POLİTİKA - 06 Haziran 2017 Salı 17:48

"Geleceğimi Koruyorum Projesi" devam ediyor

A
A
A
"Geleceğimi Koruyorum Projesi" devam ediyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, her yıl 100 milyon hektardan fazla tarım arazisinin yok olduğunu, aynı şekilde 5 milyon hektarın üzerinde de orman arazisinin tahrip olduğunu belirterek, “Tüm bunlar bir milyar insanın gıdaya ulaşımına manidir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, her yıl 100 milyon hektardan fazla tarım arazisinin yok olduğunu, aynı şekilde 5 milyon hektarın üzerinde de orman arazisinin tahrip olduğunu belirterek, “Tüm bunlar bir milyar insanın gıdaya ulaşımına manidir. Küresel gıda üretimi her geçen gün azalmaktadır. Elbette burada gelişmiş ülkelerin sanayileşirken yaptığı tahribatın bedelini yoksul ülkeler ödemektedir. Sorunların merkezinde zihniyet meselesinin olduğunu peşinen kabul edelim. Vicdanların çölleştiği bir dünyada topraktaki çölleşmenin önüne geçmekte tabi ki zordur” açıklamasını yaptı.


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde hayata geçirilen ’Geleceğimi Koruyorum Projesi Toprak ve Su Konulu Resim Yarışması’ ödül törenine katıldı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında gerçekleştirilen ödül töreninde konuşma yapan Emine Erdoğan, projenin hayırlara vesile olmasını diledi. Bu proje kapsamında çocukların yüksek hassasiyetler kazandığına dikkat çeken Erdoğan, “Su kaynaklarını bilinçli kullanmak ve doğal kaynakların korunmasını sağlamak amacıyla 30 büyük şehrimizde 2 yıl boyunca çeşitli eğitimler aldılar. Emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum. Aldıkları eğitimleri hayal dünyalarında zenginleştirerek resme dönüştüren öğrencilerimiz tebrik ediyorum. Konya’dan Samsun’a, Bursa’dan Van’a ülkemizin dört bir yanından gelen kabiliyetli çocuklarımıza daha nice başarılar diliyorum. Sanat ve bilimin buluştuğu yerde güç vardır. Bilim doğruya sanat güzele odaklanır ve ikisinin birlikteliği insanlığı yüceltir. Çocuklarımız su ve toprak üzerine düşünürken, bir yandan yorumlama becerilerini diğer yandan da hayal güçlerini geliştirdiler. Ama daha önemlisi doğal kaynaklar ve çevre konusunda bilinç kazandılar. Artık tabiata daha farklı bir gözle bakacak, daha hassas yaklaşacaklar. Resimlerinde ortaya koydukları hakikat ise biz büyüklere yeni sorumluluklar yüklemektedir” diye konuştu.



“Türkiye 2023’te orman alanını ülke yüzölçümünün yüzde 30’una ulaştırma hedefindedir”


Sanayi devriminden bu yana dünyanın gelişmesiyle bir yandan da doğal kaynaklarını hızla kaybettiğini vurgulayan Emine Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:


“Kentleşme, sanayileşme, katı atıklar büyük çevre sorunlarına sebep olmaktadır. Küresel ısınma nedeniyle yaşanan iklim sorunları, gelecek yüzyılın en önemli meselesi olacaktır. Çölleşme ve kuraklık, küresel bir sorundur. Dünyada bu sorundan etkilenmeyen hiç kimse yoktur. Her yıl 100 milyon hektardan fazla tarım arazisi yok olmaktadır. Aynı şekilde 5 milyon hektarın üzerinde orman arazisi maalesef tahrip olmaktadır. Tüm bunlar bir milyar insanın gıdaya ulaşımına manidir. Küresel gıda üretimi her geçen gün azalmaktadır. Elbette burada gelişmiş ülkelerin sanayileşirken yaptığı tahribatın bedelini yoksul ülkeler ödemektedir. Sorunların merkezinde zihniyet meselesinin olduğunu peşinen kabul edelim. Vicdanların çölleştiği bir dünyada topraktaki çölleşmenin önüne geçmekte tabi ki zordur. Çevre dostu politikalar geliştirir, israfın önüne geçersek çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakabiliriz. Üzerinde yaşadığınız topraklar atalarımızdan miras olduğu kadar çocuklarımızın bize emanetidir. Çocuklarımıza sağlıklı bir çevre bırakmak en temel sorumluluğumuzdur. Çünkü sağlıklı çevrede yaşamak her şeyden önce insan hakkıdır. Devletimiz, bakanlıklarımızın yaptığı başarılı çalışmalarla erozyonu önleme, toprak ve su kaynaklarını koruma konusunda büyük bir çaba içindedirler. Dünyada orman varlığını arttıran ülke sayısı son derece azken, Türkiye 2023’te orman alanını ülke yüzölçümünün yüzde 30’una ulaştırma hedefindedir. 2002’den bu yana 3,5 milyarı aşan fidan toprakla buluşmuştur. Güçlü tarım politikaları ile su kaynaklarının doğru kullanımı konusunda önemli adımlar atılmıştır. Bu çok yönlü seferberliğin eğitimle desteklenmesi son derece önemlidir. Geleceğimi Koruyorum Projesi de bu anlamda farkındalık çalışmasıdır. Projenin açılışında çocuklarımıza hediye ettiğimiz yeşil defterler evlatlarımızın toprak ve tohumla tanışmasına vesile olmuştur. Bir saksıda da olsa ektikleri tohumun filizlenmesini beklemek onlara sabrı öğretmiştir. Tabiat ilgi alanlarına girmiş, ağaçların cinsini tanımış, toprakları birbirinden ayırt etmeyi öğrenmişlerdir. Domates ve bibere sahip olmak için paranın yetmediğini anlamış, suyun ve toprağın önemini fark etmişlerdir.”



“Bizim anlayışımızda toprak aynı zamanda vatandır”


Suyun medeniyet olduğunu ve medeniyetin bir suya ulaşma yolculuğu olduğunu ifade eden Emine Erdoğan, “Kadim medeniyetler su kaynaklarının bulunduğu yerde ortaya çıkmıştır. Su kaynaklarının korunması medeniyetin korunması demektir. Gençlerimize bu bilinci verebilirsek ve gündelik hayatlarında su, toprak ve çevre duyarlılığı sağlayabilirsek gelecek için umudumuz daha da artacaktır. Bizim anlayışımızda toprak aynı zamanda vatandır. Şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış bu topraklar sadece maddi bir unsur değildir. İstiklal şairimizin dediği gibi; ‘Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.’ Şayet maddi ve manevi bilinci birlikte inşa edebilirsek, bu emanetin hakkını da vermiş oluruz” diyerek sözlerini sonlandırdı.



“Toprağını, suyunu ve değerlerini koruyan bilinçli nesillerle Türkiye’nin yarını aydınlıktır”


Ödül töreninde konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Türkiye’nin doğal kaynakları ve güzellikleri ile zengin bir ülke olduğunu söyledi. “Cennet misali bir yurdumuz vardır” diyerek sözlerini sürdüren Yılmaz, “Bu projenin amacı cenneti korumaktır. Bizim bu güzelliğin farkında olarak bu güzelliğe sahip çıkmamız ve bunu yaşatacak nesil yetiştirmemiz gerekiyor. Bu amaçla, çocuklarımızı çevre bilincine sahip, kendisi ile barışık, çevresiyle barışık yetiştirmek istiyoruz. Geleceğimi Koruyorum Projesi, bu nesilleri yetiştirmek için ortaya çıkan bir projedir. Proje kapsamında 30 büyük şehrimizde okul öncesi ve ilkokul öğrencilerine ve dolaylı olarak öğretmen ve velilere yönelik çalışmalar yapıldı. Çocuğu eğitirsek geleceği inşa etmiş oluruz. Çocuklarımızın davranışlarını değiştirirsek toplumda değişir. Yarınlarımız için, geleceğimiz için bugün bilinçlenmeli ve bugün çalışmaya başlamalıyız. Toprak ve su içinde doğduğumuz dünyanın en temel kaynağıdır. Varlıklarını ancak yok olduğunda anlayabiliyoruz. Toprak ve su hayat demektir. Onlar olmasa yaşamda olmaz. Onları koruduğumuz sürece geleceğimize daha güvenle bakabiliriz. Çevre bilinci bir eğitim meselesi ama sadece bir kurumun veya bir kişinin başarabileceği bir iş değildir. Bütün kişi ve kurumların ortak çabasını gerektirir. Çevre kirlenmesi denildiğinde sadece ülkemizi değil tüm dünyayı ilgilendiren küresel bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun bilinmesi gerekli. Verimli toprağı korumak hedefiyle 2015 yılı BM tarafından Toprak Yılı ilan edildi. Çevremizi korumak ve ona sahip çıkmak için öncelikle çevre bilincinin oluşması gerektiği muhakkaktır. Çok küçük yaşta evlatlarımıza toprağı sevdirmeliyiz. Sorumluluk bilincini ne kadar erken yaşta kazandırabilirsek o bilinç o kadar kalıcı olur ve geleceğimiz o denli güvende olur. Toprağını, suyunu ve değerlerini koruyan bilinçli nesillerle Türkiye’nin yarını aydınlıktır” açıklamasında bulundu.


“Eğitimin maddi yönünde iyi bir noktadayız” diyen Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:


“Milli gelirimiz 862 milyar dolarsa dünyanın G20 üyesiyiz, en zengin 20 ülkesi arasındaysa bunu bizim ilkokullarımızdan, liselerimizden, üniversitelerimizden; işçiler, mühendisler, yöneticiler, doktorlar, hasta bakıcılar, hemşireler, ziraat mühendisleri, tarımda çalışanlar hepsi el birliğiyle üretti. Manevi yönünde eksiklik var mı? Yolda bulduğu altını sahibine teslim eden öğrenci değerler eğitimini almış öğrencidir. Devletin vermiş olduğu bir kitap hasar gördüğünde kendini paralayan bir öğrenci ’devletin vermiş olduğu kitabı ben nasıl paralarım’ diyorsa bu değerler eğitimidir. ’Ben bu kitabı paraladığımda sanki Recep Tayyip Erdoğan’a ihanet etmiş gibi hissettim’ diyor. Bu değerler eğitimidir. 15 Temmuz’da vatanın sana ihtiyacı var denildiğinde ilkokulu, lisesi, üniversitesi yaşına bakmadan sokağa çıkıp bu vatana sahip çıkıyorsa değerler eğitimi verilmiş demektir.”



“Toprağımızı sele, yele ve namert, bu ülkenin topraklarına göz diken ele de vermeyeceğiz”


Projenin anlam ve önemine dikkat çeken Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ise yaptığı konuşmada şu bilgileri verdi:


“İnsanlığın krizlerle boğuştuğu, kan ve göz yaşının adeta sele dönüştüğü, sömürenlerin hesap üstüne hesap yaptığı, çocuk feryatlarının arşa ulaştığı ve tüm insanlık birikimlerinin en iyi silah yapmaya kullanıldığı bütün değerlerimizin ve birçok değerlerimizin tahrip edildiği bir süreçten geçiyor dünya. Bu proje başlığı son derece anlamlı ve son derece önemli. Geleceği korumaktan daha önemli bu süreç içerisinde hangi başlık olabilir diye sorduğumuz zaman bundan daha önemli bir başlık olduğu kanaatinde değilim. Tahrip edilenlerin başında da hiç şüphesiz tarım, tarım alanları ve tabiata ait değerler olduğunu hep beraber görüyoruz. Bu proje farkındalık açısından tabiata, hayvanlar alemine, atmosfere, yaratılan her şeye konusunda bir farkındalığın oluşması noktasında bu projenin önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Dünyada tarıma elverişli 5 milyar hektar arazi var. Bu arazinin ancak 1,4 milyar hektar bölümü tarım alanında kullanılabiliyor. Bu bin 400 milyon hektar arazinin de sağlıksız kullanılması, özellikle bilinçsiz sulama, kimyasallarla toprağın gereksiz buluşması ve en önemlisi betonlaşma neticesinde her yıl 12 milyon hektar bir alanın tarım dışı kaldığını görüyoruz. Bir dakikada 33 futbol sahası tarım alanı tarım dışına çıkıyor. 1 saat içerisinde ise 2 bin futbol sahası büyüklüğündeki alan şu program bitene kadar tarım alanı olmaktan çıkıyor. Bir dakikada 250 çocuk dünyaya geliyor. Bir saat içerisinde 15 bin çocuğun dünyaya geldiğini görüyoruz. Bir taraftan nüfus artışı devam ediyor ama diğer taraftan elimizde geleceğimiz olan toprağımızın elimizden kaydığını ibretle izliyoruz. Bugün baktığımız zaman 39 ülkede gıdaya erişimde sorun yaşanıyor. 80 ülkede suya erişimde sorun yaşanıyor. 800 milyon aç insan var ve 1 milyar insan da yoksul. Neredeyse 2 milyar insan aç ve yoksullukla mücadele ediyor Az önce ifade ettiğim nüfus artışı devam ederse 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyara dayanacağını bütün araştırmalar ortaya koyuyor. O zaman bütün bilimsel veriler diyor ki; bugün ürettiğinizin yüzde 60 daha fazlasını üretmezseniz bugün 2 milyar insan aç ve yoksullukla karşı karşıya gelecek çok daha büyük tehlikelerle karşı karşıya. Deniyor ki; İçinde bulunduğumuz yüzyıl savaşları gıda ve su savaşları şeklinde gerçekleşecek. Bu olumsuz gelişmeler, bu farkındasızlık eğer devam ederse 2030’larda 700 milyon insanın refah toplumlarına hareketinin olacağı ifade ediliyor. Bugün 10 milyon Suriyeli ile baş edemeyen dünyanın önümüzdeki 15-20 yıl içerisinde meydana gelecek olan bu 700 milyon insan hareketliliğini nasıl üstesinden geleceğini bugünden düşünmemiz gerektiği inancı içerisindeyim. Toprağımızı sele, yele ve namert, bu ülkenin topraklarına göz diken ele de vermeyeceğiz. Topraklarımıza sahip çıkmak durumundayız.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul FETÖ elebaşının yeğeni Selman Gülen’e 6 yıl 3 ay hapis cezası FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’in yeğeni Selman Gülen’in de aralarında bulunduğu 4 sanığın örgütün ‘Gaybubet Evi’ olarak adlandırdığı evde birlikte kaldıkları, örgütün gizlilik talimatları ile hareket ettikleri ve kendilerini çevrelerindeki yaşayanlara farklı isimlerle tanıttıkları iddiasıyla yargılandığı davada karar çıktı. Mahkeme, tüm sanıkları 6’şar yıl 3’er ay hapis cezasına çarptırdı. Fethullahçı Terör Örgütü’nün elebaşı Fethullah Gülen’in yeğeni Selman Gülen’in de aralarında bulunduğu 4 sanığın, örgütün ‘Gaybubet Evi’ olarak adlandırdığı evde birlikte kaldıkları, örgütün gizlilik talimatları ile hareket ettikleri ve kendilerini çevrelerindeki yaşayanlara farklı isimlerle tanıttıkları iddiasıyla yargılandığı dava karara bağlandı. İstanbul 24.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Selman Gülen Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Sanık avukatları ise duruşma salonunda hazır bulundu. Duruşmada savunma yapan sanık avukatları, müvekkillerinin beraatını talep etti. 6’şar yıl 3’er ay hapis cezası Kararını açıklayan mahkeme, sanıklar Selman Gülen, Nur Gülen, Bekir Öztürk ve Mine Öztürk’ü ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçundan 6’şar yıl 3’er ay hapis cezasıyla cezalandırdı. Sanık Selman Gülen’in tutuklulukta geçirdiği süreyi de dikkate alan heyet, imza atma ve yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. Diğer sanıkların ise haklarındaki adli kontrol tedbirlerinin devamına hükmedildi. İddianameden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, şüpheliler Selman Gülen, Nur Gülen, Bekir Öztürk ve Mine Öztürk’ün, örgütün ‘Gaybubet Evi’ olarak adlandırdığı ve kira sözleşmesi başkası tarafından yapılmış bir evde birlikte kaldıkları, kendilerini çevrelerinde yaşayanlara farklı isimler ile tanıttıkları, yakalanmamak amacıyla tedbir alarak market alışverişini dahi internet tabanlı market uygulamaları üzerinden yaptıkları ve yıllarca herhangi bir gelir getirici işte çalışmamalarına rağmen evlerinde 4 bin 500 dolar, 850 euro ve 500 kron paranın bulunduğu kaydedildi. Hazırlanan iddianamede, şüphelilerin tam bir gizlilik ve sadakat içerisinde tutum sergiledikleri, örgütün gizlilik talimatları ile hareket etmeye devam ettikleri ve kendi iradelerini örgüt yöneticilerinin iradesine rızaen teslim ettikleri belirtildi. İddianamede, şüpheliler Selman Gülen, Nur Gülen, Bekir Öztürk ve Mine Öztürk’ün ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçundan 7 yıl 6’şar aydan 15’er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Erzurum Kale: “Hemşire göçü önemli bir konu” 12-18 Mayıs Dünya Hemşireler Haftası nedeniyle, Türk Hemşireler Derneği Erzurum Şubesi’nce bir anma programı düzenledi. Türk Hemşireler Derneği Erzurum Şube Başkanı ve Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Öğretim Görevlisi Raziye Kale, Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Eda Ay, ETÜ Sağlık Bilimleri Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Elanur Yılmaz Karabulutlu ve öğrencilerin katılımıyla yapılan etkinlikte saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı okudu. Türk Hemşireler Derneği Erzurum Şube Başkanı ve Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Öğretim Görevlisi Raziye Kale, burada yaptığı basın açıklamasında, hemşirelerin sağlık politikalarına etkin rol alma yönünde çalışmalar yapılması gerektiğini ifade etti. ‘Hemşirelerimiz bizim tek geleceğimiz’ Şube Başkanı Raziye Kale, son yıllarda küresel ve ulusal düzeyde yaşanan afetler ve felaketlerin her yerde ve her şartta en önce ve kesintisiz sürdürülmesi gereken hizmetlerin başında sağlık hizmetleri geldiğini ifade ederek yaptığı açıklamada,’’ Sağlık hizmetlerinin yüzde sekseninin uygulayıcısı ise hemşirelerdir. Halkın hak ettiği sağlık bakımını alabilmesinin garantisi hemşirelerdir. Adil ve insan merkezli bakıma erişmenin ve sürdürmenin garantisi hemşirelerdir. Küresel sağlık sorunlarının üstesinden gelmede, küresel sağlığa erişme ve geliştirmede kilit sağlık çalışanları hemşirelerdir. Daha sağlıklı toplumlar, gelişen ekonomi ve güçlü uluslar için kilit sağlık çalışanları hemşirelerdir.” dedi. “Hemşirelerin sorunları çözülmeli” Hemşirelerin görünmez ve tükenmez bir kaynak olarak görülmeye devam edildiğini vurgulayan Türk Hemşireler Derneği Erzurum Şube Raziye Kale “Hemşirelerin, olumsuz çalışma şartları, aşırı iş yükü, ekonomik zorluklar, baskı, mobbing, şiddet gibi pek çok olumsuzlukla mücadele etmeye devam etmekte, tükenmekte, emekli olmakta, göç etmektedir. Hemşirelerin refahını sağlayamıyoruz, bireysel sağlıklarını koruyamıyoruz, meslekte tutamıyoruz. Dolayısıyla sağlık hizmetlerinin niteliği ve geleceği tehdit altındadır; 2023 yılında dünyadaki hemşire açığı 30 milyonu bulmuştur. Küresel bir kriz olarak da ifade edilen hemşire işgücündeki açık, hemşire göçünün söz konusu olduğu büyük bir sorundur.” şeklinde konuştu. “Türk Hemşireler Derneği 91 yaşında Ülke olarak hemşirelik mesleğine yatırım yapılması gerektiğini anlatan Kale, daha sonra şöyle konuştu, “Bir başka ifadeyle sağlık hizmetlerine yatırım yapmamız, geleceğimize yatırım yapmamız gerekmektedir. Cumhuriyetimizin 100. yılında, 91. yaşını kutlayan Türk Hemşireler Derneği olarak, Cumhuriyetin hemşireleri olarak, hemşire istihdamına, hemşirelerin işte tutulmasına, çalışma şartlarımıza öncelik verilmesi hassasiyet gösterilmesini talep ediyoruz. Mesaide baskıdan, mobbingden, şiddetten arındırılmış ve iş barışı sağlanmış çalışma ortamları için gerekli önlemleri alınız. Hemşireliğin deneyimli ve güvenilir sesi olarak, 91 yıllık tecrübesiyle toplumuza hak ettiği bakımı sunabilecek nitelikte bir hemşirelik için mücadele eden derneğimizin sağlık politikalarında aktif rol almasını desteklenmesini arzu ediyoruz. Türk Hemşireler Derneği olarak, Şehit ve gazilerimizin anneleri başta olmak üzere fedakar annelerimizin Anneler Gününü kutluyor, Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanımı ve aramızdan ayrılmış olan tüm annelerimizi de saygı ve rahmet ile anıyoruz.”
İzmir İzmir’de ünlü gece kulübüne uyuşturucu baskını: 3’ü polis 24 gözaltı İzmir’de, Zirek kardeşler ve Alabaylar suç örgütüne yönelik operasyon düğmesine basan polis, ünlü bir gece kulübüne baskın yaptı, aktif polislerinde aralarında olduğu 24 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerin, gece kulüplerini kendilerine paravan olarak kullanarak suç gelirlerini akladıkları, suç örgütlerine para akladıklarını tespit edilirken, suç işleme yöntemi deşifre edildi. İzmir İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, uyuşturucu madde, silah ticareti ve rüşvet suçlarını işlediği tespit edilen Zirek kardeşler ve Alabaylar suç örgütünü takibe aldı. Suç işleme yöntemleri deşifre oldu: Gece kulüplerinde suç gelirlerini aklıyorlardı İzmir polisi, suç örgütlerinin popüler gece kulüplerini kendilerine paravan olarak kullandıklarını, gelirlerin aklandığını ve vatandaşlara uyuşturucu satarak bu gelirlerin suç örgütlerine aktarıldığını da tespit etti. Aylar süren teknik ve fiziki takibin ardından polis, şüphelilerin suç işleme yöntemlerini deşifre etti. Gözaltına alınan polislerde var Operasyonun düğmesine basan ekipler, İzmir’deki ünlü bir gece kulübüne de baskın yaptı. Eş zamanlı baskınlarda; 9 bin 880 adet ecstasy hap, 5 bin 711 adet sentetik ecza hap, esrar maddesi, ruhsatsız tabancalar, fişekler ve hassas teraziler ele geçirildi. Baskınlarda, 3’ü aktif, 1’i emekli polis olmak üzere toplam 24 şahıs gözaltına alındı. Gözaltına alınan şahısların, emniyetteki işlemlerinin devam ettiği öğrenildi. Bu arada, bir avukatında konuyla ilgili arandığı öğrenildi.
Ankara Dışişleri Bakanı Fidan, Avusturyalı mevkidaşı ile görüşecek Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg’in gerçekleştirmesi beklenen Türkiye ziyaretinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüşmesinde siyasi ilişkilerdeki istikrar başta olmak üzere iki ülke gündemindeki ortak konular ele alınacak. Avusturya Dışişleri Bakanı Schallenberg’in 13-14 Mayıs tarihlerinde Türkiye’ye gerçekleştireceği resmi ziyarette, başta siyasi ilişkilerdeki istikrarın ve üst düzeyli ziyaretlerin teşvikinin yanı sıra, iki ülke gündemindeki ortak konular masaya yatırılacak. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Bakan Fidan’ın Avusturyalı mevkidaşı ile yapacağı görüşmede, Avusturya Türk toplumunu ilgilendiren hususlar ve Batı Avrupa’da artan İslam düşmanlığı hakkında görüş alışverişinde bulunulacak. Ayrıca, görüşmede ekonomik ilişkiler, güvenlik alanında iş birliği, terörle mücadele ve yasadışı göç gibi konular da ele alınacak. Görüşmede, Türkiye-AB ilişkileri ile iki ülkenin ortak gündemindeki küresel meselelere de odaklanılması öngörülürken İsrail-Filistin arasında devam eden çatışmaların durması için atılması gereken adımlar gündeme getirilecek. Ayrıca Bakan Fidan, Filistin devletinin tanınması yönündeki çağrısını yinelemesi bekleniyor. Türkiye-Avusturya ilişkileri Türkiye ve Avusturya arasında ikili ilişkilerin iyi yönde ilerlemesi ile 2024 yılı itibariyle Dostluk Anlaşması’nın 100. ve İşgücü Anlaşması’nın 60. yıldönümüne girildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak 10 Ekim 2023 tarihinde Avusturya Şansölyesi Karl Nehammer, Şansölye düzeyinde 22 yıl aradan sonra Türkiye’ye ziyaret gerçekleştirmişti. Türkiye’de Avusturya ortaklı veya sermayeli yaklaşık bin firma faaliyet gösterirken Avusturya’nın 2005-2024 döneminde Türkiye’deki yatırımları 10,9 milyar Dolar’a ulaştı. Türk gurbetçilerden Avusturya’ya yıllık 1 milyar Euro ciro Avusturya’da Türkiye’den göç etmiş 350 bin kişi yaşarken hem Avusturya hem de Türk vatandaşı olan kişilerin sahip olduğu işletme sayısı 12 bini aştığı, işletmelerin toplam yıllık cirosunun 1 milyar Euro civarında olduğu değerlendirildi. Ayrıca, Bakan Schallenberg’in Türkiye’yi ziyareti kapsamında, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yla görüşeceği öğrenildi.