GENEL - 24 Aralık 2011 Cumartesi 14:31

SON MENDERES`E VEDA

A
A
A
SON MENDERES`E VEDA

Merhum Başbakan Adnan Menderes’in oğlu Aydın Menderes’in cenazesi, Ankara Hacı Bayram Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından İstanbul’a gönderildi.
Hacı Bayram Camii’nde düzenlenen cenaze törenine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay ve Bekir Bozdağ, Bakanlar İsmet Yılmaz, Taner Yıldız ve Recep Akdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Demokrat Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, Büyük Birlik
Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, Demokrat Parti eski Genel Başkanı Süleyman Soylu, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, AK Parti Ankara İl Başkanı Murat Alparslan ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile birlikte yüzlerce vatandaş katıldı.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in kıldırdığı cenaze namazına ayrıca Aydın Menderes’in eşi Ümran Menderes ve merhum Başbakan Adnan Menderes’in kendi ismini taşıyan torunu Adnan Menderes de katıldı. Cenaze namazı öncesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Deniz Baykal’ın yan yana durmamaları dikkat çekerken, daha sonra Kılıçdaroğlu’nun Baykal’ın yanına giderek kendisini CHP ekibinin bulunduğu yere davet etmesi ise dikkatlerden kaçmadı.
Aydın Menderes’in sevenlerinin yoğun ilgi gösterdiği cenaze namazında, Menderes’in eşi Ümran Menderes ise belli bir süre eşinin tabutuna dokunarak başından ayrılmadı. Öğle namazının ardından ise tabutun başına gelen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Aydın Menderes’in cenaze namazını kıldırdı. Cenaze namazının ardından bir konuşma yapan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Aydın Menderes’in Türkiye’nin aydın bir kişisi olduğunu ve buna yakışır bir hayat sürdüğünü söyledi.
Cenaze namazının ardından ise omuzlara alınan Menderes’in tabutu, tekbirler eşliğinde ve oluşturulan bir konvoyla Hacı Bayram Camii’nden alınarak Esenboğa Havalimanı’na götürüldü. Esenboğa’dan bir uçakla İstanbul’a gönderilecek olan Menderes’in naaşı, Pazar günü burada Fatih Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından Topkapı’daki babası Adnan Menderes’in yanına defnedilecek.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.