ASAYİŞ - 23 Mart 2017 Perşembe 18:27

FETÖ’nün Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki “mahrem imamları” iddianamesi

A
A
A
FETÖ’nün Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki “mahrem imamları” iddianamesi

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ’nün Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki mahrem yapılanması ve örgüt üyesi askerler hakkında hazırlanan iddianamede, her komutanlığın bir müdürünün bulunduğu, bu müdüre bağlı müdür yardımcıları, müdür yardımcılarına da bağlı öğretmen gruplarının bulunduğu belirtildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ’nün Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki mahrem yapılanması ve örgüt üyesi askerler hakkında hazırlanan iddianamede, her komutanlığın bir müdürünün bulunduğu, bu müdüre bağlı müdür yardımcıları, müdür yardımcılarına da bağlı öğretmen gruplarının bulunduğu belirtildi. Ayrıca, sadece müdürlerin kullandığı tablet ve telefonlara “panik buton” adında bir uygulama yüklendiği, bu butona basınca cihazın tüm hafızasının silindiği ve bir daha bilgilerin geri getirilemediği vurgulandı.


Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosunca FETÖ’nün Hava kuvvetleri Komutanlığındaki “mahrem imamları” ve örgüte üye askeri personel hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı. Soruşturma sonucunda hazırlanan 596 sayfalık iddianamede, 76’sı “mahrem imamı”, 81’i askeri personel olmak üzere toplam 157 kişi şüpheli olarak yer aldı. İddianamede, örgütün mahrem hizmetlerini yürüten müdür, müdür yardımcıları ve öğretmenlerin yapısı hakkında bilgiler verildi.



Her komutanlığa bir “müdür” atanmış


Her komutanlığın bir müdürünün bulunduğu, bu müdüre bağlı müdür yardımcıları, müdür yardımcılarına bağlı öğretmen gruplarının bulunduğu, müdür yardımcılıklarının 4-7 arasında, öğretmenlerin ise 2-6 kişilik gruplardan oluştuğu belirlendi. Müdürlerin tüm sorumluluk bölgesini denetleme ve kontrol etme yetkisinin bulunduğu, müdür yardımcılarının haftalık toplantılar düzenlediği, bu toplantılara tüm öğretmenlerin katıldığı, öğretmenlerin öğrenci subaylardan aldığı aidat (himmet) ve bilgileri müdür yardımcısına verdiği, öğretmenlerin her ay bulundukları örgüt evlerinde yarım gün kamp yaptıkları, okulların yarıyıl tatili dönemlerinde 5, yaz tatillerinde ise en az 7 gün kamp yapıldığı, kamplara müdür yardımcılarının da katıldığı ve sorumluluğun bunlarda olduğu, bu kampların yapılış sebebinin, öğretmenlerin maneviyatının ve motivasyonunun artırılması olduğu, zaman zaman il dışı kamp programlarının da yapıldığı tespit edildi.



Mahrem işler biriminde gizlilik üst düzeyde


İddianamede, örgüt içerisinde özellikle mahrem işler biriminde tedbirin her zaman üst düzey olduğu, bu nedenle kod isim kullanma zorunluluğunun bulunduğu, deşifre olunmaması için her türlü gizlilik faaliyetini yürütüldüğü vurgulanarak şunlar kaydedildi: “Toplantıya katılan sorumlu düzeydeki şahıslarda kırmızı ve mavi kodlu iki ayrı SD kartı ile üçüncü bir kartın daha bulunduğu; kırmızı kodlu olanında askerlerin telefon numaraları ve görev yaptıkları yerlerle alakalı yazdırdıkları gündemler ile örgüt tarafından onlara iletilen gündemlerin bulunduğu, Mavi kodlu kartta askerlerin kod isimleri ile çetelelerinin olduğu, bu çetelelerde haftalık kaç gün geldiği, kaç sayfa Kur’an, meal, cevşen, oruç, dua kitabı okuduğu, teheccüt kıldığı, ne kadar sadaka, aidat, kurban ayı ise kurban verip vermediği, yatılı program yapıp yapmadığı, verilen CD’nin açılıp açılmadığı gibi bilgilerin bulunduğu, ayrıca müdür tarafından müdür yardımcılarına, müdür yardımcılarının da öğretmenlere verdiği sohbet konularının olduğu, bu sohbet konularının genellikle Fetullah Gülen’in yazılarından ya da örgütün üst düzey abilerinin köşe yazıları, röportajlar gibi şeylerden oluştuğu, üçüncü kartın ise sadece bilgisayarı açıp kullanabilmek için sistem denilen Linux tabanlı programı çalıştırmak için bulundurulduğu, kullandıkları laptop bilgisayarların hiç birinde HDD bulunmadığı, bu nedenle sistemi açabilmek için bu kartı abilerin yanlarında taşıdıkları tespit edilmiştir.”



Oyun CD’si görünümlü Fetullah Gülen sohbetleri


İddianamede, sohbete gelen askerlere dağıtılan CD’lerin olduğu, bu CD’lerin oyun CD’si olarak göründüğü ancak bu CD’lerin içerisinde şifrelenmiş vaziyette bulunan Fetullah Gülen’e ait videolar, Kur’an-ı Kerim meali gibi şeylerin bulunduğu, CD’yi herhangi bir bilgisayara takıp bakıldığında içerisinde oyun programı olduğunun görünmesinden dolayı bunu yakalamanın çok zor olduğu tespiti yapıldı. İddianamede, “CD’yi açmaya çalışıldığında da oyun açıldığı, ancak belli bir süre mevcut görüntüyü izledikten sonra karşınıza şifre çıktığı, sistemin bu şifreyi girdikten sonra tekrar başka bir sayfaya geçip tekrar 64 haneli farklı bir şifre istediği, şifreyi açınca aranan her şeyin o CD içerisinde bulunabildiği, bir örgüt mensubunun izlemesi veya görmesi gereken her şeyin bu şekilde şifrelendiği, bu şifreleme işlemini yapan özel bir ekibin bulunduğu, bu ekibin sürekli bu şifreleme işlemlerini geliştirmek için çalışmalar yaptığı, yani bilmeyen biri için bir oyun CD’si gibi görünen dijital materyalin, aslında örgüt tarafından şifrelenmiş ve elamanlarına servis edilmiş örgütsel bilgiler içeren CD olduğu tespit edilmiştir” ifadelerine yer verildi.


Her öğretmende örgüt adına kullandıkları başkalarının adına kayıtlı cep telefonu bulunduğu, bu telefonların eski telefonlardan oluştuğu kaydedildi. Bu telefonların öğretmenlerin kendi aralarında ve müdür yardımcısı ile haberleşmesi için istisna olarak da müdürle iletişim kurmak için kullanıldığı aktarılarak, öğretmenlerin kullandığı telefon numaralarının öğrencilere yani subaylara verilmesinin kural olarak söz konusu olmadığı, istisnai olarak öğretmen ile öğrenci arasındaki kişisel ilişkiden kaynaklı olarak bu kuralın ihlal edilerek numaranın öğrenciye verilmesi halinde öğrencilerin bu telefonları marketlerde veya büfelerde bulunan kontörlü telefonlardan aradıkları, nadir olarak da “şarjım bitti” bahanesiyle, taksiciden, vatandaştan yardım alarak onların telefonlarını kullanmak suretiyle irtibat kurdukları kaydedildi.


İddianamede, “Müdür yardımcılarında ise bu telefonun yanında ayrıca yine başkaları adına hat takılı bir tabletin bulunduğu, bu tablette örgüt tarafından kullanılan internet tabanlı kriptolu haberleşme programlarının bulunduğu, müdür yardımcılarının kendi aralarında haberleşmelerinin ve müdürleri ile haberleşmelerinin bu tablet içerisinde kurulu programlar ile sağlandığı, ayrıca müdür yardımcılarının birinde ise buna ilave olarak bir telefon daha bulunduğu, bu telefon ile askeri kanatta bulunan öğrencilerin okul, dershane, izdivaç gibi ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla örgütün diğer sivil kanadı ile irtibat kurduğu, daha çok izdivaç konusunda ağırlıklı görüşmeler yapıldığı” tespitlerine yer verildi.



Müdürlere “panik buton” uygulaması


2014 yılından itibaren örgütsel faaliyetlerde akıllı telefonlar ve tabletler kullanıldığı, bu telefon ve tabletlerde data hatların kullanılmaya başlandığı ve son zamanlarda müdürlerin iletişimi tamamen tabletler üzerinden yaptıkları ifade edildi. Sadece müdürlerin kullandığı tablet ve telefonlara “panik buton” adında bir uygulama yüklendiği, bu butona basınca cihazın tüm hafızasının silindiği ve bir daha bilgilerin geri getirilemediği vurgulandı. İddianamede, müdürlerin bir dönem “shu” adlı program kullandıkları, bu program üzerinden hiçbir konuşmayı şifrelemeden çok rahatça konuştukları, her şeyi alenen açık açık birbirlerine anlatıp bilgi paylaşımı yaptıkları, tabletlerde özel mesajlaşma programlarının kullanıldığı yer aldı. Daha alt kadrodaki örgüt elemanlarının ise ByLock, Tango, Kakao Talk, Eagle, Tik tok, Skype, Ovo gibi sosyal medya mesajlaşma programlarını kullandıkları bilgisi verilerek, bu ismi belirtilen programların ikonlarının aynı görünmekle beraber içeriği örgüt tarafından kodlanmış özel programlar olduğu, ayrıca kullanılan bütün bilgisayar, tablet ve telefonlarda VPN programları kullanıldığı, VPN’yi çalıştırmadan belirtilen mesajlaşma programların çalışmadığı, müdürlerin özel VPN programlarını kullanırken, müdür yardımcıları ve öğretmenlerin ise tunnel, bear, golden frock, hotspot gibi VPN programları kullandıkları kaydedildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa BUÜ’den üniversite-sanayi işbirliğine yeni halka Türkiye’deki 23 araştırma üniversitesi arasında bulunan Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ), bilimsel çalışmalarının çerçevesini genişletmeye devam ediyor. Üniversite-Sanayi işbirliğinin daha da yükseltilmesini hedefleyen üniversite yönetimi, iş dünyasının farklı kesimleriyle daha fazla proje üretebilmek için yeni protokoller imzalıyor. BUÜ ile TEKAYDINLAR Otomotiv Motorlu Araçlar ve Karoser San. ve Tic. A.Ş. firması arasında mesleki ve akademik işbirliği sözleşmesi imzalandı. Otonom Araç Geliştirme Grubu (OTAGG) tarafından Teknofest Robotaksi-Binek Otonom Araç Yarışması Özgün Araç kategorisi için geliştirilen OTAGG-01 otonom aracının şasi ve kabuk üretimi Tekaydınlar ile ortak yapılacak. Taraflar, yenilikçi ve çevreye duyarlı ürün ile teknolojilerin tasarımı ve geliştirilmesi amacıyla ortak Ar-Ge çalışmaları yürütecek. Hazırlanan protokole BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz ile TEKAYDINLAR Otomotiv Finans Müdürü Ebru Taşocak imza attı. Törende konuşan Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, araştırma üniversiteleri içerisindeki mevcut yerlerini daha da yukarılara çekebilmek adına özel bir çalışma programı uyguladıklarını vurguladı. Üniversite-Sanayi işbirliği konusunda ciddi bir tecrübeye sahip olduklarının altını çizen Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, “Bu alanda kendimizi daha da geliştirebilmek adına yoğun bir emek harcıyoruz. Akademisyenlerimizin sahip olduğu bilgiyi, iş dünyamızın donanımıyla birleştirmek ve ortaya katma değeri olan projeler çıkarmak istiyoruz. Bugüne kadar farklı sektörlerde hizmet veren yüzlerce işletmeyle akademik ve bilimsel işbirliği içerisinde bulunduk. Bu işbirliklerinden iki taraf da faydalanıyor. Aynı zamanda öğrencilerimize staj ve uygulama dersi anlamında yeni kapılar açılıyor. TEKNOFEST’e hazırlanan gençlerimiz için de maddi desteğin yanı sıra mentörlük desteği sağlıyoruz. Üniversitemizle işbirliği yapacak olan TEKAYDINLAR Otomotiv firmamıza teşekkürlerimizi sunuyorum. Bugün imzalayacağımız protokolümüzün yeni işbirlikleri için kapılar açmasını temenni ediyorum” dedi. TEKAYDINLAR Otomotiv Finans Müdürü Ebru Taşocak ise, Bursa Uludağ Üniversitesi ile işbirliği içerisinde olmanın işletmeleri için büyük bir gurur olduğunu belirtti. Geçmişte farklı üniversitelerle de birlikte proje ortaklığı yaptıklarına işaret eden Ebru Taşocak, Bursa Uludağ Üniversitesi ile yeni dönemde nitelikli çalışmalar yürüteceklerine inandıklarını kaydetti. İşbirliği imza töreninde BUÜ Ar-Ge Koordinatör Yardımcısı Öğr. Gör. Koray Aki, Makine Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Karpat, Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Emir Dirik, OTAGG ekip liderleri ile şirket temsilcileri de hazır bulundu.
Mersin MEÜ’lü öğrenciler Ulusal Ralli Travma Rallisi’nde üçüncü oldu Mersin Üniversitesi (MEÜ) Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencileri, VIII. Ulusal Tralli Travma Rallisi’nde ’Yüksekten Düşme’ etabında üçüncü oldu. Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi tarafından düzenlenen VIII. Ulusal Tralli Travma Rallisi’ne 26 üniversiteden İlk ve Acil Yardım programında öğrenim gören öğrenciler katıldı. Ralliye, MEÜ Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’ndan Öğr. Gör. İbrahim Duman rehberliğinde İlk ve Acil Yardım Programı öğrencileri İbrahim Usta, Ebrar Alıcı, Şeref Soylu ve Sıla Abo katıldı. İlk ve Acil Yardım Programı öğrencilerinin eğitim ve öğretim alanında edindiği bilgilere yönelik hastane öncesi dönemde hasta ve yaralılara acil müdahaleyi test eden ralli; triyaj, yüksekten düşme, yetişkin ileri yaşam desteği, kimyasal biyolojik radyolojik nükleer tehdit, motosiklet kazası, dar alan, araç içi trafik kazası, taşıma teknikleri ve resüsitasyon bilgisi olmak üzere 9 etapta gerçekleştirildi. Tüm etapları başarı ile tamamlayan MEÜ’lü öğrenciler, ’Yüksekten Düşme’ etabında üçüncülük ödülü aldı. Öğrencilere üçüncülük madalyaları Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi SHMYO Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Fatih Uçkaya tarafından takdim edildi. Öğrencilere yarışma öncesi ve sürecinde destek olan MEÜ Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Duygu Vefikuluçay Yılmaz da elde edilen başarı sonrası öğretim elemanı ve öğrencileri tebrik etti. Yüksekokulda sağlık alanında yetkin bireyler yetiştirmek için eğitim ve öğretimin nitelikli bir şekilde yürütüldüğünü ifade eden Yılmaz, öğrencilerin elde ettiği başarının üniversite adına gurur verici olduğunu kaydetti.
Ankara Bakan Ersoy: “Son 22 yılda 5 bin 450 eseri restore ettik” Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Restorasyon ve ihya projelerimiz de tüm hızıyla devam etmektedir. Son 22 yılda yaklaşık 8 milyar liralık bir harcamayla 5 bin 450 eseri restore ettik” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Cumhurbaşkanlığı Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde “Vakıf Haftası 100. Yıla Özel 201 Eser Toplu Açılış Töreni”nde konuştu. “Milletimiz, devletimiz; asırlardır vakıf sahibi atalarına vefa göstermiştir” Vakıf müessesi Türk toplumunda inanç, düşünce ve kültür evreni için önemini belirten Bakan Ersoy, “Temelinde iyilik, şefkat ve yardımlaşma vardır. Bizim medeniyetimiz, bir yanıyla da vakıf medeniyetidir. Vakıf kültürümüz; insana dair bütün iyi hasletlerden beslenip, eserlerde somutlaşmıştır. Aziz milletimizin asırlardır sahip olduğu bu yüce değerler, bugün de dün olduğu kadar güçlüdür. Bu topraklar, vatanımız, ne mutlu ki bir merhamet toprağıdır. Vakıf müessesesi, diğer yanıyla da çok ciddi bir hukuk manzumesine dayanmaktadır. Her vakıf, vakıf senedi, bağlayıcılığı çok güçlü hükümlerle gelecek nesillere verilmiş bir sözdür. Bir vakfı yaşatmak, onu gelecek nesillere, başlangıçta verilen söze bağlı kalarak ulaştırmak çok önemlidir. Milletimiz, devletimiz; asırlardır vakıf sahibi atalarına vefa göstermiştir. Ülkemizin pek çok yerinde yapılmış, varlığını sürdürüp hâlâ da hizmet veren hastaneler, çeşmeler, hamamlar, kütüphaneler ve daha nice eser, bu sadakatin bir göstergesidir. İşte, böylesi değerli bir mirasın bugünkü varisleri olarak bizler, vakıf müessesinin sağlıklı bir biçimde işleyebilmesi için canla başla çalışıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız, Zat-ı Devletlerinizin öncülüğünde, vakıfların kuruluş amacına en uygun ve verimli şekilde hayatiyetini sürdürmesi noktasında birçok iyileştirme gerçekleştirildi. İlgili mevzuatta devrim niteliğinde düzenlemeler yapıldı” ifadelerini kullandı. “Son 22 yılda 5 bin 450 eseri restore ettik” Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün hem yurt içinde hem de yurt dışındaki vakıf eserlerine sahip çıktığını ve koruduğunu aktaran Bakan Ersoy, “İhtiyaç sahibi her kademeden öğrencilere burs, öksüz, yetim çocuklar ve en az yüzde 40 engeli bulunanlara muhtaç aylığı, ailelere kuru gıda yardımı, imarethanelerde sıcak yemek hizmeti, bağışlanan adak ve kurban etleriyle yemek ve kavurma dağıtımı bu destek kalemlerimizden bazılarıdır. Afetlerde de Vakıflar Genel Müdürlüğü yaraları sarabilmek için ilk andan itibaren daima sahada olmaktadır. Restorasyon ve ihya projelerimiz de tüm hızıyla devam etmektedir. Son 22 yılda yaklaşık 8 milyar liralık bir harcamayla 5 bin 450 eseri restore ettik. Sadece son iki yılda; Unesco Dünya Miras Listesinde yer alan eserlerden İstanbul Kariye Camii, Hz. Cabir Camii, Beyazıt Medresesi, Beyazıt Hünkâr Kasrı, Kasımpaşa Mevlevîhanesi, Sivas Divriği Ulu Camii, İstanbul Terra Santa Kilisesi gibi 119 vakıf kültür varlığının onarımları tamamlandı. Yine, 6 Şubat depreminde hasar gören çok sayıda ibadethane de onarıldı” diye konuştu. “Yurtdışına ilgimiz sadece tarihî eserlerle de sınırlı değil” Bakan Ersoy, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan ibadethanelerin hasar alması durumunda yeniden inşası için projeler geliştirdiğini dile getirerek, şu ifadelere yer verdi: “Kamuoyunda belki fazla bilinmeyen bazı çalışmalarını da hatırlatmak isterim. Mesela, Ayasofya Cami’nin ‘Bütüncül Proje’sini hazırladık. Muhtemel bir afette Ayasofya’ya bir şey olsa, onu eski haliyle yeniden inşa edecek bir proje yoktu. Umarım kullanmamız hiçbir zaman gerekmez ama bu proje artık var. Sivas Divriği Ulu Camii’nde, yapının statik olarak dengede olduğunu gösteren, çok özgün bir sistem unsuru olan ‘Denge Sütunu’nu da tekrar işlevsel hale getirdik. Aynı camide havuz zarar görmüştü, o da eski haline kavuşturuldu. Gönül Coğrafyamızla ilgili çalışmalarımız çerçevesinde de Bosna-Hersek, Kosova, Makendonya, ve KKTC’de Osmanlı döneminden kalma 28 eserin restorasyonunu tamamladık, 13’ünün çalışması ise sürüyor. Yurtdışına ilgimiz sadece tarihî eserlerle de sınırlı değil. Hudutlarımız dışındaki vakfiyelerde yer alan hayır şartlarını yerine getirme amacıyla gıda dağıtımı da yapmaktayız. 2013-2024 yılları arasında Bosna Hersek, Bulgaristan, Filistin, Karadağ, KKTC, Kosova, Kuzey Makedonya, Ukrayna ve Yemen’e kuru gıda yardımı gerçekleştirdik. İşte, bütün bu çalışmalarla vakıf gibi kadim, tarihsel bir müesseseyi güncelle buluşturuyoruz. Vakıf kültürünü, yardımlaşmanın, dayanışmanın güzelliğini hayatın içinde diri tutuyor, yeni nesillere aktarıyoruz.”