler katılacak? Şu ana kadar BM ve ABD’nin katılması konusunda hemfikiriz ve daveti de birlikte yapacağız. Uzmanlarımız Moskova’daydı, bu sefer İran’da katıldı toplantılarımıza ve burada Astana Süreci nasıl olacak? Kimler gelecek? Muhalefetten kimler olacak? Başka ülkeler katılsın mı katılmasın mı? Bunların hepsi değerlendiriliyor. Biz prensip olarak katkı sağlayabilecek kurum ve ülkelerin katılmasından yanayız. Sadece ben de oradaydım demek için bir ülkenin katılması ya da davet edilmesi doğru değildir. Muhalefetin de gerçek muhalefet olması lazım, sözde muhalefet olmaması lazım. Sözde muhalefet demek zaten rejim yanlısı olmak demek. O zaman rejim tarafından müzakerelere katılmasının da bir mahsuru yok, oradan katılabilirler. Bu süreci dün arkadaşlarımız Moskova’da Rus ve İranlı muhataplarıyla ele aldılar, bizim de düşüncelerimizi aktarma fırsatı buldular. Tabii bu süreci devam ettiriyoruz, uzmanlar düzeyindeki teması devam ettireceğiz ki Astana Süreci’ne geçebilelim. Burada muhalif gruplar arasındaki toplantılara da ev sahipliği yapıyoruz, onları da bir çizgide tutmaya çalışıyoruz. Onlar da özellikle ihlaller sebebiyle zorlukla karşı karşıyalar her şeye rağmen sağduyusunu yitirmediler. Onlar da ortaya bir vizyon koymak için çalışıyorlar” şeklinde konuştu.
Cenevre Görüşmeleri
Bakan Çavuşoğlu, Cenevre Görüşmeleri ile ilgili de, “Biz Türkiye olarak Kıbrıs Sorunu’nun çözümünde her zaman ne dediğini bilen, ne istediğini bilen ve yapıcı olan bir ülke olduk. Özellikle 11 Şubat 2014 ortak açıklamadan sonra devam eden süreçte de yine biz herkesten bir adım önde olduk. Verdiğimiz destekte de çok görünür olduk, cesur olduk, ilkeler belli, prensipler belli, iki kesime dayanan siyasi eşitliği temel alan, kalıcı, adil bir çözüm konusunda Kıbrıs Türk halkının haklarını da sonuna kadar koruyan, teminat altına alan bir çözüm konusunda biz her zaman desteğimizi verdik. Müzakereler ada da devam etti, Mont Pelerin’de iki tur devam etti, bazı konularda ilk 4-5 fasıl için söylüyorum yaklaşımlar oldu bazı konularda hala görüş ayrılığı devam ediyor. Netice de ucu açık bir süreç istemiyorduk, konferans tarihinin belirlenmesi gerekiyordu ve Beşli Konferansın tarihi 12 Ocak olarak belirlendi. Orada da Türkiye kendinden emin, olgun, hazır bir şekilde masadaydı. Ne istediğini biliyor, neden istediğini, neden böyle olması gerektiğini gayet net bir şekilde anlatan bir ülke olduk ve Türkiye ile KKTC heyetinin görüşleri tamamen örtüştü. Akıncı ve Özdil Nami’yi de kutluyorum. Onlar da olgun bir KKTC’nin ne kadar olgun ve vizyoner bir devlet olduğunu orada herkese gösterdiler. Çözüm için de kararlı olduklarını ama ne olursa olsun çözüm olsun demediklerini de herkese gösterdiler. Genel anlamda sakin bir ortama geçti, Genel Sekreter de yapıcı, objektif bir tutum sergilediler. İngiltere’de üçüncü garantör ülke olarak Türkiye ve Yunanistan’ın yanında Dışişleri Bakanlığı düzeyinde katıldı. Görüşler arasında ciddi farkın olduğunu gördük, Dışişleri Bakanı düzeyinde bu kadar teknik çalışmanın faydalı olmayacağını tam tersi uzmanlarımızın bu teknik çalışmaları sürdürmesi konusunda hemfikir olduk. Gerek Birleşmiş Milletler gerekse üç garantör ülke ve diğer taraflar. Akşamki oturumda da bunun kararını hep birlikte verdik ve bir takvim belirledik, 18’inde uzmanlar bir araya gelecek, ülkemizi bakanlığım Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Ahmet Muhtar Gün başkanlığında bir heyet bu teknik çalışmalarda temsil edecek. 18’inde İsviçre’de bir araya gelecekler ve daha sonra Dışişleri Bakanları olarak biz bir araya geleceğiz eğer burada somut bir sonuç çıkarsa da Başbakanları davet edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Teknik çalışmaların uzun sürmemesi gerekiyor, ucu açık bir süreç olmamalı”
Başbakan Binali Yıldırım 12’sindeki toplantıya gitmek için hazır olduğunu eğer diğer ülkeden Başbakan düzeyinde katılım olsaydı Başbakan Yıldırım’ın da gideceğini belirterek, “Özellikle Yunanistan’ın bu konuda bir çekincesi oldu ve dolayısıyla Sayın Başbakanımızın da oraya katılması uygun değildi ama istemediğinden değil. Biz gayet hazır bir şekilde gittiğimiz bir toplantıdan böyle bir sonuç çıktı, yol haritası. Bu ucu açık bir süreç mi olmalı? Hayır ucu açık bir süreç olmamalı. Nasıl daha önce Beşli Konferansın tarihi ve yerinin bir an önce belirlenmesi ancak bu takdirde müzakereler sonuç getirir dediysek şimdi de bu teknik çalışmaların da uzun sürmemesi gerekiyor. 18’indeki toplantı da aşağı yukarı ne kadar sürebileceği fikri ortaya çıkar ama biz bunun aylar sürmesini istemiyoruz. Bu toplantı başladıktan sonra bir ya da iki hafta içinde de olacaksa da olmayacaksa da kararını vermemiz lazım. Haritalar konusuna gelince daha önce belirlenen bir takvim çerçevesinde her iki taraf da içeride haritalar konusunda nasıl bir toprak istediklerini göstermişler, bu haritalar tartışmaya açık değil şu anda, yeri ve zamanı değil, sonraki aşamada eğer diğer konularda gelişme olursa elbet bu aşamaya da gelinecektir. Her iki tarafta bu gördükleri haritanın kabul edilemeyeceğini bildiren birer mektubu Genel Sekretere de verdiler. Sayın Akıncı’da zaten Rum tarafının teklifinin ciddi olmadığını, hiçbir Kıbrıs Türkü’nün bu haritayı kabul etmeyeceğini güçlü bir şekilde vurguladı aynı şey bizim içinde geçerlidir. Öyle Karpaz’mış, diğer yerlermiş bunlar söz konusu zaten olamaz ama daha harita aşamasına geçilmediği için detaylara girmenin anlamı yok ama herkes müsterih olsun Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının güvelik, garanti, toprak, diğer konulardaki hassasiyeti bizim hassasiyetimizdir. Bu konudaki haklarımız ve çıkarlarımızı sonuna kadar savunuruz hiç kimse endişe içinde olmasın. Sosyal medyada yönlendirici bilgiler yayılıyor, bu bilgilere de itibar etmesinler bize güvensinler” açıklamasını yaptı.
"Avrupa Birliği’nden de bu işin somut bir takvime bağlanmasını isteyeceğiz"
Bakan Çavuşoğlu, AB vize muafiyetine ilişkin sorulan bir soruya, “Biz son teklifimizi daha öncede söyledik, hazırladık. Üzerinde de titizlikle çalıştık. Önümüzdeki günlerde Avrupa Birliği’ne bu önerimizi teslim edeceğiz. Ancak hazırlandı. Avrupa Birliği’nden de bu işin somut bir takvime bağlanmasını isteyeceğiz. 4 kriter konusunda da bir sıkıntı yok. Vize serbestisi ve geri kabul anlaşması aynı anda eş zamanlı uygulanacak takvimin belirlenme müzakeresini AB ile son önerilerimizi verdikten sonra görüşeceğiz” cevabını verdi.
Başika’daki Türk askeri varlığıyla ilgili ise Bakan Çavuşoğlu, “Cumhurbaşkanımız Irak konusunda İbadi ile bir telefon görüşmesi yaptı. Sayın Başbakanımızın yaptığı bir ziyaret hem Erbil’e hem Bağdat’a çok faydalı geçti. Orada esasen ortak bir açıklama metni var. Bu açıklama metni ilişkilerimizin geleceği ile ilgili Başika ve diğer konularla ilgili tüm konuları kapsıyor. Biz Irak ile her alanda ilişkilerimizi geliştirmek ve Irak’ın güvenliğine daha fazla katkı sağlamak istiyoruz. Irak’ın toprak bütünlüğüne herkesten fazla destek vermeye devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Hayvan koruma dernekleri: "Vali Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturuldu" Kocaeli’de Valiliğin sokak hayvanlarıyla ilgili alınacak tedbirlere ilişkin yaptığı açıklamaya gösterilen tepkilerin ardından açıklama yapan hayvan koruma dernekleri, Vali Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturulduğunu belirtti. Kocaeli Valiliği, vatandaşların şikayetleri üzerine sokak hayvanlarıyla ilgili alınacak tedbirlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştu. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği kapsamında belediyelerin görev ve sorumlulukları hatırlatılırken vatandaşlar insan sağlığını tehdit eden hayvanların itlaf edilmesiyle ilgili maddeye tepki gösterdi. Olayların büyümesi üzerine hayvanları koruma dernekleri Kocaeli Valiliği ile görüşerek basın açıklaması yaptı. "Vali Seddar Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturuldu" Kocaeli Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Selma Pilatin Pek, "Valimiz Ali Aday’la görüşme yaptık. Valimiz yeni bir komisyon oluşturduklarını söyledi. Bu komisyonda artık belediyeleri, bakımevlerini DKMP’ler, emniyet müdürlüğü, tarım il müdürlüğü, çevre ve şehircilik müdürlüğü, il sağlık müdürlüğü olarak denetimlerine başlayacak. Vali Seddar Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturuldu. Biz Kocaeli Dernekleri olarak Kocaeli mükemmel demiyoruz. Ama Kocaeli’mizde de biz böyle sorunları istemiyoruz” diye konuştu. "Her ilçe belediyesi bakımevi yapmak zorunda" Valiliğin yaptığı açıklamayla tamamen yasa metninin paylaşılmasıyla ilgili olduğunu belirten KOHAYDER Başkanı Semra Çelikkaya, "Valilik, ’Belediyelere işinizi yapın’ demiş. Kanuna göre nüfusu 100 binin üzerinde olan her ilçe belediyesi bakımevi yapmak zorunda. Belediye bütçesini de yüzde 5’ini bakım evi yapıp hayvanların kısırlaştırılması için harcamak zorunda. 5199 Sayılı Kanunun yönetmeliği de yasada var olan bir şey. Peki Kocaeli’de bütün belediyeler bunu yapmış durumda mı? Hayır. Ülkemizde bin 395 belediyenin sadece bin 112’si kısırlaştırma yapmış. Sonra diyoruz ki ’Niye sokaklarda hayvanlar var?’ Çünkü kısırlaştırmıyorsunuz. Avrupa sokaklarında, ’Hayvanları yok’ deniliyor. Avrupa yüzyıllar önce kısırlaştırma işine başlamış. Avrupa itlaf da ediyor ama kısırlaştırma işlemine de yüzyıllar önce başlamışlar. Bizim belediyelerimiz maalesef bu işi ciddiye almadı, yapmak istemedi. Valimizin açıklaması da tamamen bununla ilgilidir" şeklinde konuştu. "Kocaeli’de hayvanların uyutulmasına ilişkin uygulama duymadım" Açıklamada yasa maddesi dışında bir şeyin olmadığını belirten Çelikkaya, "Yasada itlaf var mı diye soracak olursanız Türk Medeni Kanun’un birinci maddesidir. Yasalar kanunlar konuluş sebebiyle birlikte özü ve sözü birlikte yorumlanır. Hayvanları koruma yasasının böyle bir itlafa izin vermesi söz konusu değildir, bu özüyle beraber yorumlanır. Oradaki maddede hayvanın iyileşme şansı yok ve acı içindeyse hayvanı uyutuyorlar. Bunları veteriner hekimlerde yapıyor. Bu madde yanlış anlaşılmalar sebep olabiliyor. Diğer illere bilemem ama hayvanların uyutulmasına ilişkin Kocaeli’de böyle bir uygulama duymadım" ifadelerini kullandı.
İstanbul Cem Garipoğlu’nun otopsi görüntüleri ortaya çıktı Münevver Karabulut’u canice katleden ve cezaevindeyken intihar eden Cem Garipoğlu’nun otopsi görüntüleri ortaya çıktı. Otopsi görüntülerine ilişkin hazırlanan rapora karşı dilekçe sunan Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, fethi kabir taleplerinin olduğunu belirtti. Münevver Karabulut’u 3 Mart 2009 tarihinde canavarca hisle ve hunharca öldüren Cem Garipoğlu, 2014 yılında Silivri’de kaldığı koğuşta intihar etmişti. Ölen kişinin Cem Garipoğlu olup olmadığı yönündeki iddialar üzerine Karabulut ailesi avukatları aracılığıyla fethi kabir işlemi yapılmasını talep etmiş ancak bu talep Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından reddedilmişti. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan Cem Garipoğlu’nun otopsi sırasında yapılan işlemlerine ait fotoğraflar ve video kayıtlarının hazırlanıp gönderilmesi istenerek dosyaya bilirkişi atanmıştı. Tamamlanan bilirkişi raporunun içerisinde Cem Garipoğlu’nun otopsi görüntüleri de yer aldı. Öte yandan mağdur Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir tarafından bilirkişi raporuna karşı bir dilekçe sunuldu. Dilekçede, Münevver Karabulut’un Cem Garipoğlu tarafından 3 Mart 2009 tarihinde canavarca hisle ve hunharca katledildiği ve olayın kamuoyu gündemine oturduğu belirtildi. Cem Garipoğlu‘nun hakkında hükmedilen cezanın infazı sırasında intihar ettiğinin açıklanması üzerine toplumun büyük bir kesiminde Garipoğlu‘nun intihar etmeyip cezaevinden firar ettiğine dair kanaat oluştuğu da dilekçede aktarıldı. Bunun üzerine 17 Ağustos 2023 tarihinde başsavcılığa başvurarak fethi kabir yapılması talep edildiği dilekçede belirtildi. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçenin devamında, "Başsavcılığınız tarafından ise İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına müzekkere yazılarak 12 Kasım 2014 tarihli otopsi işlemine ilişkin fotoğraf ve video kayıtları celp edilmiş akabinde dosya bilirkişiye gönderilmiştir. Daha sonra bilirkişi tarafından kendisine teslim edilen materyaller içinde bulunan görseller rapor haline getirilmiştir” denildi. Dilekçede, daha önce Münevver Karabulut cinayeti hakkında tahkikat yürütülürken maktulün iç çamaşırı ile otopsi ve ilk inceleme yapıldığı, otopsi incelemesinin ilk aşamada hiçbir tıp eğitimi almamış olan bir teknisyen tarafından gerçekleştirildiği ve aynı eldivenle 11 otopsi işlemi yapıldığı açıklandı. Otopsi yapan teknisyenin eldiveninden maktulün iç çamaşırına aynı anda otopsi yapılan bir başka cesede ait sperm bulaştığı da dilekçede belirtildi. Cinayet mahallinde bulunan 700 bin dolar tutarındaki paranın kolluk tarafından tutanağa kaydedilmediği ve kaybedildiği de açıklanan dilekçede, “Kameraların kırık olmamasına rağmen ‘kırıktır’ şeklinde tutanak tutulması, faili yakalamaya giden kolluk görevlilerinin cinayet zanlısının kaçmasına imkan tanır türde yol vermesi, ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle cinayete iştirakten yargılanan Garipoğlu ailesi fertlerinin hiçbir delil olmaksızın tahliyesine karar verilmesi ve haklarında yurtdışına çıkmamak şeklinde adli kontrol tedbirinin dahi uygulanmaması, bu gerekçelerle tarafımızca reddi hakim yoluna gidilmesi, reddi hakim taleplerimiz hakkında karar verilmeden kovuşturma yürüten ağır ceza mahkemesi başkanının re’sen dosyadan el çekmesi ve bir başka yargılamada Garipoğlu ailesi için beraat kararı vermiş bir hakim olduğunun ortaya çıkması gibi skandalların yaşanması, Garipoğlu ailesinin tesadüf denemeyecek zamanlarda manidar paylaşımlar yapması hasebiyle müvekkilde hasıl olan şüphenin giderilmesi söz konusu olamamıştır” ifadeleri kullanıldı. Dilekçede bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini belirten mağdur avukatı Epözdemir, fethi kabir işlemi yapılmasını ve sonuca göre ilgililer hakkında iddianame düzenlenerek dava açılmasını talep etti.
Manisa ’Lüks makam odası’ iddiasıyla ilgili eski başkandan açıklama Eski Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi, hakkındaki “lüks makam odası yaptığı" iddialarıyla ilgili, "Bunların hepsi benim ve eşimin yıllardır biriktirdiğimiz eşyalarımız ve maliyeti de öyle çok yüksek değil. Birçoğunu da bit pazarından almışız. Başkan onurlu bir şekilde ‘Başkanım çok güzel eşyalar, makam odası da güzel olmuş, Yunusemre’ye de yakışıyor. Şahsi eşyalarınız ya bunu da belediyeye hediyeniz olsun’ dese yemin ediyorum hayırlı uğurlu olsun derdim" dedi. Manisa’da 31 Mart Mahalli İdareler seçimlerini kaybeden AK Parti’li Mehmet Çerçi, AK Parti Manisa İl Başkanlığında basın toplantısı düzenledi. AK Parti Manisa İl Başkanı Salih Hızlı’nın da katıldığı toplantıda eski Başkan Çerçi, Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban tarafından “Kendine lüks ve gösterişli makam odası yaptı” şeklindeki iddialara cevap verdi. Çerçi’nin açıklamalarından önce konuşan AK Parti Manisa İl Başkanı Salih Hızlı, “Büyükşehir belediye başkanımızın, ilçe belediye başkanlarımızın bir sürü vaatleri vardı. Bu vaatleri önlerine aldıklarında bunlar seçim heyecanıyla kazanma heyecanıyla hesap kitap yapılmadan söylenmiş şeylerdi. Şimdi bunların yapılabilme imkanı olmadığını gördükleri için şimdi ön alıyorlar. Devri sabık oluşturuyorlar. ‘Biz enkaz devraldık’ edebiyatıyla kamuoyunun tepkilerini almaya çalışacaklar” dedi. Projelerinin yetersiz kaldığı algısına kapıldığını belirten Başkan Çerçi, "Projelerimizi yaptınız ama biz sizden sonra bu insanları seçiyoruz bu insanlardan daha çok proje bekliyoruz’ öyle ya. Bizim projelerimiz yetersiz kaldı. Olabilir. Biz çok proje yaptık ama milletimizin daha çok talebi var. Beklentisi daha yüksek. Bunlara da saygılıyız. ‘Daha çok proje, eser üreteceğine inandığımız bu arkadaşları biz seçiyoruz’ dediler” diye konuştu. Kendisi hakkında seçimin ardından Amerika’ya kaçtığı yönünde sosyal medyada bir takım iddiaların dolaştığını ancak bel rahatsızlığından dolayı tedavide olduğunu belirten Çerçi, basın mensuplarına pasaportunu göstererek iddialar yalanladı. Çerçi, “Başlamadan önce bu benim pasaportum. Dün bana ‘Çerçi yurt dışına kaçtı’ demişler. Bir tane kendini bilmez, ‘Amerika’dan hoş geldin’ demiş. Ahlaksız, kendini bilmez, çok insan var. Öncelikle şunu söyleyeyim. Buradan ayrılırken bayramın hemen öncesinde yakın arkadaşlar bilir iki bastonla yola çıktık. Bazen tek bastonla eşimin omzuna tutunarak belimdeki zaman zaman nükseden ağrılar çok aşırılaştı. Seçim yorgunluğunda, aşırı efordan dolayı. Öncelikle bir kaplıca tedavisine gittik. Çok istifade ettik. Kaplıca tedavisinden sonra da İstanbul’a gittik” ifadelerini kullandı. "Bunların hepsi benim ve eşimin yıllardır biriktirdiğimiz eşyalarımız” Yunusemre Belediyesinin borcunu açıklayan Başkan Semih Balaban’a cevap veren Çerçi, "1,1, milyar borç diyor ya. Bunun 200 milyonu enerji santraline gitmiştir. Ve ödemeleri, taksitleri devam ediyor. Bakın şimdi 4 megavatlık bu 65 dönüm üzerine kurulu güneş enerji santrali yılda 8 milyon saatten ortalama şu anda EPDK birim fiyatları 2,7 TL, 22 milyon lira yıllık getirisi var. Şu anda. Biliyorsunuz dolara endekslidir. EPDK üç ayda bir altı ayda bir bu rakamı sent üzerinden yeniler. 4 milyar 373 milyon TL kayıtlara girsin. Bu yatırımların içinde belediyemizin yaptığı kültür, sanat projeleri, sosyal yardım destekleri, sağlık hizmetleri destekleri, gençlik spor destekleri, deprem ve pandemi dönemi yardımları yer almamaktadır. Yatırım bu. Şimdi şatafat lüks deyince 10 yıllık son hayat döngümü söylüyorum. Ev belediye, vatandaş, cami. 100 seneden öncekilere ancak antika denir. 50-60 senelik öncekileri antika denmez. Bu tür dekorasyon ürünleriyle hepsi ikinci el, üçüncü el malzemelerle yapılan iç mimariye vintage diyorlar. Biz hanımla bu tür işlere merak sardık. Burada şimdi retro denir. Bunların hepsi benim ve eşimin yıllardır biriktirdiğimiz eşyalarımız ve maliyeti de öyle çok yüksek değil. Birçoğunu da bit pazarından almışız. Şimdi ben bunları istiyorum. Siz bu belediyenin bu makam odasına bir büro mobilyasından, şuradan buradan bunların yenisini yani modern mobilya tarzında mobilya aldığınızda eminim sizin maliyetiniz benim aldığım maliyet daha da üzerine, belki 2-3 katı olacak. Benim evimde böyledir. Evime kaç kişi gelmiştir burada. Yeni bir tane mobilya yoktur. Biz bunları seviyoruz. Bu bizim medeniyetimiz. Şimdi yıllardır biriktirdiğimiz koleksiyonlarımızdan aldığımız kendi eserlerimiz” diye konuştu. "Zorluk çıkarma. Eşyalara da zarar verdirtme” Yarın eşyaları geri almak için kamyonla Yunusemre Belediyesine gideceğini belirten Çerçi, "Getirdiğimiz kendi eserlerimiz. Şimdi burada 7 tane memurun imzası var. Belgede yazılanlar ise aynen şöyle: ‘Mehmet Çerçi’nin makam odasındaki ekte fotoğrafları bulunan sayı ve isimleri yazılan eşyalar Mehmet Çerçi’nin şahsi eşyalardır. Görevde bulunduğu süre içerisinde kullanılmak üzere makam odasına yerleştirilmiştir. Kendi isteğiyle talep etmesi durumunda eşyalar kendisi tarafından alınacaktır’ Ben arkadaşlara dedim ki ‘5 sene sonra kim öle kim kala. Ondan sonra da bunları belediyeye hibe ederiz ne olacak. Bizim de belediyemize bir hediyemiz olur. Tutanağı falan boş verin dediğim halde arkadaşlar dediler ki ‘Başkanım önümüzde seçim var, şu var, bu var. Ne olur ne olmaz. Biz bunları tutacağız’ Ne yazdıklarını bile görmedim. Tutanağı tuttular. Şunu deseydi başkan onurlu bir şekilde ‘Başkanım dediniz çok güzel eşyalar, makam odası da güzel olmuş, Manisa’ya, Yunusemre’ye de yakışıyor. Şahsi eşyalarınız ya bunu da belediyeye hediyeniz olsun’ dese yemin ediyorum hayırlı uğurlu olsun demezsem beni bilen bilir. Elimdeki yüzüğü beğenen adama yüzüğümü veririm ben. Bu ahlaki bir şey değil. Bu belediye başkanlığı makamına yakışan bir şey değil. Herkesin bir onuru var. Ben 22 yıldır bu şehirde siyaset yapıyorum. Böyle bir kepazelikle karşılaşmadım. Bunlar başkana yakışıyor mu? Satacağım diyorsun. Hani kaydın yok. Kimin malını satıyorsun sen? Bakın buradan duyuruyorum arkadaşlar. Siz de gelin. Yarın, cuma günü saat 18.00’de. Kamyonu işçileri ayarladım. Siz de buyurun. Kalabalık olmaz. Orada güvenlikçiler var. Sayın başkan talimatı ver. İki tane görevli koy. Sen orada olursun, olmazsın. Lütfen eşyalarıma zarar verme. Bunlar ileride müze yaparsak müzenin de eşyaları olacak. Zorluk çıkarma. Eşyalara da zarar verdirtme. Yoksa mahkemede bunları görüşeceğiz” dedi. Belediyeye fazladan personel alındığı iddialarına cevap veren Çerçi, “Bakın ben delillerle, belgelerle konuşuyorum. Bu arada aşağıdaki salondaki eşyaları da ben aldım. Onlar zaten salonun güzel dekorasyonu. Onlar da benimdi. Onlar için ‘çocukları salonu falan bırakın. Onları falan kayda almayın’ Onlar da 5 beş kuruş belediye parası yoktur. Masalar hariç. Koltuk var orada 3 takım. Onların hepsini ben şahsımdan ödedim, oraya koydum. 4 milyon dolarlık makam odası diye yazdılar. Bunu yazan basın. 4 milyon dolarlık. Bunların sayılardan haberi yok. Belediye binasını 110 milyon liraya mal ettik. Otoparkı, meydanı, belediye binasını. Bugünkü rakamı 487 milyon. Şimdi bir de bu şeyi söylüyor. Bankamatik memurları ve çok fazla personel almışlar. Bizde bir tane bankamatik personeli yok. Bir tane yok” diye konuştu. Seçim gecesi belediyede evrakları düzenlediklerini söyleyen Çerçi, “Seçime doğru firmalar telaş ederler. 1 milyonluk mal vermişsiniz, iş yapmışsınız. Endişe ederler. insanlar bir an önce faturasını keserler, verirler. Sizin de bunun karşılığında fatura kesmeniz lazım. Niye kesmeniz lazım? Bu bir kanuni zorunluluk. Bu dosya tekemmül ettirilmiştir. Belediyeye 5 kuruşluk yükü de yoktur, maliyeti de yoktur. İşlem tamamlanmıştır. Çünkü pazartesi yeni belediye başkanı adamlarını gönderecek. Evrakları inceleyecek” dedi. Gündeme gelen dekoratif sobayı da 2 yıl önce kendi cebinden 55 bin TL’ye aldığını belirten Çerçi, tüm mobilyaların şahsına ait olduğunu ve bazılarının taksitlerinin halen ödemeye devam ettiğini söyledi. Maaşını da açıklayan Çerçi, eşinin 50 bin TL maaş aldığının kendisinin de 100 bin TL maaş aldığını belirterek belediyeden de 150 bin TL ayrıca maaşı olduğunu söyledi. Basın açıklamasına AK Parti Manisa İl Başkanı Salih Hızlı, AK Parti Manisa Tanıtım ve Medya Başkanı Emre Şener, AK Parti Yunusemre İlçe Başkanı İlkcan Durmaz katıldı.