GENEL - 25 Temmuz 2017 Salı 13:33

Elibol: "Fırat Kalkanı 4 yıl gecikti"

A
A
A
Elibol: "Fırat Kalkanı 4 yıl gecikti"

İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol, 15 Temmuz sarsıntısının fay hatlarına dair Ankara güvenlik, askerî ve diplomasi bürokrasisi ile yaptığı görüşmeler ışığında edindiği ilginç bilgileri Türkiye Gazetesi’nde paylaştı.

İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol, 15 Temmuz sarsıntısının fay hatlarına dair Ankara güvenlik, askerî ve diplomasi bürokrasisi ile yaptığı görüşmeler ışığında edindiği ilginç bilgileri Türkiye Gazetesi’nde paylaştı.


Elibol’un "Fırat kalkanı 4 yıl geçikti" başlıklı yazısının tamamı ise şöyle:


"Siz değerli okuyucularım için 15 Temmuz sarsıntısının fay hatlarına dair Ankara güvenlik, askerî ve diplomasi bürokrasisi ile yaptığım görüşmeler ışığında edindiğim ilginç bilgileri paylaşmaya bugün de devam ediyorum.


En çok merak edilen ve sorgulanan konuların bir tanesi güvenlik birimleri arasında istihbarat paylaşımı imkânı olup olmadığı, yönetmelikte bu paylaşıma dair bir engel bulunup bulunmadığıydı. Daha açık bir ifade ile söylersek MİT, TSK ve emniyet teşkilatının personeline yönelik istihbari faaliyetler yürütebiliyor muydu? Son dönemde bu konu üzerine çok ciddi tartışmalar yapılageldi. Şahsım da sizler için bu konu hakkında birçok kez, geçmiş tecrübelerimin de ışığında, yazılar yazdım. Kaynaklarım, Başbakanlık’ta askeri ve emniyet personeli hakkında MİT’in istihbari faaliyetler yürütmesine cevaz verecek bir taslak üzerinde çalışıldığını ve iznin çıkması durumunda sistem açığının giderilmesine yönelik bir boşluğun daha doldurulacağını belirtiyor.



Dışarıda faaller


Diplomasi ve güvenlik bürokrasisindeki kaynaklarım, FETÖ’nün Türkiye sınırları içinde belinin kırıldığının altını önemle çizerken bir noktaya özellikle dikkat çekiyorlar; “FETÖ yapılanması dışarıda lobi faaliyetlerine devam ediyor. Bu hain yapı iki konudan beslenmek arzusunda. Uluslararası bir karışıklığın çıkması ve Türkiye karşıtı uluslararası bir söylemin geliştirilmesinden istifade etmenin yollarının arayışı içinde. İkinci nokta ise, Türkiye’nin siyasi, ekonomik bir kriz ile baş başa kalması ve bir iç karışıklık ortamının oluşmasından medet umuyorlar.” Kaynaklarım, FETÖ’nün beklentilerinin mutlak suretle boşa çıkacağını önemle belirtiyorlar.


FETÖ’nün dışarıdaki unsurlarının medet umduğu konuların yanında, içeride yani hali hazırda yakalanıp derdest edilmiş örgüt üyelerine de çeşitli yollardan haberler gönderdiklerinden bilgileri olduğuna işaret eden kaynaklar, “İçerideki teröristlerin moralini yüksek tutmanın derdinler. FETÖ’de oyun bitmez” değerlendirmesini yapıyor.



İhbarlar değerlendiriliyor


Emniyet, asker ve MİT’e her gün yüzlerce istihbarat bilgisinin aktığını belirten kaynaklar, gelen bilgilerin bazen asılsız çıkabildiğini ama her hâlükârda gelen her istihbaratın kendi içindeki çark sisteminden geçtikten sonra raporlandığını ve ilgili muhataplarına iletildiğini önemle altını çiziyor.



Üzerine düşeni yaptı


15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında en çok tartışılan konu belki de bu oldu. FETÖ kendi hainlerin korumaya almak için algılar üzerinden süreci yönetirken bu soru da çok tartışıldı. İşin aslı şu. Yukarıda da belirttiğim gibi her gün yüzlerce istihbarat geliyor. Gelen istihbarat aslında FETÖ krizinin ilk çıkış tarihi sayılan 7 Şubat 2012’de olduğu gibi doğrudan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik, asker içindeki bir grubun kalkışma yapacağı yönündeydi. Kaynaklarım konuyla ilgili şu değerlendirmede bulunuyor: “Bu meselede MİT Müsteşarı üzerine düşeni yapmış. Kendimizi MİT’in yerine koyalım. Her zaman olduğu gibi bir kişi geliyor bir ihbarda bulunuyor. Kendisiyle birlikte iki kişinin yer alacağı bir operasyonla, gece MİT Müsteşarı’na yönelik bir kaçırma girişimi olacağını ihbar ediyor. MİT’in ilgili birimleri bu ihbarı hızlı bir şekilde istihbarat çarkından geçiriyor. İhbarda kaçırma operasyonunun Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Kara Havacılık Okulu’ndan kalkacak helikopterle yapılacağı bildirilirken, muhattap Genelkurmay Başkanlığı olduğu için saat 16.20’de MİT, bu ihbarın doğru olup olmadığının araştırılması için 2. Başkan düzeyinde Genelkurmay’a bilgi veriyor. Genelkurmay da hemen tetkike başlıyor. Genelkurmay tetkiki neticelendirip MİT’e ‘bu ihbar doğru ya da asılsızdır’ demeden, ihbarın kaynağı, muhatabı, doğruluğu ya da yanlışlığı teyit edilmeden MİT’in, sadece Müsteşarın kaçırılmasına yönelik bir ihbar konusunda Başbakan’a bilgi vermesini beklemek ne kadar doğru olur?”



Doğruluğu kesinleşmeden


Kaynaklarım, Hakan Fidan’ın olayın kendisine intikalinden hemen sonra Genelkurmay Karargahı’na bilgi verdiği ve Genelkurmay İkinci Başkanı ile durumu paylaşıldığını söylüyor. Konunun araştırılmasının istendiği belirtilerek, teyid çalışmalarına destek vermek üzere MİT Müsteşar Yardımcısı da Genel Kurmay Karargahına gönderiliyor. Şimdi soru şu: MİT Müsteşarı Hakan Fidan, şahsına yönelik bir ihbar almış, TSK ile paylaşmış ve konunun doğruluğu ile ilgili dönüş alamamışken, henüz kendisine ulaşmamış cevaplar varken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ı nasıl bilgilendirebilirdi?


Sizlerin de hatırlayacağı gibi, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ı Fidan’a yönelik kalkışmanın merkezi olarak ihbar edilen Kara Havacılık Komutanlığı’na kontrol için göndermiş, Çolak olağanüstü bir durum olmadığı bilgisi ile kendisine dönüş yapmıştı. Çolak’ın Komutanlıktan ayrılmasından yarım saat sonra hainler darbeye kalkışmıştı. Görüştüğüm kaynaklar, MİT’in gelen istihbaratı ilgili kurum konumundaki TSK ile paylaştığının ve sonraki sürecin Genelkurmay üzerinden devam ettirildiğine vurgu yapıyor...



Farklı bir kalkışma


Maalesef ülkemizin darbeler tarihi demokratik bir ülkeye utanç verecek kadar zengin. Darbelere iştirak eden Genelkurmay başkanlarının hepsi iktidar heveslisiydi. Ancak 15 Temmuz hain kalkışması kendisinden önceki darbelerden farklılık arz ediyor. Zira bugüne kadarki darbeler asker içindeki cuntacı bir yapı tarafından koordine edilmişti. 15 Temmuz hain darbe girişimiyse doğrudan, asker olmayan, din adamı kisvesi altındaki bir sapkının emir komuta zinciri içinde ve onun maşası olan Adil Öksüz’ün asker içindeki FETÖ’cülere verdiği talimatlarla hayata geçirilmişti. Bu noktadan hareketle, askeri kaynaklarım, Genelkurmay Başkanı Hulûsi Akar Paşa, Genelkurmay İkinci Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanının krizi çözmeye çalıştıkları anda kendisine gelen ihbar sonrasında Karargâh’a giden Hakan Fidan’ın bizzat o anda, aynı mekânda olduğunu ifade ediyor. Basit bir ifade ile makus darbeler tarihine göre darbeyi gerçekleştirmesi umulan komuta kademesi, MİT müsteşarının yanında sakince sorunu çözmeye çalışırken Fidan’ın da işkillenmesini gerektirecek bir durum gelişmemiş, zira Fidan’a yönelik operasyon ihbarı teyid edilememişti. Şahsen bunu normal karşılıyorum.



İkinci bir girişim


15 Temmuz hain kalkışmasının başarısızlıkla sonuçlanmasından bu yana medyada, kamuoyunda, dost sohbetlerinde de dahi sordukları önemli bir soru bu. Güvenlik kaynaklarım, 17-25 Aralık kalkışmasından buyana FETÖ’nün tüm boyutlarının tespit edildiği görüşünde. Ancak kaynaklarımın ilginç saptamaları ve uyarılar da var. İlki, 17-25 Aralık sonrası FETÖ’nün TSK içinde çok etkileyici ve belirleyici bir rol aldıkları yönünde. Zira FETÖ mensuplarının TSK ile Hükûmet ve sivil otoritenin ilişkilerini bozmaya yönelik girişimleri dikkati çekiyor. Hükûmetin TSK’dan talepleri, beklentileri bu süreçten sonra hep sabote edilmiş. Ayak diretilmiş... Bir çok konuda engellemelerle karşı karşıya kalınmış. Hulusi Akar Paşa’dan önceki dönemlere yönelik ciddi eleştiriler var. FETÖ’cülerin çok baskın oldukları ve komuta kademesini ciddi şekilde etkiledikleri görülüyor. Bu konudaki en somut veriler ise Kuzey Irak ve Suriye konuları ile karşımıza çıkıyor.



Fırat Kalkanı gecikti


Kaynaklarım, “Suriye’ye yönelik Fırat Kalkanı operasyonu, 2012-2013’de icra edilmesi planlanan ve icra edilmesi beklenen bir operasyondu. Ancak TSK’dan gelen olumsuz raporlar, engellemeler Fırat Kalkanı’nı bugüne kadar sarkıttı. Oysa o gün operasyon icra edilseydi bugün PKK/PYD Fırat’ın doğusunu hayal dahi edemezdi. Ve sonrasındaki süreçte bu kadar ciddi bir rol alamazdı” değerlendirmesinde bulundu. Bu tablodan anlıyoruz ki Hulûsi Akar Paşa’dan önceki dönemde Karargah FETÖ’ye karşı pasif kalmış.



PYD, FETÖ’nün eseri


Kaynaklarım, FETÖ’nün güvenlik birimlerindeki unsurlarının, çözüm süreci boyunca PKK’nın Doğu ve Güneydoğu illerimizdeki sokak çatışmalarının yaşandığı merkezlere silah ve mühimmat taşımasına göz yumduğunu belirtiyor. Ayrıca, Suriye ve Irak sınır hattında PKK ve DEAŞ’ın sınır hattından geçişine sessiz kalarak büyük bir ihanet içinde olduklarını da vurguluyor. 15 Temmuz sonrası süreçte sınır sınırlarımızı ve ülkemizin namusunu korumakla görevli askeri birliklerdeki bir çok üst rütbelerde görev yapan askerin FETÖ’den tutuklanmasını da buna örnek olarak gösteriyorlar."



Elibol, "Tsunami sonrası 15 Temmuz analizi" başlıklı yazısında ise şu bilgilere yer vermişti:


"Güvenlik kaynaklarından edindiğim bilgiye göre, Emniyet içindeki 4 bin polis imamı tespit edildi ve teşkilattaki FETÖ’cüler tamamen temizlendi. TSK’da ise hücre tipi çalıştıkları için süreç güçlükle ilerliyor.


15 Temmuz hain darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından medya ve akademi çevrelerinde yaptığımız tüm analizler ve yorumlar büyük ölçüde ‘o gece’ yaşananlarla sınırlı kaldı. O gece yaşananlar artık bağımsız Türk mahkemelerinin kontrolünde. Kuşkusuz iktidarı ele geçirmeye çalışan FETÖ’nün, AK Parti hükûmeti döneminde yaptıkları mutlaka iyi analiz edilmeli. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde devlet, halk ve özel sektörün katkıları ile başlatılan 15 Temmuz özel anma çalışmalarını yakından takip ettim. Gazete olarak biz de çok anlamlı bir çalışma gerçekleştirdik. Darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen bazı soruların cevapları kafamızda şimdilerde daha net bir şekilde oturmaya başladı. Geride bıraktığımız hafta aklımda kalan diğer sorulara cevap aramak üzere Ankara’da güvenlik, askerî ve diplomasi bürokrasisinin kapılarını bir bir çaldım. Edindiğim bilgileri ve izlenimleri bu köşede siz değerli okuyucularımla paylaşmak isterim. Zira paylaşacağım veriler, AK Parti iktidarının yakın geçmişinde olup bitenlere ve eğer gerçekleşmiş olsaydı, 15 Temmuz darbe girişiminin dönüşeceği işgal sürecine ışık tutuyor.


Öncelikle 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası güvenlik bürokrasimizin tüm kilit kadroları hainlerin deşifre olması ve bu hainlerden kurtulmanın rahatlığı ile daha bir özgüvenle hareket ediyorlar. Bürokratlarımızın olayları okuma süreçleri de bu anlamda daha objektif bir hâl almış durumda.



Almanya’nın amacı Türkiye’yi tökezletmek


Özellikle 15 Temmuz’dan bu yana Almanya ile yaşadığımız gerilim, Merkel hükûmetinin ve BND’nin bilinçli ve kontrollü olarak krize sürüklemek istedikleri bir durum olduğu diplomatik kaynaklarım tarafından ifade ediliyor. Zira Sayın Cumhurbaşkanı ve Türkiye aleyhtarlığının ve son 7 aydan bu yana aktif bir şekilde doğrudan MİT’in hedef alınmasını ‘sistemli bir durum’ hâline dönüştüğünü değerlendiren kaynaklarım, "Her gün aynı merkezler üzerinden haber servisi yapılıyor" tespitinde bulunuyor. Öyle ki, bu algı operasyonlarının aynı kalemler, yani Almanya’daki spesifik medya kurumları ve temsilcileri tarafından yaptırıldığını belirtiyorlar.


Bilindiği gibi Almanya Şansölyesi Angela Merkel, dış politika merkezli mesajlar ve hamlelerle iç kamuoyunu konsolide etmeyi başaran bir siyasetçi. Ancak Merkel’in Hamburg’daki G-20 zirvesinde Trump, Putin ve Sayın Erdoğan’ın gerisinde kalması, ilk kez ona pahalıya patladı. Şansölye’nin hâlihazırda Erdoğan karşıtlığı ile oy toplama derdinde olduğu anlaşılıyor. Ankara’daki genel kanı Merkel hükûmetinin eylül ayındaki seçimlere kadar krizi tırmandırmaya devam edeceği yönünde. Ancak sonrası için Ankara bürokrasisi, çok derin kırgınlıklar ve güvensizlikler nedeniyle Almanya’ya karşı mesafenin korunacağının altını çiziyor. Alman siyasetçilerin çıkışı, Eylül’deki Almanya seçimlerine endeksli. Alman devlet aklı ise Orta Doğu’da; Kafkasya’da, Balkanlar’da ve nihayet Afrika’da yeni Türkiye’yi kendisi için önemli bir rakip olarak görmeye başladı. Alman devlet aklı bu yeni ekonomik ve siyasi rakibi durdurmaya, tökezletmeye ve zayıflatmaya çalışıyor. Türkiye’nin içine kapanıp kendi derdiyle ve kendi hinterlandıyla uğraşmasını temin edecek girişimlerde bulunuyor.



BND güvenilmez partner


MİT, Almanya’daki FETÖ üyelerine ilişkin bazı verileri Alman istihbarat teşkilatı ile paylaşmış ve bunları talep etmişti. Bunun üzerine Alman istihbarat servisi BND bu bilgileri medya üzerinden tartıştırtmıştı. Diplomasi bürokrasisi bunu bilinçli bir tercih olarak değerlendiriyor. Ancak BND’nin takındığı bu tavrın kurumu dünyadaki diğer muhatapları nezdinde de güvenilmez kıldığını ifade eden kaynaklarım "BND’ye güven sarsılmıştır" yorumu yapıyorlar.



Büyükada baskınını polis yaptı


Almanya ile yaşadığımız son krizde "İnsan Hakları Örgütleri" maskesi ile Türkiye’de faaliyet gösteren kurumların İstanbul’un nezih ve sakin adası Büyük Ada’da gerçekleştirilen bir toplantı. Bu konu polise gelen bir ihbar ile başlıyor. Toplantı salonuna gidildiğinde ve yapılan aramalarda çıkan dokümanlar inceleniyor. Güvenlik bürokrasisindeki kaynaklarım ile yaptığım görüşmelerde, önemle üzerinde durdukları iki nokta var: Öncelikle, toplantı salonunda tercümanlık yapan şahsın beyanları var ve bence bu beyanlar dikkatle incelenmeli. Diğeri ise, olayla ilgili bir gizli tanık ifadesi bulunuyor ve bu gizli tanık içerideki her şeyi açık bir şekilde ortaya koyuyor.


Burada Alman siyasilere ve dünya insan hakları örgütlerine seslenmek isterim. Bu tarz baskı mekanizmalarını harekete geçirerek, Türk ve dünya kamuoyunu yönlendirmekten vazgeçin. Bunun yerine bağımsız Türk mahkemelerinin konuyu rahatça araştırmasını bekleyip görelim. Açıkçası gerek uluslararası kamuoyu nezdinde, gerekse uluslararası hukukun geçişkenliği içerisinde STK maskesi altında faaliyet gösteren yapıların ifşa edilmesi, dikkatli incelenmesi gerektiği kanaatindeyim.



Emniyet FETÖ’den temizlendi mi?


Eminim herkesin cevabını merak ettiği en önemli konu "Türk güvenlik birimleri içerisine sızmış, hâlâ devam eden bir FETÖ tehlikesi var mı?" sorusu olacak. Güvenlik bürokrasisi FETÖ ile en etkin şekilde mücadele edildiğini özenle ifade ediyorlar. Hâlihazırda FETÖ operasyonlarına dair idari ve hukuki sürecin devam ettiğini ifade eden kaynaklarım, FETÖ şebekesi içinde yer alan tüm isimlerin idari yolla devlet mekanizması dışına çıkarıldığını ve tespit edildikçe idari sürecin devam ettirildiğini ifade ediyorlar.


Hukuki sürece gelince, suça bulaşmış, suç işlemiş, ByLock dâhil olmak üzere belirlenen suç kriterlerini taşıyan FETÖ mensupları hakkında hukuki süreçlerin işletildiğini belirten kaynaklarım, toplumun tamamını ilgilendiren ve toplum güvenliği için hepimizin güvende olduğunu hissetmesi gereken kurum konumundaki Emniyet Teşkilatı’ndan FETÖ’nün temizlendiğini belirtiyor.


Kaynaklarım, Emniyet içinde FETÖ’nün tamamen çökertildiğini, bu suç örgütünün ele geçirilen bilgileri ve arşivlerden elde edilen bilgilerle 4 bin polis imamının tespit edildiği ve hukuki sürecin başlatıldığını belirtiyor. Öyle ki FETÖ’nün kurum içinde fişlediği 273 bin polis memuruna dair bilgiler de artık devletin elinde.



Sıra TSK VE Jandarmada


FETÖ’nün emniyet içinde hareket etme kabiliyetinin sıfırlandığını ifade eden güvenlik bürokrasisindeki kaynaklarım, Jandarma ve TSK içinde hâlen FETÖ taramalarının devam ettiğini belirtiyor.


15 Temmuz sonrası diğer kamu kurumlarında olduğu gibi TSK ve Jandarma içindeki FETÖ’cülerin sindiği görülüyor. Komuta kademesinden ziyade daha orta rütbelerdeki FETÖ’cülerin hâlen TSK içinde olduğu görüşü hâkim. Zira binbaşı-teğmen arası rütbelerde hâlâ bu yapıların olduğu düşünülüyor. Ancak kaynaklarım, asker içinde geçmişte olduğu gibi hücre tipi çalıştıkları için tespit edilmelerinin güçlüklerini de dile getiriyor.


Kaynaklarım, FETÖ ile mücadelenin sadece geçmişe dönük fiziki ve hazırlanan raporlar doğrultusunda değil aynı zamanda devletin sahip olduğu dijital istihbarat yöntemleri ve elektronik takip sistemleri ile de devam ettiğini belirtiyor. Bu aynı zamanda, devletin dijital dünya koşullarını da dikkate alarak çalışmalarını sürdürdüğünü ortaya koyuyor ki ülkemiz adına sevindirici bir tablo olduğunu itiraf etmeliyim.



Bylock’ta tespitler devam ediyor


ByLock ya da e-posta üzerinden yapılan haberleşmelerin tamamı ortaya çıkarılacak. Bu konuda devletin yoğun ve titiz bir çalışması devam ediyor. 15 Temmuz hain darbe girişimi öncesinde MİT’in tespit ettiği, içerik ve verilerine ulaştığı ByLock programı ile ilgili çok şey yazıldı çizildi. Güvenlik bürokrasisi şu ana kadar ByLock kullanıcılarının tüm verilerine ulaşıldığını belirtirken gerçek kullanıcılarla ilgili sürecin savcılıklar ve mahkemelerce yürütüldüğünü ifade ediyorlar. Ancak kaynaklarıma göre, gerçek kullanıcıların dışında başkalarının adına alınan hat kullanıcıları ve kurumsal hatlar üzerinden yapılan ByLock girişlerine dair incelemeleri devam ediyor. Daha net bir dille söylemek gerekirse ByLock’a dair incelemeler devam ediyor."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Türkiye ile Kuveyt arasında 6 anlaşma imzalandı Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah’ın Ankara’ya ziyaretinde Türkiye ve Kuveyt arasında 6 anlaşma imzalandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, gerçekleştirdikleri ikili ve heyetlerarası görüşmelerin ardından Devlet Nişanı tevcih ve anlaşma imza törenine katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki törende Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından es-Sabah’a Devlet Nişanı tevcih edildi. Tören sonrası iki ülke arasında çeşitli alanlarda önemli iş birliklerini içeren anlaşmaların imza törenine geçildi. Erdoğan ve es-Sabah’ın huzurunda iki ülke arasında 6 anlaşma imzalandı. İmza altına alınan anlaşmalar şu şekilde: "- Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve Kuveyt Yatırım Kurumu arasında yatırım tanıtım faaliyetlerinde işbirliği konusunda mutabakat zaptı - Ticaret Bakanlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü tarafından temsil edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Doğrudan Yatırım Teşvik Otoritesi tarafından temsil edilen Kuveyt Devleti Hükümeti arasında serbest bölgeler alanında işbirliğine ilişkin mutabakat zaptı - Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Kuveyt Devleti Konut İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı arasında konut refahı ve altyapısı alanında mutabakat zaptı - Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile Kuveyt Devleti İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü arasında afet ve acil durum yönetimi alanında mutabakat zaptı - Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından temsil edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Savunma Bakanlığı (KSB) tarafından temsil edilen Kuveyt Devleti Hükümeti arasında Devletten Devlete Savunma Sanayii Tedarik Sözleşmelerine İlişkin Uygulama Protokolü - Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Kuveyt Devleti Dışişleri Bakanlığı arasında Ortak Stratejik Diyalog kurulmasına dair mutabakat zaptı"
İstanbul İstismarcı sucu hakkında ara karar: Sanığın tutukluğunun devamına karar verildi Bağcılar’da 2019 ve 2023 yılları arasında 4 çocuğa cinsel istismarda bulunan Metin Şenay’ın 331 yıl 6 aya kadar hapis cezası talebiyle yargılandığı davada ara karar açıklandı. Duruşmada mütalaasını açıklayan cumhuriyet savcısı sanığın cezalandırılmasını talep ederken, mahkeme heyeti Şenay’ın tutukluluk halinin devamına hükmetti. Bağcılar’da 2019 ve 2023 yılları arasında 4 çocuğa cinsel istismarda bulunan Metin Şenay’ın 331 yıl 6 aya kadar hapis cezası talebiyle yargılandığı davada ara karar açıklandı. Bakırköy 24. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma, mahkeme heyetinin kararı ile kapalı olarak görüldü. Duruşmaya izleyici ve basın mensupları alınmazken, bazı avukatlar da duruşma salonuna alınmadığı için tutanak düzenledi. Duruşmaya güvenlik nedeniyle nakledildiği Diyarbakır’daki cezaevinden SEGBİS sistemi ile bağlanan tutuklu sanık Metin Şenay’ın savunması esnasında kızları cinsel istismara uğrayan müşteki anne sinir krizi geçirdi. Anne, sakinleşmesinin ardından yeniden duruşma salonuna alındı. Duruşmada savunma yapan sanık Şenay suçlamaları kabul ederek, soğukkanlı bir şekilde savunma yaptı. Cinsel istismara uğrayan bir mağdurun Adli Gözlem Odası’nda dinlenmesinin ardından cumhuriyet savcısı mütalaasını açıkladı. Cumhuriyet savcısı, mütalaasında sanık Şenay’ın cezalandırılmasını talep etti. Mütalaanın açıklanmasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma sanığın mütalaaya karşı savunma yapması için ertelendi. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, suç tarihi 2023 yılı öncesi olarak belirtilirken, 4 mağdur ile 5 müşteki yer aldı. İddianamede sanık Metin Şenay‘ın Bağcılar’da bir su dükkanının bulunduğu ve uzun yıllardır aynı semt ve mahallede su dağıtımı yaptığı belirtildi. 24 Mayıs 2023 günü mağdurlardan M.Y.’nin okuldan çıktığı ve evine dönmemesi üzerine ailesi tarafından polis ekiplerine başvuruda bulunulduğu iddianamede kaydedildi. Polis ekiplerinin önce okul kamera kayıtları ve çevredeki kameraları araştırdığı, mağdurun okul bahçesinden çıktıktan sonra bir minibüse bindiğinin tespit edildiği iddianamede belirtildi. Mağdurun ailesi tarafından kamera kayıtlarının aynı gün izlendiği, aracın daha önce evlerine su siparişi getiren ‘Metin Su’ isimli iş yerine ait olduğu iddianamede aktarıldı. Ailenin aracı kullanan kişinin Metin Şenay isimli kişi olduğunu beyan etmeleri üzerine çocuğun Metin Şenay‘ın iş yerinde olabileceği değerlendirilerek çevre araştırması yapıldığı iddianamede kaydedildi. Sanığın gece saat 03.00 sıralarında iş yerinden çıkarak tedirgin davranışlar sergilediğinin görülmesi üzerine duruma kolluk ekiplerince müdahale edildiği, sanığın iş yerinin içerisine doğru kaçtığı iddianamede açıklandı. Gizli odadaki notlar: “Ben ne dersem yap, sözümü dinlemezsen çok acı veririm ve çok döverim, gerekirse öldürürüm” Polis ekiplerinin Metin Şenay‘ın arkasından giderek çocuk ile ilgili sorular sormaya başladığı, sanığın hiçbir soruya cevap vermediği, bu sırada iş yerinin arkasından çocuk çığlık sesi duyulması üzerine ‘yatak odası’ olarak tarif edilen alana geçildiği iddianamede açıklandı. Hazırlanan iddianamede gizli bir odada mağdur kız çocuğunun kilit altında ve ağlar vaziyette olduğunun görüldüğü, gizli bölümde ve mağdurun üstünde kan lekelerinin görülmesi üzerine cinsel istismara maruz kaldığının anlaşıldığı belirtildi. Öte yandan iddianamede gizli odada duvara yapıştırılmış şekilde “Söz dinlemesi kesinlikle yapılacak, kesinlikle bağırma, konuşurken fısıltı ile konuş, sağa sola zarar verme, dükkana biri gelirse kesinlikle konuşma, ben ne dersem yap, sözümü dinlemezsen çok acı veririm ve çok döverim, gerekirse öldürürüm. Bence en iyisi sözümü dinle ve dediklerimi yap ben sana en iyi şekilde bakayım” şeklinde bir yazının görüldüğü de aktarıldı. “Eğer bağırırsan seni öldürürüm” Mağdur M.Y., Çocuk İzlem Merkezi’nde alınan ifadesinde ikametlerine 10 senedir su getiren Metin’in kendisini çağırdığını, ‘Seni eve götüreyim’ dediğini, Metin’in daha önce de kendisini eve götürdüğünü, daha önce kendisine hiçbir şey yapmadığını, o gün yolda giderken eve gitmediklerini fark etmediğini belirtti. Mağdur, iş yerine gelince arabadan indiklerinde sanığın “Sen geç bilgisayarda oyna” dediğini, içeri girdiğini ve burada büyük bir oda olduğunu, bilgisayar olduğunu, biraz bilgisayar oynadıktan sonra Metin’in “Sana bir yer göstereceğim” diyerek kendisini küçük bir odaya götürdüğünü anlattı. Mağdur M.Y., odanın süngerlerle kaplı olduğunu, pencere, cam ve eşya olmadığını, Metin’in bir kap bırakarak “Tuvaletin gelirse bu kaba yaparsın” dediğini, oraya kustuğunu, Metin’in kendisini istismar ettiğini, “Eğer bağırırsan seni öldürürüm” dediğini, eline bıçak alıp korkuttuğunu, akşama doğru kendisini mutfağa götürüp “Yemek ye” dediğini, yemek yemediğini ve kustuğunu, üşüdüğünü ve karnının ağrıdığını anlattı. “Çocuk esirgeme yurdunda on sene kalırsın” Mağdur çocuk, sanık Metin Şenay’ın kendisine çocuk esirgeme yurdunda dövülen çocukların videolarını izlettiğini ve “seni böyle dövecekler anneni göremeyeceksin sen bağırırsan bizi burada duyarlar, bizi görürler, ben cezaevinde on sene yatarım, sen de çocuk esirgeme yurdunda on sene kalırsın” dediğini açıkladı. Mağdur, kendisi uyurken polislerin geldiğini de beyan etti. Mağdur M.Y.’nin yapılan muayenesinde de Metin Şenay’a ait olduğu anlaşılan DNA profillerinin bulunduğu kaydedildi. Öte yandan mağdur M.Y., Çocuk İzlem Merkezi’nde yeniden alınan ifadesinde Metin Şenay’ın kendisini istismar ederken video çektiğini gördüğünü de beyan etti. “Yanağından öptüm sonra cinsel istismarda bulundum” Metin Şenay’ın mağdur M.Y. yönünden avukatı eşliğinde alınan savunmasında üzerine atılı suçlamayı kabul ettiği kaydedildi. Sanık Şenay savunmasında, “İş yerinin kapısını kilitledikten sonra yalıtımlı odaya götürdüm. Üzerine battaniye örttüm. İlk olarak yanağından öptüm, sonra cinsel istismarda bulundum. Başka bir çocuğa cinsel istismarda bulunmadım” dedi. İstismarda bulunduğu çocukların fotoğraflarını saklamış Öte yandan sanığın iş yerinde ele geçirilen dijital materyallere ilişkin bilirkişi incelemesi sonucu bir rapor hazırlandı. Hazırlanan raporda çocuk pornografisi olduğu değerlendirilen internet aramaları, videoları ve fotoğrafları tespit edildi. Raporda sanığın istismarda bulunduğu değerlendirilen ve yine dijital olarak saklanan müstehcen çocuk fotoğraflarının tespit edildiği de belirtildi. Bazı fotoğraflarda sanık Şenay’ın net olarak görüldüğü de söz konusu raporda açıklandı. İddianamede fotoğraflardan tespit edilen, istismara maruz kaldığı değerlendirilen çocukların iş yerinde vakit geçirdikleri sırada isimlerini yazdıkları belirtildi. İddianamede iş yerinde ismi yazılı çocuklardan E.N.Ö. ve M.Ö.’nün sanığın eşinin akrabası olduğu belirtildi. Mağdurların sosyal medyada paylaştığı geçmiş yıllara ait fotoğraflar ile dijital incelemeler neticesinde elde edilen müstehcen çocuk fotoğraflarının benzerlik içerisinde olduğunun anlaşılmasıyla mağdur kardeşlerin sanık tarafından istismar edildiğinin değerlendirildiği hazırlanan iddianamede aktarıldı. Yine yapılan araştırmalarda mağdur R.Ş.’nin de iş yerinde isminin yazılı olması nedeniyle istismar edildiği iddianamede değerlendirildi. “İlk önce senin kafana sıkarım, sonra kendi kafama sıkarım gideriz bu hayattan” Mağdur R.Ş. beyanında, “Ben Metin Şenay‘ın gazetedeki çıkan olaylarını öğrenince kendimi eve kapattım. 6-7 ay önce bu olayı öğrendim, annem de bana durumu anlatmıştı. Annem bana ‘Metin’in sana karşı bir eylemi var mı?’ diye sormuştu. Ben de korkumdan söyleyemedim. Metin Şenay, bizim mahallede sucu dükkanı açmıştı, ben evde yalnız kalıyordum. Ablam okula gidiyordu, anne ve babam evde olmuyordu, abim de dışarlarda geziyordu. Metin Şenay bana ‘Ben seni korurum sana bir şey olmaz’ diyordu. Benim yanına gitmemi isterdi. Gitmezsem bana sinirlenir, bana tuhaf tuhaf hareketler yapardı. Beni tehdit ediyordu. ‘Birine söylersen yurda verilirsin, ben de hapse girerim’ diyordu. ‘Hayatına bir erkek giremez’ diyordu. Bana ‘İlk önce senin kafana sıkarım, sonra kendi kafama sıkarım gideriz bu hayattan’ dedi. Metin Şenay‘ın yaşını tam olarak bilmiyorum. Bana ‘Hiç kızım yok, benim iki tane oğlum var, onlar beceriksiz’ diyerek sürekli yanına çağırıyordu. Ailemin sıkıntılarından dolayı ben hep tek kalıyordum. İlk defa 5 yaşımda bana cinsel istismarda bulundu. Son olayı dokuzuncu sınıfta yaşamıştım. Dükkanın içinde masası, bilgisayarı, bir koltuk vardı. İlk olayda ‘Gözünü kapat korkma’ dedi. Dükkanda kaplama filmler vardı. Dışardan gözükmüyordu. Bu ilk olayda kendisinden korktuğum için yanına gidiyordum” dedi. “Cinsel istismarda bulunduğu zaman video kaydı yapıyordu” Mağdur, Metin Şenay tarafından farklı zaman dilimlerinde pek çok kez cinsel istismarına maruz kaldığını da iddianamede yer verilen beyanında belirtti. Mağdur yaşanan olaylardan dolayı Metin Şenay’dan şikayetçi olduğunu da söyleyerek, “Ben bu olayları bana inanmayacak diye düşündüğümden anneme anlatmadım. Tehdit içerikli sözleri bana sürekli söylüyordu. Beni tembihliyordu. Metin’in dükkanında silah vardı. Arka odanın küçük bir odası daha vardı. Bana ‘Seni kim arıyor, senin hayatına kimse giremez, yoksa senin kafana sıkarım’ diyordu. Bana ‘Benden başka kimseyle ilişki yaşayamazsın’ diyordu. Yatak odasında laptopun üzerine takılı bir kamerası vardı. Yatak odasının dışında da bir kamera vardı. Hem içerdeki hem dışarıdaki kamerayla video çektiğini söylüyordu. İçeride de cinsel istismarda bulunduğu zaman video kaydı yapıyordu. Bana bir tane videomu izletti. Ben ‘Videoyu izlemek istemiyorum’ dememe rağmen videoyu izletiyordu. Ben izlemek istemiyorum deyince ‘Bunlar senin videoların, izle bir şey olmaz’ diyordu. Son olay felçten önce olmuştu. Tam tarih olarak hatırlamıyorum. Dokuzuncu sınıfta 15 yaşında olduğumu hatırlıyorum. Hastaneye yattığım yıl 2021 yılıydı. Ben hastaneye yattıktan sonra Metin’in bana dokunması olmadı. Son bir yıldır beni araması da olmadı” dedi. “Metin Şenay‘ın yaptıkları bana göre işkencedir” Bir diğer mağdur E.N.Ö. ise Çocuk İzlem Merkezi’nde alınan ifadesinde, “Metin Şenay benim akrabam olur. Eskiden bizim alt dairemizde oturuyordu. İlk olay ben dördüncü sınıfa giderken oldu. Biz onu seviyorduk. Metin Şenay‘ın yanına 2-3 sene kadar gittik. Olaylar hep Metin’in su sattığı dükkanda oldu. Kendisi sucuydu. Su getirip götürüyordu, biz dükkanda yalnız kalıyorduk, bize bilgisayardan film açıyordu. Bana cinsel istismarda bulundu. İkinci gün M. isimli kardeşim ile birlikte gittik. İlk olayda M.’de benim yanımdaydı. İkinci gün de cinsel istismarda bulundu. Benim sıram bittikten sonra M. ile başlıyordu. Bu olaylar aynı gün oluyordu. Hatırladığım ikinci olayda o, ben ve kardeşim var. Biz oraya kıyafet getiriyorduk. Toplam 2-3 yıl kadar Metin Şenay‘ın dükkanına gittik. Ben 12-13 yaşımdayken ailem Metin Şenay ile ilişkimizi kesmeye başladı. Haberlerdeki çocukta yaptığı gibi bizi de tehdit etti. ‘Konuşan ölsün’ diyordu, tıp oynuyorduk, ‘sus dediklerimi yapmazsan öldürürüm’ diyordu. Biz de korkuyorduk. Dükkanda üç bölüm var. Oturma odasında televizyon, kamera var, arka tarafta oda yaptırmış ne olduğunu anlamadım. Tahtalık gibi bir yerler var, bölme yaptırmış. Bunu bizi dışardan insanlar görmesin diye yaptırmış. Buranın önden ve arkadan iki kapısı bulunmaktaydı. Bu dükkanda bilgisayarı vardı, evde canım sıkılıyordu, bilgisayarla oynamak için su dükkanına gidiyorduk. Daha sonra annem bize izin vermemeye başladı, gitmemizi istemedi. Taciz yaptığını bile bile bilgisayar oynamak için yanına gidiyorduk, anne babama karşı geliyorduk. İlerleyen zamanlarda yanlış yaptığımızı anladım ve ortaya çıkacak diye çok korktum. Metin ‘Siz de gizlemeye çalışın, anne babanıza bir şey belli etmeyin’ diyordu. Sonra polislerin onu aldığını duyduk. Haberlerde başka bir çocuğa yaptığını duyduk, kardeşim ile bize yaptıklarını da söyleyip söylememeyi düşündük. Bilgisayarında bizim görüntülerimiz videolarımız vardı, bunlar da çıkar mı diye düşündük. Bu kadarını düşünür, videoları siler diye düşündük ama silmemiş. Metin Şenay bize bu eylemlerini yaparken sürekli videoya çekiyordu. Bilgisayarında klasörün içerisinde bu videoları yedekliyordu. Bu bilgisayar su dükkanında bulunuyordu. Bana bu olayları yaptığı için Metin Şenay’dan şikayetçiyim. Bize ‘bu olayı herkes öğrenirse yemin olsun herkesi vururum’ demişti, ‘alt komşularım duyarsa sizi vururum’ dedi. Bize yaptığı işkenceyi o küçük kıza da yapmış. Metin Şenay‘ın yaptıkları bana göre işkencedir” şeklinde konuştu. “Bu olay ortaya çıkmasın yoksa kendimi öldürürüm” Mağdur E.N.Ö.’nün kardeşi M.Ö. ise Çocuk İzlem Merkezi’nde alınan ifadesinde, “Ben dördüncü sınıfa giderken biz dükkanına gidiyorduk. Metin ailemizin yanında iyi davranıyordu, yalnız kaldığımızdaysa ‘Erkeklerle görüşmeyin, görüşürseniz beddua ederim’ diyordu. ‘Beddualarım kabul olur’ diyordu. ‘Bu olay ortaya çıkmasın, yoksa kendimi öldürürüm’ diyordu. Buraya geliş sebebim olarak bir olay hatırlıyorum, başka olay hatırlamıyorum. Ben, ablam ve Metin Şenay dükkanda birlikte kalıyorduk. Bize cinsel istismarda bulundu ve videoya çekti. İlerleyen zamanlarda bizi tehdit etti, ‘Erkeklerle sakın görüşmeyin, görüşürseniz sizi gebertirim’ dedi. Bir gün beni gece kaldırdı, o gün gece bana istismarda bulundu. Ben uykusuz kaldım, o gün eve dönecektik. Sonra biz eve gittik ve bir daha dükkana gitmedik. Yaz tatilinde çok kalıyorduk. 2-3 hafta kadar aralıksız kalıyorduk. Kış tatilinde az kalıyorduk. Çekilen videoları siyah kutu gibi bir şeyde saklıyordu. Bize bu videoları izlettiriyordu. Videoları sil dedik, o da ‘Silmeyeceğim, sizi özlediğim zaman izliyorum” dedi. Mağdurlardan M.Ö. ve E.N.Ö’nün ifadelerinde sucu dükkanı diye tabir edilen yerde uzunca gün ve haftalar boyunca kalmalarının mağdurları istismara açık hale getirdiği değerlendirildiğinden soruşturmanın devamı boyunca yaşlarına uygun bir yurda yerleştirmelerine karar verildiği de iddianamede açıklandı. Metin Şenay’ın daha önce başka bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle 2009-2011 tarihleri arasında tutuklu kalarak yargılanıp ceza aldığı ancak Yargıtay bozma kararı üzerine beraatine karar verildiği de iddianamede belirtildi. Metin Şenay’ın hazırlanan iddianame kapsamında 4 mağdura karşı ‘zincirleme olarak cebir, tehdit veya hile kullanarak çocuğu cinsel amaçla hürriyetinden yoksun kılma’, ‘zincirleme olarak 12 yaşını tamamlamamış çocuğun nitelikli cinsel istismarı’, ‘müstehcen yayınların üretiminde çocukları kullanmak’ ve ‘cebir, tehdit veya hile kullanarak silahla ve cinsel amaçla çocuğu hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından her mağdur için ayrı ayrı olmak üzere toplamda 128 yıl 9 aydan 331 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Ankara Türkiye ile Kuveyt arasında 6 anlaşma Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah’ın huzurunda iki ülke arasında farklı alanlarda işbirliklerini kapsayan 6 anlaşma imzalandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, gerçekleştirdikleri ikili e heyetlerarası görüşmelerin ardından Devlet Nişanı Tevcih ve Anlaşmaları İmza Törenine katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki törende Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarafından Es Sabah’a devlet nişanı tevcih edildi. Tören sonrası iki ülke arasında çeşitli alanlarda önemli iş birliklerini içeren anlaşmaların imza törenine geçildi. Erdoğan ve es-Sabah’ın huzurunda iki ülke arasında 6 anlaşma imzalandı. İmza altına alınan anlaşmalar şu şekilde; " "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve Kuveyt Yatırım Kurumu Arasında Yatırım Tanıtım Faaliyetlerinde İşbirliği Konusunda Mutabakat Zaptı" "Ticaret Bakanlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü Tarafından Temsil Edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Doğrudan Yatırım Teşvik Otoritesi Tarafından Temsil Edilen Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Serbest Bölgeler Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı" "Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Kuveyt Devleti Konut İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı Arasında Konut Refahı ve Altyapısı Alanında Mutabakat Zaptı" "Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile Kuveyt Devleti İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü Arasında Afet Ve Acil Durum Yönetimi Alanında Mutabakat Zaptı" "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından temsil edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Savunma Bakanlığı (KSB) Tarafından Temsil Edilen Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Devletten Devlete Savunma Sanayii Tedarik Sözleşmelerine İlişkin Uygulama Protokolü" "Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Kuveyt Devleti Dışişleri Bakanlığı Arasında Ortak Stratejik Diyalog Kurulmasına Dair Mutabakat Zaptı"